TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET BİLGİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11709)
|
|
Karar Tarihi: 12/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucular
|
:
|
1.Ahmet
BİLGİN
|
|
|
2.Ahmet
GÜNER
|
|
|
3.Ahmet KARA
|
|
|
4.Ahmet OBUZ
|
|
|
5.Ali GÜNAY
|
|
|
6.Ali KARA
|
|
|
7.Ali
KARAVELİOĞLU
|
|
|
8.Ali
NUHOĞLU
|
|
|
9.Ali ÖZLÜ
|
|
|
10.Ali Can
OCAK
|
|
|
11.Ayşe
CEBECİ
|
|
|
12. Ayşe
KARABATAK
|
|
|
13.Ayşe ÖZLÜ
|
|
|
14.Bahri
KARA
|
|
|
15.Celal
KARA
|
|
|
16.Cemal
KARA
|
|
|
17.Cemil
ATEŞ
|
|
|
18.Cevat
OCAK
|
|
|
19.Emine
CAMCI
|
|
|
20.Emine
KÜÇÜKAYDIN
|
|
|
21.Emine
ÖZLÜ
|
|
|
22.Engin
KARA
|
|
|
23.Enver
KİBAR
|
|
|
24.Fatime
DEMİR
|
|
|
25.Fatma
BİLGİN
|
|
|
26.Galip
COŞKUN
|
|
|
27.Galip
KARA
|
|
|
28.Güllü
YILDIRIM
|
|
|
29.Güzsem
ATEŞ
|
|
|
30.Hacer
KARA
|
|
|
31.Hacı
BİLGİN
|
|
|
32.Haci
BİLGİN
|
|
|
33.Haci KARA
|
|
|
34.Halil İbrahim
KARA
|
|
|
35.Halis
BİLGİN
|
|
|
36.Hanım
KARAVELİOĞLU
|
|
|
37.Hanım
ÖZOĞUL
|
|
|
38.Harun
BİLGİN
|
|
|
39.Hasan
İSLAM
|
|
|
40.Hasan
KARA
|
|
|
41.Hasan
KILIÇSAYMAZ
|
|
|
42.Hasan
OBUZ
|
|
|
43.Hasan
ÖZLÜ
|
|
|
44.Hasan
Hüseyin AFAT
|
|
|
45.Hatice
USTA
|
|
|
46.Hatun
KÖKSAL
|
|
|
47.Hayriye
TURAN
|
|
|
48.Hulusi
BİLGİN
|
|
|
49.Hüseyin
YALÇIN
|
|
|
50.İbrahim
GÜNAY
|
|
|
51.İbrahim
KARA
|
|
|
52.İsmail
AFAT
|
|
|
53.İsmail
KARA
|
|
|
54.İzzet
DURDU
|
|
|
55.Kemal
KİBAR
|
|
|
56.Kukuş
KARA
|
|
|
57.Mehmet
BİLGİN
|
|
|
58.Mehmet
BİLGİN
|
|
|
59.Mehmet
GÜNAY
|
|
|
60.Mehmet
KARA
|
|
|
61.Mehmet
KARA
|
|
|
62.Mehmet
KARAVELİOĞLU
|
|
|
63.Mehmet
KÜÇÜKAYDIN
|
|
|
64.Muammer
KARA
|
|
|
65.Mukaddem
SARISOY
|
|
|
66.Murat KARA
|
|
|
67.Mustafa
BİLGİN
|
|
|
68.Mustafa
BİLGİN
|
|
|
69.Mustafa
GÜVEN
|
|
|
70.Mustafa
KARA
|
|
|
71.Mustafa
KARA
|
|
|
72.Mustafa
ÖZLÜ
|
|
|
73.Mustafa
YILDIRIM
|
|
|
74.Nadire
KARA
|
|
|
75.Nadiye
MERT
|
|
|
76.Nanım
ÖZOĞUL
|
|
|
77.Necati
KARA
|
|
|
78.Nuri KARA
|
|
|
79.Ömer
KARAVELİOĞLU
|
|
|
80.Ömer
NUHOĞLU
|
|
|
81.Ömer
YILDIRIM
|
|
|
82.Peruze
TURAN
|
|
|
83.Rifat
KILIÇ
|
|
|
84.Sebahattin
ATEŞ
|
|
|
85.Süleyman
KARACA
|
|
|
86.Sündüz
KARA
|
|
|
87.Şaban
KARA
|
|
|
88.Temel
KARA
|
|
|
89.Temel
ÖZLÜ
|
|
|
90.Yunus
BİLGİN
|
|
|
91.Yunus
ÖZLÜ
|
Vekili
|
:
|
Alp Tekin
OCAK
|
|
|
92.Alp Tekin
OCAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yapılması planlanan hidroelektrik santrali için
çevresel etki değerlendirmesi raporunun uygun bulunması nedeniyle özel hayata
ve aile hayatına saygı hakkı ile konut hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Bireysel başvuru10/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Giresun ili, Gelevera, Karaovacık ve Kavraz dereleri
üzerinde özel bir şirket tarafından yapılması planlanan Akköy Hidroelektrik
Santrali II. Kısım ve Malzeme Ocakları için14/11/2003 tarihli Çevresel Etki
Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararı (Rapor) verilmiştir.
9. Başvurucular 21/11/2011 tarihinde; Sapmaz (Gelevera) köyünün baraj suyu altında kalacağını, havzada
bütüncül bir değerlendirme yapılması gerektiğini, iki ayrı dere yatağının
çevresel etkileri gözetilmeden değiştirildiğini, esas alınan akarsu ölçümverilerinin eksik olduğunu belirterek hukuka aykırı
olan raporun iptali ve yürütmenin durdurulması istemli dava açmışlardır.
10. Ordu İdare Mahkemesi (Mahkeme) 28/3/2012 tarihinde görev
yönünden davanın reddine karar vermiş ise de temyiz incelemesinde bu kararın
kaldırılması sonucu davayadevam edilmiştir. Mahkeme
heyeti tarafından 7/12/2012 tarihinde mahalde keşif yapılmış ve ikisi yüksek
inşaat mühendisi biri yüksek orman mühendisi öğretim görevlisinden oluşan üç
kişilik bilirkişi heyeti tarafından 8/1/2013 tarihli rapor Mahkemeye ibraz
edilmiştir.
11. Raporda aşağıda belirtilen eksiklikler ve tespitler
vurgulandıktan sonra sonuç olarak söz konusu tesislerin inşasının ve
tamamlandıktan sonra da işletilmesinin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin ÇED
raporunda alınmasıöngörülen önlemler ile birlikte
ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olduğu
yönünde kanaat belirtilmiştir. Ayrıca ÇED raporunda Hidroelektrik Santral (HES)
inşaatının ve tamamlandıktan sonra da işletmesinin fiziksel ve biyolojik olarak
çevre üzerindeki etkileri ile alınacak önlemlerin yeterince incelenip
değerlendirildiği, alınması öngörülen önlemlerin yeterli bulunduğu ifade
edilmiştir.
12. ÇED raporunda;
i. Projenin gerçekleştirileceği alanın doğal özellikleri, fauna
ve florasının Doğu Karadeniz Bölgesinin tipik özelliklerini taşıdığı, alanda
özel korumayı gerektirir doğal peyzaj ve yapılarla birlikte endemik bitki ve
hayvan popülasyonuna rastlanmadığı,
ii.Alanda ve yakın çevresinde özgür koruma
gerektirir millî park, tabiat parkı, özel çevre koruma bölgesi, sit alanı vb.
korunan alanların bulunmadığı,
iii.Proje uygulamasının heyelana, sele,
taşkına vb. neden olmayacağı, -ÇED raporunda can suyu ile ilgili bir
değerlendirme olmamakla birlikte- keşif sırasında yapılan gözlemlerde bir
miktar suyun mansaba bırakıldığının tespit edildiği, can suyu konusunda sorunla
karşılaşılmadığı,
iv.Proje sahası içinde tarım alanı, balık
çiftliği, değirmen vb. su kullanımını gerektirir kayda değer işletme, yapı veya
tesisin bulunmadığı,
v. Havzalar arası su transferi arasında ÇED raporunda herhangi
bilgi ve verinin yer almadığı,
vi. Bir çok havzadan oluşan bu projede
havzalar hakkında gerekli olan bilgilerin yeterli düzeyde verilmediği ve
projenin bir bütünlük içinde sunulmadığı,
vii. Bazı hidrolik bilgilerin kullanılarak tesisin çeşitli
yapılarının boyutlandırılmasında esas alınan debilerin nasıl hesaplandığı ve bu
yapıların hangi debilere göre boyutlandırıldığı ile ilgili yeterli bilgi
sunulmadığı,
vii. Enerji nakil hatlarıyla ilgili bilgi verilmediği ayrıca yol
ağı ile ilgili yeterli inceleme ve değerlendirmenin bulunmadığı özetle tespit edilmiştir.
13. Mahkeme 9/6/2014 tarihli kararıyla anılan bilirkişi
raporunda belirtilen tespitlerin bir kısmını hükme esas almak suretiyle davanın
reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde bilirkişi raporunda tespit edilen
eksikliklere değinildikten sonra ÇED raporunda can suyu ile ilgili
değerlendirmelere yer verildiği, yeteri kadar can suyunun bırakılacağının
taahhüt edildiği, can suyu ölçümleri için kurulan akım gözlem istasyonlarının
kurulduğu, enerji nakil hatları ile ilgili yükümlülüğün yerine getirileceğinin
taahhüt edildiği, yol ağı ile ilgili değerlendirmelerin yapıldığı belirtilerek
bu hususlar yönünden bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin dikkate
alınmayacağı ifade edilmiştir. Mahkeme, bilirkişi raporundaki hükme esas
alınabilecek nitelikte bulunan hususlar ile dava dosyasında yer alan bilgi ve
belgeleri birlikte değerlendirerek tesisin kurulması aşamasında ve
tamamlandıktan sonra işletilmesi sırasında çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin
ÇED raporunda alınması öngörülen önlemlerle birlikte ilgili mevzuata ve
bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde olduğu sonucuna ulaşarak
davanın reddine karar vermiştir.
14. Anılan karar başvurucular tarafından temyiz edilmiştir.
Başvurucuların temyiz sonucunu beklemeden yapmış oldukları 2014/14749 numaralı
bireysel başvuru, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
bulunmuştur.
15. Danıştay Ondördüncü Dairesi
21/4/2015 tarihli kararıyla başvurucular Mukaddem Sarısoy, Alp Tekin Ocak,
Alican Ocak ve Cevat Ocak yönünden anılan kararın bozulmasına, diğer
başvurucular yönünden ise onanmasına hükmetmiştir. Bozma gerekçesinde, adı
geçen davacıların projenin yapımının planlandığı yörede ikamet etmemesive o yörede taşınmazlarının olmaması nedeniyle
güncel ve meşru bir menfaatlerinin ihlal edildiğinden söz edilmeyeceği ve
davayı açma ehliyetlerinin bulunmadığı belirtilmiştir.
16. Nihai karar, başvurucular vekiline 10/6/2015 tarihlerinde
tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 10/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesinin
birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunda geçen terimlerden;
Çevre: Canlıların yaşamları boyunca
ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları
biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı,
…
Çevresel etki değerlendirmesi:
Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz
etkilerinin belirlenmesinde, olumsuzyöndeki etkilerin
önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için
alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek
değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde
sürdürülecek çalışmaları,
…
ifade eder.”
19. 2872 sayılı Kanun'un “Çevresel
etki değerlendirilmesi” kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Gerçekleştirmeyi
planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum,
kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım
dosyası hazırlamakla yükümlüdürler.
Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı
veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu
projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje
için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez.
Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler
ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkinusûl ve esaslarBakanlıkça çıkarılacakyönetmeliklerle belirlenir.”
20. 16/12/2003 tarihli 25318 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin “Çevresel etki değerlendirmesi başvuru dosyası,
çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlama
yükümlülüğü” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bu
Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya
tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme
Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça
yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını
sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler.”
B. Uluslararası Hukuk
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"1. Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının
müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda
ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu
olabilir."
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), çevresel meselelere
ilişkin başvuruları iki açıdan incelemektedir. Buna göre söz konusu
müdahalelerin esas bakımından Sözleşme'nin 8. maddesine uygunluğunun yanı sıra
karar alma süreci de bir bütün olarak ayrıca değerlendirilmektedir. AİHM
kararlarında; çevresel meselelerin usul boyutu bağlamında çevresel bilgi edinme
hakkı, çevresel karar alma süreçlerine katılım hakkı ve çevresel konularda
yargısal yollara başvurma hakkı şeklindeki usule ilişkin güvencelere vurgu
yapıldığı anlaşılmaktadır (Hatton ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B.
No: 36022/97, 8/7/2003,§ 104; Taşkın ve diğerleri/Türkiye, B. No:
46117/99, 10/11/2004, §§115 vd.).
23. Taşkın ve
diğerleri/Türkiye kararında (Aynı kararda bkz. §§ 111-126) esas
yönünden çevre ile ilgili uyuşmazlıklarda devletlerin geniş bir takdir
yetkilerinin bulunduğu belirtilmiştir. Usule ilişkin yükümlülükler yönünden
yapılan değerlendirmede ise ÇED sürecine değinilmiş ve başvurucuların bu
kapsamda gerekli bilgi ve belgelere ulaşabildikleri vurgulanmıştır. AİHM; buna
karşın idari yargı kararlarına rağmen altın madeni ocağı faaliyetlerinin devam
etmesine izin verilmesinin bu kararlarla belirlenmiş olan, başvurucuların usule
ilişkin elde ettikleri güvenceleri ortadan kaldırdığını tespit etmiştir. AİHM
bu gerekçeyle Sözleşme'nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir (benzeryöndeki kararlar için bkz. Öçkan ve diğerleri/Türkiye, B. No: 46771/99, 28/3/2006, §§ 37-50;
Lemke/Türkiye, B. No: 17381/02, 5/6/2007, §§
30-46).
24. Aydın ve
diğerleri/Türkiye (B. No: 40806/07, 13/9/2007, §§ 18-29) kararında
AİHM, bir baraj ve hidroelektrik santrali yapımı projesinin çevresel etkisine
yönelik şikâyeti incelemiştir. AİHM, uyuşmazlık konusu baraj inşaatı ile
hidroelektrik santralinin yapımına başlanmadığına dikkat çekmiştir. AİHM,
Sözleşme’nin 8. maddesinin olası bir hak ihlalinin önlenmesini güvence altına
almadığını hatırlatmış ve başvurucuların da başvuru konusu projenin çevreye
olumsuz etkilerine ilişkin inandırıcı kanıtlar ortaya koyamadıklarına karar
vermiştir. AİHM ayrıca, başvurucuların ikamet ettikleri yere önem vermiş ve başvurucularınprojenin yapıldığı yerde ikamet etmediklerini
tespit etmiştir. Bu nedenlerle AİHM, başvurucuların özel hayatlarına bir
müdahalenin bulunmadığını kabul etmiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucular Süleyman Karaca, Fatma Bilgin
ve Ömer Nuhoğlu Yönünden
26.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale
yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014,
§§ 42-45).
27. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarının
incelenmesi neticesinde başvuruculardan Süleyman Karaca, Fatma Bilgin ve Ömer
Nuhoğlu'nun sırasıyla 19/9/2013, 15/5/2014 ve 17/11/2014 tarihlerinde vefat
ettikleri anlaşıldığından kamu gücü tarafından güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenen dava ehliyetine sahip kişi tarafından yapılmaması nedeniyle başvurununincelenmesine olanak yoktur.
28. Açıklanan nedenle bireysel başvuru tarihinden önce vefat
etmiş oldukları anlaşılan başvurucular yönünden başvurunun kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucular Mehmet Küçükaydın, Güzsem Ateş, Halis Bilgin, Ali Günay, İbrahim
Kara, Ömer Karavelioğlu, Celal Kara, Temel Kara, Hanım Özoğul, Fadime Demir
Yönünden
29. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
30. Somut olayda başvurucuların, İdare Mahkemesinde görülen
iptal davasında taraf olmadıkları doğrudan bireysel başvuruda bulundukları,
hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C.Başvurucular Hasan Özlü,
Mustafa Özlü, Ayşe Özlü, Hatice Usta, Hasan Obuz,Cemal Kara ve Galip Kara Yönünden
32. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir
sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar
verilebilir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da
insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine
devam edilebileceği öngörülmüştür (Bayram
Şahin, B. No: 2013/463, 16/5/2013,§ 16).
33. Somut olayda UYAP kayıtlarının incelenmesinden yukarıda adı
geçen başvurucuların, başvuru yaptıktan sonra vefat ettikleri ve başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden de bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle anılan başvurucular yönünden
başvurunun düşmesine karar
verilmesi gerekir.
D. Başvurucular Mukaddem
Sarısoy, Alp Tekin Ocak, Alican Ocak ve Cevat Ocak Yönünden
35. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
36. UYAP üzerinden yapılan araştırmada, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 21/4/2015 tarihli kararıyla
başvurucular yönünden bozma kararı verilmesi nedeniyle yargılamaya 2015/927
esas sayılı dosya üzerinden devam edildiği görülmüştür. Mahkemenin 14/7/2015
tarihli kararıyla, başvurucuların projenin planlandığı yörede ikamet etmemeleri
ve o yörede taşınmazlarının bulunmaması nedeniyle ehliyet yönünden davanın
reddine hükmetmiştir. Başvurucuların temyiz istemi ilk derece mahkemesinin
18/11/2015 tarihli kararıyla süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
Başvurucuların bu kararı temyiz etmedikleri görülmüştür.
37. Somut olayda başvurucuların, iddialarını ileri sürebileceği
temyiz olağan kanun yolunu tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Diğer Başvurucuların
İhlal İddiaları
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
39.
Başvurucular 2011 yılında açtıkları davanın karmaşık olmamasına rağmen uzun
süre devem ettiğini belirterek, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
40.1/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'ageçici madde eklenmiştir.
41. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Komisyon)
tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
42. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828,12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini
tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
43.Ferat Yüksel
kararında özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması
ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş
şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden
mahrum olmadığı vetazminat ödenmesine imkân tanıması
ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması
nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu
hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 35, 36).
44. Mevcut başvurularda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
2.Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı ileKonut Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
46. Başvurucular, ÇED olumlu raporu verilen projenin yapımının
planlandığı bölgede bulunan Sapmaz (Gelevera) köyünde
doğup büyüdüklerini, köyün verimli arazileri ve 140 hanenin, mezarlığın,
caminin sular altında kaldığını, ÇED raporu ile ilgili bilgilendirme
yapılmaması üzerine açtıkları iptal davasının projedeki eksiklikleri tespit
eden bilirkişi raporuna rağmen reddedildiğini ifade etmişlerdir. Başvurucular
Mahkemenin teknik uzmanlık gerektiren bir konuda bilirkişilerin yerine geçerek
karar verdiğini, davanın sürüncemede bırakılması nedeniyle projenin büyük
oranda tamamlandığını, tespit edilen eksilikler karşısında ek bilirkişi raporu
alınması gerektiğini, sağlıklı bir çevrede yaşama haklarının ellerinden
alındığını ifade etmişlerdir. Başvurucular ayrıca, ÇED olumlu kararının
hukukilik denetiminin etkili bir biçimde yapılması ve tedbir alınması durumunda
projenin köyü su altında bırakmayacak şekilde de uygulanabileceğini, biyolojik
çeşitliliğe zarar verilmemiş ve ekolojik bütünlüğün bozulmamış olacağını iddia
etmişlerdir. Öte yandan başvurucular acele kamulaştırma şartları oluşmamasına
rağmen bu yöntemin uygulanarak köyün bir bölümü sular altında kaldığı için
diğer bölümü de koruma bandında kaldığından kamulaştırıldığını belirterek, adil
yargılanma hakkı, işkence ve kötü muamele yasağının mülkiyet hakkı ve özel
yaşama saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
47. Bakanlık görüşünde, başvurucuların mağdur sıfatlarına dair
açıklamalar ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sunulan ÇED sürecine
ilişkin genel bilgi ve değerlendirmelere yer verildikten sonra; bilirkişi
raporu ve Mahkeme kararlarının gerekçelerinden idarenin ve kamusal makamların
baraj yapımı hususuna özenle yaklaştıkları ve ilgili tüm menfaatlerin titiz bir
şekilde gözetilmesi için gerekli tedbirleri aldıklarının görüldüğü
vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucuların bireysel başvuruda öne sürdükleri
iddiaların yargılama sırasında ileri sürülen iddialarla aynı olduğu, bu
kapsamda Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal etmediği sürece ya da
açıkça keyfilik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve
hukuki hataların bireysel başvuru konusu yapılamayacağı hatırlatılmıştır.
b. Değerlendirme
48. Anayasa'nın "Özel
hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir."
49. Anayasa'nın "Konut dokunulmazlığı" kenar
başlıklı 21. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kimsenin konutuna dokunulamaz..."
50. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Devletin temel amaç ve
görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah,
huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
51. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru ihlal iddialarının mahiyeti gereği,
özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı kapsamında incelenmesi uygun
görülmüştür.
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
52. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, esas itibarıyla
Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında bulunmayan Anayasa'nın 56.
maddesinde düzenlenmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi; daha önce pek
çok kararında söz konusu hakkın Anayasa’nın fiziksel ve ruhsal bütünlüğün
korunması ile ilgili hukuksal çıkarları ihtiva eden 17. maddesi, özel hayata ve
aile hayatına saygıyı güvence altına alan 20. maddesi ve konut dokunulmazlığını
düzenleyen 21. maddesi ile bağlantılı olarak ve söz konusu hükümlerde yer alan
hukuksal çıkarlar üzerindeki etkisi dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerektiğini belirtmiştir (Mehmet Kurt
[GK], B. No: 2013/2552,
25/2/2016, § 46; Ahmet İsmail Onat,
B. No: 2013/6714, 21/4/2016, § 59; Fevzi
Kayacan (2), B. No: 2013/2513, 21/4/2016, § 39; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan
Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 43).
53. Somut başvuru açısından değerlendirilmesi gereken ilk husus,
başvuruya konu çevresel etkinin Anayasa’nın 20. ve 21. maddesi kapsamındaki
güvenceleri harekete geçirecek asgari ağırlıkta olup olmadığıdır. Bu kapsamda
ilgili tesis, işletme veya sair faaliyet sonucu ortaya çıkan çevresel etkiler
ile başvurucunun özel ve aile hayatı veya konutunu kullanım hakkı arasında
gereğince sıkı bir bağın varlığı yeterlidir (Mehmet
Kurt, § 70; Ahmet İsmail Onat,
§ 84; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, § 68).Başvurucuların ÇED olumlu
raporu kapsamında projenin yapılacağı bölgede bulunan Sapmaz köyünde (Gelevera) ikamet ettikleri,bu
bölgede konutları ve tarlaları olduğu, köylerinin baraj suyu altında kaldığı
görülmüştür. Başvurucuların açtıkları davalarda derece mahkemelerine sunulan
raporların içeriğinde de söz konusu baraj projesinin başvurucuların
bulundukları bölgedeki etkilerinin tartışıldığı görülmektedir. Dolayısıyla
başvurucuların özel ve aile hayatları ile konut hakkına HES projesininetkisinin
Anayasa’nın 20. ve 21. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
55. Devletinözel hayata saygı hakkını
etkili olarak koruma vebunlara saygı gösterme
şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Pozitif yükümlülük anayasal
hakların korunmasına yönelik maddi yükümlülüklerin yanı sıra ilgililerin
çevresel mesele ile ilgili karar alma sürecine katılımı ile etkili idari ve
yargısal yollara başvuru imkânı tanınmasını içeren usuli
yükümlülükleri içermektedir.
(1) Usule
İlişkin Yükümlülükler Yönünden
56. Çevresel meseleler bağlamında devletin usule ilişkin
yükümlülükleri daha önce Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında ortaya
konulmuştur. Buna göre muhtemel olumsuz çevresel etkilerin önlenmesi veya en
aza indirilmesi amacının gerçekleştirilebilmesi için sürece dâhil olan söz
konusu tarafların menfaatlerinin titizlikle değerlendirilmesi, bu
değerlendirmenin sağlıklı şekilde yapılabilmesi için de ilgili tarafların
sürece etkin katılımının sağlanması gerektiği tartışmasızdır (Mehmet Kurt, §§ 61-66; Ahmet İsmail Onat, §§ 79-81; Fevzi Kayacan (2), §§ 56-61; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan
Karluk, §§ 64, 65).
57.Öncelikle somut olayda iptali istenen raporun 14/11/2003
tarihli olduğu davanın ise 21/11/2011 tarihinde açıldığı, geçen bu uzun süre
boyunca başvurucuların çevresel bilgilendirme sürecine katılım olanağı
bulamadıklarına dair şikâyetlerine ilişkin yeterli açıklama yapmadıkları ve
bilgi ve belge sunmadıkları görülmüştür. Nitekim başvurucuların söz konusu projenin
zararlı etkilerine dair iddialarını yargısal makamlar önüne taşıma imkânı
buldukları anlaşılmaktadır.
58. İkinci olarak başvurucular, derece mahkemelerin kararlarının
yeterli bir gerekçe içermediğini vurgulayarak bilirkişi raporunda belirtilen eksikliklere
rağmen itirazlarının değerlendirilmediğini ve yeniden rapor alınmadan davanın
reddedildiğini ileri sürmüşlerdir. Buna karşın Mahkemece, başvurucunun
iddialarının yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları kapsamında ayrıntılı
olarak değerlendirildiği ve iddiaların yerinde görülmeme nedenlerinin kapsamlı
bir gerekçe ile karşılandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bilirkişi raporunda ÇED
raporuna daireksiklik olarak tespit edilen hususların
ÇED olumlu raporunda karşılandığı belirtilerek bilirkişi raporunun bu kısmının
hükme esas alınmama nedeninin Mahkeme karar gerekçesinde açıkça belirtildiği
görülmüştür. Ayrıca bilirkişi raporuna başvurucuların itiraz etmediği, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile müdahil şirketin itiraz ettiği, Mahkemenin de bu
itirazları değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Danıştayın
da ilk derece mahkemesinin kararınıhukuka uygun
olduğunu belirterek onadığı dikkate alındığında,kararların
gerekçesiz olduğu söylenemez.
59. Dolayısıyla başvurucuların söz konusu çevresel rahatsızlığa
ilişkin iddialarını, ilgili usule ilişkin güvencelere haiz olarak yargısal
makamlara sunma ve inceletme imkânı bulduğu anlaşılmaktadır.
(2)
Esasa İlişkin Yükümlülükler Yönünden
(a) Genel
İlkeler
60. Anayasa'nın 48. maddesi gereğince özel teşebbüslerin millî
ekonominin gereklerine uygun yürümesinin sağlanması konusunda devlete düşen
bazı yükümlülükler bulunmaktadır (Ahmet
İsmail Onat, § 99). Bu bağlamda somut olayda baraj projesine verilen
iznin ülkenin ekonomik yararına ilişkin kamu yararına dayalı meşru bir amacı
içerdiği açıktır.
61. Bununla birlikte kamu makamlarının özel hayata ve aile
hayatına saygı ilekonut hakkının etkili şekilde
korunmasını güvence altına almak için gerekli adımları atıp atmadığı önem
taşımaktadır. Bu bağlamda söz konusu çevresel etki kapsamında karşı karşıya
gelen menfaatler arasında adil bir dengenin tesis edilip edilmediğinin tespit
edilmesi gerekmektedir. Bu alanda kamusal makamların sahip olduğu geniş takdir
yetkisi dikkate alındığında çevresel meseleler bağlamında Anayasa Mahkemesinin
görevi, söz konusu çevresel rahatsızlığın nasıl sonlandırılacağı veya
etkilerinin nasıl azaltılacağının bizzat belirlenmesi değildir. Bununla
birlikte Anayasa Mahkemesi, yargısal makamlar başta olmak üzere kamusal
makamların konuya gereken özenle yaklaşıp yaklaşmadıklarını ve ilgili tüm
menfaatleri gözetip gözetmediklerini değerlendirmek durumundadır (Mehmet Kurt, § 78; Ahmet İsmail Onat, § 87; Fevzi Kayacan (2), §§ 66, 67; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan
Karluk, §§ 70, 71).
62.Karmaşık çevresel sorunların ele alınıp çözümlenmesi
aşamasında karar süreci, çevreye ve kişi haklarına zarar verebilecek
faaliyetlerin etkilerini önceden değerlendirecek ve önleyecek şekilde tesis
edilmelidir. Böylece bireysel ve kamusal menfaatler arasında adil bir denge
tesis edilerek karşıt görüşlerin dile getirilmesine olanak tanıyacak gerekli
etüt ve değerlendirmelerin gerçekleştirilmesi sağlanacaktır. Bu bağlamda söz
konusu sürece ilişkin bilgilere erişim ve karar alma sürecine aktif katılımın
yanı sıra karardan etkilenebilecek olan bireylerin karar alma sürecinde görüş
ve menfaatlerinin yeterince dikkate alınmadığını dile getirebilmek için konuyla
ilgili her türlü tasarrufa karşı yargısal başvuru hakkına sahip olmaları ve
iddialarının yargısal makamlarca özenli bir şekilde değerlendirilmesi son
derece önemlidir (Ahmet İsmail Onat,
§ 94; Fevzi Kayacan (2), § 71; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan
Karluk, § 75).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
63. Başvurucular, projenin köyü su altında bırakmayacak şekilde
de uygulanabileceğini, proje ile biyolojik çeşitliliğe zarar verildiğini veekolojik bütünlüğün bozulduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak
Mahkeme tarafından mahallinde yapılan keşifteve
sonrasında hazırlananbilirkişi raporunda yapılan
tespitler ile başvurucuların bu iddiaları doğrulanmadığı gibi projenin çevre
üzerindeki olumsuz etkilerinin bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeyde
olduğu sonucuna varıldığı görülmüştür.
64. Öte yandan başvuru konusu olayda ilgili yargısal makamlarca
yapılması planlanan hidroelektrik santralinin faaliyetlerinin riskleri ve
zararlı etkileri yönünden kapsamlı ve nitelikli bir araştırma yapıldığı,
yapılan bu araştırma sonucunda uzman bilirkişilerin raporlarına dayalı olarak
ÇED raporunda gerekli bütün tedbirlerin öngörüldüğü sonucuna varıldığı
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla işletmenin faaliyet süreçlerinde gerçekleştirilen
idari eylem ve işlemlerin hukukiliği derece mahkemeleri tarafından iddiaları
karşılayacak yeterlilikte değerlendirilmiştir. Bu durumda başvurucuların ve kamunun
somut başvuru özelinde karşı karşıya gelen menfaatleri arasında derece
mahkemeleri tarafından adil bir denge kurulmadığı ve takdir hakkının
sınırlarının aşıldığı sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Bu noktada Anayasa
Mahkemesinin kendi takdirini, bilimsel veriler ile bu teknik ve karmaşık alana
ilişkin olarak derece mahkemelerinin takdiri yerine ikame etmesi düşünülemez.
65. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında kamusal makamların
olaya gereken özenle yaklaşmadıkları, olayda söz konusu olan kamusal ve
bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmedikleri, başvurucuların
özel hayata ve aile hayatına saygı ile konut hakkı bağlamında kamusal
makamların pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varılması
mümkün değildir.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. ve 21.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile
konut hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucular Süleyman Karaca, Fatma Bilgin ve Ömer Nuhoğlu
yönünden başvurunun kişi bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Mehmet Küçükaydın, Guzsem Ateş, Halis Bilgin, Ali Günay, İbrahim Kara, Ömer
Karavelioğlu, Celal Kara, Temel Kara, Nanım Özoğul ve
Fadime Demir yönünden başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucular Hasan Özlü, Mustafa Özlü, Ayşe Özlü, Hatice
Usta, Hasan Obuz, Cemal Kara ve Galip Kara yönünden
başvurunun DÜŞMESİNE,
4. Başvurucular Mukaddem Sarısoy, Alp Tekin Ocak, Alican Ocak ve
Cevat Ocak yönünden başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Diğer başvurucular yönünden başvurunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla
ilgili kısmının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile konut hakkının
ihlal edildiği iddiasıyla ilgili kısmının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 20.ve 21 maddesinde güvence altına alınan özel
hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile konut hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
12/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.