TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞAHİN MEHMET ÇELİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/12343)
|
|
Karar Tarihi: 25/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Şahin Mehmet
ÇELİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Mihran AKSAK UYSAL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesine rağmen
ithal edilen otomobillerin kaçak olduğu gerekçesine dayalı olarak müsaderesine
karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, müsadereye esas olmak üzere
başvurucunun savunması alınmak üzere hükmün bozulması yerine Yargıtay
tarafından doğrudan müsadereye karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kabul edilebilirlik konusunda oybirliği
sağlanamadığından kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Ç., Turizm Oto. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin (Ç. Oto Şirketi) sahibi ve şirket müdürüdür.
Yapılan bir ihbara göre Ç. Oto Şirketi, 2003 yılında Amerika Birleşik
Devletleri'nde (ABD) yerleşik P. Inc. ve S. Inc. isimli
şirketlere iki adet H. marka binek otomobil siparişi vermiştir. Otomobillerin
fiyatları ise faturalarda ayrı ayrı 42.500 ve 45.500 Amerikan doları (USD)
olarak gösterilmiştir. Bu araçlar 17/4/2003 ve 27/5/2003 tarihlerinde İstanbul
ili Yeşilköy Oto İhtisas Gümrük Müdürlüğünde Ç. Oto Şirketi adına işlem
görmüştür.
8. İhbar üzerine gümrük müfettişlerince bu işlemlere yönelik
olarak 2/4/2004 tarihinde bir soruşturma raporu tanzim edilmiştir. Raporda
özetle söz konusu araçların ayrı ayrı 60.500 USD olan fiyatının faturalarda
daha düşük gösterildiği, fark bedellerin ise alıcılar tarafından satıcının
banka hesabına ayrıca yatırılmış olduğu belirtilmiştir. Rapora göre başvurucu,
gerçek dışı ve düşük bedelli faturalar kullanarakverdiği
beyannamelerle gümrük idaresini yanıltmış ve eksik gümrük vergi ve resmi
alınmasına neden olmuştur.
9. Gümrük makamlarınca anılan rapor doğrultusunda suç
duyurusunda bulunulmuştur. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca bu araçlara
-başvuru tarihi ve eklerinden anlaşılamayan bir tarihte- el konulmuş ve
düzenlenen iddianamelerle başvurucu ile T.E.nin resmî
belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmaları istemiyle Bakırköy 1. Ağır Ceza
Mahkemesinde, kaçakçılık suçundan cezalandırılmaları istemiyle de Bakırköy 1.
Asliye Ceza Mahkemesinde iki ayrı kamu davası açılmıştır. Bakırköy 1. Asliye
Ceza Mahkemesi, sanıklar hakkında aynı olaydan dolayı resmî belgede sahtecilik
suçundan Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden bir davanın bulunduğu
gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Bu dava dosyasının gönderildiği
Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme talebi üzerine dava dosyası
Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada birleştirilerek
yargılamaya devam edilmiştir.
10. Mahkeme, yargılama sırasında üç kişiden oluşturulan bir
bilirkişi kuruluna konu hakkında bir teknik rapor düzenlettirmiştir. Bilirkişi
Kurulunun 12/1/2009 tarihli raporunda, söz konusu araçların ithaline ilişkin
olarak Amerikan gümrük makamlarından henüz bir cevap alınamadığına dikkat
çekilmiştir. Bilirkişi Kuruluna göre eşyanın ithal kıymetinin kabul edilmemesi
hâlinde emsal kıymetin nasıl tespit edileceği hususu kanunda düzenlenmiş olup
olayda ise tespite dayalı olmayan bir kanaatle belirtilen sonuca göre idarece
işlem yapılmıştır. Bilirkişiler sonuç olarak sanıkların ve Ç. Oto Şirketinin
fiillerinin 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı mülga Kanun ile yürürlükte olan
21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine
aykırılık teşkil etmediği yönünde görüş bildirmiştir.
11. Mahkeme, Bilirkişi Kurulu raporunu esas alarak 4/12/2009
tarihinde sanıkların kaçakçılık suçundan ayrı ayrı beraatlerine
karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, araçların ihbarda konu edilen kişi ve
şirketlerden alınmadığı, bedellerinin Trakya Serbest Bölge'de faaliyet gösteren
başka bir satıcı şirkete ödendiği belirtilmiştir. Mahkeme, bu şirket ile
yabancı şirketler arasında satış sözleşmesinin muvazaalı olduğuna dair bir
kıymet tespiti olmadığı gibi söz konusu araçların ithali ile ilgili olarak ABD
gümrük makamlarından bir cevap da alınamadığı tespitine yer vermiştir.
Mahkemeye göre bu sebeple araçlar üzerinde tam bir emsal kıymet belirlemesi
yapılmadan tespite dayalı olmayan kanaate göre sonuca varıldığından ötürü
sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine ilişkin cezalandırılmalarını
gerektirir yeterli, kesin, her türlü şüpheden uzak, inandırıcı delil elde
edilememiştir.
12. Anılan karar, katılan gümrük idaresince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi (Daire) 31/10/2013 tarihinde zamanaşımı nedeniyle
hükmü bozarak ortadan kaldırmıştır. Daire ayrıca dava konusu 34 ... 0966 ve 34
... 20 plakalı araçların müsaderesine, müsadere gerçekleştiğinde 34 ... 20
plakalı araç için yatırılan teminatın iadesine, müsadere gerçekleşmediği
takdirde teminatın Hazineye irat kaydına karar vermiştir. Daire, dosya
kapsamına göre ABD Göç ve Gümrük Muhafaza Kurumunun cevap yazısı ile araçların
üreticisi olan firmanın dava konusu araçların beyan edilen kıymetlerinin gerçek
kıymetlerinin altında bulunduğundan dolayı "kaçağa
kaldığını" belirtmiştir. Daire, bu gerekçeyle 5607 sayılı
Kanun'un 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası yollamasıyla 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 54. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince
dava konusu araçların müsaderesi gerektiği sonucuna varmıştır.
13. Kararın kesinleştirme işlemi 4/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
Başvurucu vekili, anılan kararı 22/6/2015 tarihinde Mahkeme Kaleminde tebellüğ
etmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 25/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
15. Başvurucu; zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesine rağmen
ithal edilen otomobillerin müsaderesine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının, müsadereye esas olmak üzere başvurucunun savunmasının alınması için
hükmün bozulması yerine Yargıtay tarafından doğrudan müsadere kararı verilmesi
nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde bireysel başvuruların yapılması gerekmektedir. Anılan
düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin
başlangıcına ilişkin olarak "başvuru
yollarının tüketildiği tarih"ten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir
hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin "nihai kararın
gerekçesinin öğrenilebildiği tarih"
olarak anlaşılması gerekir. Bu öğrenme, somut olayın özelliklerine göre farklı
şekillerde gerçekleşebilir.
17. Bireysel başvuru süresi bakımından "nihai kararın
gerekçesinin tebliği" öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504,
28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak
gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda
nihai kararın gerekçesinin "dosyadan suret alınması" gibi hâllerde
öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini"öğrendiklerini
beyan ettikleri tarih" de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele
alınabilir (İlyas Türedi, B. No:
2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
18. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla
birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir
durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin
olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği
tarihten itibaren başlatılması gerekir (Aydın
Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546,
30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B.
No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
19. Nihai kararın gerekçesinin öğrenilemediği veya nihai kararın
sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde
edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten başlayacağının
belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu olabilecektir.
Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede sürenin başlangıç tarihinin
başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının aşırı
sınırlanmaması hususlarının birlikte dikkate alınması gerekir.
20. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak amacıyla dava ve
başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü vardır.Bu yükümlülük kapsamında
ilk derece mahkemesine fiilen ulaşan nihai kararın gerekçesini öğrenme
konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir. Diğer bir
ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın
bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (Fatma Gökot, B.
No: 2013/5697, 21/4/2016, § 50).
21. Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen kararların
taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme mevzuatta bulunmamaktadır. Ceza
yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece
mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra
özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak
isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri
beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde
ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir.
Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için 6216 sayılı Kanun'da
öngörülen otuz günlük başvuru süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır (A.C. ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1827,25/2/2016, § 30; Fatma Gökot, § 51).
22. Somut olayda Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/12/2009
tarihli kararı, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 31/10/2013 tarihli ilamıyla
onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Yargıtay ilamının en geç kararın Mahkeme
Kalemi tarafından kesinleştirme işlemlerinin yapıldığı 4/2/2014 tarihinde
Mahkemeye ulaştığı görülmüştür. Diğer bir ifadeyle başvurucunun ve müdafiinin nihai kararın içeriğine erişme imkânlarını en
geç 4/2/2014 tarihinde elde
ettikleri anlaşılmıştır.
23. Başvurucu tarafından nihai kararın içeriğine erişme
imkânının elde edildiği 4/2/2014 tarihinden itibaren özen yükümlüğü kapsamında
kararın içeriğinin öğrenildiği kabul edilen üç aylık süre ile otuz günlük
bireysel başvuru süresi sonunda en geç 3/6/2014 tarihine kadar bireysel
başvuruda bulunulması gerekirken başvuru süresi geçtikten sonra 22/6/2015
tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
25/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.