logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Saldıray Murat Dilsiz [2.B.], B. No: 2015/11341, 27/6/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SALDIRAY MURAT DİLSİZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/11341)

 

Karar Tarihi: 27/6/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Gülbin AYNUR

Başvurucu

:

Saldıray Murat DİLSİZ

Vekili

:

Av. Cavit ÇALIŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari eylemden doğan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/7/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. 2000 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) jandarma uzman çavuş olarak göreve başlayan başvurucu, Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görev yaptığı sırada 1/11/2005 tarihinde, terör örgütü mensuplarınca sivil bir araç içine tuzaklanan patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucundayaralanmıştır.

9. Başvurucunun aynı gün Şemdinli Devlet Hastanesi tarafından yapılan muyanesi sonucunda düzenlenen adli raporda;alnında ve yüzünde iki adet küçük cilt kesisinin, yüzde sıyrıklarının bulunduğu, yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı, lezyonların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu belirtilmiştir.

10. Başvurucu 12/12/2005 ile 22/12/2005 tarihleri arasında Van Asker Hastanesinde yatarak tedavi görmüştür. Anılan Hastane tarafından başvurucuya 22/12/2005 tarihli sağlık kurulu raporu ile post travmatik stres bozukluğu + depresyon tanısıyla bir buçuk ay hava değişimi verilmiştir.

11. Aynı Hastanenin4/5/2006 tarihli sağlık kuruluraporunda da başvurucuya post travmatik stres bozukluğu ve genel vücut travması tanısı konulmuştur. Söz konusu raporda ayrıca; hayati tehlike geçirmediği, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu, bir gün süreyle mutad iştigalinden kaldığı (güç kaybı), altmış beş gün süreyle iş kaybına uğradığı, çehresinde sabit eser vasfında yaralanmasının mevcut olduğu, yaralanmasının kendisinde psikiyatrik açıdan arıza bırakmadığı değerlendirmelerine dayanılarak başvurucu hakkında "TSK'da görevini yapar. Sınıfı görevini yapar." kararı verilmiştir.

12. Jandarma Genel Komutanlığı Nakdî Tazminat Komisyonunun 17/3/2007 tarihli kararına istinaden söz konusu patlamaya bağlı olarak yüz ve kol bölgesinde altmış beş gün iş ve güçten kalacak şekilde yaralanması nedeniyle başvurucuya 8.927,15 TL nakdî tazminat ödenmiştir.

13. Başvurucu; TSK emrindeki görevine devam ederken Ankara Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) Hastanesi tarafından düzenlenen 1/12/2011, 17/1/2012, 16/3/2012, 25/5/2012, 27/7/2012 tarihli sağlık kurulu raporlarıyla istirahatli sayılmıştır. Belirtilen sağlık kurulu raporlarında başvurucu hakkında anksiyete bozukluk, karışık anksiyete ve uyum bozukluğu gibi tanılara yer verilmiştir.

14. Söz konusu istirahatlerinin bitmesi üzerine başvurucu, yeniden GATA Hastanesi Sağlık Kuruluna sevk edilmiştir. 19/12/2012 tarihinde düzenlenen sağlık kurulu raporu ile başvurucu hakkında kronik nitelik kazanmış uyum bozukluğu tanısıyla "TSK’da görev yapamaz" kararı verilmiştir. Başvurucunun söz konusu karara itiraz etmesi üzerine Ankara Mevki Asker Hastanesinde yapılan birinci kontrol muayenesinde 13/2/2013 tarihli sağlık kurulu raporu ile hakkında kronik nitelik kazanmış travma sonrası stres bozukluğu tanısıyla "TSK’da görev yapamaz. Askerlik görevi hastalığının oluşmasına tesir etmiştir." kararı verilmiştir.

15. Başvurucu, ikinci kontrol muayenesi için 23/10/2013 tarihinde GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesine yatırılmıştır. Burada yapılan muayene ve takibinin ardından 13/11/2013 tarihli sağlık kurulu raporu ile başvurucu hakkında kronik nitelik kazanmış travma sonrası stres bozukluğu tanısıyla "TSK’da görev yapamaz. Hastalığı askerlik görevinin sebep ve tesiriyle meydana gelmiştir." kararı verilmiştir. Söz konusu rapor 16/12/2013 tarihinde Millî Savunma Bakanlığı (MSB) tarafından onaylanarak kesinleşmiştir.

16. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 20/3/2014 tarihinde vazife malulü olarak kabul edilen başvurucunun 18/4/2014 tarihinde emeklilik kararının onaylanmasının ardından 28/4/2014 tarihinde TSK’dan ilişiği kesilmiştir.

17. Başvurucu; çalışma gücünün azalmasına, TSK'da görev yapma niteliğini kaybetmesine ve Kurumundan ilişiğinin kesilmesine sebep olan rahatsızlığının görev sırasında ve görev nedeniyle maruz kaldığı patlama olayı sonucu meydana geldiğini belirterek bu sebeple uğradığı maddi ve manevi zararların karşılanması talebiyle 25/7/2014 tarihinde idareye yaptığı başvurunun zımnen reddi üzerine 30/9/2014 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır.

18. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 21/1/2015 tarihinde oyçokluğuyla verdiği kararla davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Gerekçeli kararda öncelikle başvurucunun 1/11/2005 tarihinde yaralanması nedeniyle gördüğü tedavilerin ardından hakkında Van Asker Hastanesi Sağlık Kurulunca düzenlenen 4/5/2006 tarihli rapordaki tespit ve değerlendirmelere yer verilmiş, söz konusu raporun başvurucunun uğradığı zararı öğrenmesine imkân sağladığı vurgulanmıştır. 4/5/2006 tarihinden itibaren bir yıl ve her hâlükârda beş yıl içinde zorunlu idari başvuruda bulunulması gerekirken bu süre geçtikten sonra 25/7/2014 tarihinde idareye başvurulduğu belirtilen kararda, idareye süresinde yapılmayan başvurunun zımnen reddi üzerine 30/9/2014 tarihinde açılan davanın süresinde olmadığı ifade edilmiştir. Kararda ayrıca, 2011 yılı ve devamındaki süreçte alınan raporların eylemin ve zararın öğrenilme tarihine bir etkisinin bulunmadığı, bu raporların vazife malulü sayılıp sayılmama hususunda etkili olabileceği, nitekim söz konusu raporlara istinaden başvurucunun vazife malulü kabul edilmiş olduğu da belirtilmiştir.

19. Karşıoyda ise davanın süresinde olup olmadığına karar verilebilmesi için öncelikle tıbbi bilirkişi incelemesi yaptırılması veya başvurucunun yeniden hastaneye sevk edilerek hakkında bir rapor düzenlettirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna gerekçe olarak başvurucudaki rahatsızlığın hangi nedenlerden oluştuğu, hangi tarihte ortaya çıktığı veya çıkabileceği, 2006-2011 yılları arasında da bu rahatsızlığın mevcut olup olmadığı, rahatsızlığın rapor tarihi olan 2013 yılında mı oluştuğu yoksa bu tarihte mi tespit edildiği gibi hususların açıklığa kavuşturulması gerekliliği gösterilmiştir. Karşıoy gerekçesinde başvurucunun rahatsızlığında 1/11/2005 tarihinde meydana gelen olayın sebep ve tesiri olduğu sonucuna ulaşılırsa rapor tarihine kadar geçen süreçte yaşanan diğer olayların bu rahatsızlığa neden olmadığı sonucuna nasıl varıldığının tespitinden sonra zararın ortaya çıktığı ve öğrenildiği tarihin, dolayısıyla davada süre aşımı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Karşıoy görüşünde ayrıca, 2013 yılından önce düzenlenen raporlarda başvurucu hakkında sınıfı görevini yapar kararı verildiği için TSK'dan ilişiğin kesilmesinden kaynaklanan zararların oluşması ve öğrenilmesi durumunun söz konusu olamayacağına da dikkat çekilmiş; bu itibarla dava açma süresinin başvurucunun TSK'da görev yapamayacağını tespit eden raporun esas alınarak hesaplanması gerektiği ifade edilmiştir.

20. Başvurucunun karar düzeltme istemi, Mahkemenin 3/6/2015 tarihlikararıyla reddedilmiştir.

21. Nihai karar, başvurucuya 24/6/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu 8/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

23. Bireysel başvurunun incelenme sürecinde 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile Anayasa'ya eklenen geçici 21. maddenin birinci fıkrasının (E) bendiyle AYİM kaldırılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

24. İlgili hukuk için bkz. İlker Yılmaz, B.No:2015/19041, 24/5/2018, §§ 25-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 27/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, askerlik mesleğinin sebep ve etkisiyle çalışma gücünü kaybettiğini belirtmekte, mevcut sağlık durumu itibarıyla TSK'da görev yapma niteliğini yitirdiğine ilişkin olarak düzenlenen ve ilişiğinin kesilmesine dayanak alınan sağlıkraporu ile zararının oluştuğunu ifade etmektedir. Başvurucuya göre söz konusu sağlık raporu üzerine bir yıl içinde idareye yaptığı başvurunun zımnen reddi üzerine açtığı dava süresindedir. Başvurucu, Mahkemenin dava açma süresinin başlangıcına esas aldığı sağlık kurulu raporunun düzenlendiği 4/5/2006 tarihinden sonra da göreve devam ettiğine, dolayısıyla bu tarih itibarıyla zararın henüz doğmadığına dikkat çekmektedir. Zararın henüz ortaya çıkmadığı bir tarihte dava açma süresinin başlatılması nedeniyle davanın süre aşımından reddedilmesinin adil olmadığını ifade eden başvurucu, Mahkemenin aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda davanın süresinde olduğu yönünde verdiği kararlar bulunduğunu da hatırlatarak yukarıda yer verilen sebeplerle eşitlik ilkesi ile adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmekte, yeniden yargılama ve tazminat talebinde bulunmaktadır.

B. Değerlendirme

27. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, idari eylemden doğan zararın tazmini istemiyle açtığı tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle uyuşmazlığın esasının incelenmemesidir. Bu itibarlaihlal iddiaları adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

31. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

32. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

33. Somut olayda idari eyleme dayalı tam yargı davasının süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

34. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

35. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

36. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

37. Başvurucunun idari eylemden doğan zararın tazmini istemiyle açtığı davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin Mahkeme kararının 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 43. maddesine dayandığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

ii. Meşru Amaç

38. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından müteaddit defalar incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi; bu incelemelerinde, idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım, B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner, B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).

iii. Ölçülülük

 (1) Genel İlkeler

39. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen 52).

40. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).

41. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin henüz dava hakkının doğmadığı ya da hak sahibinin dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yaşar Çoban, § 66).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

42. Başvurucu, dava açma süresinin başlangıcında 4/5/2006 tarihli sağlık kurulu raporunun esas alınmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğinden şikâyet etmektedir.

43. Anayasa Mahkemesince daha önce benzer nitelikte başvurularda da belirtildiği üzere idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasında idarenin tazminle yükümlü tutulabilmesi için ortada idari eylem ve zarar olmalı, ayrıca zararla idari eylem arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Bu çerçevede eylemin idariliğinin veya yol açtığı zararın ya da arasındaki illiyet bağının eylemden çok sonra anlaşıldığı veya ortaya konulabildiği durumlarda dava açma süresinin bu tarihlerden sonra başlayacağı kabul edilmektedir (Mehmet Çınar ve Nuray Çınar, B. No: 2015/4807, 19/4/2018, § 46).

44.Bu bağlamda somut olayda öncelikle tam yargı davası açılmasına sebep olan, bir başka ifadeyle zararı doğuran olgunun ne olduğunun ve başvurucunun davanın temelini teşkil eden bu olgudan ne zaman haberdar olduğu ya da haberdar olması gerektiğinin ortaya konulması mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bakımından önem arz etmektedir.

45. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucunun tam yargı davası açmasının sebebinin TSK'da yürüttüğü görev sırasında ve görevi sebebiyle maruz kaldığı olaylar nedeniyle oluşan psikiyatrik rahatsızlığı sonucunda TSK'da görev yapabilme niteliğini kaybedecek şekilde bir maluliyete uğraması olduğu görülmektedir. Başvurucunun bu sebeple oluşan zararlarının karşılanması için dava açtığı anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle somut başvuruda, salt 1/11/2005 tarihinde meydana gelen patlama olayı nedeniyle uğranılan zararların tazmininin talep edildiği bir dava söz konusu değildir. Nitekim başvurucunun gerek idareye başvurusunda gerekse dava dilekçesinde bu hususu açıkça vurguladığı görülmektedir. Keza başvurucunun TSK'da görev yapma niteliğini kaybettiğine ilişkin olarak GATA Hastanesi Sağlık Kurulu tarafından hakkında düzenlenen 19/12/2012 tarihli rapora itiraz etmiş olması da bu iradesiyle örtüşür niteliktedir. Dolayısıyla somut olayda tazmini talep edilen zararı doğuran/davanın temelini teşkil eden olgu,görev sırasında ve görev sebebiyle maruz kalınan olaylar nedeniyle oluşan psikiyatrik rahatsızlık sonucunda TSK'da görev yapabilme niteliğinin kaybedilmiş olmasıdır.

46. Bu itibarla öncelikle AYİM tarafından dava açma süresinin başlangıcına esas alınan 4/5/2006 tarihli sağlık raporunun, tazmini talep edilen zararı doğuran/davanın temelini teşkil eden bu olgunun öğrenilmesine imkân sağlayan bir mahiyet taşıyıp taşımadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Anılan raporun böyle bir niteliği haiz olduğu yönünde sonuca ulaşıldığı takdirde ise bu kez, raporun düzenlendiği tarih itibarıyla söz konusu olgunun başvurucu tarafından bilinip bilinmediğinin ya da bilinmesi gerekip gerekmediğinin ortaya konulması da başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediğinin tespiti açısından önem arz etmektedir.

47. Olayda başvurucunun 1/11/2005 tarihinde maruz kaldığı patlama olayı sonrasında psikiyatrik rahatsızlığı nedeniyle uzun bir süre tedavi gördüğü, bu tedavi sürecinde kısmen istirahatli sayılmış olsa da TSK emrinde ve aynı sınıfta 2014 yılına kadar görev yapmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.

48. Bu zaman zarfında başvurucu hakkında düzenlenen ve Mahkeme tarafından dava açma süresinin başlangıcına esas alınan 4/5/2006 tarihli sağlık kurulu raporunda başvurucunun 1/11/2005 tarihindeki patlamada yaralanmasının psikiyatrik açıdan kendisinde arıza bırakmadığı değerlendirmesine yer verildiği ve TSK'da görev yapabileceği, sınıfı görevini yapabileceği yönünde tespitte bulunulduğu görülmektedir. Başvurucunun askerlik mesleğinin sebep ve etkisiyle ortaya çıkan psikiyatrik rahatsızlığına bağlı olarak oluşan mevcut sağlık durumu itibarıyla TSK'da görev yapamayacağının, 16/12/2013 tarihinde kesinleşen 13/11/2013 tarihli sağlık kurulu raporu ile nihai olarak tespit edildiği ve söz konusu rapora istinaden başvurucunun TSK'dan ilişiğinin kesildiği anlaşılmaktadır.

49. Buna göre başvurucunun görevinin sebep ve etkisiyle TSK'da görev yapma niteliğini kaybettiğine dair herhangi bir tespit içermeyen, bilakis rahatsızlığının etkilerinin geçici olduğu yönünde ifadeler barındıran 4/5/2006 tarihli sağlık raporunun bireysel başvuruya konu tam yargı davasının temelini teşkil eden olgunun ve dolayısıyla bu olgudan kaynaklı zararın öğrenilmesine imkân sağlayan bir mahiyet taşıdığından söz edilemez.

50. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Mahkemenin zararın öğrenilmesine ve değerlendirilmesine imkân tanımayan nitelikteki sağlık raporunun düzenlendiği 4/5/2006 tarihini esas alarak dava açma sürelerini belirlemesine ilişkin yorumunun başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştırdığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla bu yorumdan hareketle davanın süre aşımından reddedilmesi suretiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

53. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek ihlalin giderilmesi ve uğradığı zararın tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

54. Adil yargılanmahakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

55. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

56. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için -Anayasa'nın geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar, AYİM İkinci Dairesinin21/1/2015 tarihli ve E.2015/109, K.2015/78 sayılı kararıyla ilgilidir),

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Saldıray Murat Dilsiz [2.B.], B. No: 2015/11341, 27/6/2018, § …)
   
Başvuru Adı SALDIRAY MURAT DİLSİZ
Başvuru No 2015/11341
Başvuru Tarihi 8/7/2015
Karar Tarihi 27/6/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, idari eylemden doğan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 13
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi