TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İLYAS ÇINAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/14)
|
|
Karar Tarihi: 12/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
İlyas ÇINAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Celal
ÜLGEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yayımlanan haberin kişilik haklarını zedelediği
iddiasıyla açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Özel bir yayın kuruluşu olan Samanyolu televizyonunda,
18/7/2009 tarihinde başvurucu hakkında bir haber yayımlanmıştır. Söz konusu
haber, o tarihte başvurucu hakkında yasa dışı "Ergenekon" örgütünün üyesi olduğu iddiasıyla yürütülen
ceza davasına ilişkindir. Haberin konuşma bölümü şu şekildedir:
"Yasa dışı Ergenekon
örgütünün hedeflerini hayata geçirmek için birbirinden farklı gruplar
oluşturduğu ve bunlarla topluluğu yönlendirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Star
gazetesinde yayınlanan habere göre onlardan biri Kırklar grubu. İddiaya göre
yapılan operasyonlarda D. P. ve emekli Albay İlyas Çınar'dan (başvurucu) Kırklar doc.
isimli dosya ele geçirildi. Kırklar tabiri işte
ekranda orjinal haliyle gördüğünüz bu dökümanda geçiyor. Yani derin Ergenekon isimli belgede bu
oluşumun şifreleri çözülür alt birim olan kırk kişiye dağıtılır. Kırk görevli
bu sistemin dağılımını teknik bir şekilde Türk insanına sunar. Bu öğretinin ve
uygulamanın bizzat sahibi Ergenekondur. İddiaya göre
derin Ergenekon isimli belgeden yasa dışı örgütün TSK içine sızmaya çalıştığı
anlaşılıyor. Ergenekonun görev alanlarının içinde
Türk ordusunun çok önemli yeri vardır. Türk ordusu içinde bu görev ve
görevliler Alpler ve Erenler olmak üzere iki misyona ayrılırlar her birim Türk
ordusunun kült birimlerini oluşturur. Alpler özel harp dairesinin
faaliyetlerini devam ettirir Erenler ise işin parapsikolojik
siprütüal yada başka bir
anlatımla ilahi yönünün sergilenmesini yapar. Bu sistemin idarecileri çok
özeldir. Sistemin başında görülmezler ve asla deşifre olmazlar. Derin Ergenekon
isimli belgenin başka sanıklarda da ele geçirilmiş olması son derece dikkat
çekici. Örneği İlyas Çınar'dan çıkan bu döküman aynı
zamanda S. E.'de de çıkmıştır. İddiaya göre Kırklar
grubu Ergenekonun kurduğu çok sayıdaki gizli gruptan
bir tanesi. Üyeleri arasında İlyas Çınar gibi isimlerin yanında K. A. ve E. G.
gibi sanıklar var."
7. Başvuru konusu haber verilirken ekranda başvurucunun
emniyetten çıkış görüntüleri ile haberde bahsedilen ceza davasında başvurucunun
birlikte yargılandığı diğer sanıklarla çekildiği resimler yayımlanmıştır.
8. Başvurucu, bu haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği
iddiasıyla Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. aleyhinemanevi
tazminat davası açmıştır. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Mahkeme) görülen
davada aldırılan bilirkişi raporuna göre dayanağı soruşturma evrakı olduğu için
haberde gerçeklik unsuru bulunmaktadır. Bunun yanında haberin yayımlanmasında
kamu yararı bulunduğu sonucuna da varılmıştır. Öte yandan bilirkişi raporunda,
haberin özle biçim arasında bulunması gereken uyum gözetilmeden yayımlandığı
sonucuna varılmıştır. Nitekim haberde, başvurucu hakkındaki ceza yargılaması
devam ediyor olmasına rağmen "Ergenekon"
adında bir örgütün ve "Kırklar Grubu"
adında bir grubun varlığının sabit olduğu, başvurucunun bu grupta söz konusu
örgüt için çalıştığının kesin bir dille öne sürüldüğü belirtilmiştir. Raporda
ayrıca gerçek bir haberin kamuya duyurulmasında kamu yararı bulunmasına rağmen
haber konusunun somut olayda olduğu gibi işlenerek yargılamayı etkileyici,
masumiyet karinesini ihlal edici ve sanığın peşinen suçlu görülmesini sağlayıcı
biçimde verilmesinde kamu yararı bulunmadığı belirtilmiştir.
9. Mahkeme 13/11/2012 tarihinde söz konusu davayı reddetmiştir.
Mahkeme, söz konusu haberin Star gazetesinde yayımlanan bir habere dayanılarak
verildiğini, ayrıca haberde bahsedilen olguların başvurucunun sanık sıfatıyla
bulunduğu derdest bir ceza davasındaki iddianamede yer aldığını belirtmiştir.
Bu sebeple Mahkeme, söz konusu haberin güncel ve gerçek olduğunu, habere
kamuoyunun ilgisi bulunduğunu ve haberde konu ile ifade arasındaki düşünsel
bağlılığın da korunduğunuifade etmiştir.
10. Başvurucu, Mahkemenin ret kararını temyiz etmiştir. Yargıtay
4. Hukuk Dairesi (Daire) 15/5/2014 tarihinde mahkeme kararını onamıştır.
11. Başvurucu, onama kararına karşı karar düzeltme talebinde
bulunmuştur. Daire 28/10/2014 tarihinde karar düzeltme talebini reddetmiştir.
Karar düzeltmenin reddine dair karar başvurucuya 26/11/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucu 26/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "İlke" kenar başlıklı 24.
maddesi şöyledir:
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan
kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha
üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin
kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına
yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
B. Uluslararası Hukuk
14. İfade özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi ile ifade ve
basın özgürlüğü ile itibarın korunmasını isteme hakkı arasındaki ilişkiyle
ilgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu verildiği bir karar için Haci Boğatekin (B.
No: 2014/18101, 26/10/2017, §§ 16-20) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, başvuru konusu haberin yorum katılmak suretiyle
kesinliği henüz netleşmemiş ifadeler kullanılarak gerçeklikten
uzaklaştırıldığını belirtmiştir. Başvurucu bu nedenle haberin basın özgürlüğü
sınırları içinde görülemeyeceğini ve bu haber nedeniyle şeref ve itibar
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca söz konusu haberde
kullanılan ifadelerin yargıyı etkileyebilecek nitelikte olması nedeniyle
masumiyet karinesinin, açtığı tazminat davasının yetersiz bir gerekçeyle
reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
18.Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun tüm iddiaları,
Anayasa'nın 17. maddesinde öngörülen şeref ve itibar hakkı kapsamında
incelenecektir.
20. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8.
maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan
fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
1. Genel İlkeler
a. Bireyin Şeref ve
İtibarın Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
21. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde
yer alan “manevi varlık”
kapsamında yer almaktadır. Bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel
şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde devletin
pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan
Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara
yönelik olarak basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin
korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş
olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B.
No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
b. Demokratik Toplum
Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü
22. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi daha önce Anayasa'nın 26.
maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli
olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir
toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi, her bireyin
gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu pek çok kez ifade
etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36).Bu bağlamda
ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin
işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir
Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve
tutumların iletilmesi, bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi
araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).
c. Basının Ödev ve
Sorumlulukları
23. Ancak Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri sınırsız bir ifade
özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine
ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder."
biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri
kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin
ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün
kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev
ve sorumluluklar getirmektedir (Basının görev ve sorumluluklarına
ilişkin olarak bkz. Orhan Pala,
B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Erdem Gül
ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 22/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015,
§ 35; Fatih Taş [GK], B. No:
2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı,
B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 43).
24. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının
şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı
verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü,
ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi
verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır.
Kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir eleştiri sınırlarını
aşabilir. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar
ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir (Orhan Pala, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş.
[GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir
Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61).
d. Çatışan Haklar
Arasında Dengeleme
25. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda,
başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan
kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan
kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve
bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına
alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini
değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27, 41,
52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, §
49; İlhan Cihaner
(2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§
56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
26. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut
olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara
ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı
ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
iii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iv. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin
türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
v. Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
vi. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili
kişinin önceki davranışları
vii. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığı
27. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre, bazıları
yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün
Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç,
§§ 58-66; İlhan Cihaner
(2), §§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin
-yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde
değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder
Balıkçı, § 45). Başvurucunun kişisel itibarının korunmasını isteme
hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal
edecektir.
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
28. Başvuru konusu haber, yayımlandığı tarihte Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) içinde yapılandığı ileri sürülen yasa dışı bir oluşuma ilişkin
olarak yürütülen bir dizi soruşturma ve ceza davasını ele almaktadır. Bu
itibarla başvuru konusu haber güncel olduğu gibi haberin kamuoyuna sunulmasında
kamu yararı olduğu da açıktır.
29. Başvurucu, haberin yayımlandığı tarihte emekli bir albaydır.
Somut olayda başvurucunun eleştiriye katlanma yükümlülüğünün bir siyasetçi,
aktif bir kamu görevlisi ya da toplum tarafından yaygın olarak tanınan bir
şahsiyet kadar olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte başvurucunun emekli bir
TSK mensubu olduğu da gözönüne alındığında TSK içinde
yapılandığı ileri sürülen yasa dışı bir oluşuma ilişkin başvuru konusu haberin
basın özgürlüğü yönünden yararlanabileceği korumanın geniş olması gerektiği
kabul edilmelidir.
30. Başvuru konusu haber, yayımlandığı tarihte devam etmekte
olan bir ceza davasında kabul edilen iddianamede yer alan olgulara ilişkindir.
Başvurucu, haberde yer alan olguların hakkında yürütülen ceza davasında kabul
edilen iddianamede yer almadığına dair bir iddiada bulunmamıştır. Başvurucunun
esas şikâyeti, henüz dava devam ediyor olmasına rağmen iddianamede yer alan
olguların doğruluğu ispatlanmış bir şekilde, kesin bir dille sunulmuş
olmasıdır.
31. Başvuru konusu haberde, ayrı bir şekilde ele alındığında
başvurucunun anılanyasa dışı örgüte üye olduğunu ve
haberde bahsedilen eylemleri gerçekleştirdiğini kesin bir dille anlatan
ifadelerin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte haberin bütününde
aktarılanların henüz birer iddiadan ibaret
olduğuna vurgu yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla haberin tamamı
bağlamında aktarılanların henüz devam eden bir ceza davasında sanık sıfatıyla
bulunan başvurucu hakkındaki iddialara ilişkin olduğu yoruma yer bırakmayacak
bir açıklıkta anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi de bu sebeple gerekçesinde,
haberin konusu ile ifade edilişi arasında düşünsel bağlılık bulunduğu sonucuna
varmıştır. Başvuru konusu haberde bunun dışında başvurucuya hakaret içeren ya
da ona karşı şiddeti teşvik eden bir ifade de bulunmadığı görülmektedir (benzer
bir değerlendirme için bkz. İlhan Cihaner (2), § 88).
32. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin
farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında
somut olayda devletin şeref ve itibar hakkı bağlamındaki pozitif
yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal
bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
34. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibar
hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu sonuca; başvuru konusunun Anayasa'nın
özel hayatın korunmasına ilişkin 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi
gerektiğine yönelik (2014/13327 ve 2015/97 numaralı başvurular kapsamında
açıklanan) farklı gerekçeyle katılmaktadır.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA ,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/12/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucunun açmış olduğu tazminat davasında görevlendirilen
bilirkişinin düzenlediği raporda, “…haber konusunun olduğu gibi işlenerek
yargılamayı etkileyici, masumiyet karinesini ihlâl edici ve sanığın peşinen
suçlu görülmesini sağlayıcı biçimde verilmesinde kamu yararı bulunmadığı…” nın belirtilmesine karşın, derece mahkemesi kararlarında bu
raporun aksini ortaya koyan yeterli gerekçenin bulunmaması karşısında, ortada
bir takdir zaafının söz konusu olduğu; haberi veren TV’nin FETÖ terör örgütünün
medya yapılanması kapsamında faaliyette bulunduğu gerekçesiyle kapatıldığı ve
birçok çalışanı hakkında davalar açıldığı, bu davaların bir kısmında mahkûmiyet
kararları verildiği; başvurucuya isnat edilen örgüt üyeliği iddiasıyla yapılan
yargılamada, böyle bir örgütün mevcut bulunmadığı yönünde Savcılık Esas
Hakkındaki mütalâasının yanısıra, bu yargılamayı
yapan hâkimler ve savcılarla ilgili olarak davalar açıldığı ve yargılamaların
devam ettiği maddi bir vakadır.
Tüm bu olgular karşısında, başvurucu hakkındaki haberin tamamen
yönlendirmeye, onu kamuoyu önünde küçük düşürmeye, şeref ve itibarını
zedelemeye, masumiyet ilkesine aykırı biçimde suçlu göstermeye yönelik ve
örgütsel bir faaliyetin icrası cümlesinden bir yayın olduğu ve bu mahiyeti
itibariyle basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesine imkân bulunmadığı
açıkça görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasanın 17/1. Maddesinde
düzenlenen maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile 36.
Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlâline karar verilmesi
gerektiği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.