TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DİLEK HATİPOĞLU VE NURULLAH ÇİFTÇİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15845)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Dilek HATİPOĞLU
|
|
:
|
2. Nurullah ÇİFTÇİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mikail DEMİROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yakalama, gözaltına alma ve tutuklama tedbirlerinin
hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; arama
işleminin hukuki olmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının; tutuklamaya
konu suçlamaların ifade özgürlüğü kapsamındaki
eylemlere ilişkin olması nedenleriyle de ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5.Aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle
2015/15846 numaralı başvurunun 2015/15845 numaralı başvuru ile
birleştirilmesine, incelemenin 2015/15845 numaralı başvuru dosyası üzerinden
yürütülmesine ve diğer başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
7. PKK'nın terör örgütü olduğu ulusal ve uluslararası makamlar
tarafından kabul edilmiş, tartışmasız bir olgudur. Anılan örgütün
gerçekleştirdiği terörist şiddet bölücü amaçları dolayısıyla anayasal düzene,
millî güvenliğe, kamu düzenine, kişilerin can ve mal emniyetine yönelik ağır
tehdit oluşturmaktadır. Bu yönüyle ülkenin toprak bütünlüğünü hedef alan PKK
kaynaklı terör, onlarca yıldır Türkiye'nin en hayati sorunu hâline gelmiştir (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, §§ 7-18).
8. Bununla birlikte kamuoyunda demokratik
açılım süreci, çözüm süreci
ve Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi
gibi farklı isimlerle ifade edilen süreç içinde 2012 yılının son döneminden
itibaren PKK tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları önemli ölçüde
azalmıştır. Ancak Suriye'de son yıllarda yaşanan iç savaşın Türkiye'nin
güvenliği üzerinde etkileri olmuş, PKK ve DAEŞ kaynaklı terör olayları yeniden
artmaya başlamıştır. Kamuoyunda 6-7 Ekim
olayları ve hendek olayları
olarak bilinen terör eylemleri bunların başında gelmektedir (Gülser Yıldırım (2), §§ 21-30).
9. Türkiye 2015 yılı Haziran ayından
itibaren yeniden yoğun bir şekilde terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu
kapsamda PKK tarafından Şırnak il merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil
ilçelerinde; Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde;
Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde; Mardin'in Dargeçit, Nusaybin
ve Derik ilçelerinde; Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler
kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar
yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet
sağlanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda çok sayıda terörist, halkın bu yerlere
girişini ve buralardan çıkışını engellemek istemiştir. Güvenlik güçleri,
hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale
dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış ve teröristlerle çatışmaya
girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık iki
yüz güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha
edilmiştir (Gülser Yıldırım (2), §§ 28-30).
10. Kamuoyunda hendek
olayları olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı dönemde PKK
aralarında Hakkâri Yüksekova'nın da bulunduğu -Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki- bazı yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara hendekler kazıp
barikatlar kurmak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirmek
suretiyle şehirlerin bir kısmında hâkimiyet kurmaya çalışmıştır. Güvenlik
görevlileri bu hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması, böylelikle
yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmıştır. Bu kapsamda
Sur, Cizre, Silopi, Silvan ve İdil'de de operasyonlar gerçekleştirilmiş; bu
operasyonlarda çok sayıda ağır silah ve patlayıcı madde ele geçirilmiş,
hendekler kapatılmış, barikatlar kaldırılmış ve ayrıca çok sayıda terörist
etkisiz hâle getirilmiştir (Selahattin
Demirtaş [GK], B. No: 2016/25189, 21/12/2017, §§ 31, 32; Gülser Yıldırım (2), §§ 28-30).
B. Başvurucuların
Tutuklanmasına İlişkin Süreç
11. Başvurucu Dilek Hatipoğlu Hakkâri belediye başkanı, diğer
başvurucu Nurullah Çiftçi ise aynı yerde belediye meclis üyesi ve belediye eş
başkanı olarak görev yapmakta iken 14/8/2015 tarihinde Demokratik Bölgeler Partisi
(DBP) Hakkâri İl Başkanlığınca il merkezinde yapılan basın açıklamasına
katılmışlardır. Açıklamayı DBP Hakkâri Merkez ilçe eş başkanı olan İ.Ç.
yapmıştır. Her iki başvurucu da il dışından gelerek basın açıklamasına
katılmışlardır.
12. Basın önünde yapılan ve "Öz
Yönetim" olarak ifade edilen ilan metnin içeriği şöyledir:
"Müzakere sürecinden bu
yana hükümetin hiçbir adım atmadığı bilinmektedir. Tek taraflı ateşkes süreci
başlamış AKP’nin imha politikaları devam etmiştir. Bu süre zarfından daha çok oyalayan
politikalarıyla, seçim döneminden Kürt halkına yönelik inkar
ve imha politikalarından vazgeçmedi. 5 Haziran’da Amed’te
bombalı saldırı, Şanlıurfa’nın Suruç İlçesinde Devrimci sosyalist gençlik
hareketine yönelik düzenlenen intihar saldırısında 32 kişinin yaşamını
yitirmesiyle birlikte AK Parti hükümetinin Kürdistan olarak nitelendirdiği
bölgeye savaş ilan ettiğinin de göstergesidir.
Bu kapsamda medya savunma alanlarına yönelik
gerçekleştirilen hava saldırısı ve saldırılar sonucu doğa katliamları
gerçekleştirip, Kürdistan’ın tüm dağlarını hunharca ateşe verip, köy, mezra ve
yaylalarını boşaltıp 90’lı yılları aratmayan soykırım katliamlarını gerçekleştirmektedir.
Bunun en somut örnek Zergele
Köyü’ne yapılan bombardıman sonucunda 8 sivil insanımızın katledilmesi
gösterilebilir. Yine en son olarak 7 Ağustos’ta halkımıza yönelik
gerçekleştirilen topyekun imha saldırılarında 3 sivil
insanımızı katletmişlerdir. Yine daha dün şehit B.T. arkadaşımızın cenaze
töreninde halkımıza karşı gerçek silahlar kullanılarak adeta katliam şovunu
yapan AKP’nin kolluk güçleri Kürt halkını bastırma sindirme politikalarından
vazgeçmeyeceğinin de göstergesidir.
Gerçekleştirilen bu katliam karşısında biz Hakkari Demokratik Kent Meclisi olarak devleti reddetmeyip,
ancak bu şekilde devletin kurumları ile yürüyemeyeceğimiz bunun için bu kentte
bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşrutiyetini kaybetmiştir.
Bu şekliyle devletin hiçbir atanmışı bizi
yönetmeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak
demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da gelişecek tüm
saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Bundan
sonra kentimizi de kendimizi de bizler yöneteceğiz."
13. Olay yerineilişkin video dosyası
inceleme ve çözümleme tutanağındaki tespitler ise şöyledir:
"Ekran görüntüsünde
Dilek Hatipoğlu,Nurullah
Çiftçi, F.E., H.Ö.ve İ.K. isimlisanıkların
açıklamanın başındansonuna kadar orada bulundukları,
H.Ö. dışında belirtilen şahıslarınaçıklamayıalkışlayarakdestekledikleri
görülmüştür. C.K. isimli sanığınaçıklamanın başından
sonuna kadar orada bulunduğu, diğer sanıklar Dilek Hatipoğlu, Nurullah Çiftçi
ve F.E.nin alkışlamaya devam ettiği, buna ilişkin
video dosyasının 136. saniyesinedair ekran alındısı
inceleme çözüm tutanağına resmedilmiştir."
14. Bu basın açıklamasından sonra gerek yerel basında gerekse
ulusal basında "Hakkari
Kent Meclisi öz yönetim inşasını ilan etti." şeklinde haberler
yapılmıştır. Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığınca bu haberler üzerine "öz yönetim" adı altında yapılan
bu açıklamanın özerklik ilanı
niteliğinde olduğu değerlendirilmiş ve başvurucular ile diğer açıklama yapan,
bu açıklamaya katılan şüpheliler hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğü
bozma suçundan soruşturma
başlatılmıştır.
15. Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucular hakkında arama,
yakalama ve gözaltı kararı vermiş; başvurucular 20/8/2015 tarihinde Hakkâri'de
yakalanmışlar ve aynı tarihte gözaltına alınmışlardır.
16. Başvurucuların ifadesi 22/8/2015 tarihinde Hakkâri Emniyet
Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde Cumhuriyet savcısı tarafından
alınmıştır. Başvurucu Dilek Hatipoğlu; basın açıklamasının yapılacağının
kendisine mesajla bildirildiğini, bu nedenle dinleyici olarak katıldığını,
basın açıklamasına kimlerin katıldığını bilmediğini, içeriğinden öncesinde bir
bilgisinin bulunmadığını ve metnin içeriğini kabul etmediğini ifade etmiştir.
Başvurucu Nurullah Çiftçi de benzer şekilde beyanda bulunmuştur. Başvurucular müdafiileri ise başvurucuların basın açıklamasına katılma
dışında olayla ilgilerinin bulunmadığını belirtmişlerdir.
17. Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı 23/8/2015 tarihinde "Şüphelilerin,
üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu ... şüphelilerin üzerine atılı suçun
vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst
haddi" gerekçesiyle başvurucuları tutuklanması istemiyle Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
etmiştir. Savcılığın talep yazısında şu hususlar belirtilmiştir:
"... Şüphelilerin, ülkemizde son günlerde
[bkz. § 9] meydana gelen arka
arkaya yapılan özerklik ilanlarına dairaçıklamaların
bu güne kadar ... PKK'nın, 1984 yılında başlatmış olduğu Türkiye Cumhuriyeti
Devletine yönelik silahlı saldırıların nihai sonucu olarak meydana geldiği, PKK
terör örgütünün yapmış olduğu terörist faaliyetlerin şüpheliler için uygun
ortam sağladığı, nitekim örgütün üst çatısı olan KCK söz de yöneticilerinden
Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Bese Hozat'ın Türkiye'de
doğu ve güneydoğu'da yer alan yerel yönetimler
sorumlularına yönelik özerklik ilan edilmesi konusundaki çağrıları nedeni ile [bu
çağrılar için bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 21-26] silahlı terör örgütün amaçları doğrultusunda birçok
yerel yönetim unsurlarınca özerklik ilanında bulunulduğu, söz konusu özerklik
ilanının okunması sırasında bir çok şahsın bulunduğuhatta
bizzat bildiriyi okuyan İ.Ç. isimli şahıs ile dosya içerisinde açıklama
esnasında var oldukları tespit edilen ve haklarında arama-yakalama -gözaltı
kararları verilenşahıslardan Dilek Hatipoğlu, İ.S.K.
ve Nurullah Çiftçi'nin dışındaki şahısların ele geçirilemediği ... söz konusuyakalanamayan şahısların ifade birliği sağlamaya
yönelik çalışabilecekleri delillerin karartılma ihtimalinin bulunması, şahıslar
hakkında yapılmakta olan soruşturmaya konu suçun TCK 302. maddesi çerçevesinde
yürütüldüğü, suça öngörülen cezanın vasıf ve niteliği göz önüne alındığında
şüpheli şahısların kaçma ihtimallerinin kuvvet muhtemel olduğu, diğer yandan
şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri yönünde somut delillerin bulunduğu,
her ne kadar şüphelilerin alınan ifadelerinde, özerklik ilanının yapılması
öncesinde bildirinin içeriğini bilmediklerini ifade etmişler ise de şüphelinin
konumu itibarı ile basiretli hareket etmesi gerektiği, yaptığı davranışın
hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu beyanın salt cezadan kurtulma maksatlı
olabileceği, anlaşıl[mıştır.]"
18. Başvurucu Nihat Çiftçi'nin
Hâkimlikteki ifadesi şöyledir:
"... DBP dönem dönem
basın açıklaması yapmaktadır. Benim haberim bana gelen mesajla oldu. Ben basın
açıklamasının içeriğini bilmiyordum. Daha önceden yaptığı açıklamalar gibi
barışa yönelik açıklamalar olacağını düşündüm. Ben doğu ve güneydoğunun farklı
il ve ilçelerinde özerlik açıklaması yapılıdığından
haberdar değilim. Çünkü basını takip etmiyorum. DBP'nin
açıklaması yapıldıktan sonra haberdar oldum. Açıklamanın yapıldığı esnada orada
kimlerin bulunduğunu hatırlamıyorum. Söz konusu açıklamanın nasıl yapılacağı
konusunda herhangi bir yerden bir talimat alınmıyor. Alınıyorsa da benim bu
konuda bir bilgimin olması mümkün değildir. Çünkü açıklamayı yapan ben değilim.
Ben oraya davet edildiğim için gittim. Ben açıklama yapılan yerde beş ya da on
dakika bulunmuşumdur. Açıklama yapıldıktan sonra ben açıklamanın içeriğini
dinledim ... Ben açıklama yapıldıktan sonra açıklamayı yapan DBP yetkililerine
herhangi bir tepkide bulunmadım. Çünkü acilen şehir dışına çıkmam gerekiyordu.
Yapılan basın açıklamasını tasvip etmiyorum. Zaten basın açıklaması konusunda
daha öncesinden bir bilgim yoktu. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletini tanıyorum.
Benim böyle bir açıklama yapılacağından haberim olsaydı oraya gitmezdim ... PKK
ya da herhangi bir üst yapılanma ile benim bir alakam yoktur. Ben Hakkari Belediye Başkanlığına DBP adayı olarak katıldım. Ben
DPB partisinden seçilmiş olmama rağmen DBP'nin böyle
bir önemli açıklamayı bize haber vermeden yapmasının nedeni benim artık DBP
üyesi değil belediye başkanı olmamdır. Bizim işimiz DBP'den
farklıdır.Benim açıklamadan
bilgim olmadığı için açıklamada Zergele köyündeki
vatandaşlarımız ifadesinden de ne kast edildiğini bilemem. Ben Andok kod isimli B.T.yi
tanımıyorum. Adı geçen şahsın cenazesinde bulunmadım. Ancak cenazede provakatif olayların çıkmasını engellemek amacıyla Hakkari Devlet Hastanesinde bulundum ... Benim KCK
sözleşmesi diye bir sözleşmeden de haberim yoktur. Ben zaten açıklamadan bilgim
olmadığını söylemiştim. Açıklamadan bilgim olmadığı gibi medya alanlarının da
ne olduğunu bilmiyorum.BenimTürkiye
Cumhuriyet Devletinin PKK yerleşkelerine yönelik yapmış olduğu operasyonlardan
herhangi bir rahatsızlığım bulunmamaktadır. Ayrıca metinde geçen Kürdistan
Dağları bombalanmaktadır ifadesinede katılmamaktayım.
Bu açıklamada yapılan kenti de kendimizi de kendimiz yöneteceğiz şeklinde geçen
ifadelere katılmıyorum. DBP partisinin tüzüğünde belediye eş başkanı olarak
seçime gidilmiştir. Belediye meclisine seçildim. Belediye eş başkanı olarak
görev yapıyorum. Bu konuda hiç bir illegal örgütün
dayatması söz konusu değildir. Biz tamamen parti tüzüğü çerçevesinde hareket
etmekteyiz."
19. Başvurucu Dilek Hatipoğlu'nun Hâkimlikteki ifadesi ise
şöyledir:
"Basın açıklamasından DBP'nin
beni haberdar etmesi ile haberdar oldum. Basın açıklamasının içeriğine ilişkin
herhangi bir bilgim yoktur. Ben DBP'nin rutin
açıklamalarından birisi olduğu için katıldım. Benim doğu ve güneydoğu'nun
çeşitli bölgelerinde yapılmış olan özerliklik
açıklamalarından haberim yoktu. Çünkü belediye başkanı olmamdan dolayı işlerim
çok yoğun. Ben basını takip edemiyorum.Biz
bir çok basın açıklamasına katılıyoruz. Ancak basın açıklamasında yer alan
metnin içeriği ile ilgili bilgilendirilmiyoruz. Ben basın açıklamasına sonradan
dahil odum. Açıklamada kimlerin yer aldığını da bilmiyorum. Ben buna dikkat
etmedim. Ben içeriğini bilmediğim bir basın açıklamasının herhangi bir örgüt
tarafından ya da herhangi bir örgütün talimatı ile yerine getirildiğini
bilemem. Söz konusu basın açıklamasının yapıldığı saatlerde kafamın işimden
dolayı yoğun olması nedeniyle açıklamanın içeriğine tam olarak hakim olamadım. Belediyece gerçekleştirmeye çalıştığımız bir
su sorunumuz vardır. O da benim kafamı yeterince meşgul etmektedir. Metin
okunduktan sonra da orada bulunmamın nedeni budur. Metnin içeriğinin ne
olduğunu idrak edebilmiş olsam basın açıklamasının yapıldığı yeri terk ederdim.
Çünkü basın açıklaması benim tasvip etttiğim hususlar
değildir. Ben Belediye başkanlığına DBP adayı olarak seçildim. Benim PKK ve KCK
ile herhangi bir irtibatım yoktur. Dolayısıyla PKK ve KCK içerisinde görevlerim
de yoktur. Ben metinde geçen Zergele köyüne ilişkin
açıklamaya ilişkin de sorumluluğum olmadığını düşünüyorum çünkü ben metnin
içerini o an idrak edemedim. Ben Andok kod isimli B.T.yi tanımıyorum. B.T.nin cenazesine katılmadım. Ben sadece gerginlik
oluşmaması amacıyla bulunuyordum ... Ben söz konusu metnin içeriğini bilmediğim
gibi KCK sözleşmesine ait maddeleri de bilmiyorum. Medya savunma alanlarınan kastın ne olduğunu da bilmiyorum. Söz konusu
bahsedilen alanlarda faaaliyeti yürüten şahısların
kişilerin kim olduğunu da bilmiyorum. Bern söz konusu metnin içeriğini
kesinlikle tasvip etmiyorum. Ben söz konusu metnin içeriğini bilmediğim için
bir yorumda da bulunmuyorum. Ancak yapılan açıklamanın içeriğine ilişkin bir
bilgim olsa kesinlikle orada bulunmazdım. Ben Arin Mirkan
ve Navdar Colemerg'in kim
olduklarını bilmiyorum. Bana bahsetmiş olduğunuz törende de bilgim dahilinde
davet edildiğim için bulundum. Ben söz konusu törene sadece misafir olarak
icabet ettim. Törende mezun olan 35 kursiyerin de hangi alanda eğitim alarak
mezun oldukları konusunda benim bir bilgim yotur. Söz
konusu törende toplum ne yapıyorsa siz de uymak zorundasınız. Ben de orada
toplumdaki insanlar nasıl hareket ediyorsa ben de öyle hareket ettim. Ben
belediye başkanlığı görevimden dolayı bir çok
etkinliğe katılıyorum. Ancak zaman zaman tasvip etmediğim törenlerde zorunlu
olarak kalabiliyorum. Söz konusu eş başkanlık kurumu parti tüzüğünde mevcut
olan bir kurumdur ve bu Danıştay'ın denetiminden geçmiştir. Eş başkanlık
sisteminde alınan kararlar diğer eş başkanla benim imzamla geçerlilik kazanır.
Benim imzam tek başına geçerlidir. Ancak Nurullah Çiftçi'nin
imzası tek başına geçerli değildir. Eş başkanla aramızda resmi işler haricinde
genel olarak fikir alışverişi yapmaktayız. İç yazışmalar haricindeki bütün
yazışmalarda tek imza yani sadece benim imzam geçerlidir. Ben bana bahsetmiş
olduğunuz yasa dışı örgüt PKK, KCK propogandasını
yapan dergiyi nereden aldığımı bilmiyorum. Muhtemelen o dergiyi bana tanıtım
için getirmişlerdir. Ben de almışımdır. İçeriği hakkında herhangi bir bilgim
yoktur. Bana sormuş olduğunuz dökümanlar bana ait
değildir. Evime zaman zaman gelip giden insanlar vardır. Belki de onlar
bırakmıştır. Benim ikametgahımda bulunmuş olan Hesen
Hüseyin Deniz isimli kitabın içeriğinden haberim yok. Ben bu kitabı okumadım.
Nereden ya da kimden aldığımı bilmiyorum. Söz konusu basın açıklamasına
katılmaları konusunda ben kimseye telkinde bulunmadım. Zaten basın açıklamasına
mesajla davet edildik. Benim eklemek istediğim başka bir husus yoktur. Ben söz
konusu metnin içeriğine kesinlikle katılmamaktayım. Metnin içeriğinden haberdar
olsaydım orada bulunmazdım. Ben serbest bırakılmayı talep ediyorum. Mahkeme
aksi kanaatte ise adli kontrol hükümlerinin uygulanmasını talep ediyorum."
20. Başvurucuların müdafileri ise tutuklama nedenlerinin
bulunmadığını belirterekmüvekkillerinin serbest
bırakılmasını talep etmişlerdir.
21.Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliği 24/8/2015 tarihli kararı ile
başvurucuların devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan
tutuklanmasına karar vermiştir.
22.Hâkimliğin tutuklama kararının ilgili bölümü şöyledir:
" Şüpheliler ... Nurullah Çiftçi ve Dilek
Hatioğlu'nunüzerlerineüzerine atılı devletin
birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmasuçunu işlediğine
ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin bulunduğu, suça
ön görülen cezanın vasıf ve niteliği göz önünde alındığı şüpheli şahısların
kaçma ihtimallarinin kuvvet ve muhtemel olduğu, diğer
yandan şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işlediklerine yönelik somut
delillerin bulunduğu,şüpheliler hakkındaTCK
109. ve adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağı anlaşılmaklatutuklama tedbirininbu
aşamada isnat edilen suçlar ile ölçülü ve orantılı olacağı kanaatine
ulaşılmakla CMK 100. ve devamı maddeleri gereğince ... tutuklanmasına, ... [karar
verildi.]"
23. Başvurucular 25/8/2015 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiştir. Yüksekova Sulh Ceza Hâkimliğince 26/8/2015 tarihinde "... şüphelinin üzerine atılı suçun vasfı ve
mahiyeti, kuvvetli suç şüphesini gösteren kamera kayıtları ile somut olguların
bulunması, tutuklama nedenlerini ortadan kaldıran bir olgunun meydanagelmediği, Hakkari ilinin coğrafi şartları göz önüne
alındığında iki farklı yabancı ülke sınırı olması ve şüphelilerin tutuksuz yargılanması
durumunda kaçma şüphelerinin bulunması , şüphelilerin üzerine atılı suçun
kanunda ön görülen cezasına alt ve üst hatleri ile
göz önüne alındığında bu aşamada şüpheliler hakkında adli kontrol tedbirlerinin
yetersiz kalacağı" gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
24. Anılan karar başvurucular tarafından 3/9/2015 tarihindeöğrenilmiştir.
25. Başvurucular 14/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
26. Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığının 22/10/2015 tarihli iddianamesi
ile başvurucuların yukarıda yer verilen (bkz. §§ 12, 13) açıklamaları nedeniyle
devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan cezalandırılması
istemiyle haklarında aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
27. İddianamede başvuruculara
yöneltilen eylemlere ilişkin deliller olarak "iddia, Hakkari Emniyet Müdürlüğü fezlekesi,
şüpheli ifadeleri, tutuklama müzekkereleri, nüfus ve sabıka kaydı ile tüm
soruşturma evrakı kapsamı" gösterilmiştir.
28. Başvurucular hakkındaki dava Hakkâri 2. Ağır Ceza
Mahkemesine tevzi edilmiş ve E.2015/261 sayılı dosya üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
29. Hakkâri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/3/2016 tarihli kararıyla başvurucuların suç işlemeye tahrik suçundan beşer yıl,
terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçundan onar yıl hapis cezasıyla
cezalandırılmalarına ve tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.
İddianamede belirtilen delillere atıfla verilen kararın ilgi kısmı şöyledir:
"... sanıkların PKK/KCK terör örgütüne
müzahir yayın organlarının yukarıda belirtilen PKK/KCK terör örgütünün yaptığı
yayınları ile somutlaşmış örgüt çağrıları üzerine PKK'nın amacı doğrultusunda
ve yaptığı öz yönetim ilan edilmesi yönündeki çağrı ve talimatları üzerine
14.08.2015 tarihinde Hakkari ilindebasın
önünde okunan 'Öz Yönetim' ilan metninin okunmasına katıldıkları;
KCK Sözlemesi olarak
anılan, gerçekte PKK'nın ülke yönetiminden bağımsız olarak hareket etme,
Türkiye, Suriye, İran, Irak topraklarında yaşamakta bulunan tüm Kürt
halklarından oluşacak olan Konfedaralizmi sağlama,
ayrı bir devlet olma sürecini başlatma hareketinin bir adımı olduğu,
Keza sanıklarınörgütsel
bir bağlılıklarının bulunmadığını iddia etmekte iseler de; dava dosyası içinde
haber tespit tutanağı ve haber çıktıları bulunan çalışmalardan da anlaşılacağı
üzere Hakkari'de bulunan ve DBP tarafından düzenlenmiş olan siyaset akademisi
mezunları sertifika programında kürsü duvarının üzerine PKK, KCK'nın sözde bayrakları ile ... Abdullah Öcalan’ın
posterinin asıldığı, Siyaset Akademisi sertifikalarını alan şahısların PKK/KCK'nın kırsal alanında bulunan teröristlerinin giymiş
oldukları Leşker denilen
kıyafetleri ile sivil giyinen şahısların da sarı kırmızı yeşil renkli poşi giyerek PKK/KCK terör örgütünü sembolize ettikleri ve
açılış marşı diye PKK/KCK terör örgütünün marşı kabul edilen 'Her Ne Peş' isimli marşının okunduğu ve
ayakta dinlendiği, şehitler diye bahsedilen hayatını kaybeden teröristler için
bir dakika ayakta beklenilerek saygı duruşunun gerçekleştirildiği, programa
Sanıklar Dilek Hatipoğlu ve Nurullah Çiftçi'nin
bizzat tüm programın ritüellerine uyarak eşlik ettikleri ve sertifika dağıtımı
öncesi yapılan konuşmaları dinledikleri, akabinde kendilerinin de birer sertifika
verme fiilini gerçekleştirdikleri görülmüştür.
Her ne kadarsanıklaröz
yönetim ilanı yapılan basın açıklaması sırasında tesadüfen ve basın
açıklamasının içeriğini bilmeden basın açıklaması yapan grup içerisinde yer
aldıklarını ve alınan ifadelerinde yapılmış olan öz yönetim ilanını ve basın
açıklamasında okunan metnin içeriğini kabul etmediklerini belirtmiş iseler de
mahkememizce yapılan sanıkların katıldıkları basın toplantısına ilişkin görüntü
inceleme tutanağından da anlaşılacağı üzere,bunun gerçekte
böyle olmadığı, PKK/KCK terör örgütünden geldiği aşikar olan ve okunması
emredilen öz yönetim ilanına ilişkin basın açıklamasına katılarak yukarıda
gerekçesi anlatılan suç işlemeye alenen tahrik suçunu işledikleri bu şekilde
sanıkların terör örgütüne üye olmasalar dahi bu suçu örgüt adına işledikleri
tüm dosya kapsamından anlaşıldığındansanıkların
suçtan kurtulmaya yönelik yaptıkları savunmalarına itibar edilmeyerek
sanıkların örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan
cezalandırılması gerekmiştir ... sanıkların eylemi gerçekleştirdikleri zaman ve
yer dikkate alındığında ayrıca sanıkların bu basın açıklamasını PKK/KCK terör
örgütü ile çatışmalı bir sürecin başladığı bir tarihte, şehirlerde YDGH mensubu
terör örgütü üyelerinin hendekkazdıkları ve mahallere
barikat kurarak şehirlerde çatışma sürecini başlattıkları bir süreçte
gerçekleştirmiş oldukları ..."
30. Başvurucuların temyizi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin
12/4/2017 tarihlikararı ile anılan hüküm bozulmuştur.
Bozma gerekçesi şöyledir:
"... Sanıklar ... Nurullah
Çiftçi ... Dilek Hatipoğlu'nun dosya kapsamındaki eylem ve faaliyetlerinin
niteliği itibariyle, silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın
sözde Anayasası niteliğindeki KCK sözleşmesi içeriğindeki bir takım hükümleri
hayata geçirmek amacıyla Hakkari kent meclisi adına yapılan basın açıklamasına
destek verip alkışlamış olmaları karşısında; doğrudan silahlı terör örgütü
üyesi olma suçundan cezalandırılmaları gerekirken silahlı örgüt adına suç
işleme suçundan cezalandırılmaları ...nedeniyle ... bozulmasına ..."
31. Bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda Hakkâri 2. Ağır
Ceza Mahkemesinin 26/1/2018 tarihli
kararıyla başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ayrı ayrı 11
yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve tutukluluk hâllerinin devamına
karar verilmiştir.
32. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Yargıtayda derdesttir vebaşvurucuların
hükmen tutukluluk durumları devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
33.İlgili ulusal hukuk için bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 64-78.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Yakalama ve Gözaltına
Almanın Hukuka Aykırı Olduğu İddiası
a. Başvurucuların
İddiaları
35. Başvurucular, haksız ve hukuka aykırı olarak haklarında
yakalama ve gözaltı tedbirlerinin uygulandığını belirterek Anayasa'nın 19.
maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
36.Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
38. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
39. Anayasa Mahkemesince Kanun'da öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş, bu kararlarda bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa4/12/2004 tarihli
ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat
davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna
varılmıştır (diğerleri arasından bkz. Hikmet
Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, §§ 53-64). Zira bir suç isnadıyla gözaltına alınan ve daha sonra
tutuklanan kişinin gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla
yaptığı bireysel başvuruda ihlal sonucuna varılmasının -özgürlükten mahrum
kalmanın sona ermesi bağlamında- başvurucunun kişisel durumuna bir etkisinin
olması mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla gözaltına alma kararı hukuka aykırı
da olsa kişi, hâkim tarafından tutuklandığından gözaltı kararının hukuka aykırı
olduğu yönündeki bir tespit ve ihlal kararı tutuklu
kişinin serbest kalmasına tek başına imkân vermeyecektir. Bu nedenle bireysel
başvuru kapsamında verilecek muhtemel bir ihlal kararı, ancak (talep etmesi
hâlinde) başvurucu lehine tazminata hükmedilmesi sonucunu doğurabilecektir (Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1631, 17/12/2015,
§ 147; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya,
B. No: 2013/3193, 15/10/2015, § 44).
40. Somut başvuruda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları
42. Başvurucular; isnat edilen eylemlerin ifade özgürlüğü
kapsamında olduğu gerekçeleriyle tutuklanmasının hukuki olmadığını, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
43.Başvurucular, tutuklama kararının hukuka aykırı olarak
verildiğini ve kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan bir delilin bulunmadığını
iddia etmiştir. Başvurucular ayrıca adli kontrol hükümlerinin uygulanması
yerine ölçülük ilkesinin ihlal edilerek haklarında
tutuklama kararı verildiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
44. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
45. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
46. Başvurucuların bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
47.İlgili genel ilkeler için bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 110-124.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
48. Başvurucular, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla
başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır (bkz. § 33).
49. Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucuların tutuklanmasına
karar verirken başvurucuların devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak
suçu yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu sonucuna varmıştır (bkz. § 21).
50. Hendek olaylarının
yaşandığı dönemde Hakkâri belediye başkanı olan Dilek Hatipoğlu ile belediye
meclis üyesi ve belediye eş başkanı olan Nurullah Çiftçi'nin
iş sebebiyle il dışında olmalarına rağmen basın duyurusunun yapılacağının
kendilerine mesajla bildirilmesi üzerine Hakkâri'ye 14/8/2015 tarihinde DBP
Hakkari İl Başkanlığınca yapılan "Öz
Yönetim" adı altında yapılan basın açıklamasına katıldıkları,
DBP Hakkâri Merkez ilçe eş başkanı olan İ.Ç. tarafından yapılan açıklamada
PKK'nın mensuplarının yaptığı eylemlerin direniş
ve savunma olarak, bu kişilerin öldürülmesinin ise katliam ve soykırım olarak nitelendirilerek PKK'nın silahlı
mücadelesinin övüldüğü ve bunu meşrulaştıran sözler sarf edildiği,
başvurucuların da anılan konuşmalar sırasında başından sonunda kadar burada
bulundukları, söz konusu konuşmayı alkışlayarak destek verdikleri soruşturma
mercilerince belirtilmiştir (bkz. §§ 12, 13, 14, 17, 22). Anılan bu basın
açıklaması hendek olaylarının
yoğunlaştığı yerlerden birinde Hakkâri'de yapılmıştır. Bu itibarla soruşturma
mercilerinin başvurucuların siyasi konumunu, söz konusu konuşmaların yapıldığı
dönemi ve yeri, konuşmaların içeriği ile bağlamını birlikte dikkate alıp
yukarıda yer verilen ifadeleri içeren konuşmaları, toplantıyı ve toplantıya
destek verilmesini terörle bağlantılı bir suç işlendiğine dair belirti olarak
kabul etmelerinin temelsiz olduğu söylenemez.
51. Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucuların tutuklanmasına
karar verilirken işlendiği iddia olunan devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü
bozma suçuna ilişkin Kanun'da öngörülen yaptırımın ağırlığına ve kaçma
şüphesine dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 22).
52. Başvurucuların tutuklanmasına karar verilen suç, Türk hukuk
sisteminde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleridir. İsnat edilen suça
ilişkin kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden
durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca
anılan bu suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer
alan ve Kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır. Dolayısıyla başvurucular hakkında
verilen tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin
bulunduğu anlaşılmaktadır.
53. Öte yandan başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin
ölçülü olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin
Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülü olup olmadığının
belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (benzer
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın
Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/06/2017, § 268; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158,
26/07/2017, § 76).
54. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi
zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar
olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede
güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, § 214; Devran Duran,
§ 64).
55. Ölçülülüğe ilişkin somut olayın yukarıda belirtilen
özellikleri dikkate alındığında Hakkâri Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen
suçlar için öngörülen yaptırımın ağırlığını ve işin niteliğini de gözönünde tutarak tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz
olduğu söylenemez (Aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Selahattin Demirtaş , § 176).
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvuruların bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin
İddialar
1. Başvurucuların
İddiaları
57. Başvurucular; soruşturmaya ve tutuklamaya konu suçların
tamamının ifade özgürlüğü kapsamında kalan basın açıklaması olduğunu, bu
açıklamayı kendilerinin yapmadığını belirterek ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
58. Anayasa Mahkemesi, tutuklama tedbirinin ifade ve basın
özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma
hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken
öncelikle tutuklamanın hukuki olup olmadığını ve/veya tutukluluğun makul süreyi
aşıp aşmadığını değerlendirmekte; daha sonra tutuklamanın hukukiliğine ya da
tutukluluğun süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; HidayetKaraca, §§
111-117; Mehmet Baransu
(2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Günay Dağ ve diğerleri, §§ 191-203; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849,
4/12/2013, §§ 105-116; Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 120-134; Kemal Aktaş ve Selma Irmak, B. No:
2014/85, 3/1/2014, §§ 61-75; Faysal
Sarıyıldız, B. No: 2014/9, 3/1/2014,
§§ 61-75; İbrahim Ayhan,
B. No: 2013/9895, 2/1/2014, §§ 60-74; Gülser Yıldırım, B. No: 2013/9894, 2/1/2014, §§ 60-74).
59. Somut olayda başvurucuların tutuklanmasının hukuki olmadığı
iddiası incelendiğinde başvurucuların suç işlemiş olabileceğinden
şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama
nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği
sonucuna varılmıştır (bkz. §§ 48-56). Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler
dikkate alındığında başvurucuların ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemleri
nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı
bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır.
60.Açıklanan gerekçelerle başvurucuların tutuklanmasının ifade
özgürlüğünün ihlal ettiği iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı
açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. Özel Hayata Saygı
Hakkının İhlal Edildiği İddiası
1. Başvurucuları
İddiaları
61. Başvurucular, yasal şartları bulunmayan ve hukuka aykırı
şekilde yapılan aramaişlemleri nedeniyle özel hayata
saygı haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
62. Anayasa ve 6216 sayılı Kanun hükümleri gereğince Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
63. Arama tedbirinin hukuka aykırılığını tespit edip
gerektiğinde yeterli giderim sağlama potansiyeli olduğu kabul edilen 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen yola başvurulduğunda derece
mahkemelerinin hukuka aykırılığı tespit ve yeterli giderim sağlama hususlarında
karar verirken tedbirin özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil edip etmediği
de dâhil olmak üzere somut olayın tüm koşullarını dikkate almak durumunda
olduğu açıktır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinde öngörülen yol,
arama tedbirinin özel hayata saygı hakkına müdahale ettiği durumlarda da etkili
bir başvuru yolu niteliğindedir (Alaaddin Akkaşoğlu ve Akis Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş.,
B. No: 2014/18247, 20/12/2017, § 30, el koyma tedbiri yönünden bkz. Nuray Işık, B. No: 2014/7561, 28/9/2016,
§68).
64.Somut olayda başvurucuların hukuk sisteminde mevcut idari ve
yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
65. Açıklanan gerekçelerle başvuruların bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olduğu için
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmadığı için kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Tutuklanma dolayısıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.