TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULAZİZ ÇELİK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/18941)
|
|
Karar Tarihi: 29/11/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
M. Emin
ŞAHİNER
|
Başvurucular
|
:
|
1. Abdulaziz ÇELİK
|
|
|
2.
Abdurrahman AFŞİN
|
|
|
3. Ali
DEMİREL
|
|
|
4. Ayşe
AFŞİN
|
|
|
5. Faris TAY
|
|
|
6. Halime
AFŞİN
|
|
|
7. Kasım
AYDIN
|
|
|
8. Muhsin
AFŞİN
|
|
|
9. Mustafa
DEMİREL
|
|
|
10. Ramazan
AYDIN
|
|
|
11. Salih DEMİREL
|
|
|
12. Süleyman
AYDIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdullah
Murat SARAÇOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular sırasıyla 2/12/2015, 4/12/2015 ve 7/12/2015
tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Anayasa Mahkemesince 2015/18947, 2015/18951, 2015/18953,
2015/18955, 2015/18958, 2015/18959, 2015/18962, 2015/18963 ve 2015/19381
numaralı başvuruların konu bakımından aynı nitelikte olması nedeniyle
2015/18941 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından Ilısu
Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi kapsamında baraj gölü alanında kalan,
başvuruculara ait Siirt ili Merkez ilçesine bağlı Yazlıca
köyünde bulunan 199, 212, 225, 227, 229, 294, 296, 300, 314 ve 315 parsel
sayılı taşınmazlar hakkında kamulaştırma kararı alınmıştır.
10. Tarafların kamulaştırma bedelinde anlaşamamaları üzerine DSİ
tarafından 29/4/2013 tarihinde Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde ve Siirt 2.
Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davaları
açılmıştır.
11. Mahkeme 27/4/2013 tarihinde iki mülk ve üç ziraat uzmanı
teknik bilirkişi ile kadastro uzmanı teknik bilirkişi eşliğinde keşif
yapmıştır. Keşif sırasında Mahkeme gözlemi olarak şu ifadelere yer verilmiştir:
"Dava konusu taşınmazın sürülü olduğu, 3
tarafı tel ile çevrili olduğu, taşınmazda 4x5 düzenli aralıklarla dikilmiş 4-5
yaşlarında nar fidanları olduğu, Dicle Nehrine 300-350 metre uzaklıkta olduğu,
taşınmazda sulama sisteminin bulunduğu, taşınmazın yarısının %
5-10 eğimli; kalan diğer yarısının ise %15-20 eğimli olduğu
gözlemlendi."
12. Ziraat ve mülk uzmanı teknik bilirkişi kurulunun 20/5/2013
tarihli raporunda, taşınmazın sulu tarla olduğu belirtilerek net gelir
yöntemine göre kamulaştırma bedeli hesaplanmıştır. Taşınmazın bedeline,
üzerindeki yapı bedelleri ve diğer ağaçların bedelinin yanında nar fidanlarının
değeri de eklenmiştir. Buna göre;
i. 199 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının 4-5
yaşında olduğu, değerinin ise 391.750 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora göre
toplam kamulaştırma bedeli 842.016,13 TL'dir.
ii. 212 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının 3-5
yaşında olduğu, değerinin ise 171.210 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora göre
toplam kamulaştırma bedeli 603.643,95 TL'dir.
iii. 225 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının
3-5 yaşında olduğu, değerinin ise 43.095 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora
göre toplam kamulaştırma bedeli 176.837,21 TL'dir.
iv. 227 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının 4-6
yaşında olduğu, değerinin ise 103.125 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora göre
toplam kamulaştırma bedeli 334.232,11 TL'dir.
v. 229 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının 3-5
yaşında olduğu, değerinin ise 79.235 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora göre
toplam kamulaştırma bedeli 281.659,67 TL'dir.
vi. 294 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının 3-4
yaşlarında olduğu, değerinin ise 34.190 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora
göre toplam kamulaştırma bedeli 114.518,19 TL'dir.
vii. 296 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının
3-5 yaşında olduğu, değerinin ise 20.280 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora
göre toplam kamulaştırma bedeli 87.655 TL'dir.
viii. 300 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının
3-5 yaşlarında olduğu, değerinin ise 24.765 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora
göre toplam kamulaştırma bedeli 86.790,56 TL'dir.
ix. 314 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının 3-5
yaşlarında olduğu, değerinin ise 93.730 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora
göre toplam kamulaştırma bedeli 243.703,71 TL'dir.
x. 315 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki nar fidanlarının 3-5
yaşlarında olduğu, değerinin ise 135.720 TL olduğu tespit edilmiştir. Rapora
göre toplam kamulaştırma bedeli 397.446,09 TL'dir.
13. İlk derece mahkemeleri 23/12/2014 tarihinde davaların kabulü
ile bilirkişi raporlarının hükme esas alınarak kamulaştırma bedellerinin belirlenmesine,
ayrıca kamulaştırılan taşınmazların -tapu kaydının iptali baraj gölü sahasında
kalması nedeniyle- tapudan terkinine karar vermiştir.
14. Temyiz edilen kararlar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince
26/6/2014 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararlarında arazi niteliğindeki
taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik
görülmediği vurgulanmıştır. Ancak Daire dava konusu taşınmazlar üzerinde
bulunan nar ağaçlarının "dosya içerisindeki fotoğraflarına göre dava
tarihi itibari ile 2 yaşında olduğunu" belirtmiştir. Daireye göre bu sebeple, belirtilen
yaştaki ağaçların dava tarihi itibarıyla değerinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
İl Müdürlüğünden öğrenilerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Ayrıca kamulaştırma
bedeline dava tarihinden dört ay sonrasından, karar tarihine kadar geçen süre
için yasal faiz yürütülmesi gerektiği de belirtilmiştir.
15. Bozma kararına uyan ilk derece mahkemeleri Gıda, Tarım ve
Hayvancılık İl Müdürlüğünden iki yaşındaki fidanların maktu bedelini sormuş ve
23/12/2014 tarihinde gelen cevap yazısındaki bilgilere göre kamulaştırma
bedeline hükmetmiştir. Buna göre kamulaştırma bedelleri;
i. 199 parsel sayılı taşınmaz yönünden 469.087,13 TL
ii. 212 parsel sayılı taşınmaz yönünden 503.551,95 TL
iii. 225 parsel sayılı taşınmaz yönünden 151.643,21 TL
iv. 227 parsel sayılı taşınmaz yönünden 268.232,11 TL
v. 229 parsel sayılı taşınmaz yönünden 235.337,67 TL
vi. 294 parsel sayılı taşınmaz yönünden 94.530,19 TL
vii. 296 parsel sayılı taşınmaz yönünden 75.799 TL
viii. 300 parsel sayılı taşınmaz yönünden 72.316,56 TL
ix. 314 parsel sayılı taşınmaz yönünden 219.907,71 TL
x. 315 parsel sayılı taşınmaz yönünden 318.102,09 TL
olarak belirlenmiştir. Kararlarda ayrıca
bu bedellere 30/8/2013 tarihinden ilk karar tarihine kadar olmak üzere kanuni
faiz işletilmiştir. Taraflarca temyiz edilen kararlar Daire tarafından
1/10/2015 tarihinde onanmıştır.
16. Nihai kararlar, başvurucuların vekillerine sırasıyla
2/11/2015 ve 4/11/2015 tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular sırasıyla 2/12/2015 ve 4/12/2015 tarihlerinde
bireysel başvurularda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun "Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve
taşınmaz malın idare adına tescili" kenar başlıklı 10.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile
yapılamaması halinde idare, ... asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz
malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, ... idare adına tesciline karar
verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren
en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, ... taşınmaz malın
malikine ... bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de
tebliğ olunur.
...
Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada
hakim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları
anlaşmaya davet eder. Tarafların bedelde anlaşması halinde hakim,
taraflarca anlaşılan bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve ...
Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde
anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde
keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede
sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın
değerini tespit için mahallinde keşif yapar ...
Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin
beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz
malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde
mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara
tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya
vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi
raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı
beyanları alınır.
Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde
gerektiğinde hakim tarafından onbeş
gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve
hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından
yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder.
Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının
kamulaştırılma bedelidir. İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına . dair makbuzun
ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma
bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve
paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların
bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.
(Ek
fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./6. md) Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan
davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu
sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.
..."
19. 2942 sayılı Kanun'un
"Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları" kenar başlıklı
11. maddesi şöyledir:
"15 inci madde uyarınca oluşturulacak
bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere
mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten
sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü.
c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve
unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
d)Varsa vergi beyanını,
e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın
kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması
halinde getireceği net gelirini,
g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki
özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,
h) Yapılarda, (.) resmi birim fiyatları ve
yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer
objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu
unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da
dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz
malın değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve
hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen
kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.
..."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) taşınmazın değerine
uygun makul bir bedel ödenmeksizin mülkiyetten yoksun bırakmanın mülkiyet
hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılacağını vurgulamıştır (Yıltaş Yıldız Turistik Tesisleri A.Ş./Türkiye,
B. No: 30502/96, 24/4/2003, § 38).
22. Kahyaoğlu ve
diğerleri/Türkiye (B. No: 37203/05, 31/5/2016, §§ 4-19) kararında
AİHM, bilirkişi raporunda taşınmazda oluşan değer kaybı taşınmazın gerçek
değerinin %9'u olarak tespit edildiği hâlde mahkemenin Yargıtay içtihadından
hareketle zarar miktarını taşınmaz değerinin %2'si ile sınırlandırdığına işaret
etmiştir. AİHM, Yargıtayın farklı durumların gözönünde bulundurulmasını dışlayan katı yorumu nedeniyle
başvurucuların taşınmaz değerinin %7'sine tekabül eden zararlarının
karşılanamadığını belirtmiştir. AİHM ayrıca özellikle ulusal mahkemelerin
başvurucuların iddialarını hangi sebeplerle reddettiklerini ve tazminat
miktarını taşınmazın değerinin %2’si ile sınırlandırmalarının gerekçelerini
açıklamadıklarına vurgu yapmışlardır. AİHM bu sebeple müdahalenin kamu yararı
ile mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengeyi bozduğunu ifade ederek
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Kahyaoğlu ve diğerleri/Türkiye, §§ 33-40).
23. Halil Göçmen/Türkiye
(B. No: 24883/07, 12/11/2013) kararında ise kamulaştırmasız el atma nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar veren AİHM, derece mahkemelerince hükmedilen
tazminatın yeterliliğini de ölçülülük bağlamında tartışmıştır.AİHM bu bağlamda öncelikle ulusal
mahkemelerin yerine geçerek kamulaştırma bedelini belirleme gibi bir görevinin
bulunmadığını ancak mahkemelerin adil veya makul olmayan kararlar verilmesini
sağlamakla yükümlü olduğunu belirtmiştir. AİHM somut olayda kamulaştırmasız el
atma tazminatına ilişkin iki ayrı bilirkişi raporu bulunduğuna dikkat çekmiş ve
derece mahkemelerince yeterli bir gerekçe gösterilmeden daha az bir bedel
öngören raporun hükme esas alınmasının müdahaleyi ölçüsüz kıldığını
belirtmiştir (Halil Göçmen/Türkiye, §§
37-43).
24. Son alarak bu bağlamda Kutlu
ve diğerleri/Türkiye (B. No: 51861/11, 13/12/2016) kararına da
değinmek gerekir. Somut olayda bilirkişilerin taşınmazın kullanımını etkileyen
kısıtlamaları dikkate alarak değer kaybı oranını %40 olarak belirlediklerini
ifade eden AİHM, bilirkişi raporunun derece mahkemelerini bağlamadığını kabul
etmiş ancak bilirkişi raporunun sonuçlarının bertaraf edilmesi nedenlerinin mahkemelerce
açıklanması gerektiğini vurgulamıştır. AİHM, mahkemelerce gözönünde
bulundurulacak ölçütlerin basit bir anlatımıyla değer düşüklüğünün %25 ile
sınırlandırılmasının ise yeterli bir gerekçe olarak kabul edilemeyeceğini
belirtmiştir. AİHM bu sebeple tazminat miktarının belirlenme şekli nedeniyle
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğuna karar vermiştir (Kutlu ve diğerleri/Türkiye,§§ 70-76).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 29/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucular Salih
Demirel, Ali Demirel ile Halime Afşin Tarafından Yapılan Başvurular Yönünden
26. Başvurucular Salih Demirel, Ali Demirel ile Halime Afşin'in
22/2/2016, 4/10/2017 ve 18/11/2017 tarihlerinde vefat ettikleri tespit
edilmiştir.
27. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine
varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği
Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması, temel hakların kapsamının ve
sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı
hâllerde başvurunun incelenmesine devam edilebileceği öngörülmüştür.
28. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucuların mirasçılarının
makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönündeki iradelerini Anayasa
Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde anılan İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine
varılabilir (İskender Kaya ve diğerleri,
B. No: 2014/7674, 23/3/2017, §§ 18-21). Somut olayda başvurucular Salih
Demirel, Ali Demirel ile Halime Afşin başvuru tarihinden sonra sırasıyla
22/2/2016, 4/10/2017 ve 18/11/2017 tarihlerinde vefat etmiş ancak mirasçıları
makul bir süre içinde başvuruya devam etme yönündeki iradelerini bildirmemişlerdir.
Anılan başvurucular yönünden başvurunun incelenmesine devam etmeyi gerekli
kılan ve İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurucular Salih Demirel, Ali Demirel
ile Halime Afşin' tarafından başvurular yönünden başvuruların düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucular
Tarafından Yapılan Başvurular Yönünden
1. Başvurucuların
İddiaları
30. Başvurucular kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğinden
yakınmaktadır. Başvuruculara göre Yargıtay Dairesi dosya içindeki
fotoğraflardan hareketle bilirkişilerin yerine geçerek fidanların yaşını tespit
etmemelidir. Başvurucular esas itibarıyla Yargıtayın
bilirkişilerin yerine geçerek fidanların iki yaşında olduğunu kabul etmesi
nedeniyle bedelin düşük hesaplandığını şikâyet etmişlerdir. Başvurucular bu
gerekçelerle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
31. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiası yanında adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun
yargılama yapılmadığını da ileri sürmektedirler. Bununla birlikte
başvurucuların kamulaştırma bedeline ilişkin belirtilen şikâyetlerinin esas
itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Mülkün ve Müdahalenin
Varlığı ile Türü
34. Somut olayda başvurucuların taşınmazları kamulaştırılmıştır.
Taşınmaz mal varlığının Anayasa’nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkının
kapsamına dâhil olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucuların taşınmazlarının
baraj yapımı çerçevesinde tapudan terkin edilmesinin mülkiyet hakkına müdahale
teşkil ettiği açıktır. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da
belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkiyetten yoksun bırakma
niteliği taşımaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013).
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
35. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik
toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın,
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa'ya uygun düşebilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir.
(1) Kanunilik
37. Kamulaştırmanın usul ve esasları 2942 sayılı Kanun'da
düzenlenmiştir. Somut olayda başvurucuların taşınmazlarının Ilısu Barajı ve
Hidroelektrik Santrali Projesi kapsamında baraj gölü yapımı amacıyla idare
kararıyla kamulaştırıldığı ve kamulaştırma sürecinin 2942 sayılı Kanun’a göre
sürdürülerek tamamlandığı görülmektedir. Bu durumda mülkiyetten yoksun
bırakmanın kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
(2) Meşru
Amaç
38. Somut olayda başvurucunun taşınmazı baraj amacıyla
kamulaştırılmıştır. Baraj yapılmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.
(3) Ölçülülük
(a)
Genel İlkeler
39. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacın
gerçekleştirilmesi için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük
ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
40. Anayasa Mahkemesi, kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek
değerini yansıtmadığı yönündeki şikâyetleri daha önce çeşitli kararlarında
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü çerçevesinde incelemiştir. Buna
göre Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre bireylerin mülkiyet hakları ve
müdahale ile elde edilmek istenen kamu yararı amacı arasında adil bir denge
kurulmalıdır. Mülkten yoksun bırakmanın söz konusu olduğu kamulaştırma yoluyla
yapılan müdahaleler ise doğası gereği kamulaştırılan taşınmazın değeriyle
orantılı bir tazminat ödenmesini zorunlu kılmaktadır. Bunun yanında Anayasa’nın
46. maddesine göre de kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığının peşin olarak
taşınmaz malikine ödenmesi gerekmektedir (çok sayıda karar arasından bkz. Selma Arıcan, B. No: 2013/7841, 21/5/2015,
§§ 35-63; Mukadder Sağlam ve diğerleri,
B. No: 2013/2511, 22/1/2015, §§ 45-55; Saadet
Esin, B. No: 2014/18103, 26/10/2017, §§ 34-50; Celal Afşin ve diğerleri, B. No:
2015/18943, 19/9/2018, 35-51; Aysel Kırali ve diğerleri, B. No: 2015/13946,
19/9/2018, §§ 30-34).
41. Kamulaştırma bedelinin veya değer düşüklüğü karşılığının
tespiti uzman mahkemeler ile Yargıtayın bu konudaki
uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda
uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi mülkiyet hakkı kapsamında yapılan
bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin bedel veya değer düşüklüğü
karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin
mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden
yapacağı tespit, orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, § 49). Bu
çerçevede gerçek karşılığa ulaşmayı engelleyen düzenleme ve uygulamaların
mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılacağı açıktır.
42. Diğer taraftan mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri
hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan
birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının
korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut
olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin
kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).
(b) İlkelerin
Olaya Uygulanması
43. Başvurucular, Yargıtay Dairesinin dosya içindeki
fotoğraflardan hareketle bilirkişilerin yerine geçerek fidanların yaşını tespit
etmesi nedeniyle taşınmazın gerçek değerinin kamulaştırma bedeli olarak
ödenmediğinden yakınmaktadırlar.
44. Nitekim ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi
raporlarında kamulaştırılan taşınmazların üzerinde hâlihazırda farklı
aralıklarla yerleştirilmiş 3-6 yaşında nar fidanlarının dikili olduğu
belirtilerek buna göre kamulaştırma bedelleri hesaplanmıştır. Bununla birlikte
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, bilirkişi raporu ekinde yer alan fotoğraflardan yola
çıkarak fidanların belirtilen yaşlarda olmayıp iki yaşında olduğunu belirterek
buna göre kamulaştırma bedellerinin hesaplanması gerektiğinden bahisle temyiz
edilen hükümlerin bozulmasına karar vermiştir. İlk derece mahkemesi de Yargıtay
bozma kararına uymuştur.
45.Buna göre kesinleşen kararlar ile başvuruculara bozma
kararlarından önce tespit edilen bedellere kıyasla daha düşük kamulaştırma
bedelleri ödenmiştir. Bu bedel farklarının ise -kamulaştırma işlemine konu 199
parsel sayılı taşınmaz örneğinde olduğu gibi- kimi zaman yaklaşık iki katına
kadar çıktığı tespit edilmiştir.
46. Hâkimin hukuki bilgisiyle aydınlatılamayan bilimsel ve
teknik meseleleri açıklığa kavuşturmak, bu tür meselelerde mahkemeyi
bilgilendirmek amacıyla görüşüne başvurulan uzman kişi olan bilirkişi görüşünün
mahkemeyi bağlamayacağı kuşkusuzdur. Bilirkişi raporu, hâkimin uyuşmazlığı
çözerken dikkate alacağı takdiri bir delilden ibarettir. Hâkim; bilirkişi
görüşünü içeren raporun yeterliliğini, raporda açıklanan görüş ve kanaatin
itibar edilebilirliğini, dayandığı olguları gözönünde
bulundurarak hükme esas alınıp alınmayacağını serbestçe değerlendirir ve takdir
eder. Bu bağlamda hâkim, bilimsel ve teknik bakımdan yetersiz ve çelişkili
bulduğu bilirkişi raporlarını hükme esas almak zorunda değildir. Bu durum,
karar verme ve hüküm kurma yetkisinin hâkime ait olmasının doğal bir sonucudur.
Aksi takdirde şekil olarak hükmü kuran hâkim olsa da gerçekte hüküm bilirkişi
tarafından verilmiş olur ki bu durum yargı yetkisinin devri anlamına gelir (Saadet Esin, B. No: 2014/18103, 26/10/2017,§ 46).
47. Bununla birlikte bilirkişinin bilimsel veya teknik uzmanlık
gerektiren ve objektif olarak bakıldığında mahkemenin vâkıf olmadığı
meselelerde görüş beyan ettiği durumlarda ise bilirkişi raporunu yetersiz bulan
mahkemeden bunun gerekçesini makul bir biçimde ortaya koyması beklenir. Derece
mahkemelerince bu gerekliliğe uyulmaması yargılama adaletini olumsuz yönde
etkileyebileceği gibi esas itibarıyla yargılamanın ilgili olduğu kamulaştırma
yoluyla yapılan müdahaleler yönünden taşınmazın gerçek bedelinin tespit
edilmesini engeller. Bu bağlamda taşınmazın değerini etkileyen unsurların her
somut taşınmaz yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
48. Somut olayda ise Yargıtay Dairesi kararlarında bozmadan
önceki bilirkişi raporlarında yer alan ve her taşınmaz için farklı
değerlendirme yapıldığı izlenimi veren nar fidanlarına ilişkin farklı yaş
aralıklarına ilişkin subjektif bulgulara yönelik
olarak somut bir eleştiriye yer verilmemiştir. Dairenin bu şekilde somut
taşınmazlarla ilgili fotoğraf izlenimleri dışında bir değerlendirme yapmadan
nar fidanlarının yaşlarını iki ile sınırlaması ise kamulaştırılan taşınmazların
gerçek değerlerinin ve buna bağlı olarak müdahale nedeniyle taşınmazların
değerlerinde meydana gelen azalmaların tam olarak tespit edilmesini
engellemiştir.
49. Sonuç olarak Yargıtay Dairesince bilirkişi raporlarındaki
somut tespitlere yönelik olarak her bir taşınmaz için ayrı, öznel koşulları
karşılar mahiyette somut bir eleştiri getirilmeden ve yalnızca fotoğraf
üzerinden yapmış olduğu tespitlerden hareketle başvurucuların taşınmazları
üzerindeki fidanların yaşlarının iki ile sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır. İlk
derece mahkemesi de bozma kararına uyarak kamulaştırma bedelini bu çerçevede belirlemiştir.
Dolayısıyla kamulaştırma bedelinin belirlenmesine ilişkin yargısal süreçte
derece mahkemelerinin kararlarının konu ile ilgili ve yeterli bir gerekçe
içermediği ve mülkiyet hakkının usule ilişkin güvencelerinin yerine
getirilemediği değerlendirilmiştir. Bu durumun ise kamulaştırılan taşınmazın
gerçek değerinin belirlenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Bu durumda
kamulaştırma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin başvuruculara
şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği ve kamu yararı amacı ile mülkiyet hakkı
arasında olması gereken adil dengenin kurulamadığı, başvurucular aleyhine
bozulduğu sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
53. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal
idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet
Doğan, § 57).
54. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, § 58).
55. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
56. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır
(Mehmet Doğan, § 60).
57. Başvurucular, yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
58. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerince uzman bilirkişi
raporlarında belirtilen gerekçelerden niçin ayrıldıklarının makul bir biçimde
açıklanmaması sonucu kamulaştırma bedelinin belirlenmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin
yargı kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
59. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile
Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 453,80 TL tutarındaki
harç bedelinin başvurucular Süleyman Aydın, Ramazan Aydın ve Kasım Aydın'a
müştereken ödenmesine, 226,90 TL tutarındaki harç bedelinin başvurucu Faris Tay'a ödenmesine, 453,80 TL tutarındaki harç
bedelinin başvurucu Mustafa Demirel'e ödenmesine, 226,90 TL tutarındaki harç
bedelinin başvurucu Abdulaziz Çelik'e ödenmesine,
226,90 TL tutarındaki harç bedelinin başvurucular Muhsin Afşin, Ayşe Afşin ve
Abdurrahman Afşin'e müştereken ödenmesine, 226,90 TL tutarındaki harç bedelinin
başvurucu Süleyman Aydın'a ödenmesine karar verilmesi gerekir. Ayrıca 1.980 TL
tutarındaki vekâlet ücretinin başvurucular Abdulaziz
Çelik, Abdurrahman Afşin, Ayşe Afşin, Faris Tay,
Kasım Aydın, Muhsin Afşin, Mustafa Demirel, Ramazan Aydın, Süleyman Aydın'a
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucular Salih Demirel, Ali Demirel ile Halime
Afşin'in başvuruları yönünden başvuruların DÜŞMESİNE,
2. Diğer başvurucular yönünden mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmak üzere Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
(E.2014/975) ile Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/729, E.2014/730,
E.2014/733, E.2014/738, E.2014/739, E.2014/740, E.2014/741, E.2014/742,
E.2014/748) GÖNDERİLMESİNE,
D. 1. Başvurucular Salih Demirel, Ali Demirel ile Halime Afşin
tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA,
2. 453,80 TL tutarındaki harç bedelinin başvurucular Süleyman
Aydın, Ramazan Aydın ve Kasım Aydın'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, 226,90 TL
tutarındaki harç bedelinin başvurucu Faris Tay'a
ÖDENMESİNE, 453,80 TL tutarındaki harç bedelinin başvurucu Mustafa Demirel'e
ÖDENMESİNE, 226,90 TL tutarındaki harç bedelinin başvurucu Abdulaziz
Çelik'e ÖDENMESİNE, 226,90 TL tutarındaki harç bedelinin başvurucular Muhsin
Afşin, Ayşe Afşin ve Abdurrahman Afşin'e MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, 226,90
tutarındaki harç bedelinin başvurucu Süleyman Aydın'a ÖDENMESİNE,
3. 1.980 TL tutarındaki vekâlet ücretinin başvurucular Abdulaziz Çelik, Abdurrahman Afşin, Ayşe Afşin, Faris Tay, Kasım Aydın, Muhsin Afşin, Mustafa Demirel,
Ramazan Aydın, Süleyman Aydın'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.