TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Ö.F.İ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/574)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Ö.F.İ.
|
Vekili
|
:
|
Av. Şahin
POLAT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/1/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık cevabında, başvuruya ilişkin olarak görüş
bildirilmesine gerek görülmediği belirtilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Hava Kuvvetleri Komutanlığı emrinde muvazzaf astsubay
statüsünde görev yapmakta iken ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair ihbar
ve dijital belgeler üzerine başvurucu hakkında idari soruşturma başlatılmıştır.
İstihbarata karşı koyma faaliyeti çerçevesinde 12/2/2013 tarihinde Hava
Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından soruşturma
kapsamında başvurucunun ifadesi alınmış ve başvurucuya cinsel yaşamına ilişkin
sorular sorulmuştur.
9. Soruşturma sonucunda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK)
itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle
27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 94.
maddesi ve 28/12/1998 tarihli ve 23567 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Astsubay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil Yönetmeliği) 60. maddesi gereğince başvurucu hakkında 29/11/2013
tarihinde "Silahlı Kuvvetlerde kalması
uygun değildir." şeklinde ayırma sicil belgesi düzenlenmiştir.
10. Sicil Yönetmeliği'nin 61. maddesi uyarınca Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde
oluşturulan Komisyonda başvurucunun durumu değerlendirilmiştir. Komisyon
10/2/2014 tarihinde başvurucu hakkında ayırma işlemi yapılmasının onaya
sunulmasına karar vermiştir. Anılan kararı, Hava Kuvvetleri Komutanı 25/2/2014
tarihinde onaylanmış ve son olarak Millî Savunma Bakanı tarafından da 19/3/2014
tarihinde resen TSK'dan ayrılmasının uygun bulunması sonucunda başvurucunun
ilişiği kesilmiştir.
11. Başvurucu 30/5/2014 tarihinde ayırma işleminin iptali
talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
(AYİM) dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde hukuka aykırı yöntemlerle
kabul etmediği hususların sorgu sonrası tutulan tutanağa geçirildiğini ve başka
delillerle desteklenmeyen bu tutanağın hukuka aykırı bir delil olduğunu iddia
etmiştir. Diğer yandan bekâr olduğu dönemde ayıplanacak, kınanacak ya da
görevine olumsuz yansıyacak herhangi bir cinsel sapkınlığının olmadığını
belirterek hiçbir zaman özel yaşamına ait unsurları iş ortamına ve görevine
yansıtmadığını, ayrıca tek bir disiplin cezasının dahi bulunmadığı gibi çok
sayıda takdir belgelerinin bulunduğunu ifade eden başvurucu, tesis edilen
ayırma işleminde birey yararı ile kamu yararı dengesinin gözetilmediğini ve
ölçülülük ilkesine uyulmadığını ileri sürmüştür.
12. AYİM Birinci Dairesinin (Daire) 9/7/2015 tarihli kararı ile
oyçokluğuyla dava reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun özel hayatı
kapsamındaki mahremiyet hakkına ilişkin davranışlarının -bazı kadınlar ile
yaşadığı ilişkilerin- genel ahlak kurallarına aykırı olduğu vurgulanmış ve
idarenin takdir yetkisini ölçülü, objektif ve kamu yararı ile birey yararı
dengesini gözeterek kullandığı sonucuna varılmıştır.
13. Karara bir hâkim üye muhalif kalmıştır. Muhalif üye
görüşünde; bahse konu olumsuz fiil ve davranışların salt başvurucunun kendi
ifadesinden elde edilen bilgi ve bulgulara dayandığı, tüm bu hususları teyit
eden her türlü şüpheden uzak, yerinde, elverişli, yeterli ve hukuka uygun bir
şekilde elde edilmiş bilgi ve belge bulunmadığı, ayrıca başvurucunun ikaz dahi
edilmeden ayırma işlemine tabi tutulması suretiyle usul ve ölçülülük ilkesine
uyulmadığından işlemin hukuka aykırı olduğu ifade edilmiştir.
14. Başvurucunun karar düzeltme istemi Dairenin 1/12/2015
tarihli kararı ile oyçokluğuyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar 14/12/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 12/1/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Bireysel başvurunun incelenme sürecinde 21/1/2017 tarihli ve
6771 sayılı Kanun ile Anayasa'ya eklenen geçici 21. maddenin birinci fıkrasının
(E) bendiyle AYİM kaldırılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G.
[GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen,
B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 12/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; idari soruşturma aşamasında hukuk dışı yollarla
ifadesinin aldığını, mahremiyet alanında cereyan eden ve hiçbir şekilde mesleki
yaşamına olumsuz etkileri bulunmayan ilişkilerine konu beyanlarının
çarpıtılarak aleyhine delil olarak kullanıldığını, ayrıca yapısı ve
bünyesindeki kurmay subaylar nedeniyle AYİM’in
bağımsız ve tarafsız olmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, aleniyet kazanmamış
özel hayatının gizliliği kapsamında kalması gereken bilgilere yönelik
değerlendirmelere bağlı olarak -başarılı mesleki geçmişi de gözetilmeden- tesis
edilen ayırma işlemi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının, eşitlik
ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; kimliğinin
kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
...saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde
başvurucunun temel iddiasını, özel hayat alanına ilişkin olan ve hukuka aykırı
yöntemler kullanılarak elde edilen birtakım bilgilere dayanılarak TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurunun sadece,
özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Özel hayatına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek disiplinsizlik ve ahlaki durum sebebiyle
başvurucu hakkında TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatının
gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., § 43).
25. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve
ölçülülük ilkesine aykırı olmama ölçütlerine uygun olması gerekir.
26. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin
sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı
anlaşılmaktadır (Ata Türkeri, §§
40, 41; G.G., §§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§ 50-58).
27. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin hukuka
uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında; bireylerin özel
hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki
etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi
üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki
değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca
tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları
dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
28. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da bütünleşen bazı
özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri açıktır.
Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis edilmesinin
başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim kaynağından
yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etki
oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir (G.G., § 66).
29. Somut olayda AYİM kararında da belirtildiği üzere
başvurucunun mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşamına ilişkin eylemlerin
idari soruşturma kapsamında kendi beyanlarına dayandırıldığı, başvurucunun
soruşturma sürecinde dahi üstlerinden 20/5/2013, 30/10/2013 ve 5/3/2014
tarihlerinde takdir belgeleri aldığı, başka bir ifade ile başvurucuya
yöneltilen iddiaların görevin ifasıyla ilgili olmadığı anlaşılmaktadır. Yine AYİM kararında;
başvurucunun soruşturma usulünün hukuka aykırı yöntemler içerdiğine yönelik
iddialarına makul bir gerekçe ile yanıt verilmediği, ifadenin alındığı
koşulların detaylı şekilde incelenmediği görülmektedir.
30. Özel hayata ilişkin eylem ve davranışlarının mahrem kalması
konusunda başvurucunun menfaati bulunmaktadır. Başvurucunun tesis edilen ayırma
işleminde özel hayatı kapsamındaki mahremiyet hakkına ilişkin davranışları
belirleyici olmuştur. Diğer yandan söz konusu eylem ve davranışların başvurucu
tarafından alenileştirilmediği gibi mesleki hayatı -bağlı bulunduğu kurum-
üzerindeki olumsuz etkileri ve riskleri de ikna edici gerekçelerle
açıklanmamıştır.
31. Dolayısıyla özel hayat alanı kapsamında kaldığı anlaşılan
birtakım davranışlara dayanılarak başvurucunun kamu görevlisi olma nitelik ve
yeterliliğini kaybettiği sonucuna ulaşılmasının demokratik toplum düzeninin
gereklerine aykırılık oluşturduğu, başvurucuya en ağır şekilde uygulanan idari
yaptırımın ölçülü olmadığı, başka bir ifade ile başvurucunun mahremiyet hakkına
müdahaleyi haklı kılacak şekilde TSK görevlisi olmasının sakıncalarının idari
ve yargısal makamlar tarafından ilgili ve yeterli şekilde açıklanmadığı
kanaatine ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
34. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve
tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
35. Başvuruda, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
36. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkeler belirlenmiştir.
37. Somut başvuruda özel hayatın gizliliği hakkı yönünden
ulaşılan ihlal sonucunun AYİM tarafından verilen ret kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
38. Bu durumda başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkına
yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216
sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemesince
yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan
kaldırılmasından ve ihlal kararı verilmesinin nedenlerini gideren Anayasa
Mahkemesinin belirttiği ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir.
Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı
merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
39. Öte yandan başvurucu tarafından tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla birlikte yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin
birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış
olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine
GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin
E.2014/751, K.2015/700 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.