TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZİYA GÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/13566)
|
|
Karar Tarihi:12/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
Ziya GÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail
KAYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılma
işleminin iptali istemiyle açılan davanın hatalı değerlendirme sonucu
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1966 doğumlu olup yurt dışında çalışması sebebiyle
ilgili mevzuat hükümleri kapsamında dövizle askerlik hizmeti düzenlemesinden
yararlanmak istemiştir. Başvurucunun 5/5/2000 tarihinde dövizle askerlik
bedelini peşin ödeyerek yaptığı bu yöndeki başvurusu Millî Savunma Bakanlığı
(MSB) tarafından kabul edilmiştir. 3/7/2000 ile 3/8/2000 tarihleri arasında
Burdur 58. Topçu Er Eğitim Tugay Komutanlığı emrinde temel askerlik eğitimine
tabi tutulan başvurucu 3/8/2000 tarihi itibarıyla terhis edilmiştir.
7. Kesin terhis işleminin onay aşamasında Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankası (TCMB) başvurucunundövizle askerlik
bedeli adı altında 5/5/2000 tarihinde yatırdığı tutarı aynı gün geri çektiğinin
tespit edildiğini 16/7/2002 tarihli yazı ile MSB'ye bildirmiştir.
8. Of Askerlik Şubesi (Askerlik Şubesi) başvurucunun
İngiltere'de bulunan adresine (yurt dışı adresi) 27/8/2002 tarihli bir yazı
göndermiştir. Söz konusu yazıda; dövizle askerlik hizmetinden yararlanabilmek
için 5/5/2000 tarihinde yatırdığı tutarın TCMB hesabına aktarılmadığının tespit
edildiği, kesin terhis çizelgesinin onaylanabilmesi için muhabir bankayla
temasa geçerek söz konusu meblağın TCMB hesabına aktarılması işlemini
sonuçlandırması gerektiği hususu başvurucuya bildirilmiştir.
9. Yapılan bu bildirime rağmen başvurucuya ait dövizle askerlik
bedelinin TCMB hesabına aktarılmaması üzerine Askerlik Şubesi 5/5/2005 tarihinde
Londra Başkonsolosluğuna (Başkonsolosluk) bir yazı göndermiştir. Söz konusu
yazıda; dövizle askerlik bedelinin otuz sekiz yaş sonuna kadar tamamlanmamış
olması nedeniyle üç ay içindeyurda dönmesi gerektiği,
aksi hâlde Türk vatandaşlığının kaybettirileceği hususlarının başvurucuya
tebliğ edilmesi istenmiştir.
10. Başkonsolosluk 17/6/2005 tarihli cevap yazısında dövizle
askerlik bedelinin ödendiğine dair dekontun gönderildiğini belirtmiştir. Bunun
üzerine Askerlik Şubesi 8/7/2005 tarihinde Başkonsolosluğa hitaben;
başvurucunun bankaya yatırdığı bedeli aynı gün geri çektiğinin tespit
edildiğinden bahisle konu hakkında başvurucu ile görüşme yapılması talebini
içeren yeni bir yazı göndermiştir.
11. Askerlik Şubesi başvurucunun yurt dışı adresine gönderdiği
17/8/2005 tarihli yazı ile başvurucuya 7/1/2006 tarihine kadar dövizle askerlik
bedelini yatırması gerektiği, aksi hâlde dövizle askerlik hizmeti kapsamından
çıkartılacağı ihtarında bulunmuştur.
12. Başvurucu, yapılan ihtarlara rağmen otuz sekiz yaşını
tamamladığı yılın sonuna kadar döviz ödemesini yapmadığı gerekçesiyle 16/5/2006
tarihinde dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılmıştır.
13. Askerlik Şubesi 2006 ile 2008 yılları arasındaki muhtelif
tarihli yazılarıyla Başkonsolosluktan, dövizle askerlik hizmeti kapsamından
çıkartıldığının başvurucuya tebliğ edilmesini istemiştir. Başkonsolosluk
15/1/2008 tarihli yazısı ile başvurucunun yapılan çağrılara icabet etmediğinden
tebligatın gerçekleştirilemediğini Askerlik Şubesine bildirmiştir. Aynı
mahiyetteki yazışmalar 2011 yılına kadar devam etmiş, nihayetinde 24/11/2011
tarihinde Başkonsolosluk, dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartıldığına
dair işlemi başvurucuya tebliğ etmiştir.
14. Başvurucu, dövizle askerlik hizmeti kapsamından
çıkartılmasına ilişkin idari işlemin iptali istemiyle 8/4/2014 tarihinde Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır.
15. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 30/12/2014 tarihinde verdiği
kararla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, kesin terhis işleminin onay
sürecinde dövizle askerlik bedelinin TCMB'nin özel döviz hesabına
aktarılmadığının tespit edilmesi üzerine söz konusu eksikliğin tamamlanması
için başvurucunun yurt içi ve yurt dışı adreslerine müteaddit defalar tebligat
yapıldığının anlaşıldığı belirtilmiştir. İlgili mevzuat hükümleri uyarınca
paranın özel döviz hesabına aktarılmasının sağlanmasından yükümlülerin sorumlu
olduğunun hatırlatıldığı kararda, yapılan tüm bildirimlere rağmen başvurucunun
eksikliği tamamlama ya da yatırdığını iddia ettiği paranın akıbetini araştırma
yönünde bir tutum sergilemediğine, hukuki süreç başlatmadığına dikkat
çekilmiştir. Kararda, yatırdığı parayı aynı gün geri çektiğinin TCMB tarafından
tespit edilmesi karşısında başvurucunun idareyi aldatıcı tutum ve davranış
sergilediği değerlendirmesine yer verilerek bu sebeple idari istikrar ilkesinin
somut olayda uygulanabilirliğinin bulunmadığı ifade edilmiş; netice itibarıyla
dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu tespitinde bulunulmuştur.
16. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Mahkemenin 17/6/2015
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
17. Nihai karar 2/7/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 31/7/2015tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu'nun ek 1.
maddesinin ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak
üzere yaptıkları başvuruları kabul edilen yükümlülerden,...
ödemeleri gereken yabancı ülke parasını yönetmelikte belirtilen sürelere uygun
ödemeyenler, ... Millî Savunma Bakanlığı tarafından dövizle askerlik hizmeti
kapsamından çıkartılarak durumlarına uygun askerlik işlemine tâbi
tutulurlar."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının,
medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar
verecek olan,... bir mahkeme tarafından ...
görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme'nin 6.
maddesinin medeni hukuk alanına giren konularda uygulanabilirliği ilk olarak
bir uyuşmazlığın varlığına bağlıdır. İkinci olarak uyuşmazlık en azından
savunulabilir bir şekilde iç hukukta tanınmış olduğu söylenebilecek hak ve
yükümlülükler ile ilgili olmalıdır. Son olarak ise bu hak ve yükümlülükler -her
ne kadar bizzat 6. madde bu hak ve yükümlülüklere Sözleşmeci devletlerin hukuk
sistemi içinde belirli bir anlam atfetmese de- Sözleşme anlamında medeni nitelikte olmalıdır (James ve diğerleri/Birleşik Krallık, B.
No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).
22. AİHM, medeni hak
kavramının özel bir kişi olmaktan ziyade vatandaş olmanın bir gereği olarak
bireyde var olan ve özü itibarıyla kamu hukukuna ilişkin bulunan hak ve
yükümlülükleri içermediğini ifade etmektedir. Bu bağlamda AİHM, Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının askerlik hizmeti ve bu hizmete alternatif
kamu hizmetlerine ilişkin yargısal süreçlere uygulanmayacağını kabul etmektedir
(Nicolussi/Avusturya (k.k.), B. No: 11734/85, 8/5/1987).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 12/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, zorunlu askerlik hizmetini tamamlayıp terhis
olduktan sonra hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde yeniden askerlik yapma
yükümlülüğüne tabi kılınması nedeniyle Türkiye'ye giriş yapamama ve yakalanma
tehdidiyle karşı karşıya kaldığından şikâyet etmekte; bu durumun özgürlüğünü
kısıtladığını, seyahat hakkını engellediğini belirtmektedir. Banka aracılığıyla
gerekli döviz ödemesini yaptığını, söz konusu paranın TCMB hesabına
geçmemesinde kendisine yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını, terhis olduktan
yıllar sonra idareyi yanıltıcı herhangi bir davranışı da bulunmadığı hâlde
kapsam dışına çıkartılmasının hukuki güvenlik ilkesi ile bağdaşmadığını
belirten başvurucu, derece mahkemesinin tüm bu iddialarını dikkate almaksızın
hatalı değerlendirmeye istinaden davasını reddettiğini ifade etmektedir.
Başvurucu; askerlik hizmetini tamamladıktan çok uzun süre sonra dava konusu
işlemin tesis edilmesi nedeniyle yargılama sürecinde iddialarını ispata
yarayacak belgeleri temin etme olanağı bulamadığını, dolayısıyla savunma
hakkını kullanamadığını belirtmektedir. Başvurucu ayrıca, AYİM’in
kuruluş ve yapısı itibarıyla bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığından, AYİM’in kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz
merciinin olmamasından ve karar düzeltme taleplerinin aynı daire tarafından
incelenmesinden de şikâyet etmektedir. Başvurucu, yukarıda yer verilen
nedenlerle kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ve
seyahat hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen
şikâyetlerinin özü, dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılma işleminin
iptali istemiyle açtığı davanın reddedilmesinin, bir başka ifadeyle bu
husustaki yargılamanın sonucunun adil olmamasıdır. Dolayısıyla anılan iddialar
adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
26. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
"Herkes, Anayasa'da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
27. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ve 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
28. Anayasa'nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
29. Anayasa'nın "Vatan
hizmeti" kenar başlıklı 72. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve
ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine
getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir."
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiş ancak hakkın kapsamı düzenlenmemiştir. 3/10/2001 tarihli ve 4709
sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle
Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence
altına alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil"
edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma
hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de
düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu
anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban
[GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 54). Bu itibarla
Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriği
belirlenirken Sözleşme'nin "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekir (Onurhan Solmaz,§
22).
31. Sözleşme, bir kişinin sahip olduğunu ileri sürebileceği tüm
hak ve yükümlülükler bakımından adil yargılanma hakkını güvenceye almamaktadır.
Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya
ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıklar"medeni
hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara
bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla
sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle
bireysel başvuruda bulunabilmek için ya başvurucunun medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya
yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma
hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanı kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
32. Somut uyuşmazlıkta suç isnadına bağlı bir yargılamanın
mevcut olmadığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte
uyuşmazlığın niteliği itibarıyla medeni hak
ve yükümlülükler kapsamında görülüp görülemeyeceği, bu husustaki
değerlendirmeden hareketle söz konusu uyuşmazlığa ilişkin başvurunun Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı içinde yer alıp almadığı yönünden bir irdeleme
yapılması gerekmektedir.
33. Yukarıda da belirtildiği üzere bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara
bağlanmasıyla ilgili bir yargılama usulünde Sözleşme'nin 6. maddesi
uygulanabilir. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni meselelerde uygulanabilmesi için
ilk olarak ortada bir uyuşmazlığın bulunması koşulunu aramakta; uyuşmazlığın iç
hukukta tanınmış olduğu söylenebilecek haklar
ve yükümlülükler ile ilgili olması, bu haklar ve yükümlülüklerin de Sözleşme'deki anlamıyla medeni
olması gerektiğini vurgulamaktadır (bkz. § 21).
34. Bu noktada devletin bir bireye, salt egemenlik yetkisini
kullanarak tanıdığı hak ya da yüklediği yükümlülüklerin medeni hak ve yükümlülük kapsamında
değerlendirilemeyeceğini belirtmek gerekir. AİHM de medeni hak kavramının özel bir kişi olmaktan ziyade vatandaş
olmanın bir gereği olarak bireyde var olan ve özü itibarıyla kamu hukukuna
ilişkin bulunan hak ve yükümlülükleri içermediğini ifade etmektedir (bkz. §
22). Askerlik ve askere alma işlemleri de devletin egemenlik yetkisinin
tezahürü olan ve müdahaleye kapalı bulunan çekirdek alanını oluşturmaktadır. Bu
bağlamda Anayasa'da vatandaşlık bağından kaynaklanan kamusal bir hak ve ödev
olarak düzenlenen askerlik hizmetinin medeni
hak ve yükümlülük kapsamında olmadığı hususunda tereddüt
bulunmamaktadır. Bir kişinin zorunlu askerlik hizmeti yükümlüsü olup olmadığı,
kimlerin bu hizmeti yerine getirmekten muaf tutulacağı ya da muafiyet
koşullarının ne olacağı, bu hizmetin hangi statüde ve ne kadar süre ile yerine
getirileceği, her bir statü yönünden hizmetin tamamlanmış sayılması için
gerekli koşulların ne olduğu/yükümlünün bu koşulları sağlayıp sağlamadığı,
askere sevk işlemlerinin hangi yöntem izlenerek ve ne şekilde yürütüleceği, bu
süreçteki uygulamaların ne olacağı gibi meseleler özü itibarıyla askerlik
hizmeti yapma yükümlülüğüne ilişkin olduğundan medeni
hak ve yükümlülük kapsamında değildir. Buna göre askerlik
yükümlülüğünü konu alan ya da askere alma kararlarına ilişkin olan iş ve
işlemler nedeniyle açılan davalardaki yargılama süreçleriyle ilgili adil
yargılanma şikâyetlerinin Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında
olduğunun kabul edilmesi gerekir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Yusuf Gürkan [GK], B. No: 2014/11067,
18/10/2017, § 35).
35. Bu bağlamda somut olayda bireysel başvuruya dayanak davanın
açılmasına sebep olan olgu, başvurucunun mevzuatta öngörülen koşulları yerine
getirmediği gerekçesiyle dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılarak
yeniden askerlik yükümlülüğüne tabi kılınmış olmasıdır. Bir başka ifadeyle
davanın çözümünde tartışılması gereken temel mesele başvurucunun dövizle
askerlik hizmetini, koşullarına uygun olarak yerine getirip getirmediği ve
bunun doğal sonucu olarak askerlik yükümlüsü olup olmadığıdır. Dolayısıyla
uyuşmazlığın özünün devletin askere alma yetkisinin kullanımıyla ilgili olduğu
anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun dövizle askerlik hizmeti kapsamından
çıkartılması kararının tartışılmasını gerektiren ve devletin salt egemenlik
yetkisinin kullanımının tezahürü mahiyetinde olan askere alma yetkisiyle
doğrudan bağlantılı görülen bu uyuşmazlığın medeni hak ve yükümlülük kapsamında
değerlendirilemeyeceği açıktır.
36. Tüm bu değerlendirmelere göre medeni hak ve yükümlülük
kapsamında yer almayan askerlik hizmeti yükümlülüğüne ilişkin olduğu anlaşılan
uyuşmazlığın Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı
sonucuna varılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.