TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜLYA TÜRKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11840)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Hülya TÜRKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Cavit
ÇALIŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; akademik kadroya atanma talebinin reddi işlemine
karşı açılan davada lehe olan yargı kararlarının uygulanmaması, yargılamanın
makul sürede tamamlanmaması ve hukuka aykırı karar verilmesi nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde tabip
subay olarak görev yapmıştır.
7. Başvurucu 2011 yılında Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA)
tarafından yapılan akademik kadro ilanı uyarınca GATA Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalında boş bulunan doçentlik
kadrosuna atanmak için başvurmuş ancak bu talebi ilgili bilim alanında en az üç yıl yardımcı doçent olarak çalışmış
olma ön şartını taşımaması gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.
8. Söz konusu işlem Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) İkinci
Dairesinin (Mahkeme) 21/12/2011 tarihli kararıyla iptal edilmiştir. İptal
gerekçesinde başvurucunun ilgili bilim
dalında yardımcı doçent olarak üç yıl çalışmış olma koşulunu taşıdığı ve
bilimsel değerlendirme sonucu atanma talebinin değerlendirilmesi gerekirken ön
koşul yokluğu nedeniyle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı
belirtilmiştir.
9. İptal kararı üzerine başvurucunun atanma talebi yeniden
değerlendirmeye alınmış ve jüri üyeleri tarafından yapılan bilimsel
değerlendirme sonucunda başvurucu, doçentlik kadrosuna atanmak için yeterli
görülmemiştir. Bu bilimsel değerlendirme üzerineGATA
tarafından 20/9/2012 tarihli işlemle başvurucunun atanma talebi reddedilmiştir.
10. Başvurucunun 20/9/2012 tarihli işlemin iptali istemiyle
açtığı dava sonucunda Mahkeme 8/4/2015 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
11. Ret gerekçesinde öncelikle idarenin, doçentlik kadrosuna
atanma isteminin değerlendirilmesi sürecinde ön inceleme aşamasını geçerek
başvurucunun bilimsel dosyasını jüri üyelerine incelettirmek ve bunun sonucuna
göre değerlendirme yapılmasını sağlamak suretiyle 21/12/2011 tarihli iptal
kararının gereklerini yerine getirdiği vurgulanmıştır. Gerekçede, başvurucunun
etik ihlali yaptığı yönünde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından karar
alınmış ise de bu kararın Ankara 18. İdare Mahkemesi tarafından iptal
edildiğinin altı çizilerek atanma talebinin reddinin etik ihlali iddiası
yönünden dayanaksız kaldığı, ancak diğer ret sebeplerinin incelenmesi gerektiği
belirtilmiştir. Kararda, başvurucunun bilimsel çalışmalarının ilan edilen
akademik kadroya atanmak için bilim jürisi tarafından yeterli görülmemesi ve
özlük dosyasında olumsuz kanaatlerin bulunması hususlarının atamama işlemi
yönünden haklı gerekçeler oluşturduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç itibarıyla
idare tarafından atama işlemi sürecinde takdir yetkisinin objektif kriterler
esas alınarak kullanıldığı ifade edilmiş ve ret gerekçesi oluşturulmuştur.
12. Başvurucu, ret hükmünü 17/6/2015 tarihinde tebellüğ ettikten
sonra 15/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 11/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kararın İcrası
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu; lehine olan iptal kararı uygulanarak doçent
kadrosuna atanması gerektiğini, hukuk devletinde yargı kararlarının
uygulandığında anlam kazanacağını, bu nedenle yargı kararının icra edilmemesi
sonucu adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
16.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı
organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak
da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan
maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak
niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde
yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın yasama ve yürütme organları ile idarenin
mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının
değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138.
maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi
gerektiği açıktır (Arman Mazman,
B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).
17. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü
ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak
iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde
etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
18. Kararın icrası hakkı; mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı
ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir
unsurunu oluşturmaktadır. (Filiz Fırat, B.
No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın
dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını
sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı
olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında
değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar
vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde
uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan
birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler
bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi
hâllerinde mahkeme hakkı da
anlamını yitirecektir (benzer yönde değerlendirmeler için Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013,
§ 28).
19. Kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına konu edilen
hükmün uygulanıp uygulanmadığının anlaşılabilmesi için hükmün içeriğinin
saptanması gerekmektedir. Bu bağlamda hükmüngerekçesinde
yer alan hukuki değerlendirmenin belirleyici olacağı izahtan varestedir. Somut
olayda uygulanmadığı ileri sürülen 21/12/2011 tarihli iptal kararının
gerekçesinde öz olarak başvurucu ön
koşulları taşıdığı halde ön koşullar yönünden talebinin reddinin hukuka aykırı
olduğu, başvurucunun bilimsel yönden değerlendirilerek işlem tesis edilmesi
gerektiği ifade edilmektedir. Bir başka ifadeyle iptal kararı,
başvurucunun bilimsel yönden kadroya atanmak için yeterli olduğu ve buna rağmen
talebinin reddinin hukuka aykırı olduğu yönünde bir tespit içermemektedir.
20. Buna göre idarenin yargı kararında belirtilen gerekçeyi
dikkate alarak başvurucuyu bilimsel değerlendirmeye tabi tutmak suretiyle yeni
bir işlem tesis etmesi mümkündür. Nitekim somut vakada idarenin iptal kararına
istinaden başvurucu, ön koşular bakımından yeterli bulunarak bilim jürisinin
değerlendirmesine tabi tutulmuş, ancak değerlendirme sonucunda başvurucunun
doçentlik kadrosuna atanması uygun görülmemiştir.
21. Bu durumda Mahkeme tarafından verilen iptal kararının
uygulanmadığından söz edilemeyeceğinden kararın icrası hakkına yönelik bir
müdahalenin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, bireysel başvuru konusu yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Ferat Yüksel (B. No:2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
25. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa
Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
26. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; kendisine yönelik düşmanca tutumla işlem tesis
edildiğini, bilimsel yönden yeterli olduğunun yargı kararları ile ortaya
konulduğunu, Mahkeme tarafından açıkça keyfî ve hukuka aykırı karar verildiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Şikâyetlerin özü uyuşmazlık konusu işlemin
hukuka aykırı olduğu ve Mahkeme tarafından hukuka aykırı karar verildiği
iddialarına yönelik olduğundan şikâyetin yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
31. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 11) gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
32. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, delillerin
değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda
bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan
bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
33. Ayrıca başvurucu tarafından sunulan ek beyan dilekçelerinde
bireysel başvuruya dayanak kararda imzası bulunan bazı askerî hâkimler ve
işlemlerin tesisinde dahli bulunan öğretim üyeleri hakkında FETÖ/PDY üyeliği
nedeniyle işlem yapıldığı ifade edilmiş ise de belirtilen hususun yargılamayı
etkilediğine dair somut bir olgu gösterilmediği ya da hukuken kabul edilebilir
herhangi bir açıklama yapılmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan somut uyuşmazlığın
konusu, kapsam ve niteliği de dikkate alındığında tek başına bu hususa
dayanılarak yargılamanın adil olmadığı sonucuna ulaşılması mümkün
görülmemiştir.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.