TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HİLMİ ALKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/14203)
|
|
Karar Tarihi: 25/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Hilmi ALKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan
KOÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uzman erbaş sözleşmesinin feshi işleminin iptali
istemiyle açılan davada, kovuşturmaya yer olmadığı kararına konu olan suç
isnadı esas alınarak ret hükmüne ulaşılması nedeniyle masumiyet karinesinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, 2011 yılı itibarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)
bünyesinde sözleşmeli uzman erbaş olarak görev yapmaya başlamıştır.
7. Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun da
aralarında bulunduğu kişiler için suç
işlemek amacıyla örgüt kurmak ve fuhuşa aracılık suçları yönünden soruşturma başlatılmış ve
başvurucunun bu kapsamda ifadesi alınmıştır.
8. Soruşturma sonunda Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
31/10/2014 tarihinde, başvurucunun şüpheli Y.D.yi hayat kadını olarak tanıdığı, kendisinden
birlikte olmak için hayat kadını temin ettiği ve bunun aksine bir delil
bulunmadığı gerekçesine yer verilerek başvurucu hakkında kovuşturmaya yer
olmadığı kararı verilmiştir.
9. Takip eden süreçte başvurucunun sisteme kazandırılma şansı
bulunmadığı ve kendisinden istifade edilemeyeceği sonucuna varılması nedeniyle
Batman Jandarma Bölge Komutanlığının 14/3/2014 tarihli erbaş sözleşmesinin
feshi konulu emri üzerine sözleşmesi feshedilmiştir. Başvurucu hakkında bu
kanaate ulaşılmasına gerekçe olarak, fuhuş soruşturması nedeniyle ifadesinin
alınması, farklı tarihlerde disiplin cezası almış olması, ayrı ayrı toplamda
134 gün istirahate ayrılması, 65 seans fizik tedavi görmüş olması ve anksiyete bozukluğu nedeniyle 30 gün hava değişimi alması
gösterilmiştir.
10. Başvurucu sözleşme feshi işleminin iptali istemiyle Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır.
11. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesi (Mahkeme)
30/6/2015 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Ret gerekçesinde öncelikle,
20/9/2005 tarih ve 25942 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Uzman Erbaş Yönetmeliği uyarınca
kendisinden istifade edilemeyeceği anlaşılan uzman erbaşın ilişiğinin
kesileceği hatırlatılmıştır. Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen
soruşturmadan bağımsız olarak jandarma sıfatıyla kolluk görevi bulunan
başvurucunun suçu önleme görevini haiz olduğu dikkate alındığında fuhuş yaptığı
bilinen bir kadınla irtibatta bulunmak suretiyle TSK mensubuna yakışmayan bir
davranış sergilediği ifade edilmiştir. Bölgenin terör bölgesi olması nedeniyle
bu tür durumların TSK personeline olan güveni azaltabileceği ve güvenlik zafiyetioluşturabileceği belirtilmiştir. Ayrıca
başvurucunun henüz üç yıllık görev süresinde aldığı disiplin cezaları, sağlık safahati bir bütün olarak ele alındığında askerlik
mesleğinin gereklerini yerine getirmek konusunda istenilen düzeye ulaştığının
söylenemeyeceği vurgulanmıştır.Sonuç
olarak kendisinden istifade edilemeyeceği tespit edilen başvurucu hakkında
tesis edilen işlemin hukuka aykırı olmadığı kanaatine varılmak suretiyle ret
gerekçesi oluşturulmuştur.
12. Başvurucu nihai kararı 13/8/2015 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 24/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. Uzman Erbaş Yönetmeliği'nin "Görevde
başarısız olma, kendilerinden istifade edilmeme halleri ve sözleşmenin
feshedilmesi sebepleri" kenar başlıklı 13. maddesinin ikinci
fıkrası şöyledir:
"Görevde başarısız olanlar ile
kendisinden istifade edilemeyeceği (atış, spor, eğitim, operasyon ve istihdam
edildikleri kadro görev yerlerinde ve davranışlarında askerlik mesleği
değerlerini sergilemede, ikazlara rağmen istenen düzeye ulaşamayan ve aşırı
derecede borçlananlardan bu durumu rapor, tutanak ve her türlü belge ile
kanıtlananlar, mazeretsiz olarak bir sözleşme yılı içerisinde yedi gün ve daha
uzun süre ile göreve gelmeyenler) anlaşılan, atandıkları kadro görev yerleri
ile ilgili olarak üç ay ve daha uzun süreli bir kurs veya eğitime
gönderilenlerden kurs veya eğitimde başarısız olan uzman erbaşların, barışta
sözleşme sürelerine bakılmaksızın Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişikleri
kesilir."
B. Uluslararası Hukuk
14. Masumiyet karinesi, kamu görevlilerinin ceza yargılamasına
konu olan eylemleri nedeniyle ayrıca idari yaptırıma tabi tutulmamaları gibi
bir amaç taşımamaktadır. Masumiyet karinesi bir fiilin hem ceza hem de idari
bir soruşturmaya konu olmasına ve paralel olarak iki ayrı dava sürecinin
yürütülmesine mâni değildir. Bu bağlamda masumiyet karinesi, cezai sorumluluk
bulunmaması hâlinde dahi daha hafif bir ispat yükümlülüğü temelinde aynı
eylemden kaynaklanan medeni ya da diğer sorumluluk biçimlerinin kurulmasını
engellememektedir. Ayrıca, suçlu olduğu kesin olarak hükme bağlanmamış olan bir
kişiye yönelik kamu görevlileri tarafından kullanılan ifadelerde yer alan
kelimelerin seçimi önemli olmakla birlikte kullanılan dilin masumiyet
karinesini ihlal edip etmediği hususu, olaya ilişkin özel şartların da dikkate
alınması suretiyle tespit edilmelidir (Güç/Türkiye,
B. No: 15374/11, 23/1/2018, §§ 38, 39).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 25/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu; hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı
verilmesine karşın soruşturmaya konu fiilleri esas alınarak sözleşme feshi
işleminin hukuka uygun bulunduğunu belirterek Anayasa'nın 2., 36. ve38.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Şikâyetin masumiyet karinesi yönünden
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
18. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü
fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit
oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." şeklinde
düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmektedir. Anılan maddeye adil
yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin
suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir.
Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen
sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair 38. maddesinin
dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Fameka İnş. Plastik San ve Tic. Ltd. Şirketi, B. No: 2014/3905,
19/4/2017, § 27).
19. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin
adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar
masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir
gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan
karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu
olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse,
suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri
tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
20. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet
karinesinin sağladığıgüvencenin iki yönü
bulunmaktadır.
21. Güvencenin ilk yönü; kişi hakkındaki ceza yargılaması
sonuçlanıncaya kadar geçen, bir başka ifadeyle kişinin ceza gerektiren bir
suçla itham edildiği (suç isnadı altında olduğu) sürece ilişkin olup suçlu
olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında
erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar.Güvencenin
bu yönünün kapsamı sadece cezayargılamasını yürüten
mahkemeyle sınırlı değildir. Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli
makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar
kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli
kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında değil
ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreç ve
yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali
söz konusu olabilir (Galip Şahin, B.
No: 2015/6075, 11/6/2018, § 39).
22. Güvencenin ikinci yönü ise ceza yargılaması sonucunda
mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki
yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe
duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu
izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasınıgerektirir
(Galip Şahin, § 40).
23. Bilindiği gibi ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku
farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku kurumun iç düzenini
korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma
düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak
yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen
bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde ise kamu görevlisinin fiili ceza hukuku
kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de
sorumluluk gerektiren bir mahiyettaşıyabilir (benzer
yönde değerlendirmeler için bkz. Özcan
Pektaş, B. No: 2013/6879, 2/12/2015, § 25; Kürşat Eyol, §
30). Böyle bir durumda Anayasa'da güvence altına alınan masumiyet karinesinin
bir eylemi nedeniyle ilgili hakkında hem ceza hem de disiplin işlemlerinin
yürütülmesine engel teşkil etmediğini, bu iki sürecin eş zamanlı olarak devam
etmesinin de önünde anılan güvence bakımından bir mâni bulunmadığını belirtmek
gerekir (M.E.T., B. No:
2014/11920, 3/7/2018, § 61).
24. Öte yandan ceza muhakemesi sonucunda kişinin müsnet suçu işlemediğine dair hükümler dışında ceza
mahkemesi hükmü, disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir.
Ancak cezai sorumluluğu ortadan kalkmış olsa dahi aynı olaylar nedeniyle -daha
hafif bir ispat külfeti temelinde- kişi hakkında başka tür bir sorumluluğun
tesis edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır (benzer yönde
değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, §
25; Kürşat Eyol,
§ 30).
25. Ceza muhakemesiyle eş zamanlı olarak yürütülen, bir başka
ifadeyle kişinin henüz suç isnadı altında olduğu, ceza makamları tarafından
hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı süreçte devam eden disiplin soruşturma
ve yargılamalarında masumiyet karinesi bakımından önemli olan husus; kamu
makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya
kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri
tarafından henüz suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge
düşürülmesine sebebiyet vermemeleridir (Galip
Şahin, § 47).
26. Bununla birlikte ceza yargılamasına konu maddi olay ve
olguların disiplin hukuku esasları çerçevesinde diğer kamu makamlarınca
(idari/adli) ayrıca değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda ulaşılacak
kanaate göre işlem/karar tesis edilmesi mümkündür. Bu bağlamda disiplin işlem
ve yargılamalarında ceza yargılamasında elde edilen bir delile istinat edilmesi
ya da kişi hakkında yapılan ceza yargılamasına bir olgu olarak atıf yapılmış
olması tek başına masumiyet karinesinin sağladığı güvencelere aykırılık teşkil
etmez. Ancak adli ve idari makamların kendi görev sınırlarını aşarak kişiyi suçlu ilan etmesi veya bu bağlamda
birtakım çıkarımlarda bulunması masumiyet karinesinin ihlaline yol açabilir.
Masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının tespiti
yapılırken ise kararın gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir
(Galip Şahin, § 48).
27. AYİM kararında Van Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmasına
konu fiillerin işlendiğine ilişkin olarak bir saptamada, değerlendirmede
bulunulmadığı açıktır. AYİM kararında soruşturma sırasında elde edilen
bilgilere (hayat kadını ile irtibat kurulması)atıfta
bulunulması suretiyle başvurucunun meslekten çıkarılmasına neden olan disiplin
durumu değerlendirilmiştir. Soruşturma sürecinden olgusal olarak
bahsedilmiştir. Kaldı ki Mahkemenin hukuka uygunluk gerekçesi salt soruşturma
sırasında elde edilen verilere dayanmamakta, disiplin durumu ve başvurucunun
sağlık durumu ile de desteklenmektedir. Ayrıca, kararda işlemin haklı nedenlere
dayanıp dayanmadığı irdelenirken ceza soruşturmasından ayrı olarak idare hukuku
ilkeleri bağlamında, kamu hizmetinin niteliği ve idarenin hizmetin iyi
yürütülmesi adına sahip olduğu takdir hakkı bakımından da değerlendirme
yapıldığı görülmüştür.
28.Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde somut olayda bir ihlalin
olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
25/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.