TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
K. M. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/8465)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
K.M.
|
Vekili
|
:
|
Av. Uğur
YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1985 doğumlu olup Rusya Federasyonu vatandaşıdır.
Başvurucunun yurda kesin giriş tarihi konusunda başvuru formu ve/veya eklerinde
herhangi bir bilgi ya da belge mevcut değildir.
7. 20/2/2015 tarihinde ikamet izninin süresini uzatmak amacıyla
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müracaat eden başvurucu yakalanmıştır.
8. Başvurucu hakkında idarece 20/2/2016 tarihinde vize ihlali
gerekçesiyle sınır dışı etme ve idari gözetim kararı alındığı, bu karar
kapsamında başvurucunun aynı tarihte Kumkapı Geri Gönderme Merkezine
(Merkez/GGM) yerleştirildiği anlaşılmaktadır.
9. 27/2/2016 tarihinde başvurucunun idari gözetim kararına
itiraz etmesi üzerine İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 4/3/2015 tarihinde
başvurucu hakkındaki idari gözetim kararının sonlandırılmasına ve başvurucunun
salıverilmesine karar verilmiştir.
10. Söz konusu salıverilme kararı uyarınca başvurucu 5/3/2015
tarihinde yedi gün içinde bir idareye müracaat etmek ve 15 gün içinde de yurdu
terk etmek koşuluyla serbest bırakılmıştır. 26/3/2015 tarihinde başvurucu imza
vermek için gittiği GGM'de sınır dışı kararına karşı
yasal süresinde itiraz etmediği ve on beş günlük süre içinde de ülkeyi terk
etmediği gerekçesiyle tekrar yakalanmış ve hakkında ikinci kez idari gözetim
kararı alınarak GGM'ye ikinci kez yerleştirilmiştir.
11. Başvurucu söz konusu ikinci idari gözetim kararına karşı
30/3/2015 tarihinde İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde itirazda
bulunmuştur.
12. Başvurucunun anne sütü ile beslenen ve GGM'de
yanında bulunan çocuğu M. K.nın
hastalığı nedeniyle başvurucu 8/4/2016 tarihinde idare tarafından İstanbul'da
bir adrese yerleştirilerek salıverilmiştir.
13. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 8/4/2015 tarihinde
başvurucunun idare tarafından salıverilmiş olması nedeniyle karar verilmesine
yer olmadığına dair karar verilmiştir.
14. Başvurucu 8/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu ile aynı
tarihli ve 5683 sayılı mülga Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri
Hakkında Kanun'un ilgili maddeleri T.T. (B.
No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25) kararında; 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
ilgilimaddeleri B.T.
([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-21) kararında
açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri,
tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile kişi
hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
uygulaması B.T. kararında (Aynı kararda bkz. §§ 23-38)
açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
18. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama
imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve yabancı olan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; idari gözetim atında tutulduğu GGM'nin fiziksel koşullarının yetersiz olduğunu, fiziksel
koşullar nedeni ile bebeği ile kurması gereken anne-çocuk özel ilişkisini
kuramadığını, tutulma koşullarına karşı Türk hukukunda başvurabileceği etkili
bir yolun bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, özel hayata saygı
hakkının ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile bununla bağlantılı
olan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler medeni hak ve yükümlülük veya bir suç isnadının esasının karara
bağlanmasıyla ilgili olmadığından adil yargılanma hakkı yönünden ayrıca
inceleme yapılmamıştır. Ayrıca başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetleri tutulma koşullarından kaynaklı olarak dile
getirildiğinden kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
22. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673 , 21/1/2015; K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A., B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649,
20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B.
No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T.; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824,
22/9/2016).
23. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
25. Anayasa Mahkemesi K.A.
(Aynı kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle
uğranılan zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru
yolunun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken
tutulma koşullarından kaynaklanan çekilen ızdırap
için tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı
kararının bulunmadığı hususunu gözönünde
bulundurmuştur.
26. Ancak Anayasa Mahkemesi,B.T. başvurusunda bu içtihadını gözden
geçirerekbaşvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi idari gözetim altında
tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı
tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 2577 sayılı Kanun'un 2.
maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı davası
açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun sırf -bilgi
eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde
yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk
mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
27. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir.
29. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
30. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim hakkının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine
de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
31. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; hakkında verilen idari gözetim kararının yasal
usul ve içtihatlara uygun olmadığını, gözetim kararına karşı yasal hakları
konusunda bilgilendirilmediği için itiraz hakkını kullanamadığını, yargı makamı
yerine idare tarafından hürriyeti kısıtlayıcı işlem yapılmasının hukuka aykırı
olduğunu, açıklanan ihlal iddialarına ilişkin olarak Türk hukukunda başvuru
yapabileceği ve tazminat talep edebileceği etkili bir yol bulunmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında; hürriyeti kısıtlanan
kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı,
Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden
ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
34. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda Anayasa'nın
19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen
usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır
dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya
tutuklanması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi,
sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru
yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman
yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan
yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan
şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir (F.A.
ve M.A., A.V. ve diğerleri,
F.K. ve diğerleri, T.T., A.S.).
35. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine
gidilen B.T. başvurusunda,
herhangi bir idari karar olmaksızın idari gözetim altına alınarak özgürlüğünden
yoksun bırakılan yabancılar bakımından doğan zararlar için doğrudan idari yargı
mercilerinde tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir (B.T., § 74). Anılan kararda 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem
sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda
açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin
oluşturduğu, sırf -bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun
işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem
ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar yönünden tam
yargı davasının etkili hukuk mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§ 52, 54).
36. Fakat kararda Anayasa Mahkemesi, 6458 sayılı Kanun'un 57.
maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde
yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun
koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh
ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari
gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi
bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı
davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§
70, 71).
37. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının
hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim
kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim kararının
hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden etkisiz hâle
geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret kararından
itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunulabilir (B.T., § 72).
38. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı
olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını
engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T.,
§ 73).
39. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate
alındığında somut olayda idarece idari gözetim altından salıverilen
başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararların karşılanması
bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve
ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası
yolunu tüketmeden yaptığı başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
41. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 30) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.