TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BAYRAM YACAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/13685)
Karar Tarihi: 22/1/2019
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Tuğçe TAKCI
Başvurucular
1. Bayram YACAN
2. Diyar YACAN
3. Leyla YACAN
4. Miraç YACAN
5. Neşat YACAN
6. Rojin YACAN
7. Şiyar YACAN
8. Vedat YACAN
9. Zeynep YACAN
Vekili
Av. Taner POLAT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gerekli önlemlerin alınmamasından dolayı elektrik çarpması sonucu ölüm olayının meydana gelmesi ve olaya ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
7. 29/9/1975 doğumlu olan T.Y. 4/4/2014 günü saat 14.00 sıralarında, Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesi Yeşilöz köyünde ailesiyle birlikte yaşadığı çadıra yağmurlu havada trafo direğine çıkmak suretiyle elektrik çekmeye çalıştığı esnada (yakınlarının iddiasına göre ise arızayı gidermeye çalıştığı esnada) elektrik çarpması sonucu direkten düşmüştür. T.Y. kaldırıldığı Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (Hastane) hayatını kaybetmiştir.
8. Ölüm olayının saat 19.30 sıralarında bildirildiği Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili derhâl ve resen soruşturma başlatılmıştır.
9. Cumhuriyet savcısı saat 21.30 civarında ölü muayene ve otopsi işlemini gerçekleştirmek üzere Hastaneye intikal etmiştir. Cumhuriyet savcısı huzurunda Van Toplum Sağlığı Merkezinde pratisyen olarak görev yapan doktor tarafından gerçekleştirilen otopsi işlemi sonucunda kesin ölüm nedeninin genel beden travmasına bağlı kol ve omurga kırıkları ile birlikte büyük damar yaralanmasında gelişen iç kanama, beyin kanaması ve vücuttan elektrik geçişine bağlı dolaşım durması olduğu tespit edilmiştir.
10. Otopsi sırasında cesetten alınan vücut sıvıları Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7/7/2014 tarihli müzekkere ile toksikolojik incelemeye gönderilmiştir. Sıvıların Adli Tıp Kurumu Erzurum Grup Başkanlığı tarafından yapılan toksikolojik incelemesi sonucunda düzenlenen 25/7/2014 tarihli raporda herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ile alkole rastlanmadığı belirtilmiştir.
11. Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma dosyası 9/7/2014 tarihinde yetkisizlik kararıyla Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) gönderilmiştir.
12. Cumhuriyet Başsavcılığı 25/10/2014 tarihli müzekkeresiyle İlçe Jandarma Komutanlığından, ölüm olayında şüpheli bir durum olup olmadığının araştırılmasını ve müteveffanın anne, baba ve kardeşlerinin olayla ilgili beyanlarının alınmasını talep etmiştir.
13. 18/1/2015-21/1/2015 tarihleri arasında jandarma görevlileri tarafından T.Y.nin babası, kardeşleri ve eşinin beyanları alınmıştır.
14. T.Y.nin babası C.Y. beyanında özetle olay günü Van'da olduğunu, T.Y.nin elektrik çarpması nedeniyle Hastaneye kaldırıldığını kendisine diğer oğlunun haber verdiğini,çadıra kaçak elektrik çekmek için direğe çıkması üzerine T.Y.yi elektrik çarptığını diğer oğullarından öğrendiğini ve oğlunun ölümünde kusuru olan elektrik şirketi yetkililerinden şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
15. Başvurucu Zeynep Yacan beyanında özetle çocuklarıyla çadırdayken duyduğu patlama sesi üzerine dışarı çıktığını, trafonun önünde eşini yerde yatar vaziyette gördüğünü, elektrik şirketinin köydeki direklerin bakımını yapmadığını, köylülerin kendi imkânlarıyla şalteri kaldırmaya çalıştıklarını gördüğünü, trafo direği etrafında herhangi bir koruma olmadığını, ihmali olan elektrik şirketi yetkililerinden şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
16. T.Y.nin kardeşi Ş.Y.nin beyanının ilgili kısımları şöyledir:
"Bizim yaşamış olduğumuz köye olay tarihinden yaklaşık 1 yıl önce elektrik bağlandı. Bizim yaşamış olduğumuz Yeşilöz Köyü Yurtbaşı mahallesine bir adet trafo konulmuştu, yaz ayı başlangıcında Van ilinden köye giden köylüler çadır kurmak sureti ile kış aylarına kadar orada yaşarlar, orada bulundukları süre içerisinde köyde bulunan trafodan Tedaş görevlilerinin vasıtası ile çadırlara elektrik çekerler, elektrik saati yoktur ancak görevliler bulunduğumuz mahalleye o dönemde yaz ayı boyunca toplam tahminen 3.000 TL ücret mukabilinde makbuz kesip verirler, biz bu parayı ilçe merkezinde elektrik kurumuna öderiz, köyümuz ilçe merkezine 36 Km uzaklıkta olduğundan köye Tedaş görevlileri yaklaşık 10-15 günde bir gelirler bu sebepten ... Kendi imkanları ile çadırlara trafodan elektrik çekerler, köyümüz büyük olup köyün bazı mahallerinde kurulu bulunan trafoların hem sigorta şalteri hem de güvenlik demirleri mevcuttu ancak bizim bulunduğumuz mahalledeki trafoda hem güvenlik demirleri yok hem de sigorta şalteri yoktu, ... köyde elektrikler kesilince veya sigorta atınca, tedaş görevlilerini beklemeden köyden biri direğe çıkarak bu panoda bulunan sigortayı yani şalteri kaldırıyor ve elektrikler geliyordu, benim kardeşimin elektrik çarpması konusu ile sonradan öğrendiğim kadarı ile olay günü yağmurlu bir günde köyde bizim mahallede elektrikler kesilmiş, kardeşim [T.] sigortayı kaldırmak için trafo direğinin üzerinde bulunan panoya çıkmış, yağmurunda etkisi ile kendisini elektrik çarpmış ve yere düşmüş olduğunu öğrendim. Bizim mahallede bulunan trafo direğinde güvenlik demirleri ve uzun kollu sigorta şalteri bulunmuş olsaydı kardeşimi elektrik çarpmamış ve ölmemiş olacaktı, bu durumda Tedaş görevlilerinin ihmali olduğunu düşünüyorum..."
17.Cumhuriyet Başsavcılığı 26/2/2015 tarihinde hava yağışlı olduğu sırada elektrik çekmeye çalışırken çıktığı trafo direğinden elektrik çarpması sonucu düşerek vefat eden T.Y.nin ölümünde kusur atfedilen şüpheli kimse bulunmadığı, şahsın elektrik çekmede yetkili ve görevli olmadığı hâlde yetkili kimseyi çağırmadan eylemi gerçekleştirmeye çalıştığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
18. Başvurucular bireysel başvuruda bulunurken dile getirdikleri iddialarla anılan karara itiraz etmişlerdir.
19. Şırnak Sulh Ceza Hâkimliği 1/4/2015 tarihli kararıyla kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, usul ve yasaya aykırı bir hâl olmadığı gerekçesiyle başvurucuların itirazlarının reddine karar vermiştir.
20.Ret kararı 3/7/2015 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucular 3/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
22. UYAP üzerinden yapılan araştırmada başvurucuların Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.ye (DEDAŞ) karşı 15/10/2015 tarihinde tazminat davası açtığı tespit edilmiştir. Van 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 11/5/2017 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiştir.
23. Mahkeme, başvurucu Zeynep Yacan için 71.430,57 TL destekten yoksun kalma tazminatına, 2.665 TL cenaze ve defin gideri ile 20.000 TL manevi tazminata, başvurucu Vedat Yacan için 174,30 TL, başvurucu Neşat Yacan için 1.167,44 TL, başvurucu Diyar Yacan için 2.515,31 TL, başvurucu Rojin Yacan için 7.008,30 TL, başvurucu Leyla Yacan için 8.933,87 TL, başvurucu Şiyar Yacan için 7.008,30 TL, başvurucu Bayram Yacan için 8.933,87 TL, başvurucu Miraç Yacan için ise 15.673,36 TL destekten yoksun kalma tazminatına ve her bir çocuk için 5.000 TL manevi tazminata karar vermiştir.
24. Karar tarafların istinaf yoluna başvurmaması üzerine 20/7/2017 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 22/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
26.Başvurucular; DEDAŞ İl Müdürlüğü tarafından elektrik direğine uyarı levhası asılmadığını, direğe çıkışı engelleyecek parmaklık bulunmadığını, direğe seksiyonel kol takılmadığını, bildirilen arızaların onarılmadığını, yakınlarının yaşamının korunmadığını, ayrıca ölüm olayı üzerine kolluk ya da Savcılık tarafından olay yerine dahi gidilmeden otopsi tutanağı yazıldığını ve bazı ifadelerle yetinilerek de soruşturma yapıldığını, dolayısıyla yürütülen soruşturmanın etkili olmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmektedirler.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
28. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, …Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, temel olarak yakınlarının yaşamının korunmadığını ve yakınlarının ölümü hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini iddia etmektedirler. Bu sebeple başvurucuların diğer haklar ile bağlantı kurarak ileri sürdüğü iddiaları Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
30. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda mağdur, başvurucuların eşi ve babasıdır. Başvurucuların tamamının ismi kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer almasa da karara başvurucular tarafından yapılan itiraz Mahkemece incelenmiştir (bkz. § 19). Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmadığı ve ceza soruşturması yönünden tüketilmesi gereken kanun yollarının da başvurucularca tüketildiği kanaatine varılmıştır.
31. Bununla birlikte başvurunun diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden de incelenmesi gerekir.
32. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşama hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlülükler yanında pozitif yükümlülükler de yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).
33. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir. Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin filleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
34. Yaşam hakkına ilişkin usule yönelik bu yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali gidermek, dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
35. Kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir yaklaşım benimsenebilir. Bu kapsamda yaşam hakkının veya vücut bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
36. Bununla birlikte kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi- kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).
37. Başvurucular, yaşam hakkının kasten ihlal edildiğini ileri sürmemiş olup somut olayda başvurucuların yakınlarının ölüme kasten sebebiyet verildiği izlenimi edinmelerini gerektirecek bir unsur da saptanmamıştır. Trafo direğine çıkmak suretiyle elektrik çarpması sonucu ölümün gerçekleştiğinde herhangi bir tereddüt bulunmayan olayda kamu makamlarının ihmali bulunduğu iddia edilmektedir.
38. Somut olayda kamu görevlilerinin muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmallerinin olduğu yahut mesleki ödevlerine açıkça aykırı olarak şahsın ölümüne sebebiyet verdiklerinin kabul edilebilmesi de mümkün değildir.
39. Bu durumda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğü, somut olayda başvuruculara açabilecekleri bir tazminat davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.
40. Nitekim Anayasa Mahkemesi, ölümün kamu makamlarının ihmali nedeniyle gerçekleştiğine yönelik iddialara ilişkin olarak ceza soruşturması yolu tüketildikten sonra yapılan bireysel başvurularda verdiği önceki birçok kararında etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün tazminat davası açılmasıyla da yerine getirilebileceğini ifade etmiştir (Kadri Ceyhan, B. No: 2014/1924, 17/5/2018 §§ 82-99; Hülya Karadeniz, B. No: 2015/19340, 27/6/2018, §§ 58-66).
41. Somut olayın gerçekleşme koşulları dikkate alındığında Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen yerleşik içtihatından ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmadığı değerlendirilmiştir.
42. Somut başvuruda başvurucular, yakınlarının ölümü ile neticelenen olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Bireysel başvuru tarihi itibarıyla bir tazminat davası açılmamış olup tarafı oldukları tazminat davasına ilişkin olarak da başvurucuların bireysel başvuruda bulunmadıkları anlaşılmıştır.
43. Bu durumda başvurucuların ihlal iddiaları yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz edilemeyecektir.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetlerine neden olacağından başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 22/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.