logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sait Özdemir [1.B.], B. No: 2015/39, 11/10/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SAİT ÖZDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/39)

 

Karar Tarihi: 11/10/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan y.

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Sait ÖZDEMİR

Vekili

:

Av. Arif Ali CANGI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nden sonra kamu görevlileri tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen işkence ve kötü muamele hakkında başlatılan soruşturma sonucunda zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu 9/10/1980 tarihinde öğretmenlik yaptığı okula gelen askerler tarafından gözaltına alındığını, bu tarihten itibaren 3 yıl 1 ay boyunca çeşitli işkence ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığını belirterek 29/3/2012 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle Anayasa'nın geçici 15. maddesinin yürürlükten kaldırılması üzerine anılan olaylarla ilgili olarak şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.

7. Fatsa Cumhuriyet Başsavcılığınca jandarma görevlileri ve polis memurları ile başvurucunun ismini bildirdiği S. adlı kişi hakkında yürütülen soruşturma neticesinde 4/7/2014 tarihinde, suç tarihinde Fatsa ilçesinde çalışan S... isminde bir polis memuru tespit edilemediği, suç tarihinin 1980 yılı olup suçun şüphelilerin daha lehine olan 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 243. ve 102/3. maddelerine göre on yıl olan zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu, keyfî muamelede bulunan ve işkence yapan kamu görevlilerinin eylemlerinin Anayasa'nın geçici 15. maddesi kapsamında olmadığı, müştekilerin zamanaşımı süresinde bu suçlar nedeni ile müracatta bulunabilecekleri ancak müracatta bulunmadıkları, zamanaşımını kesen ya da durduran başka bir neden de bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

8. Başvurucunun itirazı ise Ünye Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret kararının gerekçesi şöyledir:

"T.C. Anayasasının 38. maddesinin 1. fıkrasında, ''kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suç işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez'' denildikten sonra 2. fıkrada, ''suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır'' denmekle suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve zamanaşımı süresi yönünden aleyhe sonuç doğuran yasanın uygulanamayacağı kabul edilmiştir.

Dava zamanaşımı, sonuçları itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olup Anayasa'nın 38, TCK.nun 2 ve “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki 7. maddeleri uyarınca, suç tarihinden sonra lehe yapılan yasal değişiklikten şüpheli yararlanacak, aleyhe olan değişiklikler ise uygulanmayacaktır. Diğer bir anlatımla, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren yasayla zamanaşımı süresi şüpheli aleyhine yeniden düzenlenmişse aleyhe sonuç doğuran yeni yasa değil, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan yasa tatbik olunacaktır. Yargıtay'ın süreklilik gösteren uygulamaları bu doğrultudadır.

Somut olayda; şüphelilere yüklenen işkence suçu, olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun 243. maddesinde düzenlenmiş olup zamanaşımına ilişkin bir hüküm içermemektedir. Dava zamanaşımı yasanın 102 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun 94. maddesinde yazılı işkence suçunda, yasanın kabul edildiği ilk şeklinde zamanaşımına ilişkin bir hüküm bulunmadığı halde 11.04.2013 gün, 6459 sayılı Yasanın 9. maddesi ile 94. maddeye eklenen 6. fıkrada ''Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez'' hükmü kabul edilmiştir. Dava zamanaşımının uygulanmayacağını kabul etmesi nedeniyle aleyhe olan bu hüküm, yürürlüğe girdiği tarihten sonra işlenen suçlarda uygulanacak, geçmişe etkili olmayacaktır.

Bu itibarla incelenen dosyada, işkence suçunun işlendiği iddia olunan 20 Kasım-30 Aralık 1980, 1-2 Ocak 1981 tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun, 4449 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmadan önce 243. maddesinde suçun yaptırımı ''5 seneye kadar hapis ve ömür boyu veya süreli memuriyetten yoksun kalma'' cezası iken olaydan sonra 26.08.1999 tarih ve 4449 sayılı Yasanın 1. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu hapis cezasının (5252 sayılı Yasanın 6. maddesi ile ağır hapis cezası hapis cezasına dönüştürülmüştür.) yukarı sınırı 8 yıl olarak kabul edilmiştir.

01.06.2005 günü yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun 94 maddesiyle, işkence suçunu işleyenlere 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Yasal değişiklikler gözetildiğinde, hükmolunacak cezaların yukarı sınırları ve zamanaşımı süresi itibariyle en lehe olan hüküm; suç tarihinde yürürlükte bulunan ve en fazla 5 yıl hapis cezasını öngören 765 sayılı TCK.nun 243/1. maddesi olup, aynı Yasanın 102/4 maddesinde öngörülen asli 5 yıllık, hukuki kesinti halinde 104/2 maddesi olağanüstü dava zamanaşımına tabidir.

Öte yandan zamanaşımının durması ve kesilmesi sebepleri 765 sayılı Kanunun 105 ila 107. maddelerinde sayılmıştır. Söz konusu sebepler sınırlı sayı ilkesine tabi olup maddede öngörülmeyen bir sebeple zamanaşımının durması veya kesilmesi mümkün olmayacaktır. Yorum veya kıyas yoluyla da zamanaşımını durduran veya kesen sebeplerin yaratılması mümkün değildir. 1982 Anayasası'nın geçici 15. maddesinde yer alan hükmün de hukuki düzenlemeler karşısında zamanaşımını durduran veya kesen bir sebep olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, şüphelilerin üzerine atılı işkence suçu tarihinden, inceleme tarihine kadar asli dava zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmakla kovuşturma olanağı bulunmadığından yerinde görülmeyen itirazın reddine karar vermek gerekmiş[tir]."

9. İtirazın reddi kararı başvurucuya 8/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 5/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

10. 7/5/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile yürürlükten kaldırılan Anayasa'nın geçici 15. maddesi şöyledir:

“12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.

Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır. ”

11. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

"Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır."

12.765 sayılı mülga Kanun’un 102. ve 104. maddeleri şöyledir:

 “Madde 102 -Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku amme davası:

1 - Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,

2 - Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,

3 - Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,

4 - Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,

5 - Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,

6 - Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesile ortadan kalkar.

Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru zamanı yoktur.

Madde 104 - Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkumiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.

Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müdetini 102 nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesi ile baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.”

13. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 11/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu; 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nden sonra kamu görevlileri tarafından işkence ve insanlık dışı muamele gördüğü iddiasıyla yaptığı şikâyete ilişkin etkili soruşturma yapılmaksızın zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, Anayasa'nın geçici 15. maddesi nedeniyle daha önce şikâyetçi olmadığını, ayrıca insanlığa karşı suçlardan olan işkence suçu için zamanaşımı hükümlerinin uygulanmaması gerektiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağı ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu şikâyetin özünün 12 Eylül 1980 Dönemi'nde gerçekleşen işkence ve kötü muamele eylemlerine ilişkin olduğundan iddiaların tamamının işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Öte yandan başvuruda Anayasa Mahkemesinin başvurucunun ileri sürdüğü işkence ve kötü muamele iddialarının esasına yönelik bir sonuca varmasını sağlayacak yeterli veri bulunmadığı anlaşıldığından Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğü ile sınırlı olarak incelenecektir.

17. Somut olayda başvurucu, işkence gördüğünü belirttiği tarih üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçtikten sonra ilk kez 2012 yılında resmî makamlara başvuruda bulunmuştur.

18. Anayasa Mahkemesi benzer nitelikte bir başvuruda, Anayasa'nın geçici 15. maddesinin 12 Eylül 1980 Dönemi'nde oluşturulan hükûmetler ile Meclisin karar ve tasarruflarını yerine getiren kişi ve organları güvence altına aldığına, kamu görevlilerinin işledikleri kişisel suçlar ve hukuka aykırı fiiller bakımından koruma sağlamadığına karar vermiştir (Zeycan Yedigöl [GK], B. No: 2013/1566, 10/12/2015, § 41).

19. 7/5/2010 tarihinde 5982 sayılı Kanun'la yapılan Anayasa değişikliği ile geçici 15. maddenin yürürlükten kaldırılmasından sonra resmî makamlara yapılan başvuruların kamu görevlilerinin cezai sorumlulukları bakımından dava zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle sonuçsuz kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla 12 Eylül 1980 Dönemi'nde meydana geldiği ileri sürülen işkence iddialarıyla ilgili olarak idari ve yargısal makamlarca bir değerlendirme yapılmamasının temelinde olayların üzerinden otuz yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasının yer aldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma da zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlanmıştır.

20. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle ve süresinde idari ve yargısal makamlar önünde ileri sürülmesi, bu konuda sahip olunan bilgi ve kanıtların zamanında bu makamlara sunulması, aynı zamanda bu süreçte dava veya başvurunun takibi için gerekli özenin gösterilmiş olması gerekir.

21. Başvurucunun anılan otuz bir yıllık süre zarfında araştırma yapılması mümkün olan bir dönemde kanuni bir engel bulunmamasına rağmen işkence iddialarını resmî makamlar önüne taşımamış olmasından devletin sorumlu tutulması, dolayısıyla işkence ve kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir.

22. Başvurucu ayrıca işkence suçunda zamanaşımı hükümlerinin uygulanmaması gerektiğini ileri sürmüştür.

23. Başvurucunun ileri sürdüğü husus ulusal ve uluslararası boyutta da kabul görmektedir. Nitekim 5237 sayılı Kanun'un 94. maddesine 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle eklenen altıncı fıkra ile işkence suçunda zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Anılan tarihten sonra işlenecek suçlar için zamanaşımı hükümlerinin uygulanması söz konusu olmayacaktır.

24. Dava zamanaşımı, sonuçları itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkindir. Ceza hukukunun genel ilkeleri gereği suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunmayan, daha sonra yürürlüğe giren maddi ceza hukukuna ilişkin kanun hükümleri, şüpheli ya da sanık lehine bir düzenleme içermedikçe geçmişe etkili olarak uygulanamaz.

25. Somut olayda, Cumhuriyet Başsavcılığı ve itirazı değerlendiren Ünye Sulh Ceza Hâkimliği tarafından da ceza hukukunun genel prensipleri gözönüne alınarak suç tarihindeki zamanaşımı hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerince yapılan bu yorumun Anayasa'nın 17. maddesinde koruma altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı kapsamındaki etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal edip etmediğini değerlendirmektir.

26. Anayasa'nın 38. maddesinde, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağı, suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemeyeceği, suç ve ceza zamanaşımı konusunda da anılan hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.

27. Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi çerçevesinde Anayasa kurallarının bir arada,birbiriyle uyumlu bir şekilde yorumlanması zorunludur. Bu kapsamda zamanaşımı düzenlemesinin geriye yürümezliğine ilişkin uygulamanın işkence ve kötü muamele yasağını ihlal edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

28. Etkili soruşturma yükümlülüğünün temel amacı, caydırıcılık ve suç işlenmesinin önlenmesini sağlamak ile sorumlulara fiilleriyle orantılı cezalar verilmesidir. 2013 yılında 5237 sayılı Kanun'un 94. maddesindeki değişiklikle anılan suç için zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağının açıkça düzenlenmiş olması karşısında, somut olayda suç tarihindeki zamanaşımı hükümlerinin uygulanmasının, etkili soruşturma ilkesinin caydırıcılık ve suç işlenmesinin önlenmesi amacını zedelemediği anlaşılmaktadır.

29. Caydırıcılık ve suç işlenmesinin önlenmesi yönünden sorun doğurmamakla birlikte somut olayda zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle cezasızlık sonucu doğduğu söylenebilir. Somut olayda başvurucunun zamanaşımı süresinin dolmasından önce şikâyette bulunması yönünde hukuki bir engel bulunmadığı, fiilî bir engel bulunduğuna ilişkin herhangi bir iddia da ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda cezasızlık sonucu doğmasında kamu makamlarının bir ihmali ya da kusurundan çok başvurucunun suçun henüz dava edilebilir olduğu dönemde şikâyette bulunmamış olmasının etkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

30. Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde somut olayda, işkence suçunda zamanaşımı hükümlerini kaldıran düzenlemenin geçmişte işlenen suçlar yönünden uygulanmaması nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde koruma altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği söylenemez.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Sait Özdemir [1.B.], B. No: 2015/39, 11/10/2018, § …)
   
Başvuru Adı SAİT ÖZDEMİR
Başvuru No 2015/39
Başvuru Tarihi 5/1/2015
Karar Tarihi 11/10/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi nden sonra kamu görevlileri tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen işkence ve kötü muamele hakkında başlatılan soruşturma sonucunda zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Anayasa 2709 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası geçici 15
38
Kanun 5982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 24
765 Türk Ceza Kanunu 102
104
5237 Türk Ceza Kanunu 7
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi