TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDULKERİM CİVELEK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/13718)
Karar Tarihi: 26/12/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Tuğçe TAKCI
Başvurucu
Abdulkerim CİVELEK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, beyanları mahkûmiyette belirleyici kanıt olarak kullanılan tanığın sorgulanamaması, gerekçesiz karar verilmesi, isnat edilen suçların bir kısmının bildirilmemesi ve olmayan delillerle mahkûm edilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; konulan yurt dışı çıkış yasağı nedeniyle seyahat hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen ek bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Pakistan'da gözaltında tutulan başvurucu ve diğer şüphelilerin 30/9/2007 tarihinde Türkiye'ye sınır dışı edilmelerinin planlandığı Dışişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğüne (Müdürlük) bildirilmiştir. Başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında El-Kaide terör örgütü ile bağlantılı olmaları nedeniyle soruşturma olduğunun, bu nedenle Türkiye'ye giriş yaptıklarında yakalanmalarının Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Müdürlüğe bildirilmesi üzerine başvurucu ve diğer şüpheliler İstanbul Atatürk Havalimanı'na inmelerini takiben 30/9/2007 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmışlardır.
9. Şüphelilerden F.K. Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde başvurucuyu H.A.nın arkadaşı olarak tanıdığını, Ankara'da kendisi ile görüştüğünü, başvurucunun Kocaeli'de ikamet eden Ammar kod adlı E.Ç. isimli arkadaşının Ankara'ya geldiğinde kendisine yardımcı olmasını istediğini, kendisinin de terminale giderek E.Ç.yi ve yanındaki M. isimli arkadaşını aldığını, E.Ç. ve yanındaki arkadaşının Afganistan'a cihat amacıyla gitmeleri için yardımcı olmasını istediklerini, ancak nasıl gidileceğini bilmediğinden onları H.A.ya yönlendirdiğini beyan etmiştir.
10. Şüphelilerden H.A. Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde F.K.nın bahsettiği başvurucu ve Ammar kod adlı E.Ç.nin cihat bölgelerine gitmek üzere kendisinden yardım talep ettiklerini, yardımcı olamayacağını onlara söylediğini, ayrıca İzmit'e giderek E.Ç.yle buluştuğunu belirtmiştir.
11. Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğünün 23/11/2007 tarihli yazısıyla, E.Ç. isimli şahsın El-Kaide terör örgütüyle ilgili gizli bazı bilgiler vereceğini söylemesi nedeniyle şahsın gizli tanık olarak ifadesinin alınması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından (CMK mülga 250. madde ile görevli) (Başsavcılık) izin talep edilmiştir.
12. Başsavcılık tarafından 12/3/2007 tarihli yazıyla E.Ç. hakkında yürütülmekte olan bir soruşturma olduğu belirtilerek etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde şahsın ifadesinin alınması talimatı verilmiştir.
13. Şüpheli E.Ç.nin Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğünce alınan ifadesi tutanağa bağlanmış olup tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
"...Kendisinin El Kaide terör örgütü içerisinde bazı faaliyetler yürüttüğünü, Türkiye'den bir grup arkadaşıyla beraber Suriye, Pakistan ve Irak ülkelerine gittiğini, burada El Kaide Terör örgütü ile irtibatlı bazı şahsılar tarafından siyasi, askeri eğitim aldığını bilahare Pakistan Güvenlik Kuvvetlerince yakalanarak ABD askerleri tarafından 3 ay sorgu ve işkenceye tabi tutulduğunu, bilahare sınır dışı edilerek İzmit ilindeki evine tekrar geldiğini anlatmıştır.
Özellikle yurt dışına çıktıktan sonra görmüş olduğu bazı olaylar nedeniyle El Kaide terör örgütünün yanlış bir yolda olduğunu bu bağlamda Cihad bölgelerine gitmek isteyen şahısları engellemeye çalıştığını, Türkiye içerisinde yapılması düşünülen hilçbir eylemi tasvip etmediğini beyanda bilmiş olduğu konularda tanıklığının gizli tutulması kaydıyla bilgi vermek istediğini beyan etmiştir.
1 - Kendisinin Ammar (K) olarak bilindiğini, 0534 ... 73 numaralı cep telefonunu kullandığını, haberleşmelerinde ammara...com ve Hademel...com isimli MSN adreslerini kullandığını,
...
9 - ... Edirne ili Keşan ilçesinde askerdeyken işlemiş olduğu suçtan dolayı Askeri cezaevinde tutuklu bulunan Abdulkerim CİVELEK [başvurucu] isimli bir şahsın olduğunu, bu şahsın özellikle Gaziantep bölgesindeki El Kaide terör örgütü ile irtibatlı tüm şahısları tanıdığını ve sorumlu düzeyde olduğunu, bu şahıs ile askeri ceza evinde olmasına rağmen MSN'den görüşebildiğini, bu şahsın Muğla ilinde turistik yakın balıkçı kulübesi şeklinde bir baraka yaparak yabancı turistlerin servis otolarının geliş gidiş istihbaratlarını yaparak bunlara yönelik servis aracını uzun namlulu silahlarla tarama eylemi düşündüğünü,... samimi olarak ifade etmiştir."
14. E.Ç. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan diğer birifadesinde 2006 yılında internet üzerinden M.D. ile tanıştığını, sanal ortamda cihat konusunda sohbet etmeye başladıklarını, 2007 yılı başlarında bu şahıs ile Ankara'da bir araya gelerek yüz yüze görüştüklerini, bu görüşmeler esnasında Eyüp kod adlı F.K.nın da yanlarında olduğunu, bu görüşmelerde yine cihatla ilgili sohbet ettiklerini, başvurucuyu M.D. vasıtasıyla Burak kod ismiyle tanıdığını, 2007 yılı Haziran ayı başlarında başvurucunun kendisini İran'ın Zahidan şehrinde bulunan Mescid-i Mekki isimli yerden telefonla arayarak kendisini oraya davet ettiğini, akabinde M.D. ile buluşup İran'a geçtiklerini, Zahidan şehrinde başvurucu ile buluşmalarının ertesi günü Pakistan sınırına geldiklerinde Pakistan güvenlik güçlerince yakalandıklarını, yaklaşık 3,5 ay kadar Pakistan'daki cezaevinde sorgulanmalarının ardından sınır dışı edilerek 30/9/2007 tarihinde Türkiye'ye geldiklerini beyan etmiştir.
15. Şüphelililerden M.D. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde 2006 yılında internet üzerinden E.Ç. ile cihat konusunda yayın yapan forumlarda tanıştığını, sohbetlerinde genellikle silahlı cihat üzerine konuştuklarını, 2007 yılının Nisan ya da Mayıs aylarında E.Ç.nin daveti üzerine Ankara'ya giderek yüz yüze görüştüklerini, görüşmeleri sırasında cihat konusunda fikir alışverişinde bulunduklarını, başvurucuyu Kırşehir'de bir arkadaşına ait cep telefonu dükkânında çalışırken tanıdığını, 2007 yılı Haziran ayında E.Ç.nin daveti üzerine Kırşehir'de buluşarak İran'a birlikte geçtiklerini, Zahidan şehrinde başvurucuyla karşılaştıklarını, ertesi gün birlikte Pakistan sınırına geldiklerini, sınırda bulunan Pakistan güvenlik güçlerince yakalandıklarını, yaklaşık 103 günkadar Pakistan'da cezaevinde sorgulanmalarının ardından sınır dışı edilerek 30/9/2007 tarihinde Türkiye'ye döndüklerini beyan etmiştir.
16. Başvurucu İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde M.D.yi ağabeyinin ikamet ettiği Kırşehir'de yayın yapan bir radyodan tanıdığını, zamanla samimiyetlerinin artarak internet üzerinde cihatla ilgili sohbetler yaptıklarını, E.Ç.yi ise Ammar kod ismiyle ve M.D. vasıtasıyla 2007 başlarında tanıdığını, kendisi ile cihat konusunda internet üzerinden sohbet ettiğini, 2/6/2007 tarihinde İran'a geçtiklerini, E.Ç.yi arayarak İran'da bulunduğunu, geldiği takdirde beraberce Pakistan'a geçiş yapabileceklerini söylediğini, E.Ç. ve M.D.nin bulundukları yere geldiğini, ertesi gün sınırda Pakistan güvenlik güçlerince yakalandıklarını, yaklaşık 110 gün kadar Pakistan'da cezaevinde sorgulanmalarının ardından sınır dışı edilerek 30/9/2007 tarihinde Türkiye'ye geldiklerini beyan etmiştir.
17. Terör örgütüne yönelik olarak yürütülen başvuruya konu soruşturma kapsamında yaptırılan teşhislerde başvurucu, başka bir şüpheli/sanık veya kimse tarafından teşhis edilmemiştir.
18.Soruşturma kapsamında diğer şüpheliler S.U., M.D.,V.S., H.A., F.K.,F.K.,H.B. ve E.D.nin evlerinde yapılan aramalarda CD'ler ve muhtelif örgütsel yayınlar, dökümanlar ele geçirilmiş olup başvurucunun evinde herhangi bir aramanın gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır.
19. Başsavcılığın 18/9/2008 tarihli iddianamesiyle başvurucu ve diğer şüpheliler M.D. ve E.Ç. hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:
"...şüphelilerin birbirleri ile olan ilişkileri, konuştukları konular, birbirlerini kod isimleriyle tanımaları ve Pakistan sınırında yakalanmış olmaları, Pakistan ülkesine El-Kaide örgütünün amaçları doğrultusunda dini ve askeri eğitim almak amacıyla gittikleri, her ne kadar El-Kaide örgütünün kamplarına katılamamış olsalar bile, örgüte katılma iradelerinin yakalandıkları zamana kadarki yaşayışları, ilişkileri, haklarında kamu davası açılan [H.A ve F.K.] ile ilgili bağlantıları, örgüte katılmak için harekete geçerek Pakistan'a kadar gitmeleri, örgüte katılma iradelerini gösterdiği bu nedenle El-Kaide örgütü üyesi olmak suçunu işledikleri tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır..."
20. Başvurucu, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 2008/247 esasına kayıtlı yargılamanın 5/2/2009 tarihli celsesine katılmış olup anılan celsede iddianame, iddianamenin kabul kararı ve eklerinin okunduğu, başvurucuya haklarının anlatıldığı görülmüştür.
21. Başvurucunun, aynı celsede alınan savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"...Ağrı Gürbulak sınır kapısından çıkış yaptım. İran dan Pakistan'a geçtim. Orada dolandırıldım. ... Türkiye'de olan [E.Ç.] isimli arkadaşımı telefonla aradım. Kendisiyle daha önce dil eğitimi konusunda sohbetimiz vardı. Bana yardımcı olup olamayacağını sordum. O da Pakistana gelip bana yardımcı olmayı kabul etti. ... [E.Ç.] geldi. Bir taksici ile Pakistan'a gitmek üzere anlaştık. ... Pakistan İran sınırında bir sınır karakolu gibi bir yerde Pakistanlı polisler arabayı çevirdiler. ... Türklere vize vermediklerini geçici vize de uygulamadıklarını söylediler. Bir kaç gün sizi alıkoyacağız dediler. ... Kaçak mülteci olarak giriş yaptığımızı söylediler. ... Cezaevine attılar.sonra 3,5 ay tutuklu kaldık.Türk Büyükelçiliği yetkilileriyle görüştük. ... Sonra bizi sınır dışı edip Türkiye'ye gönderdiler. ... Ben El - Kaide isimli yasadışı örgüt üyesi değilim suçlamayı kabul etmiyorum ... Benim abim Kırşehir Mucur'da devlet hastanesinde çalışıyordu onu ziyarete gittiğimde [M.D.] ile tanışmıştım. ... Ben [E.Ç.yi] arayıp İran'a çağırdığımda [E.Ç.] yanına [M.D.yi de] alıp geldi. İran'dan Pakistan'a üçümüz beraber gidiyorduk.... [M. ve E.] Pakistan'da dil eğitimi okumak istiyordu o nedenle gidiyorlardı. ... [F.G.yi] 2003 yılında bir şirkete girmiştim orada çalışıyordu oradan tanırım. Eyüp diye bir kod ismi olduğunu bilmiyorum [E.Ç.] ile benim görnüşmelerim internetten Msn yoluyla olmuştur ambar diye bir kod ismi olduğunu bilmiyorum herhangi bir kod ismi yoktur benim de burak kod ismim yokur ancak internetteki haberleşmelerde burak diye nik kullanıyorum benim ablamın burak isimli oğlu vardır kod ismim değildir suçlamayı kabul etmiyorum. ... Dizi 79 -80 emniyet, 110,111 savcılık, 116,117 hakim önündeki ifadeleri okundu : doğrudur bana aittir dedi..."
22. Başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu 4/6/2009 tarihli celsede diğer sanık E.Ç.nin kimlik tespiti yapılmıştır. E.Ç.nin savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"Ben atılı suçlamayı kabul etmiyorum, halihazırda İzmir Ağır Ceza Mahkemesinde örgüt üyeliğinden dolayı yargılanarak cezalandırılmış bulunmaktayım, ...temyiz aşamasındadır, huzurdaki diğer iki sanığı ben, Pakistan Cezaevinde bulunduğum sırada tanıdım, her iki sanıkla da Pakistan'a gitmeden önce, internet aracılığı ile yada yüz yüze görüşmemiz olmamıştır, ben kimseye dil öğrenme hususunda yardımcı da olmuş değilim, huzurdaki diğer sanıklara da bu şekilde bir yardımım bulunmamıştır, msn adresimde kullanmış bulunduğum nickim AMMAR_... com adresini kullanmaktaydım, kullanmış bulunduğum isim kod isim olmayıp, msn 'de kullanmış bulunduğum bir nicktir, bu adreste Türkiye Cumhuriyeti yada Anayasal düzenle ilgili suçlayıcı, bu düzeni bozucu içerikli herhangi bir görüşmem de olmamıştır, suçlamaları kabul etmiyorum...
Sanığa dizi 89-94 de kayıtlı bulunan polis merkezinde vermiş olduğu beyanı, Dizi 112 Savcılık beyanı, Dizi 115-116 Sorgu hakimliği önündeki ifadesi okundu, çelişkiler nedeniyle soruldu: Huzurdaki sanıklardan [M.D.] ile tesadüfi olarak internette chat yapmak suretiyle görüşmüş olabilirim, ancak bu kişiyi Pakistan Cezaevine girdiğimde oradan tanımıştım, daha öncesinde kendisiyle tanışmışlığım yoktur, herne kadar polisde [M.D.] ile Ankara otogarda buluştuğum iddia edilse de, bu beyanımı kabul etmiyorum, herne kadar bana polis merkezinde fiilen manevi baskı yada cebir uygulanmasada, gece 00:00 yada 03:00 sularında bana bu beyanı imzalayacaksın, şeklinde ifadeler kullanılması nedeniyle ben kendimi maddi ve manevi baskı altında hissettim ve imzaladım, ancak bu beyanı kabul etmiyorum, savcılıktaki beyanlarım huzurdaki savunmalarımı teyit etmektedir, bu beyana bir diyeceğim yoktur, sorgu hakimliği önündeki beyanlarımda huzurunuzdaki savunmalarımı teyit etmektedir..."
23. Aynı celsede başvurucu, diğer sanık E.Ç.nin savunmalarını kısmen kabul ettiğini beyan etmiş olup karşı beyanı şöyledir:
"[E.Ç.nin] vermiş olduğu huzurunuzdaki savunmaları kısmen kabul ediyorum, [E.Ç.yi] ben Pakistan'da tanıdım, ancak Pakistan'a gitmeden önce kendisiyle telefonla görüştüm, dil eğitimi hususunda görüştüm, bu görüşmeyi yaptığım sırada ben İran'da idim, [E.] ise Türkiye'de idi, daha sonra [E.yle] İran'da buluştuk, yanında diğer sanık [M.] de vardı, üçümüz birlikte taksi kiralayarak Pakistan'a gitmek üzere yol alırken, Pakistan ile İran arasında bir yolda yakalandık, sonrasında Pakisitan ülkesinde yaklaşık 3,5 ay kadar tutuklu olarak kaldık."
24. Başvurucu hakkındaki yargılama, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 2007/218 Esas sayılı dosyasıyla birleştirilmiştir.
25. Mahkeme 12/3/2013 tarihli kararıyla başvurucunun müsnet suçtan neticeten 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar [M.D.] ve Abdulkerim CİVELEK'in [başvurucu] diğer örgüt mensupları Abdulmelik Kod [H.A.] ve Ammar Kod [E.Ç.yle] irtibatlı olup sanık [M.D.nin] 2007 yılının Nisan - Mayıs aylarında [E.Ç.nin] daveti üzerine Ankara'ya giderek kendisiyle yüz yüze görüştüğü, 2007 yılı Haziran ayında [E.Ç.nin] daveti üzerine Kırşehir'de buluşarak yasa dışı silahlı El-Kaide terör örgütünün kamplarında askeri ve siyasi eğitim almak için Pakistan Ülkesine gitmek amacıyla 10.06.2007 günü Gürbulak sınır kapısından İran Ülkesine geçiş yaptıkları, Zahidan şehrinde bulunan Mescid-i Mekki isimli bölgede diğer sanık Abdülkerim CİVELEK'le [başvurucu] buluşup ertesi günü bir taksi ile birlikte Pakistan sınırına geldikleri, sınırda bulunan Pakistan güvenlik güçlerince yakalanarak ceza evine konuldukları, yaklaşık 103 gün kadar ceza evinde sorgulanmalarının ardından sınır dışı edilerek 30.09.2007 günü Pakistan hava yollarına ait uçakla Türkiye'ye dönerek yurda girişte emniyet görevlilerince gözaltına alındıkları, sanık Abdulkerim CİVELEK'in [başvurucu] örgütsel faaliyetleri içerisinde gizliliğini temin etmek ve gerçek kimliğinin ortaya çıkmasını engellemek amacıyla Burak Kod adını kullandığı, sanıkların evlerinde yapılan aramada örgütün amaç ve faaliyeti doğrultusunda hazırlanmış ve yayınlanmış dokümanların bulunduğu hususu sübuta ermiştir.
Sanıklar [M.D.] ve Abdulkerim CİVELEK'in [başvurucu] cihat fikriyle yasa dışı silahlı El-Kaide terör örgütü adına faaliyette bulunmak amacıyla kara yoluyla İran Ülkesi üzerinden Pakistan'a askeri ve siyasi eğitim almak için gittikleri, burada Pakistan Ülkesine girerken kolluk görevlilerince gözaltına alınarak yaklaşık 103 kadar tutuklu olarak sorgulandıkları. Sonrasında Türkiye'nin girişimiyle ülkeye döndükleri, sanık Abdulkerim CİVELEK'in [başvurucu] örgütsel faaliyetlerinde kod isim kullandığı, her iki sanığın diğer örgüt mensuplarıyla irtibatlı olup evlerinde yapılan aramada örgütsel dokümanların bulunmuş olması küll halinde değerlendirildiğinde, sanıkların eylem ve faaliyetlerinin yasa dışı silahlı El-Kaide terör örgütüyle organik bağ oluşturabilecek şekilde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk göstererek örgüt üyeliği boyutuna ulaştığı kanaatine varılmıştır."
26.Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 17/6/2015 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.
27.Başvurucu nihai kararı 15/7/2015 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
28.Başvurucu 12/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1- Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30.Başvurucu, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını ileri sürmüştür.
31. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, §§ 27-36).
32. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35,36)
33. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
2.Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvurucu, evinde arama yapılmadığı ve hakkında gerçekleşmiş herhangi bir teşhis işlemi bulunmadığı hâlde Mahkemece bu işlemlere dayalı olarak mahkûmiyet kararı verildiğini ileri sürmüştür.
36. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli olup olmadığını veya delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığını değerlendirmektir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
37. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi, bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
38. Başvurucu, evinde arama yapılmadığını ve hakkında gerçekleşmiş herhangi bir teşhis işlemi bulunmadığını iddia etmesine rağmen diğer sanıklar E.Ç. ve M.D.nin başvurucuyla tanıştıkları, internette yazıştıkları, buluştukları yönündeki ifadelerinin başvurucu tarafından da kısmen kabul edildiği (bkz. §§ 14-16, 22, 23), ayrıca başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında El-Kaide terör örgütü ile bağlantılı olmaları nedeniyle soruşturma olduğunun Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Müdürlüğe bildirilmesi üzerine başvurucu ve diğer şüphelilerin havalimanına inmeleri üzerine yakalandıkları (bkz. § 8), diğer şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda örgütsel doküman ve yayınların ele geçirildiği (bkz. § 18) nazara alındığında karar gerekçesinde Mahkemenin arama ve teşhis işlemlerine dayanmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini etkilemediği kanaatine varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Suçu Öğrenme ve Tanık Sorgulama Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu; iddianamenin okunmadığını, haklarının hatırlatılmadığını, beyanı mahkûmiyetinde belirleyici delil olan tanığın gizli tanıklık yaptığından yargılama süresince haberdar edilmediğini, çelişkili ifadeler veren adı geçen tanığı sorgulayamadığını ileri sürmüştür.
42. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
43. Somut olayda başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiaları temyiz aşamasında dile getirmediği, böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Başvurucu, tüm sanıklar hakkında Mahkemece toplu şekilde gerekçelendirme yapıldığını, hangi eyleminden ötürü mahkûm edildiğinin denetimine olanak verecek şekilde kararın gerekçelendirilmediğini ileri sürmüştür.
46. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
47. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
48. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
49. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
50. Somut olayda yapılan yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate alınarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görüldüğünden gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 25).
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları
52. Başvurucu, eksik soruşturmaya dayalı olarak ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek haksız yere mahkûmiyetine karar verildiğini ileri sürmüştür.
53. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
54. Somut olayda Mahkemece yapılan yargılamada diğer sanıkların beyanları, başvurucunun kısmi ikrarı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle karar verilmiştir. Başvurucunun iddialarının derece mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına, esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada Mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
55. Başvurucu; soruşturma ve yargılamaya katılan kamu görevlilerinin FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla mesleklerinden ihraç edilerek tutuklandıklarını, bu hususun da yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına zarar verdiğini ileri sürmekteyse de bu hususun başvuruya konu yargılamayı yapan mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara ya da kendisine isnat edilen ve derece mahkemesince sabit görülen fiilleri, bu fiillere dayanılarak yapılan işlemlerin sıhhatini etkilediğine ilişkin somut ve hukuken kabul edilebilir herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bu itibarla başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla bu iddianın kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
56. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Seyahat Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
57. Başvurucu,hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı nedeniyle seyahat hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
58. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme veya Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, § 18).
59. Anayasa’nın 23. ve Sözleşme’ye ek (4 ) numaralı Protokol’ün 2. maddesinde, ülke içinde seyahat özgürlüğü bulunmakla birlikte kişilerin, bulunduğu ülkeden ayrılma özgürlüğü de bulunmaktadır.
60. Sözleşme’ye ek 4 No.lu Protokol’e ülkemiz taraf değildir. Bu nedenle anılan Protokol kapsamında kalan ve Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan seyahat özgürlüğüne yönelik şikâyetle ilgili olarak bireysel başvuruda bulunulamaz (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 53).
61. Açıklanan gerekçelerle seyahat özgürlüğünün ihlali iddiasına ilişkin başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Suçu öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların ve diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Seyahat hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.