TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERKAN KESKİNER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15041)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Erkan KESKİNER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, vergi alacaklarının tahsili amacıyla gönderilen
ödeme emirlerine karşı açılan davaların önce süre aşımı yönünden daha sonra ise
mükerrer açıldığı gerekçelerine dayalı olarak reddedilmesi nedeniyle mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 30/6/2015 ve 28/8/2015 tarihlerinde
yapılmışlardır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuşlardır.
4. Komisyonca 2015/11207 numaralı bireysel başvurunun konu
yönünden hukuki irtibatının bulunması nedeniyle 2015/15041 numaralı bireysel başvuru
dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin bu dosya üzerinden yürütülmesine ve
diğer başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
7. Başvurucu 3/12/2007 tarihinde S. Demir Çelik San. ve Tic. A.Ş.ne ortak ve Yönetim Kurulu üyesi olmuştur. Başvurucunun
şirketteki payı -beyanına göre- on milyonda beştir.
8. Aliağa Vergi Dairesi (Vergi Dairesi) anılan şirketten tahsil
edilemeyen vergi alacaklarının ödenmesi için 7/5/2010 tarihli ödeme emirleri
düzenleyerek tebliğ edilmek üzere başvurucuya göndermiştir. Bu tebligatlar
başvurucunun adresinde bulunmadığı gerekçesiyle posta memuru tarafından
merciine iade edilmiştir. Vergi Dairesi bunun üzerine ilanen tebligat yoluna
gitmiştir.
B. İlk İptal Davaları
Süreci
9. Başvurucu 24/1/2011 tarihinde ödeme emirlerini internet
üzerinden öğrendiğini beyan ederek 25/1/2011 tarihinde kendisine tebliğ
edilmesi için Vergi Dairesine başvurmuştur.
10. Başvurucu ilgili Vergi Dairesi tarafından cevap verilmeyince
22/4/2011 tarihinde, söz konusu ödeme emirlerinin iptali istemiyle İzmir 3.
Vergi Mahkemesinde davalar açmıştır. Mahkeme 24/8/2011 tarihinde davaların süre
aşımı yönünden reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde 11/2/1959 tarihli
ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine göre tebliğin usulüne aykırı
yapılmış olsa bile muhatabının tebliğe muttali olması hâlinde geçerli
sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağı yönündeki
düzenlemeye işaret edilmiştir. Mahkeme, uyuşmazlık konusu ödeme emirlerini
başvurucunun internetten öğrendiğine ve 25/1/2011 tarihinde davalı idareye
başvuruda bulunduğuna dikkat çekmiştir. Mahkeme, anılan kanun hükmü uyarınca
davanın öğrenilme tarihi olan 24/1/2011 tarihini izleyen günden itibaren yedi gün
içinde -en son 1/2/2011 tarihinde- açılması gerekirken 22/4/2011 tarihinde
davanın açılmasının esas yönünden inceleme yapılmasına imkân bulunmadığını
belirtmiştir.
11. Başvurucunun temyiz ettiği kararları Danıştay Üçüncü Dairesi
18/2/2014 tarihinde onamıştır. Onama kararının gerekçesinde 4/1/1961 tarihli ve
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 106. maddesi uyarınca 20/1/2011 tarihinde
tebliğ edilmiş sayılan ödeme emirlerine karşı yedi gün içinde dava açılmayarak
22/4/2011 tarihinde açılan davanın süre aşımından reddi gerektiği
belirtilmiştir. Daire buna göre öğrenme tarihini 24/1/2011 olarak kabul ederek
süreyi buna göre değerlendiren mahkeme kararının sonucu itibarıyla doğru olduğu
vurgulamıştır.
12. Kararın karşı oy gerekçesinde; dava konusu ödeme emirlerinin
başvurucunun adresinde bulunmaması nedeniyle tebligat memurunun iade şerhi ile
geri gönderildiği ancak bunun 213 sayılı Kanun'un 102. maddesinin son
fıkrasında belirtilen komşulardan biri, muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden
biri ya da zabıta memuru huzurunda tespit edilmediği belirtilmiştir. Karşı oy
yazısında, adreste bulunmama hâlinin usulüne uygun tespit edilmemesinden dolayı
ilanen tebligatın geçersiz olduğu ifade edilmiştir. Ancak 21/7/1953 tarihli ve
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 8. maddesine
aykırı olarak Mahkeme kararında 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesine yer verilmiş
ise de usulüne uygun olmayan ilanen tebligat yerine başvurucunun ıttıla tarihi
esas alınarak verilen süre yönünden davanın reddi kararının hukuka uygun olduğu
belirtilmiştir.
13. Başvurucunun karar düzeltme talepleri de aynı Dairece
30/3/2015 tarihinde reddedilmiştir.
14. Nihai kararlar başvurucuya 1/6/2015 ve 5/6/2015 tarihlerinde
tebliğ edilmişlerdir.
15. Başvurucu 30/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
C. İkinci İptal Davaları
Süreci
16. Başvurucu 16/4/2012 tarihinde aynı ödeme emirleri yönünden
yine aynı Mahkemede iptal davaları açmıştır. Mahkeme 3/10/2012 tarihinde
davaların kabulüne karar vermiştir. Kararların gerekçesinde, Şirket Yönetim
Kurulu üyesi olmakla birlikte başvurucuya Şirketi temsile yönelik bir yetki
verilmediği vurgulanmıştır. Mahkemeye göre bu sebeple şirketin ödenmeyen ve mal
varlığından tahsil edilemeyeceği anlaşılan borçlarının vade tarihi itibarıyla
Yönetim Kurulu üyeliği bulunduğundan bahisle başvurucudan tahsili kanuna uygun
değildir.
17. Vergi Dairesinin temyiz ettiği kararlar Daire tarafından
18/2/2014 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararlarının gerekçesinde, dava konusu
ödeme emirlerine karşı aynı Mahkemede davalar açılmış olduğuna dikkat çekilerek
tarafları, konusu ve sebebi aynı olan söz konusu davanın mükerrer olarak
açıldığı vurgulanmıştır. Buna göre anılan ödeme emirlerine yönelik olarak
mükerrer açılan davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekirken
iptal edilmesinde hukuka uygunluk görülmediği belirtilmiştir.
18. Bozma kararına uyan Mahkeme 2/7/2014 tarihinde davaların
esas yönünden incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Başvurucu tarafından
temyiz edilen kararlar Dairece 14/4/2015 tarihinde onanmıştır.
19. Nihai kararlar başvurucuya 29/7/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu 28/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 213 sayılı Kanun’un 102. maddesinin olay tarihi itibarıyla
yürürlükte olan dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bunun
üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra
yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeple
tebliğ edilemiyerek iade olunursa tebliğ ilan yolu
ile yapılır. ”
22. 213 sayılı Kanun’un 103. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Aşağıda
yazılı hallerde tebliğ ilan yoluyla yapılır:
...
2. Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci
fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ
yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresi
bulunmazsa,
...”
23. 213 sayılı Kanun’un 106. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“İlan tarihinden başlıyarak
bir ay içinde ne vergi dairesine müracaat yapmış ve ne de adresini bildirmiş
olanlara bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır. ”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 12/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu ortağı olduğu Şirketin vergi borcundan dolayı
gönderilen ödeme emirlerinin usulüne aykırı olarak tebliğ edildiğini belirterek
bu ödeme emirlerine karşı açtığı davaların süre aşımı yönünden reddedilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim ve hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
27. Başvurucu hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiğini de ileri sürmüştür. Ancak başvurucunun süre aşımı yönünden davanın
reddine ilişkin şikâyetinin esas itibarıyla ilgili olduğu mahkemeye erişim
hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşme'sini (Sözleşme) yorumlayan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
29. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerinde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52), mutlak nitelikte olmayan bu hakkın
sınırlandırılması hususunda devletlerin takdir hakkı gereği bazı düzenlemeler
yapabileceğini, bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların hakkın özünü
zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması
ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerektiğini belirtmiştir (Mesut Güzel, B. No: 2014/5876, 22/9/2016,
§ 31).
30. Somut olayda tebliğ için çıkarılan ödeme emirleri
başvurucunun adresinde bulunmadığı gerekçesiyle iade edilmiş, bunun üzerine
Vergi Dairesi ilanen tebligat yoluna gitmiştir. Başvurucu tebligatın usulüne
aykırı olarak yapıldığını öne sürmüş, ilk derece mahkemesi ise buna
değinmeyerek başvurucunun 24/1/2011 tarihinde tebligata konu ödeme emirlerinden
haberdar olduğuna atıfla açılan davaları süre aşımı yönünden reddetmiştir.
Danıştay Dairesi ise ilanen tebligatın usulüne uygun yapıldığını tespit ederek
sonucu itibarıyla doğru gördüğü kararları onamış ve karar düzeltme taleplerini
de reddetmiştir.
31. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi -
kural olarak - tebligatın kanunda öngörülen usulüne uygun yapılıp yapılmadığını
belirlemek değildir. Bu görev esas itibarıyla ilgili delilleri değerlendirerek
hukuk kurallarını yorumlama bakımından derece mahkemelerine aittir. Anayasa
Mahkemesi ise idari mercilerin ve derece mahkemelerinin yorumlarının sonuçları
itibarıyla mahkemeye erişim hakkını ihlal edip etmediğini belirlemek
durumundadır. Bu bağlamda tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığından öte
başvurucunun ilgili tebliğden haberdar olup olmadığının ortaya konulması önem
taşımaktadır.
32. Yukarıda açıklanan tespitler ışığında başvurucunun açtığı
davaların süre aşımı yönünden reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale
teşkil ettiği açıktır. Bu davaların idari işlemin tebliğinden itibaren yedi gün
içerisinde açılmaması nedeniyle reddedilmesinin kanuni bir dayanağının
bulunduğu ve meşru bir amaca yönelik olduğu da tartışmasızdır. Son olarak
başvurucu tebligatın usulüne uygun yapılmadığını öne sürmüş ise ilk derece
mahkemesinin kararında da değinildiği üzere başvurucunun tebliğe konu ödeme
emirlerinden haberdar olduğu tespit edilen tarihe göre dahi davaları süresinde
açmış olmadığı dikkate alınmalıdır. Nitekim başvurucu bu tespitin aksini gösterir
herhangi bir açıklamada bulunmadığı gibi buna dair bir bilgi veya belge de
sunamamıştır. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan
müdahalenin meşru amacı ile karşılaştırıldığında ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır. Diğer taraftan başvurucu aynı ödeme emirlerine karşı açılan
sonraki davaların mükerrer olduğu gerekçesiyle reddedilmesinin niçin ihlale yol
açtığını da somut bir biçimde açıklayamamıştır. Bu itibarla mahkemeye erişim
hakkının ihlal edilmediği açıktır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu ortağı olduğu şirketin temsili için yetkili
olmadığı hâlde vergi borcundan sorumlu tutulduğunu belirterek mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda
bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle
derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi
koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 26).
36. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali iddialarını dile
getirebileceği ödeme emirlerine karşı açmış olduğu davalar süre aşımı yönünden
reddedilmiş, sonradan açılan davaların esasları ise mükerrer açıldığı
gerekçesiyle incelenmemiştir. Bu durumda başvurucu, belirtilen şikâyeti
yönünden söz konusu olağan hukuk yolunu tüketme konusunda kendisine düşen özeni
göstermemiştir. Buna göre başvuru yollarının usulünce tüketildiğinden söz
edilemez.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
12/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.