TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CENK NİL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11365)
|
|
Karar Tarihi: 24/10/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Cenk NİL
|
|
:
|
2. Cevdet
NİL
|
|
:
|
3. Merva NİL
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Bilge
KARAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, deprem riskine karşı yeterli önlem alınmaması sonucu
ölüm olayının meydana gelmesi ve bundan sorumlu olanlara verilen ceza ile
tazminatların yetersiz olması nedenleriyle yaşam hakkının; ölüm olayı nedeniyle
başlayan yargısal süreçlerin uzun sürmesi ve faizinin başlangıcının olay tarihi
yerine dava tarihi olarak kabul edilmesi nedenleriyle de adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvuruculardan Cevdet Nil'in eşi, diğer başvurucuların ise
annesi olan E.N., 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depremde Kocaeli'nde
ikamet ettiği binanın yıkılması sonucu aynı binada yaşayan 19 kişiyle birlikte
bina enkazı altında kalarak ölmüştür.
A. Olayla İlgili Ceza
Yargılaması Süreci
8. Binanın yüklenicisi ile ruhsat sahibi aleyhine nizam, emir ve
kaidelere riayetsizlik neticesi birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek
suçundan Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza Mahkemesi) açılan kamu
davası sonucunda ruhsat sahibinin beraatine,
yüklenicinin ise 2 yıl 6 ay hapis ve 50 TL adli para cezaları ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
9. Anılan karar aleyhine yapılan temyiz başvurusu sonucunda
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12/2/2007 tarihli ilamı ile hükmün onanmasına karar
verilmiştir.
B. Olayla İlgili Tazminat Davaları Süreçleri
1. Yüklenici Aleyhine
Açılan Tazminat Davası
10. Başvurucular tarafından 12/1/2000 tarihinde yüklenici
aleyhine 35.000 TL maddi, her bir davacı için 5.000 TL olmak üzere toplam 15.000
TL manevi tazminata ve dava tarihinden itibaren işleyecek faize hükmedilmesi
için açılan tazminat davasında Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 3/4/2008
tarihli kararı ile tazminat talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar
vermiştir.
11. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi,
kusur oranları durumunu gözönünde bulundurarak kararı
bozmuştur.
12. Bozma kararı üzerine Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi,
başvuruculara 3.000 TL maddi, her bir davacıya ayrı ayrı 3.000 TL manevi olmak
üzere toplam 9.000 TL tazminat ödenmesine 2009 yılında karar vermiştir.
13. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
bu hükmün de bozulmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
''...Oysa davalının yargılanıp cezalandırıldığı Kocaeli Ağır Ceza
Mahkemesi'nin 2000/270-2005/312 sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda
yapının proje sorumlusu 1/8, müteahhidinin 2/8, teknik uygulama sorumlusunun
2/8 ve gerekli denetimi yapmayan belediye yetkililerinin 3/8 oranında kusurlu
oldukları belirlenmiştir. Davacıların, olayda davalının tamamen kusurlu olduğu
iddialarına karşın, davalının bölüşük kusurlu olduğu
anlaşıldığından, davalının kapsamı belirlenen maddi tazminat istemlerinden
kusuru oranında sorumlu tutulması ve manevi tazminat isteklerinden de
matematiksel oranda olmamak üzere uygun bir indirim yapılması gerektiğinin
gözetilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması
gerekmiştir.''
14. İkinci defa verilen bozma kararı üzerine Kocaeli 2. Asliye
Hukuk Mahkemesi, Ağır Ceza Mahkemesince alınan rapor ile kendisinin yaptırdığı
bilirkişi raporuna göre yüklenicinin 5/8, davalı idarenin de 3/8 kusurlu
olduğunu kabul ederek bu oranlarda 7.500 TL maddi, her bir davacıya ayrı ayrı
3.000 TL olmak üzere toplam 9.000 TL manevi tazminat ödenmesine 2011 yılında
karar vermiştir. Anılan kararın temyiz edilmemesi üzerine karar 2/8/2012
tarihinde kesinleşmiştir.
2. İzmit Büyükşehir
Belediyesi Aleyhine Açılan Tam Yargı Davası Süreci
15. Başvurucular, yargılamalar sırasında alınan bilirkişi
raporlarına göre 3/8 oranında kusurlu olduğu değerlendirilen İzmit Belediye
Başkanlığı aleyhine her bir başvurucu için 1.500 TL olmak üzere 4.500 TL maddi,
4.500 TL manevi olmak üzere toplam 9.000 TL tazminatın olay tarihinden
başlayacak yasal faizi ile ödenmesine hükmedilmesi için17/8/2009 tarihinde yeni
bir tazminat davası açmıştır.
16. Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 11/10/2012 tarihinde
uyuşmazlığı çözümlemek görevinin idare mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik
kararı vermiştir.
17. Görevsizlik kararı üzerine başvurucular Kocaeli 1. İdare
Mahkemesine (İdare Mahkemesi) müracaat etmişlerdir. Başvurucular sunmuş oldukları
dava dilekçelerinde, Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan ve yukarıda yüklenici
aleyhine açılan hukuk davasında da hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı
idarenin 3/8 oranında kusurlu olduğu şeklindeki kabule dayanmışlardır.
18. İdare Mahkemesi 30/9/2013 tarihli kararında davalı
Belediyenin 3/8 oranında kusurlu olduğu şeklindeki görüş doğrultusunda
başvurucuların taleplerindeki gibi 4.500 TL maddi, 4.500 TL manevi tazminatın
talepten farkı olarak olay tarihi yerine dava tarihinden itibaren ödenmesine
karar vermiştir.
19. Anılan karara itiraz edilmesi üzerine Sakarya Bölge İdare
Mahkemesi (Bölge İdare Mahkemesi) anılan zararın depremin 17/8/1999 tarihinde
meydana gelmesi ve zararın da bu tarihte başvurucular tarafından öğrenildiğinin
kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle 17/8/2009 tarihinde açılan davanın süre
aşımından reddine 5/11/2014 tarihinde karar vermiştir.
20. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu sonucunda
Bölge İdare Mahkemesi 5/11/2014 tarihli kararının kaldırılmasına ve Mahkemenin
30/9/2013 tarihli kararının onanmasına karar vermiştir.
21. Kesinleşen kararın 11/6/2015 tarihinde temyiz edilmesi
üzerine başvurucular 3/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 24/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
23. Başvurucular, yüklenici aleyhine açılan ceza davasında
yükleniciye verilen hapis cezası ile hukuk davasında hükmedilen tazminatın
yetersiz olduğunu, yaşam hakkının korunması için gösterilmesi gereken yargısal
tepkinin somut davalarda işlevsiz kaldığını ileri sürerek yaşam hakkına ilişkin
iddialarda bulunmuşlardır.
2. Değerlendirme
24. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi
ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
25. Anayasa'nın “Devletin
temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen
nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012,
§ 17).
27. Somut olayda başvurucuların iddialarının değerlendirilmesi
için yargısal süreçlere bakıldığında yüklenici aleyhine açılan ceza davasının
(bkz. §§ 8, 9) Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12/2/2007 tarihinde hükmü onaması
ile, hukuk davasının (bkz. §§ 10-14) ise temyiz kanun yoluna başvurulmaması
nedeniyle 2/8/2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
iddiaları
29. Başvurucular, denetim görevini yerine getirmediği bilirkişi
raporları ile anlaşılan ilgili Belediye aleyhine açılan tam yargı davasında
faizin başlangıç tarihinin olay tarihi yerine davanın açıldığı tarih olarak
belirlendiğini iddia etmektedirler. Başvurucular, ayrıca 2000 yılında başlayan
yargısal süreçlerin 2015 yılında sonlandırıldığını öne sürmektedirler.
2. Değerlendirme
30. Başvurucuların adil yargılanma hakkı kapsamında ileri
sürdüğü makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialar bakımından bu
şikâyetlerini hangi yargısal sürece özgüledikleri, süreçteki hangi yargılama
faaliyetinin uzun sürdüğüne ilişkin somut iddialarda bulunmadıkları, 2000
yılında başlayan yargısal süreçlerin 2015 yılında sonlandığı ve idarenin
sorumluluğuna ilişkin tespitlerin ancak bu yargılamalar sonrasında ortaya
çıktığı şeklindeki genel iddialar karşısında somut olarak belirli bir yargısal
sürece özgülenmeyen şikâyetlerin bu aşamada incelenemeyeceği kabul edilmiştir.
31. Yapılan bu tespit karşısında başvurucuların iddialarından
sadece idare aleyhine açılan tam yargı davasında faizin başlangıç tarihinin
yanlış hesaplandığı şikâyetinin adil yargılanma hakkı kapsamında incelemesi
yapılacaktır.
32. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2)
numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa
Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
33. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular açık bir keyfîlik
bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
34. Başvuru konusu olayda başvurucular, faizin başlangıç
tarihinin depremin meydana geldiği tarih olan 17/8/1999 tarihi olarak kabul
edilmesi gerekirken davanın açıldığı 17/8/2009 tarihinin kabul edilmesi
nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Bununla
birlikte başvurucular ileri sürdükleri hususlara ilişkin olarak dayanak bir
kanun veya içtihat bulunduğuna, ayrıca bunları İdare Mahkemesine ibraz
etmelerine rağmen bu Mahkeme tarafından hiçbir şekilde değerlendirmeye
alınmadığına dair bir iddialarda bulunmamışlardır. Resen yapılan araştırmada da
bu konuyla ilgili bir veriye rastlanmamıştır.
35. Olayda İdare Mahkemesi, başvurucuların iddialarından farklı
olarak davalı idarenin temerrüde düşürüldüğü tarihin ilgili idare aleyhine
açılan hukuk davasının açıldığı tarih olarak yorumlamıştır.
36. Tüm bu açıklamalar sonrasında kararların gerekçesi ve
başvurucuların faizin başlangıç tarihine ilişkin iddiaları incelendiğinde
iddiaların özünün İdare Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve
hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına, esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
37. Başvurucular yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadıklarına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadıklarına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadıklarına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi mahkeme
kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
24/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.