TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
İLYAS ÇINAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/14)
Karar Tarihi: 12/12/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Ceren Sedef EREN
Başvurucu
İlyas ÇINAR
Vekili
Av. Celal ÜLGEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yayımlanan haberin kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Özel bir yayın kuruluşu olan Samanyolu televizyonunda, 18/7/2009 tarihinde başvurucu hakkında bir haber yayımlanmıştır. Söz konusu haber, o tarihte başvurucu hakkında yasa dışı "Ergenekon" örgütünün üyesi olduğu iddiasıyla yürütülen ceza davasına ilişkindir. Haberin konuşma bölümü şu şekildedir:
"Yasa dışı Ergenekon örgütünün hedeflerini hayata geçirmek için birbirinden farklı gruplar oluşturduğu ve bunlarla topluluğu yönlendirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Star gazetesinde yayınlanan habere göre onlardan biri Kırklar grubu. İddiaya göre yapılan operasyonlarda D. P. ve emekli Albay İlyas Çınar'dan (başvurucu) Kırklar doc. isimli dosya ele geçirildi. Kırklar tabiri işte ekranda orjinal haliyle gördüğünüz bu dökümanda geçiyor. Yani derin Ergenekon isimli belgede bu oluşumun şifreleri çözülür alt birim olan kırk kişiye dağıtılır. Kırk görevli bu sistemin dağılımını teknik bir şekilde Türk insanına sunar. Bu öğretinin ve uygulamanın bizzat sahibi Ergenekondur. İddiaya göre derin Ergenekon isimli belgeden yasa dışı örgütün TSK içine sızmaya çalıştığı anlaşılıyor. Ergenekonun görev alanlarının içinde Türk ordusunun çok önemli yeri vardır. Türk ordusu içinde bu görev ve görevliler Alpler ve Erenler olmak üzere iki misyona ayrılırlar her birim Türk ordusunun kült birimlerini oluşturur. Alpler özel harp dairesinin faaliyetlerini devam ettirir Erenler ise işin parapsikolojik siprütüal yada başka bir anlatımla ilahi yönünün sergilenmesini yapar. Bu sistemin idarecileri çok özeldir. Sistemin başında görülmezler ve asla deşifre olmazlar. Derin Ergenekon isimli belgenin başka sanıklarda da ele geçirilmiş olması son derece dikkat çekici. Örneği İlyas Çınar'dan çıkan bu döküman aynı zamanda S. E.'de de çıkmıştır. İddiaya göre Kırklar grubu Ergenekonun kurduğu çok sayıdaki gizli gruptan bir tanesi. Üyeleri arasında İlyas Çınar gibi isimlerin yanında K. A. ve E. G. gibi sanıklar var."
7. Başvuru konusu haber verilirken ekranda başvurucunun emniyetten çıkış görüntüleri ile haberde bahsedilen ceza davasında başvurucunun birlikte yargılandığı diğer sanıklarla çekildiği resimler yayımlanmıştır.
8. Başvurucu, bu haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği iddiasıyla Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. aleyhinemanevi tazminat davası açmıştır. Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Mahkeme) görülen davada aldırılan bilirkişi raporuna göre dayanağı soruşturma evrakı olduğu için haberde gerçeklik unsuru bulunmaktadır. Bunun yanında haberin yayımlanmasında kamu yararı bulunduğu sonucuna da varılmıştır. Öte yandan bilirkişi raporunda, haberin özle biçim arasında bulunması gereken uyum gözetilmeden yayımlandığı sonucuna varılmıştır. Nitekim haberde, başvurucu hakkındaki ceza yargılaması devam ediyor olmasına rağmen "Ergenekon" adında bir örgütün ve "Kırklar Grubu" adında bir grubun varlığının sabit olduğu, başvurucunun bu grupta söz konusu örgüt için çalıştığının kesin bir dille öne sürüldüğü belirtilmiştir. Raporda ayrıca gerçek bir haberin kamuya duyurulmasında kamu yararı bulunmasına rağmen haber konusunun somut olayda olduğu gibi işlenerek yargılamayı etkileyici, masumiyet karinesini ihlal edici ve sanığın peşinen suçlu görülmesini sağlayıcı biçimde verilmesinde kamu yararı bulunmadığı belirtilmiştir.
9. Mahkeme 13/11/2012 tarihinde söz konusu davayı reddetmiştir. Mahkeme, söz konusu haberin Star gazetesinde yayımlanan bir habere dayanılarak verildiğini, ayrıca haberde bahsedilen olguların başvurucunun sanık sıfatıyla bulunduğu derdest bir ceza davasındaki iddianamede yer aldığını belirtmiştir. Bu sebeple Mahkeme, söz konusu haberin güncel ve gerçek olduğunu, habere kamuoyunun ilgisi bulunduğunu ve haberde konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılığın da korunduğunuifade etmiştir.
10. Başvurucu, Mahkemenin ret kararını temyiz etmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (Daire) 15/5/2014 tarihinde mahkeme kararını onamıştır.
11. Başvurucu, onama kararına karşı karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Daire 28/10/2014 tarihinde karar düzeltme talebini reddetmiştir. Karar düzeltmenin reddine dair karar başvurucuya 26/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 26/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "İlke" kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
B. Uluslararası Hukuk
14. İfade özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi ile ifade ve basın özgürlüğü ile itibarın korunmasını isteme hakkı arasındaki ilişkiyle ilgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu verildiği bir karar için Haci Boğatekin (B. No: 2014/18101, 26/10/2017, §§ 16-20) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, başvuru konusu haberin yorum katılmak suretiyle kesinliği henüz netleşmemiş ifadeler kullanılarak gerçeklikten uzaklaştırıldığını belirtmiştir. Başvurucu bu nedenle haberin basın özgürlüğü sınırları içinde görülemeyeceğini ve bu haber nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca söz konusu haberde kullanılan ifadelerin yargıyı etkileyebilecek nitelikte olması nedeniyle masumiyet karinesinin, açtığı tazminat davasının yetersiz bir gerekçeyle reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
18.Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun tüm iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinde öngörülen şeref ve itibar hakkı kapsamında incelenecektir.
20. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
1. Genel İlkeler
a. Bireyin Şeref ve İtibarın Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
21. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde devletin pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
b. Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü
22. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi daha önce Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi, her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36).Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi, bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), § 63).
c. Basının Ödev ve Sorumlulukları
23. Ancak Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (Basının görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak bkz. Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 22/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 43).
24. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü, ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aşabilir. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir (Orhan Pala, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61).
d. Çatışan Haklar Arasında Dengeleme
25. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
26. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı
ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
iii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iv. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
v. Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
vi. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları
vii. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı
27. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre, bazıları yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin -yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Başvurucunun kişisel itibarının korunmasını isteme hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal edecektir.
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
28. Başvuru konusu haber, yayımlandığı tarihte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde yapılandığı ileri sürülen yasa dışı bir oluşuma ilişkin olarak yürütülen bir dizi soruşturma ve ceza davasını ele almaktadır. Bu itibarla başvuru konusu haber güncel olduğu gibi haberin kamuoyuna sunulmasında kamu yararı olduğu da açıktır.
29. Başvurucu, haberin yayımlandığı tarihte emekli bir albaydır. Somut olayda başvurucunun eleştiriye katlanma yükümlülüğünün bir siyasetçi, aktif bir kamu görevlisi ya da toplum tarafından yaygın olarak tanınan bir şahsiyet kadar olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte başvurucunun emekli bir TSK mensubu olduğu da gözönüne alındığında TSK içinde yapılandığı ileri sürülen yasa dışı bir oluşuma ilişkin başvuru konusu haberin basın özgürlüğü yönünden yararlanabileceği korumanın geniş olması gerektiği kabul edilmelidir.
30. Başvuru konusu haber, yayımlandığı tarihte devam etmekte olan bir ceza davasında kabul edilen iddianamede yer alan olgulara ilişkindir. Başvurucu, haberde yer alan olguların hakkında yürütülen ceza davasında kabul edilen iddianamede yer almadığına dair bir iddiada bulunmamıştır. Başvurucunun esas şikâyeti, henüz dava devam ediyor olmasına rağmen iddianamede yer alan olguların doğruluğu ispatlanmış bir şekilde, kesin bir dille sunulmuş olmasıdır.
31. Başvuru konusu haberde, ayrı bir şekilde ele alındığında başvurucunun anılanyasa dışı örgüte üye olduğunu ve haberde bahsedilen eylemleri gerçekleştirdiğini kesin bir dille anlatan ifadelerin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte haberin bütününde aktarılanların henüz birer iddiadan ibaret olduğuna vurgu yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla haberin tamamı bağlamında aktarılanların henüz devam eden bir ceza davasında sanık sıfatıyla bulunan başvurucu hakkındaki iddialara ilişkin olduğu yoruma yer bırakmayacak bir açıklıkta anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesi de bu sebeple gerekçesinde, haberin konusu ile ifade edilişi arasında düşünsel bağlılık bulunduğu sonucuna varmıştır. Başvuru konusu haberde bunun dışında başvurucuya hakaret içeren ya da ona karşı şiddeti teşvik eden bir ifade de bulunmadığı görülmektedir (benzer bir değerlendirme için bkz. İlhan Cihaner (2), § 88).
32. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında somut olayda devletin şeref ve itibar hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
34. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu sonuca; başvuru konusunun Anayasa'nın özel hayatın korunmasına ilişkin 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine yönelik (2014/13327 ve 2015/97 numaralı başvurular kapsamında açıklanan) farklı gerekçeyle katılmaktadır.
Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA ,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/12/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucunun açmış olduğu tazminat davasında görevlendirilen bilirkişinin düzenlediği raporda, “…haber konusunun olduğu gibi işlenerek yargılamayı etkileyici, masumiyet karinesini ihlâl edici ve sanığın peşinen suçlu görülmesini sağlayıcı biçimde verilmesinde kamu yararı bulunmadığı…” nın belirtilmesine karşın, derece mahkemesi kararlarında bu raporun aksini ortaya koyan yeterli gerekçenin bulunmaması karşısında, ortada bir takdir zaafının söz konusu olduğu; haberi veren TV’nin FETÖ terör örgütünün medya yapılanması kapsamında faaliyette bulunduğu gerekçesiyle kapatıldığı ve birçok çalışanı hakkında davalar açıldığı, bu davaların bir kısmında mahkûmiyet kararları verildiği; başvurucuya isnat edilen örgüt üyeliği iddiasıyla yapılan yargılamada, böyle bir örgütün mevcut bulunmadığı yönünde Savcılık Esas Hakkındaki mütalâasının yanısıra, bu yargılamayı yapan hâkimler ve savcılarla ilgili olarak davalar açıldığı ve yargılamaların devam ettiği maddi bir vakadır.
Tüm bu olgular karşısında, başvurucu hakkındaki haberin tamamen yönlendirmeye, onu kamuoyu önünde küçük düşürmeye, şeref ve itibarını zedelemeye, masumiyet ilkesine aykırı biçimde suçlu göstermeye yönelik ve örgütsel bir faaliyetin icrası cümlesinden bir yayın olduğu ve bu mahiyeti itibariyle basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesine imkân bulunmadığı açıkça görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasanın 17/1. Maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile 36. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlâline karar verilmesi gerektiği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.
Üye