TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CANAN TANGÜN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1588)
|
|
Karar Tarihi: 17/7/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
M. Emin
ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Canan TANGÜN
|
Vekili
|
:
|
Av. Melek
Neslihan ÖZFİDAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş sonu tazminatının değer kaybına uğratılarak eksik
ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasınailişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş bildirmeyeceğini
ifade etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyleolaylar
özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
8. Başvurucu; Turizm Bakanlığı Paris Bürosu, Dışişleri Bakanlığı
Paris Büyükelçiliği ile OECD nezdindeki T.C. Daimi
Temsilciliği bünyesinde sırasıyla mahallî memur ve Türk uyruklu sözleşmeli
personel olarak görev yapmıştır. Bundan sonra 31/10/2002 tarihinde emekli olmuş
ve 1/11/2002 tarihinden itibaren Fransız uyruklu sözleşmeli personel olarak
çalışmaya devam etmiştir. Başvurucunun buradaki görevi de 31/5/2008 tarihinde
sona ermiştir.
B. Ankara 12. İdare
Mahkemesinde Görülen Dava
9. Başvurucu, Türk uyruklu olarak çalıştığı sürelere ilişkin
olarak iş sonu tazminatı ödenmesi talebinde bulunmuş ancak bu talebinin
reddedilmesi üzerine Dışişleri Bakanlığı aleyhine Ankara 12. İdare Mahkemesinde
iptal davası açmıştır. Mahkeme 18/6/2003 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde, yurt dışında sözleşmeli personel statüsünde
bulunan kişilere iş sonu tazminatının bu aşamada ödenemeyeceği vurgulanmıştır.
Mahkeme, ancak emekli olduktan sonra başvurucuya bu tazminatın ödenebileceğini
belirtmiştir. Kararın temyiz edilip edilmediği bireysel başvuru ve eklerinden
anlaşılamamaktadır.
C. Ankara 15. İdare
Mahkemesinde Görülen Dava
10. Başvurucu, bu defa hem Türk uyruklu sözleşmeli personel
olarak çalıştığı süreler yönünden hem de Fransız uyruklu sözleşmeli personel
olarak çalıştığı süreler yönünden iş sonu tazminatının ödenmesi talebinde
bulunmuş ancak idare bu talebi de 3/7/2008 tarihinde reddetmiştir.
11. Başvurucu, söz konusu idari işlemin iptali için 3/9/2008
tarihinde Ankara 15. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde; her
iki dönem yönünden aldığı son maaşların gözönünde
bulundurularak iş sonu tazminatının hesaplanması talep edilmiştir. Başvurucu
ayrıca bu tazminatların Türk uyruklu sözleşmeli personel statüsünde geçen
hizmet süresi yönünden 31/10/2002 tarihinden itibaren, Fransız uyruklu
sözleşmeli personel statüsünde geçen hizmet süresi yönünden ise 31/5/2008
tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi işletilerek ödenmesini talep
etmiştir.
12.Mahkeme 18/11/2009 tarihinde davanın kısmen kabulüne ve
kısmen ise reddine karar vermiştir. Mahkeme bu bağlamda başvurucunun 31/10/2002
tarihine kadar olan Türk uyruklu sözleşmeli personel statüsünde geçen hizmet
süresine ilişkin olarak iş sonu tazminatı ödenmemesiyle ilgili dava konusu
işlemin iptaline karar vermiştir. Mahkeme ayrıca bu alacağa idareye başvuru
tarihi olan 2/7/2008 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar
vermiştir. Mahkeme, Fransız uyruklu personel statüsünde geçen süreye ilişkin iş
sonu tazminatı ödenmemesiyle ilgili kısmına yönelik olarak açılan davanın ise
reddine karar vermiştir.
13. Kararın gerekçesinde 2/9/2005 tarihli Bakanlar Kurulu kararı
ile kabul edilen ve sözleşmeli personel istihdamına ilişkin düzenlemelere yer
veren usul ve esasların 7. maddesine atıfta bulunulmuştur. Mahkeme, bu madde
gereğince başvurucu ile aynı durumda bulunan kamu kurum ve kuruluşlarının yurt
dışı teşkilatlarında görev yapan yabancı uyruklu personele iş sonu tazminatı
ödenmesinin mümkün olmadığını kabul etmiştir. Mahkeme, başvurucunun Türk
uyruklu olarak çalıştığı süreye ilişkin olarak iş sonu tazminatı ödenmesi
yönünden davaya konu işlemde hukuka aykırılık bulunduğunu belirtmiştir. Kararda
özellikle yerleşik Danıştay içtihadına atıfla 31/5/2008 tarihinde yabancı
uyruklu sözleşmeli personel statüsünde çalışması sona eren başvurucuya, söz
konusu Bakanlar Kurulu kararında belirtilen usul ve esaslar dâhilinde emeklilik
tarihi olan 31/10/2002 tarihine kadar Türk uyruğuna tabi sözleşmeli personel
statüsünde görev yaptığı süreye ilişkin olarak iş sonu tazminatı ödenmesi
gerektiği kabul edilmiştir.
14. Dışişleri Bakanlığı 21/4/2010 tarihinde gönderdiği bir
yazıyla 12.198,11 TL iş sonu tazminatı, 1.942,55 TL faiz ve yargılama giderleri
ile birlikte toplam 14.409,45 TL tutarında ödeme yapıldığını başvurucuya
bildirmiştir.
15. Temyiz edilen karar, Danıştay İkinci Dairesince 29/5/2014
tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin
27/10/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
16. Nihai karar, başvurucuya 30/12/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 17/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, 2002 yılında açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle
aynı durumdaki diğer kişilere iş sonu tazminatı ödendiği hâlde kendisine bu
tazminatın gecikmeli olarak ödendiğinden yakınmıştır. Başvurucuya göre bu
mağduriyetinin giderilmesi için Türk uyruklu personel olarak çalıştığı dönemde
almış olduğu son maaşı gözönünde bulundurularak
hesaplanacak iş sonu tazminatına emekli olduğu 31/10/2002 tarihinden ödemenin
yapılacağı güne kadar işleyecek olan en yüksek reeskont faiziyle birlikte
hükmedilmesi gerekir. Başvurucu sonuç olarak bu gerekçelerle Anayasa'nın 2.,
10., 35., 36., 40., 60., 90. ve 125. maddelerinde düzenlenen ilke ve haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık, bu
konu ile ilgili bir görüş bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
21. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlali iddiası
yanında ayrıca yukarıda değinilen diğer anayasal haklarının da ihlal edildiğini
ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun yargı kararı ile hak kazandığı belirtilen
iş sonu tazminatının değer kaybına uğratılarak ödenmesi yönündeki temel
şikâyetinin özü itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşılmaktadır. Bu
nedenle başvurucunun bütün şikâyetleri mülkiyet hakkının ihlali iddiası
kapsamında değerlendirilmiştir.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
24. Anayasa Mahkemesi; kanun koyucunun bir hak olarak öngördüğü
veya kamu borcu hâline gelmiş ödemelerin geç yapılması nedeniyle mağdur
olunduğu iddiasıyla yapılan başvurularda, alacakta veya hakka konu bedelde
meydana gelen değer aşınmalarının başvurucular üzerinde orantısız bir yük
oluşturması hâlinde mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013; Akel Gıda San. ve Tic.
A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015; Ferda
Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, §§ 63-76). Bu bağlamda Anayasa
Mahkemesi, mahkemelerce hükmedilen alacak veya tazminatların enflasyon
karşısında aşırı ölçüde değer kaybettiği başvurularda ölçülülük yönünden
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Abdulhalim Bozboğa, B. No:
2013/6880, 23/3/2016, §§ 48-66; ANO İnşaat
ve Ticaret Ltd. Şti. [GK], B. No: 2014/2267, 21/12/2017, §§ 69-82).
25. Başvuru formu incelendiğinde başvurucunun yalnızca Türk
uyruklu sözleşmeli personel olarak çalıştığı dönem için iş sonu tazminatının
değer kaybına uğratıldığından yakındığı görülmektedir. Başvurucunun şikâyetine
konu iş sonu tazminatı alacağının
mevcut olduğu derece mahkemelerince kabul edilmiştir. Başvurucunun bu
alacağının Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkı kapsamında mülk teşkil ettiği kuşkusuzdur.
Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının enflasyon
karşısında değer kaybına uğratılarak ödenmesi şeklindeki müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin
birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (Benzer yönde değerlendirme için
bkz. Ferda Yeşiltepe, §§ 48-51).
26. İdarenin 21/4/2010 tarihli yazısına göre başvurucunun
idareden alacağı olan iş sonu tazminatı yargı kararı doğrultusunda idareye
başvuru tarihi olan 2/7/2008 tarihinden itibaren işletilen yasal faizi ile
birlikte ödenmiştir. Bu bağlamda başvurucunun yasal faiz yerine reeskont faizi
ödenmesi talebi somut bir temele dayalı olmadığı gibi Anayasa Mahkemesi, buna
benzer başvurularda olduğu gibi müdahalenin ölçülülüğünü alacağın enflasyon
karşısında değer kaybına uğratılıp uğratılmadığını inceleyerek sonuca
varacaktır.
27. Somut olayda başvurucunun 31/10/2002 tarihinde Türk uyruklu
sözleşmeli personel statüsü sona ermiş, bunun üzerine iş sonu tazminatı
ödenmesi yönündeki talebi idari ve yargı makamlarınca Fransız uyruklu olarak
çalışmaya devam ettiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu 31/5/2008
tarihinde Fransız uyruklu sözleşmeli personel statüsü sona erdiğinde yeniden iş
sonu tazminatı talebinde bulunmuş, bu defa idare mahkemesince Türk uyruklu
sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı hizmet süreleri yönünden iş sonu
tazminatı ödenmesi yönünde karar verilmiştir. Buna göre başvurucunun emekli
olduğu 31/5/2008 tarihi itibarıyla alacağa hak kazandığı tespit edilmiş,
nitekim Dışişleri Bakanlığı da bu tarihi esas alarak yaptığı hesaplama sonucu
idareye başvuru tarihinden itibaren işletilen yasal faiz ile birlikte ödeme
yapmıştır.
28. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre alacağa hak
kazanıldığı 2008 yılı 5. ayındaki 100 TL'nin ödemenin yapıldığı 2010 yılı 4.
ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybı giderilmiş karşılığı 115,23
TL'dir. Bu durumda başvurucuya ödenmesi gereken 12.198,11 TL tutarındaki iş
sonu tazminatı alacağının 2010 yılı 4. ayı itibarıyla enflasyon karşısında
değer kaybının giderilmiş karşılığı 14.055,32 TL’dir. Dolayısıyla yukarıdaki
verilere göre, başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 12.198,11
TL tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 1.857,21 TL'dir.
Buna karşılık derece mahkemelerince başvurucunun alacağına 2/7/2008 tarihinden
itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş olup bu doğrultuda başvurucuya
1.942,55 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir.
29. Sonuç olarak başvurucunun iş sonu tazminatına hak kazandığı
tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen sürede alacağın enflasyon
karşısında bir değer kaybına uğratılmadığı görülmektedir. Bu durumda
müdahalenin ölçülü olduğu değerlendirildiğinden başvurucunun mülkiyet hakkının
ihlal edilmediği açıktır.
30. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddia yönünden başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin
Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
35. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 6 yıl 2 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …”
38. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
39. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
40. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 6.750 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.750 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 15. İdare Mahkemesine
(E.2008/882, K.2009/1404) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.