TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜRKAN POYRAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15388)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
M. Emin
ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Türkan
POYRAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ünsal
KILIÇOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi ve değer
kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyleolaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucuya ait Bursa ili, Yenişehir ilçesi, Subaşı köyünde
bulunan 824 parsel sayılı taşınmazın Yenişehir Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü
yararına kamulaştırılması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 8/12/2004
tarihinde kamu yararı kararı verilmiştir.
9. Tarafların kamulaştırma bedelinde anlaşamamaları üzerine
Yenişehir Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü 31/12/2004 tarihinde Yenişehir Asliye
Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası
açmıştır.
10. Mahkeme, taşınmazın değerinin saptanması için mahallinde
keşif yaparak bilirkişi raporu hazırlatmıştır. Bilirkişi Kurulu 30/3/2005
tarihli raporunda, taşınmazın arazi niteliğinde olduğunu kabul ederek net gelir
yöntemine göre 2004 yılı fiyat, masraf ve verim verilerini kullanmak suretiyle
taşınmazın toplam değerini 3.929,92 TL olarak belirlemiştir.
11. Mahkeme, bu defa davanın 14/4/2015 tarihli duruşmasında,
başvurucunun talebi doğrultusunda yeniden keşif yapılmasına karar vermiş;
anılan karar doğrultusunda 2/5/2005 tarihinde yapılan keşif sonucunda
hazırlanan 13/5/2015 tarihli bilirkişi raporunda da aynı yöntem kullanılmış ve
bu defa taşınmazın değeri 6.269,13 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece
bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmesi üzerine ikinci Bilirkişi
Kurulu tarafından ek rapor düzenlenmiştir. 24/1/2006 tarihli ek raporda,
taşınmazın kıraç bir arazi olması sebebiyle münavebeye alınan ürünlerin İlçe
Tarım Müdürlüğü verilerinin ortalamasının altında alınması gerektiği
vurgulanmıştır. Buna göre münavebeye alınan ürünlerden kuru soğan yerine
fasulyenin tercih edilmesinin uygun görüldüğü belirtilmiştir. Sonuç olarak
önceki bilirkişi raporuyla aynı yöntemle taşınmazın değeri bu defa 5.251,46 TL
olarak belirlenmiştir.
12. Yapılan tüm bu tespitler ışığında Mahkeme 19/6/2006 tarihli
kararı ile toplanan delillere, mahallinde yapılan keşifler ve bilirkişi
raporlarına dayanarak kamulaştırma bedelini 5.251,46 TL olarak belirlemiştir.
Mahkeme ayrıca, hükmedilen bedelin başvurucuya ödenmesine ve başvurucu adına
olan tapu kaydının iptali ile mezkûr taşınmazın idare adına tapuya kayıt ve
tesciline karar vermiştir.
13. Temyiz edilen karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesince 31/1/2013
tarihinde bozulmuştur. Bozma kararında, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğünün cetvelinde belirtilen münavebeye alınan ürünlerin ortalama
veriminin bilirkişi raporunda düşük verim üzerinden hesaplanmasının doğru
görülmediği belirtilmiştir.
14.Mahkeme, bozma kararına uyarak 5/6/2014 tarihinde taşınmazın
kamulaştırma bedelinin 10.622 TL olarak tespitine karar vermiştir. Buna göre
eksik kalan 5.371 TL kamulaştırma bedelinin başvurucuya ödenmesi yönünde hüküm
kurulmuştur. Mahkeme ayrıca ilk yapılan ödeme miktarı olan 5.251,46 TL için
1/5/2005 tarihinden ilk karar tarihi olan 19/6/2006 tarihine kadar, kalan 5.371
TL için ise 1/5/2005 tarihinden karar tarihine kadar yasal faiz işletilerek
başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.
15. Temyiz üzerine karar, aynı Dairenin 2/10/2014 tarihli kararı
ile onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de yine aynı Dairenin
15/6/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
16.Nihai karar, başvurucu vekiline 6/8/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 15/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Ali Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/2073,
6/7/2017, §§ 18-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, karar tarihi itibarıyla taşınmazın gerçek
değerinin tespit edilmemesi suretiyle kamulaştırma bedelinin düşük
belirlendiğini iddia etmiştir. Başvurucu, bu kapsamda taşınmazının kamulaştırma
bedelinin tespiti ve tescili davasında kamulaştırma bedelinin taşınmazın
konumu, ulaşım imkânları, arazi olarak üzerinde yetişen bitkiler ile emsal
taşınmazların rayiç fiyatları gibi objektif kriterler dikkate alınmadan ve
yeterli inceleme yapılmadan emsal değerlerin çok altında olacak şekilde düşük
değer tespit edilmesi suretiyle hatalı karar verilmesine neden olunduğunu ifade
etmiştir.
21. Başvurucu, derece mahkemelerince belirlenen kamulaştırma
bedelinin değer kaybına uğratıldığındanşikâyet
etmiştir. Başvurucu, kamulaştırma tarihi ile kamulaştırma bedelinin ödenmesi
arasında geçen sürede enflasyon nedeni ile paranın değerinde oluşan hissedilir
aşınma ile ödenen paranın enflasyonun çok altında kaldığından, mülkiyetin
gerçek değerinin azaldığından, bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak
getirisinden yararlanmak imkânı da bulunmadığından, şahsı üzerine orantısız ve
aşırı yük yüklendiğinden yakınmaktadır.
22. Başvurucu sonuç olarak adil yargılanma ve mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
24. Anayasa'nın 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu
yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla
gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî
irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan
artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun
uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve
turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla
gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme
süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan
doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde
ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları
için öngörülen en yüksek faiz uygulanır. "
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiası yanında adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılama
yapılmadığını da ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun taşınmazın gerçek
değerinin tespit edilmemesi ve değer kaybına uğratılması suretiyle kamulaştırma
bedelinin düşük belirlendiği yönündeki şikâyetinin mülkiyet hakkına ilişkin
olduğu anlaşıldığından başvurucunun bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Başvurucu öncelikle kamulaştırma bedelinin düşük olarak
belirlendiğinden yakınmaktadır. Başvurucuya göre taşınmazının emsal
karşılaştırma yöntemi yerine net gelir yöntemine göre değerinin hesaplanması
rayiç bedelin ödenmesini engellemiştir. Başvurucu ayrıca taşınmazın kendine
özgü özelliklerinin değer hesaplanırken dikkate alınmadığını belirtmiştir.
27. Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri uyarınca kamu yararı
bulunması, kamulaştırma kararının yasada gösterilen esas ve usullerine
uyulması, gerçek karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal
ögeleridir. Kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığı olan bedelinin tespiti
ise uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki
uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile
ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden Anayasa Mahkemesinin yapacağı tespit,
orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder
Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No:
2014/1964, 23/2/2017, § 52).
28. Kamulaştırmaya konu taşınmazın kullanım durumu, başvurucunun
taşınmazdan yararlanma biçimi bedel tespiti yapılırken öne çıkan
unsurlardandır. Mahkemece 4/11/1993 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu’nun 11. maddesi uygulaması kapsamında taşınmazda tarımsal faaliyet
yapıldığı tespit edilerek yörede yaygın olarak yetişen ürünlerin ortalama net
gelirleri ile maliyet bedelleri resmî veriler esas alınmak suretiyle değer
tespit yöntemi tercih ve takdir edilmiştir. Mevcut hâliyle mahkeme kararında
yapılan tespit kapsamında hükmedilen kamulaştırma bedeli, miktar itibarıyla
belirli bir tatmin sağladığı ve taşınmazın kabul edilen durumuna göre makul
seviyede olduğu sürece Anayasa Mahkemesinin tazminat miktarlarının belirlenmesi
konusunda yerel mahkemenin takdir yetkisine müdahalesinin söz konusu
olamayacağı sabittir.
29. Başvurucu ayrıca, yargılamanın uzun sürmesinden kaynaklı
olarak kamulaştırma bedelinin değer kaybına uğratıldığını ileri sürmüştür.
30. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca
ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen
dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer
kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan
ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 59). Ödenen tutarların
enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma
tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi
edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında
değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 42).
31. Yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan
müdahalenin ölçülü olup olmadığı hususunda bir sonuca varmak için Mahkemece
tespit edilen gerçek değer ile başvurucuya yapılan ödemelerin enflasyon etkisi
arındırılmış sonuçlarının karşılaştırılması gerekmektedir. Elde edilmek istenen
kamu yararı ile başvurucunun mülkünden mahrum kalması arasında makul dengenin
sağlanıp sağlanmadığını ve müdahalenin ölçülü olup olmadığını tespit etmede
önemli olan, yapılan ödemelerin değer kaybının toplam bedele oranı üzerinden
başvurucunun maruz kaldığı yükü belirlemektir (Ali
Şimşek ve diğerleri, § 66).
32. Anayasa Mahkemesi, daha önce kamulaştırma bedelinin
enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasını mülkiyet hakkına ölçüsüz bir
müdahale olarak değerlendirmiştir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 63). Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
33. Somut olayda başvurucuya kamulaştırma bedelinin iki ayrı
aşamada ödendiği anlaşılmaktadır. Buna göre 31/12/2004 tarihinde açılan
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında ilk olarak 19/6/2006 tarihli
kararla 5.251,46 TL tutarında, ikinci olarak ise bozma kararı sonrası 5/6/2014 tarihli
kararla 5.371 TL tutarında başvurucuya ödeme yapılmıştır.
34. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucuya
ödenmesi gereken 5.251,46 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının 2006
yılı Haziran ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer
kaybının giderilmiş karşılığı 5.932,68 TL’dir. Dolayısıyla yukarıdaki verilere
göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 5.251,46 TL
tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 681,22 TL'dir. Buna
karşılık derece mahkemelerince başvurucunun alacağına 1/5/2005 tarihinden
itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya
638,38 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir.
35. Bununla birlikte yine söz konusu verilere göre başvurucuya
ödenmesi gereken 5.371 TL tutarındaki kamulaştırma bedeli alacağının ise 2014
yılı Haziran ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer
kaybının giderilmiş karşılığı 11.418,92 TL’dir. Dolayısıyla yukarıdaki verilere
göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 5.371 TL
tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 6.047,92 TL’dir. Buna
karşılık derece mahkemelerince başvurucunun alacağına 1/5/2005 tarihinden
itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş olupbu
doğrultuda başvurucuya yalnızca 4.504,14 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı
görülmektedir.
36. Bu durumda başvurucunun kamulaştırma bedeli alacağının
enflasyon karşısında kaybettiği değer kaybını giderebilecek toplam tutar
1.586,62 TL olup bu tutar toplam kamulaştırma bedeli olan 10.622,46 TL ile
karşılaştırıldığında başvurucunun alacağında meydana gelen değer kaybı
%14,94'tür.
37. Yukarıdaki unsurlara göre kamulaştırma bedeli, yapılan
yargılama sonunda -ödenen faize rağmen- enflasyon karşısında %14,94 gibi makul
görülemeyecek bir oranda değer kaybına uğratılarak başvurucuyaödenmiştir.
Başvurucunun kamulaştırma alacağının geç ödenmesi sebebiyle yol açılan söz
konusu değer kaybı başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemekte olup bu
sebeple somut olayda müdahalenin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı
arasında olması gereken adil dengeyi bozduğu ve ölçülü olmadığı sonucuna
varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
41. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).
42. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine
hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek
işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili
mercilere gönderir (Mehmet Doğan, §
56).
43. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
44. Başvurucu 210.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
45. Başvuruda, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar
verilmiştir. Somut olayda mülkiyet hakkının ihlaline yol açan kamulaştırma
bedelindeki değer kaybının yargılamanın uzun sürmesinden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu sebeple uğradığı maddi zararın ise 1.586,62 TL
olduğu tespit edilmiş olup bu zararın ödenmesiyle ihlalin sonuçları giderilmiş
olacaktır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının
giderilmesi bakımından geç ödenen kamulaştırma bedeli alacağı yönünden uğradığı
maddi değer kaybının telafi edilebilmesi için ödenen faiz de mahsup edildikten
sonra başvurucuya 1.586,62 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net1.586,62 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, fazlaya
ilişkin talebin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Kocaeli 1. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2008/109, K.2014/510) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.