TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
D.A. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9879)
|
|
Karar Tarihi: 27/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
D.A.
|
Vekili
|
:
|
Av. Bülent ULAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 15/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Jandarma Genel Komutanlığı emrinde muvazzaf astsubay
statüsünde görev yapan başvurucu hakkında bir internet sitesinde yayımlanan ses
kayıtları esas alınarak idari tahkikat başlatılmıştır. Tahkikat neticesinde,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı
hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle sıralı sicil üstleri tarafından 27/5/2013
tarihinde "TSK'da kalması uygun değildir" ortak kanaatli
ayırma sicil belgesi düzenlenmiştir.
9. 28/12/1998 tarihli ve 23567 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Astsubay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil Yönetmeliği)
61. maddesi gereğince Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde oluşturulan Komisyonda
başvurucunun durumu değerlendirilmiştir. Komisyon 11/9/2013 tarihli kararı ile
başvurucu hakkında düzenlenen sicilin uygun olduğuna karar vermiştir. Anılan
kararın 21/10/2013 tarihinde İçişleri Bakanı tarafından onaylanması ile ayırma
süreci tamamlanmıştır.
10. Başvurucu 24/12/2013 tarihinde ayırma işleminin
iptali talebiyle İçişleri Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
(AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; hukuka aykırı yöntemlerle
elde edildiği ve kendisinin bilgisi dışında yayımlandığı açık olan ses
kayıtlarının idari işleme esas alınamayacağını, meslek hayatında ve özel
hayatında ahlaki bir zafiyetinin bulunmadığını ve dava konusu işlemin ölçüsüz
olduğunu ileri sürmüştür.
11. AYİM Başsavcılığı; dava konusu işlemin iptali yönünde
görüş sunmuştur. Başsavcılığın 22/7/2014 tarihli düşünce yazısında, dava konusu
işleme dayanak gösterilen ses kayıtlarının özel hayatın gizliliği kapsamında
olduğu ve açıklanmasının suç teşkil edeceği belirtilmiştir. Başsavcılık
görüşünde, disiplin ve sicil durumu olumlu olan başvurucu hakkında hukuka
aykırı şekilde elde edilen kayıtlar gerekçe gösterilerek tesis edilen ayırma
işleminin ölçüsüz olduğu vurgulanmıştır.
12. AYİM Birinci Dairesinin (Daire) 16/12/2014 tarihli
kararıyla davanın oyçokluğuyla reddine karar verilmiştir. Kararda, başvurucunun
evli iken kendisiyle aynı birlikte görev yapan bir sivil memurla ilişki
yaşadığına ait -dış aleme yansıyan- ses kayıtlarının bulunduğu vurgulanmıştır.
Başvurucunun toplumun genel ahlak ilkelerine aykırı hareket ederek TSK'nın
itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunduğu ve söz konusu
eylemlerinin özel hayat sınırını aştığı belirtilmiştir. Kararda, başvurucunun
kamu görevlisi olma niteliğini ve yeterliliğini yitirdiği şeklinde değerlendirmeye
yer verilmiştir.
13. Karara katılmayan iki üye tarafından kaleme alınan
karşıoy yazılarında ise söz konusu eylemlerin mahremiyete ilişkin olduğu ve
hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere dayanılarak ölçüsüz şekilde
işlem tesis edildiği belirtilmiştir.
14. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 28/4/2015 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar 15/5/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 15/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da
görev yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis
edilmesine dayanak oluşturan mevzuata ve benzer durumlara ilişkin uluslararası
hukuka yer vermiştir (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§
23-30; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 23-39; Yaşar
Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 20-33; Mehmet Çakır, B. No:
2014/5121, 16/2/2017, §§ 19-27).
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması"
kenar başlıklı 133. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Kişiler arasındaki aleni olmayan
konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen
veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
...
Kişiler arasındaki aleni olmayan
konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak
ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para
cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla
yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur."
19. 5237 sayılı Kanun'un "Özel hayatın
gizliliğini ihlal" kenar başlıklı 134. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Kişilerin özel hayatının
gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal
edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 27/6/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu, hukuka aykırı şekilde elde edilen ve özel
hayatının gizli alanına müdahale oluşturan söz konusu ses kayıtlarının gerçek
dışı olduğunu ve ayırma işlemine dayanak oluşturamayacağını belirtmiştir.
Başvurucu; mesleki sicilinin olumlu olduğunu, özel hayatına ilişkin unsurların
hiçbir şekilde görevine yansımadığını ve ayırma işleminin ölçüsüz olduğunu
ifade etmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle özel hayatın gizliliği hakkının ve
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu; ihlalin
tespit edilmesini, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini ve kimliğinin
kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak
Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun temel
iddiasını, özel hayat alanına ilişkin olan ve hukuka aykırı yöntemler
kullanılarak elde edilen birtakım bilgilere dayanılarak TSK'dan ayırma işlemi
tesis edilmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurunun özel hayatın gizliliği
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
25. Özel hayatına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek disiplinsizlik
ve ahlaki durum sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan ayırma işlemi tesis
edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Ata
Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., § 43).
26. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın
13. maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından
öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma,demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
ölçütlerine uygun olması gerekir.
27. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin
sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı
anlaşılmaktadır (Ata Türkeri, §§ 40-41; G.G., §§ 51-53; Yaşar
Türkmen, §§ 50-58).
28. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin
hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel
hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki
etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi
üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki
değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca
tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları
dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
29. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da
bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi
tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma
işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar
temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de
önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle
geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması, başvurulabilecek
son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması gerekir (G.G.,
§ 66).
30. Somut olayda başvurucu hakkında tesis edilen TSK'dan
ayırma işleminin gerekçesinin temelinde internette yayımlanan ve cinsel
içerikli konuşmaların yer aldığı ses kaydı bulunmaktadır. Kişilerin her türlü
teknik araçlarla gözetlenmesi, izlenmesi, ses ve görüntülerinin kayıt altına
alınması özel hayatın gizliliğine yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Ayrıca
5237 sayılı Kanun'un 133. ve 134. maddeleri uyarınca kişiler arasındaki aleni
olmayan konuşmaların taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle
dinlenmesi ve/veya kaydedilmesi suç olarak düzenlenmiştir (O.G., B. No:
2015/3236, 20/9/2017, § 32).
31. Başvurucu, söz konusu ses kaydının hukuka aykırı şekilde
elde edilerek internet üzerinden yayımlandığını ve hakkındaki idari işleme esas
alınamayacağını yargılama sürecinde sürekli olarak vurgulamıştır. AYİM
kararlarına göre ise başvurucunun mahremiyetine ilişkin hususlar anılan ses
kaydının yayımlanması suretiyle tespit edilmiştir. Dolayısıyla özel hayata
ilişkin söz konusu eylem ve davranışların başvurucu tarafından
alenileştirilmediği ve başvurucunun mesleğine bir yansımasının olmadığı,
ihtilaf konusu tahkikatın kapsamının mesleki hayatın sınırlarını aştığı
değerlendirilmektedir.
32. AYİM kararlarının gerekçesinde; başvurucunun
mahremiyetini ilgilendiren hususların, başvurucuya isnat edilen ve tümüyle
başvurucunun özel hayatına ilişkin olduğu anlaşılan eylemlerin, mesleki hayatı
üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği ve
TSK’nın işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı
görülmektedir. Mesleki sicili olumlu olan başvurucuya en ağır şekilde idari
yaptırım uygulanmasının ve başvurucunun kamu görevlisi olma nitelik ve
yeterliliğini kaybettiği sonucuna ulaşılmasının gerekçelerinin de ortaya
konulamadığı görülmektedir. Bu nedenlerle AYİM tarafından verilen kararların
özel hayatın gizliliği hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili
ve yeterli gerekçe içermediği sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
35. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
36. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına
alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
ilgili yargı mercine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve
1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
DairesininE.2014/2, K.2014/1151 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 27/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.