TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
F.A.A. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15764)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
F.A.A.
|
Vekili
|
:
|
Av. Ferdi
AMCA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. İran İslam Cumhuriyeti vatandaşı ve 1985 doğumlu olan
başvurucu, 24/7/2015'te İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Türkiye’ye giriş
yaptığını belirtmektedir.
8. 29/7/2015'te erkek arkadaşı tarafından darbedilen
başvurucu, bir gün Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde kaldıktan
sonra 31/7/2015'te Kumkapı Geri Gönderme Merkezine (GGM/Merkez) getirilmiştir.
9. Başvurucu idari gözetim altında tutulmasına karşı İstanbul 6.
Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz etmiştir. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul Göç
İdaresi İl Müdürlüğünden istenen belgeler arasında başvurucu hakkında verilmiş
bir idari gözetim kararı bulunmadığı gerekçesiyle 23/8/2015 tarihli kararla
başvurucunun derhâl serbest bırakılmasına karar vermiştir. Ancak başvurucunun
sınır dışı kararına karşı İstanbul 1. İdare Mahkemesinin E.2015/1564 sayılı
dosyasında İstanbul Valiliğinin 30/7/2015 tarihli idari gözetim kararı bulunmaktadır.
10. Toplam yirmi yedi gün özgürlüğünden yoksun bırakıldıktan
sonra 23/8/2015'te salıverilen başvurucunun 22/9/2015'te yaptığı bireysel
başvuruda süre aşımı bulunmamaktadır.
11. Bireysel başvuruda bulunduktan sonra başvurucu vekili
İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 25/12/2015 tarihli kararını ibraz etmiştir.
Kararın incelenmesinden, İstanbul Valiliğinin 30/7/2015 tarihli ve 2015/6213
sayılı sınır dışı etme kararına karşı açılan iptal davasının kabulüne karar
verildiği anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddeleri B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017,
§§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
13. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri,
tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile kişi
hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
uygulaması B.T. kararında (aynı kararda bkz. §§ 23-38)
açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 4/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
15. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama
imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuştur.
16. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve yabancı olan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu; tutulma koşullarının insan onuru ve haysiyetiyle
bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu, bu koşullara karşı sonuç alabileceği etkili
bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, kötü
muamele yasağı ve bununla bağlantılı olarak da etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler “medeni hak ve
yükümlülük” veya bir “suç isnadı”nın esasının karara
bağlanmasıyla ilgili olmadığından (Z.M. ve
I.M., B. No: 2015/2037, 6/1/2016, §§ 62, 63) adil yargılanma hakkı
yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır.
19. Anayasa Mahkemesi birçok kararında idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673 , 21/1/2015; K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A., B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649,
20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B.
No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B.
No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S.,
B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve
diğerleri, B. No: 2014/15824, 22/9/2016).
20. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
22. Anayasa Mahkemesi K.A. (aynı
kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle uğranılan
zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru yolunun
bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken tutulma
koşullarından kaynaklanan çekilen ızdırap için
tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının
bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
23. Ancak Anayasa Mahkemesi,B.T. başvurusunda bu içtihadını gözden
geçirerekbaşvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, idari gözetim altında
tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı
tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 2577 sayılı Kanun'un 2.
maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı davası
açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun sırf -bilgi
eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde
yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk
mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
24. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir.
26. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
27. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim hakkının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine
de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
28. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu; 6458 sayılı Kanun'da ve Anayasa'nın 19.
maddesinde öngörülen güvencelere aykırı olarak özgürlüğünden yoksun
bırakıldığını, gözetim altına alınırken hâkim önüne derhâl çıkarılmadığını, gözetim
kararına karşı yasal hakları konusunda bilgilendirilmediğini, gözetim altına
alındığının yakınlarına haber verilmediğini, açıklanan ihlal iddialarına
ilişkin olarak Türk hukukunda başvurubileceği ve
tazminat talep edebileceği etkili bir yol bulunmadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında hürriyeti kısıtlanan
kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı,
Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden ayrıca
bir değerlendirme yapılmamıştır.
31. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden sonra idari gözetim altında bulundurulan yabancıların
gerek idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse tutulanların
sulh ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest bırakılmalarını
müteakiben Anayasa Mahkemesine yapılan başvurularda, Anayasa'nın 19. maddesine
ve 6458 sayılı Kanun'daki usule aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren
ya da hakkında sınır dışı etme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya
gözetim altına alınması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları,
süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı
başvuru yolları gibi usul güvencelerine aykırılıktan dolayı bu başlık altında
yapılan şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir (K.A., I.S. ve diğerleri).
32. Ancak Anayasa Mahkemesi idari gözetim altına alınan
yabancıların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ilgilendiren ihlal
iddialarında B.T. başvurusuyla
içtihat değişikliğine gitmiştir. Anılan başvuruda Anayasa Mahkemesi 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin, idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem
sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak açılacak tam yargı
davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğunu, sırf -bilgi
eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu
biçiminde yorumlanamayacağını, hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar
yönünden tam yargı davasının etkili bir hukuk mekanizması olduğunu belirtmiştir
(B.T., §§ 52, 54).
33. Fakat kararda Anayasa Mahkemesi, 6458 sayılı Kanun'un 57.
maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde
yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun
koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh
ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari
gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi
bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı
davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§
70, 71).
34. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının
hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim
kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577
sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim
kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden
etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret
kararından itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilir (B.T., §
72).
35. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı
olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını
engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz. (B.T.,
§ 73).
36. Yukarıdaki açıklamaların ışığında İstanbul 6. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 23/8/2015 tarihli kararı üzerine idari gözetimi sona eren
başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararın karşılanması
bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve
ulaşılabilir olduğu görülen "tam yargı davası" yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil
niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
38. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 28) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
4/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.