TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CANSUN SARIYILDIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11671)
|
|
Karar Tarihi: 8/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Cansun SARIYILDIZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele
geçirildiğine yönelik şikâyet hakkında etkili bir ceza soruşturması yapılmaması
nedeniyle kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Konu ve kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2015/11682
numaralı başvuru dosyasının 2015/11671 numaralı başvuru dosyası ile
birleştirilmesine, incelemenin 2015/11671 numaralı başvuru dosyası üzerinden
yürütülmesine ve diğer dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu 20/1/2015 tarihli ulusal iki gazetede "İnlerine girildi, Fetullah Gülen'in Paralel
Devlet Yapılanması (PDY) deşifre edildi. Yasa dışı örgütün Edirne'den Kars'a
kadar Türkiye'yi ahtapot gibi sardığı belirlendi. F-Devlet", "İşte
Marmara imamları. Pensilvanya Ahtapotunun Kollarını Açıklıyoruz. İşte Marmara
İmamları. Gazete, paralel çetenin Türkiye'nin yedi bölgesindeki imam
yapılanmasını il il belgeleriyle ortaya çıkardı." başlıklarıyla
haberler yayımlandığını ve söz konusu haber içeriklerinde ismi gibi kişisel
bilgilerine ve fotoğrafına yer verildiğini belirterek ilgili kamu
görevlilerinin kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçundan
cezalandırılmaları talebiyle 3/3/2015 tarihinde avukatı O.T. aracılığıyla Bursa
Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Her iki
ulusal gazetede yayımlanan haberler için ayrı ayrı sunulan suç duyurusu
dilekçelerinde başvurucu; haberlerde paralel yapı olarak ifade edilen suç
örgütünün Bursa il imamı olarak gösterildiğini ve haksız ithamlarla birlikte
kişisel bilgilerinin ve fotoğrafının kullanıldığını, söz konusu kişisel
verilerinin hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğini iddia etmiş ve Milli
İstihbarat Teşkilatında (MİT), Pasaport Daire Başkanlığında ve Nüfus
Müdürlüğünde görev yapan kamu görevlilerinin anılan suçtan cezalandırılmalarını
talep etmiştir.
8. Başsavcılık, 25/3/2015 tarihinde düzenlenen tutanağa göre
başvurucu tarafından verilen suç duyurusu dilekçesindeki bazı hususların açık
olmadığını belirterek, soruşturma konusu edilen hususlarda başvurucunun o
tarihte vekili olan O.T.nin bilgisine başvurmuştur. Cumhuriyet savcısı, zabıt
katibi ile başvurucunun vekili tarafından imzalanan tutanak şöyledir:
"Şikayetçi Cansun Sarıyıldız adına vekili
Av. O.T. tarafından C.Başsavcılığımıza verilen şikayet dilekçesinde bazı
hususların açıklattırılmasına ihtiyaç duyulması sebebiyle şikayetçi Cansun
Sarıyıldız vekili Av. O.T.den soruldu:
Müvekkilim şikayetçi Cansun Sarıyıldız şu anda
yurt dışındadır. Ne zaman döneceğini bilmiyorum. Benim elimde kendisine ait pasaport
veya nüfus cüzdanı yoktur, bunların fotokopisi de yoktur. Bu belgeler
kendisindedir.
Müvekkilim şikayetçi Cansun Sarıyıldız ile
yapmış olduğum telefon görüşmesinde kendisi bana; 20/01/2015 tarihinde ...
gazetesinde ve gazetenin internet sitesinde çıkan haberlerle ilgili olarak
haberlerin içeriği ve bu haberlerde yayınlanan fotoğraf sebebiyle herhangi bir
yere kişisel bilgilerini vermediğini, fotoğrafını vermediğini belirterek
kişisel bilgilerinin ve fotoğrafının Milli İstihbarat Teskilatından, Pasaport
Daire Başkanlığından, Nüfus Müdürlüğünden alınmış olabileceğini iddia etti ve
bu kurum çalışanları hakkında şikayetçi olmamı istedi. Her ne kadar şikayet
dilekçemizde kurumları belirttikten sonra "Ankara" yazmış isek de
bunu yer belirtme zorunluluğundan yaptık. Milli istihbarat Teşkilatının,
Pasaport Daire Başkanlığının, Nüfus Müdürlüğünün hangi yerdeki biriminden
bilgilerin sağlandığı konusunda herhangi bir bilgimiz ve delilimiz yoktur.
Herhangi bir yer ile ilgili şikayetimiz yoktur. Şikayetimiz kurumlardandır ve
dolayısıyla bu kurumlarda çalışan şahıslardandır.
Dava dilekçemiz haricinde iddiamızı
doğrulayacak veya destekleyecek herhangi bir delilimiz yoktur dedi.
İnternetten Cansun Sanyıldız ismiyle yapılan
sorgulama sonucunda çıkan ve Bursa Eski Valisi Sehabettin Harput ile Cansun
Sarıyıldız'ın umumi mahalde çekildiği anlaşılan yan yana fotoğraftaki Cansun
Sarıyıldız fotoğrafı ile şikayet dilekçesine eklenen gazetedeki fotoğrafın çok
benzediği ve neredeyse aynı olduğu hatırlatılarak soruldu: Birşey diyemiyorum.
Zira vekaletnamemiz ekindeki nüfus cüzdanında bulunan fotoğraf ile de
gazetedeki fotoğraf birbirine çok benzemektedir. Bu konuda herhangi birşey
diyemeyeceğim dedi.
Şikayet dilekçesinin içeriğinde yer alan ve
gazetedeki haberle ilgili yakınmalar içeren iddialarından dolayı ayrıca
şikayetçi olup olmadıkları soruldu: Biz gazete görevlileri/yetkilileri hakkında
çıkan haberden dolayı ayrıca şikayetçi olduk dedi.
Tutanak birlikte imza altına alındı."
9. Başsavcılık; başvurucunun iddialarının soyut ve genel
nitelikte olduğu, delile dayanmadığı gerekçesiyle her iki soruşturma hakkında
25/3/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararlarda,
başvurucu tarafından kişisel bilgilerin ve fotoğrafın herhangi bir yere verilmediği
belirterek şikâyetçi olunduğunun da anlaşıldığı vurgulanmıştır.
10. Söz konusu kararlara karşı başvurucu vekili tarafından
yapılan itirazlar Bursa Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından 20/5/2015 ve
26/5/2015 tarihlerinde reddedilmiştir. Kararlarda; kamu davasının açılmasını
veya soruşturmanın genişletilmesini gerektirebilecek yeni olay ve delillerin
somut olarak anlatılmadığı ve itiraz dilekçelerinde ileri sürülen hususların
kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararlarda değerlendirildiği belirtilmiştir.
11. Nihai kararlar 4/6/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. 23/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu; söz konusu gazete haberlerinde isminin,
fotoğrafının ve bazı kişisel bilgilerinin izinsiz şekilde kullanıldığını,
sıradan bir basın mensubu tarafından bu kişisel verilere ulaşılmasının mümkün
olmadığını, kişisel verilerinin MİT'te, Pasaport Daire Başkanlığında ve Nüfus
Müdürlüğünde görev yapan kamu görevlileri tarafından haberi yapan basın
mensuplarına hukuka aykırı şekilde aktarılmış olabileceğini belirterek
sorumlular hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle
kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
15. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Özel hayatın gizliliği" kenar
başlıklı 20. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle
ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünü, kişisel
nitelikteki birtakım verilerine yönelik saldırılara karşı etkili bir ceza
soruşturması yürütülmediği iddiası oluşturmaktadır. Dolayısıyla başvurunun
Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen kişisel verilerin
korunması hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
17. Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında, herkesin
kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının olduğu ifade
edilmektedir. Söz konusu anayasal güvence, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
8. maddesinde koruma altına alınan özel hayata saygı hakkına karşılık
gelmektedir. Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun
korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi
olarak, bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında
korumayı amaçlamaktadır (AYM, E.2014/122, K. 2015/123, 30/12/2015, §§ 19-20).
18. Devletin, kişisel verilerin korunması hakkına saygı gösterme
yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin öngörülen güvencelere aykırı şekilde
bu hakka müdahale etmemelerini gerektirir.
19. Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin
korunması hakkı, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini
talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de
kapsamaktadır. Maddede ayrıca kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen
hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği ve kişisel verilerin
korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Yine
Anayasa'nın 12. maddesine göre herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu genel
nitelikteki anayasal düzenleme ile bireylerin kişilik değerlerine yönelen ve
zarar veren olumsuz tutum ve davranışlar dışlanmaktadır. Ayrıca Anayasa'nın 5.
maddesinde, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, maddi ve manevi
varlıklarının geliştirilmesi için gerekli şartların hazırlanması devletin temel
amaç ve görevlerinden biri olarak sayılmaktadır. Bu düzenlemeler ışığında
devletin, bireyin kişisel verilerinin korunması hakkına keyfî olarak müdahale
etmemenin yanında üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlü kılındığı,
bu bağlamda pozitif yükümlülüklerinin de bulunduğu söylenebilir (Ali Çığır, B. No: 2015/19298, 8/5/2019, §
32; Erol Kumcu, B. No:
2015/18988, 9/5/2019, § 32).
20. Dolayısıyla Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında
düzenlenen hak kapsamında devletin, pozitif bir yükümlülük olarak yetki
alanında bulunan tüm bireylerin kişisel verilerin korunması hakkını gerek
kamusal makamların ve diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden
kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Ali Çığır, § 33; Erol Kumcu, § 33).
21. Bu anlamda öncelikle devlet, uyuşmazlıkların çözümüne
ilişkin etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. Söz
konusu pozitif yükümlülük; olayın meydana gelme şekli ile etkisi, ağırlığı ve
sonuçları bakımından yapılacak değerlendirmelere ve olayın kim tarafından nasıl
gerçekleştirildiği konusunda aydınlatılmasını gerekli kılan durumların bulunup
bulunmadığına göre her durumda ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını
gerekli kılmaz. Nitekim yargısal sistem kurma yükümlülüğü, -olayın koşullarına
göre- hukuki ve idari yolların devlet tarafından oluşturulmasıyla da yerine
getirilebilir. Bu bağlamda bazı durumlarda disiplin soruşturması ile dahi
devletin aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi mümkün olabilir (Ali Çığır, § 34; Erol Kumcu, § 34).
22. Öte yandan yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza
soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılması, failler hakkında mutlaka
ceza davası açılmasını ya da onların cezalandırılmasını zorunlu hâle
getirmediği gibi başvuruculara üçüncü tarafları bir suç nedeniyle yargılatma ya
da cezalandırılmalarını talep etme hakkı da vermemektedir. Zira burada
kastedilen sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Ancak her durumda söz konusu yargısal sistemlerin etkili şekilde işletilmesi ve
soruşturmalar ya da yargılamalar neticesinde yargısal makamlarca ulaşılan tüm
sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve
yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (Ali
Çığır, § 35; Erol Kumcu,
§ 35).
23. Ek olarak ayrıca vurgulamak gerekir ki kişilerin cezai
sorumluluğuna ilişkin hukuki sorunların incelenmesi, ceza
soruşturması/kovuşturması sürecinin mahkûmiyet kararı ile sonuçlanması ve bu
hâlde takdir edilecek cezanın miktar ve mahiyetinin belirlenmesi Anayasa
Mahkemesinin görev alanı içinde olmayıp bu husus esasen derece mahkemelerinin
takdirindedir (Ali Çığır, § 36; Erol Kumcu, § 36).
24. Somut olayda başvurucu; ulusal gazetelerde hakkında çıkan
haberlerde isminin ve fotoğrafının kullanıldığını, söz konusu kişisel
bilgilerinin MİT'te, Pasaport Daire Başkanlığında ve Nüfus Müdürlüğünde görev
yapan kamu görevlileri tarafından hukuka aykırı şekilde basın mensuplarına
verilmiş olabileceğini ileri sürerek sorumluların tespit edilmesi ve
cezalandırılması talebiyle suç duyurusunda bulunmuştur. Olayın özellikleri
dikkate alındığında kamusal makamların devreye girmeleri ve olayı
aydınlatmaları gerektiği değerlendirilmektedir. Başka bir anlatımla olayın
meydana gelme şekli ile ağırlığı gözönüne alındığında devletin etkili yargısal
sistem kurma yükümlülüğünün -somut olay özelinde- etkili bir ceza soruşturması
yapılmasını gerekli kıldığı kanaatine varılmıştır.
25. Bu durumda bireysel başvuru kapsamında yapılacak
değerlendirmede dikkate alınacak husus; belirtilen çerçevede yeterli usulî
güvencelerin sunulduğu bir cezai takibatın yürütülüp yürütülmediğine,
soruşturmanın bağımsız, özenli, süratli ve etkili bir şekilde yapılıp
yapılmadığına ve ulaşılan sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri
koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanıp açıklanmadığına
ilişkin olacaktır (Ali Çığır, §
38; Erol Kumcu, § 38).
26. Öncelikle somut başvuruya konu soruşturma sürecinde
başvurucunun şikâyeti üzerine Başsavcılık tarafından soruşturmaya derhâl
başlandığı görülmektedir. Ayrıca soruşturmanın açıklığını temin edecek ve meşru
menfaatlerini koruyabilecek şekilde başvurucunun -vekili aracılığıyla-
soruşturma sürecine dâhil edildiği anlaşılmaktadır.
27. Başsavcılık, suç duyurusu dilekçesinde ileri sürülen bazı
hususların açık olmadığını ifade ederek başvurucunun vekili O.T.yi davet etmiş
ve yeni açıklamalar elde edebilmek amacıyla bilgisine başvurmuştur. 25/3/2015
tarihinde Başsavcılık tarafından tutulan ve Cumhuriyet savcısı, zabıt katibi
ile başvurucunun vekili tarafından imzalanan tutanağa göre; başvurucu vekili,
MİT'in, Pasaport Daire Başkanlığının ve Nüfus Müdürlüğünün hangi yerdeki
biriminden bilgilerin aktarıldığı konusunda herhangi bir şekilde bilgilerinin
ya delillerinin olmadığını beyan etmiştir. Ayrıca internet üzerinden
başvurucunun ismiyle yapılan arama sonucunda Bursa eski valisi ile başvurucunun
yan yana olduğu şekildeumumi mahalde çekildiği anlaşılan fotoğraf ile suç
duyurusu dilekçesine eklenen gazetedeki başvurucuya ait fotoğrafın birbirine
çok benzediği ve neredeyse aynı olduğu hususu tutanağa işlenmiştir.
28. Söz konusu tespitler üzerine Başsavcılık, başvurucunun
iddialarının soyut ve genel nitelikte olduğu ve delile dayanmadığı gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
29. Başvuruya konu olan tüm bu süreç, olayın somut koşulları
dikkate alınarak başvurucunun iddialarıyla ve soruşturma aşamasında sunduğu
delillerle birlikte değerlendirilmelidir. Soruşturma konusu edilen olayın
Başsavcılık tarafından araştırıldığı; hukuka aykırı şekilde aktarıldığı ileri
sürülen başvurucunun kişisel bilgilerinin internet üzerinden yapılan aramalar
neticesinde elde edilmeye uygun olduğunun Başsavcılıkça tespit edildiği
anlaşılmaktadır (bkz. § 8). Bu bağlamda Başsavcılıkça iddiayı destekleyecek
somut bilgi veya belgelerin bulunmadığı şeklinde bir değerlendirme yapılarak
kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmektedir. Dolayısıyla suç
oluşturduğu ileri sürülen söz konusu olaya ilişkin gerçeklerin saptanması
konusunda kamusal makamların ceza soruşturması yoluyla aydınlatma yükümlülüğünü
yerine getirmediğini söylemeye neden olacak belirsiz bir durum olmadığı
değerlendirilmektedir. Neticede başvurucu tarafından gerçeklerin ortaya
konulması talebiyle ileri sürülen iddialar konusunda kamusal makamlarca gerekli
tahkikatın yürütüldüğü, ulaşılan sonucun ilgili ve yeterli gerekçelerle
açıklandığı, soruşturmanın etkili bir şekilde yapılmadığı tespitinde bulunmayı
gerektiren bir nedenin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
30. Öte yandan başvurucunun kişilik haklarına saldırı
mahiyetindeki söz konusu iddialarının ayrıca adli ve idari yargı düzenindeki
mahkemelerce değerlendirilebileceği, bu doğrultuda ilgili mevzuat kapsamında
kişilik haklarına yönelen saldırıların sona erdirilmesi ve zararın tazmin
edilmesi hususunda hukuk davası ile tam yargı davası açılabileceği konusunda
bir tereddüt yoktur. Dolayısıyla başvurucunun anılan yollara başvurarak
iddialarını ileri sürebilmesi ve zararlarını tazmin edebilmesi de mümkündür.
31. Sonuç olarak etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün
ceza soruşturması/yargılaması yapılmasını gerekli kılmasının sorumlular
hakkında mutlaka ceza davası açılmasını ya da onların cezalandırılmasını
zorunlu hâle getirmediği konusunda ortaya konulan ilke göz önüne alındığında;
somut başvuruda kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün
gerektirdiği şartların gerisinde kalınmadığı ve açık bir ihlalin bulunmadığı
değerlendirildiğinden başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişisel verilerin korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.