TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET AKYOL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/8066)
|
|
Karar Tarihi: 25/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet AKYOL
|
Vekili
|
:
|
Av. Dursun
ÖZDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, delil tespiti isteğinin yerine getirilmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Sahip olduğu arazide tarımsal üretim yapmakta olan başvurucu,
tarlasını sulamak amacıyla sondaj kuyuları açmışsa da gerçekleşen planlı
kesintiler, düşük voltaj ve son olarak dört gün süreyle elektrik kesintisi
nedeniyle tarlasını sulamayamadığını belirterek
ileride açacağı davada delil teşkil etmek üzere 23/9/2014 tarihinde zararın
tespiti isteminde bulunmuştur. Başvurucu, mahkemece belirlenen harç ve gider
avansından oluşan toplam 1.160,50 TL'yi aynı tarihte mahkeme veznesine
yatırmıştır.
8. Mahkeme 25/9/2014 tarihli tensip tutanağı ile dava konusu
taşınmaz başında 20/10/2014 tarihinde keşif yapılmasına karar vermiş ve ilgili
kurumlara bilirkişi görevlendirilmesi talebiyle müzekkereler düzenlemiştir. Ne
var ki bilirkişi temin edilemediği belirtilerek anılan tarihte keşif icra
edilmemiştir.
9. Mahkemece 13/11/2014 tarihinde yeniden keşif yapılmasına
karar verilmiş ancak bu kez güvenlik nedeniylekeşfin
yapılamadığına dair tutanak düzenlenmiştir.
10. Başvurucu 4/6/2015 tarihli dilekçe ile bu tarihten sonra
delil tespiti yapılmasının mümkün olamayacağını belirterek kullanılmayan gider
avansının iadesi talebinde bulunmuş anılan 1.090 TL'lik avans 5/6/2015
tarihinde başvurucuya iade edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
11. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 400. maddesi şöyledir:
"(1) Taraflardan her biri, görülmekte
olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada
ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi
incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin
yapılmasını talep edebilir.
(2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki
yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen
tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde
zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır."
12. 6100 sayılı Kanun'un ''Delil
tespit talebi ve karar'' kenar başlıklı 402. maddesi şöyledir:
"(1) Delil tespiti talebi dilekçeyle
yapılır. Dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya bilirkişilere
sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla
karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen
kişinin ad, soyad ve adresi yer alır. Tespit
talebinde bulunan, durum ve koşulların imkân vermemesi nedeniyle, aleyhine
tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır.
(2) Mahkeme tarafından belirlenen tespit
giderleri avans olarak ödenmedikçe sonraki işlemler yapılmaz.
(3) Tespit talebi mahkemece haklı bulunursa
karar, dilekçeyle birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. Kararda ayrıca, delil
tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası esnasında karşı
tarafın da hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave soruların bir hafta
içinde bildirilmesi gerektiği belirtilir.''
13. 6100 sayılı Kanun'un
''Tutanak ve diğer belgeler'' kenar başlıklı 405. maddesi şöyledir:
"(1) Delil tespiti dosyası, asıl dava
dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarından her
biri, iddia veya savunmasını ispat için bu tutanak ve raporlara dayanabilir.''
2. Yargıtay Kararları
14. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/2/2010 tarihli ve
E.2010/13-26, K.2010/73 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Delil tespiti isteme de hukuki yarar
bulunmalıdır; şimdiden tespit edilmemesi halinde ilerde kaybolacağı (yok
olacağı) veya gösterilmesi çok güç olacağı tahmin edilen delillerin, önceden
tespit edilmesinde hukuki yarar varlığı kabul edilmektedir.
Delil tespiti tek başına bir dava
olmadığından, aynı kanunun 185. maddesinde sayılan sonuçları doğurmayacağı gibi,
bu talebe karşı üçüncü kişiler müdahale edemez ve karşı dava da açılamaz.''
15. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15/6/2010 tarihli ve
E.2009/11854, K.2010/7219 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Yerel mahkemece, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Yasası'nın 368 ve 369. maddeleri gereğince, şimdiden el konulmaz ve varlığı
saptanmazsa ileride kaybolacağı veya sunulmasında zorluklarla karşılaşılacağı
kuşkusu olan kanıtlar söz konusu olmadığı ve istemin yargılamayı gerektirir
nitelikte olduğunu gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 427/1.
maddesi gereğince, mahkemelerden verilen son (nihai) karara karşı temyiz yoluna
başvurulabilir. Bir dava niteliğinde olmayan kanıtların saptanması isteminin
(delil tespitinin) kabul ya da reddine ilişkin kararlar, yerine getirilmesi
(infazı) gereken son (nihai) kararlar niteliğinde olmadığından temyiz de
edilemezler.''
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili Sözleşme
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının,
medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar
verecek olan,... bir mahkeme tarafından ...
görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme'nin 6.
maddesinin medeni hukuk alanına giren konularda uygulanabilirliği ilk olarak
bir uyuşmazlığın varlığına bağlıdır. İkinci olarak uyuşmazlık en azından
savunulabilir bir şekilde iç hukukta tanınmış olduğu söylenebilecek hak ve
yükümlülükler ile ilgili olmalıdır. Son olarak ise bu hak ve yükümlülükler -her
ne kadar bizzat 6. madde bu hak ve yükümlülüklere Sözleşmeci devletlerin hukuk
sistemi içinde belirli bir anlam atfetmese de- Sözleşme anlamında
"medeni" nitelikte olmalıdır (James
ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 25/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Mısırın hasat dönemi olması nedeniyle sulama
yapılamamasından kaynaklanan zararın tespitinin acil olduğunu iddia eden başvurucu,mahkemenin ilk olarak
talep tarihinden yirmi beş gün sonrasına keşif günü vermesine rağmen bilirkişi
temin edilemediği vesonrasında da güvenliğin
saplanamayacağı gerekçesiyle keşif yapmamasının makul sürede yargılanma hakkını
ve etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir. 3/10/2001 tarihli ve 4709
sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil
yargılanma hakkı" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin
gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye
Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına
alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir.
Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip
olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de
düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu
anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban
[GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 54). Bu itibarla
Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği
belirlenirken Sözleşme'nin "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
22. Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği tüm
hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvenceye almamaktadır.
Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya
ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklar"ın ve bir "suç isnadı"nın
esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı
bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için ya başvurucunun medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya
yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma
hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanı kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
23. Somut olayda suç isnadına bağlı bir yargılamanın mevcut
olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Diğer taraftan yukarıda da
belirtildiği üzere bir kimsenin "medeni hak ve yükümlülükleri"nin
karara bağlanmasıyla ilgili bir yargılama usulünde Sözleşme'nin 6. maddesi
uygulanabilir. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
"medeni" meselelerde uygulanabilmesi için ilk olarak ortada bir
"uyuşmazlığın" bulunması koşulunu aramakta; uyuşmazlığın iç hukukta
tanınmış olduğu söylenebilecek "haklar ve yükümlülükler" ile ilgili
olması, bu haklar ve yükümlülüklerin de Sözleşme'deki
anlamıyla "medeni" olması gerektiğini vurgulamaktadır (bkz. §§
21-22).
24. Başvuru konusu olayda ise başvurucu delil tespiti talebinin
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden
yakınmaktadır. Görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut
ileride açılacak davada ileri sürülecek bir vakıanın tespiti amacıyla yapılan
delil tespiti aşamasında henüz taraflar arasında ilgili hakka yönelik bir
"uyuşmazlık" söz konusu değildir.
25. Dolayısıyla delil tespitine yönelik somut başvuruda adil
yargılanma hakkının konusu olabilecek medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
bir "uyuşmazlığın" mevcut olmadığı anlaşıldığından, başvurucunun
delil tespiti talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasının Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı
sonucuna varılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
25/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.