TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDULLAH PEKDURA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/12388)
Karar Tarihi: 13/9/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Abdullah PEKDURA
Vekili
Av. Zeki ASLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kolluk görevlisinin bir başka kolluk görevlisini öldürmesi ile sonuçlanan ve görevle irtibatlı olmayan olay hakkında açılan ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyleyaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu Bakanlık görüşüne cevap vermemiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun Yusufeli İlçe Emniyet Amirliğinde (Emniyet Amirliği) polis memuru olarak görev yapan oğlu M.P. 23/12/2012 tarihinde saat 22.20 sıralarında Emniyet Amirliğinde polis memuru olarak görev yapan Y.B. tarafından başından ateşli silahla vurulmuştur. Yusufeli Devlet Hastanesine (Hastane) 22.35 sıralarında kalbi durmuş vaziyette getirilen M.P. yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen hayata döndürülememiştir.
10. Olay hakkında Yusufeli Cumhuriyet Başsavcılığınca (Cumhuriyet Başsavcılığı) resen soruşturma başlatılmıştır.
11. Nöbetçi Cumhuriyet savcısı 23.00 sıralarında olay yerini incelemiştir. İncelemeye ilişkin tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
"...Olay yerinin Maliye Lojmanları B Blok 4. kat olduğu, olay yerinde Yusufeli İlçe Emniyet Amirliği ekiplerinin olduğu, merdivenlerden 4. kata çıkıldığında apartman boşluğunda yoğun şekilde kan birikintisinin olduğu, kanların merdivenlerden aşağı doğru aktığı, yerde tıbbi müdahale neticesinde bırakılan bezler olduğu, su- 1298 ibareli 8 numaralı kapının tamamen açık olduğu, kapının hemen önünde kırılmış şekilde üzeri boyalı yarım plastik tabak olduğu, kapı önünde 4-5 adet şeffaf poşet olduğu, su-1298 ibareli 8 numaralı evin giriş kapısının evin iç taraf kalan kısmında siyah renkli, yayı ve diğer bir kaç parçasıyla beraber yarı dağılmış vaziyette, hafif dik şekilde duran, horozu kalkık, emniyeti açık şekilde bir tabanca olduğu, silahın etrafında 6-7 adet 9 mm tabanca fişeğinin olduğu, 8 numaralı kapının apartman koridorundan girince sol tarafında bulunan yaklaşık 120 cm uzunluğundaki ayakkabılığın üzerinde 1 adet 9 mm boş mermi kovanı olduğu, evin hemen giriş kısmında bulunan yolluk üzerinde kan lekesi olduğu, fakat bu kan lekesi üzerinde ayak izi olduğu, 8 numaralı evin içerisi kabaca bir gözle incelendiğinde; evin toplu olduğu, evin salon kısmında elbise kurutma askısı üzerinde elbiselerin takılı olduğu, başkaca herhangi bir şüpheli bir durum olmadığı görüldü.
8 numaralı üzerinde su-1298 ibaresi yazan kapı incelendiğinde; kapının ahşap açık renkli, eski tip klasik korumasız bir kapı olduğu, kapıda dışarıyı görmeye yarayan herhangi bir aparat ya da deliğin olmadığı, kapının dış kısmında bir kırılma ya da çökme olmadığı, kapının evin iç kısmında kalan yüzünde kilit kısmının olduğu bölümde hafif ve yeni olduğu düşünülen bir çatlamanın olduğu görüldü.
su-1298 ibareli 8 numaralı kapının tam karşısında bulunan 7 numaralı dairenin kapısı incelendiğinde; kapının üst kısmında tahminen mermi çekirdeğinin çarptığı ve kırdığı lx1 cm genişliğinde bir delik olduğu, kapının üst bölgelerinde saçlı doku parçalarının olduğu, 7 numaralı dairenin kapısının hemen önünde bir mermi çekirdeğinin olduğu görüldü.
Olayın meydana geldiği apartman boşluğunun aydınlatmasının, elektrik anahtarına basılmasıyla çalışan ve yaklaşık 1.5 dakika otomatik olarak yanan sensör bulunmayan bir aydınlatma sistemi olduğu görüldü. Apartmanın diğer katlarının incelenmesinde, aşağı katlarda yer yer kan lekelerinin olduğu, başkaca şüpheli bir durumun olmadığı gözlendi..."
12. M.P.nin cesedi üzerindeki ölü muayenesi işlemi saat 23.50 sıralarında Cumhuriyet savcısı huzurunda bir hekim tarafından yapılmıştır. Yapılan muayenede, ölü katılığı ve morluğunun henüz oluşmadığı, ölenin burun kemiğinin sol kaşı ile birleşen kenarında muhtemelen mermi giriş deliği olan 1x1 cm genişliğinde bir delik bulunduğu, kafa kısmının arka tarafında saçlı deri içinde bir adet 1x1 cm genişliğinde mermi çıkış deliği olduğu tahmin edilen bir deliğin olduğu, cesette başkaca darp ve cebir izinin olmadığı, ölenin boynundan uzanan yaklaşık bir metre uzunluğunda kurdelenin ucunda yarım plastik tabak olduğu, tabağın boyanmış olduğu ve muhtemelen maske olarak kullanıldığı belirtilmiştir.
13. Yusufeli İlçe Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme ekibi (OYİE) de olay yerinde inceleme yapmıştır. Yapılan incelemeye ilişkin tutanakta, Cumhuriyet savcısınca yapılan incelemede tespit edilen hususlar dışında şüpheli Y.B.nin olay sırasında giydiği eşofman üstünün muhafaza altına alındığına ve M.P. ile şüpheli Y.B.den svap alındığına ilişkin hususlara yer verildiği görülmüştür.
14. Ölen M.P.nin mobil telefonu olay gününe ait kayıtlar yönünden kolluk görevlilerince Cumhuriyet savcısının talimatı uyarınca incelenmiştir. İncelemeye ilişkin tutanakta M.P.nin E.Ç. ile 21.00'de, 21.04'te, 21.25'te ve 21.32'de;eşi E. ile 21.53'te; H. ile 22.03'te ve 22.06'da; Ö. ile 22.06'da ve S. ile 22.14'te görüştüğü belirtilmiştir. Ayrıca tutanakta, eşinin M.P.nin telefonuna 22.57'de "Ne olayı var?" içerikli, 23.31'de "Çocuğu uyutuyorum. Sesiz ol gelirken." içerikli iki kısa mesaj gönderdiği hususlarına yer verilmiştir.
15. Rızasına istinaden şüpheli Y.B.nin mobil telefonundaki olay gününe ilişkin kayıtlar da kolluk görevlilerince incelenmiştir. İnceleme sonunda düzenlenen tutanakta Y.B.nin 22.16'da S.A. tarafından arandığı; Y.B.nin 22.22'de S.B.'yi, 22.25'te S.A.yı, 22.30'da H. avukatı, 22.42'de ve 22.43'te Amir M.A.yı, 22,43'te H. enişteyi, 23.30'da A. amiri, 00.00 ve 01.11 de ise E.yi aradığı belirtilmiştir.
16. Cumhuriyet savcısının talimatı uyarınca kolluk görevlileri tarafından 24/12/2012 tarihinde yapılan araştırmada, olayın meydana geldiği apartmandaki merdiven boşluğunu aydınlatan ışığın bir dakika yirmi saniye otuz dört salise sonra otomatik olarak söndüğünü tespit edilmiştir.
17. Olay hakkında bilgi sahibi oldukları değerlendirilen E.Ç., S.A., G.A., T.A.,H.D. ve S.G.nin kolluk tarafından ifadeleri alınmıştır. İfadesinden S.G.nin olay hakkında bilgisinin olmadığı anlaşılmıştır.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı 24/12/2012 tarihinde Y.B.nin şüpheli sıfatıyla ifadesini almıştır. Y.B. tarafından verilen ifadenin ilgili kısmı şöyledir:
"...17/12/2012 günü 5 günlük yıllık izin alarak İstanbul'a ailemin yanına gittim. İstanbul'dan iznimi bitirerek 23/12/2012 günü Uçakla Erzurum'a geldim. Daha sonra da 23/12/2012 günü saat: 17:00 civarında Yusufeli'ne geldim... Saat 17:30 civarında da Maliye Lojmanları B Blok D: 8 deki evime geçtim. Eve geldiğimde evde kimse yoktu. Eve gelirken yanımda kimse de yoktu. Evde temizlik yaptıktan sonra saat 21:00 civarlarında evimin yatak odasına geçerek uyudum. Evimin yatak odası kapıdan girince koridorun sonunda sağ taraftadır. Ben uyurken 05... nolu telefon hattımı saat 22:15 civarında aynı karakolda görev yaptığımız S.A. isimli arkadaşım aradı. S.A. ile aynı apatmanda oturuyoruz. S.A.nın evi oturduğum binanın 2. katında olup, binanın karşı dairelerin bulunduğu yerdedir. S. telefonda bana 'abi senin evin önünden ses geliyor duydun mu' dedi. Ben de duymadığımı söyleyerek tekrar uyudum. Yaklaşık 10 dakika sonra kapının büyük gürültüyle tekmelendiğini ya da kapıya vurulduğunu duydum. Ben kapının kırıldığını zannettim. Ben eve birinin girdiğini zannettim ve yanımda bulunan ... marka beylik tabancamı elime aldım ve ağzına mermi verdim. Daha sonra da evin içine doğru yürümeye başladım. Evin içinde hiç kimseyi göremedim. Işığı açmaya da evin içinde biri olabilir diye korktum. Daha sonra evin kapısına doğru yöneldim. Kim o dedim fakat kapının dışarısından herhangi bir ses gelmedi. Ben kapıyı sol elimle açtığımda karanlıktan bir sulüet üstüme doğru hamle yaparak "vöhh" dedi ve birde patlama sesi geldi. Ben de geriye doğru hamle yaptım. Düşer gibi oldum fakat düşüp düşmediğimi hatırlamıyorum. Ben tam düşerken elimdeki silah birden ateş aldı ve yere düştü. Ben geri çekildikten sonra aynı karakolda görev yaptığımız E.Ç.isimli arkadaşım gelerek ışığı açtı. Ben o sırada E.yi görünce şaşırdım. Işığı açınca yerde M.P. isimli arkadaşımın alnından vurulmuş şekilde yattığını gördüm... Emniyet Amirimiz M.C.yi arayarak olay hakkında bilgi verdim.... [Üzerimi] değiştirdim... Ben kapıya vurulması ile kapının kırıldığını zannettim ve eve birilerinin girdiğini düşündüm. Benim şahsi olarak husumetim olan kimse yoktur, fakat son zamanlarda gerek [B]akanlığımız tarafından gerekse de müdürlük tarafından polislere karşı terör saldırısı olabileceğinin bildirildiğinden olay esnasında böyle bir durumun olabileceğini düşündüm. Benim ileri derecede karanlık ya da yanlız kalma korkusu yoktur, fakat bulunduğum lojman ıssız olduğundan ve evde tek başına olduğumdan dolayı tedirginlik yaşıyordum. M.P. benim çok samimi arkadaşım olur, bu samimiyetimiz nedeniyle de bana böyle bir şaka yapmış... Ben kapıyı açınca karşımda sadece belirsiz bir süliet gördüm. Bu süliet bana doğru gelince ve bir patlama sesi duyunca ben de çığlık atarak kendimi geri attım ve o esnada silah patladı. Ben vurduğum kişinin M.P. olduğunu E.Ç. ışığı açınca anladım. M.P.nin yüzünde maske gibi bir şey vardı fakat boyundan, fiziki yapısından ve elbiselerinden M.P.yi vurduğumu anladım... 2 parça halindeki tabak M. yerde yatarken yüzündeydi. Ben poşetleri de ışık açıldıktan sonra M. yerde yatarken gördüm... Ben kapıyı açınca ve karşımda bir sülietin bana doğru geldiğini görünce 2-3 adım geriye gelerek silahımı bir el ateşledim. Silahı ateşlerken tam olarak ayakta ya da eğilerek attığımı hatırlamıyorum. Silahımı 1 el ateşledikten sonra sülietin yere düştüğünü görünce benim elimden de silah yere düştü... Olay kazaen meydana gelmiştir..."
19. Y.B. Yusufeli Sulh Ceza Mahkemesince 24/12/2012 tarihinde yapılan yapılan sorgusunda da benzer yönde beyanda bulunmuştur. Sorgu sonunda Y.B. kasten öldürme suçundan tutuklanmıştır.
20. Cumhuriyet savcısı 24/12/2012 tarihinde E.Ç.nin tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. E.Ç.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...M.P. ve Y.B. benim mesai arkadaşım olur. Dün yani 23/12/2012 günü ... saat 21:00 civarında ölen arkadaşım M.P. kullanmış olduğum 05... nolu telefonumu arayarak 'nerdesin, Zeynep evde mi, sessiz bir yere geç' dedi... M.P. bana 'bir maske yaptım, çok güzel oldu, gel eşin Z.'yi korkutalı' dedi. Ben de şimdi evde değilim, daha sonra yaparız dedim. Ben olmaz deyince telefonu kapattık. Yaklaşık 3-5 dakika sonra M.P. tekrardan beni arayarak, 'aklıma bir fikir geldi' dedi. Ben de 'Hayırdır' dedim. M.P. bana eşi E.nin Y.B. için korktuğunu söyledi ve bana Y.yi maskeyle korkutalım dedi. Ben de şimdi müsait değilim, yaparız ama sonra dedim ve telefonu yine kapattık... Saat 21:25 civarında M.P. beni yine aradı ve yine gidip Y.yi korkutalım dedi. Ben de sonra dedim ve erteledim. ...[Arkadaşlarımla] hep beraber evden çıkarak öğretmen evine bilardo oynamaya gittik. Öğretmenevinde otururken tekrar M.P. beni arayarak 'hadi gitmiyor muyuz, seni oraya almaya geliyorum' dedi. Daha sonra ben ve B. isimli arkadaşım Öğretmenevinden kendi evimize gitmek üzere çıktığımızda dışarda M.P.nin 34 ... plakalı aracı geldi. M.P. aracın içerisinde bize eliyle gel işareti yaptı. Biz M.P.nin arabasının yanına gitmeden B.ninarabasına gittik. Daha sonra ben M.P.nin ısrarı üzerine M.P.nin arabasına geçtim. Arabayla biraz ilerledikten sonra M.P. S... isimli işyerinin önünde durarak aşağı indi bakkaldan 10-15 adet poşet aldı. Arabaya binip biraz ilerledikten sonra bana 'sen benim maskeyi gördün mü' dedi ve bana üzeri boyanmış göz ve ağız delikleri olan plastik köpük tabağı gösterdi. Ben arabayla giderken 'Y. silahlı adam böyle şaka yapılmaz' dedim. O da bana 'bir şey olmaz ne olacak' dedi. Daha sonra Y.B.nin oturduğu lojmanların önüne geldiğimizde bana 'Y.nin evinin altında kim oturuyor' dedi. Ben de evin altında yine polis memuru olan H.D.nin oturduğunu söyledim. O sırada M.P.H.D.yi aradı ve Y.B.ye maske ve poşetle şaka yapacağını söyledi. H.ye yenge korkmasın apartmanda biraz ses olabilir dedi. H. de ona 'evde çocuk var yapma korkar' dedi. M.P. de 'iki aylık çocuk poşetten ne anlar' dedi. Ben ve M. lojmanın önünde indik, ben M.ye 'poşet patlatma ne olur ne olmaz, adamda silah var' dedim. O da hızlı hızlı merdivenlerden çıkmaya başladı. Ben M.ye gelmiyeceğimi söyledim ve lojmanın girişindeki demir kapının önünde beklemeye başladım. Daha sonra da birşey olur diye yukarı doğru çıktım. Ben yukarı çıktığımda Y.nin 3. Kattaki evinin kapısının önünde elinde poşetlerle uğraşıyordu ve kafasında plastik tabaktan yapılı maske yüzünü örtmeyecek şekilde takılıydı. Daha sonra bana telefonunu uzatarak kendisini çekmesini istedi. Ben de bunu yapmayacağımı söyledim ve M.nin telefonunu cebime koydum. Bana M. poşet uzatarak 'bari poşet şişir' dedi. Ben de poşet şişirerek M.ye verdim. Daha sonra M.nin montundan tutarak gel gidelim dedim. O da o esnada 2-3 tane şişirilmiş poşeti patlattı. Ben de merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladım. Daha sonra M.nin Y.B.nin kapısına hızlı ve gürültülü şekilde vurduğunu duydum. Ben daha sonra merdivenlerden 'senle uğraşamam' diyerek devam ettim. 1. Katta bulunan S.A.nın evinin önüne geldiğimde arkamdan koşarak M.P. geldi. Daha sonra M.P. kapıya çıkan S.A. ile konuşmaya başladı. M.P., S.A.ya 'Y. nerde evde değil mi kapıya vurdum, poşet patlattım, dışarı çıkmadı' dedi. S.ye 'sen bir şey duydun mu' dedi. S. de duymadığını söyledi. S.ye 'Y.'yi ara nerede olduğunu sor, kapıda bir ses duyup duymadığını sor' dedi. M.nin ısrar etmesi üzerine S. telefonla Y.yi arayarak 'abi nerdesin, apartman boşluğunda bir ses vardı, duydun mu' dedi. S.ye duymadığını uyuduğunu, odun yarıyorlardır' demiş. Ben de S.nin yanında M.ye 'hadi çıkalım, boş ver silahlı adama poşetle şaka yapılmaz' dedim. Daha sonra S. telefonu kapatmadan M. yukarı doğru koşarak çıktı. Ben de M.ye 'M. nereye gidiyorsun, gel sene, ben gidiyorum' dedim. Daha sonra ben aşağı doğru inerken hızlı bir şekilde kapıya vurma sesi geldi. Ben bu sesi duyunca yukarı doğru tekrar yöneldim. Daha sonra yukarı doğru çıkarken peş peşe poşet patlama sesi ve silah sesi duydum. Daha sonra yukarı doğru koşmaya başladım. Bu sırada apartmanın koridor lambası yanmadığından merdivene takıldım. Ben Y. abinin evinin olduğu kata çıkınca M.nin yerde yattığını gördüm. Daha sonra Y. abinin evinin kapısının eşiğinde ayakta durduğunu gördüm. Ben Y. abiye 'abi ne yaptın' dedim. Ben M.ye de 'M. kalk, böyle şaka mı olur' dedim. Y. abinin kapısına baktığımda evin kapısının önünde silah dik şekilde şarjör ve yayının dışarda dağınık vaziyette olduğunu gördüm. Y. abi bana 'ne yaptınız siz' dedi. Ben de burada olmadığımı aşağı katta olduğumu silah sesini duyunca yukarı çıktığımı söyledim. Bir iki dakika sonra aşağı kata oturan T. isimli öğretmen geldi. Daha sonra Y. abi Emniyet Amiri M.C.yi arayarak panik halde kötü bir şey olduğunu söyledi. Daha sonra olay yerine ambülans ve polis ekipleri geldi. T. isimli öğretmen yukarı doğru gelirken yukarı kattan da polis memuru G.A. da aşağı doğru geldi. Ben Y. abiye ne olduğunu sorunca o da bana kapıyı açınca patlama sesi olduğunu, maskeyle üzerine geldiğini, o esnada silahın nasıl ateş aldığını anlamadığınıve silahın elinden yere düştüğünü söyledi.
[Soru üzerine] Ben poşetle silah sesini duyduğum zaman apartmanın ara boşluğunun lambası kapalı vaziyetteydi. Ben M.nin yerde yattığını görünce lambayı açtım.
[Soru üzerine] Ben ışığı açtığımda M.nin yüzünde maskenin bir kısmının olduğunu ve burnunun üstünde bir mermi deliğinin olduğunu gördüm.
[Olay yerinden ve otopsi sırasında alınan iki adet boyalı plastik tabak parçasının gösterilmesi sonrasında yöneltilen soru üzerine] Bana M.P.nin araçta gösterdiği ve kafasının üstünde takılı vaziyette gördüğüm maske buydu. ...M.P. isimli arkadaşım şakacı bir insandı bazen ağır şakalar yaptığı da olurdu hatta bir keresinde bana çatışmaya girdiğini söyleyerek yardıma gelmemi söyledi ve daha sonra da şaka olduğunu söyledi."
Tanık E.Ç.nin kolluk ifadesinde de benzer yönde beyanda bulunduğu görülmüştür.
21. Cumhuriyet savcısı tarafından 24/12/2012 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesi alınan A.A.; pide salonu işlettiğini, 23/12/2012 tarihinde akşam saatlerinde M.P.nin pide aldığını, pideleri plastik tabaklar içinde verdiğini ve kendisine gösterilen boyalı tabak parçalarının iş yerinde kullanığı plastik köpük tabaklara benzediğini beyan etmiştir.
22. Cumhuriyet Savcısı 24/12/2012 tarihinde M.P.nin eşi R.E.P.nin ifadesini almıştır. R.E.P.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ben Yusufeli İlçe Emniyet Amirliğinde polis memuru olarak görev yaparım. Ölen M.P. benim eşim olur. Olay günü olan 23/12/2012 tarihinde saat 19:30 civarında daha önceden evimizin alt tarafında bulunan A... fırınına verdiğimiz iç malzemeyi yaptırarak eşim M.P. eve geldi... Yaptırdığımız pide fırın tarafından plastik köpük tabaklara konulmuştu. Yemeğimizi yedikten sonra bu plastik tabaklarla maske yapma fikri M.nin aklına geldi. Daha sonra da internetten bir kaç maske resmine bakarak bir maske yapmaya çalıştı. Maskeyi 2 göz deliği ve 1 ağız deliği olarak ve çeşitli renklere boyayarak yaptı. Bu maske ile önce komşumuz olan polis memuru C.O.ya şaka yapmayı düşündük. Daha sonra da bundan vazgeçerek polis memuru E.Ç.'nin eşi Z.Ç.ye şaka yapmayı düşündük. Bunun için M. E.yi aradı ve Z.ye şaka yapalım dedi. Daha sonra da E. evde olmadığı için E. bu teklifi kabul etmedi. E. ile konuşup telefonu kapattıktan sonra M. 'benim aklıma neden Y. gelmedi' dedi... M.P. Y.nin evde tek başına kaldığı zamanlarda korktuğunu biliyordu, hatta Y. ile M. bana da daha önceden maske ile şaka yapmayı planlamışlar. M.P. Y.ye maske ile şaka yapmaya karar verince E.yi aradı. E. önce M.nin şaka yapma teklifini kabul etmedi. Daha sonra da M.P. evden bizim 34 ... plakalı aracımız ile evden maskeyi alarak çıktı... M.P. evden saat 21:30 civarlarında çıktı. Çıkarken nereye gittiğini söylemedi. Yalnızca ben Y.yeşaka yapmaya gittiğini biliyorum. Ben M. ile evden çıkıp arabaya bindiği zaman konuştum. Ben M.yi arabada birini mi beklediğini sordum. O da bana arabanın ısınmasını bekliyorum dedi. Bu konuşmadan sonra bir daha konuşmadık. Daha sonra saat 22:30 civarında Z.Ç.nin arkadaşı beni arayarak Emniyet'in önünde bir hareketlilik olduğunu, bir olay olup olmadığını sordu. Ben de bir olay olmuştur. Ben de bilmiyorum dedim. Daha sonra da M.yi aradım. Fakat meşgule düşürdü. Meşgule düşünce ben de 'hayrola ne olayı var' diye M.ye mesaj çektim. M.den bana cevap gelmedi. Ben tekrar aradım. Telefon yine meşgule düştü. Ben de'eve gelirken sessiz ol çocuğu uyutuyorum' diye mesaj çektim. Çocuk uyuduktan sonra Z.Ç. ile ... üzerinden konuşmaya başladık. Konuşurken ben Z.ye maske yaptığımızı ve M.nin Y.ye şaka yapmaya gittiğini söyledim.
[Soru üzerine] Bana göstermiş olduğ[u]nuz Z.U.Ç. ile R.E.P. arasındaki konuşma metnindeki E. benim. Ben Z.ye "bugün evde maske yaptık, şu pide kutuları var ya" gibi cümleleri ben kurdum.
[Soru üzerine] Y.nin böyle durumlarda korkabileceğini biliyordum.Çünkü daha önce de Y.B. bize evde yalnızken korktuğunu söylemişti.
[Soru üzerine] Eşim M.P. ile Y.B. arasında herhangi bir husumet veya bir düşmanlık yoktur. Hatta eşim ile Y.nin araları çok samimiydi.
Ben olayın nasıl meydana geldiği hakkında bir bilgim yoktur.
[Olay yerinde alınan ve otopsi sırasında maktülün üzerinden çıkan maske şeklindeki plastik tabak parçalarının gösterilip sorulması üzerine] Bana göstermiş olduğunuz maske şeklindeki tabak parçalarını eşim evde yaptı. Maskede 2 göz deliği bir de ağız deliği vardı."
23. Cumhuriyet Basşavcılığınca 24/12/2012 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan tanık Z.Ç.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Z.U.Ç. ve R.E.P. arasındaki f.. konuşmalarındaki Z.U.Ç. benim. 23/12/2012 günü akşam saat 22.00 sıralarında eşim olan E.Ç.ye ulaşamayınca arkadaşım olan E.P.yiarayarak ne olduğunu sordum. Ve [E]mniyetin önüne polis araçlarının gelip gittiğini söyledim. O da bana heralde bir olay olduğunu ve kendisinin de M.P.ye ulaşamadığını söyledi. Yaklaşık 1.5 saat kadar geçtikten sonra E.P. ile ile f... üzerinde yazışmaya başladık. E.P. bana 'bugün evde maske yaptık. Şu pide kutuları var ya'' dedi. Ben de ne olduğunu sordum. O da bana 'M.ye dedim ki gidin Y.yi korkutun, bununla hakkatten korkunçtu, B. bile korktu' diye yazdı. Ben de ona 'niye göstermedin' dedim. O da bana 'M. götürdü çünkü, adamdan bir daha haber alamadım. Y. vurmuş falan olmasın korkusundan' dedi. Daha sonra görüşmemiz bitti ve H. Komiser E.nin evine gelerek olayı haber vermiş...Y.B. ile M.P.nin arası iyiydi. Aralarında herhangi bir husumet ya da anlaşmazlık yoktu."
24. 24/12/2012 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından tanık olarak dinlenen R.G.ifadesinde, M.P.nin işyerine gelerek kendisinden boyutlarını elleriyle tarif ettiği poşetlerden sayısını bilmediği kadar aldığını beyan etmiştir.
25. 25/12/2012 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından tanık sıfatıyla dinlenen S.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Yusufeli ilçe Emniyet Amirliğinde polis memuru olarak görev yapmaktayım... Ben Y.B. ile aynı binada akamet ederim. Benim evim 2. kattadır. Y.B.nin evi ise 4. kattadır. Benim evim, Y.B.nin oturduğu evin 2 alt katı karşı dairesidir. Ben İlçe Emniyet Amirliğindeki mesaim bittikten sonra saat 19:30 civarında eve geldim. Evde eşim E.A. ile birlikte oturmaya başladık... Saatini tam hatırlamamakla beraber akşam saat 22:00 dan sonra M. arkadaşım beni aradı ve kısık bir sesle bana 'napıyorsun, nerdesin' dedi. Ben de evde oturuyorum dedim. Bana benim daire kapısını kastederek 'kapıya gel' dedi. Ben de kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda kapıda M.P. vardı. Yaklaşık 1 dakika sonra da aşağı merdivenlerden E.Ç. isimli arkadaşım geldi. M.P. bana 'gürültü yaptık ses çıkardık duymadın mı' dedi. Ben de arka odada olduğumu, televizyonun sesinden bir şey duymadığımı söyledim. M.P. bana 'Y.yi ara sor, gürültü falan duymuş mu' dedi. 'Y.yeşaka yapacağım' dedi. O sırada E. M.ye 'yapma oğlum silahlı adama şaka yapılmaz, gidelim' dedi. Fakat M.P. benim Y.B.yi aramam için ısrar etti. O sırada M.nin kafasının üst kısmında saçlı kısmı kapatacak şekilde maske şekline benzetilmiş bir plastik, köpük tabak mavi kurdela ile takılı idi. Ben de M.nin ısrar etmesi üzerine 0 5.. nolu telefonumdan Y.B.yiarayarak 'abi napıyosun, nerdesin, evde misin' dedim. O da bana ''evdeyim uyuyorum' dedi. ben de Y. abiye 'gürültü falan olmuş duydun mu' dedim. O da bana 'yok duymadım, eğer odun kesiyorlarsa onun sesidir' dedi. Telefon konuşması bitmeden M.P. hızlı şekilde yukarıya doğru koşmaya başladı. Bu esnada E. de M.ye 'yapma gel gidelim' dedi. Fakat M. yukarı doğru çıktı. M. yukarı çıkınca Y. abiye 'tamam abi' diyerek telefonu kapattım ve evimin de kapısını kapatarak oyun oynadığım odaya geçerek oyuna devam ettim. Yaklaşık 10 dakika sonra Y.B. beni arayarak 'M.yi vurdum gel' dedi ve telefonu kapattı. Ben üzerime palto alıp çıktığımda yukarı doğru 112 ekipleri çıkıyordu. Ben Y. abinin katına çıkınca M.yiayakları Y. abinin kapıya dönük şekilde yerde kanlı vaziyette, sırt üstü yattığını gördüm. Ben yerde yatarken M.nin yanında, kapıya geldiğinde elinde olan maskenin yarısını gördüm. Yerde dağınık vaziyette poşetler vardı. Ben gittiğimde Y. abi evinin kapısının orda ayakta bekliyordu. O esnada ben silahı görmedim. Yukarı çıktığımda E. ve T. isimliöğretmen vardı. Daha sonra da olay yerine aynı binada oturan Askerlik Şubesi Başkanı S.G. geldi. 112 ekipleri ile beraber M.yi ambulansa taşıdık. Ben olay yerinde kaldım. Çünkü yolda komiser C. İle karşılaştım. O da olay yerinde kalmamızı söyledi. O esnada da Jandarma OYİT [Olay Yeri İnceleme Timi] geldi. Ben olay yeri inceleme ekibi geldikten sonra yaklaşık 1- 1.5 saat orada kaldım. Daha sonra da karakola ifade vermek için oradan ayrıldım.
[Soru üzerine] Ben Y.B.yi o gün hiç görmedim. Sadece o gün aşağıda arabasını görünce izinden geldiğini anladım. Ben 23/12/2012 yani M.nin in öldüğü gün birlikte mesaide çalıştık. Bana şaka yapacağı konusunda hiç bir şey söylemedi. Ben M.nin Y.yeşaka yapacağını olay akşamı evimin kapısına geldiğinde öğrendim. Bana kapıya geldiğinde de nasıl bir şaka yapacağını da söylemedi.
[Soru üzerine] Ben M. evimin kapısına geldiğinde elinde bana göstermiş olduğunuz iki parça halindeki maske vardı. Ben elinde poşet olup olmadığını görmedim. Elinde silah veya başka bir şey de görmedim.
[Soru üzerine] Benapartmanda herhangi bir şekilde poşet patlama, gürültü veya silah sesi duymadım. Çünkü ben evin ters tarafında bulunan odada eşimle beraber oturuyorduk.
[Soru üzerine] Ben M.P. kapıda benimle konuşurken apartman boşluğunun lambası yanmıyordu. Ben kapıdakinin M. olduğunu evimin içerisindeki ışıktan tanıdım. M. benim kapımdayken yüzünde maske yoktu fakat kafasının üst tarafında kurdela ile bağlı şekilde duruyordu.
[Soru üzerine] M.P. ve Y.B. arasında herhangi bir husumet yoktur. Hatta M. ve Y. abinin muhabbetleri iyiydi.
[Soru üzerine] M.P. şakacı bir arkadaşımızdı. Daha önceleri de bir kaç arkadaşımıza şaka yapmıştı. Şu an kimlere şaka yaptığını hatırlamıyorum."
Tanık S.A.nın kolluk ifadesinde de benzer yönde beyanda bulunduğu görülmüştür.
26. Cumhuriyet savcısı tarafından 25/12/2012 tarihinde dinlenen tanık T.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...[Ö]ğretmen olarak çalışıyorum. Evim Maliye Lojmanlarının 3. Katıdır... Y.B. benim üst katımda çapraz dairede oturmaktadır. M.P.yi de daha önceden tanırım. Olayın olduğu gün yani 23/12/2012 günü saat 21:00 civarında evime geldim... Benim bulunduğum oda evin giriş kapısından en uzak olan soldaki ön cepheye bakan odadır... Ben o sırada binada bir gürültü olduğunu duydum. Benim duyduğum ses boş bir zemine düşen bir parçanın çıkardığı sese benziyordu. Bu ses 'güm' diye bir defa çıktı. Ben güm sesini duyduktan sonra bir kaç saniye içinde silah sesinin olduğunu düşündüğüm bir ses duydum. Silah sesini duyduktan sonra ürpererek apartmanın koridoruna çıktım. Koridora çıktığımda koridorun lambası yanıyordu. Ben yukarı çıkarken 'abi ne yaptın, M. kalk, şaka mı bu' diye feryat şeklinde sesler duydum. Daha sonra benim bir kat üzerimde oturan Y.B.nin oturduğu 4. kata çıktım. Yukarı çıktığımda daha önceden tanıdığım E. isimli polis memuru 7 numaralı kapının köşesine sırtını dayamış, başını ellerinin arasına almış 'abi ne yaptın' diye bağırıyordu. Y.B.nin dairesinin önünde sırt üstü vaziyette kanlar içinde yatıyordu. M.P.ninsağ ayağı Y.B.nin kapısının hemen köşesindeydi. Sol ayağı da hafif yukarı kalkmış vaziyetteydi. M.P.ninbaş kısmı da 7 numaralı daireye doğruydu... M.P.nin hemen sol tarafında yarım tabak şeklinde siyah- kırmızı ve yeşil boyalı maske benzeri bir şey vardı. Ben orda şeffaf poşet gördüğümü hatırlamıyorum. M.P. yerde yatarken Y.B. kendi evinin kapısının iç tarafında kapıya yakın bir yerde yere çökmüş ellerini yüzüne kapatmış '[A]llah belanızı versin, böyle şaka yapılır mı, bana kendi mesai arkadaşımı vurdurdunuz, benim korktuğumu bilmiyor musunuz, ben E.ye ve çocuklara ne dicem' diye bağırıyordu... Ben olay yerine geldiğimde silahı fark edemedim. Daha sonradan 112 ekipleri gelince horozunun çekik şekilde silahın kapının köşesinde olduğunu fark ettim. Ben olay yerine geldiğimde ışık yanıyordu.... Ben apartman içerisinde iki kez ses duydum. Birinci ses düşme veya vurma sesine benzeyen güm sesiydi ve bu sesten yaklaşık bir kaç saniye sonra gelen silah sesiydi."
Tanık T.A.nın kolluk ifadesinde de benzer yönde beyanda bulunduğu görülmüştür.
27. Tanık T.A. 27/12/2012 tarihli ek ifadesinde ise Y.B.nin evinin kapısının apartman boşluğunda kalan kısmındaki kırığın M.P.nin ölümüne sebep olan olaydan önce de mevcut olduğunu, üç dört ay önce anahtarını evde unutması nedeniyle Y.ninkilide tekmeattığını ve kırığın o esnada oluştuğunu beyan etmiştir.
28. Y.B.nin ikamet ettiği binanın ikinci katında oturan tanık Y.A. Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği 27/12/2012 tarihli ifadesinde, olay günü 22.00 sıralarında apartman boşluğunda hafif şekilde patırtılar duyduğunu, odun kırıldığı düşüncesiyle söz konusu sesleriönemsemediğini, on on beş dakika sonra büyük bir gürültü duyduğunu, koridora çıkıp dördüncü kata yöneldiğinde Y.B.nin evinin önünde, sırt üstü kanlar içinde yatar vaziyette bir kişi gördüğünü, bu kişinin ayaklarının Y.B.nin evine doğru dönük olduğunu, koridora çıktığında koridorun ışığının yanık vaziyette olduğunu, yaşadığı şaşkınlık nedeniyle maske, poşet veya silah görmediğini, Y.B.nin dairesinin önüne tam olarak hiç çıkmadığını ve M.P. ile Y.B. arasında herhangi bir husumet bulunmadığını beyan etmiştir.
29. Cumhuriyet savcısı 27/12/2012 tarihinde, olay yerinde M.P.ye tıbbi müdahalede bulunan Yusufeli 4 No.lu Acil Sağlık Hizmetleri personelleri S.C., U.G. ve M.Ç.nin tanık sıfatıyla ifadelerini almıştır. İfadesi alınanlar beyanlarında; olay yeri olan Maliye lojmanlarının 4. katına çıktıklarında yerde sırtüstü vaziyette kanlar içinde yatan bir kişi gördüklerini, yerde yatan kişinin ayak kısmının açık olan kapıya dönük olduğunu, olay yerinde ilk müdahaleyi yaparak yaralıyı hastaneye götürdüklerini, müdahale sırasında yaralının üzerinde kırmızı kurdeleye bağlı yarım bir köpük tabak gördüklerini, ölen kişinin üzerinde takılı vaziyette bir silah olduğunu, bu silahı çıkarmadan hastayla beraber hastaneye gittiklerini ve orada silahı bir komisere teslim ettiklerini söylemişlerdir.
30. Emniyet Amirliğinde polis merkezi amiri olan tanık H.Ö. 27/12/2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde; her iki polis memurunu da yaklaşık bir buçuk yıldır tanıdığını, bildiği kadarıyla aralarında herhangi bir husumet bulunmadığını, aralarında herhangi bir tartışma geçtiğine dair de bir bilgisi olmadığını beyan etmiştir. H.A. ifadesine devamla olayı Emniyet Amiri M.C.nin kendisine 22.30 civarında haber vermesiyle öğrendiğini, emniyet amiriyle beraber Maliye lojmanlarına gittiklerini, cankurtaranı görünce hastaneye yöneldiklerini, sağlık görevlilerinin M.P.ye ait gri renkli tabancayı kendisine verdiklerini, M.P.yi Acil Serviste gördüğü zaman boğazında kırmızı kurdela asılı yarım boyalı plastik tabak gördüğünü, Emniyet Amiri M.C.nin nöbetçi Cumhuriyet savcısını aradığını fakat ona ulaşamadığını söylediğini, bunun üzerine bir başka Cumhuriyet savcısını aradığını, akabinde nöbetçi Cumhuriyet savcısıyla irtibat kurup aldıkları talimat doğrultusunda olay yerinde ve hastanede gerekli önlemleri aldıklarını, Yusufeli İlçe Jandarma Komutanlığı olay yeri inceleme ekiplerine haber verdiklerini söylemiştir.
31. Cumhuriyet savcısı tarafından 31/12/2012 tarihinde beyanına başvurulan tanık Z.D.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...[M]aliye Lojmanlarının 3. katında Y.B. isimli polis memurunun bir alt katında oturuyorum. Karşı komşumuz T. isimli öğretmendir. Y.B.nin oturduğu evin karşı dairesi boştur. 23/12/2012 günü yani polis memuru M.P.nin vurulduğu gün ben evde tek başıma oturuyordum. Yanımda da 4 aylık çocuğum vardı. Eşim H.D. evde değildi.Eşim H. saat 22:00 civarında beni arayarak 'Y.lere şaka yapacaklar korkma' dedi. Fakat kimin şaka yapacağını söylemedi. Ne şekilde şaka yapılacağını söylemedi. Bu telefon konuşmasından sonra ben mutfağa giderken üst katlardan 'pat' şeklinde bir ses geldi. Daha sonra yukarı kattan aşağıya doğru hızlıca inen bir kişinin ayak seslerini duydum. Bu sesten sonra tekrar yukarı doğru çıkan bir ayak sesi duydum. Ben sesleri duyunca evimin tahta kapısının önünde sesleri dinlemeye başladım. O sırada yukarı doğru çıkarken daha önceden tanıdığım M.P.nin gülme sesini duydum. 'bak şimdi Y.yi nasıl korkutacağım' dedi. Ben M.P. dışında kimsenin sesini duymadım. M.P. yukarı doğru çıktı. Daha sonra Y.B.nin olduğu katta yine önceki sese benzer bir şekilde 'pat' sesi duydum. Bu pat sesinden hemen sonra bir silah sesi duydum. Bu silah sesinden sonra merdivenlerden bir kişi hızlıca yukarı doğru çıkıyordu. Daha sonra yukarıdan Y. abinin sesini duydum. 'Allah belanızı versin böyle şaka mı yapılır' diyordu. Daha sonra da E. abinin sesini duydum. '112' diye bağırıyordu. Daha sonra da G. abinin sesini duydum G. abi de 'ne yaptınız' diye feryat ediyordu. Ben korktuğum için kapıdan dışarı hiç çıkmadım ve eşim H.D.ye telefonla haber verdim.
[Soru üzerine] İkinci duyduğum 'pat' sesinden hemen sonra silah sesi duydum. Silah sesi 'pat' sesinden yaklaşık 1-2 saniye sonra geldi. Ben 'pat' ve silah sesini duyduğum zaman apartman boşluk koridorunun ışıkları yanmıyordu. Eviminiz kapısı eski ve tahta olduğu için koridorda ışık yandığı zaman koridorun içerisindeki ışık içeriden belli olur. Bu 'pat' sesini duyduğumda ışıkların yanmadığına eminim. Işıklar silah sesinden hemen sonra hızlıca birinin yukarı doğru çıkmasından sonra açıldı.
[Soru üzerine] Ben zil sesi ya da kapı vurma sesi duymadım. Yalnızca 'pat' sesini ve silah sesini duydum.
[Soru üzerine] Y.B. ile M.P. arasında herhangi bir husumet yoktur. M.P. ile Y.B. gayet iyi arkadaştılar. Hatta arasıra M.P. Y. abinin evine eşi ile beraber yemeye gelirdi.
[Soru üzerine] Y. abinin eşi S. o gün evde değildi. Y. abinin eşi S. ile aramız iyiydi. S. bana, Y. abinin karanlıkta çok korktuğunu, korku filimlerinden çok korktuğunu söyledi."
32. Y.B.ye ait silah ile olay yerinden elde edilen boş kovan ve mermi çekirdeğini inceleyen Erzurum Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü (Kriminal Laboratuvar)31/12/2012 tarihli uzmanlık raporunda, olay yerinden elde edilen bir adet kovan ile deforme olmuş mermi çekirdeğinin tetkik konusu silahtan atıldığını belirtmiştir.
33. Kriminal Laboratuvarın 8/1/2013 tarihli uzmanlık raporunda ise M.P.nin sağ yüz svabında ve iki parça halindeki strafor tabak üzerinde atış artığı tespit edildiği ancak atış mesafesi konusunda kanaate ulaşılamadığı ifade edilmiştir.
34. Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığınca 24/12/2012 tarihinde yapılan otopsiye ilişkin 17/1/2013 tarihli raporda; kimyasal incelemede alkol, uyutucu-uyuşturucu ve sistematik toksik madde saptanmadığı; burun kökü, her iki kaş arası, sol göz çukuruna yakın tarafta 1 cm çaplı, etrafında vurma halkası bulunan, barut is ve artıkları bulunmayan ateşli silah giriş deliği ile oksipital (başın arkasında) orta hatta 1,5 cm çaplı, yara dudakları dışa dönük, yırtık tarzında ateşli silah çıkış deliği bulunduğu; giriş deliği etrafında ve içinde barut is ve asarına rastlanmadığından namlu ile hedef arasında materyal olmadığı takdirde atışın uzak atış mesafesinden (kısa namlulu silahlarda 40 cm dışından) yapılmış olduğunun kuvvetle muhtemel olduğu ve ölümün ateşli silah yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ile birlikte bulunan beyin doku harabiyeti ve beyin kanaması sonucumeydana gelmiş olduğu belirtilmiştir.
35. Y.B.nin evinde yapılan aramalarda ele geçirilen ve delil olabileceği düşünülen çeşitli tıbbi ilaçlara, bir adet mobil telefona, bir adet yedek sim karta, 3 adet SIM kart yuvasına, bir adet SIM kart zarfına, kül tablası içerisinde içilmiş olduğu görülen sigara izmaritine, soba içerisinde bulunan içilmiş vaziyetteki sigara izmaritine, Y.B.adına kayıtlı geçmiş tarihli uçak biletine ve kan izleri bulunan bir adet ayakkabıya el konulmuştur. Söz konusu eşyalarla ilgili herhangi bir araştırma yapılıp yapılmadığı tespit edilememiştir.
36. M.P.nin olayda kullandığı düşünülen 30,5x20,5 cm ölçülerindeki 4 adet şeffaf naylon poşet Y.B.nin dairesinin önünde patlatılmış ve çevre mühendisleri aracılığıyla ve teknik araçlar yardımıyla ses ölçümü yapılmıştır. Patlatılan poşetlerin sesleri 128,8; 131,6; 130,8 ve 130,1 dB (desibel) olarak ölçülmüştür.
37. Cumhuriyet Başsavcılığınca Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (Başkanlık) tanıkE.Ç.nin kullandığı telefon hattının iletişimine ilişkin kayıtlar getirilmiştir. Söz konusu kayıtlara göre E.Ç., M.P. ile 23/12/2012 günü saat: 21.00'da 129 saniye, 21.04'te 33 saniye, 21.25'te 179 saniye, 21.32'de 76 saniye görüşmüştür. Ayrıca E.Ç. 22.32'de H.Ö. ile iletişim kurmuştur.
38. Cumhuriyet Başsavcılığı, Başkanlıktan tanık S.A.ya ait telefon hattınıniletişim kayıtlarını da elde etmiştir. Bahse konu kayıtlardan M.P.nin 22.14'te S.A.yı aradığı ve on sekiz saniye görüşme yaptığı, S.A.nın 22.16'da Y.B.yi arayarak elli üç saniye görüşme yaptığı, daha sonra Y.B.nin S.A.yı 22.25'te arayarak yirmi altı saniye görüştüğü anlaşılmıştır.
39. Cumhuriyet Başsavcılığı, şüpheli Y.B. hakkında Artvin Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) nezdinde kasten öldürme suçundan kamu davası açılması için fezleke düzenleyerek soruşturma evrakını 4/2/2013 tarihinde Artvin Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
40. Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı 11/2/2013 tarihinde kasten öldürme suçundan Y.B. hakkında Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası açmıştır.
41. Ceza Mahkemesi, Y.B.nin tahliyesine de karar verdiği 15/3/2013 tarihli celsede Y.B.nin sorgusunu yapmış, Cumhuriyet Başsavcılığınca dinlenen tanıklar E.Ç., Z.Ç, S.A., H.Ö., T.A., Z.D., Y.A. ve U.G. ile mağdur R.E.P.nin beyanlarını tespit etmiş, başvurucuyu dinlemiş ve tanıklar B.A., S.A.Y., G.A. ve H.D.nin ifadelerini almıştır.
i. Sanık Y.B., mağdur R.E.P. ve tanıklar E.Ç., Z.Ç, S.A., H.Ö., T.A., Z.D., Y.A. ve U.G. Cumhuriyet Başsavcılığında verdikleri ifadelere benzer yönde beyanda bulunmuşlardır.
ii. Başvurucu, olayla ilgili görgüye dayalı bilgisi olmadığını ifade etmiş ve şikâyetini dile getirmiştir. Başvurucu, vekili aracılığıyla sanığa ve dinlenen tanıklara sorular da yöneltmiştir.
iii. Tanık S.A.Y., M.P. ile Y.B. arasında husumet bulunmadığını beyan etmiştir.
iv. Tanık G.A.; M.P. ile Y.B. arasında herhangi bir husumet olmadığını,olay günü22.10 sıralarında apartmandan bir ses geldiğini, buna aldırış etmediğini, tekrar ses gelmesi ve eşinin ısrar üzerine daireden çıktığını, merdivenlerden aşağı indiğini, yerde bir kişinin yattığını gördüğünü, E.Ç.nin Y.ye şaka yapılırken M.P.nin vurulduğunu söylediğini ifade etmiştir. G.A.nın kolluk ifadesinin de benzer yönde olduğu görülmüştür.
v. Tanık H.D. tarafından verilen ve kolluk ifadesiyle benzer mahiyette olan ifadenin ilgili kısmı şöyledir:
" ...Y.nin evinin alt katında oturmaktayım. Bizim bulunduğumuz bina şehirden biraz uzak, şehir merkezinin dışında, mezarlıkla sınırdır. Olay gecesi ben bilardo oynamak için öğretmenevine gitmiştim....[Sonradan] E.Ç., B.İ. ve F.Ö. isimli arkadaşlarımız bilardo oynamaya geldi... M.P. beni telefonla arayarak, 'senin evin üçüncü kattaydı, değil mi' dedi ben de evet dedim, Y.yeşaka yapacağız, hanımına söyle korkmasın, dedi, ben de evde olmadığımı söyledim, o da zaten biliyorum, evde olmadığını bildiğim için seni arıyorum, hanımına söyle dedi, ben de daha önce evde soba düştüğünü, gece de çalıştığım için eşimin de bundan korktuğunu ve bu nedenle eşimin korkabileceğini yapmamasını söyledim, kendisi de bunedenle aradım, eşini uyar yapacağız, dedi, ben evde çocuk var korkar dediğimde de 'iki aylık çocuk poşet sesinden mi korkacak' dedi ben de eşimi aradım, Y.ye şaka yapılacağını apartmanda ses çıkarsa korkmaması gerektiğini söyledim., biz bilardodan ayrılıp ben S.A.yı evine bırakcağım sırada eşim beni arayarak apartmandan sesler geldiğini ve çok korktuğunu söyledi, ben de şaka yapılacağını ben sana söyledim... O ara karşı komşum olan T. isimli öğretmen kapıyı açtı, bana yukarıda polis memuru arkadaşın vurulduğunu söyledi. Ben de bunun üzerine hemen T. hoca ile birlikte yukarı çıktık, ben de T. hocaya yerde yatanın kim olduğunu sordum, o da M. dedi, M.P. mi dedim, evet dedi."
vi. Tanık B.A. ise ifadesinde, E.Ç. ile M.P. arasındaki Y.B.ye şaka yapılmasına ilişkin telefon görüşmelerinden ve E.Ç.nin Öğretmenevinin önünden M.P. ile birlikte ayrıldığından söz etmiştir.
42. Ceza Mahkemesi 26/4/2013 günü saat 23.30 sıralarında İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Biriminde görevli Bilirkişi M.Ö. eşliğinde Y.B.nin dairesine ve merdiven boşluğuna çevreden sızan ışık olup olmadığının tespiti amacıyla olay mahallinde keşif yapmıştır. Keşifte sanık Y.B., sanık müdafii, başvurucu vekili, katılan R.E.P., katılan R.E.P. vekili, tanıklar E.Ç., S.A., T.A. veZ.D. de hazır bulunmuştur. Olay mahalline ilişkin Ceza Mahkemesince yapılan tespitler şöyledir:
"Sanığın olay günü kullandığı evin kapalı olduğu, içerisinde kendi eşyalarının bulunduğunu belirtmekle anahtarı içeride unuttuğunu belirttiğinden söz konusu evin kapısı hafif bir zorlama ile sanık tarafından açıldı, içerinin gezilmesinde, evin halen ışıklarının yanmadığı, sanık tarafından kullanılmaması nedeniyle TEDAŞ yetkilileri tarafından şebekeden kesildiğinin sanık tarafından belirtildiği, evin içerisinde sanığa ait eşyaların bulunduğunu sanık tarafından belirtildiği ve bu eşyalarında bizzat görüldüğü evin üç oda, bir salon mutfak ve banyo tuveletten ibaret olduğu, evin karşılıklı iki daire usulü yapılmış bir bina olduğu, evini dış kapısından diğer dış kapı eşiğinin 2,60 metre olduğu, evin önündeki merdiven boşluğunun bu haliyle 6,75 metre ebatlarında olduğu, kapıların ahşaptan yapılmış olduğu, evin dış kapısı kapalı iken iç taraftan bakıldığında apartman boşluğundaki yanan ışığın yani merdiven otomatiğinin kapının kenarlarından rahatlıkla içerden fark edildiği, merdiven otamatiğinin ışığı kapalı iken içeriden dış kapı kapalı iken içerisinin karanlık olduğu, kapılarda d[ü]rbünün bulunmadığı, dışardan içeriye kapı kenarlarından yansıyan her hangi bir ışık bulunmadığı ve görülmediği bu haliyle iç lamba ve ışıkların yanmamasından dolayı içerinin de karanlık olduğu evin dış kapısı kapalı iken içerideki bulunan şahısların yalnızca belli bir süre sonra silüyet olarak belirdiği; belli bir süre sonra silüyetlerin belirginleştiği, ancak şahısların yüzlerinin görülmediği evin kapısı kapalı iken apartman boşluğundaki merdiven otomatiğinin de kapalı olduğu sırada ışıklar kapalı bir şekilde kapı açıldığında karşıdaki kişinin belli olmadığı, kapalı iken sokak lambalarından apartman boşluğuna ışık sızmasına rağmen karşıdaki kişinin kim olduğunun seçilemediği, görülemediği, ortamın karanlık olduğu sadece merdivenden kapının önüne bir anda gelen şahsın hareketinden kişi olarak belirginleştiği sadece silüyet olarak belirdiği, olayda kullanılan maskeye benzetilerek yapılan maskenin keşif mahallinde hazır bulunan mübaşire takılması suretiyle yapılan kontrolde maskeli bir şekilde de silüyetin karanlıkta belirli bir süre sonra belirdiği ve özellikle yüz kısmındaki maskenin de bir süre baktıktan sonra yavaş yavaş belirmeye başladığı, olay yerine getirilen iki adet poşetlerin kapı önünde şişirilmek suretiyle patlatılmasında yüksek şiddette tok bir ses çıkardığı görül[dü]."
43. Ceza Mahkemesi, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığına (Kriminal Daire Başkanlığı) müzekkere yazarak kapalı alanda ateşlenen bir tabancanın yaklaşık kaç dB ses çıkaracağının tespitini istemiştir. Söz konusu yazıya verilen cevapta, iki farklı marka tabanca üzerinde poligon ortamında yapılmış olan atışlarda, bir tabancanın 111,1-112,2-104,3 dB ses şiddetine neden olduğu, diğer marka tabancanın ise 111,3-111,7-113-8 dB ses şiddetine neden olduğu belirtilmiştir.
44. Ceza Mahkemesi, 5/6/2013 tarihinde, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düştüğü gerekçesiyle sanığa ceza verilmesine yer olmadığına ve eylemde hukuka uygunluk nedeni bulunması sebebiyle sanığın beraatine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...[A]partman merdiven otomatiğinin yanmadığı ve ortamın karanlık olduğu, bu şekilde karanlıkta yukarı çıkan maktulün önce görültülü bir şekilde kapıyı çaldığı, sanığında Sametten gelen telefon üzerine uyanan ve S.nin endişeli ve ısrarcı bir şekilde abi ses geliyor diye uyarması ilesonrasında zaten ürkek bir kişilik yapısına sahip olan sanığın kapı kırılarak içeriye biri girdi düşüncesi ile telaşlanarak karanlıkta elinde zati demirbaş tabancası ile birlikte dolaşmaya başladığı,hatta içerde biri varsa duyup korkması için tabancanın kurma kolunu çekerek ses yaptığı ve bu şekildetabancayı da atışa hazır hale getirdiği, sanığın odaları kontrol ettikten sonra kimseyi görememesi üzerine kapının önüne yöneldiği ve sol eli ile dış kapıyı açtığı,apartman boşluğunda yine ışıkların yanmadığı ve karanlık olduğu, ayak sesleri duyduğu yukarı çıkan sağ taraftan yani yukarı çıkan merdivenden bir anda maktulün yüzünde maske ile'böhhh' diyerek sanığın üzerine doğru atladığı sanığın kendisini geri çektiği, maktulün şişermek sureti ile patlamaya hazır hale getirilmiş poşeti yüzende maske ile ani bir harektle sonucu patlattığı, üzerine gelen bu hamle sonucu kendisini geri çeken sanığın kendisine saldırı yapıldığı zannı ile atışa hazır hale getirdiği tabancasını karanlıkta maktulün yüzünde beliren maskeye doğru ateş etmek sureti ile vurduğu... olayın ilk anından itibaren aynı şekilde beyanda bulunan ve olayın taraflarından herhangi biri leh yada aleyline beyanda bulunması için hiçbir neden bulunmayan ve birçoğu da polismemuru olan tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
...
[S]öz konusu poşetin olay yerinde yapılan ölçümlerine göre yaklaşık 130 desibel şiddetinde ses çıkardığı, bir tabancanın da poligon ortamında yaklaşık 110 desibel şiddetinde ses çıkardığı, bu hali ile mesleği gereği bu tarz saldırılara açık olan ve olaydan önce polis memuru arkadaşının dairesi önünde ses ve gürültü olduğu yönündeki endişeli ve ısrarcı beyanı sonrasında bir de kapısının şiddetli çalınması ile endişe ve panik içerisine giren sanığın bir anda kendisini geri çekerek gerçekte mevcut olmadığı halde sanki kendisine haksız bir saldırı yapılmış ve silah sesi ile aşağı yukarı aynı desibel şiddetinde bir ses olması dolayısı ile silah ile saldırılmış düşüncesine kapılarak meşru savunma şartlarının gerçekleştiği inancı ile vücut bütünlüğüne yönelik haksız bir saldırının varlığı konusunda mevcut ortam yani herhangi bir kişinin ayırt edici özelliğinin ya da elinde ne patlattığının tespit edilemeyecek düzeyde karanlık olması, yüzü maskeli bir kişinin bir anda 'böhh' sesi ile üzerine doğru atlaması, olay öncesi ses ve gürültü konusunda endişeli bir şekilde kendisinin uyarılması, devamında şiddetle kapısının çalınması, bu hali ile zaten ürkek olup mesleği itibari ile saldırıya açık bir konumda bulunan sanığın içerisine girdiği ruh hali ve endişeli psikolojik yapısı itibari ile kaçınılmaz bir hataya düşüp, heyecan ve panik içerisinde saldırı varmış gibi tasavvur ile maktule daha önceden evin içerisinde biri varmış zannı ile atışa hazır hale getirdiği tabancasını kendisine Adli Tıp raporu ve mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere yaklaşık 40- 65cm mesafede bulunan maktule aradaki mesafe itibari ile hedef seçme imkanı da olmadankafasında bulunan ve beyazlık olarak görülen maske bölümüne ateş etmek sureti ile maktulü öldürdüğü anlaşılmıştır...
[Y]aklaşık 6.75 m2 ebatlarında betonarme bir apartman boşluğunda çıkacak sesin de poligon ortamındakinden daha yüksek olacağı konusunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla maktul tarafından çıkarılan ses bir tabanca sesi ile yaklaşık olarak birbirine denktir. Bu itibarla kendisine tabanca ile saldırıldığı zannı konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen sanığın olayın heyecan ve paniği ile yaklaşık 40-65 m mesafeden hedef seçme imkanı da bulunmadığı halde kendisine ait atışa hazır hale getirdiği tabancasını kullanmasında da herhangi bir ölçüsüzlük bulunmadığı konusunda mahkememizce tam bir vicdani kanaat oluşmuştur...
Polis Vazife ve Selahiyat Kanunundaki silah kullanma yetkisi ancak polislik vazife ve görevi sırasında memura tanınan bir yetki olup, somut olayda sanığın meslek itibari ile polis olmasına rağmen polislik vazife ve görevinden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla burada sanıktan ilgili kanun hükümlerinin polis memuruna görevi sırasında tanıdığı silah kullanma yetkisine ilişkin kural ve usullere riayet etmesi beklenemez. Sanık tamamen sıradan bir vatandaş gibi kendi hayatına yöneldiğini düşündüğü bir saldırının defi için silah kullanmış olmakla, normal sıradan bir vatandaştan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Yine sanığın 155 polis ihbar hattını aramasını gerektirecek ve kapıyı açmamasını gerektirecek herhangi bir zorunluluk içerisinde bulunduğunu kabul etmek de mümkün değildir. Zira sanık evin içerisinde iken dışarıda ne olduğundan habersiz olup, başına gelecek konusunda herhangi bir bilgi sahibi değildir. Kaldı ki mevcut kapının da hiçbir koruyucu özelliği yoktur. Daha doğrusu kendisine yapılmış ya da yönelmiş herhangi bir saldırıda bulunmamaktadır. Böyle bir saldırı olmadığından sanığın evin içerisinde bulunduğu sırada herhangi bir zorunluluğu olmadığı halde kapıyı açmamak, polise haber vermek gibi bir takım davranışları yerine getirmemesi sonucu hatasının kaçınılabilir bir hata olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Zira sanığa karşı henüz yapılmış bir saldırı ya da hareket olmadığından sanığın da karşıdaki hareketin gerçekte var olmasa da vücut bütünlüğüne yönelik haksız bir saldırı olduğu hatasına düşmesi söz konusu değildir. Yani kapı açılıp gerçekte var olmadığı halde vücut bütünlüğüne yönelik yapılan saldırı inancına kadar sanığın herhangi bir hatasından bahsedilemeyeceğinden ortaya çıkmayan bir hata durumunun kaçınılabilir olduğundan da bahsetmek mümkün değildir..."
45. Ceza Mahkemesince verilen hüküm Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı, katılanlar vekili ve başvurucu vekilince temyiz edilmiştir. Başvurucu vekilince verilen temyiz dilekçesinde; yasal savunma şartlarının oluşmadığı, "karanlıkta M.P.nin silüetinin insan silüeti olarak seçilip seçilemeyeceğinin ve tanık E.Ç.nin tanık T.A.dan önce dördüncü kata çıkıp çıkamayacağının bilirkişi yardımıyla tespitine ve atış mesafesinin tespitinin teknik yöntemlerle belirlenmesine" ilişkin taleplerinin hukuka aykırı olarak reddedildiği, sanığın öldürücü bölgeyi hedef alarak ve soğukkanlı şekilde ateş etmesi nedeniyle meşru savunmanın söz konusu olmadığı ve kasten öldürme suçundan hüküm kurulması gerektiği hususları belirtilmiştir.
46. Temyiz istemi Yargıtay 1. Ceza Dairesince 2/7/2015 tarihinde incelenmiş, hüküm fıkrasında yer alan "ceza verilmesine yer olmadığına" karar verildiği yönündeki kısım çıkarılıp hükme "eylemini meşru savunma koşullarının oluştuğuna ilişkin kaçınılmaz bir hataya düşerek işlemesi nedeniyle eylemde hukuka uygunluk nedeni bulunduğundan sanığın beraatine" ilişkin ibareler eklenmiş ve bu şekilde düzeltilen hüküm onanmıştır.
47. Nihai karar başvurucular tarafından 21/7/2014 tarihinde öğrenilmiş olupbaşvuru 24/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
48. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Meşru savunma ve zorunluluk hali” kenar başlıklı 25. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
49. Anılan Kanun'un "Hata" kenar başlıklı 30. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır."
B. Uluslararası Mevzuat
50. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur... hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması."
51. Sözleşme'nin 2. maddesinin metni bütünüyle gözönüne alındığında 2. fıkrasının öncelikle kişinin kasten öldürülmesine izin verilen durumları belirtmediği ancak taksirle ölüme yol açabilecek şekilde güç kullanımının mümkün olduğu koşulları tarif ettiği görülmektedir. Bununla birlikte (a), (b) veya (c) bentlerinde belirtilen amaçlardan birine ulaşmak için güç kullanımının mutlaka gerekli olandan daha fazla olmaması gerekmektedir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 18984/91, 27/9/1995, § 148).
52. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 2. maddesinin 2. fıkrasında açıklanan amaçlardan birine ulaşılması amacıyla devlet görevlileri tarafından güç kullanılmasının -haklı gerekçelerle- olayın meydana geldiği anda geçerli olarak algılanan ancak daha sonra yanlış olduğu anlaşılan samimi bir inanca dayalı olduğunda haklı gösterilebileceği kanısındadır. Aksini ifade etmek devlete ve yasaları uygulamakla görevli memurlarına, görevlerini yerine getirirken kendilerinin ve başkalarının hayatlarına zarar verecek şekilde gerçekçi olmayan bir sorumluluk yüklemek olacaktır (McCann ve diğerleri, § 200).
53. O hâlde gerek anılan maddenin lafzı gerekse AİHM'in yaklaşımı Sözleşme'nin 2. maddesinde yazılı istisnaların yalnızca kamu görevlilerince gerçekleştirilen güç kullanımına ilişkin olduğu yönündedir.
54. Öte yandan AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesinin 1. maddesiyle birlikte yorumlandığında devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 161).
55. AİHM, 2001 yılında incelediği bir başvuruda verdiği kararda ise devletin yükümlülüğündeki etkili soruşturmanın ilkelerini belirlemiştir (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001). Jordan Prensipleri olarak anılan bu ilkeler, AİHM'in tamamen yeni belirlediğiilkeler değildir. Yukarıda belirtilen McCann ve diğerleri/ Birleşik Krallık kararından beri önüne gelen davalarda uyguladığı birtakım ilkelerinsistematikleştirilmesinden ibarettir. AİHM'in yaşama hakkı kapsamında etkili soruşturmaya ilişkin belirlediği ilkeler şöyledir:
-Soruşturma makamlarının yaşama hakkıyla ilgili konulardan haberdar olduklarında kendiliğinden harekete geçmeleri (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 105)
-Soruşturma makamlarının bağımsız olması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 106)
-Soruşturmanın sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını sağlayabilecek şekilde etkili olması, bu kapsamda olayı aydınlatmaya yarayabilecek bütün delillerin toplanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 107)
-Soruşturmanın makul bir süratle tamamlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 108)
-Yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine açık olması, her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık,§ 109)
V.İNCELEME VE GEREKÇE
56. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
57. Başvurucu; saat 22.17'de meydana gelen gelen olayın Cumhuriyet savcısına saat 22.45'te haber verildiğini, Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yürütülmesi gereken soruşturmada tanık S.A., S.G., G.A. ve C.Ş.nin ifadelerinin bilgi sahibi sıfatıyla kolluk görevlilerince alındığını (C.Ş.nin ifadesi tespit edilememiştir.), kolluk görevlilerince merdiven boşluğunu aydınlatan ışığın ne kadar sürede yanıp söndüğüne dair tutanak tutulduğunu ve ilk soruşturma işlemlerinin sanığın meslektaşı olan polis memurlarınca yapıldığını iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu; M.P.nin mobil telefonu alınarak R.E.P.nin çağrılarının reddedilmesi ve R.E.P. tarafından gönderilen mesajlara cevap verilmemesi suretiyle olayın R.E.P. tarafından öğrenilmesinin engellendiğini, ölüm olayının R.E.P.ye 24/12/2012 tarihinde saat 01.00'e kadar haber verilmemesi nedeniyle de ölü muayenesi işleminde R.E.P.nin hazır bulunamadığını ileri sürmüştür. Başvurucuya göre soruşturmadaki deliller sanığın savunmasına uygun hâle getirildikten sonra olay Cumhuriyet savcısına haber verilmiştir.
58. Öte yandan başvurucu, olay esnasında M.P.nin elinde ve üzerinde silah bulunmadığını, makul bir ölçüde kapıyı çalması dışında M.P.nin bir hareketinin olmadığını, tanık Z.D. tarafından belirtildiği şekliyle sanığın kapısının şiddetli bir şekilde çalınmadığını, sanığın özenli ve dikkatli davranmadan, umursamaz bir şekilde M.P.yi öldürdüğünü, olayda kaçınılmaz bir hatanın söz konusu olmadığını ve meşru savunma koşullarının bulunmadığını öne sürmüştür.
59. Son olarak başvurucu, sanığın saldırgan tutum ve davranışının dikkate alınmadığını ve delillerin nesnel biçimde değerlendirilmediğini iddia ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.
60. Bakanlık görüşünde; başvuruya konu soruşturma sürecinde yapılan işlemler ve bazı AİHM kararlarından söz edilerek soruşturma makamlarının olayları yorumlama biçimleri keyfî, mantıksız ya da yargılamanın adilliğini etkileyecek kabiliyette olmadığı açık olan başvurularda, başvuruların açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği dile getirilmiştir.
B. Değerlendirme
61. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, yakını M.P.'nin öldürülmesiyle ilgili ceza soruşturmasının etkisizliğine ilişkindir. Bu nedenle başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
62. Öte yandan başvurucunun yakını bir polis memurunun silah kullanımı sonucu vefat etse deY.B., ikamet ettiği apartmanda meydana gelen olayda herhangi bir kamu görevi ifa etmemiştir. Bu nedenle kamu gücünün kullanılmasının söz konusu olmadığı başvuruda, yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne (negatif yükümlülük) ilişkin maddi boyutu yönünden bir inceleme yapılmamış ve değerlendirme yaşam hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuna hasredilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
63. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu, ölen M.P.nin babasıdır. Dolayısıyla başvuru ehliyeti açısındanbaşvuruda bir eksiklik bulunmamaktadır.
64. Diğer taraftan başvuru açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi başvurununkabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmamaktadır. O hâlde başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. İncelemenin Kapsamı
65. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“[1] Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir.
[4] Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.”
66. Anayasanın 17. maddesinin son fıkrasına göre kamu görevlilerince güç kullanılmasının bir anlamda en ağır düzeyini ifade eden silah kullanılmasına meşru müdafaa ile yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi gibi kuralda sayılan durumlarda cevaz verilebilecektir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014,§ 45). Nitekim Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla 16/6/1985 tarihli ve 3233 sayılı Kanun'un tüm maddelerinin iptali istemini inceleyen Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasının silah kullanmayı kurala bağladığını belirtmiştir (AYM, E.1985/8, K.1986/27, 26/11/1986). O hâlde yaşam hakkının Anayasa'da tahdidi olarak sayılı istisnalarının tamamı, kamu görevlilerinin silah kullanımı sonucu meydana gelen öldürme fiillerine ilişkindir.
67. Öte yandan yaşam hakkını korumak için kişilere karşı işlenen suçların önlenmesi amacıyla uygun bir yasal çerçeve ortaya koymak yönünde pozitif yükümlülüğü bulunan devlet, kamu görevlisi olmayan kişilerce meydana getirilen her yaşama son verme fiilini yaşa dışı kabul etmek zorunda değildir.
68. Anayasa Mahkemesinin kararlarında belirtildiği gibi temel hak ve hürriyetlerin doğasından kaynaklanan sınırları da bulunmaktadır. Dolayısıyla düzenlendiği maddede sınırlama sebebi bulunan haklar, bu sınırlama sebepleri ile sınırlanabileceği gibi -Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olmayacak şekilde- bu sınırlama sebepleri dışında temel hak ve hürriyetlerin doğasından kaynaklanan sınırları nedeniyle de sınırlanabilir (AYM, E.2016/11, K.2016/132, 14.7.2016, § 12). Bu sebeple yaşam hakkının doğasını dikkate alan, hemen her zaman ülkede kabul edilmiş bir hukuki kurum olan meşru savunmayı kamu görevlisi olsun olmasın herkes için kabul eden ve meşru savunmada bulunan kişi yönünden cezasızlık öngören 5237 sayılı Kanun'un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrası da yaşam hakkını sınırlandırmaktadır.
69. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu meydana gelen ölüm olaylarıyla ilgili başvuruları yaşam hakkının maddi boyutu yönünden incelerkenkatı bir test uygulamakta ve inceleme sırasında güç kullanan görevlilerin eylemleri yanında söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarını, yaşamını kaybeden kişinin önceki eylemleri ile kendisinin yarattığı tehlikeyi de dikkate almaktadır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce ve Cumhuriyet başsavcılıklarınca meşru savunmaya ilişkin hükümler uygulanmışsa meşru savunmaya ilişkin silah kullanımının meşru savunma için bir zorunluluk arz edip etmediğini, silah kullanarak ulaşılmak istenen amaç ile karşı karşıya kalınan güçün nispeten orantılı olup olmadığını ve silah kullanan kişinin aldığı eğitimin yeterli olup olmadığını da değerlendirmektedir (Nesrin Demir ve diğerleri, B. No: 2014/5785, 29/9/2016, §§ 108-114).
70. Somut olayda herhangi bir kamu gücü kullanımı söz konusu değildir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinden, somut başvuruda kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu meydana gelen ölüm olaylarıyla ilgili başvuruları incelerken yaptığı gibi katı bir inceleme yapması beklenmemelidir. Bununla birlikte derece mahkemelerinin doğal olmayan ölüm olaylarıyla ilgili soruşturmalarda göstereceği hassasiyetin yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu rolü ve ceza soruşturmasının amacını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, kamu görevlilerinin dâhil olmadığı diğer ölüm olaylarıyla ilgili soruşturmaları incelerken yaptığı gibi Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede bir derinlik ve özenle inceleme yapılıp yapılmadığını inceleyecektir.
b. Genel İlkeler
71. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).
72. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin korumaya ilişkin maddi yönü yanında usule ilişkin yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
73. Diğer taraftan ceza soruşturmasının temel amacına ilişkin yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyigerektirmez. Anayasa'nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
74. Yaşama hakkına ilişkin ceza soruşturmasının etkili olabilmesi için öncelikle soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeni veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).
75. Soruşturmanın delillerin toplanması açısından etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın gerçekleri gözönünde bulundurularak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın delillerintoplanmasına ilişkin etkililiği bakımında her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).
76. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
77. Son olarak ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi gerekir (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30). Bu husus, hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
78. Olaya ilişkin soruşturmada yukarıda genel ilkeler bölümünde ifade edilen şüpheli ölüm olayından haberdar olan soruşturma makamlarının derhâl harekete geçmesi, başvurucuların meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması ve soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi konularında başvurucu tarafından herhangi bir iddia ileri sürülmediği gibi bu konularda bir eksikliğin de bulunmadığı görülmektedir. Gerçekten de;
i. Başvurucunun oğlunun ölümündenhaberdar olan Cumhuriyet Başsavcılığı derhâl soruşturma başlatmıştır.
ii. Başvurucu, Ceza Mahkemesince dinlenmiş, tanıkları sorgulama fırsatı yakalamış; Ceza Mahkemesince verilen karara karşı kanun yoluna başvurabilmiş ve soruşturmaya katılım konusunda herhangi bir engelle karşılaşmamıştır.
iii. Soruşturma, iki dereceli bir yargılama sisteminde yaklaşık 2 yıl 6 ay gibi kısa bir sürede sonuçlandırılmıştır.
79. Ayrıca olayın tüm yönlerinin aydınlatılması ve varsa sorumluların tespit edilebilmesi için bütün delillerin toplanması kapsamında olay yeri gerek Cumhuriyet savcısınca gerekse OYİE görevlilerince detaylı biçimde incelenmiş, olay hakkında bilgi sahibi olabilecek kişilerin ifadeleri tespit edilmiş, atış artığı konusunda Kriminal Laboratuvardan raporlar alınmış, M.P.nin ve Y.B.nin mobil telefonları olay günü yönünden incelenmiş, tanıklar E.Ç. ile S.A.nın kullandıkları mobil telefonların iletişimlerinin tespitine dair tutanaklar getirtilmiş, Cumhuriyet savcısı huzurunda ölüm nedeni ve zamanın tespiti için ölü muayenesi ve otopsi işlemleri yapılmış, olayda kullanıldığı düşünülen poşetlerle aynı boy dört adet naylon poşetin sanığın dairesinin önünde patlatılması üzerine çıkan ses çevre mühendisleri aracılığıyla ve teknik araçlar yardımıyla ölçülmüş, sanığın dairesine ve merdiven boşluğuna çevreden sızan ışık olup olmadığının tespiti amacıyla olay mahallinde keşif yapılmış ve kapalı alanda ateşlenen bir tabancanın yaklaşık kaç desibel ses çıkaracağı Kriminal Daire Başkanlığına tespit ettirilmiştir.
80. Kriminal Laboratuvar raporları ile Kriminal Daire Başkanlığı raporunu,bilirkişi raporlarını, bir kısmı ölenin de arkadaşı olan tanık beyanlarını ve yapılan keşifteki gözlemleri dikkate alan Ceza Mahkemesi, sanığın gerçekte mevcut olmadığı hâlde sanki kendisine haksız bir saldırı yapıldığı düşüncesine kapılarak meşru savunma şartlarının gerçekleştiği inancı ile hareket ettiği ve tabancasını kullanmasında da herhangi bir ölçüsüzlük bulunmadığı kanaatine vararak beraat kararı vermiştir.
81. Mevcut koşullarda Anayasa Mahkemesi, soruşturma makamlarının olayları aydınlatma isteklerinden şüphe duymayı gerektirecek herhangi bir neden bulunmadığı ve soruşturmanın uygun biçimde ve ivedilikle yürütülmesi konusunda itiraz etmeye imkân verecek nitelikte herhangi bir eksik bulunmadığı sonucuna varmıştır.
82. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin görevi, soruşturma ve yargılama makamlarının maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir usul, ancak Anayasa Mahkemesinin somut olaylara ilişkin elinde bulunan kesin ikna edici nitelikteki bulgulara dayalı olarak benimsenebilir (Cemil Danışman, § 58).
83. Anayasa Mahkemesinin elinde Ceza Mahkemesinin vardığı sonucun aksi yönde bir sonuca ulaşılmasını mümkün kılan bir bulgu ve bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla Ceza Mahkemesinin etkili bir araştırma ve inceleme neticesinde ulaştığı sonucu sorgulamak için bir neden bulunmadığı değerlendirilmiştir. Bu sebeple başvurucunun oğlunun ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olmadığının söylenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
84. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşama hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.