TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MANZURA JUMAEVA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1474)
|
|
Karar Tarihi: 27/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
Manzura JUMAEVA
|
Vekili
|
:
|
Av. Burak Yasir BALLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Tacikistan vatandaşı ve 1976 doğumlu olan başvurucu 18/7/2014
tarihinde ticari ve turistik amaçla Türkiye'ye geldiğini, arkadaşlarıyla
birlikte İstanbul'da bir eğlence mekânına gittiklerinde polis baskını üzerine
fuhuş yaptığı suçlamasıyla gözaltına alındığını söylemektedir.
8. İstanbul Emniyet Müdürlüğünün verdiği bilgi ve belgelere göre
başvurucu 8/12/2014'te izinsiz çalışma ve vize ihlalinden dolayı yakalanarak
15/12/2014'te Kumkapı Geri Gönderme Merkezine (GGM/Merkez) gönderilmiştir.
9. İstanbul Valiliğince 16/12/2014 tarihinde başvurucunun
4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun
54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) ve (e) bentleri uyarınca kamu düzeni
ve sağlığı açısından tehdit oluşturduğu ve vize süresini on günden fazla aştığı
gerekçesiyle sınır dışı edilmesine, aynı Kanun'un 57. maddesi uyarınca kamu
düzeni açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle de idari gözetim altına
alınmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucunun idari gözetim kararına yaptığı itiraz, İstanbul
4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 26/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
11. Başvurucu 23/1/2015'te, süresi içinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
12. Başvurucunun bireysel başvurudan sonra yaptığı itiraz,
İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/3/2015 tarihli kararıyla kabul edilerek
başvurucu salıverilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 6458 sayılı Kanun, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun ilgili maddeleri B.T. ([GK],
B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri,
tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile kişi
hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
uygulaması B.T. (aynı kararda
bkz. §§ 23-38) kararında açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 27/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu; tutulma koşullarının insan onuru ve haysiyetiyle
bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu belirterek adil yargılanma hakkı ile kötü
muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler medeni hak ve yükümlülük veya bir suç isnadının esasının karara
bağlanmasıyla ilgili olmadığından (Z.M. ve
I.M., B. No: 2015/2037, 6/1/2016, §§ 62, 63) adil yargılanma hakkı
yönünden inceleme yapılmamıştır.
18. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673, 21/1/2015; K.A. [GK],
B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A.,
B. No: 2013/655, 20/1/2016; A.V. ve
diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824,
22/9/2016).
19. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
21. Anayasa Mahkemesi, K.A.
kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle uğranılan zararın tazminine
ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru yolunun bulunmadığı sonucuna
ulaşmıştır (aynı kararda bkz. §§ 80, 81). Anayasa Mahkemesi, bu kanaate
varırken tutulma koşullarından çekilen ızdırap için
tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının
bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
22. Ancak Anayasa Mahkemesi,B.T.
başvurusunda bu içtihadını gözden geçirerekbaşvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa
Mahkemesi, idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve
işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti
olduğunu, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari
yargıda tam yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit
edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç
işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve
yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası
olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§
45-58).
23. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir.
25. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
26. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi
gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
27. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, Anayasa'nın 19. maddesinde ve 6458 sayılı
Kanun'da öngörülen güvencelere aykırı olarak özgürlüğünden yoksun bırakıldığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, hürriyeti kısıtlanan
kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı
Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden
ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
30. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden sonra idari gözetim altında bulundurulan yabancıların
gerek idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse
tutulanların sulh ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest
bırakılmalarını müteakiben kendisine yapılan başvurularda, Anayasa'nın 19.
maddesine ve 6458 sayılı Kanun'daki usule aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen
veya giren ya da hakkında sınır dışı etme kararı verilen bir kişinin
yakalanması veya gözetim altına alınması uygulamasında tutma kararı verme
işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari
gözetim kararına karşı başvuru yolları gibi usul güvencelerine aykırılıktan
dolayı bu başlık altında yapılan şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir
(K.A., I.S. ve diğerleri).
31. Ancak Anayasa Mahkemesi, idari gözetim altına alınan
yabancıların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ilgilendiren ihlal
iddialarında B.T. başvurusuyla
içtihat değişikliğine gitmiştir. Anılan başvuruda Anayasa Mahkemesi 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin, idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem
sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak açılacak tam yargı
davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğunu, -sırf bilgi
eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu
biçiminde yorumlanamayacağını, hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar
yönünden tam yargı davasının etkili bir hukuk mekanizması olduğunu belirtmiştir
(B.T., §§ 52, 54).
32. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, 6458 sayılı Kanun'un 57.
maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde
yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun
koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh
ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari
gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi
bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı
davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§
70, 71).
33. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının
hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim
kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577
sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim
kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden
etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret
kararından itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilir (B.T., §
72).
34. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı
olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını
engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T.,
§ 73).
35. Yukarıdaki açıklamaların ışığında bireysel başvuru
yapıldıktan sonra İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/3/2015 tarihli kararı
üzerine idari gözetimi sona eren başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve
manevi zararının karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim
sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılacak
incelemenin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
37. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 26) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.