TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CENGİZHAN PİLAF BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/12095)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Cengizhan
PİLAF
|
Vekili
|
:
|
Av. Engin
GÖKOĞLU
|
I. BAŞVURU KONUSU
1. Başvuru, bir dokümanın ceza infaz kurumu idaresince hükümlü
olan başvurucuya verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu başvuru tarihinde, Anayasa'yı ihlal ve terör örgütü
propagandası suçlarından hükümlü olarak Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
(İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
8. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığı (Eğitim Kurulu)
4/5/2015 tarihli kararında, Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğü Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi'nin
12. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle Yürüyüş
isimli derginin 19/4/2015 tarihli ve 465 sayılı nüshasının başvurucuya teslim
edilmemesine karar vermiştir. Eğitim Kurulu adı geçen dokümanda, terör
olaylarına ait fotoğrafların bulunduğunu, terör olaylarına katılan kişilerin
yazılarına yer verildiğini ve terör örgütü propagandası yapıldığını tespit
etmiştir.
9. Eğitim Kurulu kararına karşı başvurucunun Rize İnfaz Hâkimliğine
(İnfaz Hâkimliği) yaptığı şikâyet, İnfaz Hâkimliğinin 27/5/2015 tarihli
kararında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 3. maddesi uyarınca mahkûmun ıslahını engelleyeceği
gerekçesiyle reddedilmiştir. İnfaz Hâkimliği anılan dergide terör örgütü
üyelerinin silahlı ve üniformalı fotoğraflarına yer verildiğini, terörün ve
teröristin övülerek halkın isyana ve silahlı mücadeleye çağrıldığını ifade
etmiştir. İnfaz Hâkimliği dergide yüzleri maskeli ve silahlı teröristlerin
gerçekleştirdiği yangın ve şiddet fotoğrafları ile şehit edilen İstanbul
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın başına teröristlerce silah dayanmış
hâldeki fotoğraflarının yayımlandığını belirtmiştir.
10. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin ret kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Rize Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz
Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir. Bu karar, başvurucuya15/6/2015 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 10/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 5275 sayılı Kanun'un 3. maddesi şöyledir:
"Ceza
ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle
genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini
engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün;
yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve
toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu
kolaylaştırmaktır."
B. Uluslararası Hukuk
13. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), (B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17-18).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
15. Başvurucu, söz konusu derginin idare ve derece
mahkemelerince soyut gerekçelere dayanılarak ve keyfî biçimde kendisine teslim
edilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğü ile haberleşme ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şikâyeti ifade
özgürlüğü bağlamında incelenecektir.
17. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında ifade
özgürlüğüne herkesin sahip olduğu belirtilmiş, bunun sonucu olarak da Anayasa
Mahkemesi pek çok kararında hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de
Anayasa'nın koruması altında olduğunu vurgulamıştır. Mahkeme, hükümlü ve
tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesinin bilgi ve kanaatlere
ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün koruması altında
bulunduğuna karar vermiştir (Kamuran Reşit
Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43; Hüseyin Sürensoy,
B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; İbrahim
Bilmez, B. No: 2013/434, 26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6), § 34).
18. Öte yandan ifade özgürlüğü, Anayasa'da sayılan meşru amaçlar
uyarınca sınırlanabilir. Özellikle başvuru konusu olaydaki gibi terörle
mücadelenin söz konusu olduğu durumlarda, kişinin temel ifade özgürlüğü ile
demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendisini korumaya
ilişkin meşru hakkı arasında, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir
denge kurulması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır (Halil
Bayık [GK], B. No: 2014/20002, 30/11/2017, § 32).
19. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde
ortaya koyup koyamadığı olacaktır.
20. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri
ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır.
İfade özgürlüğü, kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe
ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek
başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi,
anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına
gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü
araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi
gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu
çabaların hoş görüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin
barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42-43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
21. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir. Açıktır
ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı
gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen
ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde "demokratik toplum düzeninin gereklerineaykırı
olmama" ve "ölçülülük
ilkesine aykırı olmama" biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş
olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir
ilişki vardır (Bekir Coşkun, §§
53-55; Mehmet Ali Aydın, §§
70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).
22. Zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığından
bahsedilebilmesi için ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve
istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir
toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya
elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem
olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veyaulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır
olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı
söylenemeyecektir (Bekir Coşkun,
§ 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).
23. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini
ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp
sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı
ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında
olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Bekir
Coşkun, § 44, 47, 48; Hakan
Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§ 58,
61, 66).
24. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengeninkurulmasına
işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine
terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin
menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde
orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir. Kamu gücünü
kullanan organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken
ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan
korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici
mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (Bekir Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, §§ 59, 68).
25. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya dazorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse, demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
26. Başvuru konusuna benzer olaylarda ifade özgürlüğüne
gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri (Halil Bayık, §§ 28-43) karşılamayan bir
gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Halil Bayık, § 43).
27. Somut olayda söz konusu dergi, şehit edilen Savcı Mehmet
Selim Kiraz'ın başına silah dayanmış hâldeki fotoğrafı da dâhil olmak üzere
içeriğinde terör örgütü üyelerinin gerçekleştirdikleri şiddet eylemlerinin
fotoğraflarının bulunduğu ve bu durumun terör örgütü propagandası yapılmasına
elverişli olduğu gerekçesiyle terör suçlarından mahkûm olan başvurucuya teslim
edilmemiştir.
28. İçeriğine dair detayların verildiği söz konusu fotoğrafların
yayımlanmasıyla terör örgütünün gerçekleştirdiği şiddet eylemlerinin övülerek
meşrulaştırılmaya çalışıldığı açıktır. Bu bağlamda terör suçlarından mahkûm
olan başvurucuya, ıslahını engelleyeceği gerekçesiyle örgütün şiddet
eylemlerini meşrulaştırmaya çalışan içeriğe sahip bir derginin verilmemesinin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı anlaşıldığı gibi müdahalenin
orantılı olmadığından da bahsedilemez.
29.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
30. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda bir ihlal
olmadığı açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.