TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞAHİN İNŞAAT TAŞIMACILIK TİCARET VE SANAYİ
LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15723)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Zehra
GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Şahin İnşaat
Taşımacılık Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Müslüm
AKKUŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; idari para cezasına dayanak teşkil eden kanuni
düzenlemede lehe değişiklik yapılmasına rağmen bu husus gözetilmeden karar
verilmesi nedeniyle suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) İş Teftiş Kurulu
müfettişleri tarafından başvurucu Şirket hakkında iş sağlığı ve güvenliği
yönünden yapılan teftiş sonucu Şirketin risk değerlendirmesi, yangınla mücadele
ve ilk yardım, sağlık gözetimi ve çalışanların eğitimi yükümlülükleri ile diğer
bazı yükümlülükleri ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirmediği tespit
edilmiştir.
9. Çalışma ve İş Kurumu Ankara İl Müdürlüğü, söz konusu teftişte
tespit edilen noksanlıklar nedeniyle başvurucuyu toplam 81.203 TL idari para
cezasıyla cezalandırmıştır.
10. Başvurucu 16/2/2015 tarihli dilekçeyle idari yaptırım
kararının iptal edilmesi talebiyle başvuruda bulunmuştur.
11. Başvurucunun talebi değerlendirme aşamasında iken 4/4/2015
tarihli ve 6645 sayılı Kanun 23/4/2015 tarihli ve 29335 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanun'un
4. maddesi ile "çalışanların eğitimi" yükümlülüğüne aykırı
davranılması eylemine yönelik yaptırımı düzenleyen 20/6/2012 tarihli ve 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 26. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (ğ) bendinde değişiklik yapılmıştır. Başka bir anlatımla
''çalışanların eğitimi'' yükümlülüğüne aykırı davrananlar hakkında öngörülen
yaptırım tutarı değiştirilmiştir.
12. Başvurucu 5/5/2015 tarihli dilekçesiyle idari para cezasının
dayanağı olan mevzuatta lehe değişiklik yapıldığını ve bu değişikliğin tahsil
edilmemiş idari yaptırım kararları yönünden uygulanması gerektiğini belirterek
cezanın kaldırılmasını talep etmiştir.
13. Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği 1/7/2015 tarihli kararıyla
başvurucu tarafından ileri sürülen itiraz nedenlerinin dayanaktan yoksun olduğu
ve idari yaptırım kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun
talebini reddetmiştir.
14. Başvurucu anılan karara itiraz etmiş, Ankara 1. Sulh Ceza
Hâkimliği 4/8/2015 tarihli kararıyla itirazı kesin olarak reddetmiştir.
15. Nihai karar 17/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş
ve başvurucu 16/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 6331 sayılı Kanun'un ''Çalışanların
eğitimi'' kenar başlıklı 17. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerini almasını sağlar. Bu eğitim özellikle; işe başlamadan önce, çalışma
yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi hâlinde veya yeni
teknoloji uygulanması hâlinde verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni
risklere uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla
tekrarlanır.”
17. 6331 sayılı Kanun’un ceza tutanağının düzenlendiği tarihte
yürürlükte bulunan ''İdari para cezaları ve
uygulanması'' kenar başlıklı 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(ğ) bendi şöyledir:
“(1) Bu Kanunun;
(...)
ğ) 17 nci maddesinin bir ila yedinci
fıkralarında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen işverene her bir
çalışan için bin Türk Lirası idari para cezası verilir.”
18. 6645 sayılı Kanun'un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“6331 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ğ) ve (l)
bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci fıkraya
aşağıdaki bentler ile maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
ğ) 17 nci maddesinde belirtilen yükümlülükleri
yerine getirmeyen işverene, her bir aykırılık için çalışan başına ayrı ayrı beşyüz Türk Lirası ... idari para cezası verilir.
(...)”
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna
göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik
tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç
sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik
tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı
ve kanunî neticeleri kendiliğinden kalkar.”
20. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 5.
maddesinin ilgili kısmışöyledir:
“(1) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun zaman bakımından uygulamaya ilişkin
hükümleri kabahatler bakımından da uygulanır. Ancak, kabahatler karşılığında
öngörülen idarî yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından
derhal uygulama kuralı geçerlidir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 19/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, bir başka kanunla lehe olarak değiştirilen idari
para cezası tutarının kendisine uygulanması gerektiği yönündeki itirazının
değerlendirilmeden reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının suçların ve
cezaların kanuniliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
24.Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu
işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza
verilemez.''
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Suç ve cezada kanunilik ilkesi, Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar
başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(Sözleşme) “Kanunsuz ceza olmaz”
kenar başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir.
Uyuşmazlığın suç ve cezalara ilişkin olması, bir ihlal iddiasının belirtilen
maddelerin ortak koruma alanı kapsamında değerlendirilebilmesinin ön şartıdır.
26. Benzer bir başvuruda kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan
idari yaptırımlara ilişkin uyuşmazlıkların da Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma
alanı kapsamında yer aldığı kabul edilmiştir (Remzi
Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 26). Başvuruya konu idari
para cezası ve bu cezaya karşı başvurunun mahkemece reddedilmesi nedeniyle
suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasının da bu
çerçevede Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı kapsamında yer aldığının
kabul edilmesi gerekir.
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
28. Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerle ilgili bölümlerinde
kanunla düzenleme ilkesine pek çok maddede ayrı ayrı yer verildiği gibi 13.
maddede ifade edilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin genel
ilkelerde de sınırlamaların “ancak kanunla” yapılabileceği kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın suç ve cezaları düzenleyen 38. maddesindede
“suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi” özel
olarak güvence altına alınmıştır (Karlis A.Ş.,
B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 31).
29. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, ...kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı
cezalandırılamaz.” denilerek “suçların kanuniliği”, üçüncü
fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
tedbirleri ancak kanunla konulur.” denilerek “cezaların kanuniliği”
ilkeleri güvence altına alınmıştır. Anayasa’da öngörülen “suç ve cezaların
kanuniliği ilkesi” insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne
çıktığı günümüzde ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır.
Anayasa’nın 38. maddesine benzer şekilde 5237 sayılı Kanun’un 2. maddesinde
düzenlenen “suç ve cezaların kanuniliği ilkesi” uyarınca hangi eylemlerin
yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer
bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi kuralın açık, anlaşılır ve
sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden
bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence
altına alınması amaçlanmaktadır (AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011).
30. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi, hukuk devletinin
kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesi, genel olarak bütün hak ve
özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve
cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlam ve öneme sahip olup bu
kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden
dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte, buna ek
olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili olarak
uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş., § 32).
31. Nitekim lehe olan düzenlemelerin geriye etkili olarak
uygulanması kuralı 5237 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile
sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan
kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklinde de ifade edilmiştir. Bu ilkeye göre sonradan yürürlüğe giren
yasanın bir fiili suç olmaktan çıkarması, suçun unsurlarında veya diğer
cezalandırılabilme şartlarında, bu suçtan dolayı mahkûmiyetin yasal
neticelerinde ceza ve hatta güvenlik tedbirlerinde değişiklik yapması ve bu
değişikliğin failin lehine sonuç vermesi durumunda yürürlüğe girdiği tarihten
önce işlenen suçlar hakkında da uygulanması gerekecektir. Bu değişiklik,
kesinleşmiş ancak infazı henüz tamamlanmamış hükümler ile infazı tamamlanmış
hükümler bakımından da söz konusudur (Yargıtay Ceza Genel Kurulu,
E.2011/11-239, K.2011/281, 20/12/2011).
32. 5326 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre 5237 sayılı Kanun’un zaman bakımından uygulamaya ilişkin hükümleri
kabahatler açısından da uygulanacak ancak kabahatler karşılığında öngörülen
idari yaptırımlara ilişkin kararların yerine getirilmesi bakımından derhâl
uygulama kuralı geçerli olacaktır. Dolayısıyla kabahat fiilinin unsurlarına
veya yaptırımına yönelik lehe kanun değişikliklerinde, Anayasa’nın 38.
maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen "kanunilik ilkesi"nin
sonuçlarından biri olarak 5237 sayılı Kanun’un 7. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında yer alan "lehe kanunun geriye yürümesi" kuralının
uygulanması gerekir (Mahmut Manbaki, B. No: 2012/731, 15/10/2014, § 47).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
33. ÇSGB müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonucunda
başvurucu hakkında ceza tutanağı düzenlenmiştir. Başvurucu, tutanağa itiraz
ederek idari para cezasının iptal edilmesi talebiyle başvuruda bulunmuştur.
34. Başvurucunun idari para cezasının iptal edilmesi talepli
başvurusu değerlendirme aşamasında iken "çalışanların eğitimi''
yükümlülüğüne aykırı davrananlar hakkında öngörülen yaptırım tutarının
değiştirilmesine dair kanun değişikliği yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanun
değişikliğinin yürürlüğe girdiği tarihte idari para cezasının henüz
kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
35. Başvurucunun itirazını inceleyen hâkimlik ve itiraz mercii
tarafından bahsi geçen kanun değişikliğideğerlendirilmemiştir.
36. Anayasa Mahkemesinin benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin kararlarında, “suçların ve cezaların kanuniliği'' ilkesi
uyarınca kabahat fiilinin unsurlarına veya yaptırımına yönelik lehe kanun
değişikliklerinde lehe kanunun geriye yürümesi kuralının uygulanması bu ilkenin
sağladığı güvenceler arasında kabul edilmektedir (Mahmut Manbaki, § 39).
37. Somut olayda "çalışanların eğitimi" yükümlülüğüne
aykırı davrananlara yönelik idari yaptırım tutarı başvurucunun lehine olmak
üzere değiştirilmiştir. Söz konusu yeni idari yaptırım 23/4/2015 tarihi
itibarıyla yürürlükte bulunduğu hâlde başvurucunun itirazının yürürlükte olan
lehe hükümler değerlendirilmeden reddedildiği anlaşılmaktadır. Ortaya çıkan bu
sonuç, Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen "suçların
ve cezaların kanuniliği" ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence
altına alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
40. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
41. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
42. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin suçların ve cezaların kanuniliği
ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (2015/696 Değişik İş)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 226,90 TL harç ve1.980 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.