TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYTEN KARDOĞAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1517)
|
|
Karar Tarihi: 25/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ayten
KARDOĞAN
|
|
|
2. İkram
TOPCU
|
|
|
3. Kamuran
ÖLMEZ
|
|
|
4. Mezher ÖLMEZ
|
|
|
5. Muzaffer
ÖLMEZ
|
|
|
6. Nurten
BEDİRHAN
|
|
|
7. Şirin
BAYKAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulselam DURAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltında işkence sonucunda ölüm sebebiyle yapılan
kovuşturmanın beraatle sonuçlanmasının kötü muamele
yasağı ile yaşam hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru,23/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular 10/4/1994 tarihinde gözaltında iken ölen G.Ö.nün çocuklarıdır.
A. Genel Olarak
9. Yoğurtyemez köyünde PKK terör
örgütüne yardım ve yataklık yapıldığı ihbarı üzerine Ahlat Cumhuriyet
Başsavcılığının (Savcılık) 1994/36 Hazırlık sayılı dosyasında soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucuların babası olan G.Ö.nün aynı köydeki meskeninde, kendisinin de hazır
bulunduğu sırada 4/4/1994 günü saat 11.00’de yapılan aramada salon girişindeki
kapının üstündeki poşette patlamaya hazır, tuzaklanmış el bombası bulunmuştur.
Adı geçen köyde oturan S.C., E.C., N.A., H.A. ve M.T.nin
meskenlerinde yapılan aramalarda da bazı suç unsurlarına rastlanmış; PKK terör
örgütüne yardım ve yataklık etmek, ruhsatsız roketatar, el bombası ve mermi
bulundurmak suçlarından haklarında soruşturma başlatılmıştır.
10. Bunun üzerine G.Ö. aynı gün saat 15.00’te Ahlat ilçesi Ovakışla Jandarma Karakol Komutanlığında gözaltına
alınmıştır.
11. 6/4/1994 tarihinde Ahlat İlçe Jandarma Komutanlığı,
Savcılıktan G.Ö.nün de
aralarında bulunduğu on sanık hakkında ek gözaltı süresi verilmesi isteminde
bulunmuştur. Savcılık 6/4/1199 ila 18/4/1994 tarihlerinde on iki gün ek gözetim
süresi vermiştir.
12. 7/4/1994 tarihinde Bitlis İl Jandarma Alay Komutanı
tarafından imzalanan Sorgu İstek Formu'na göre G.Ö.nün Alay Komutanlığı Harekât
Asayiş Şube Müdürlüğü araştırma kısmında sorguya alınması istenmiştir. Bu
belgede; hakkında alınan ihbar ve duyumlara göre başvurucunun terör örgütüne
lojistik destek verdiği, bu kapsamda piyasadan aldığı gıda maddelerini Karataş
mevkiinde örgüt mensuplarına verdiği kayıtlıdır.
13. G.Ö. burada üç gün kaldıktan sonra 7/4/1994 tarihinde
detaylı sorgulanmak üzere Bitlis İl Jandarma Alay Komutanlığına (Alay
Komutanlığı) getirilmiştir.
14. G.Ö. 7/4/1994 tarihinde Alay Komutanlığı nezarethanesine
alınmış; burada sorgu için beklediği sırada 10/4/1994 günü vefat etmiştir. Saat
22.00’de durum Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiştir. Savcılık,
yapılan otopsinin ardından 11/4/1994 günü saat 00.30’da defin ruhsatı tanzim
etmiştir.
B. G.Ö. ve Gözaltına
Alınan Diğer Sanıklar Hakkında Yapılan Soruşturma
15. S.C., E.C., N.A. ve M.A. Ahlat Sulh Ceza Mahkemesinin
18/4/1994 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.
16. Ahlat Devlet Hastanesinin 18/4/1994 tarihli raporuna göre bu
kişilerde darp ve cebir izi bulunmamaktadır. Gerek kollukta gerekse sorgu
sırasında, adı geçen kişilerin gözaltında kötü muamele gördükleri yönünde bir
beyanları da bulunmamaktadır.
17. 18/4/1994 tarihinde Savcılık görevsizlik kararıyla dosyayı
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir.
18. Diyarbakır 4 No.lu DGM'nin E.1994/157, K.1995/576 sayılı
dosyasında sanıklar S.C., E.C., N.A., M.E. ve ölen G.Ö. hakkında kamu davası
açılmıştır. Diyarbakır 4 No.lu DGM 15/11/1995 tarihinde kararını vermiştir.
Sanık G.Ö. hakkında açılan davalar ölüm nedeniyle düşmüş, diğer sanıklarsa
terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçundan beraat etmiştir. Sanık S.C.de
bulunan el bombası, E.C. ve M.T.de bulunan roketatar mermisi ve sevk fişeği ile
ilgili açılan davalar yönünden Bitlis Ağır Ceza Mahkemesine, sanık N.A.da ele geçen 20 adet Bixi mermisi ile ilgili olarak Ahlat Asliye Ceza
Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiştir. Görevsizlik kararından sonraki
aşamaya ilişkin olarak başvuru formunda ve UYAP’ta
herhangi bir bilgi mevcut değildir.
C. G.Ö.nün
Ölümüyle İlgili Olarak 1994 Yılında Yapılan Soruşturma
19. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/268 sayılı dosyasında
ölüm olayıyla ilgili olarak G.Ö.nün
sorgusundan sorumlu Jandarma Uzman Çavuş S.Ç. hakkında soruşturma açılmıştır.
20. Savcılık, Ahlat ve Ovakışla
Jandarma Komutanlıklarında görevli personel listesini ve G.Ö.nün Alay Komutanlığındaki soruşturmasında görev
alan kişilerin tespitini istemiştir. Bu kişiler, İl Jandarma Alay Komutanlığı
tarafından Savcılığa bildirilmiştir.
21. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı 16/12/1994 tarihli ve
1994/268 Hazırlık sayılı kararla 10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Olağanüstü Hal
Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinin (i)
bendine göre görev sırasında işlenen suçlardan ötürü 4/2/1913 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat’a
göre işlem yapılacağından dosyayı Bitlis İl İdare Kuruluna göndermiştir.
1. Otopsi ve Diğer Adli
Raporlar
22. 11/4/1994 günü saat 23.00’te ölenin bulunduğu Bitlis Devlet
Hastanesinde savcı ve iki hekim huzurunda Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı
düzenlenmiştir. Cesedin ağzından beyaz sıvı akıntısı geldiği, saat 23.00
itibarıyla ölü katılığının oluşmadığı, ölü morluğunun husule gelmediği, koltuk
altı ve karın bölgesinin sıcak, el ve ayaklarının soğuk olduğu, tahminen iki
saat önce öldüğü belirlenmiştir. Yapılan klasik otopside baş, göğüs ve karın
açılmış; yalnız dalak dış zarının devamlılığının yer yer bozulduğu tespit
edilmiştir. Kesin ölüm nedeni hakkında bir kanaat edinilmemiştir. Vücuttan
parça (böbrek, dalak, akciğer, kalp, beyin, karaciğer) ve kan örnekleri
alınmıştır.
23. Adana Adli Tıp Kurumu (ATK) Kimyasal Tahliller İhtisas
Dairesi Başkanlığının 15/6/1994 tarihli toksikolojik
analizinde iç organ parçalarında organik kükürt ve organik fosfor bulunduğu
ifade edilmiştir.
24. Adana ATK Morg İhtisas Dairesi Başkanlığının 23/6/1994
tarihli raporunda, alınan kan ve iç organ parçalarının yapılan toksikolojik analizinde su buharı destilasyonu (damıtma) ile elde
edilen destilat
bileşiminde organik kükürt ve organik fosfat bulunan insektisit (zehirli bir böcek öldürücü) entoksikasyonu
(zehirlenme) etkisiyle ölümün gerçekleştiği bildirilmiştir.
25. Bu rapor üzerine Savcılık 26/7/1994 tarihinde, hangi yolla
alındığında böcek öldürücünün öldürücü etkisinin ortaya çıkacağı, vücuda dâhil
olduktan sonra ne kadar sürede etkisini göstereceği, bu kimyasal maddenin
kişinin yaşantısına bağlı olarak zaman içinde öldürücü etki yapmayacak şekilde
vücutta depolanıp depolanmayacağı, bu durum vaki olduğu takdirde başka bir
etmenle birleşip öldürücü etkinin ortaya çıkıp çıkmayacağı, otopsi raporunda
tespit edilen, karın iç duvarı normal olmasına rağmen dalak zarının
devamlılığının bozulmasının ölüm hadisesine etki edip etmeyeceği konusunda
İstanbul ATK’dan görüş istemiştir.
26. İstanbul ATK 1. İhtisas Kurulu 17/8/1994 tarihli raporunda;
otopside dalak dış zarının devamlılığının yer yer bozulduğu belirtilmişse de
karın boşluğunda kanama olmadığına göre bu tarif edilen değişimin otopsi
sırasında dalak kontrolü yapılırken doğal yapışma yerlerindeki ayrılmalardan
kaynaklanabileceği, dalak dış zarı bozukluğu bulgusunun ölüm sonucunu
doğurabilecek nitelikte veya ölüme katkısı olamayacağı, ölümde haricî travmatik bir etken bulunmadığı, sorulan diğer hususlarda
5. İhtisas Kurulundan görüş alınması gerektiği mütalaa olunmuştur.
27. İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulu 12/9/1994 tarihli yazısıyla
müteveffanın histopatolojik raporunun temin
edilmesinden sonra görüş verebileceğini bildirmiştir.
28. Adana Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinin
24/12/1994 tarihli raporunda; önceki tespitlere ilaveten iç organ parçalarının histopatolojik incelemesi sonucunda akciğer ve beyin ödemi,
amfizem (akciğerdeki hava
keseciklerinin sayısının azalması sonucu solunum yetmezliğiyle beliren
hastalık), atelektazi (akciğerin bir kısmının veya tamamının
bronşun ya da bronşiolün tıkanması sonucu çökmesi)
bulunduğu yazılıdır. Adli soruşturma, dış muayene ve otopside elde edildiği
bildirilen bulgularla toksikoloji ve histopatoloji
raporlarına göre bileşiminde organik fosfat ve organik kükürt bulunan herhangi
bir insektisit entoksikasyonuna
bağlı olarak gelişen akciğer ve beyin ödemi, amfizem ve atelektazi
etkisiyle G.Ö.nün öldüğü
bildirilmiştir.
29. İstanbul ATK Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinin 29/1/1996
tarihli toksikolojik raporunda akciğer, kalp, böbrek,
beyin, karaciğer parçalarının ince tabaka kromatagrafisi
ve spot testlerle yapılan incelemesi neticesinde klorlandırılmış
hidrokarbonlu, karbamatlı ve bahis konusu organik
fosfat yeterli inteksitlerin varlığını gösterir
müspet reaksiyonlar alınamamıştır.
30. İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulunun 26/2/1996 tarihli
raporunda;
i. İstanbul ATK Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinin daha geniş
olanaklara sahip bulunması nedeniyle bu laboratuvarlarda yapılan incelemelerde
saptanan organik fosfat ve kükürt
bileşiğinin tespit edilemediği sonucuna itibar edildiği,
ii. Maktulün gözaltına alındığı 4/4/1994 tarihinden ölü
bulunduğu 10/4/1994’e kadar geçen süre içinde herhangi bir şekilde organik
fosfor zehirlenmesi belirtisi göstermemesine rağmen bu durumun altı gün sonra
aniden ölüme sebebiyet vermesinin tıbben mümkün olmadığı,
iii. Nezarethaneye dışarıdan bir madde alımının olmaması,
maktulün kaldığı süre içinde erlere verilen yiyeceklerden yemesi, bu süre
içinde koğuşların herhangi bir nedenle ilaçlanmamış olması ve başkaca bir ölüm
olmaması bulguları da gözönüne alındığında maktulün
ölüm nedeninin organik fosfor ya da kükürt içeren bir maddeye ya da ilaca
bağlanmasının mümkün görülmediği,
iv. Bu nedenle kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için İstanbul
ATK 1. İhtisas Kurulundan görüş alınmasının uygun olacağı mütalaa edilmiştir.
Ancak bu soruşturma kapsamında 1. İhtisas Kurulundan görüş alındığını gösteren
bir rapor mevcut değildir (2003 yılında yapılan soruşturmada ATK 1. İhtisas
Kurulundan alınan rapor için bkz. § 53).
2. Tanık Beyanları
31. J Uzm. Çvş. Y.M. 27/4/1994 tarihinde Cumhuriyet savcısına,
3/4/1997 tarihinde ise muhakkike ifade vermiştir. İfadesinde; ölenin sorgusunu
J Uzm. Çvş. S.Ç. yapacakkenAlay Komutanlığına beş
altı terörist daha gelince sorguyu diğerlerinin üzerine yoğunlaştırdıklarından G.Ö.nün sorgusuna başlanamadığını,
rahatsızlandığı için olay günü alayda yattığını, gece G.Ö.nün
öldüğünü haber aldıktan sonra hücresine gittiğini, yerde ölü yatarken onu
gördüğünü belirtmiştir.
32. Alay Komutanlığında görevli J Er B.A. 10/6/1994 tarihinde
Bitlis Savcılığında ifade vermiştir. İfadesinde G.Ö.nün tutulduğu nezarethaneyi her on beş dakikada bir
kontrol ettiğini, şahsın darbedildiğini görmediğini
belirtmiştir.
33. Alay Komutanlığında görevli J Er S.H. 27/4/1994 tarihinde
Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiştir. İfadesinde 10/4/1994 günü
saat 21.00-24.00 arasında Alay Komutanlığında hücreler kısmında nöbete
başladıktan üç dört dakika sonra G.Ö.nün bulunduğu
hücre kapısına birkaç kez vurduğunu, cevap gelmeyince gözetleme penceresinden
içeriyi kontrol ettiğinde şahsı yerde yatar vaziyette gördüğünü, içeri girmeden
durumu komutanlarına haber verdiğini, kontrol edildiğinde G.Ö.nün
öldüğünün anlaşıldığını belirtmiş; G.Ö.nün
sorgulanmadığını, o sırada odasında kimsenin bulunmadığını, nöbeti de B.A.dan devraldığını söylemiştir.
34. J Uzm. Çvş. İ.N. 27/4/1994 tarihinde Bitlis Başsavcılığında
beyanda bulunmuştur. Beyanında 7/4/1994 tarihinde G.Ö. ile birlikte dört
kişinin sorgu amacıyla Alay Komutanlığına getirildiğini, değişik kişilerin
sorguda görev aldığını ancak sorgudan asıl sorumlunun J Uzm. Çvş. S.Ç. olduğunu
söylemiştir. Beyanına göre nöbetçi erler S.H. ve H.K., odasına gelerek G.Ö.nün hücresinde hareketsiz
yattığını söylemiştir. Bunun üzerine durumu N.D.ye haber vermiş, birlikte G.Ö.nün hücresine gidince öldüğünü
anlamışlardır. Daha sonra olayı Savcılığa bildirmişlerdir. Ayrıca ifadesinde
ölenin arıcılık yaptığı için kükürtten zehirlenmiş olabileceğini, yediği
yemeğin askere çıkan yemekle aynı olduğunu söylemiştir.
35. J Asb. Çvş. N.G. 27/4/1994’te savcılıktaki ifadesinde terör
örgütüne yardım ve yataklık eylemlerine ilişkin olarak Ahlat Jandarma
Komutanlığınca tarafından beş kişinin gözaltına alındığını, bunların daha sonra
sorgu için Alay Komutanlığına gönderildiklerini, sorgudan Jan. Uzm. Çvş. S.Ç.nin sorumlu olduğunu açıklamıştır. Olay akşamı Alay
Komutanlığındaki odasında arkadaşlarıyla birlikteyken nöbetçi J Er S.H., G.Ö.nün öldüğünü haber vermiştir.
Olay yerine gidince hücrede ölü vaziyette bulunmuştur. O tarihte başka bir
terörist daha teslim olduğundan henüz S.Ç. tarafından ölenin sorgusu
yapılmamıştır.
36. J Asb. Çvş. N.D. 27/4/1994 tarihinde Savcılıkta anlatımda
bulunmuştur. İfadesinde, o tarihlerde Alay Komutanlığında sorgulama bölümünde
görev yaptığını, Ahlat’tan gelen beş kişinin Alay Komutanlığında ayrı hücrelere
konulduğunu, her birinin sorgusu ayrı görevlilere bırakıldığını, ölenin
sorgusunda S.Ç.nin görevlendirildiğini ancak henüz S.Ç.nin sorguya geçmediğini, J Er S.H. haber verince ölenin
hücresinde yatar vaziyette olduğunu gördüğünü belirtmiştir.
37. Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü A.Ö. 19/7/1994
tarihinde Bitlis Savcılığındaki ifadesinde olay günü alay nezarethanesinde bir
kişinin öldüğü bildirilince evden alaya giderek olaya el koyduğunu, durumu
adliyeye bildirdiğini beyan etmiştir.
3. Sanık J Uzm. Çvş. S.Ç.nin Savunmaları
38. Ölenin sorgulamasından sorumlu olduğu söylenen S.Ç.
19/4/1994 ve 18/7/1994 tarihlerinde Savcılıkta ve 10/3/1997 tarihinde muhakkiklikte savunma yapmıştır. 1992’den bu yana Bitlis’te
görev yaptığını, G.Ö.nün
Ahlat Jandarma Bölük Komutanlığı görevlileri tarafından terör örgütüne yardım
ve yataklık suçlamasıyla 4/4/1994’te Yoğurtyemez
köyünde gözaltına alındığını, 7/4/1994 tarihinde sorgu için Alay Komutanlığına
getirildiğini ifade etmiştir. S.Ç.nin beyanına göre
araştırma ve sorgulama bölümünde görev yapmakla beraber doğrudan sorgulama
görevi bulunmamaktadır. Vazifesi şahısların sorgu için kayıtlarının tutulması
ve raporlarının yazılmasıdır. Ölen, kimliği tespit edilerek nezarethaneye
alınmıştır. Henüz sorgusuna geçilmemiştir. Nezarethanede kalma süresi on beş
gün olduğundan ve bu süre henüz dolmadığından 10/4/1994 tarihinde başka bir
teröristin sorgusunu yapmıştır. Maktulün bulunduğu mahaldeki nöbetçi Er S.H.
ölenin hareketsiz yattığını söyleyince durumdan haberdar olmuştur. Saat 21.00
civarında nezarethaneye girip nabzını kontrol ettiklerinde G.Ö.nün vefat ettiği anlaşılmıştır. Sorguları Asb.
N.D., N.G., uzman çavuşlar İ.N., Y.M. ve o tarihte izinli olan A.M.
yapmaktadır. Adana Adli Tıp Grup Başkanlığının ölümün böcek zehirlenmesinden
kaynaklandığı yönünde rapor vermesi üzerine S.Ç. 18/7/1994 tarihinde ikinci kez
Savcılık tarafından dinlenmiş; olay tarihinde Alay Komutanlığında böcek ilacı
yapılmadığını, diğer nezarethanelerde bulunanların zehirlenmediğini, ölenin
Alay Komutanlığında askere çıkan yemekten yediğini, alayda kimsenin besin
zehirlenmesine maruz kalmadığını söylemiştir.
4. 1994’te Başlayan
Soruşturmanın Sonuçlanması
39. Bitlis İl İdare Kurulu 12/2/1998 tarihinde sanık S.Ç. hakkında
men-i muhakeme kararı vermiştir. Kararın gerekçesinde; ölenin kükürt ve fosfat
bileşimleri bulunan kimyevi maddelerle devamlı temas hâlinde bulunduğu, ayrıca
kişisel biyografisinde daha önce altı ay süreyle iç hastalığından dolayı
hastanede yattığı, G.Ö.nün ölümünden sonra iç
organlarının gönderildiği Adana ATK Morg İhtisas Dairesi Başkanlığından alınan
raporda bileşiminde organik fosfat ve organik kükürt bulunan herhangi bir insektisit entosikasyonuna bağlı
olarak gelişen akciğer ve beyin ödemi, amfizem ve etalektazi
etkisiyle kişinin ölmüş olduğunu bildiren rapor düzenlendiği, dolayısıyla
gözetim altında bulunulan sürede haşere ile ilgili mücadele için herhangi bir
ilaçlamanın yapılmadığı, bu şahısların yemekleri birlik içinde temin
edildiğinden yedikleri yemeklerden herhangi bir zehirlenmenin söz konusu
olamayacağı dikkate alınmıştır.
40. Bu kararın resen yapılan incelenmesi sonucunda Danıştay
İkinci Dairesi 19/12/2000 tarihinde, sanığın üzerine atılı eylemin 1/3/1926
tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 455. maddesinin birinci
fıkrasına mümas taksirle öldürme suçunu oluşturduğu, bu suça bağlı olarak beş
yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan men-i muhakeme kararını bozarak zamanaşımı
nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
D. Yakınlarını Kaybeden
Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin Suç İhbarı Üzerine Yapılan
Soruşturma
41. Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma
Derneği (YAKAY-DER) 3/12/2003 tarihinde başvuru konusu olayın da içinde yer
aldığı 500 faili meçhul cinayet ve kayıp vakasıyla ilgili olarak Fatih
Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunmuştur. İhbarın ekinde G.Ö.nün vefatı konusunda Faili
Meçhul Cinayet ve Kayıp Tespit Formu bulunmaktadır. Ölenin çocuklarından
başvurucu Mezher Ölmez bu formda şu bilgilere yer
vermiştir: 14/4/1994 tarihinde Bitlis’in Ahlat ilçesine bağlı Yoğurtyemez köyüne güvenlik güçlerince düzenlenen
operasyonda babası asker tarafından gözaltına alınarak Alay Komutanlığı
nezarethanesinde on yedi gün tutulmuş, gözaltında gördüğü yoğun işkence
sonucunda da yaşamını yitirmiş, otopsi yaptırmalarına izin verilmemiştir.
42. Fatih, Küçükçekmece ve Bitlis Cumhuriyet Başsavcılıklarının
yetkisizlik kararlarından sonra dosya Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığına gelmiştir.
1. Toplanan Belge
Niteliğindeki Deliller
43. 12/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığı başvurucunun ölüm
kaydının nüfusa düşülüp düşülmediğini, düşülmüşse neye istinaden yapıldığını
Nüfus Müdürlüğünden sormuştur. Nüfus Müdürlüğü Bitlis Savcılığının 11/4/1994
tarihli yazısına istinaden ölüm kaydının düşüldüğünü söylemiştir. Ölüm tarihi
10/4/1994 olarak belirlenmiştir.
44. Savcılık tarafından ölenin Yoğurtyemez
köyünde ikamet edip etmediği, gözaltına alınıp alınmadığı, alınmışsa hangi suç
nedeniyle kimler tarafından gözaltına alındığı, gözaltı giriş çıkış doktor
raporları, ölene işkence yapılıp yapılmadığı, ölenin Alay Komutanlığına
götürülüp götürülmediği, burada ne şekilde vefat ettiği, hakkında daha önce DGM
Savcılığında bir işlem yapılıp yapılmadığı Ahlat Kaymakamlığından sorulmuştur.
Ayrıca olay günü köy muhtarı ve İhtiyar Heyeti üyelerinin isimleriyle gözaltına
alınmayı gören kişilerin kimlik bilgileri tespit edilmiş, kişinin ölüm tarihi,
mezarının yeri araştırılmış; ölenin eş ve çocuklarının beyanı alınmak üzere
adliyede hazır edilmeleri istenmiştir.
45. Ahlat Kaymakamlığı 4/4/1994 tarihinde Yoğurtyemez
köyünde operasyon yapıldığı yönünde kayda rastlanmadığı, operasyon kayıtlarının
arşivde saklanma süresi olan on yılın dolduğu bilgisini vererek Ovakışla Karakolunda görev yapan Uzm. Çvş. C.A. ile Ahlat
İlçe Jandarma Komutanı J Tğm. E.O.nun kimlik ve adres
bilgilerini göndermiştir.
46. Gözaltına alınan kişilerle ilgili o tarihte verilmiş bir
hekim raporu bulunmadığı Ahlat Sağlık Grup Başkanlığının 10/1/2005 tarihli
yazısıyla bildirilmiştir.
47. Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığı 1/2/2005 tarihinde G.Ö.nün ölümü konusunda yapılan
soruşturmayı yetkisizlik kararı verilmek üzere diğer mağdurlarınkinden tefrik
etmiş, 7/2/2005 tarihli yetkisizlik kararıyla dosyayı suç yeri olan Bitlis
Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
48. Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığının 16/3/2005 tarihli kararıyla
Ahlat ilçesinde gerçekleşen işkence iddiaları bakımından 765 sayılı mülga
Kanun'un 243. maddesindeki on yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından dolayı
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Bu kararda G.Ö.nün Bitlis’te ölmesine dair
olayla ilgili soruşturmanın 2005/95 No.lu dosya üzerinden Bitlis Cumhuriyet
Başsavcılığına yetkisizlik kararıyla gönderildiği bildirilmiştir.
49. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığının 3/2/2006 tarihli ve
2005/166 Soruşturma sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına karar
verilmiştir. Kararda yargısal süreçte yapılan işlemler ve raporlara yer
verilerek otopsi tutanağında, iddia edilen işkence iz ve emarelerine
rastlanmadığı gerekçe gösterilmiştir.
50. Muş Ağır Ceza Mahkemesi 20/3/2006 tarihinde anılan karara
yapılan itirazı kabul etmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“…
Dosya içerisindeki Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas
Kuruluna muhakkikçe C. Savcılığı aracılığıyla sorulan ve kesin ölüm nedeni ile
ilgili olarak tereddütte kalan hususlar ile ilgili olarak yazı cevabının
bulunmadığı, tüm bunlardan ayrı olarak müşteki iddialarının gerekirse fethi
kabir yapılmak suretiyle kesin, net ve her türlü şüpheden ve kuşkudan uzak
olarak ortaya konulmadığı, tüm bunlardan ayrı olarak Adana Adli Tıp Kurumu
raporunda belirtilen hususla ilgili olarak böcek zehirlenmesi olayının nasıl ve
ne şekilde olduğu, olabileceği hususunun tam bir tıbbi açıklıkla ortaya
konmadığı ve özellikle muhakkik raporunda belirtilen arıcılık ile uğraşması ve
geçmişindeki ameliyat olması ile ilgili hususların da araştırılması gerektiği,
tüm bunların iddia, isnat kapsamında yargılanmayı gerektirir boyutlarda olduğu
anlaşılmakla müştekilerin bu yönleri amaçlayan sonuca yönelik itirazlarının
kabulüne, Danıştay kararında belirtilen kişi hakkında men-i müdahale kararı
verilmiş olup bu kişiye yönelik olarak takipsizlik kararı da verilmediği
anlaşılmakla, verilen takipsizlik kararının bu yönler itibariyle kaldırılmasına
dair aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.”
51. Bitlis İl Jandarma Komutanlığı 15/2/2007 tarihli yazıyla
G.Ö. isimli birinin gözaltına alındığına dair kaydın bulunmadığını ancak
nezaret-emniyet odası defterinin 27. sayfasında 1941 doğumlu G.Ö.nün adının kayıtlı olduğunu
bildirmiştir.
52. Ölenin tarım ve arıcılıkla uğraştığı, arı kovanlarının
başındayken yakalanarak gözaltına alındığı anlaşıldıktan sonra Bitlis Başsavcılığı
22/1/2007 tarihinde İstanbul ATK’dan yeniden rapor
istemiştir. Arıcılıkla uğraştığı dikkate alınarak G.Ö.nün
arıcılıkta kullanılan ilaçlardan (perizin solüsyon, kennaz solüsyon, virnitrak vaapımıycin, neo termiycin toz, vitamix formula toz, apivesin toz, fumudil B toz) kaynaklanan bir nedenle ölüp ölmediği, bu
ilaçların hangi yolla alındığında öldürücü olabileceği, vücuda dâhil olduktan
ne kadar zaman sonra etki göstereceği, belirtilen ilaçların kişinin yaşantısına
bağlı olarak vücutta öldürücü etki yapmayacak şekilde doepolanıp
depolanmayacağı, bu durumda belli süre sonra başka faktörle birleşip öldürücü
etkisinin ortaya çıkıp çıkmayacağı, alınan organ parçalarının uygun olmayan
şartlarda saklanma ya da sevkinden dolayı bu tür bir sonucun doğup doğmayacağı
sorulmuştur.
53. Bu karardan sonra İstanbul ATK 1. İhtisas Kurulundan ölüm
nedeni hususunda rapor aldırılmıştır. 4/7/2007 tarihli raporda;
i. Otopside tarif edilen bulgulara göre kişide ölüm meydana
getiren nitelikte travmatik lezyon bulunmadığı,
ii. Her ne kadar 15/6/1994 Adana ATK Kimya İhtisas Dairesinin toksikolojik raporunda organik kükürt ve organik fosfat
tespit edilmişse de İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulunun 26/2/1996 tarihli
raporunda kişinin gözaltına alındığı 4/4/1994’ten öldüğü 10/4/1994’e kadar
geçen sürede herhangi bir şekilde organik fosfor zehirlenmesi belirtisinin
görülmemesine rağmen bu durumun altı gün sonra aniden ölüme sebebiyet
vermesinin tıbben mümkün görülmediği belirtildiğinden kişinin organik fosfor ve
kükürt ile öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, aranan diğer kimyasal
maddelerin bulunamadığı,
iii. Mevcut bulgularla kişinin kesin ölüm nedeninin tespit
edilemediği bildirilmiştir.
54. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı 9/11/2007 tarihinde ikinci
kez kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Karar, şüpheliler hakkında
kamu davası açılmasını gerektiren yeterlilikte delil bulunmadığı gerekçesine
dayandırılmıştır.
55. Başvurucular bu karara da itiraz etmiştir. Muş Ağır Ceza
Mahkemesi 30/1/2008 tarihli kararla 20/3/2006 tarihinde kaldırılan ilk
kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173. maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre
iddianame düzenlenerek mahkemeye verilmesi yerine yeniden delil araştırmasına
gidilerek ikinci kez kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin yasaya
aykırı olduğunu değerlendirmiştir.
56. Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı 10/2/2008 tarihli
iddianameyle şüpheliler C.G., E.O., C.A., E.D. ve S.Ç. hakkındaişkence
yaparak öldürme suçundan kamu davası açmıştır.
2. G.Ö. ile Birlikte
Gözaltına Alınan Diğer Sanıkların Olayla İlgili Beyanları
57. S.C. 14/1/2005 ve 3/8/2006 tarihlerinde Ahlat Cumhuriyet
Başsavcılığında ve 29/4/2008 tarihinde Mahkemede ifade vermiştir. İfadelerinin
ilgili kısımları şöyledir:
“Ben
Ahlat ilçesi Yoğurtyemez köyünde ikamet etmekteyim.
04 Nisan 1994 tarihinde Yoğurtyemez köyüne bir
operasyon yapıldı, baskını yapan Jandarmaya bir ihbar yapılmış, Yoğurtyemez köyünde PKK’ya yardım ve yataklıkta
bulunduğumuz ihbar etmişler, bunun üzerine hatırladığım kadarıyla 200-250 kadar
asker köye daldı köyden ben, [E.C., G.Ö., H.A., N.A.] isimli kişileri üzerinde rütbesi olmayan ancak
askeri elbisesi bulunan kim olduğunu da bilemediğim ve tanımadığım kişiler
çağırdılar, hakkımızda ihbar olduğunu bizi götüreceklerini söylediler, gözümüzü
bantladılar, bizi Ovakışla Jandarma Karakoluna
getirdiler, Ovakışla Jandarma Karakolunda 8 gün
boyunca bize işkence yaptılar. Ovakışla Jandarma
Karakolunda [C.] ismindeki uzman
olduğunu biliyorum, başka herhangi bir kimse olduysa da bunların ismini
hatırlamıyorum, gözümüz bağlı olduğu için kim olduklarını tespit edememiştim,
ancak Ovakışla Karakolunda işkence gördüm. Bana
işkence olarak kaba dayakla, jop altıyla, birde
üzerime çıplak vaziyette su sıktılar. Bizi sorgulamalarının işkence
yapmalarının amacı PKK'ya yardım yapıp yapmadığımızda PKK'ya yardım ettiniz mi
yoksa etmediniz mi diye sorarak bu işkenceyi yaptılar. Ovakışla
Jandarma Karakolunda hepimiz 8 gün gözlem altında kaldık, bu süre zarfında da
anlattığım şekilde çeşitli işkenceye maruz kaldık. Ovakışla
Karakolundan bizi Ahlat Adliyesine getirmediler, doğrudan Bitlis Jandarma
Komutanlığı alayına götürdüler. Bitlis Alay Jandarma Komutanlığında ise Ovakışla Jandarma Karakolunda gördüğümüz muamelenin aynını
Bitlis il jandarma komutanılığında gördük, Bitlis il
jandarma komutanlığında ayrıca aç bırakıldık, Bitlis il jandarma alay
komutanlığında PKK'ya yardım ve yataklık yapıp yapmadığımız hususları bize
sorulmuştu, Bitlis İl jandarma Komutanlığında göz altına alındığımızda biz
hepimiz aynı yerdeydik, aynı yerde bize terör örgütüne yardım ve yataklık yapıp
yapmadığımızı soruyorlar, gözlerimiz bağlı olarak bizi konuşturup cevap almak
istiyorlardı. Bitlis İl Jandarma Alay Komutanlığında bu işlemler sırasında
vücudumuz soyulmuş, aç bırakılmış, ayrıca üzerimize su sıkılarak ıslatılmıştık,
yine kollarımızdan yukarıya bağlı bir askıya asarak beklettikleri de olmuştur, [G.Ö.] de bu sırada gözlerimiz bağlı aynı yerde
bulunduğumuz için [G.Ö.]'nün de
bu muameleye maruz kaldığını duydum, çünkü gözümüz bağlı olduğu için [G.Ö.]'nün aynı odada bulunduğumuz sırada sesini duyuyordum,
ayrıca yanımızda Bitlis il jandarma komutanlığında [M.T.] isimli köylümüz de vardı. [M.T.] isimli şahısta Ovakışla
Jandarma komtanlığında da beraberdik, o da Bitlis’e
Alay komutanlığına götürülmüştü. Bitlis il jandarma alay komutanlığında bize
yapılan işkence sırasında [G.Ö.]'nün
ay ben öldüm, vay ben öldüm, bana vurmayın diye seslerini ben duydum bir ara. [G.Ö.] fenalaşınca [E.C.] komutana bir sigara verin kendisine gelsin dedi,
bunun üzerine komutan olan şahıs sinkaflı sözlerle
küfür ederek ölsün gebersin dedi. Zaten gözüm örtülü olduğu için ben sigara
verilip verilmediğini görmedim. [G.Ö.] bizim yanımızdayken fenalaşıp götürmüşlerdi, ancak gözümüz bağlı
olduğu için biz görmedik, sonradan [G.Ö.]'nün öldüğünü öğrendim, benim öğrendiğime göre [G.Ö.]'nün ölümünün esas sebebi Bitlis İl Jandarma
komutanımda gördüğü işkencedir, bilahare bizi Bitlis il jandarmadan aldılar, o
zaman Ahlatta görev yapan [E.O.] isimli
üsteğmen olduğunu bildiğim kişi tekrar Ovakışlaya
getirdi, Ovakışla da Jandarma Karakoluna getirdiler, Ovakışla Jandarma karokulunda
bizi 4 gün tuttular, bizi Ahlat Savcılığına çıkarttılar, Ahlat'ta Savcılıkta
ifade verdiğimizi hatırlıyorum, biz ifadeye [A.C., N.A. ve M.T.] isimli şahıslarla birlikte getirilmiştik, [H.A.] isimli şahıs bayan olduğu için sonradan onu
gelirdiler, biz Ahlat Savcılığında ifade verdik, sonra Ahlat Mahkemesince
tutuklanarak Ahlat Kapalı Cezaevine götürüldük, bir süre Ahlat Kapalı
Cezaevinde kaldık, oradan önce Bitlis Kapalı Cezaevine, Bitlis’ten Muş
Cezaevine, Muş'tan da Diyarbakır Dev. Güv. Mah.
yargılandık, Diyarbakır Dev. Güv. Mah. de [S.C.,
E.C., N.A., ve M.T. ile] yargılandık, bu
yargılamada bizler beraat ettik. Ben bu isnattan dolayı başka bir mahkemede
yargılanmadım. [H.A.] isimli
kişiyi ise Ahlat'la Savcılık serbest bırakmıştı.
Mağdurdan işkence yapanların ayrı ayrı kim
oldukları, nereli oldukları hususu soruldu: Ben gözüm bağlandığı için bu
şahısların kim olduğunu bilemiyorum, ancak Ovakışla
Jandarma karakolunda görev yapan isminin [C.] olduğunu bildiğim uzman işkence yapmıştır. Biz
işkence gördüğümüz sırada orada bulunan Askerler bize [C.] isimli uzman çavuşun emrettiğini, bu nedenle işkence
yapıldığını söylemişlerdi. Ovakışla Jandarma
Karakolunda benim hatırladığım kadarıyla bizi 4 Nisan 1994 tarihinde göz altına
aldıklarından önce Ovakışla Jandarma Karakoluna
getirdiler, burada Ovakışla Jandarma karakolunda 8
gün kaldık, 8 gün boyunca işkence gördük. Burada belirttiğim gibi [C.] isimli uzman çavuşun emriyle o dönemde olan askerle
işkence yapıldı, bunun olaya karışan herhangi bir kimse varsa bilemiyorum,
ayrıca Ovakışla Jandarmadan Ahlat Savcılığına
getirildiğimizde benim herhangi bir doktor raporumu aldırmadılar, ben Savcılığa
çıktığımda da ifade verdiğim sırada da işkence gördüğümü söylemiştim ancak doktor
raporum olduğunu ancak işkence görmediğimi bana izah ettiler. Ben o tarihte
görmüş olduğum işkenceden dolayı şikayetçiyim, Ben
görmüş olduğum işkenceden dolayı herhangi bir yere yazılı şikayet müracaatında
bulunmamıştım ancak bu gün şikayetçiyim. Ben [G.Ö.]'nün yukarıda anlattığım gibi Bitlis İl jandarma
Komutanlığında gördüğü işkenceden öldüğü kanaatindeyim. Zira Bitlis’te öldüğü
zaman gözümüz bağlı olduğu için bizim yanımızdaydı, ayrıca bize neden öldüğünü
söylemediler. Kaldığımız yerde herhangi bir haşere yoktu.”
58. A.C. 14/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığında, 29/4/2008
tarihinde Mahkemede şunları söylemiştir:
“…[H.A.] bayan olduğu için ayrı bir odaya aldılar. Ovakışla Karakolunda [S.] ile beni aynı odaya aldılar. O odada darp, jop sokma vb. işkencelere maruz bırakıldıktan sonra tekrar
nezarethaneye getiriyorlardı. [C.]
isimli uzman çavuş bana bu emri veren [E.] isimli üsteğmendir demiştir. Üç gün üç gece Ovakışla
Karakolunda kaldık. [H.A.] isimli
bayan hariç bizi dördüncü gün Bitlis Jandarma Alay Komutanlığına götürdüler.
Burada bir nezarethanede ayakta ellerimiz duvara dayalı vaziyette durmaya
zorladılar, buna riayet etmeyenleri başka bir odaya alıp dövüyorlardı.
Nezarette aç ve susuz bırakıldık. Nezaretten tek tek çıkararak başka bir odaya
ayrı olarak götürüp konuşmaya zorluyorlardı. Beni orada copla dövdüler. Ayrıca
soğuk suyla ıslatıyorlardı. Sürekli gözüm bağlı olduğu için Bitlis Alay
Komutanlığında diğerlerine ne yapıldığını göremedim. Garip Ölmez’in sesini
duyuyordum. Bitlis Alaydan tekrar Ovakışla Karakoluna
getirildik. Oradan da Ahlat Savcılığına çıkarıldık, ben Ahlat Mahkemesince
tutuklandım. 80 gün tutuklu kaldım. Garip Ölmez’in öldüğünü Ovakışla
Karakoluna geri gelince öğrendim. Neden ve nasıl öldüğünü bilmiyorum.”
59. M.T. 10/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığında, 29/4/2008
tarihinde ise Mahkemede şunları anlatmıştır:
“…Ovakışla Jandarma Karakoluna bağlı asker olmadığını tahmin
ettiğim, öyle kanaat getirdiğim bir kısım asker kişiler Ovakışla
Jandarma Karakolunda tekme tokatla hepimize vurarak işkence yaptılar. Ovakışla Jandarma Karakolunda bize herhangi bir şey
sormadılar, ifade veya herhangi bir sözlü beyanımız alınmadı, yazılıp önümüze
getiriliyordu, bize imzalayın diyorlardı, ben de zor durumda kaldığım için
okumadan belgeleri imzaladım, aynı şeyler Alayda da yapıldı hatta Alayda daha
beter şeyler yapıldı. Bitlis Alay komutanlığında da hazırlanan kağıtlar önüme
getirildi, ben bunları korktuğum için imzaladım, Bitlis Alay komutanlığında da
2 gün boyunca Yoğurtyemez köyünden götürdükleri
hepimiz orada ayakta ellerimiz duvara dayalı vaziyette tuttular, ben 2 gün
sonunda dayanamadım, sonra beni alıp tek hücreye bıraktılar. Bitlis Alay
komutanlığındayken 8 gün kadar tutulduk. Ben [G.Ö.]'ye ne olduğunu görmedim, ancak tekrar Ovakışla jandarma karakoluna getirildiğimizde bizim eşimiz
ve yakınlarımız karakola geldiler, eşim bana [G.Ö.]'nün öldüğünü söyledi, ben [G.Ö.]'nün ölmüş olduğunu orada işittim.”
60. H.A. 2/3/2005 tarihinde Gebze Savcılığında alınan beyanında
şöyle demiştir:
“…Ben 3
gün nezarette kaldım. Gözaltında kaldığım süre içinde gözlerimi bir grup
Jandarma personeli tarafından bantlayıp aralarından biri başıma, ellerime jopla vurmaya başladı. Yanımda gözlerim bantlı olduğu için
kaç kişi olduklarını tam olarak tespit edemedim. Ancak bir kişi tarafından
copla dövüldüğümü anladım. Gözlerim bantlı olduğu için beni döven Jandarma’yı
tanıyamadım. İsmini bilmiyorum…
Bana sorduğunuz [S.C..,
A.C., G.Ö., N.A. ve M.T.] isimli şahıslarda
olay günü göz altına benimle beraber PKK’ya yardım ve yataklık suçundan göz
altına alındılar. Ancak onlar ayrı bir nezarethaneye alındılar. Bu nedenle fena
muameleye tabi tutulup tutulmadıklarını tam olarak bilemiyorum. Ancak ben
tuvalete gittiğim esnada göz altına alınan yukarıda isimleri yazılı şahısların
ağlayıp sızladıklarını, kendilerine bağırıldıklarını duyuyordum. Bunun
haricinde kendilerine fena muamelede bulunulduğuna ilişkin doğrudan bir
görmüşlüğüm olmamıştır.
Aynı köyden aynı gün benimle beraber göz
altına alınan ve daha sonra Bitlis İl Jandarma komutanlığına götürülen [G.Ö.] isimli şahıs burada ölmüştür. Ancak kendisine ne
derece işkence yapıldığını ve bu işkence sonunda mı öldüğünü bilmiyorum. Ancak
benimle beraber göz altına alındıktan 5 gün sonra [G.Ö.]'nün cenazesi Bitlis İl Jandarma Komutanlığından köye
Jandarma tarafından getirildi.”
3. Diğer Tanık Beyanları
61. Ölenin kardeşi A.Ö.nün
Ahlat Savcılığında 4/1/2005 tarihinde verdiği ifadesi şöyledir:
“1994
yılı Nisan ayının 14. gününde Yoğurtyemez
köyündeydim, hatırladığım kadarıyla [isimlerinin C.
ile E.] olduğunu düşündüğüm asker elbisesi
üzerinde olan, ancak herhangi bir rütbesi bulunmayan bu kişiler Yoğurtyemez köyüne bir manga asker ile geldiler. [G.Ö.]'nün herhangi bir suçu ve hatası olmadığı halde alıp
götürdüler. Önce Ovakışla’ya götürmüşler sonra da
Bitlis’e götürmüşler. [G.Ö.]
Bitlis Jandarma Karakol Komutanlığında tutulmuş. Ayrıca [G.Ö.] ile [S.C ve M.T.] isimli 2 kişiyi Yoğurtyemez
köy halkından [G.Ö.]'nün yanında
Bitlis'e götürmüşler. Bu şahıslar halen sağdır, Yoğurtyemez
köyündedirler. Ben [S.C ve M.T.]
isimli kişilerle olaydan sonra konuştuğumda [G.Ö]'yle birlikte kendilerini
Bitlis Jandarmada tutulduklarını, gözlerinin bağlandığını, üzerlerine tazyikli
su sıkıldığını bana anlatmışlardı. Ben bunların ifade verip vermediklerini
Bitlis'te sorgulanıp sorgulanmadıklarını bilmiyorum. [G.Ö.] Bitlis’te Jandarmada göz altında bulunduğu sırada biz
Bitlis’e gitmemiştik, başka herhangi bir kimsenin gittiğini bilmiyorum. Ben bir
gün evimde iken birisi telefon açtı, ismini şu an hatırlamıyorum ismini de
söylememişti, zaten telefonda bana kardeşin [G.Ö.] ölmüş, Bitlis’te cenazesini gel götür dedi. Bende
Bitlis'e gittim, o tarihte [G.Ö.]'nün
çocuklarının küçük olduğu için cenazenin getirilmesi için işlemleri ben yaptım,
önce Bitlis Jandarmaya gittim, bana Bitlis Jandarmadan Bitlis Devlet
Hastanesine gitmemi, [G.Ö.]'nün
cenazesinin Bitlis Devlet Hastanesinde olduğunu söylediler, bende Bitlis Devlet
Hastanesine gittim, [G.Ö.]'nün
cenazesini oradan teslim aldım. Bana Bitlis Devlet Hastanesinden [G.Ö.]'nün cenazesini alırken herhangi bir belge
vermediler. Ayrıca Hastaneden [G.Ö.]'nün
niçin öldüğünü de söylemediler, ben Bitlis’ten aradan çok uzun zaman geçtiği
için bir kamyonetçiyi çağırdım, [G.Ö.]'nün cenazesini bu kamyonete bırakarak Bitlis'ten alıp Ahlat ilçesi Yoğurtyemez köyüne getirdim. Cenazesini şu an Mersin'de
olan ismini hatırlamadığım bir hoca yıkamıştı, ben [G.Ö.]'nün cenazesi yıkanırken vücuduna baktığımda
vücudunda herhangi bir ateşli silah veya bıçak gibi herhangi bir alet yarası
yoktu, ancak bütün vücudu simsiyah olmuştu, vücudunda ayrıca herhangi bir
dövülme yaralanma izi yoktu…”
62. Köy İhtiyar Heyeti Üyesi Y.İ.nin
4/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığındaki, 29/4/2008 tarihinde Mahkemedeki
ifadeleri şöyledir:
“Ben
1994 yılında Nisan ayında Ahlat Yoğurtyemez köyünde
köy muhtar azasıydım, sabah güneş doğmasına yakın bir zamanda köyümüze bir
cemse [askerî kamyon] asker
geldi, köyün etrafını çevirdiler, hiç kimse evinden çıkamamıştı, bir süre sonra
[S.C., E.C., N.A., G.Ö., H.A. ve M.T.] isimli şahısların köy meydanına doğru çıkarıldıklarını ve buradan
arabaya bindirildiklerini gördüm, ancak ben köyden çıkarılırken gözlerinin
bağlı olduğunu görmedim… [G.Ö.]'nün
Nisan ayının 12-15'inde de cenazesinin geldiğini duydum…”
63. Müteveffanın yeğeni ve Köy İhtiyar Heyeti Üyesi F.Ö.
4/1/2005 tarihinde Ahlat Savcılığında, 9/10/2008 tarihinde ise Mahkemede şu
şekilde beyanda bulunmuştur:
“…[G.Ö.]'nün ben de cenazesine bakmıştım,herhangi bir ateşli silah, tabanca veya
bıçak gibi alet yarası yoktu sadece bütün vücudu siyah olmuştu, ayrıca herhangi
bir dövme yaralama veya bereleme izi bende görmedim. Sadece vücudunun siyah bir
renk aldığını görmüştüm…”
64. Müteveffanın komşuları İ.Ç. ve A.A. 4/8/2006 tarihinde Ahlat
Savcılığında, 29/4/2008 tarihinde de Mahkemedeki ifadelerinde ölenin hiçbir
sağlık sorunu olmadığını, ameliyat geçirmediğini, hayvancılık, arıcılık ve
tarımla uğraştığını, 53-54 yaşlarında tırpanla ekinlerini kendisinin biçtiğini,
olaydan sonra bütün ailesinin köyden ayrıldığını söylemişlerdir.
4. Sanıkların Savunmaları
65. Ahlat İlçe Jandarma Komutanı E.O.nun
9/10/2008’te Mahkemede yaptığı savunmaları şu şekildedir:
“Ben
1993-1996 yılları arasında Ahlat ilçe jandarma komutanı olarak görev yaptım,
maktul [G.Ö.]'nün
yakalanmasına ilişkin operasyon Tatvan’da bulunan Tugay Komutanlığı ile Bitlis
İl Jandarma komutanlığına bağlı müştereken yapılan bir operasyondu, eş zamanlı
olarak Ahlat’ın 21 veya 22 köyünde aynı zamanda operasyon yapıldı, operasyondan
sonra yakalanan kişiler önce Ovakışla Jandarma
karakolunun bahçesine getirilmiş,yapılan telsiz
muhaberesi neticesinde bu kişilerin bir kısmı Ahlat İlçe Jandarma komutanlığına
getirilip bize teslim edildi, ben bizzat Ahlat’a bağlı köylerde yapılan
operasyonlara katılmadım, ben ilçe merkezinde bulunuyordum, koordineyi
sağlıyordum, ancak sonradan yakalama ve ev aramalarına ilişkin olarak
düzenlenen tutanakların altına o operasyonlara katılmışçasına zabıt mümzi sıfatıyla imza attım, tam olarak hatırlayamıyorum ama
bir süre maktulün de aralarında bulunduğu 4-5 kişilik bir gurup bir süre Ovakışla jandarma karakol komutanlığında kaldılar, ancak
burada sorguları yapılmadı, ardından bu gurup Ahlat İlçe jandarma komutanlığına
getirildiler, gelir gelmez biz Ahlat’ta bulunan sağlık ocağına götürdük,
raporlarını aldık, bu raporlarda maktul ve diğer kişilere herhangi bir şekilde
kötü muamele yapılmadığı tespit edildi, daha sonra biz bu gurubu Bitlis İl
Jandarma Komutanlığına sorgularının yapılmak üzere teslim ettik, bizzat ben bu
gurubu teslim ettim, hatta Bitlis İl Jandarma Komutanlığında görevli personelidaha sonra sıkıntı yaşanmaması için yeniden sağlık
kuruluşuna sevk ettiler, tamamını yeniden raporları alındı, hatta bununla da
yetinmeyip, benim huzurumda 4-5 kişilik bu gurubu tamamen soyundurdular, gözle
kontrollerini yaptılar, ben bu durumdan rahatsız oldum, daha önce raporlar
alındığı için neden böyle bir şey yaptıklarını sordum, kendileri bana sürekli
bu şekilde çeşitli birliklerden insanların getirildiğini ve bazen sıkıntı
yaşandığını söylediler, bu şekilde ben maktulün de aralarında bulunduğu gurubu
Bitlis İl Jandarma komutanlığına teslim ettim, bu aşamadan sonra ben hiçbir
şekilde maktulün ve yanındaki arkadaşlarının sorgularına iştirak etmedim,
üzerime atılı bulunan suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum, iddialar
asılsızdır, suçsuzum.”
66. Alay Komutanlığında ölenin sorgusunda görevli S.Ç.
savunmasında 1994 yılında yapılan soruşturmadaki beyanlarını tekrar etmiş;
operasyonun koordinasyonunda uzman çavuş olarak görev yaptığını, suçlamaları
kabul etmediğini söylemiştir.
67. Ovakışla Jandarma Karakol Komutanı
C.G. ile aynı karakolda görevli C.A. ve E.D. ifadelerinde eş zamanlı bir
operasyonda bir grup insanın karakola alındığını, burada gerekli muayenelerinin
yapıldıktan sonra Bitlis İl Merkez Jandarma Komutanlığına sevklerinin
yapıldığını, müteveffanın ne şekilde öldüğünü bilmediklerini beyan etmişlerdir.
5. Kovuşturma Sonunda
Verilen Karar
68. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi 23/7/2009 tarihinde, kesin ölüm
nedeninin tespit edilememesi yüzünden sanıkların beraatlerine
karar vermiştir.
69. Başvurucular tarafından yapılan temyiz üzerine Yargıtay 1.
Ceza Dairesi 12/3/2012 tarihli ilamıyla hükmü bozmuştur. Maktulün ölüm nedenine
ilişkin olarak Adana ATK Grup Başkanlığından alınan raporlar ile İstanbul ATK
1. ve 5. İhtisas Kurullarından alınan raporlar arasındaki çelişkinin ATK Genel
Kurulundan rapor alınarak giderilmemesi ve maktulün kesin ölüm sebebinin tespit
edilmemesi bozma nedeni yapılmıştır.
70. Mahkemece bozmaya uyularak ATK Genel Kurulundan 6/9/2012
tarihinde rapor aldırılmıştır. Genel Kurul raporunda; otopside tarif edilen bulgulara
göre kişide ölüm meydana getirir nitelikte travmatik
lezyon bulunmadığı, her ne kadar 15/6/1994 tarihli ATK Adana Kimya İhtisas
Dairesinin toksikolojik raporunda organik kükürt ve
organik fosfat tespit edilmişse de 5. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 26/6/1996
tarihli raporunda kişinin gözaltına alındığı 4/4/1994 tarihinden vefat ettiği
10/4/1994 tarihine kadar geçen sürede herhangi bir şekilde organik fosfat
zehirlenmesi belirtisi görülmemesine rağmen bu durumun altı gün sonra aniden
ölüme sebebiyet vermesinin tıbben mümkün görülmediği belirtildiğinden kişinin
organik fosfat ve kükürt ile öldüğünün tıbbı delillerinin bulunmadığı, aranan
diğer kimyasal maddelerin mevcut olmadığı, eldeki bulgularla kişinin kesin ölüm
nedeninin tespit edilemediği bildirilmiştir.
71. Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi 16/5/2013 tarihinde Genel Kurul
raporundaki tespitlere göre ölüm nedeninin belirlenememesine işaret ederek
delil yetersizliğinden sanıkların beraatlerine karar
vermiştir.
72. Katılanların temyiz ettiği bu karar, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 14/10/2014 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
73. 765 sayılı mülga Kanun’un 243. maddesi şöyledir:
“Madde 243
- (Değişik: 235 - 5.1.1961) (Değişik 1. Fıkra: 4449 - 26.8.1999) Bir kimseye
cürümlerini söyletmek, mağdurun, şahsi davacının, davaya katılan kimsenin veya
bir tanığın olayları bildirmesini engellemek, şikayet veya ihbarda bulunmasını
önlemek için yahut şikayet veya ihbarda bulunması veya tanıklık etmesi
sebebiyle veya diğer herhangi bir sebeple işkence eden veya zalimane veya
gayriinsani veya haysiyet kırıcı muamelelere başvuran memur veya diğer kamu
görevlilerine sekiz yıla kadar ağır hapis ve sürekli veya geçici olarak kamu
hizmetlerinden mahrumiyet cezası verilir.
Fiil neticesinde ölüm vukua gelirse 452 nci, sair hallerde 456 ncı maddeye göre tertip olunacak ceza üçte birden yarıya
kadar artırılır.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
74. Mahkemenin 25/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
75. Başvurucular; babaları G.Ö.nün 4/4/1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra
nezarethanede kötü muamele gördüğünü ve zehirlenerek öldürüldüğünü, Adana ATK
raporlarında zehirlenmenin kanıtlanmasına karşın sanıkların beraat ettiğini
belirterek kötü muamele yasağı, yaşam, kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
76. Anayasa’nın 17. maddesinin ilgili bölümleri ve 5. maddesi
şöyledir:
“Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi
varlığı
Madde 17 - Herkes,
yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…
Devletin temel amaç ve görevleri
Madde 5 - Devletin
temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin
bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
77. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucuların iddialarının
tamamı kötü muamele yasağı ile yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
78. Yaşam hakkı ile kötü muamele yasağına dair başvuruya konu
olaya uygulanabilir nitelikteki genel ilkeler Birsen
Gülünay (B. No: 2013/2640, 21/4/2016, §§
57-64), Hıdır Öztürk ve Dilif
Öztürk (B. No: 2013/7832, 21/4/2016, §§131-141) ile Esma Çelebi (B. No: 2014/17591, 19/4/2017,
§§ 82-85, 106-110, 127-139) kararlarında açıklanmıştır.
79. Başvurucuların babası G.Ö.nün de aralarında yer aldığı, Yoğurtyemez
köyünde ikamet eden bazı kişilerin terör örgütüne yardım ve yataklık ettiği
ihbarı üzerine G.Ö.nün evinde arama yapılmıştır. Evde
patlamaya hazır, tuzaklanmış el bombası bulunmuştur. Diğer sanıkların evlerinde
de roketatar, el bombası ve ruhsatsız uzun namlulu silah mermileri ele
geçirilmiştir.
80. G.Ö. ve diğer sanıklar, aramanın yapıldığı 4/4/1994 günü
saat 15.00’te yakalanarak Ovakışla Jandarma Karakolu
nezarethanesine alınmışlardır. Bu kişilerin nezarethaneye girmeden önce adli
muayenesinin yaptırıldığını gösteren doktor raporu bulunmamaktadır. Kolluğun
talebi üzerine 6/4/1994 tarihinde Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığınca on iki gün
ek gözaltı süresi verilmiştir. Sanıklar üç gün Ovakışla
Karakolunda kaldıktan sonra 7/4/1994 tarihinde sorgu için Bitlis İl Jandarma
Alay Komutanlığına getirilmişlerdir. G.Ö. 10/4/1994 günü saat 22.00 civarında J
Er S.H. tarafından nezarethanede ölü olarak bulunmuş, derhâl Bitlis Devlet
Hastanesine kaldırılarak Savcılık olaydan haberdar edilmiştir.
81. Öncelikle belirtilmelidir ki bir kişinin güvenlik güçleri
tarafından gözaltına alındığının, tutuklandığının veya bu güçlerin kontrolü
altında bulunan bir yerde bulunduğunun tereddütsüz olarak kabul edilmesini
gerektiren koşullarda devlet bu kişilerin yaşamlarının ve vücut bütünlüklerinin
korunmasından sorumlu olduğu gibi gözaltı sırasında meydana geldiği ileri
sürülen ölüm olaylarının nasıl gerçekleştiği hususunda devletin makul bir
açıklama getirme yükümlülüğü de olduğundan (Birsen
Gülünay, § 64) soruşturmanın bu ciddiyette
yürütülüp yürütülmediği ele alınmalıdır.
82. Savcılık bu ilkeye uygun olarak, gözaltında meydana gelen
ölüm olayına dair derhal soruşturma başlatarak ölüm nedenini araştırmaya
koyulmuştur.
83. Hastaneye gelen savcı iki hekimle birlikte aynı gün Ölü
Muayene Ve Otopsi Tutanağı tanzim etmiştir. Yapılan
klasik otopside cesette darp ve cebir izi, ateşli silah yarası ya da boğma izi
tespit edilememiştir. Saat 23.00 itibarıyla ölü katılığı oluşmadığı, karın
bölgesinin sıcak olduğu anlaşıldığından ölümün tahminen iki saat önce
gerçekleştiği otopsi raporunda yazılıdır. Otopsi sırasında tespit edilen bu
bilgiler, kolluğun ölüm vakasını anlar anlamaz durumu adli mercilere bildirerek
resen soruşturma başlatılmasını temin ettiğini ortaya koymaktadır.
84. Otopside cesedin baş, göğüs ve karnı açıldığı hâlde kesin
ölüm nedeni tespit edilemediğinden toksikolojik ve histopatolojik tetkik için organ doku ve parçaları ile kan
numunesi alınmıştır.
85. Öte yandan Savcılık, Ovakışla
Karakolu ve Bitlis Alay Komutanlığında ölenin soruşturmasında görev alan kişilerin
tespiti için bu mercilerle yazışmıştır. Gelen yazı cevaplarına göre ölenin
sorgusundan sorumlu J Uzm. Çvş. S.Ç. soruşturmaya sanık olarak dâhil
edilmiştir. İlki 19 Nisan'da olmak üzere 1994 yılında üç kez sanık S.Ç.nin savunması alınmıştır. S.Ç. yaptığı savunmada, o
tarihlerde terör örgütüne yardım etme suçundan yoğun olarak birçok kişi
gözaltına alındığından on beş günlük gözaltı süresi dolmak üzere olan sanıklara
öncelik verildiği için ölenin savunmasına geçilemediğini söylemiştir.
86. G.Ö.nün gözaltı
sürecinde görevli olan yedi kolluk görevlisi de olayın vuku bulduğu nisan ayı
içinde dinlenmiştir. G.Ö.yü
nezarethanede hareketsiz biçimde yatar vaziyette gören J Er S.H. olay sırasında
ölenin sorgulanmadığını, nezarethanede tek başına bulunduğunu söylemiştir. Bu
kişinin nöbeti devraldığı J Er B.A. da nezarethaneyi on beşer dakikalık
aralıklarla kontrol ettiğini ve öleni kimsenin darbettiğini
görmediğini ifade etmiştir.
87. Adana ATK Kimyasal İhtisas Dairesi ile Morg İhtisas
Dairesinden alınan raporlarda kan ve iç organ parçalarının toksikolojik
analizinde bileşiminde organik kükürt ve organik fosfat bulunan, zehirli böcek
öldürücünün etkisiyle G.Ö.nün
vefat ettiği ifade edilmiştir. Bunun üzerine Savcılık, ölenin hangi işle meşgul
olduğunu araştırmış; arıcılık yapan müteveffanın kovanların başındayken
gözaltına alındığının anlaşılması üzerine böcek ilaçlarının öldürücü etkisini
ne kadar süre içinde göstereceği, bir müddet sonra bu etkinin başlaması
kaydıyla vücutta depolanıp depolanamayacağı, depolandıktan sonra başka bir
etkenle birleşerek ölüm sonucunu doğurup doğurmayacağı konusunda İstanbul ATK
1. İhtisas Kurulundan görüş sormuştur. Otopsi raporunda tespit edilen dalak
zarının devamlılığının bozulmasının ölüme yol açıp açmayacağının da yanıtını
istemiştir. ATK 1. İhtisas Kurulu 17/8/1994 tarihli raporunda; iç organlarda travmatik değişim bulunmaması, dalakta büyüme tarif
edilmemesi, karın boşluğunda kanama bildirilmemesine göre dalak zarındaki
değişimin otopsi sırasında yapılan kontrolden kaynaklanabileceği, ölüm sonucunu
doğurmayacağı, ölümde harici travmatik bir etken
bulunmadığını bildirmiştir. Ancak zehirlenme hususundaki soruların 5. İhtisas
Kurulunun görev alanında kaldığı bildirilmiştir. 5. İhtisas Kurulu 12/9/1994
tarihli raporda histopatolojik incelemeden sonra
görüş bildirebileceğini ifade etmiştir.
88. İstanbul ATK Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinin 29/1/1996
tarihli toksikoloji raporunda organ numunelerinin incelenmesinde organik fosfat
ve kükürt bulunan zehirli böcek öldürücülerin bulunmadığı yönünde görüş
bildirilmiştir. İstanbul ATK 5. İhtisas Kurulu 26/2/1996 tarihinde verdiği
raporda Adana ATK’dan daha geniş olanaklara sahip
olan İstanbul ATK Kimyasal Tahliller Dairesi raporunun daha muteber olduğunu,
böcek zehirlerinin altı gün sonra ölüme yol açmasının tıbben olanaksız
olduğunu, kesin ölüm nedeninin 1. İhtisas Kurulunca belirlenmesi gerektiğini
bildirmiştir.
89. Olay günü Alay Komutanlığında askerlere verilenle aynı
yemekten yediği söylenen G.Ö.nün
dışında besin zehirlenmesine maruz kalan asker ya da gözaltında bulunan sanık
olmadığı yönünde bazı tanıkların bilgisi alınmıştır.
90. Bitlis İl İdare Kurulu anılan raporlara ve tanık beyanlarına
dayanarak sanık S.Ç. hakkında 12/2/1998 tarihinde men-i muhakeme kararı
vermiştir. Danıştay İkinci Dairesi resen yaptığı inceleme neticesinde
19/12/2000 tarihinde zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Nezarethanede vefat ettiği
10/4/1994 tarihinden soruşturmanın neticelendiği 19/12/2000 tarihine kadar G.Ö.
ve onunla birlikte gözaltına alınan diğer kişiler ve/veya yakınları tarafından
herhangi bir yargısal ya da idari mercie kötü muamele konusunda şikâyette
bulunulmadığına da işaret edilmelidir.
91. Başvurucuların iddiaları, yaşam hakkı ile kötü muamele
yasağını ihlal ettiğini ileri sürdükleri kamu görevlisi sanıklar hakkında
açılan davanın beraatle sonuçlanmasına ilişkindir.
92. Ölüm olayıyla ilgili soruşturmanın 2000 yılında
neticelenmesinden üç, ölümün meydana geldiği tarihten dokuz yıl sonra YAKAY-DER’in suç ihbarı üzerine ikinci kez soruşturma
başlatılmıştır.
93. Bu soruşturmada müteveffa G.Ö. ile aynı köyde yaşayan ve
gözaltına alınan tanıkların ayrıntılı ifadeleri alınmıştır. Bu kişiler Ovakışla Karakolunda ve Bitlis Alay Komutanlığında
nezarethanede dayak, makata cop sokma, soğuk suyla ıslatma, aç bırakma, ayakta
durma gibi farklı metotlarla kötü muameleye maruz kaldıklarını, gözleri bağlı
olduğu için bunu yapan kişileri tanımadıklarını söylemişlerdir.
94. Fakat müteveffayla birlikte gözaltına alınan,
gerek kendilerine gerekse G.Ö.ye Ovakışla Karakolu ve
Alay Komutanlığı nezarethanelerinde kötü muamelede bulunulduğunu öne süren ve beyanlarına
başvurulan bu kişilerin gözaltından çıkarıldıkları 18/4/1994’te Ahlat Devlet
Hastanesinden alınan raporlarında darp ve cebir izine rastlanmadığı
belirtilmiştir. Makata cop sokma ve kaba dayak gibi vücutta ve anüste fissür, laserasyon vb. fiziksel
araz bırakmama ihtimali son derece düşük eylemlerin etkileri ölenin cesedinde
de bulunmamaktadır. Dahası bu kişiler sulh ceza mahkemesinde yapılan
sorgularında da kötü muamele konusunda hiçbir anlatımda bulunmamışlardır. Altı
çizilen bu noktalar, müteveffayla birlikte gözaltına alınan kişilerin olayın
neredeyse tek delili olarak elde kalan beyanlarının tutarlılığının sınanması
bakımından önem taşımaktadır.
95. Savcılık YAKAY-DER'in ihbarından
sonra müteveffanın ölüm kaydının ne şekilde yapıldığını nüfus idaresinden
sormuştur. Sanıkların gözaltı giriş ve çıkış raporlarının bulunup bulunmadığı
il ve ilçedeki sağlık kurumlarından sorulmuştur. Araştırılan bu mevzularda
müspet bir sonuç elde edilemediği için Bitlis Savcılığı 3/2/2006 tarihindekovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu
karara yapılan itiraz, kesin ölüm nedenine ilişkin ATK 5. İhtisas Kurulu
raporunun dosyada bulunmaması ve diğer bazı sebepler gösterilerek kabul
edildiğinden soruşturmaya kalındığı yerden devam edilmiştir.
96. Kişinin zehirlenme yüzünden vefat ettiğini gösteren bir
belirti bulunmadığı, ölümün kesin kaynağının tespit edilemediği yönünde ATK 1.
İhtisas Kurulundan 22/1/2007 tarihinde rapor aldırılmıştır. Bu rapordan sonra
Savcılık 30/1/2008 tarihinde ikinci kez kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz, kaldırılan önceki kovuşturmaya yer
olmadığı kararından sonra dava açılması lüzumuna binaen kabul edilmiştir.
97. Mahkemece tanıklar dinlenmiş ve ATK Genel Kurulundan kesin
ölüm nedeninin aydınlatılması için aldırılan raporda bu husus tespit
edilemediğinden delil yetersizliğine dayanılarak sanıkların beraatlerine
karar verilmiştir.
98. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucuların
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
99. Yaşam hakkı ve kötü muamele iddiasını ilgilendiren
soruşturmalarda sorumluların tespitine engel olabilecek herhangi bir eksiklik
uygun araçların kullanılması yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilirse de ölüm ya
da kötü muamele nedeninin belirlenememesi tek başına soruşturmada böyle bir
eksikliğin mevcut olduğu anlamına gelmemektedir (Soruşturma makamlarının
delillerin toplanması ve soruşturmanın yönlendirilmesi konusunda gerekli
işlemleri yerine getirdiğine kanaat getirilen kasıtlı bir öldürme vakasında
failin bulunamamasının tek başına soruşturmayı etkisiz hale getirmediği yönünde
benzer bir karar için bkz. İsmail Yıldırım
ve diğerleri, B. No: 2013/9332, 20/4/2016, §§ 75-77).
100. Anayasa Mahkemesinin soruşturma ve kovuşturma makamları
tarafından verilen kararları maddi vakıa yönünden inceleyerek bu mercilerin
yaptıkları değerlendirmenin yerine kendisininkini ikame etme görevinin
bulunmamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri,
B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 96). İlk derece yargı mercilerinin ulaştıkları
sonuçlar Anayasa Mahkemesini bağlamamasına rağmen normal şartlar altında bu
mercilerin maddi olaylara ilişkin tespitlerinden ayrılmak için gerekli olan
kuvvetli bir neden gösterilmelidir. Somut olayda başvurucuların babasının ölüm
nedeninin tespit edilememesine dönük bir tenkit nedeni bulunmamaktadır. Bu
durumda ilk derece yargı mercilerinin yorumunun makul olmadığı
söylenemeyecektir. Başvurucuların soruşturmanın makul süratte ikmal
edilmemesine özgü bir şikâyetinin olmaması da dikkate alınarak başvurunun
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.
101. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağı ile yaşam hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
25/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.