TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULVAHAP TAŞKIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/16840)
|
|
Karar Tarihi: 24/5/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 19/6/2018-30453
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal MümtazAKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulvahap TAŞKIN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mal varlığına ilişkin olarak işlenen bir suçun
etkili bir şekilde soruşturulmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, emekli ve 1960 doğumlu olup Mersin'in Mezitli
ilçesinde ikamet etmektedir.
10. Başvurucu 8/12/2014 tarihinde saat 10.30 sıralarında
Mersin'in Merkez ilçesi Akkent Mahallesi Gazi Mustafa
Kemal Bulvarı 34. Cadde kavşağında bulunan Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT)
Eğitim Şubesine ait "PTTmatik" para çekme
ve yatırma makinesinde (ATM cihazı) bir başka kişiye havale edilmek üzere 200
TL para yatırmıştır. Başvurucu, havale yaparken ATM cihazının klavye sehpasına
koyduğu cüzdanını burada unutmuştur. Başvurucunun beyanına göre cüzdanın içinde
dört adet çeyrek Millî Piyango bileti, 1.050 TL, 550 Amerikan doları ve 65 euro para ile nüfus cüzdanı, B sınıfı sürücü belgesi ve
emekli kartı bulunmaktadır.
11. Cüzdanını unuttuğunu fark eden başvurucu, kısa bir süre
sonra PTT Şubesine geri dönerek güvenlik görevlisine ve diğer ilgililere durumu
anlatmış; aynı gün saat 11.00'de de Polis Merkezî Amirliğine müracaat etmiştir.
Kolluk görevlilerince saat 11.20'de düzenlenen "Görgü Tespit ve Araştırma Tutanağı"nın ilgili kısmı şöyledir:
"...aynı gün saat 11:10 sıralarında
şahısla birlikte bahse konu yere gidilip bakıldığında herhangi bir suç ve suç
unsuruna rastlanılmamış, bankamatik ve PTT şubesinin kamera sisteminin mevcut
olduğu görülmüş[tür]..."
12. Aynı gün saat 12.23'te düzenlenen Görüşme Tutanağı'na göre Cumhuriyet savcısı kolluk görevlilerine
şikâyetçinin ifadesinin alınması, kayıp eşya hakkında çalışma yapılması ve
hazırlanan tahkikat evrakının ikmalen gönderilmesi
talimatını vermiştir. Kolluk görevlilerince 8/12/2014 tarihinde alınarak
tutanağa bağlanan ifadesinde başvurucu, olayı anlatarak cüzdanını alıp
kendisine teslim etmeyen kişiden şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
13. Cumhuriyet savcısı 12/12/2014 tarihli yazı ile Yenişenir İlçe Emniyet Müdürlüğünden şu hususların
araştırılmasını istemiştir:
i. Başvurucunun şikâyeti ve delillerinin tespiti
ii. Tanıkların şikâyetçiden sorularak veya resen araştırılarak
olaya dair bilgi ve görgülerinin tespiti
iii. Şüpheli veya şüphelilerin beyanlarının alınması
iv. Olay yerini görüntüleyen kamera kayıtlarının temini ile
bunların çözümünün yapılması
v. Şikâyetçinin aynı konuda daha önce başka bir şikâyeti varsa
müracaatların birleştirilmesi
14. Başvurucu, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği
12/12/2014 tarihli dilekçede şikâyetçi olduğunu yinelemiştir. Dilekçede; olay
sırasında özel güvenlik görevlisini andıran bir kişiyi fark ettiğini, olay
yerini gören kameralar vasıtasıyla cüzdanını kimin aldığının tespit
edilebileceğini belirtmiştir.
15. Emniyet Müdürlüğü 15/12/2014 tarihli bir yazı ile PTT
Yenişehir Şubesi Müdürlüğünden 8/12/2014 tarihinde saat 10.20-10.45 arasında
olay yerini gösterir kamera görüntülerinin gönderilmesini talep etmiştir.
18/12/2014 tarihli cevap yazısında, olay tarihinde ATM cihazını gösterir
kameranın arızalı olması nedeniyle görüntü kaydı yapmadığı bildirilmiştir.
16. Cumhuriyet Başsavcılığı 26/12/2014 tarihinde olay yerini
gören kamera kaydı ve görüntü olup olmadığının tespiti hususunda Emniyet
Müdürlüğüne talimat vermiştir.
17. Şikâyetçi 29/12/2014 tarihinde bu defa Mersin Valiliğine
konu ile ilgili olarak bir dilekçe daha vermiştir. Başvurucu, kamera
kayıtlarının arızalı olduğunu öğrendiğinden dolayı delillerin gizlendiği veya
yok edildiği endişesine kapıldığını hâlbuki PTT kamera kayıtlarının iki ay
boyunca saklanabildiğini belirterek kamera kayıtlarının incelenmesini talep
etmiştir.
18. Kolluk görevlilerince 8/1/2015 tarihinde düzenlenen
tutanakta; olayı gören görgü tanığının bulunamadığı, olay yerini görür herhangi
bir güvenlik kamerası görüntüsünün de bulunmadığı belirtilmiştir.
19. Emniyet Müdürlüğünün 13/1/2015 tarihli fezleke yazısında,
PTT ile yapılan yazışma sonucu kamera görüntüsünün bulunamadığı ve yapılan
araştırma sonucu olayı gerçekleştiren şüpheli şahıs veya şahısların
yakalanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
20. Cumhuriyet Başsavcılığı 26/1/2015 tarihinde Emniyet
Müdürlüğünden Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu (MOBESE) kamerası
kayıtlarının olup olmadığının, PTT Eğitim Şubesi Müdürlüğünden de olayın
gerçekleştiği ATM cihazını gören haricî kameralardan kayıt alınıp alınmadığının
tespit edilmesini ve başvurucudan sonra işlem yapan kişinin açık kimlik
bilgilerini istemiştir.
21. Emniyet Müdürlüğünün 9/2/2015 tarihli cevap yazısında; olay
yerinde bulunan MOBESE kamerasının bağlı olduğu kayıt cihazının yirmi dokuz
günde bir kayıtları sildiği, bu sebeple görüntü kayıtlarının gönderilmesinin
mümkün olamadığı bildirilmiştir.
22. Mersin PTT Başmüdürlüğü; Eğitim Şubesinde kurulu kapalı
devre kamera sistemi incelendiğinde ATM cihazını gören kameranın 8/12/2014
tarihinde saat 03.41'e kadar kayıt yaptığını, bu saatten sonra ise arızaya
geçtiğini 9/1/2015 tarihinde başvurucuya bildirmiştir. Ayrıca PTT Denetim
Hizmetleri Başkanlığının 15/1/2015 tarihli yazısıyla Şubede görevli personel
hakkında kamera arızasının zamanında giderilmesine yönelik bir işlem yapmaması
ve kamerada arıza bulunmadığı yönünde yanıltıcı bilgi vermesi nedeniyle gerekli
disiplin ve idari işlemin yapılması talimatı verildiği başvurucuya
bildirilmiştir.
23. PTT'den alınan bilgiler doğrultusunda başvurucudan sonra
işlem yaptığı tespit edilen M.M.Ş.nin şüpheli olarak
ifadesi alınmıştır. Şüpheli 16/3/2015 tarihli ifadesinde; şikâyetçiyi
tanımadığını, PTT İşleme Merkezinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, olay
günü işlem yapmaya gittiğinde ATM cihazı üzerinde ve çevresinde herhangi bir
eşya görmediğini belirtmiştir. Şüpheli atılı suçlamayı kabul etmemiştir.
24. Cumhuriyet Başsavcılığı 24/4/2015 tarihinde, kaybolmuş veya
hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçundan kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucudan sonra işlemi
yapan şüpheli M.M.Ş.nin atılı suçu işlediğine dair
yeterli bir delilin bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca olayın başvurucunun
dikkatsiz ve özensiz davranması sonucu meydana geldiği, kaybolduğu iddia edilen
eşyanın başka kişi veya kişiler tarafından kullanıldığına dair herhangi bir
kaydın da söz konusu olmadığı açıklanmıştır. Kararda sonuç olarak atılı suçun
unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmiştir.
25. Başvurucunun karara karşı yaptığı itiraz, Mersin 3. Sulh
Ceza Hâkimliğince 15/6/2015 tarihinde itiraza konu kararda usul veya kanuna
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
26. Nihai karar, başvurucuya 22/9/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
27. Başvurucu 20/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
28. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141.
maddesi şöyledir:
"Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait
taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla
bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası
verilir."
29. 5237 sayılı Kanun’un 160. maddesi şöyledir:
"Kaybedilmiş olması nedeniyle malikinin zilyedliğinden çıkmış olan ya da hata sonucu ele geçirilen
eşya üzerinde, iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar
etmeksizin, malik gibi tasarrufta bulunan kişi, şikayet
üzerine, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."
B. Uluslararası Hukuk
30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek (1) No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'ye
ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının
da bazı pozitif yükümlülükler içerdiğini kabul etmektedir. AİHM'e
göre mülkiyet hakkının gerçekten etkili bir biçimde korunabilmesi, devletin
müdahale etmeme görevi yanında ayrıca bazı pozitif tedbirler almasını da
gerektirmektedir (Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99,
30/11/2004, § 134; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004,
§ 143).
32. AİHM; Sözleşme'ye ek (1) No.lu
Protokol'ün 1. maddesinin devletin doğrudan müdahalesinin söz konusu olmadığı,
özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar yönünden de -belirli durumlarda- mülkiyet
hakkının korunması için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü içerdiğini kabul
etmektedir. Buna göre devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde -özel
kişiler arası mülkiyet ilişkileri bakımından olsa bile- kişilerin mülkiyet
haklarına yapılacak keyfî müdahalelere karşı hukuksal bir koruma sağlaması
gerekmektedir. Bu bağlamda devlet, özellikle tarafların mülkiyet hakkına
ilişkin uyuşmazlıklar yönünden gerekli usule ilişkin güvenceleri sunan etkin
bir yargısal mekanizma oluşturma yükümlülüğü altındadır. Bu çerçevede
oluşturulan yargı yollarında ulusal mahkemeler de iç hukukta düzenlenecek
kanunlar yoluyla makul ve adil bir biçimde mülkiyet uyuşmazlıklarını çözmek
durumundadır. AİHM, bu gerekliliğin sağlanıp sağlanmadığını değerlendirirken
uygulanan usulün bütününü incelemektedir (Sovtransavto Holding/Ukrayna, B. No: 48553/99,
25/7/2002 § 96; Fuklev/Ukrayna, B. No: 71186/01, 7/6/2005, §§
90, 91; Kotov/Rusya [BD], B. No: 54522/00, 3/4/2012, §
112; Anheuser-Busch Inc./Portekiz [BD], B. No: 73049/01, 11/1/2007, §§
82-87; Capital Bank AD/Bulgaristan, B. No: 49429/99,
24/11/2005, § 134).
33. Mülkiyet hakkına ilişkin olarak devletin etkili ceza
soruşturması yükümlülüğüBlumberga/Letonya (B. No: 70930/01, 14/10/2008, §§
63-73) kararında tartışılmıştır. Başvuruya konu olayda başvurucu tutukluyken
iki ayrı şehirde bulunan evlerinden parası ve eşyasının çalınması sebebiyle
şikâyetçi olmuştur. AİHM; olayda mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin
mevcut olduğunu ancak bu müdahalenin devlet tarafından değil özel kişilerden
geldiğini, devletin özel kişilerin bu eylemleri nedeniyle doğrudan bir
sorumluluğunun ise bulunmadığını kabul etmiştir. Bununla birlikte AİHM,
mülkiyet hakkına özel kişiler tarafından yapılan bir müdahalenin söz konusu
olduğu durumlarda devletlerin mülkiyet hakkını etkili bir şekilde koruyan
hukuki düzenlemeler yapma ve bu çerçevede mağdurların zararlarının
giderilmesini talep etme imkânının da tanındığını, haklarını arayabilecekleri
tedbirler alma gibi pozitif yükümlülüklerinin mevcut olduğunu belirtmiştir. AİHM'e göre suç işlenmesi yoluyla bir müdahale söz konusu
ise bu yükümlülük etkili bir ceza soruşturması ve gerektiğinde kovuşturma
yapılmasını da içermektedir (Blumberga/Letonya,
§§ 66-67).
34. AİHM bununla birlikte Sözleşme'nin 2. ve 3. maddeleri
kapsamında yaşam hakkı ya da kötü muamele iddialarıyla ilgili etkili soruşturma
yürütülmesi yükümlülüğünde olduğu gibi bunun bir sonuç yükümlülüğü olmayıp usul
yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir. AİHM, kamu otoritelerinin makul çabalarına
rağmen birçok suçun çözülemediği ve cezasız kaldığı gerçeği de gözönünde bulundurulduğunda mülkiyet hakkı çerçevesinde var
olan etkili bir ceza soruşturması ve kovuşturması yapma yükümlülüğünün mutlak
olmadığını vurgulamıştır. AİHM, bu yükümlülüğün daha ziyade uygun ve yeterli
bir ceza soruşturması yürütülmesini ve soruşturmayı yürüten makamların liyakate
uygun ve etkili bir şekilde hareket etmelerini temin etmekle sınırlı olduğunu
kabul etmiştir. Ayrıca AİHM, kamu makamlarının suçu soruştururken
karşılaşabilecekleri uygulamaya ilişkin zorluklar ile operasyonel
tercihlerde bulunma ve en ciddi suçları önceleme ihtiyacına değinmiştir. AİHM'e göre soruşturma yükümlüğünün zorunluluk derecesi,
mülkiyete karşı işlenenlerde olduğu gibi daha hafif nitelikteki suçlarda
Sözleşme'nin 3. maddesinin uygulama alanına giren suçlar gibi- şiddet
kullanılan ağır nitelik taşıyan suçlara nazaran daha düşüktür. Bu sebeple daha
hafif nitelik taşıyan suçlarda devletin pozitif yükümlülüklerinin ihlali
sonucuna ulaşılabilmesi ancak soruşturma ve kovuşturmada açık ve ciddi
eksikliklerin tespit edilmesi koşuluna bağlı görülmüştür (Blumberga/Letonya, § 67).
35. AİHM, ceza soruşturması başarılı bir şekilde sonuçlanmasa
bile makul bir başarı potansiyeline sahip olması koşuluyla suçu işleyen kişiye
karşı hukuk davası açılabilmesi imkânının getirilmesinin haklarının
korunmasının güvence altına alınması bakımından mağdura elverişli bir
alternatif oluşturabileceğini vurgulamıştır. Ayrıca ceza yargılamasının
sonuçlarının hukuk yargılamasının başarı şansı üzerinde önemli ve belirleyici
etkilerinin olabileceğinin açık olduğu belirtilmiş, bununla birlikte sırf ceza
soruşturmasının mahkûmiyetle sonuçlanmamış olması nedeniyle -ister ceza davasına
ek olarak açılsın ister ayrı bir dava biçiminde yürütülsün- hukuk davasının
başarı şansının azalmasından devletin sorumlu tutulmasının söz konusu
olamayacağı kabul edilmiştir. AİHM'e göre Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesiyle devlete
yüklenen pozitif yükümlülüklerin ihlalinden söz edilebilmesi için hukuk
yargılamasındaki başarı potansiyeli eksikliğinin aynı nedenden dolayı yürütülen
ceza yargılamasındaki istisnai nitelik taşıyan açık ve ciddi eksikliklerin
doğrudan bir sonucu olması gerekmektedir (Blumberga/Letonya, § 68).
36. AİHM sonuç olarak başvurucunun ceza soruşturmasında birtakım
eksikliklerin olduğu kabul edilse de bunların devletin mülkiyet hakkının
gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin ifasında başarısız olduğu sonucuna
ulaşmayı gerektirecek derecede olmadığı kanaatine varmıştır (Blumberga/Letonya, §§ 71-73).
37. Dzugayeva/Rusya (B. No: 44971/04, 12/2/2013)
kararına konu olayda ise yeniden kullanılabilir cam şişe ticaretiyle uğraşan
başvurucunun evinin yanında içi şişe dolu bir vaziyette park hâlinde bulunan
kamyonunun belediye yetkilileri ile polis tarafından park izninin olmadığı
gerekçesiyle güvenli olmayan bir alana çekilmesi sonucu kamyonun içinde bulunan
cam şişeler çalınmıştır. Başvurucu tarafından ilgili idare aleyhine açılan
davada sulh hukuk mahkemesi başvurucu lehine tazminata hükmetmiş ise de bu
karar istinaf mahkemesince, şişelerin gerçek sayısının davacı tarafından
ispatlanamadığı ve aracın çekilmesine ilişkin kararın hukuka uygun olduğu
gerekçeleriyle bozulmuştur (Dzugayeva/Rusya, § 5-13). AİHM, park izni
bulunmadığı için kamyonu çektiren otoritenin zarar ve hasarlara karşı aracı
koruma yükümlülüğünün bulunduğu ve yerel otoritenin bu ödevin ifasında
başarısız olduğu kanaatine varmıştır (Dzugayeva/Rusya, § 27). AİHM, sonuç olarak yetkililerin Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin
gerektirdiği pozitif yükümlülükleri yerine getirmemiş olduğu sonucuna
ulaşmıştır (Dzugayeva/Rusya, § 29).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
39. Başvurucu, para yatırmak için gittiği PTT Şubesi önünde
bulunan ATM cihazında cüzdanını unutması üzerine hırsızlık suçundan şikâyetçi
olduğu hâlde kolluk görevlilerince yeterli bir inceleme ve araştırma
yapılmadığından yakınmıştır. Başvurucu, kendisinden sonra işlem yapan kişinin
ne kadar para yatırdığının veya gün içinde hangi işlemlerin yapıldığının tespit
edilmediğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca olay yerini gören kapalı devre
kameranın arızalı olduğunun bildirildiğini ve MOBESE kamerası kayıtlarının da
silindiğini belirterek delillerin yok edildiği veya gizlendiği endişesine
kapıldığını ifade etmiştir. Başvurucu sonuç olarak etkili bir soruşturma
yapılmadığı gerekçesiyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
40. Bakanlık görüşünde; mülkiyet hakkının devlete, özel kişiler
tarafından yapılacak müdahalelere karşı malike koruma sağlama biçiminde pozitif
bir ödev yüklediği ancak devletin koruma ödevi kapsamında özel bir önlem
almasını haklı kılan açık ve ciddi sebeplerin varlığı dışında olağanın ötesinde
bir tedbir alınmasının da beklenemeyeceği ifade edilmiştir. Bu bağlamda adli
makamların gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde yargısal
makamların değerlendirmesinin bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermediği görüşü bildirilmiştir.
41. Başvurucu, cevap dilekçesinde önceki beyanlarını
yinelemiştir.
B. Değerlendirme
42. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
43. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
44. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlali iddiası
yanında aynı gerekçelerle adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri
sürmektedir. Ancak başvurucunun mülküne yönelik olarak işlendiğini belirttiği
bir suç nedeniyle yürütülen ceza soruşturmasının etkili olmadığı iddiası esas
itibarıyla mülkiyet hakkının korunması çerçevesinde devletin pozitif
yükümlülükleri ile ilgili olduğundan başvurucunun şikâyetinin mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
46. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir" denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Mülkiyet güvencesinin devlete birtakım pozitif yükümlülükler
yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde
düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere
yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı
korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının
nedeni gerçek anlamda koruma
sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına
alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi
yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma
sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif
yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35.
maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif
yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda mülkiyet hakkının yalnızca devlet
tarafından değil özel hukuk kişileri tarafından yapılan müdahaleler bakımından
da korunması zorunluluğu bulunmaktadır (Türkiye
Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B.
No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu
İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri A.Ş., B. No: 2014/8649,
15/2/2017, § 43).
47. Devletin pozitif yükümlülükleri nedeniyle mülkiyet hakkı
bakımından koruyucu ve düzeltici bazı önlemler alması gerekmektedir. Koruyucu
önlemler mülkiyete müdahale edilmesini önleyici; düzeltici önlemler ise
müdahalenin etkilerini giderici, diğer bir ifadeyle telafi edici yasal, idari
ve fiilî tedbirleri kapsamaktadır. Pozitif yükümlülükler mutlak olmayıp
bunların ne tür koruyucu ve düzeltici edimleri kapsadığı ve bu edimlerin
derecesi, her somut olayın kendi koşulları içinde belirlenebilir (Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda TemizlikHizmetleri
A.Ş., § 46).
48. Mülkiyet hakkına üçüncü kişiler tarafından müdahalede
bulunulması durumunda bu müdahalenin malik üzerinde doğurduğu olumsuz
sonuçların mümkünse eski hâle döndürülmesini, mümkün değilse malikin zarar ve
kayıplarının telafi edilmesini sağlayan idari veya yargısal birtakım hukuki
mekanizmaların oluşturulması devletin pozitif yükümlülüklerinin bir gereğidir.
Bu bağlamda hak ihlalinin sonuçlarının giderilmesi bakımından ne tür hukuki
mekanizmaların öngörüleceği hususu devletin takdirindedir. Bu husus kural
olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır. Bununla birlikte Anayasa
Mahkemesinin tercih edilen idari veya yargısal mekanizmanın malik üzerinde
doğurduğu olumsuz etkilerin düzeltilmesi bakımından yeterli ve elverişli olup
olmadığı hususundaki denetim yetkisi saklıdır. Bu bağlamda düzeltici bir
mekanizmanın hiç oluşturulmaması veya oluşturulan mekanizmanın müdahaleden
önceki durumu tesis edici veya oluşan kayıpları giderici bir nitelik arz
etmemesi durumunda mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler
ihlal edilmiş olur (Osmanoğlu İnşaat Eğitim
Gıda TemizlikHizmetleri A.Ş., § 48).
49. Devletin mülkiyetin korunmasına ilişkin hukuki çerçeve
oluşturma ödevi kapsamında hangi tedbirlerin alınacağı konusunda geniş bir
takdir yetkisi bulunsa da mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler bakımından
sadece idari ve hukuki yollar oluşturmasının yeterli bir koruma sağlamayacağı
açıktır. Özellikle modern demokratik devletin varlık amaçlarından birinin de
zor ve şiddet kullanması kural olarak yasaklanan bireyin hak ve özgürlüklerini
diğer bireylerin müdahalelerine karşı korumak olduğu ve bunun yanında kimi
durumlarda niteliği gereği hukuk davası yoluna ancak ceza soruşturması sonucu
elde edilebilecek bilgi ve bulgularla gidilebileceği dikkate alındığında
oluşturulması gereken idari ve adli mekanizmalardan biri olarak ceza hukuku
araçlarından yararlanılması önemli bir koruma sağlamaktadır.
50. Dolayısıyla mülkiyet hakkına üçüncü kişiler tarafından suç
işlenmesi suretiyle yapılan müdahalelerde yetkili makamların etkili ve özenli
bir soruşturma yürütmesi gerekmektedir. Yetkili makamlarca gösterilecek özenin
derecesi somut olayın öznel ve nesnel koşulları dikkate alınarak
belirlenmelidir. Ancak mal varlığı değerlerinin korunması amacını taşıyan
mülkiyete karşı işlenen suçların soruşturulmasında gösterilmesi gereken özenin
derecesinin yaşam hakkını korumaya yönelik olanlarla aynı olamayacağı tabiidir.
Bu bağlamda özellikle işlenen suçların tamamının kamu makamlarının her türlü
çabasına rağmen çözülmesinin mümkün olamadığı olgusunun dikkate alınması
gerekir. Dolayısıyla kamu makamlarından yaşam hakkının ihlali sonucunu doğuran
suçlar gibi daha ciddi suçların soruşturulmasına öncelik tanınması
beklenebilir. Bu nedenle mal varlığı değerlerine yönelik suçlara ilişkin bir
soruşturmanın özenli yürütülmediğinin ve dolayısıyla etkili olmadığının
söylenebilmesi için soruşturmada ciddi açıkların ve bariz eksikliklerin
bulunması gerekmektedir.
51. Müdahalenin suç oluşturduğu durumlarda devletin pozitif
yükümlülüğü, usule ilişkin olup sonuç yükümlülüğü değildir. Bu nedenle ceza
soruşturmasının ve kovuşturmasının mahkûmiyetle sonuçlanmamış olması pozitif
yükümlülüğün ihlali anlamına gelmez. Öte yandan kural olarak ceza
yargılamasının seyrinin hukuk yargılamasının başarısızlıkla sonuçlanmasına neden
olması veya bu yönde etki etmesi de pozitif yükümlülüklerin ihlal edildiği
yargısına ulaştırmaz. Bununla birlikte hukuk davasındaki başarısızlık, ceza
soruşturmasındaki ciddi açıklardan ve bariz eksikliklerden kaynaklanmışsa bu
takdirde pozitif yükümlülüklerin ihlalinden söz edilebilir.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
52. Somut olayda başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan ceza
soruşturmasının konusu olan eşya ve paraların mülkiyet hakkının kapsamına
girdiğinde kuşku bulunmamaktadır. Başvurucu, bu eşya ve paralarının çalındığını
ileri sürerek şikâyetçi olmuş; Cumhuriyet Başsavcılığı ise eylemi kaybedilmiş
veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde malik gibi tasarrufta bulunma olarak
nitelendirmiştir. Dolayısıyla dosya kapsamından, başvurucunun mülkiyet hakkı
kapsamındaki bu eşya ve paraların kaybolması ve bunun sonucunda üçüncü kişiler
tarafından tasarrufta bulunulması veya çalınmasının söz konusu olduğu
anlaşılmaktadır. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkına doğrudan kamu
makamlarınca yapılan herhangi bir müdahalenin söz konusu olmadığı şüphesizdir.
Ancak yukarıda da değinildiği üzere müdahale özel kişilerden yapılsa dahi
devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde mülkiyet hakkının korunması için
gerekli idari ve adli tedbirleri alması gerekmektedir. Bu sebeple başvuruya
konu olayda devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif
yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin değerlendirilmesigerekir.
53. Bu kapsamda ilk olarak mülkiyetin özel kişilerden gelen
müdahaleler yönünden korunması için gerekli hukuki mekanizmaların oluşturulup
oluşturulmadığı incelenmelidir. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu'nun taşınır mülkiyetine ilişkin 762. ve devamı maddelerinde zilyetliğin
ve mülkiyetin korunmasına ilişkin davalardan yararlanmasına ilişkin çeşitli
hukuksal yollar düzenlenmiştir. Bunun yanında 5237 sayılı Kanun'un "Malvarlığına karşı suçlar"
kenar başlıklı Onuncu Bölüm'ünde 141. ile 169.
maddeleri arasında çeşitli suçlar öngörülmüştür. Bu maddelerde düzenlenen
suçlar için öngörülen yaptırımlarla korunan hukuki değer ise mülkiyet hakkıdır.
Diğer bir deyişle kanun koyucu bu suçların düzenlenmesiyle Anayasa'nın 35.
maddesinin bir gereği olarak mülkiyet hakkının ceza hukuku araçlarıyla da
korunmasına imkân sağlamıştır.
54. Başvurucunun adli veya idari başka bir yola
başvurabilmesinin mümkün olmadığı somut olayda mülkiyet hakkının korunması
çerçevesinde yürütülen ceza soruşturmasının etkililiği konusunda kamu
makamlarının başvurucunun bildirdiği veya diğer mevcut delillerin toplanmasında
gösterdikleri özen dikkate alınarak sonuca varılmalıdır.
55. Başvurucu; olayla ilgili olarak önce PTT Şube Müdürlüğündeki
görevlilere, sonra da Emniyet Müdürlüğüne müracaat etmiştir. Olaydan kısa bir
süre sonra kolluk görevlileri başvurucuyla birlikte olay yerine gitmiş, ancak
olayı aydınlatabilecek bir görgü tanığına veya başkaca bir delile
rastlanamamıştır. Cumhuriyet savcısının talimatıyla başvurucunun şikâyet ve
delilleri sorulmuş, bu kapsamda ifadesi alınan başvurucu da herhangi bir delil
bildirememiştir. Ayrıca başvurucudan sonra işlem yapan kişinin soruşturma
makamlarınca tespit edilerek ifadesinin alındığı ve şüpheli herhangi bir
hususun ise tespit edilemediği anlaşılmıştır. Bunun yanında olay yerini gören
kameranın arızalı olduğu tespit edilmiş, silinen diğer kamera kayıtlarının ise
olayı tek başına aydınlatmaya yeterli olmadığı görülmüştür.
56. Bu durumda soruşturmada bazı eksiklikler mevcut ise de olayı
aydınlatabilecek bir görgü tanığına ulaşılamadığı ve olayın çözümüne yarar,
başvurucunun soruşturulmasını istediği başka bir delilin toplanmasının da söz
konusu olmadığı gözetildiğinde yürütülen soruşturmada mülkiyet hakkının
ihlaline yol açacak derecede ciddi açıkların ve bariz eksikliklerin bulunduğu
söylenemez.
57. Sonuç olarak belirtilen türden olayların aydınlatılması ve
suçların faillerinin bulunması bakımından kamu makamlarının karşılaştıkları
güçlükler de dikkate alındığında başvuruya konu olayda mülkiyet hakkının
korunmasına ilişkin devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediği
sonucuna varılamaz.
58. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.