TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYTEN KARDOĞAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/1517)
Karar Tarihi: 25/12/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Hüseyin MECEK
Başvurucular
1. Ayten KARDOĞAN
2. İkram TOPCU
3. Kamuran ÖLMEZ
4. Mezher ÖLMEZ
5. Muzaffer ÖLMEZ
6. Nurten BEDİRHAN
7. Şirin BAYKAL
Vekili
Av. Abdulselam DURAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltında işkence sonucunda ölüm sebebiyle yapılan kovuşturmanın beraatle sonuçlanmasının kötü muamele yasağı ile yaşam hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru,23/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular 10/4/1994 tarihinde gözaltında iken ölen G.Ö.nün çocuklarıdır.
A. Genel Olarak
9. Yoğurtyemez köyünde PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yapıldığı ihbarı üzerine Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığının (Savcılık) 1994/36 Hazırlık sayılı dosyasında soruşturma başlatılmıştır. Başvurucuların babası olan G.Ö.nün aynı köydeki meskeninde, kendisinin de hazır bulunduğu sırada 4/4/1994 günü saat 11.00’de yapılan aramada salon girişindeki kapının üstündeki poşette patlamaya hazır, tuzaklanmış el bombası bulunmuştur. Adı geçen köyde oturan S.C., E.C., N.A., H.A. ve M.T.nin meskenlerinde yapılan aramalarda da bazı suç unsurlarına rastlanmış; PKK terör örgütüne yardım ve yataklık etmek, ruhsatsız roketatar, el bombası ve mermi bulundurmak suçlarından haklarında soruşturma başlatılmıştır.
10. Bunun üzerine G.Ö. aynı gün saat 15.00’te Ahlat ilçesi Ovakışla Jandarma Karakol Komutanlığında gözaltına alınmıştır.
11. 6/4/1994 tarihinde Ahlat İlçe Jandarma Komutanlığı, Savcılıktan G.Ö.nün de aralarında bulunduğu on sanık hakkında ek gözaltı süresi verilmesi isteminde bulunmuştur. Savcılık 6/4/1199 ila 18/4/1994 tarihlerinde on iki gün ek gözetim süresi vermiştir.
12. 7/4/1994 tarihinde Bitlis İl Jandarma Alay Komutanı tarafından imzalanan Sorgu İstek Formu'na göre G.Ö.nün Alay Komutanlığı Harekât Asayiş Şube Müdürlüğü araştırma kısmında sorguya alınması istenmiştir. Bu belgede; hakkında alınan ihbar ve duyumlara göre başvurucunun terör örgütüne lojistik destek verdiği, bu kapsamda piyasadan aldığı gıda maddelerini Karataş mevkiinde örgüt mensuplarına verdiği kayıtlıdır.
13. G.Ö. burada üç gün kaldıktan sonra 7/4/1994 tarihinde detaylı sorgulanmak üzere Bitlis İl Jandarma Alay Komutanlığına (Alay Komutanlığı) getirilmiştir.
14. G.Ö. 7/4/1994 tarihinde Alay Komutanlığı nezarethanesine alınmış; burada sorgu için beklediği sırada 10/4/1994 günü vefat etmiştir. Saat 22.00’de durum Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiştir. Savcılık, yapılan otopsinin ardından 11/4/1994 günü saat 00.30’da defin ruhsatı tanzim etmiştir.
B. G.Ö. ve Gözaltına Alınan Diğer Sanıklar Hakkında Yapılan Soruşturma
15. S.C., E.C., N.A. ve M.A. Ahlat Sulh Ceza Mahkemesinin 18/4/1994 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
16. Ahlat Devlet Hastanesinin 18/4/1994 tarihli raporuna göre bu kişilerde darp ve cebir izi bulunmamaktadır. Gerek kollukta gerekse sorgu sırasında, adı geçen kişilerin gözaltında kötü muamele gördükleri yönünde bir beyanları da bulunmamaktadır.
17. 18/4/1994 tarihinde Savcılık görevsizlik kararıyla dosyayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
18. Diyarbakır 4 No.lu DGM'nin E.1994/157, K.1995/576 sayılı dosyasında sanıklar S.C., E.C., N.A., M.E. ve ölen G.Ö. hakkında kamu davası açılmıştır. Diyarbakır 4 No.lu DGM 15/11/1995 tarihinde kararını vermiştir. Sanık G.Ö. hakkında açılan davalar ölüm nedeniyle düşmüş, diğer sanıklarsa terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçundan beraat etmiştir. Sanık S.C.de bulunan el bombası, E.C. ve M.T.de bulunan roketatar mermisi ve sevk fişeği ile ilgili açılan davalar yönünden Bitlis Ağır Ceza Mahkemesine, sanık N.A.da ele geçen 20 adet Bixi mermisi ile ilgili olarak Ahlat Asliye Ceza Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir. Görevsizlik kararından sonraki aşamaya ilişkin olarak başvuru formunda ve UYAP’ta herhangi bir bilgi mevcut değildir.
C. G.Ö.nün Ölümüyle İlgili Olarak 1994 Yılında Yapılan Soruşturma
19. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/268 sayılı dosyasında ölüm olayıyla ilgili olarak G.Ö.nün sorgusundan sorumlu Jandarma Uzman Çavuş S.Ç. hakkında soruşturma açılmıştır.
20. Savcılık, Ahlat ve Ovakışla Jandarma Komutanlıklarında görevli personel listesini ve G.Ö.nün Alay Komutanlığındaki soruşturmasında görev alan kişilerin tespitini istemiştir. Bu kişiler, İl Jandarma Alay Komutanlığı tarafından Savcılığa bildirilmiştir.
21. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı 16/12/1994 tarihli ve 1994/268 Hazırlık sayılı kararla 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin (i) bendine göre görev sırasında işlenen suçlardan ötürü 4/2/1913 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat’a göre işlem yapılacağından dosyayı Bitlis İl İdare Kuruluna göndermiştir.
1. Otopsi ve Diğer Adli Raporlar
22. 11/4/1994 günü saat 23.00’te ölenin bulunduğu Bitlis Devlet Hastanesinde savcı ve iki hekim huzurunda Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı düzenlenmiştir. Cesedin ağzından beyaz sıvı akıntısı geldiği, saat 23.00 itibarıyla ölü katılığının oluşmadığı, ölü morluğunun husule gelmediği, koltuk altı ve karın bölgesinin sıcak, el ve ayaklarının soğuk olduğu, tahminen iki saat önce öldüğü belirlenmiştir. Yapılan klasik otopside baş, göğüs ve karın açılmış; yalnız dalak dış zarının devamlılığının yer yer bozulduğu tespit edilmiştir. Kesin ölüm nedeni hakkında bir kanaat edinilmemiştir. Vücuttan parça (böbrek, dalak, akciğer, kalp, beyin, karaciğer) ve kan örnekleri alınmıştır.
23. Adana Adli Tıp Kurumu (ATK) Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesi Başkanlığının 15/6/1994 tarihli toksikolojik analizinde iç organ parçalarında organik kükürt ve organik fosfor bulunduğu ifade edilmiştir.
24. Adana ATK Morg İhtisas Dairesi Başkanlığının 23/6/1994 tarihli raporunda, alınan kan ve iç organ parçalarının yapılan toksikolojik analizinde su buharı destilasyonu (damıtma) ile elde edilen destilat bileşiminde organik kükürt ve organik fosfat bulunan insektisit (zehirli bir böcek öldürücü) entoksikasyonu (zehirlenme) etkisiyle ölümün gerçekleştiği bildirilmiştir.
25. Bu rapor üzerine Savcılık 26/7/1994 tarihinde, hangi yolla alındığında böcek öldürücünün öldürücü etkisinin ortaya çıkacağı, vücuda dâhil olduktan sonra ne kadar sürede etkisini göstereceği, bu kimyasal maddenin kişinin yaşantısına bağlı olarak zaman içinde öldürücü etki yapmayacak şekilde vücutta depolanıp depolanmayacağı, bu durum vaki olduğu takdirde başka bir etmenle birleşip öldürücü etkinin ortaya çıkıp çıkmayacağı, otopsi raporunda tespit edilen, karın iç duvarı normal olmasına rağmen dalak zarının devamlılığının bozulmasının ölüm hadisesine etki edip etmeyeceği konusunda İstanbul ATK’dan görüş istemiştir.
26. İstanbul ATK 1. İhtisas Kurulu 17/8/1994 tarihli raporunda; otopside dalak dış zarının devamlılığının yer yer bozulduğu belirtilmişse de karın boşluğunda kanama olmadığına göre bu tarif edilen değişimin otopsi sırasında dalak kontrolü yapılırken doğal yapışma yerlerindeki ayrılmalardan kaynaklanabileceği, dalak dış zarı bozukluğu bulgusunun ölüm sonucunu doğurabilecek nitelikte veya ölüme katkısı olamayacağı, ölümde haricî travmatik bir etken bulunmadığı, sorulan diğer hususlarda 5. İhtisas Kurulundan görüş alınması gerektiği mütalaa olunmuştur.
27. İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulu 12/9/1994 tarihli yazısıyla müteveffanın histopatolojik raporunun temin edilmesinden sonra görüş verebileceğini bildirmiştir.
28. Adana Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinin 24/12/1994 tarihli raporunda; önceki tespitlere ilaveten iç organ parçalarının histopatolojik incelemesi sonucunda akciğer ve beyin ödemi, amfizem (akciğerdeki hava keseciklerinin sayısının azalması sonucu solunum yetmezliğiyle beliren hastalık), atelektazi (akciğerin bir kısmının veya tamamının bronşun ya da bronşiolün tıkanması sonucu çökmesi) bulunduğu yazılıdır. Adli soruşturma, dış muayene ve otopside elde edildiği bildirilen bulgularla toksikoloji ve histopatoloji raporlarına göre bileşiminde organik fosfat ve organik kükürt bulunan herhangi bir insektisit entoksikasyonuna bağlı olarak gelişen akciğer ve beyin ödemi, amfizem ve atelektazi etkisiyle G.Ö.nün öldüğü bildirilmiştir.
29. İstanbul ATK Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinin 29/1/1996 tarihli toksikolojik raporunda akciğer, kalp, böbrek, beyin, karaciğer parçalarının ince tabaka kromatagrafisi ve spot testlerle yapılan incelemesi neticesinde klorlandırılmış hidrokarbonlu, karbamatlı ve bahis konusu organik fosfat yeterli inteksitlerin varlığını gösterir müspet reaksiyonlar alınamamıştır.
30. İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulunun 26/2/1996 tarihli raporunda;
i. İstanbul ATK Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinin daha geniş olanaklara sahip bulunması nedeniyle bu laboratuvarlarda yapılan incelemelerde saptanan organik fosfat ve kükürt bileşiğinin tespit edilemediği sonucuna itibar edildiği,
ii. Maktulün gözaltına alındığı 4/4/1994 tarihinden ölü bulunduğu 10/4/1994’e kadar geçen süre içinde herhangi bir şekilde organik fosfor zehirlenmesi belirtisi göstermemesine rağmen bu durumun altı gün sonra aniden ölüme sebebiyet vermesinin tıbben mümkün olmadığı,
iii. Nezarethaneye dışarıdan bir madde alımının olmaması, maktulün kaldığı süre içinde erlere verilen yiyeceklerden yemesi, bu süre içinde koğuşların herhangi bir nedenle ilaçlanmamış olması ve başkaca bir ölüm olmaması bulguları da gözönüne alındığında maktulün ölüm nedeninin organik fosfor ya da kükürt içeren bir maddeye ya da ilaca bağlanmasının mümkün görülmediği,
iv. Bu nedenle kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için İstanbul ATK 1. İhtisas Kurulundan görüş alınmasının uygun olacağı mütalaa edilmiştir. Ancak bu soruşturma kapsamında 1. İhtisas Kurulundan görüş alındığını gösteren bir rapor mevcut değildir (2003 yılında yapılan soruşturmada ATK 1. İhtisas Kurulundan alınan rapor için bkz. § 53).
2. Tanık Beyanları
31. J Uzm. Çvş. Y.M. 27/4/1994 tarihinde Cumhuriyet savcısına, 3/4/1997 tarihinde ise muhakkike ifade vermiştir. İfadesinde; ölenin sorgusunu J Uzm. Çvş. S.Ç. yapacakkenAlay Komutanlığına beş altı terörist daha gelince sorguyu diğerlerinin üzerine yoğunlaştırdıklarından G.Ö.nün sorgusuna başlanamadığını, rahatsızlandığı için olay günü alayda yattığını, gece G.Ö.nün öldüğünü haber aldıktan sonra hücresine gittiğini, yerde ölü yatarken onu gördüğünü belirtmiştir.
32. Alay Komutanlığında görevli J Er B.A. 10/6/1994 tarihinde Bitlis Savcılığında ifade vermiştir. İfadesinde G.Ö.nün tutulduğu nezarethaneyi her on beş dakikada bir kontrol ettiğini, şahsın darbedildiğini görmediğini belirtmiştir.
33. Alay Komutanlığında görevli J Er S.H. 27/4/1994 tarihinde Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiştir. İfadesinde 10/4/1994 günü saat 21.00-24.00 arasında Alay Komutanlığında hücreler kısmında nöbete başladıktan üç dört dakika sonra G.Ö.nün bulunduğu hücre kapısına birkaç kez vurduğunu, cevap gelmeyince gözetleme penceresinden içeriyi kontrol ettiğinde şahsı yerde yatar vaziyette gördüğünü, içeri girmeden durumu komutanlarına haber verdiğini, kontrol edildiğinde G.Ö.nün öldüğünün anlaşıldığını belirtmiş; G.Ö.nün sorgulanmadığını, o sırada odasında kimsenin bulunmadığını, nöbeti de B.A.dan devraldığını söylemiştir.
34. J Uzm. Çvş. İ.N. 27/4/1994 tarihinde Bitlis Başsavcılığında beyanda bulunmuştur. Beyanında 7/4/1994 tarihinde G.Ö. ile birlikte dört kişinin sorgu amacıyla Alay Komutanlığına getirildiğini, değişik kişilerin sorguda görev aldığını ancak sorgudan asıl sorumlunun J Uzm. Çvş. S.Ç. olduğunu söylemiştir. Beyanına göre nöbetçi erler S.H. ve H.K., odasına gelerek G.Ö.nün hücresinde hareketsiz yattığını söylemiştir. Bunun üzerine durumu N.D.ye haber vermiş, birlikte G.Ö.nün hücresine gidince öldüğünü anlamışlardır. Daha sonra olayı Savcılığa bildirmişlerdir. Ayrıca ifadesinde ölenin arıcılık yaptığı için kükürtten zehirlenmiş olabileceğini, yediği yemeğin askere çıkan yemekle aynı olduğunu söylemiştir.
35. J Asb. Çvş. N.G. 27/4/1994’te savcılıktaki ifadesinde terör örgütüne yardım ve yataklık eylemlerine ilişkin olarak Ahlat Jandarma Komutanlığınca tarafından beş kişinin gözaltına alındığını, bunların daha sonra sorgu için Alay Komutanlığına gönderildiklerini, sorgudan Jan. Uzm. Çvş. S.Ç.nin sorumlu olduğunu açıklamıştır. Olay akşamı Alay Komutanlığındaki odasında arkadaşlarıyla birlikteyken nöbetçi J Er S.H., G.Ö.nün öldüğünü haber vermiştir. Olay yerine gidince hücrede ölü vaziyette bulunmuştur. O tarihte başka bir terörist daha teslim olduğundan henüz S.Ç. tarafından ölenin sorgusu yapılmamıştır.
36. J Asb. Çvş. N.D. 27/4/1994 tarihinde Savcılıkta anlatımda bulunmuştur. İfadesinde, o tarihlerde Alay Komutanlığında sorgulama bölümünde görev yaptığını, Ahlat’tan gelen beş kişinin Alay Komutanlığında ayrı hücrelere konulduğunu, her birinin sorgusu ayrı görevlilere bırakıldığını, ölenin sorgusunda S.Ç.nin görevlendirildiğini ancak henüz S.Ç.nin sorguya geçmediğini, J Er S.H. haber verince ölenin hücresinde yatar vaziyette olduğunu gördüğünü belirtmiştir.
37. Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü A.Ö. 19/7/1994 tarihinde Bitlis Savcılığındaki ifadesinde olay günü alay nezarethanesinde bir kişinin öldüğü bildirilince evden alaya giderek olaya el koyduğunu, durumu adliyeye bildirdiğini beyan etmiştir.
3. Sanık J Uzm. Çvş. S.Ç.nin Savunmaları
38. Ölenin sorgulamasından sorumlu olduğu söylenen S.Ç. 19/4/1994 ve 18/7/1994 tarihlerinde Savcılıkta ve 10/3/1997 tarihinde muhakkiklikte savunma yapmıştır. 1992’den bu yana Bitlis’te görev yaptığını, G.Ö.nün Ahlat Jandarma Bölük Komutanlığı görevlileri tarafından terör örgütüne yardım ve yataklık suçlamasıyla 4/4/1994’te Yoğurtyemez köyünde gözaltına alındığını, 7/4/1994 tarihinde sorgu için Alay Komutanlığına getirildiğini ifade etmiştir. S.Ç.nin beyanına göre araştırma ve sorgulama bölümünde görev yapmakla beraber doğrudan sorgulama görevi bulunmamaktadır. Vazifesi şahısların sorgu için kayıtlarının tutulması ve raporlarının yazılmasıdır. Ölen, kimliği tespit edilerek nezarethaneye alınmıştır. Henüz sorgusuna geçilmemiştir. Nezarethanede kalma süresi on beş gün olduğundan ve bu süre henüz dolmadığından 10/4/1994 tarihinde başka bir teröristin sorgusunu yapmıştır. Maktulün bulunduğu mahaldeki nöbetçi Er S.H. ölenin hareketsiz yattığını söyleyince durumdan haberdar olmuştur. Saat 21.00 civarında nezarethaneye girip nabzını kontrol ettiklerinde G.Ö.nün vefat ettiği anlaşılmıştır. Sorguları Asb. N.D., N.G., uzman çavuşlar İ.N., Y.M. ve o tarihte izinli olan A.M. yapmaktadır. Adana Adli Tıp Grup Başkanlığının ölümün böcek zehirlenmesinden kaynaklandığı yönünde rapor vermesi üzerine S.Ç. 18/7/1994 tarihinde ikinci kez Savcılık tarafından dinlenmiş; olay tarihinde Alay Komutanlığında böcek ilacı yapılmadığını, diğer nezarethanelerde bulunanların zehirlenmediğini, ölenin Alay Komutanlığında askere çıkan yemekten yediğini, alayda kimsenin besin zehirlenmesine maruz kalmadığını söylemiştir.
4. 1994’te Başlayan Soruşturmanın Sonuçlanması
39. Bitlis İl İdare Kurulu 12/2/1998 tarihinde sanık S.Ç. hakkında men-i muhakeme kararı vermiştir. Kararın gerekçesinde; ölenin kükürt ve fosfat bileşimleri bulunan kimyevi maddelerle devamlı temas hâlinde bulunduğu, ayrıca kişisel biyografisinde daha önce altı ay süreyle iç hastalığından dolayı hastanede yattığı, G.Ö.nün ölümünden sonra iç organlarının gönderildiği Adana ATK Morg İhtisas Dairesi Başkanlığından alınan raporda bileşiminde organik fosfat ve organik kükürt bulunan herhangi bir insektisit entosikasyonuna bağlı olarak gelişen akciğer ve beyin ödemi, amfizem ve etalektazi etkisiyle kişinin ölmüş olduğunu bildiren rapor düzenlendiği, dolayısıyla gözetim altında bulunulan sürede haşere ile ilgili mücadele için herhangi bir ilaçlamanın yapılmadığı, bu şahısların yemekleri birlik içinde temin edildiğinden yedikleri yemeklerden herhangi bir zehirlenmenin söz konusu olamayacağı dikkate alınmıştır.
40. Bu kararın resen yapılan incelenmesi sonucunda Danıştay İkinci Dairesi 19/12/2000 tarihinde, sanığın üzerine atılı eylemin 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 455. maddesinin birinci fıkrasına mümas taksirle öldürme suçunu oluşturduğu, bu suça bağlı olarak beş yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan men-i muhakeme kararını bozarak zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
D. Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin Suç İhbarı Üzerine Yapılan Soruşturma
41. Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (YAKAY-DER) 3/12/2003 tarihinde başvuru konusu olayın da içinde yer aldığı 500 faili meçhul cinayet ve kayıp vakasıyla ilgili olarak Fatih Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunmuştur. İhbarın ekinde G.Ö.nün vefatı konusunda Faili Meçhul Cinayet ve Kayıp Tespit Formu bulunmaktadır. Ölenin çocuklarından başvurucu Mezher Ölmez bu formda şu bilgilere yer vermiştir: 14/4/1994 tarihinde Bitlis’in Ahlat ilçesine bağlı Yoğurtyemez köyüne güvenlik güçlerince düzenlenen operasyonda babası asker tarafından gözaltına alınarak Alay Komutanlığı nezarethanesinde on yedi gün tutulmuş, gözaltında gördüğü yoğun işkence sonucunda da yaşamını yitirmiş, otopsi yaptırmalarına izin verilmemiştir.
42. Fatih, Küçükçekmece ve Bitlis Cumhuriyet Başsavcılıklarının yetkisizlik kararlarından sonra dosya Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığına gelmiştir.
1. Toplanan Belge Niteliğindeki Deliller
43. 12/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığı başvurucunun ölüm kaydının nüfusa düşülüp düşülmediğini, düşülmüşse neye istinaden yapıldığını Nüfus Müdürlüğünden sormuştur. Nüfus Müdürlüğü Bitlis Savcılığının 11/4/1994 tarihli yazısına istinaden ölüm kaydının düşüldüğünü söylemiştir. Ölüm tarihi 10/4/1994 olarak belirlenmiştir.
44. Savcılık tarafından ölenin Yoğurtyemez köyünde ikamet edip etmediği, gözaltına alınıp alınmadığı, alınmışsa hangi suç nedeniyle kimler tarafından gözaltına alındığı, gözaltı giriş çıkış doktor raporları, ölene işkence yapılıp yapılmadığı, ölenin Alay Komutanlığına götürülüp götürülmediği, burada ne şekilde vefat ettiği, hakkında daha önce DGM Savcılığında bir işlem yapılıp yapılmadığı Ahlat Kaymakamlığından sorulmuştur. Ayrıca olay günü köy muhtarı ve İhtiyar Heyeti üyelerinin isimleriyle gözaltına alınmayı gören kişilerin kimlik bilgileri tespit edilmiş, kişinin ölüm tarihi, mezarının yeri araştırılmış; ölenin eş ve çocuklarının beyanı alınmak üzere adliyede hazır edilmeleri istenmiştir.
45. Ahlat Kaymakamlığı 4/4/1994 tarihinde Yoğurtyemez köyünde operasyon yapıldığı yönünde kayda rastlanmadığı, operasyon kayıtlarının arşivde saklanma süresi olan on yılın dolduğu bilgisini vererek Ovakışla Karakolunda görev yapan Uzm. Çvş. C.A. ile Ahlat İlçe Jandarma Komutanı J Tğm. E.O.nun kimlik ve adres bilgilerini göndermiştir.
46. Gözaltına alınan kişilerle ilgili o tarihte verilmiş bir hekim raporu bulunmadığı Ahlat Sağlık Grup Başkanlığının 10/1/2005 tarihli yazısıyla bildirilmiştir.
47. Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığı 1/2/2005 tarihinde G.Ö.nün ölümü konusunda yapılan soruşturmayı yetkisizlik kararı verilmek üzere diğer mağdurlarınkinden tefrik etmiş, 7/2/2005 tarihli yetkisizlik kararıyla dosyayı suç yeri olan Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
48. Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığının 16/3/2005 tarihli kararıyla Ahlat ilçesinde gerçekleşen işkence iddiaları bakımından 765 sayılı mülga Kanun'un 243. maddesindeki on yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından dolayı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Bu kararda G.Ö.nün Bitlis’te ölmesine dair olayla ilgili soruşturmanın 2005/95 No.lu dosya üzerinden Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına yetkisizlik kararıyla gönderildiği bildirilmiştir.
49. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığının 3/2/2006 tarihli ve 2005/166 Soruşturma sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararda yargısal süreçte yapılan işlemler ve raporlara yer verilerek otopsi tutanağında, iddia edilen işkence iz ve emarelerine rastlanmadığı gerekçe gösterilmiştir.
50. Muş Ağır Ceza Mahkemesi 20/3/2006 tarihinde anılan karara yapılan itirazı kabul etmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“…
Dosya içerisindeki Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kuruluna muhakkikçe C. Savcılığı aracılığıyla sorulan ve kesin ölüm nedeni ile ilgili olarak tereddütte kalan hususlar ile ilgili olarak yazı cevabının bulunmadığı, tüm bunlardan ayrı olarak müşteki iddialarının gerekirse fethi kabir yapılmak suretiyle kesin, net ve her türlü şüpheden ve kuşkudan uzak olarak ortaya konulmadığı, tüm bunlardan ayrı olarak Adana Adli Tıp Kurumu raporunda belirtilen hususla ilgili olarak böcek zehirlenmesi olayının nasıl ve ne şekilde olduğu, olabileceği hususunun tam bir tıbbi açıklıkla ortaya konmadığı ve özellikle muhakkik raporunda belirtilen arıcılık ile uğraşması ve geçmişindeki ameliyat olması ile ilgili hususların da araştırılması gerektiği, tüm bunların iddia, isnat kapsamında yargılanmayı gerektirir boyutlarda olduğu anlaşılmakla müştekilerin bu yönleri amaçlayan sonuca yönelik itirazlarının kabulüne, Danıştay kararında belirtilen kişi hakkında men-i müdahale kararı verilmiş olup bu kişiye yönelik olarak takipsizlik kararı da verilmediği anlaşılmakla, verilen takipsizlik kararının bu yönler itibariyle kaldırılmasına dair aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.”
51. Bitlis İl Jandarma Komutanlığı 15/2/2007 tarihli yazıyla G.Ö. isimli birinin gözaltına alındığına dair kaydın bulunmadığını ancak nezaret-emniyet odası defterinin 27. sayfasında 1941 doğumlu G.Ö.nün adının kayıtlı olduğunu bildirmiştir.
52. Ölenin tarım ve arıcılıkla uğraştığı, arı kovanlarının başındayken yakalanarak gözaltına alındığı anlaşıldıktan sonra Bitlis Başsavcılığı 22/1/2007 tarihinde İstanbul ATK’dan yeniden rapor istemiştir. Arıcılıkla uğraştığı dikkate alınarak G.Ö.nün arıcılıkta kullanılan ilaçlardan (perizin solüsyon, kennaz solüsyon, virnitrak vaapımıycin, neo termiycin toz, vitamix formula toz, apivesin toz, fumudil B toz) kaynaklanan bir nedenle ölüp ölmediği, bu ilaçların hangi yolla alındığında öldürücü olabileceği, vücuda dâhil olduktan ne kadar zaman sonra etki göstereceği, belirtilen ilaçların kişinin yaşantısına bağlı olarak vücutta öldürücü etki yapmayacak şekilde doepolanıp depolanmayacağı, bu durumda belli süre sonra başka faktörle birleşip öldürücü etkisinin ortaya çıkıp çıkmayacağı, alınan organ parçalarının uygun olmayan şartlarda saklanma ya da sevkinden dolayı bu tür bir sonucun doğup doğmayacağı sorulmuştur.
53. Bu karardan sonra İstanbul ATK 1. İhtisas Kurulundan ölüm nedeni hususunda rapor aldırılmıştır. 4/7/2007 tarihli raporda;
i. Otopside tarif edilen bulgulara göre kişide ölüm meydana getiren nitelikte travmatik lezyon bulunmadığı,
ii. Her ne kadar 15/6/1994 Adana ATK Kimya İhtisas Dairesinin toksikolojik raporunda organik kükürt ve organik fosfat tespit edilmişse de İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulunun 26/2/1996 tarihli raporunda kişinin gözaltına alındığı 4/4/1994’ten öldüğü 10/4/1994’e kadar geçen sürede herhangi bir şekilde organik fosfor zehirlenmesi belirtisinin görülmemesine rağmen bu durumun altı gün sonra aniden ölüme sebebiyet vermesinin tıbben mümkün görülmediği belirtildiğinden kişinin organik fosfor ve kükürt ile öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, aranan diğer kimyasal maddelerin bulunamadığı,
iii. Mevcut bulgularla kişinin kesin ölüm nedeninin tespit edilemediği bildirilmiştir.
54. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı 9/11/2007 tarihinde ikinci kez kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Karar, şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını gerektiren yeterlilikte delil bulunmadığı gerekçesine dayandırılmıştır.
55. Başvurucular bu karara da itiraz etmiştir. Muş Ağır Ceza Mahkemesi 30/1/2008 tarihli kararla 20/3/2006 tarihinde kaldırılan ilk kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173. maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre iddianame düzenlenerek mahkemeye verilmesi yerine yeniden delil araştırmasına gidilerek ikinci kez kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu değerlendirmiştir.
56. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı 10/2/2008 tarihli iddianameyle şüpheliler C.G., E.O., C.A., E.D. ve S.Ç. hakkındaişkence yaparak öldürme suçundan kamu davası açmıştır.
2. G.Ö. ile Birlikte Gözaltına Alınan Diğer Sanıkların Olayla İlgili Beyanları
57. S.C. 14/1/2005 ve 3/8/2006 tarihlerinde Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığında ve 29/4/2008 tarihinde Mahkemede ifade vermiştir. İfadelerinin ilgili kısımları şöyledir:
“Ben Ahlat ilçesi Yoğurtyemez köyünde ikamet etmekteyim. 04 Nisan 1994 tarihinde Yoğurtyemez köyüne bir operasyon yapıldı, baskını yapan Jandarmaya bir ihbar yapılmış, Yoğurtyemez köyünde PKK’ya yardım ve yataklıkta bulunduğumuz ihbar etmişler, bunun üzerine hatırladığım kadarıyla 200-250 kadar asker köye daldı köyden ben, [E.C., G.Ö., H.A., N.A.] isimli kişileri üzerinde rütbesi olmayan ancak askeri elbisesi bulunan kim olduğunu da bilemediğim ve tanımadığım kişiler çağırdılar, hakkımızda ihbar olduğunu bizi götüreceklerini söylediler, gözümüzü bantladılar, bizi Ovakışla Jandarma Karakoluna getirdiler, Ovakışla Jandarma Karakolunda 8 gün boyunca bize işkence yaptılar. Ovakışla Jandarma Karakolunda [C.] ismindeki uzman olduğunu biliyorum, başka herhangi bir kimse olduysa da bunların ismini hatırlamıyorum, gözümüz bağlı olduğu için kim olduklarını tespit edememiştim, ancak Ovakışla Karakolunda işkence gördüm. Bana işkence olarak kaba dayakla, jop altıyla, birde üzerime çıplak vaziyette su sıktılar. Bizi sorgulamalarının işkence yapmalarının amacı PKK'ya yardım yapıp yapmadığımızda PKK'ya yardım ettiniz mi yoksa etmediniz mi diye sorarak bu işkenceyi yaptılar. Ovakışla Jandarma Karakolunda hepimiz 8 gün gözlem altında kaldık, bu süre zarfında da anlattığım şekilde çeşitli işkenceye maruz kaldık. Ovakışla Karakolundan bizi Ahlat Adliyesine getirmediler, doğrudan Bitlis Jandarma Komutanlığı alayına götürdüler. Bitlis Alay Jandarma Komutanlığında ise Ovakışla Jandarma Karakolunda gördüğümüz muamelenin aynını Bitlis il jandarma komutanılığında gördük, Bitlis il jandarma komutanlığında ayrıca aç bırakıldık, Bitlis il jandarma alay komutanlığında PKK'ya yardım ve yataklık yapıp yapmadığımız hususları bize sorulmuştu, Bitlis İl jandarma Komutanlığında göz altına alındığımızda biz hepimiz aynı yerdeydik, aynı yerde bize terör örgütüne yardım ve yataklık yapıp yapmadığımızı soruyorlar, gözlerimiz bağlı olarak bizi konuşturup cevap almak istiyorlardı. Bitlis İl Jandarma Alay Komutanlığında bu işlemler sırasında vücudumuz soyulmuş, aç bırakılmış, ayrıca üzerimize su sıkılarak ıslatılmıştık, yine kollarımızdan yukarıya bağlı bir askıya asarak beklettikleri de olmuştur, [G.Ö.] de bu sırada gözlerimiz bağlı aynı yerde bulunduğumuz için [G.Ö.]'nün de bu muameleye maruz kaldığını duydum, çünkü gözümüz bağlı olduğu için [G.Ö.]'nün aynı odada bulunduğumuz sırada sesini duyuyordum, ayrıca yanımızda Bitlis il jandarma komutanlığında [M.T.] isimli köylümüz de vardı. [M.T.] isimli şahısta Ovakışla Jandarma komtanlığında da beraberdik, o da Bitlis’e Alay komutanlığına götürülmüştü. Bitlis il jandarma alay komutanlığında bize yapılan işkence sırasında [G.Ö.]'nün ay ben öldüm, vay ben öldüm, bana vurmayın diye seslerini ben duydum bir ara. [G.Ö.] fenalaşınca [E.C.] komutana bir sigara verin kendisine gelsin dedi, bunun üzerine komutan olan şahıs sinkaflı sözlerle küfür ederek ölsün gebersin dedi. Zaten gözüm örtülü olduğu için ben sigara verilip verilmediğini görmedim. [G.Ö.] bizim yanımızdayken fenalaşıp götürmüşlerdi, ancak gözümüz bağlı olduğu için biz görmedik, sonradan [G.Ö.]'nün öldüğünü öğrendim, benim öğrendiğime göre [G.Ö.]'nün ölümünün esas sebebi Bitlis İl Jandarma komutanımda gördüğü işkencedir, bilahare bizi Bitlis il jandarmadan aldılar, o zaman Ahlatta görev yapan [E.O.] isimli üsteğmen olduğunu bildiğim kişi tekrar Ovakışlaya getirdi, Ovakışla da Jandarma Karakoluna getirdiler, Ovakışla Jandarma karokulunda bizi 4 gün tuttular, bizi Ahlat Savcılığına çıkarttılar, Ahlat'ta Savcılıkta ifade verdiğimizi hatırlıyorum, biz ifadeye [A.C., N.A. ve M.T.] isimli şahıslarla birlikte getirilmiştik, [H.A.] isimli şahıs bayan olduğu için sonradan onu gelirdiler, biz Ahlat Savcılığında ifade verdik, sonra Ahlat Mahkemesince tutuklanarak Ahlat Kapalı Cezaevine götürüldük, bir süre Ahlat Kapalı Cezaevinde kaldık, oradan önce Bitlis Kapalı Cezaevine, Bitlis’ten Muş Cezaevine, Muş'tan da Diyarbakır Dev. Güv. Mah. yargılandık, Diyarbakır Dev. Güv. Mah. de [S.C., E.C., N.A., ve M.T. ile] yargılandık, bu yargılamada bizler beraat ettik. Ben bu isnattan dolayı başka bir mahkemede yargılanmadım. [H.A.] isimli kişiyi ise Ahlat'la Savcılık serbest bırakmıştı.
Mağdurdan işkence yapanların ayrı ayrı kim oldukları, nereli oldukları hususu soruldu: Ben gözüm bağlandığı için bu şahısların kim olduğunu bilemiyorum, ancak Ovakışla Jandarma karakolunda görev yapan isminin [C.] olduğunu bildiğim uzman işkence yapmıştır. Biz işkence gördüğümüz sırada orada bulunan Askerler bize [C.] isimli uzman çavuşun emrettiğini, bu nedenle işkence yapıldığını söylemişlerdi. Ovakışla Jandarma Karakolunda benim hatırladığım kadarıyla bizi 4 Nisan 1994 tarihinde göz altına aldıklarından önce Ovakışla Jandarma Karakoluna getirdiler, burada Ovakışla Jandarma karakolunda 8 gün kaldık, 8 gün boyunca işkence gördük. Burada belirttiğim gibi [C.] isimli uzman çavuşun emriyle o dönemde olan askerle işkence yapıldı, bunun olaya karışan herhangi bir kimse varsa bilemiyorum, ayrıca Ovakışla Jandarmadan Ahlat Savcılığına getirildiğimizde benim herhangi bir doktor raporumu aldırmadılar, ben Savcılığa çıktığımda da ifade verdiğim sırada da işkence gördüğümü söylemiştim ancak doktor raporum olduğunu ancak işkence görmediğimi bana izah ettiler. Ben o tarihte görmüş olduğum işkenceden dolayı şikayetçiyim, Ben görmüş olduğum işkenceden dolayı herhangi bir yere yazılı şikayet müracaatında bulunmamıştım ancak bu gün şikayetçiyim. Ben [G.Ö.]'nün yukarıda anlattığım gibi Bitlis İl jandarma Komutanlığında gördüğü işkenceden öldüğü kanaatindeyim. Zira Bitlis’te öldüğü zaman gözümüz bağlı olduğu için bizim yanımızdaydı, ayrıca bize neden öldüğünü söylemediler. Kaldığımız yerde herhangi bir haşere yoktu.”
58. A.C. 14/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığında, 29/4/2008 tarihinde Mahkemede şunları söylemiştir:
“…[H.A.] bayan olduğu için ayrı bir odaya aldılar. Ovakışla Karakolunda [S.] ile beni aynı odaya aldılar. O odada darp, jop sokma vb. işkencelere maruz bırakıldıktan sonra tekrar nezarethaneye getiriyorlardı. [C.] isimli uzman çavuş bana bu emri veren [E.] isimli üsteğmendir demiştir. Üç gün üç gece Ovakışla Karakolunda kaldık. [H.A.] isimli bayan hariç bizi dördüncü gün Bitlis Jandarma Alay Komutanlığına götürdüler. Burada bir nezarethanede ayakta ellerimiz duvara dayalı vaziyette durmaya zorladılar, buna riayet etmeyenleri başka bir odaya alıp dövüyorlardı. Nezarette aç ve susuz bırakıldık. Nezaretten tek tek çıkararak başka bir odaya ayrı olarak götürüp konuşmaya zorluyorlardı. Beni orada copla dövdüler. Ayrıca soğuk suyla ıslatıyorlardı. Sürekli gözüm bağlı olduğu için Bitlis Alay Komutanlığında diğerlerine ne yapıldığını göremedim. Garip Ölmez’in sesini duyuyordum. Bitlis Alaydan tekrar Ovakışla Karakoluna getirildik. Oradan da Ahlat Savcılığına çıkarıldık, ben Ahlat Mahkemesince tutuklandım. 80 gün tutuklu kaldım. Garip Ölmez’in öldüğünü Ovakışla Karakoluna geri gelince öğrendim. Neden ve nasıl öldüğünü bilmiyorum.”
59. M.T. 10/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığında, 29/4/2008 tarihinde ise Mahkemede şunları anlatmıştır:
“…Ovakışla Jandarma Karakoluna bağlı asker olmadığını tahmin ettiğim, öyle kanaat getirdiğim bir kısım asker kişiler Ovakışla Jandarma Karakolunda tekme tokatla hepimize vurarak işkence yaptılar. Ovakışla Jandarma Karakolunda bize herhangi bir şey sormadılar, ifade veya herhangi bir sözlü beyanımız alınmadı, yazılıp önümüze getiriliyordu, bize imzalayın diyorlardı, ben de zor durumda kaldığım için okumadan belgeleri imzaladım, aynı şeyler Alayda da yapıldı hatta Alayda daha beter şeyler yapıldı. Bitlis Alay komutanlığında da hazırlanan kağıtlar önüme getirildi, ben bunları korktuğum için imzaladım, Bitlis Alay komutanlığında da 2 gün boyunca Yoğurtyemez köyünden götürdükleri hepimiz orada ayakta ellerimiz duvara dayalı vaziyette tuttular, ben 2 gün sonunda dayanamadım, sonra beni alıp tek hücreye bıraktılar. Bitlis Alay komutanlığındayken 8 gün kadar tutulduk. Ben [G.Ö.]'ye ne olduğunu görmedim, ancak tekrar Ovakışla jandarma karakoluna getirildiğimizde bizim eşimiz ve yakınlarımız karakola geldiler, eşim bana [G.Ö.]'nün öldüğünü söyledi, ben [G.Ö.]'nün ölmüş olduğunu orada işittim.”
60. H.A. 2/3/2005 tarihinde Gebze Savcılığında alınan beyanında şöyle demiştir:
“…Ben 3 gün nezarette kaldım. Gözaltında kaldığım süre içinde gözlerimi bir grup Jandarma personeli tarafından bantlayıp aralarından biri başıma, ellerime jopla vurmaya başladı. Yanımda gözlerim bantlı olduğu için kaç kişi olduklarını tam olarak tespit edemedim. Ancak bir kişi tarafından copla dövüldüğümü anladım. Gözlerim bantlı olduğu için beni döven Jandarma’yı tanıyamadım. İsmini bilmiyorum…
Bana sorduğunuz [S.C.., A.C., G.Ö., N.A. ve M.T.] isimli şahıslarda olay günü göz altına benimle beraber PKK’ya yardım ve yataklık suçundan göz altına alındılar. Ancak onlar ayrı bir nezarethaneye alındılar. Bu nedenle fena muameleye tabi tutulup tutulmadıklarını tam olarak bilemiyorum. Ancak ben tuvalete gittiğim esnada göz altına alınan yukarıda isimleri yazılı şahısların ağlayıp sızladıklarını, kendilerine bağırıldıklarını duyuyordum. Bunun haricinde kendilerine fena muamelede bulunulduğuna ilişkin doğrudan bir görmüşlüğüm olmamıştır.
Aynı köyden aynı gün benimle beraber göz altına alınan ve daha sonra Bitlis İl Jandarma komutanlığına götürülen [G.Ö.] isimli şahıs burada ölmüştür. Ancak kendisine ne derece işkence yapıldığını ve bu işkence sonunda mı öldüğünü bilmiyorum. Ancak benimle beraber göz altına alındıktan 5 gün sonra [G.Ö.]'nün cenazesi Bitlis İl Jandarma Komutanlığından köye Jandarma tarafından getirildi.”
3. Diğer Tanık Beyanları
61. Ölenin kardeşi A.Ö.nün Ahlat Savcılığında 4/1/2005 tarihinde verdiği ifadesi şöyledir:
“1994 yılı Nisan ayının 14. gününde Yoğurtyemez köyündeydim, hatırladığım kadarıyla [isimlerinin C. ile E.] olduğunu düşündüğüm asker elbisesi üzerinde olan, ancak herhangi bir rütbesi bulunmayan bu kişiler Yoğurtyemez köyüne bir manga asker ile geldiler. [G.Ö.]'nün herhangi bir suçu ve hatası olmadığı halde alıp götürdüler. Önce Ovakışla’ya götürmüşler sonra da Bitlis’e götürmüşler. [G.Ö.] Bitlis Jandarma Karakol Komutanlığında tutulmuş. Ayrıca [G.Ö.] ile [S.C ve M.T.] isimli 2 kişiyi Yoğurtyemez köy halkından [G.Ö.]'nün yanında Bitlis'e götürmüşler. Bu şahıslar halen sağdır, Yoğurtyemez köyündedirler. Ben [S.C ve M.T.] isimli kişilerle olaydan sonra konuştuğumda [G.Ö]'yle birlikte kendilerini Bitlis Jandarmada tutulduklarını, gözlerinin bağlandığını, üzerlerine tazyikli su sıkıldığını bana anlatmışlardı. Ben bunların ifade verip vermediklerini Bitlis'te sorgulanıp sorgulanmadıklarını bilmiyorum. [G.Ö.] Bitlis’te Jandarmada göz altında bulunduğu sırada biz Bitlis’e gitmemiştik, başka herhangi bir kimsenin gittiğini bilmiyorum. Ben bir gün evimde iken birisi telefon açtı, ismini şu an hatırlamıyorum ismini de söylememişti, zaten telefonda bana kardeşin [G.Ö.] ölmüş, Bitlis’te cenazesini gel götür dedi. Bende Bitlis'e gittim, o tarihte [G.Ö.]'nün çocuklarının küçük olduğu için cenazenin getirilmesi için işlemleri ben yaptım, önce Bitlis Jandarmaya gittim, bana Bitlis Jandarmadan Bitlis Devlet Hastanesine gitmemi, [G.Ö.]'nün cenazesinin Bitlis Devlet Hastanesinde olduğunu söylediler, bende Bitlis Devlet Hastanesine gittim, [G.Ö.]'nün cenazesini oradan teslim aldım. Bana Bitlis Devlet Hastanesinden [G.Ö.]'nün cenazesini alırken herhangi bir belge vermediler. Ayrıca Hastaneden [G.Ö.]'nün niçin öldüğünü de söylemediler, ben Bitlis’ten aradan çok uzun zaman geçtiği için bir kamyonetçiyi çağırdım, [G.Ö.]'nün cenazesini bu kamyonete bırakarak Bitlis'ten alıp Ahlat ilçesi Yoğurtyemez köyüne getirdim. Cenazesini şu an Mersin'de olan ismini hatırlamadığım bir hoca yıkamıştı, ben [G.Ö.]'nün cenazesi yıkanırken vücuduna baktığımda vücudunda herhangi bir ateşli silah veya bıçak gibi herhangi bir alet yarası yoktu, ancak bütün vücudu simsiyah olmuştu, vücudunda ayrıca herhangi bir dövülme yaralanma izi yoktu…”
62. Köy İhtiyar Heyeti Üyesi Y.İ.nin 4/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığındaki, 29/4/2008 tarihinde Mahkemedeki ifadeleri şöyledir:
“Ben 1994 yılında Nisan ayında Ahlat Yoğurtyemez köyünde köy muhtar azasıydım, sabah güneş doğmasına yakın bir zamanda köyümüze bir cemse [askerî kamyon] asker geldi, köyün etrafını çevirdiler, hiç kimse evinden çıkamamıştı, bir süre sonra [S.C., E.C., N.A., G.Ö., H.A. ve M.T.] isimli şahısların köy meydanına doğru çıkarıldıklarını ve buradan arabaya bindirildiklerini gördüm, ancak ben köyden çıkarılırken gözlerinin bağlı olduğunu görmedim… [G.Ö.]'nün Nisan ayının 12-15'inde de cenazesinin geldiğini duydum…”
63. Müteveffanın yeğeni ve Köy İhtiyar Heyeti Üyesi F.Ö. 4/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığında, 9/10/2008 tarihinde ise Mahkemede şu şekilde beyanda bulunmuştur:
“…[G.Ö.]'nün ben de cenazesine bakmıştım,herhangi bir ateşli silah, tabanca veya bıçak gibi alet yarası yoktu sadece bütün vücudu siyah olmuştu, ayrıca herhangi bir dövme yaralama veya bereleme izi bende görmedim. Sadece vücudunun siyah bir renk aldığını görmüştüm…”
64. Müteveffanın komşuları İ.Ç. ve A.A. 4/8/2006 tarihinde Ahlat Savcılığında, 29/4/2008 tarihinde de Mahkemedeki ifadelerinde ölenin hiçbir sağlık sorunu olmadığını, ameliyat geçirmediğini, hayvancılık, arıcılık ve tarımla uğraştığını, 53-54 yaşlarında tırpanla ekinlerini kendisinin biçtiğini, olaydan sonra bütün ailesinin köyden ayrıldığını söylemişlerdir.
4. Sanıkların Savunmaları
65. Ahlat İlçe Jandarma Komutanı E.O.nun 9/10/2008’te Mahkemede yaptığı savunmaları şu şekildedir:
“Ben 1993-1996 yılları arasında Ahlat ilçe jandarma komutanı olarak görev yaptım, maktul [G.Ö.]'nün yakalanmasına ilişkin operasyon Tatvan’da bulunan Tugay Komutanlığı ile Bitlis İl Jandarma komutanlığına bağlı müştereken yapılan bir operasyondu, eş zamanlı olarak Ahlat’ın 21 veya 22 köyünde aynı zamanda operasyon yapıldı, operasyondan sonra yakalanan kişiler önce Ovakışla Jandarma karakolunun bahçesine getirilmiş,yapılan telsiz muhaberesi neticesinde bu kişilerin bir kısmı Ahlat İlçe Jandarma komutanlığına getirilip bize teslim edildi, ben bizzat Ahlat’a bağlı köylerde yapılan operasyonlara katılmadım, ben ilçe merkezinde bulunuyordum, koordineyi sağlıyordum, ancak sonradan yakalama ve ev aramalarına ilişkin olarak düzenlenen tutanakların altına o operasyonlara katılmışçasına zabıt mümzi sıfatıyla imza attım, tam olarak hatırlayamıyorum ama bir süre maktulün de aralarında bulunduğu 4-5 kişilik bir gurup bir süre Ovakışla jandarma karakol komutanlığında kaldılar, ancak burada sorguları yapılmadı, ardından bu gurup Ahlat İlçe jandarma komutanlığına getirildiler, gelir gelmez biz Ahlat’ta bulunan sağlık ocağına götürdük, raporlarını aldık, bu raporlarda maktul ve diğer kişilere herhangi bir şekilde kötü muamele yapılmadığı tespit edildi, daha sonra biz bu gurubu Bitlis İl Jandarma Komutanlığına sorgularının yapılmak üzere teslim ettik, bizzat ben bu gurubu teslim ettim, hatta Bitlis İl Jandarma Komutanlığında görevli personelidaha sonra sıkıntı yaşanmaması için yeniden sağlık kuruluşuna sevk ettiler, tamamını yeniden raporları alındı, hatta bununla da yetinmeyip, benim huzurumda 4-5 kişilik bu gurubu tamamen soyundurdular, gözle kontrollerini yaptılar, ben bu durumdan rahatsız oldum, daha önce raporlar alındığı için neden böyle bir şey yaptıklarını sordum, kendileri bana sürekli bu şekilde çeşitli birliklerden insanların getirildiğini ve bazen sıkıntı yaşandığını söylediler, bu şekilde ben maktulün de aralarında bulunduğu gurubu Bitlis İl Jandarma komutanlığına teslim ettim, bu aşamadan sonra ben hiçbir şekilde maktulün ve yanındaki arkadaşlarının sorgularına iştirak etmedim, üzerime atılı bulunan suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum, iddialar asılsızdır, suçsuzum.”
66. Alay Komutanlığında ölenin sorgusunda görevli S.Ç. savunmasında 1994 yılında yapılan soruşturmadaki beyanlarını tekrar etmiş; operasyonun koordinasyonunda uzman çavuş olarak görev yaptığını, suçlamaları kabul etmediğini söylemiştir.
67. Ovakışla Jandarma Karakol Komutanı C.G. ile aynı karakolda görevli C.A. ve E.D. ifadelerinde eş zamanlı bir operasyonda bir grup insanın karakola alındığını, burada gerekli muayenelerinin yapıldıktan sonra Bitlis İl Merkez Jandarma Komutanlığına sevklerinin yapıldığını, müteveffanın ne şekilde öldüğünü bilmediklerini beyan etmişlerdir.
5. Kovuşturma Sonunda Verilen Karar
68. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi 23/7/2009 tarihinde, kesin ölüm nedeninin tespit edilememesi yüzünden sanıkların beraatlerine karar vermiştir.
69. Başvurucular tarafından yapılan temyiz üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi 12/3/2012 tarihli ilamıyla hükmü bozmuştur. Maktulün ölüm nedenine ilişkin olarak Adana ATK Grup Başkanlığından alınan raporlar ile İstanbul ATK 1. ve 5. İhtisas Kurullarından alınan raporlar arasındaki çelişkinin ATK Genel Kurulundan rapor alınarak giderilmemesi ve maktulün kesin ölüm sebebinin tespit edilmemesi bozma nedeni yapılmıştır.
70. Mahkemece bozmaya uyularak ATK Genel Kurulundan 6/9/2012 tarihinde rapor aldırılmıştır. Genel Kurul raporunda; otopside tarif edilen bulgulara göre kişide ölüm meydana getirir nitelikte travmatik lezyon bulunmadığı, her ne kadar 15/6/1994 tarihli ATK Adana Kimya İhtisas Dairesinin toksikolojik raporunda organik kükürt ve organik fosfat tespit edilmişse de 5. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 26/6/1996 tarihli raporunda kişinin gözaltına alındığı 4/4/1994 tarihinden vefat ettiği 10/4/1994 tarihine kadar geçen sürede herhangi bir şekilde organik fosfat zehirlenmesi belirtisi görülmemesine rağmen bu durumun altı gün sonra aniden ölüme sebebiyet vermesinin tıbben mümkün görülmediği belirtildiğinden kişinin organik fosfat ve kükürt ile öldüğünün tıbbı delillerinin bulunmadığı, aranan diğer kimyasal maddelerin mevcut olmadığı, eldeki bulgularla kişinin kesin ölüm nedeninin tespit edilemediği bildirilmiştir.
71. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi 16/5/2013 tarihinde Genel Kurul raporundaki tespitlere göre ölüm nedeninin belirlenememesine işaret ederek delil yetersizliğinden sanıkların beraatlerine karar vermiştir.
72. Katılanların temyiz ettiği bu karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14/10/2014 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
73. 765 sayılı mülga Kanun’un 243. maddesi şöyledir:
“Madde 243 - (Değişik: 235 - 5.1.1961) (Değişik 1. Fıkra: 4449 - 26.8.1999) Bir kimseye cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi davacının, davaya katılan kimsenin veya bir tanığın olayları bildirmesini engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını önlemek için yahut şikayet veya ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi sebebiyle veya diğer herhangi bir sebeple işkence eden veya zalimane veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı muamelelere başvuran memur veya diğer kamu görevlilerine sekiz yıla kadar ağır hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezası verilir.
Fiil neticesinde ölüm vukua gelirse 452 nci, sair hallerde 456 ncı maddeye göre tertip olunacak ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
74. Mahkemenin 25/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
75. Başvurucular; babaları G.Ö.nün 4/4/1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra nezarethanede kötü muamele gördüğünü ve zehirlenerek öldürüldüğünü, Adana ATK raporlarında zehirlenmenin kanıtlanmasına karşın sanıkların beraat ettiğini belirterek kötü muamele yasağı, yaşam, kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
76. Anayasa’nın 17. maddesinin ilgili bölümleri ve 5. maddesi şöyledir:
“Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı
Madde 17 - Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5 - Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
77. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucuların iddialarının tamamı kötü muamele yasağı ile yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
78. Yaşam hakkı ile kötü muamele yasağına dair başvuruya konu olaya uygulanabilir nitelikteki genel ilkeler Birsen Gülünay (B. No: 2013/2640, 21/4/2016, §§ 57-64), Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk (B. No: 2013/7832, 21/4/2016, §§131-141) ile Esma Çelebi (B. No: 2014/17591, 19/4/2017, §§ 82-85, 106-110, 127-139) kararlarında açıklanmıştır.
79. Başvurucuların babası G.Ö.nün de aralarında yer aldığı, Yoğurtyemez köyünde ikamet eden bazı kişilerin terör örgütüne yardım ve yataklık ettiği ihbarı üzerine G.Ö.nün evinde arama yapılmıştır. Evde patlamaya hazır, tuzaklanmış el bombası bulunmuştur. Diğer sanıkların evlerinde de roketatar, el bombası ve ruhsatsız uzun namlulu silah mermileri ele geçirilmiştir.
80. G.Ö. ve diğer sanıklar, aramanın yapıldığı 4/4/1994 günü saat 15.00’te yakalanarak Ovakışla Jandarma Karakolu nezarethanesine alınmışlardır. Bu kişilerin nezarethaneye girmeden önce adli muayenesinin yaptırıldığını gösteren doktor raporu bulunmamaktadır. Kolluğun talebi üzerine 6/4/1994 tarihinde Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığınca on iki gün ek gözaltı süresi verilmiştir. Sanıklar üç gün Ovakışla Karakolunda kaldıktan sonra 7/4/1994 tarihinde sorgu için Bitlis İl Jandarma Alay Komutanlığına getirilmişlerdir. G.Ö. 10/4/1994 günü saat 22.00 civarında J Er S.H. tarafından nezarethanede ölü olarak bulunmuş, derhâl Bitlis Devlet Hastanesine kaldırılarak Savcılık olaydan haberdar edilmiştir.
81. Öncelikle belirtilmelidir ki bir kişinin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığının, tutuklandığının veya bu güçlerin kontrolü altında bulunan bir yerde bulunduğunun tereddütsüz olarak kabul edilmesini gerektiren koşullarda devlet bu kişilerin yaşamlarının ve vücut bütünlüklerinin korunmasından sorumlu olduğu gibi gözaltı sırasında meydana geldiği ileri sürülen ölüm olaylarının nasıl gerçekleştiği hususunda devletin makul bir açıklama getirme yükümlülüğü de olduğundan (Birsen Gülünay, § 64) soruşturmanın bu ciddiyette yürütülüp yürütülmediği ele alınmalıdır.
82. Savcılık bu ilkeye uygun olarak, gözaltında meydana gelen ölüm olayına dair derhal soruşturma başlatarak ölüm nedenini araştırmaya koyulmuştur.
83. Hastaneye gelen savcı iki hekimle birlikte aynı gün Ölü Muayene Ve Otopsi Tutanağı tanzim etmiştir. Yapılan klasik otopside cesette darp ve cebir izi, ateşli silah yarası ya da boğma izi tespit edilememiştir. Saat 23.00 itibarıyla ölü katılığı oluşmadığı, karın bölgesinin sıcak olduğu anlaşıldığından ölümün tahminen iki saat önce gerçekleştiği otopsi raporunda yazılıdır. Otopsi sırasında tespit edilen bu bilgiler, kolluğun ölüm vakasını anlar anlamaz durumu adli mercilere bildirerek resen soruşturma başlatılmasını temin ettiğini ortaya koymaktadır.
84. Otopside cesedin baş, göğüs ve karnı açıldığı hâlde kesin ölüm nedeni tespit edilemediğinden toksikolojik ve histopatolojik tetkik için organ doku ve parçaları ile kan numunesi alınmıştır.
85. Öte yandan Savcılık, Ovakışla Karakolu ve Bitlis Alay Komutanlığında ölenin soruşturmasında görev alan kişilerin tespiti için bu mercilerle yazışmıştır. Gelen yazı cevaplarına göre ölenin sorgusundan sorumlu J Uzm. Çvş. S.Ç. soruşturmaya sanık olarak dâhil edilmiştir. İlki 19 Nisan'da olmak üzere 1994 yılında üç kez sanık S.Ç.nin savunması alınmıştır. S.Ç. yaptığı savunmada, o tarihlerde terör örgütüne yardım etme suçundan yoğun olarak birçok kişi gözaltına alındığından on beş günlük gözaltı süresi dolmak üzere olan sanıklara öncelik verildiği için ölenin savunmasına geçilemediğini söylemiştir.
86. G.Ö.nün gözaltı sürecinde görevli olan yedi kolluk görevlisi de olayın vuku bulduğu nisan ayı içinde dinlenmiştir. G.Ö.yü nezarethanede hareketsiz biçimde yatar vaziyette gören J Er S.H. olay sırasında ölenin sorgulanmadığını, nezarethanede tek başına bulunduğunu söylemiştir. Bu kişinin nöbeti devraldığı J Er B.A. da nezarethaneyi on beşer dakikalık aralıklarla kontrol ettiğini ve öleni kimsenin darbettiğini görmediğini ifade etmiştir.
87. Adana ATK Kimyasal İhtisas Dairesi ile Morg İhtisas Dairesinden alınan raporlarda kan ve iç organ parçalarının toksikolojik analizinde bileşiminde organik kükürt ve organik fosfat bulunan, zehirli böcek öldürücünün etkisiyle G.Ö.nün vefat ettiği ifade edilmiştir. Bunun üzerine Savcılık, ölenin hangi işle meşgul olduğunu araştırmış; arıcılık yapan müteveffanın kovanların başındayken gözaltına alındığının anlaşılması üzerine böcek ilaçlarının öldürücü etkisini ne kadar süre içinde göstereceği, bir müddet sonra bu etkinin başlaması kaydıyla vücutta depolanıp depolanamayacağı, depolandıktan sonra başka bir etkenle birleşerek ölüm sonucunu doğurup doğurmayacağı konusunda İstanbul ATK 1. İhtisas Kurulundan görüş sormuştur. Otopsi raporunda tespit edilen dalak zarının devamlılığının bozulmasının ölüme yol açıp açmayacağının da yanıtını istemiştir. ATK 1. İhtisas Kurulu 17/8/1994 tarihli raporunda; iç organlarda travmatik değişim bulunmaması, dalakta büyüme tarif edilmemesi, karın boşluğunda kanama bildirilmemesine göre dalak zarındaki değişimin otopsi sırasında yapılan kontrolden kaynaklanabileceği, ölüm sonucunu doğurmayacağı, ölümde harici travmatik bir etken bulunmadığını bildirmiştir. Ancak zehirlenme hususundaki soruların 5. İhtisas Kurulunun görev alanında kaldığı bildirilmiştir. 5. İhtisas Kurulu 12/9/1994 tarihli raporda histopatolojik incelemeden sonra görüş bildirebileceğini ifade etmiştir.
88. İstanbul ATK Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinin 29/1/1996 tarihli toksikoloji raporunda organ numunelerinin incelenmesinde organik fosfat ve kükürt bulunan zehirli böcek öldürücülerin bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulu 26/2/1996 tarihinde verdiği raporda Adana ATK’dan daha geniş olanaklara sahip olan İstanbul ATK Kimyasal Tahliller Dairesi raporunun daha muteber olduğunu, böcek zehirlerinin altı gün sonra ölüme yol açmasının tıbben olanaksız olduğunu, kesin ölüm nedeninin 1. İhtisas Kurulunca belirlenmesi gerektiğini bildirmiştir.
89. Olay günü Alay Komutanlığında askerlere verilenle aynı yemekten yediği söylenen G.Ö.nün dışında besin zehirlenmesine maruz kalan asker ya da gözaltında bulunan sanık olmadığı yönünde bazı tanıkların bilgisi alınmıştır.
90. Bitlis İl İdare Kurulu anılan raporlara ve tanık beyanlarına dayanarak sanık S.Ç. hakkında 12/2/1998 tarihinde men-i muhakeme kararı vermiştir. Danıştay İkinci Dairesi resen yaptığı inceleme neticesinde 19/12/2000 tarihinde zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Nezarethanede vefat ettiği 10/4/1994 tarihinden soruşturmanın neticelendiği 19/12/2000 tarihine kadar G.Ö. ve onunla birlikte gözaltına alınan diğer kişiler ve/veya yakınları tarafından herhangi bir yargısal ya da idari mercie kötü muamele konusunda şikâyette bulunulmadığına da işaret edilmelidir.
91. Başvurucuların iddiaları, yaşam hakkı ile kötü muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürdükleri kamu görevlisi sanıklar hakkında açılan davanın beraatle sonuçlanmasına ilişkindir.
92. Ölüm olayıyla ilgili soruşturmanın 2000 yılında neticelenmesinden üç, ölümün meydana geldiği tarihten dokuz yıl sonra YAKAY-DER’in suç ihbarı üzerine ikinci kez soruşturma başlatılmıştır.
93. Bu soruşturmada müteveffa G.Ö. ile aynı köyde yaşayan ve gözaltına alınan tanıkların ayrıntılı ifadeleri alınmıştır. Bu kişiler Ovakışla Karakolunda ve Bitlis Alay Komutanlığında nezarethanede dayak, makata cop sokma, soğuk suyla ıslatma, aç bırakma, ayakta durma gibi farklı metotlarla kötü muameleye maruz kaldıklarını, gözleri bağlı olduğu için bunu yapan kişileri tanımadıklarını söylemişlerdir.
94. Fakat müteveffayla birlikte gözaltına alınan, gerek kendilerine gerekse G.Ö.ye Ovakışla Karakolu ve Alay Komutanlığı nezarethanelerinde kötü muamelede bulunulduğunu öne süren ve beyanlarına başvurulan bu kişilerin gözaltından çıkarıldıkları 18/4/1994’te Ahlat Devlet Hastanesinden alınan raporlarında darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir. Makata cop sokma ve kaba dayak gibi vücutta ve anüste fissür, laserasyon vb. fiziksel araz bırakmama ihtimali son derece düşük eylemlerin etkileri ölenin cesedinde de bulunmamaktadır. Dahası bu kişiler sulh ceza mahkemesinde yapılan sorgularında da kötü muamele konusunda hiçbir anlatımda bulunmamışlardır. Altı çizilen bu noktalar, müteveffayla birlikte gözaltına alınan kişilerin olayın neredeyse tek delili olarak elde kalan beyanlarının tutarlılığının sınanması bakımından önem taşımaktadır.
95. Savcılık YAKAY-DER'in ihbarından sonra müteveffanın ölüm kaydının ne şekilde yapıldığını nüfus idaresinden sormuştur. Sanıkların gözaltı giriş ve çıkış raporlarının bulunup bulunmadığı il ve ilçedeki sağlık kurumlarından sorulmuştur. Araştırılan bu mevzularda müspet bir sonuç elde edilemediği için Bitlis Savcılığı 3/2/2006 tarihindekovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara yapılan itiraz, kesin ölüm nedenine ilişkin ATK 5. İhtisas Kurulu raporunun dosyada bulunmaması ve diğer bazı sebepler gösterilerek kabul edildiğinden soruşturmaya kalındığı yerden devam edilmiştir.
96. Kişinin zehirlenme yüzünden vefat ettiğini gösteren bir belirti bulunmadığı, ölümün kesin kaynağının tespit edilemediği yönünde ATK 1. İhtisas Kurulundan 22/1/2007 tarihinde rapor aldırılmıştır. Bu rapordan sonra Savcılık 30/1/2008 tarihinde ikinci kez kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz, kaldırılan önceki kovuşturmaya yer olmadığı kararından sonra dava açılması lüzumuna binaen kabul edilmiştir.
97. Mahkemece tanıklar dinlenmiş ve ATK Genel Kurulundan kesin ölüm nedeninin aydınlatılması için aldırılan raporda bu husus tespit edilemediğinden delil yetersizliğine dayanılarak sanıkların beraatlerine karar verilmiştir.
98. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucuların ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
99. Yaşam hakkı ve kötü muamele iddiasını ilgilendiren soruşturmalarda sorumluların tespitine engel olabilecek herhangi bir eksiklik uygun araçların kullanılması yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilirse de ölüm ya da kötü muamele nedeninin belirlenememesi tek başına soruşturmada böyle bir eksikliğin mevcut olduğu anlamına gelmemektedir (Soruşturma makamlarının delillerin toplanması ve soruşturmanın yönlendirilmesi konusunda gerekli işlemleri yerine getirdiğine kanaat getirilen kasıtlı bir öldürme vakasında failin bulunamamasının tek başına soruşturmayı etkisiz hale getirmediği yönünde benzer bir karar için bkz. İsmail Yıldırım ve diğerleri, B. No: 2013/9332, 20/4/2016, §§ 75-77).
100. Anayasa Mahkemesinin soruşturma ve kovuşturma makamları tarafından verilen kararları maddi vakıa yönünden inceleyerek bu mercilerin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendisininkini ikame etme görevinin bulunmamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 96). İlk derece yargı mercilerinin ulaştıkları sonuçlar Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu mercilerin maddi olaylara ilişkin tespitlerinden ayrılmak için gerekli olan kuvvetli bir neden gösterilmelidir. Somut olayda başvurucuların babasının ölüm nedeninin tespit edilememesine dönük bir tenkit nedeni bulunmamaktadır. Bu durumda ilk derece yargı mercilerinin yorumunun makul olmadığı söylenemeyecektir. Başvurucuların soruşturmanın makul süratte ikmal edilmemesine özgü bir şikâyetinin olmaması da dikkate alınarak başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.
101. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağı ile yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 25/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.