TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
S.Y. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/14397)
|
|
Karar Tarihi: 12/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
S.Y.
|
Temsilcisi (Vasisi)
|
:
|
A.Y.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, emekliye sevk edilme işleminin iptali
istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 14/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis
memuru olarak görev yaptığı sırada psikolojik rahatsızlığı (hezeyanlı bozukluk)
nedeniyle 8/8/2008 tarihli işlemle adi malul olarak emekliye sevk edilmiştir.
7. Malulen emekliye sevk edilen başvurucunun 19/8/2008
tarihinde kurumuyla ilişiği kesilmiştir.
8. Başvurucu 29/11/2009 tarihinden itibaren farklı
tarihlerde kıdem durumu ve almış olduğu disiplin cezalarına ilişkin olarak
idari başvurularda bulunmuştur. Başvurucu, son olarak kıdem yılı ve özlük
hakları yönünden 3/3/2010 tarihinde yaptığı idari başvurudan sonuç alamamıştır.
9. Başvurucu bu sürecin ardından 2/4/2010 tarihinde
8/8/2008 tarihli emekliye sevk işlemine karşı iptal davası açmıştır. Yargı
süreci devam ederken Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 19/4/2013 tarihli
kararıyla eşi (A.Y) başvurucuya vasi olarak atanmıştır.
10. Yargı sürecinde usule ilişkin eksiklikler nedeniyle
verilen kararların ardından nihai olarak başvurucunun açtığı dava İstanbul 5.
İdare Mahkemesinin 28/6/2013 tarihli kararıyla süre aşımı yönünden
reddedilmiştir.
11. Ret gerekçesinde öncelikle 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesi uyarınca iptal davasının
işlemden haberdar olunduğu tarihten itibaren altmış gün içinde açılması
gerektiği hatırlatılmıştır. Başvurucunun 8/8/2008 tarihinde emekliye sevk
edildiği ve 19/8/2008 tarihinde kurumuyla ilişiğinin kesildiği hususlarının
altı çizilmiştir. Başvurucunun en geç 19/8/2008 tarihinden itibaren altmış gün
içinde dava açması gerekirken bu süre aşıldıktan sonra 2/4/2010 tarihinde açtığı
davanın süre aşımına uğradığı ifade edilerek ret gerekçesi oluşturulmuştur.
12. Ret hükmü Danıştay Onbirinci Dairesinin 19/9/2014
tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Dairenin 8/5/2015
tarihli ilamıyla reddedilmiştir.
13. Başvurucu 12/8/2015 tarihinde nihai kararı tebellüğ
etmesinin ardından 14/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
" Dava açma süresi, özel
kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare
mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. "
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 12/12/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu; emekli onayı işlemlerinin yok hükmünde
olduğunu, psikolojik rahatsızlık nedeniyle işlemden haberdar olunsa dahi dava
süresinin işlememesi gerektiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir."
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve
savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim
hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım
Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156,
20/4/2017,§ 34).
20. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri
olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek
seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif
Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, §§
34, 36).
21. Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça
dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi,
hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye
erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718,
2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken
yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten
kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan
kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil
Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
22. Somut olayda başvurucunun iptalini istediği emekliye
sevk işleminin 8/8/2008 tarihinde tesis edildiği ve işlemin akabinde başvurucunun
19/8/2008 tarihinde kurumuyla ilişiğinin kesildiği görülmektedir. Başvurucunun
2009 ve 2010 yıllarında yaptığı idari başvuruların kıdem/özlük haklarına
ilişkin olduğu ve başvurucunun bu taleplerin ardından emekliye sevk işleminin
iptali için 2/4/2010 tarihinde dava açtığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, dava
devam ederken 2013 yılında vesayet altına alınmıştır. Mahkeme başvurucunun
işlemden en geç kurumla ilişiğin kesilmesi tarihinde haberdar olduğunu kabul
ederek davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir.
23. Başvurucunun dava devam ederken vesayet altına
alınmış olması ve dava açıldığı dönemde psikolojik rahatsızlığın mesleğe devam
etmeyi engellemesi dışında temyiz kudretini ortadan kaldırdığı şeklinde bir
tespitin de bulunmaması dikkate alındığında Mahkemenin işlemden kurumdan
ilişiğin kesilmesi ile haberdar olunduğu yönündeki değerlendirmesinin
temelsiz olduğu söylenemez. Başvurucunun işlemin öğrenildiği tarihinden
itibaren dava yoluna başvuru için yeterli süre ve imkâna sahip olduğu, dava
yoluna başvuru için düzenlenen süre koşulunun gözetilen meşru amaç ile korunmak
istenen hak açısından orantılı olduğu ve ileri sürülen mazeretin dava yoluna
başvurmaya engel teşkil etmediği görüldüğünden mahkemeye erişim hakkına yönelik
bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 12/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.