logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Türkan Poyraz, B. No: 2015/15388, 13/9/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TÜRKAN POYRAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/15388)

 

Karar Tarihi: 13/9/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

M. Emin ŞAHİNER

Başvurucu

:

Türkan POYRAZ

Vekili

:

Av. Ünsal KILIÇOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi ve değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/9/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyleolaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucuya ait Bursa ili, Yenişehir ilçesi, Subaşı köyünde bulunan 824 parsel sayılı taşınmazın Yenişehir Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü yararına kamulaştırılması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 8/12/2004 tarihinde kamu yararı kararı verilmiştir.

9. Tarafların kamulaştırma bedelinde anlaşamamaları üzerine Yenişehir Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü 31/12/2004 tarihinde Yenişehir Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açmıştır.

10. Mahkeme, taşınmazın değerinin saptanması için mahallinde keşif yaparak bilirkişi raporu hazırlatmıştır. Bilirkişi Kurulu 30/3/2005 tarihli raporunda, taşınmazın arazi niteliğinde olduğunu kabul ederek net gelir yöntemine göre 2004 yılı fiyat, masraf ve verim verilerini kullanmak suretiyle taşınmazın toplam değerini 3.929,92 TL olarak belirlemiştir.

11. Mahkeme, bu defa davanın 14/4/2015 tarihli duruşmasında, başvurucunun talebi doğrultusunda yeniden keşif yapılmasına karar vermiş; anılan karar doğrultusunda 2/5/2005 tarihinde yapılan keşif sonucunda hazırlanan 13/5/2015 tarihli bilirkişi raporunda da aynı yöntem kullanılmış ve bu defa taşınmazın değeri 6.269,13 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmesi üzerine ikinci Bilirkişi Kurulu tarafından ek rapor düzenlenmiştir. 24/1/2006 tarihli ek raporda, taşınmazın kıraç bir arazi olması sebebiyle münavebeye alınan ürünlerin İlçe Tarım Müdürlüğü verilerinin ortalamasının altında alınması gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre münavebeye alınan ürünlerden kuru soğan yerine fasulyenin tercih edilmesinin uygun görüldüğü belirtilmiştir. Sonuç olarak önceki bilirkişi raporuyla aynı yöntemle taşınmazın değeri bu defa 5.251,46 TL olarak belirlenmiştir.

12. Yapılan tüm bu tespitler ışığında Mahkeme 19/6/2006 tarihli kararı ile toplanan delillere, mahallinde yapılan keşifler ve bilirkişi raporlarına dayanarak kamulaştırma bedelini 5.251,46 TL olarak belirlemiştir. Mahkeme ayrıca, hükmedilen bedelin başvurucuya ödenmesine ve başvurucu adına olan tapu kaydının iptali ile mezkûr taşınmazın idare adına tapuya kayıt ve tesciline karar vermiştir.

13. Temyiz edilen karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesince 31/1/2013 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararında, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün cetvelinde belirtilen münavebeye alınan ürünlerin ortalama veriminin bilirkişi raporunda düşük verim üzerinden hesaplanmasının doğru görülmediği belirtilmiştir.

14.Mahkeme, bozma kararına uyarak 5/6/2014 tarihinde taşınmazın kamulaştırma bedelinin 10.622 TL olarak tespitine karar vermiştir. Buna göre eksik kalan 5.371 TL kamulaştırma bedelinin başvurucuya ödenmesi yönünde hüküm kurulmuştur. Mahkeme ayrıca ilk yapılan ödeme miktarı olan 5.251,46 TL için 1/5/2005 tarihinden ilk karar tarihi olan 19/6/2006 tarihine kadar, kalan 5.371 TL için ise 1/5/2005 tarihinden karar tarihine kadar yasal faiz işletilerek başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.

15. Temyiz üzerine karar, aynı Dairenin 2/10/2014 tarihli kararı ile onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de yine aynı Dairenin 15/6/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

16.Nihai karar, başvurucu vekiline 6/8/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 15/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073, 6/7/2017, §§ 18-33.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, karar tarihi itibarıyla taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmemesi suretiyle kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğini iddia etmiştir. Başvurucu, bu kapsamda taşınmazının kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında kamulaştırma bedelinin taşınmazın konumu, ulaşım imkânları, arazi olarak üzerinde yetişen bitkiler ile emsal taşınmazların rayiç fiyatları gibi objektif kriterler dikkate alınmadan ve yeterli inceleme yapılmadan emsal değerlerin çok altında olacak şekilde düşük değer tespit edilmesi suretiyle hatalı karar verilmesine neden olunduğunu ifade etmiştir.

21. Başvurucu, derece mahkemelerince belirlenen kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratıldığındanşikâyet etmiştir. Başvurucu, kamulaştırma tarihi ile kamulaştırma bedelinin ödenmesi arasında geçen sürede enflasyon nedeni ile paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile ödenen paranın enflasyonun çok altında kaldığından, mülkiyetin gerçek değerinin azaldığından, bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkânı da bulunmadığından, şahsı üzerine orantısız ve aşırı yük yüklendiğinden yakınmaktadır.

22. Başvurucu sonuç olarak adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

23. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

24. Anayasa'nın 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. "

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası yanında adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılama yapılmadığını da ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmemesi ve değer kaybına uğratılması suretiyle kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiği yönündeki şikâyetinin mülkiyet hakkına ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurucunun bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

26. Başvurucu öncelikle kamulaştırma bedelinin düşük olarak belirlendiğinden yakınmaktadır. Başvurucuya göre taşınmazının emsal karşılaştırma yöntemi yerine net gelir yöntemine göre değerinin hesaplanması rayiç bedelin ödenmesini engellemiştir. Başvurucu ayrıca taşınmazın kendine özgü özelliklerinin değer hesaplanırken dikkate alınmadığını belirtmiştir.

27. Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri uyarınca kamu yararı bulunması, kamulaştırma kararının yasada gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir. Kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığı olan bedelinin tespiti ise uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden Anayasa Mahkemesinin yapacağı tespit, orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).

28. Kamulaştırmaya konu taşınmazın kullanım durumu, başvurucunun taşınmazdan yararlanma biçimi bedel tespiti yapılırken öne çıkan unsurlardandır. Mahkemece 4/11/1993 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesi uygulaması kapsamında taşınmazda tarımsal faaliyet yapıldığı tespit edilerek yörede yaygın olarak yetişen ürünlerin ortalama net gelirleri ile maliyet bedelleri resmî veriler esas alınmak suretiyle değer tespit yöntemi tercih ve takdir edilmiştir. Mevcut hâliyle mahkeme kararında yapılan tespit kapsamında hükmedilen kamulaştırma bedeli, miktar itibarıyla belirli bir tatmin sağladığı ve taşınmazın kabul edilen durumuna göre makul seviyede olduğu sürece Anayasa Mahkemesinin tazminat miktarlarının belirlenmesi konusunda yerel mahkemenin takdir yetkisine müdahalesinin söz konusu olamayacağı sabittir.

29. Başvurucu ayrıca, yargılamanın uzun sürmesinden kaynaklı olarak kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratıldığını ileri sürmüştür.

30. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 59). Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 42).

31. Yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için Mahkemece tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen kamu yararı ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede önemli olan, yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden başvurucunun maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali Şimşek ve diğerleri, § 66).

32. Anayasa Mahkemesi, daha önce kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasını mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale olarak değerlendirmiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 63). Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

33. Somut olayda başvurucuya kamulaştırma bedelinin iki ayrı aşamada ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre 31/12/2004 tarihinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında ilk olarak 19/6/2006 tarihli kararla 5.251,46 TL tutarında, ikinci olarak ise bozma kararı sonrası 5/6/2014 tarihli kararla 5.371 TL tutarında başvurucuya ödeme yapılmıştır.

34. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucuya ödenmesi gereken 5.251,46 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2006 yılı Haziran ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 5.932,68 TL’dir. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 5.251,46 TL tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 681,22 TL'dir. Buna karşılık derece mahkemelerince başvurucunun alacağına 1/5/2005 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya 638,38 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir.

35. Bununla birlikte yine söz konusu verilere göre başvurucuya ödenmesi gereken 5.371 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının ise 2014 yılı Haziran ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 11.418,92 TL’dir. Dolayısıyla yukarıdaki verilere göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 5.371 TL tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 6.047,92 TL’dir. Buna karşılık derece mahkemelerince başvurucunun alacağına 1/5/2005 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş olupbu doğrultuda başvurucuya yalnızca 4.504,14 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir.

36. Bu durumda başvurucunun kamulaştırma bedeli alacağının enflasyon karşısında kaybettiği değer kaybını giderebilecek toplam tutar 1.586,62 TL olup bu tutar toplam kamulaştırma bedeli olan 10.622,46 TL ile karşılaştırıldığında başvurucunun alacağında meydana gelen değer kaybı %14,94'tür.

37. Yukarıdaki unsurlara göre kamulaştırma bedeli, yapılan yargılama sonunda -ödenen faize rağmen- enflasyon karşısında %14,94 gibi makul görülemeyecek bir oranda değer kaybına uğratılarak başvurucuyaödenmiştir. Başvurucunun kamulaştırma alacağının geç ödenmesi sebebiyle yol açılan söz konusu değer kaybı başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemekte olup bu sebeple somut olayda müdahalenin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozduğu ve ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

39. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

40. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.

41. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).

42. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili mercilere gönderir (Mehmet Doğan, § 56).

43. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).

44. Başvurucu 210.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

45. Başvuruda, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Somut olayda mülkiyet hakkının ihlaline yol açan kamulaştırma bedelindeki değer kaybının yargılamanın uzun sürmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu sebeple uğradığı maddi zararın ise 1.586,62 TL olduğu tespit edilmiş olup bu zararın ödenmesiyle ihlalin sonuçları giderilmiş olacaktır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının giderilmesi bakımından geç ödenen kamulaştırma bedeli alacağı yönünden uğradığı maddi değer kaybının telafi edilebilmesi için ödenen faiz de mahsup edildikten sonra başvurucuya 1.586,62 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.

46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net1.586,62 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,

D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2008/109, K.2014/510) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Türkan Poyraz, B. No: 2015/15388, 13/9/2018, § …)
   
Başvuru Adı TÜRKAN POYRAZ
Başvuru No 2015/15388
Başvuru Tarihi 15/9/2015
Karar Tarihi 13/9/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi ve değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Kamulaştırma bedeli, kamu yararı İhlal Maddi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2942 Kamulaştırma Kanunu 10
11
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 323
KHK 659 Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 14
Tarife 21/12/2011 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 12
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi