TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EKSEN BİLİMSEL A.Ş. VE ÖZEL YAPRAK A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1341)
|
|
Karar Tarihi:13/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef EREN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Eksen Bilimsel Ara. Dan.
Özel Eği. Öğr. Turz. Terc. Paz.
|
|
|
İth. İhr. San. ve Tic. A.Ş.
|
|
|
2. Özel Yaprak Eğitim Yayın
Bilgisayar Turizm İnşaat ve
|
|
|
Ticaret A.Ş.
|
Vekili
|
:
|
Av. Talha AKSOY
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, nefret söylemi içerdiği iddia edilen
ifadelerden dolayı yapılan şikâyet üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar
verilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 22/1/2015 tarihinde yapılmıştır. Başvuru,
başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra
Komisyona sunulmuştur.
3. 2015/1341 sayılı başvurunun konu bakımından aynı
nitelikte olması nedeniyle 2015/1342 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve
incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
4. Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
6. Birinci başvurucu, 2005 yılında dershane açmak
suretiyle faaliyetine başlayan ve başvuru tarihinde yedi şubesiyle bu alandaki
faaliyetlerine devam etmekte olan bir anonim şirkettir. İkinci başvurucu da
2005 yılında dershane açmak suretiyle faaliyetine başlayan ve başvuru tarihinde
beş şubesiyle bu alandaki faaliyetlerine devam etmekte olan bir anonim
şirkettir.
7. Başvurucular, o dönem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
olan Recep Tayyip Erdoğan'ın (Başbakan) 4 ve 28 Mart 2014 tarihleri arasında yapılan
mitinglerde kendileri yönünden eleştiri sınırlarını aşan ve nefret söylemi
içeren ifadelerde bulunduğu gerekçesiyle nefret ve ayrımcılık suçları
işlediğini iddia ederek suç duyurusunda bulunmuşlardır. Başvurucuların, nefret
söylemi boyutuna vardığını iddia ettikleri ifadeler bireysel başvuru formunda
şu şekilde belirtilmiştir:
"Bunların okullarına, yurtlarına,
dershanelerine çocuklarınızı göndermeyin, giden çocuklarınız varsa çekip alın,
bunlara söğüşlenmeyin, bunlara paranızı vermeyin, bunlar sülük gibi emdiler
sülük, çocukları anne babaya itaat edemez, etmez hale getirdiler, gece beddua
seansı yaptırıyorlar, bundan sonra bizden bunlara su yok, bunları artık
beslemeyin, Türkiye aleyhine, devlet aleyhine ulusal güvenliğimiz aleyhine
çalışan bu casuslara paranızı kaptırmayın, bunlar okullarda artık ders vermeyi
bıraktılar, şimdi 30 Martla ilgili propaganda yapıyorlar, dershanelerde ders
veren 50 bin kişiden 15-20 binin pedagojik formasyonu bulunmadığı, bunlar
zalimdir, bunların güç kaynaklarını bitireceğiz, yurtlarda, evlerde, ikna
odalarında zulüm yapıldığı, bu darbe girişimini onların burunlarından fitil
fitil getireceğiz ."
8. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 8/10/2014 tarihinde söz
konusu şikâyet hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasına yer olmadığına
karar vermiştir. Kararda, başvurucuların şikâyet ettikleri konuşmaların
Başbakanlık göreviyle ilgili olduğu ve karar tarihinde şikâyet edilen kişinin
Cumhurbaşkanlığı görevini yürütmekte bulunduğu, ilgili mevzuat uyarınca
Başbakan ve Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma yapma yetkisinin ise Türkiye
Büyük Millet Meclisine ait olduğu, ayrıca Cumhurbaşkanı hakkında yalnızca
vatana ihanet suçundan soruşturma yapılabileceği gerekçelerine yer verilmiştir.
9. Başvurucular anılan karara itiraz etmiştir. Ankara 6.
Sulh Ceza Hâkimliği 8/12/2014 tarihinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı
gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Ret kararı 23/12/2014 tarihinde
başvuruculara tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucular 22/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
11. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
12. Başvurucular; Başbakan tarafından sarf edilen bu sözlerin
kendileri yönünden siyasal düşünceleri nedeniyle ayrımcılık içerdiğini, şiddet
çağrısı taşıdığını ve nefret söylemi boyutuna ulaştığını belirtmişlerdir.
Başvurucular ayrıca, kendi bünyelerinde açılan dershanelere kayıt yaptıran kişi
sayısında da bu konuşmalardan sonra düşüş olduğunu ifade etmişlerdir.
Başvurucular söz konusu konuşmalar nedeniyle Anayasa'nın 10., 14., 24. ve 48.
maddelerinde yer alan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu kapsamda başvurucuların şikâyetleri şeref ve itibarın korunması hakkı
bağlamında incelenecektir.
14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre özel hukuk
tüzel kişilerinin sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri öngörülmüştür. Anayasa
Mahkemesinin anılan hüküm doğrultusunda yerleşik hâle gelmiş içtihadına göre
ise yalnızca üyelerinin haklarını etkileyen müdahaleler nedeniyle topluluk
tarafından bireysel başvuruda bulunulamayacağı kabul edilmiştir (Türk
Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği, B. No: 2012/95, 25/12/2012, §§ 20-23).
15. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, bir özel hukuk
tüzel kişisi olan derneğin, ortak amacın gerçekleştirilmesi amacıyla açtığı bir
davada, yargılamaya konu uyuşmazlık özü itibarıyla gerçek kişilere mahsus bir
hakkı ilgilendirse dahi 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (2) numaralı
fıkrası bağlamında yalnızca adil yargılanma hakkının dernek tüzel kişiliğine
ait bir hak olarak değerlendirilebileceğini ve derneğin adil yargılanma hakkı
yönünden mağdur statüsünü kabul etmiştir (Egeçep Derneği ve diğerleri, B.
No: 2015/4453, 3/7/2018, § 26). Yine sendikaların da üyelerinin ortak hak ve
menfaatlerinin korunması amacıyla açtıkları bir davadaki adil yargılanma
hakkının 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (2) numaralı fıkrası bağlamında
sendika tüzel kişiliğine ait bir hak olduğu ve sendikaların anılan hâllerde
adil yargılanma hakkı yönünden mağdur statüsü bulunduğu kabul edilmiştir (Türkiye
Büro Bankacılık ve Sigortacılık Hizmet Kolu Kamu Görevlileri Sendikası, B.
No: 2017/17837, 19/4/2018, § 44).
16. Anayasa Mahkemesi, eş cinsel bireylerin haklarını
korumak amacıyla kurulmuş bir derneğin, doğrudan derneğe yöneltilen ifadelerin
nefret söylemi içerdiği iddiasıyla şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal
edildiği iddiasıyla yaptığı başvuruda da derneğin mağdur statüsünü kabul
etmiştir (Kaos GL Derneği, B. No: 2014/18891, 23/5/2018, § 38).
17. Başvurucuların, özel hukuk hükümlerine göre ticari
faaliyet gösteren şirketler olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda ise Anayasa
Mahkemesinin özel hukuk tüzel kişilerinin sadece tüzel kişiliğe ait haklarının
ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabileceklerine dair yerleşik
içtihadından ayrılmasını gerektirecek istisnai bir durum bulunmadığı
değerlendirilmektedir. Bu bağlamda ticari faaliyet gösteren şirketler olan
başvurucuların, Başbakan tarafından sarf edilen sözler nedeniyle şeref ve
itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden mağdur statülerinin
bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin BAŞVURUCULAR ÜZERİNDE
BIRAKILMASINA 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.