TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BEHCET CİNGÖZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15096)
|
|
Karar Tarihi: 11/9/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Behcet
CİNGÖZ
|
|
|
2. Hanife TANRİVERDİ
|
|
|
3. Remziye CİNGÖZ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Rehşan
BATARAY SAMAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, 1994 yılında meydana gelen ölüm olayı hakkında etkin
soruşturma yürütülmediği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvuruculardan Remziye Cingöz ve Behcet
Cingöz 1994 yılında öldürülen F.C.nin annesi ve
babası, diğer başvurucu Hanife Tanriverdi ise aynı
olayda öldürülen E.T.nin annesidir.
8. Başvurucuların beyan ve iddialarına göre 21/3/1994 yılında
Diyarbakır'ın Lice ilçesi Zengi köyüne gelen çok sayıda
asker tarafından başvurucuların oğulları gözaltına alınmıştır.
9. Askerler tarafından gözaltına alınan kişilerin cesetleri Yolçatı köyüne bağlı Hanyat
mezrasında köylüler tarafından bulunmuştur. Ölenler, kolluk birimlerine
bildirilmeksizin köylüler tarafından aynı tarihte defnedilmiştir.
10. Bu olayla ilgili başvuruculardan Behcet
Cingöz 4/9/2001 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile Lice
Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık)şikâyette bulunmuştur. Başvurucu aynı
zamanda 30/11/2001 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir. Başvurucu
ifadesinde; olay tarihinde operasyon yürüten askerlerle geçici köy
korucularının köylerine geldiğini, oğluna geçici köy korucularından R.B.nin tokat attığını, ardından olay tarihinde 17-18
yaşlarında olan oğlunun rütbeli askerlerin beyanına göre serbest bırakılmak
üzere götürüldüğünü, daha sonra oğlunu aramaya çıktığını fakat bulamadığını,
iki gün sonra oğlunun diğer köylüler tarafından ölü olarak bulunduğunu, cesette
üç kurşun izi olduğunu, öleni köye defnettiklerini, korkularından dolayı hiçbir
yere şikâyette bulunamadıklarını beyan etmiştir.
11. Başvurucu Hanife Tanriverdi
verdiği ifadesinde köylerine gelen askerlerin evlerine baskın yaptığını,
evlerinde yaptıkları aramanın ardından askerden yeni dönen oğlu F.T. ile köy
sakinlerinden 5-6 kişiyi götürdüklerini, diğerlerinin serbest bırakılmasına
rağmen oğlunun serbest bırakılmadığını, birkaç gün sonra oğlunun cesedinin
diğer başvurucuların oğlu ile birlikte başka bir mezrada bulunduğunu, otopsi
yapılmaksızın cenazeleri defnettiklerini, olayla ilgili olarak herhangi bir
yere müracaat etmediklerini ifade etmiştir.
12. Başsavcılık yapılan müracaat üzerine 28/5/2002 tarihinde,
ölen F.C.nin mezarında fethikabir
(mezar açma) işlemi gerçekleştirerek bulunan kemik parçalarını Adli Tıp Kurumu
Başkanlığına göndermiştir.
13. Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu Başkanlığının raporuna
göre F.C.nin ölümünün '' ..6.
boyun omurunda orpus sağ alt kısmında defekt olduğu, processus spinosusun kırılarak ikiye yarılmış olduğu, sağ arkus vertebraliste kırık olduğu,
7. boyun omuruna ait kırık 3 adet parça bulunduğu, korpus
sağ kısmında defekt olduğu, 1. sırt omurunun sağ preocessus spinosunda ve sağ arkus vertabliste kırık olduğu,
...kişinin [bu bulgular karşısında] ölümünün mandibula
kırığı ve servikal 6-7. (boyun omurları) ve torakal bir (göğüs omuru) vertabra
kırıklarına neden olan ateşli silah yaralanması sonucu meydana geldiği'' anlaşılmıştır.
14. Başsavcılık olayla ilgili olarak başta başvurucunun
ifadesinde geçen ve oğluna tokat attığı iddia edilen R.B. olmak üzere çok
sayıda kişinin tanık sıfatıyla ifadesine başvurmuştur. Genel olarak bu kişiler,
başvurucuların yakınlarının askerler tarafından götürüldüğü yolunda beyanlarda
bulunmuşlardır.
15. Başsavcılık 5/1/2004 tarihinde olayın faillerinin asker
olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek dosyayı 7. Kolordu Komutanlığı
Askerî Savcılığına (Askerî Savcılık) göndermiştir. Görevsizlik kararında suç,
adam öldürmek olarak nitelendirilmiştir.
16. Askerî Savcılık dosyasına fiziksel olarak ulaşılamamakla
birlikte Başsavcılık dosyasının içindeki belgelerden Askerî Savcılığın Jandarma
Bölge Komutanlığı ile çok sayıda yazışmanın yaptığı anlaşılmıştır. Bu belgelere
göre ''güvenlik kuvvetlerince Lice ilçesinde
1993 yılı Haziran ayında Güldiken Köyünde, 31 Mayıs
1993 tarihinde Çeper köyünde, 1993 yılı Mart ayında ve sonbahar aylarında
Dolunay, Yalaza, Kabakaya ve Yolaçtı
köylerinde operasyon icra edilip edilmediği, operasyonicra
edilmişse tarihler ile katılan birliklerin belirtilmesi, F.C. isimli şahsın
gözaltına alınıp alınmadığı'' sorulmuştur.
17. Komutanlık tarafından düzenlenen 29/4/2004 tarihli yazıdan
anılan tarihlerde planlı bir faaliyetin olmadığı, F.C. isimli şahsın gözaltına
alınmadığı, F.Ö.nün ölümü ile ilgili olarak herhangi
bir belgenin olmadığı, 1993 yılında terör faaliyetlerinin yoğun olması
nedeniyle Lice ilçesi haricinde bulunan birliklerden de görevlendirme yapıldığı
ancak hangi birliklerin söz konusu köylere gittiğinin resmî olarak tespit
edilemeyeceği anlaşılmıştır.
18. Askerî Savcılık ayrıca çok sayıda kişinin ifadesine
başvurulmak üzere ilgili Cumhuriyet savcılıkları ve askerî savcılıklarla
yazışmalar yapmıştır. Bu kapsamda olay tarihinde muhtarlık görevini ifa eden
İ.Ç. 27/7/2004 tarihinde, aynı köyde bulunan Ş.P. 9/2/2005, korucu olarak görev
yapan A.B. 8/3/2005 tarihinde ifade vermiştir. Askerî Savcılık 1993 yılında
görev yapan tüm personel ile ilgili birlik ve komutanlıkların yetkililerinin
tespit edilmesini de istemiştir.
19. Askerî Savcılığın 1993 yılında görev yapan bazı askerî
personelin ifadesine başvurduğu ve bu kapsamda 4/7/2005 ila 12/11/2008
tarihlerinde bu kişilerin ifadelerini aldığı anlaşılmıştır. İfadelerinde bu
kişiler, olaya ilişkin bilgilerinin olmadığını ve ölenleri tanımadıklarını
söylemişlerdir.
20. Askerî Savcılık 30/30/2009 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
''...[Ş]ikayetçinin 1998 yılında Nüfus Müdürlüğüne başvurarak oğlunun
21/3/1994 tarihinde öldüğüne dair tescil yaptırdığı anlaşılmıştır.
Yasanın amir hükmü gereğince fail lehine olan
dava zamanaşımı süresi gözönünde bulundurulmalı ve
olay(suç) tarihinden itibaren dava zamanaşımının kesintiye uğramasını veya durmasını
gerektiren herhangi bir işlem yapılmadığı takdirde bu sürenin bitiminde
soruşturmaya son verilmelidir. Bu itibarla her ne kadar olayın 1993 yılında
gerçekleştiğine dair anlatımlar mevcut ise de resmi belge niteliğindeki ''nüfus
kaydı'' esas alınıp, olayın (suçun) 21/3/1994 günü gerçekleştiğinin kabulüyle
hesap yapılaral onbeş
yıllık dava zamanaşımı süresinin kesintiye uğramasını veya durmasını gerektiren
herhangi bir işlem icra edilmediği dikkate alınıp 21/3/2009 tarihinde dava
zamanaşımı süresinin dolduğu kanısına varılmıştır. ''
21. Askerî Savcılığın son kararı ile dosya içinde yer alan
belgelerde soruşturmanın sadece F.C. isimli kişinin ölümüne hasredildiği
görülmüş, diğer başvurucunun oğlu olan E.T.nin
ölümüne ilişkin olarak herhangi bir araştırma yürütüldüğüne dair bir belgeye
rastlanmamıştır.
22. Askerî Savcılığın anılan kararına yapılan itiraz 2'nci Hava
Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Mahkemesinin kararı ile reddedilmiştir.
23. Başvurucular, vekilleri aracılığı ile 20/6/2013 tarihinde
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (TMK 10. madde ile görevli) (özel yetkili
Başsavcılık) şikâyet dilekçesi vermişlerdir. Başvurucular verdikleri
dilekçelerinde F.Ö. ve E.T.nin 1994 yılında askerler
tarafından yakalandıktan iki gün sonra ölü olarak bulunduğunu, ayrıca olay
tarihinde er olarak görev yapan bir tanıklarının da bulunduğunu ifade
etmişlerdir.
24. Özel yetkili Başsavcılık başvuruculardan Hanife Tanriverdi'nin ifadesine başvurmuştur. Başvurucu ifadesinde
köylerine gelen askerlerin evlerinin yakınlarında yangın çıkardığını, evlerinde
arama yaptıklarını, oğlu ile birlikte 5-6 köylünün askerler tarafından
tutulduğunu, altı kişinin bırakılmasına rağmen iki yıllık evli ve 6 aylık kızı
olan oğlunun serbest bırakılmadığını, askerler gittikten sonra oğlunu aramaya
başladıklarını, iki gencin öldürüldüğü bilgisi kendilerine ulaştıktan sonra Henyat köyü yakınlarında önce F.C.nin,
ardından oğlunun cenazelerine ulaştıklarını, her ikisinin de otopsileri
yapılmaksızın köy mezarlıklarına defnedildiğini beyan etmiştir.
25. Gizli tanık, özel yetkili Başsavcılıkta 11/3/2013 günü ifade
vermiştir. Gizli tanık ifadelerinde özetle Hazro ilçesinde bulundukları sırada
Lice ilçesine sık sık gittiklerini, olay tarihinde operasyon için gittikleri
köyden iki gencin önce dövüldüğünü, ardından köyden bu gençleri alarak
ayrıldıklarını, Tabur Komutanı İ.E. ile Binbaşı A.nın
telsizle görüştüğünü, Binbaşı'nın Tabur Komutanı'na
''Bu çocukları ne yapacağız?''
diye sorduğunu, Tabur Komutanı İ.E.nin ise ''Gereğini yapın.'' dediğini, akşama yakın
bir saatte Binbaşı A.nın gençlerden birinin başına
silah doğrultarak ona arkadaşlarının nerede olduğunu sorduğunu, gencin cevap
vermemesi üzerine çocuğu başından vurarak öldürdüğünü, silah sesleri üzerine
Üsteğmen E.nin koşarak geldiğini, Binbaşı ile
tartışmaya başladığını hatta Üsteğmen E.nin askerlere
''Çocuklar beni koruyun.'' diye
çağrıda bulunduğunu, Binbaşı'nın Tabur Komutanı ile
askerlerin isyan ettiğine dair bir konuşma yaptığını, ardından Binbaşı A.nın diğer genci de ölen gencin yanına yolladığını, PKK'lı
arkadaşlarının nerede olduğu sorusu üzerine bilmediğini beyan eden ve gözleri
kapatılan gencin de göğüs bölgesinden Binbaşı A. tarafından vurulduğunu, Tim
Komutanı Teğmen T.nin de "Çorbada bizim
de bulunsun." diyerek kafasına ateş ettiğini, bu olaylar
nedeniyle bazı tutanakların düzenlenmesinde de sorunlar çıktığını, Üsteğmen'in
imza atmadığını öğrendiğini beyan etmiştir.
26. Ayrıca bir gazetede çıkan haberde yer alan fotoğrafların
kendisine gösterilmesi üzerine gizli tanık, başvuruculardan Hanife Tanriverdi'nin oğlu olan E.T.nin
öldürülen ilk kişi olduğunu beyan etmiştir.
27. Başvurucu Hanife Tanriverdi'nin
ifadesi üzerine gizli tanığın ifadesine yeniden başvurulmuştur. Bu ifadesinde
gizli tanık, başvurucunun ifadesinde geçen ve çelişkili gibi görünen bazı
hususlara dair beyanlarda bulunmuştur. Gizli tanık, başvurucunun torunlarının
asker ve polis olduğu, bu kişilerin zarar görmemesi için doğruyu söylemediğini
iddia etmiştir. Gizli tanığın ifadesi sırasında olay tarihinde kendisi gibi
asker olan iki kişiyi aradığı ve bu kişilerin de hoparlör vasıtası ile
telefonda benzer şekilde beyanlarda bulunduğu ifade tutanağına yansıtılmıştır.
Gizli tanık ayrıca kendisine gösterilen bazı fotoğraflardan Binbaşı ile bazı
kişileri teşhis ederek ad ve soyadlarını da vermiştir.
28. Özel yetkili Başsavcılık, ifadelerde isimleri geçen
kişilerden İ.E., Teğmen T. ve Binbaşı A.nın açık
kimlikleri ile hizmet bilgilerinin tespiti için 15/7/2013 tarihinde Kara
Kuvvetleri Komutanlığına (Komutanlık) yazı yazmış; Komutanlık 6/8/2013
tarihinde İ.E.nin 30/8/2008 tarihinde tuğgeneral
olarak emekli olduğunu, Teğmen T.nin T.G. olabileceğini ve hâlen görev
yaptığını, Binbaşı A. hakkında ise bir bilgi ve belge bulunmadığını
bildirmiştir.
29. Özel yetkili Başsavcılık ayrıca 16/9/2013 tarihli yazısı ile
Komutanlığa 1994 yılında İstanbul 66. Zırhlı Tugay Komutanlığında görev yapan
ve aynı yıl mart ayında geçici görevle Diyarbakır'ın ilçelerine gönderilen
yüzbaşı ve üzeri rütbeye sahip personelin kimlik bilgilerini sormuştur.
Başsavcılık bunun yanında 1994 yılı Şubat-Mart aylarında geçici görevle
Diyarbakır'ın ilçelerine gönderilen er ve erbaşların açık kimlik bilgilerinin
gönderilmesini de 21/1/2014 tarihinde talep etmiştir. Komutanlık son yazıya
12/2/2014 tarihinde, herhangi bir bilgiye veya belgenin bulunmadığı şeklinde
cevap vermiştir.
30. Özel yetkili Başsavcılık, başvuruculardan Behçet Cingöz'ün
dilekçesi üzerine 2001 yılında Başsavcılık tarafından başlatılan fakat
görevsizlik kararı ile Askerî Savcılığa gönderilen dosyayı incelemek için
Başsavcılıktan 15/7/2013 ve 16/9/2013 tarihinde olmak üzere iki kez talep
etmiştir. Bunun yanında Başsavcılık 17/9/2013 tarihinde başvuruculardan Hanife Tanriverdi'nin oğlunun ölümü ile ilgili soruşturma bulunup
bulunmadığını sormuştur.
31. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ortamında yapılan
incelemelerden ve Başsavcılık tarafından gönderilen dosyadan özel yetkili
Başsavcılık tarafından en son 21/1/2014 tarihinde er ve erbaşların
kimliklerinin tespit edilmesine yönelik yazılar yazıldığı anlaşılmıştır.
32. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'la özel yetkili
mahkemeler ile başsavcılıkların kaldırılması üzerine özel yetkili Başsavcılık
dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (Terör Suçları Soruşturma Bürosu)
20/3/2014 tarihli görevsizlik kararı ile göndermiştir.
33. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11/4/2014 tarihinde
Askerî Savcılıktan dosyayı talep etmiştir. Bu tarihten sonra olayla ilgili
olarak herhangi bir işlem yapılmadığı, sadece iç yazışmaların yapıldığı
anlaşılmıştır. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 9/3/2015 tarihli yetkisizlik
kararı ile suçun işlendiği yerin Lice ilçesi sınırlarında olduğu gerekçesiyle
dosyayı Lice Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
34. Lice Cumhuriyet Başsavcılığı 20/3/2015 tarihinde zamanaşımı
süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
vermiştir.
35. Cumhuriyet Başsavcılığının söz konusu kararının ilgili
bölümünde, T.G. ve İ.E. isimli kişilerin yanında rütbesinin binbaşı olduğu
belirtilen A.nın ismi de şüpheli olarak yer almıştır.
Bu karara yapılan itiraz Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/5/2015 tarihli
kararı ile reddedilmiştir. Nihai karar, başvurucular vekiline 30/7/2015
tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucular 28/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
36. Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası hukuk Anayasa
Mahkemesinin Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu
(B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69) başvurusu hakkında verdiği kararda yer
almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Mahkemenin 11/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
38. Başvurucular yakınlarının askerler tarafından işkenceye
maruz bırakıldıktan sonra öldürüldüğünü, bu olaylarla ilgili olarak etkin bir
soruşturma yürütülmediğini, zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilmesi nedeniyle eylemlerin cezasız bırakıldığını belirterek
Anayasa'nın 17. maddesinde teminat altına alınan yaşam hakkı ve işkence ve kötü
muamele yasağının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13. ve 14.
maddelerinde teminat altına alınan etkili başvuru hakkı ile ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
39. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
40. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri,
…Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
41. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup
olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa
da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu
makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile
getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
42. Bununla birlikte başvurucuların yetkili makamlara müracaat
etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa
başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl
almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77)
43. Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren
otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların
etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her
davanın şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, §
87).
44. Öte yandan soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut
verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu, soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuru yollarını tüketmeden bireysel
başvuruda bulunmaları da başvuruculardan beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi
soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına
vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel
başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu,
§ 88).
45. Somut olayda yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere
başvurucuların yakınlarının ölümü nedeniyle derhâl bir soruşturma
yapılmadığının ilk aşamada belirtilmesi gerekmektedir. Başvuruculardan Behcet Cingöz'ün 4/9/2001 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı aracılığı ile Lice Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık)
şikâyette bulunması üzerine olaylara dair ilk soruşturma başlatılmıştır. Behcet Cingöz'ün ifadesine de ancak 30/11/2001 tarihinde
başvurulabilmiştir. Bunun yanında diğer başvurucu Hanife Tanriverdi'nin
ifadesi ise ilk kez 25/9/2013 tarihinde özel yetkili Başsavcılık tarafından
alınmıştır.
46. Bu hususla birlikte başvurucular Remziye ve Behcet Cingöz'ün oğlu olan F.C.nin
Dolunay köyünde bulunan mezarında başvurucular beyanına göre 1993 yılındaki
defninden dokuz yıl sonra mezar açma ve ölü adli muayenesi işlemlerinin
yapıldığının da belirtilmesi gerekmektedir. Bireysel başvuru dosyası, UYAP
ortamında ilişkilendirilen dosya ve ilgili başsavcılıklar tarafından gönderilen
tüm belgelere göre olayda öldüğü iddia edilen F.T.nin
mezarının annesi olan başvurucunun ifadesine göre Ortaç köyünde olduğunun
bilinmesine rağmen mezarının açılmadığı ve otopsi işleminin yapılmadığı
anlaşılmaktadır. Bir soruşturmada en önemli maddi delilin elde edilebilmesi
imkânı varken bu hususta herhangi bir girişimde bulunulmamasının soruşturmada
çok büyük bir eksiklik olduğu değerlendirilmiştir.
47. Bununla birlikte olaylarla ilgili olarak 2001 yılında
Başsavcılık tarafından yürütülen ve daha sonra Askerî Savcılığa gönderilen
dosyada 2009 yılında zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verildiği, başvurucuların bu karara itiraz ettiği ve itirazlarının
reddedildiği hususu da nettir. Başvurucular bu karardan dört yıl sonra bu kez
özel yetkili Başsavcılığa dilekçe vererek yeniden soruşturma açılması talebinde
bulunarak şikâyetçi olmuşlardır.
48. Askerî Savcılık tarafından yapılan soruşturma sırasında olay
tarihinde sorumlu olabileceği değerlendirilen yetkililerin tespit edilmeye
çalışıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre Jandarma Bölge Komutanlığı, Lice ve
Hazro ilçe Jandarma Komutanlıkları ile yazışmalar yapılarak söz konusu
tarihlerde operasyon yürütülüp yürütülmediği, ölen kişilerin gözaltına alınıp
alınmadığı hususlarının araştırıldığı tespit edilmiştir. Bunun yanında Askerî
Savcılık, tespit edilebilen yetkili kişilerin ifadelerinin alınmasına yönelik
olarak diğer askerî savcılıklar ve Cumhuriyet savcılıklarıyla yazışmalar
yapmış; ilgililerin tanık olarak ifadelerine başvurulmasını talep etmiştir. Bu
aşamada ise bu işlemlerin yeterliliği ve etkinliğinin zaman bakımından yetki
ilkelerini aşacak şekilde değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir. Bununla
birlikte Askerî Savcılığın yaptığı tüm işlemlerin daha sonra başvuruya konu
Başsavcılık dosyasında görülebildiği, Başsavcılık tarafından dosyadan suret
alındığı anlaşılmıştır.
49. Bu açıklamalardan sonra Başsavcılıkça yapılan soruşturmanın
etkililiğinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu soruşturmanın özel yetkili
Başsavcılığa 2013 yılında başvurucular tarafından yapılan şikâyetle
başladığında şüphe yoktur. Özel yetkili Başsavcılık bu kapsamda başvuruculardan
Hanife Tanriverdi'nin ifadesine 25/9/2013 tarihinde
başvurmuştur. Başvurucu burada verdiği ifadesinde olay tarihinde köylerine
gelen koruculardan sadece H.H.yi tanıdığını söylemiş,
eski korucu olması nedeniyle ifade veremeyeceğini değerlendirdiğini
belirtmiştir.
50. Özel yetkili Başsavcılık ayrıca başvurucu Hanife Tanriverdi'nin ifadesinde geçen ve bir gazeteye
açıklamalarda bulunan Ş.P.nin ifadesine 15/11/2013
tarihinde başvurmuştur. Bu kişinin hem 2005 ve 2013 yıllarında verdiği ifadeler
arasında hem de başvurucu Hanife Tanriverdi'nin
anlatımlarındaki olayların oluş biçiminde farklılıklar bulunduğu anlaşılmıştır.
Bununla birlikte her iki kişi de olayın faillerinin belirlenebilmesine olanak
verecek şekilde somut kişi veya kişilerden bahsedememiş, bir teşhiste de
bulunamamıştır.
51. Özel yetkili Başsavcılık, olay tarihinde er olarak görev
yaptığını beyan eden bir kişinin ifadesine iki kez gizli tanık sıfatıyla
başvurmuştur. Gizli tanık ikinci ifadesinde olayı gerçekleştirdiği iddia edilen
Binbaşı A.nın kendisine gösterilen kimlik kartlarına
göre A.A. adlı kişi olduğunu ilk kez beyan etmiştir. Bunun yanında gizli tanık
ayrıca T.D., G.Ö. ve B.Ö. isimli kişilerden de bahsetmiştir. Gizli tanığın iki
kez verdiği ifadesinin olaya ilişkin en somut bilgileri içerdiği
değerlendirilmiş olmakla birlikte söz konusu ifadelerin içeriklerinin doğruluğu
ve teyit edilmesi görevinin Anayasa Mahkemesine ait olmaması nedeniyle bu
konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
52. Bunların yanında başvurucuların 2013 yılında şikâyet
dilekçesi vermelerinin dışında soruşturmaya aktif olarak katıldıklarına, yeni
delil ileri sürdüklerine, dosyadan fotokopi alma gibi somut talepleri içeren
dilekçeler verdiklerine veya başka bir şekilde dosyalarını takip ettiklerine
dair belgelere de rastlanmamıştır. Bu anlamda başvurucuların şikâyet dilekçesi
verdikten sonra soruşturmanın etkisiz olduğuna dair talep ve iddialarını ileri
sürmeden sadece kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesini bekledikleri
ve bu karara itiraz ettikleri anlaşılmaktadır.
53. Özel yetkili Başsavcılığın bu ifadelerde ismi geçenlere
yönelik olarak ilgili Askerî Komutanlıkla yapılan yazışmalar neticesinde kimlik
bilgileri tespit edilebilen askerî personel ile başvurucuların suç duyurusunda
şüpheli olarak isimleri yazan diğer kişilerin ifadelerinin alınabilmesi için
yazışma yapıldığına dair bir belgeye ise rastlanmamıştır. Başsavcılığın
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında da görülebileceği üzere iki askerî
yetkilinin net olarak bilinmesinin yanında gizli tanığın ikinci ifadesinde
yaptırılan teşhis üzerine olayların birinci faili olarak değerlendirilebilecek
askerî personel A.A.nın bilgilerine ulaşılabilmiştir.
54. Özel yetkili Başsavcılığın soruşturma hakkında 6526 sayılı
Kanun gereğince 2013/1829 sayılı dosya üzerinden görevsizlik kararı vermesinin
ardından yine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Bürosu
tarafından 2014/8850 sayılı dosya ile soruşturmaya devam edilmiştir. Bu
Başsavcılık, gizli tanık ifadelerinde ve diğer belgelerde belirtilen kişilerin
tespit edilebilmesi için Komutanlığa 15/7/2013 tarihinde yazı göndermiştir.
55. Komutanlık 6/8/2013 tarihinde verdiği cevapta İ.E.nin emekli olduğunu, T.G.nin
görev yaptığını, binbaşı olduğu belirtilen A. hakkında ise bir belgeye
rastlanmadığını bildirmiştir. Bu yazı haricinde özel yetkili Başsavcılık
tarafından herhangi bir somut, soruşturmada ilerleme sağlayıcı işlem
(şüphelilerin ifadesinin alınması için talimat yazılması gibi) yapıldığına dair
bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları
Bürosu ise 9/3/2015 tarihinde yetkisizlik kararı vererek dosyayı Başsavcılığa
göndermiştir. Başsavcılığın yetkisizlik kararı üzerine kendisine gelen dosyada
ise 20/3/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermesi dışında
yapılan bir işlem bulunduğuna dair bir belgeye rastlanmamıştır.
56. Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Bürosunun 15/7/2013
tarihinde Komutanlığa yazmış olduğu yazı ve başvurucu Hanife Tanrıverdi'nin
25/9/2013 tarihinde ifadesinin alınmasından sonra soruşturmanın etkililiğini
sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma işlemi yapmadığı ve bu nedenle
başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak için soruşturmanın sonuçlanmasını
beklemelerinin gerekmediği dikkate alındığında başvurucuların kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararın kendilerine tebliğ edildiği tarihten uzun zaman önce
soruşturmanın etkisizliğini fark etmeleri gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu
nedenle 28/8/2015 tarihinde yapılan başvurunun süresi içinde yapılmış bir
başvuru olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
11/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.