İKİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Engin
YILDIRIM
Üyeler : Recep
KÖMÜRCÜ
Muammer
TOPAL
M.
Emin KUZ
Yıldız
SEFERİNOĞLU
Raportör : Hüseyin
MECEK
Başvurucu : Süleyman
SAVAT
Vekili : Av.
Halil İlker ÇELİK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gözaltına alınırken takılan kelepçe yüzünden
yaralanma ve şeker hastalığının belirtilmesine rağmen kahvaltının gecikmeli
olarak verilmesi nedenleriyle yapılan şikâyetin kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla
sonuçlanmasının kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgilere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 10-11 Temmuz 2010 tarihlerinde yapılan Kamu Personeli
Seçme Sınavı'nda (KPSS) suç işlemek amacıyla örgüt kurma, resmî belgede
sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
(Savcılık) soruşturma başlatmıştır. Aynı soruşturmada şüpheli olarak yer alan
başvurucunun yakalanması için 23/3/2015 tarihinde saat 06.00’da evine operasyon
yapılmıştır.
10. 23/3/2015 tarihinde saat 20.45’te düzenlenen Yakalama
Tutanağındaki bilgilere göre başvurucu 20.15’te avukatlarıyla birlikte emniyet
müdürlüğüne giderek kendiliğinden teslim olmuştur.
11. 24/3/2015 tarihinde başvurucuyla görüşmeye gelen
avukatları başvurucunun elinde kesiğe benzer bir yara görmeleri üzerine saat
18.10’da tutanak düzenlemişlerdir. Bu tutanakta şu bilgiler bulunmaktadır:
Başvurucu akşam iki kez rapor için hastaneye götürülmüş, ikinci kez giderken
kendisine kelepçe takılmış, neden kelepçe takıldığını sorduğunda ise polisler,
bunun komiserin talimatı olduğu cevabını vermiştir. Başvurucu, şeker hastası
olduğunu söylediği hâlde kahvaltısının iki saat geç verildiğini, şahsi
ihtiyaçları için talepte bulunduğunda kötü muameleye tabi tutulduğunu ifade
etmiştir.
12. Başvurucu hakkında;
i. Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet
Hastanesince 23/3/2015 tarihinde saat 20.20 ve 22.30’da düzenlenen raporlarda
darp ve cebir izi bulunmadığı kayıtlıdır.
ii. Ankara Meslek Hastalıkları
Hastanesince 24/3/2015 tarihinde saat 22.22’de düzenlenen rapora göre
başvurucunun sağ el baş parmak sırtında 3-4 cm'lik yara mevcuttur. Raporda,
başvurucunun kelepçeden dolayı yaralandığını doktora ifade ettiği
belirtilmiştir.
13. Başvurucu vekili 15/5/2015 tarihinde Savcılığa yazdığı
dilekçeyle, görevliler hakkında işkence ve görevi kötüye kullanmaktan suç
ihbarında bulunmuştur.
14. Savcılık, Yakalama Tutanağında adı geçen şüpheli üç
polis memuru hakkında soruşturma yapmıştır. Polis memurları; başvurucunun kendi
rızasıyla teslim olması üzerine tutanak düzenlediklerini, hastaneye götürürken
kelepçe takmadıklarını, ancak bir süre sonra ikinci kez tüm şüphelilerin tekrar
hastaneye götürülüp haklarında yeniden doktor raporu alındığını, ikinci işlemde
yer almadıklarını söylemişlerdir. Şüpheliler ayrıca başvurucunun kahvaltısının
geç verildiği iddiasının gerçek olmadığını, avukatlarının da başvurucuya
yiyecek getirdiklerini, bu konuda tutanakların bulunduğunu, suçlamaların
örgütsel bir tavrın ürünü olduğunu belirtmişlerdir.
15. Başvurucunun iddialarıyla ilgili olarak Savcılık
28/8/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili
kısımları şöyledir:
“…
Bu
düzenlemeler karşısında somut olay değerlendirildiğinde, Cumhuriyet Savcısı
tarafından gözaltına alınma talimatı verilen Süleyman Savat'ın, kendiliğinden
emniyete gelip teslim olması durumunda da yapılan işlemin yakalama işlemi
olduğu, yakalama işlemine ilişkin yasada ve yönetmelikte öngörülen gerekli
tutanakların düzenlendiği, gerekli doktor raporlarının alındığı, Süleyman
Savat'ın 23/03/2015 tarihinde saat 20:25 - 20:30 arasında, 24/03/2015 tarihinde
saat 17:50-18:10 ile saat 21:20-21:40 arasında müdafileriyle görüştürüldüğü,
25/03/2015 tarihinde suç işlemek amacıyla örgüt kurmak/yönetmek, belgede
sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından müdafii katılımıyla şüpheli
olarak ifadesinin alındığı, yakalama, gözaltına alma ve ifade alma işlemlerinde
ilgili yasa ve yönetmeliğe herhangi bir aykırılık bulunmadığı;
Yakalanan
kişiye kelepçe takılmasıyla ilgili yasal düzenlemeler şu şekildedir:
5271
sayılı CMK 93/1. maddesi "Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir
yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat
ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin
varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir."
…
Bu
düzenlemeler karşısında somut olay değerlendirildiğinde, müşteki Süleyman
Savat'ın, hakkında hangi suç ya da suçlardan dolayı soruşturma yapıldığını
bilmeden polis tarafından arandığını öğrenmesi üzerine kendiliğinden Emniyete
müracaat ettiği, Cumhuriyet savcısının gözaltına alınmasına ilişkin talimatı
üzerine hakkında yakalama işlemi yapıldığı, bu aşamada kendisine isnat edilen
suçun belirtildiği, şahsın operasyon kapsamında yakalanan diğer şüpheliler ile
birlikte doktor raporu alınmak üzere kelepçe takılarak hastaneye
götürülmesinde, yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde müşteki Süleyman
Savat'ın kendisine isnat edilen bu suçlamaya ve şahsın kalabalık bir şüpheli
grubu ile birlikte hastaneye götürülmesi aşamasında koluna kelepçe takılmasının
hukuka uygun olduğu ve bu eylemin herhangi bir suç oluşturmadığı, müşteki
Süleyman Savat'ın sağ el baş parmağındaki yaralanmanın kelepçe takılmasından
meydana geldiğine ilişkin müştekinin beyanı dışında başka bir delil
bulunmadığı, ayrıca Süleyman Savat'ın sağ el başparmağındaki yaralanma kelepçe
takılmasından meydana gelmiş olsa bile bu yaralanmaya görevli polis
memurlarının kasten ya da taksirli hareketleriyle sebebiyet verdiklerine dair
de müştekinin beyanı dışında başka bir delil bulunmadığı anlaşıldığından,
Belirtilen
bu nedenlerden dolayı KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA;
…
2-Müştekinin,
gözaltında bulunduğu süre zarfında işkenceye maruz kaldığı iddiası
değerlendirildiğinde;
Görevli
polis memurları tarafından 25/03/2015 tarihinde saat 11:30'da düzenlenen
tutanakta "gözaltında bulunan Süleyman Savat'ın kahvaltıda gelen yağ, bal
ve reçeli şeker hastalığı olduğundan dolayı yiyemeyeceğini beyan etmesi
üzerine, kendisine yumurta, peynir türü kahvaltı verildiğinin"
belirtilmesi,
Yine
25/03/2015 tarihli tutanakta "gözaltında bulunan Süleyman Savat'ın
tabldota kendisine verilen yemeği mevcut hastalığı nedeniyle yiyemeyeceğini
belirtmesi üzerine kendisine avukatı tarafından getirilen pişirilmiş tavuk,
yeşil salata ve ayrandan oluşan menünün verildiğinin" belirtilmesi,
Müştekinin
23/03/2015 tarihinde saat 20:45'de yakalanmış olması, müştekinin soruşturma
nedeniyle yakalandıktan sonra değişik zamanlarla müdafiileriyle görüşmesinin
sağlanmış olmasına rağmen bu hususta görevli polislere zamanında herhangi bir
bilgi vermemesi, görevli polislerin müştekinin rahatsızlığını öğrenmeleri
üzerine kendisine rahatsızlığına uygun diyet yemekleri vermeleri birlikte
değerlendirildiğinde, müştekinin Emniyet Müdürlüğünde gözaltında bulunduğu süre
zarfında kötü muameleye tabi tutulduğuna ya da işkenceye maruz kaldığına ilişkin
kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak nitelikte ve yeterlilikte
delil elde edilemediğinden müsnet suçtan dolayı KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER
OLMADIĞINA... [karar verilmiştir.]"
16. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Ankara 5. Sulh
Ceza Hâkimliğince 15/10/2015 tarihinde reddedilmiştir.
17. 28/10/2015 tarihinde ret kararını öğrendiğini belirten
başvurucu 26/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 93. maddesi şöyledir:
“Yakalanan
veya tutuklanan kişilerin nakli
Madde
93- (1) Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen
kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden
bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı
hâllerinde kelepçe takılabilir.”
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
295. maddesi şöyledir:
“Muhafızın
görevini kötüye kullanması
Madde
295 - (1) Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile
görevli kişilerin, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmeleri halinde,
görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2)
Muhafaza veya nakli ile görevli olan kimse, görevinin gereklerine aykırı olarak
gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bulunduğu yerden geçici bir süreyle
uzaklaşmasına izin verirse; altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3)
Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün bu fırsattan yararlanarak kaçması
halinde, kaçmaya kasten imkan sağlama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 4/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; kendi rızasıyla teslim olduğunu, ancak
hastaneye götürülürken koluna takılan kelepçeden polisin çekiştirmesi nedeniyle
yaralandığını, şeker hastası olduğunu söylemesine karşın kahvaltısının iki saat
geç verildiğini, şahsi ihtiyaçlarının giderilmesi talebinin kötü muameleye maruz
kalmasıyla sonuçlandığını belirterek kötü muamele yasağı ile adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde olaylar anlatılmış, konuya ilişkin
olarak özetlenen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi içtihatları
doğrultusunda karar verilmesi gerektiği bildirilmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası kötü muamele yasağının
usul yükümlülüğü kapsamında kaldığından bu husus ayrıca ele alınmamıştır.
24. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin
birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da
kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle
bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi
Demir ve diğerleri, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 80).
25. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal açıdan zarar görmelerine neden
olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı
gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 81).
26. Bununla birlikte bir muamelenin Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık
derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her
olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate
alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve
ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23). Değerlendirmeye alınacak bu
unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir. Ayrıca
kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği bağlamda meydana gelip
gelmediğinin tespiti de dikkate alınması gereken diğer faktörlerdir (Cezmi
Demir ve diğerleri, § 83).
27. AİHM kararlarında; bir kişinin sağlıklı hâldeyken
gözaltına alındığı ancak salıverildiği zaman vücudunda yaralanma tespit
edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir
açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları
sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğu, özellikle ilgili iddiaların doktor
raporları ile doğrulandığı hâllerde Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında açık
sorunların ortaya çıkacağı ifade edilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, §
94).
28. Somut olayda başvurucunun iddiaları iki eksende
yoğunlaşmıştır. Bunlardan ilki doktor raporu aldırılmak üzere hastaneye
götürülürken koluna kelepçe takılmasıdır. Diğeri ise şeker hastası olduğunu
yetkililere bildirmesine rağmen nezarette kahvaltısının iki saat geç verilmesi
ve diğer ihtiyaçlarının giderilmesi için başvurduğunda kötü muameleye maruz
kalmasıdır.
29. Öncelikle başvurucunun koluna takılan kelepçe
nedeniyle sağ el başparmağında 3-4 cm'lik yaranın oluştuğu iddiası ele
alınacaktır.
30. 2010 yılı KPSS'de örgütlü bir şekilde işlendiği öne
sürülen resmî belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma kapsamında başvurucunun gözaltına
alınması için evine gidilmiştir. Başvurucu, evinde bulunamamış, ancak
arandığını öğrenince aynı gün avukatlarıyla birlikte emniyet müdürlüğüne
giderek teslim olmuştur.
31. Bu şekilde gözaltına alınan başvurucunun gözaltına
alınmadan önce Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinde saat 20.20’de adli
muayenesi yaptırılmıştır. Bu muayenede başvurucuda herhangi bir darp ve cebir
izinin bulunmadığı bildirilmiştir. Aynı soruşturma kapsamında başka
şüphelilerin de nezarethaneye gelmesi üzerine bu kez tüm şüpheliler adli
muayeneden geçirilmek üzere saat 22.30’da aynı Hastaneye götürülmüştür.
Başvurucunun iki saat sonra neden tekrar adli muayeneden geçirilmek istendiği
konusunda dosyada da başvuru formunda da bir açıklama bulunmamaktadır.
Başvurucu ikinci kez hastaneye götürüldüğü sırada kendisine kelepçe takıldığını
söylemiştir.
32. Bu ikinci muayenede de başvurucuda darp ve cebir izi
bulunmadığı bildirilmiştir. Bir gün sonra nezarethaneye gelen avukatları
başvurucunun elindeki yarayı fark etmiş, nedenini sorduklarında başvurucu,
ikinci kez hastaneye götürüldüğü sırada koluna takılan kelepçeden polislerin
çekiştirmesi yüzünden yaralandığını açıklamıştır. Bu açıklama üzerine
avukatları tutanak düzenlemiştir. 24/3/2015 tarihinde saat 22.22’de Ankara
Meslek Hastalıkları Hastanesince düzenlenen raporda başvurucunun sağ el baş
parmak sırtında 3-4 cm'lik yara olduğu belirtilmiştir. Başvurucu, muayene eden
hekime yaranın nedeninin koluna takılan kelepçe olduğunu ifade etmiştir.
33. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda; başvurucu
her ne kadar kendi isteğiyle teslim olmuş ise de teslim olurken hangi suçtan
arandığını bilmediği, örgütlü biçimde, topluca işlenen suçtan dolayı birçok
şüpheliyle hastaneye götürüldüğü sırada kaçma tehlikesinin bulunduğu,
başvurucudaki yaranın kolluğun kasıtlı bir davranışı neticesinde oluştuğunu
ortaya koyan bir verinin olmadığı değerlendirmesi yapılmıştır. Öte yandan
başvurucu, kelepçe takılması sırasında ve hastaneye getirilip götürülürken
kolluğun insan onurunu zedeleyecek şekilde davranışına maruz kaldığını ileri
sürmemiş; üçüncü kişilerin görmesini sağlamak kastıyla aleni olarak teşhir
edildiği iddiasında bulunmamıştır.
34. Başvurucunun diğer iddiası şeker hastalığına rağmen
kahvaltısının iki saat geç verildiği ve bazı şahsi ihtiyaçlarının giderilmesi
talebinin kötü muameleye maruz kalmasıyla neticelendiği hakkındadır.
Başvurucunun bu iddiasının gerçeği yansıtmadığı kovuşturmaya yer olmadığına
dair kararda yer verilen tutanaklarla ortaya konulmuştur. UYAP'ta başvurucunun
kendisine verilen tabldot yemeği hastalığı nedeniyle kabul etmemesi üzerine
avukatının başvurucuya tavuk, yeşil salata ve ayran verdiğini gösteren tutanak
bulunmaktadır. İkinci bir tutanakta da başvurucunun yağ, bal ve reçeli
hastalığından dolayı kabul etmediğinden gözaltındayken kendisine peynir, yumurta
ve süt verildiği yazılıdır. Başvurucu bu tutanağı başvuru formuna eklememiştir.
Ancak kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen tutanaklara ve
değerlendirmeye karşı başvurucunun bir itirazı bulunmamaktadır.
35. Kötü muamele konusundaki iddialar, uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her
türlü şüpheden uzak, makul kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir
kanıt, yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen
birtakım karinelerden de oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar toplanırken
tarafların takındıkları tutumlar dikkate alınmalıdır. Ancak bu uygun koşulların
tespiti hâlinde bir kötü muamelenin varlığından bahsedilebilir (C.D., B.
No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
36. Yukarıdaki açıklamalar da dikkate alındığında
başvurucunun kahvaltısının kötü muamele amacıyla geç verildiğini kanıtlayacak
herhangi bir unsur bulunmamaktadır.
37. Anayasa Mahkemesinin soruşturma ve kovuşturma
makamları tarafından verilen kararları maddi vakıa yönünden inceleyerek bu
mercilerin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendisininkini ikame etme
görevinin bulunmamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96). İlk derece
yargı mercilerinin ulaştıkları sonuçlar Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen
normal şartlar altında bu mercilerin maddi olaylara ilişkin tespitlerinden
ayrılmak için gerekli olan kuvvetli bir neden gösterilmelidir. Somut olayda
Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararındaki sonucun makul olmadığı
söylenemeyecektir.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 4/7/2019
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.