TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİNE GÜLTEKİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/875)
|
|
Karar Tarihi: 17/7/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Emine
GÜLTEKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ertan
ERALP
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uyarlama yargılamasında kanuna dayanmayan bir
gerekçeyle hüküm kurulması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Datça Asliye Ceza Mahkemesinin 20/10/2010 tarihli kararıyla
başvurucunun 221/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu'nun 65. maddesinin (b) bendinde düzenlenen sit alanlarında ve
koruma alanlarında şartlara aykırı izinsiz inşai ve
fiziki müdahalede bulunma suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 80 TL adli para cezası
ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
7. Anılan hüküm Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11/4/2014 tarihli
kararıyla onanmıştır.
8. Başvurucunun cezasının infazı devam ederken 2863 sayılı
Kanun’un 65. maddesinin (a) ve (b) fıkraları Anayasa Mahkemesinin 11/4/2012
tarihli kararıyla iptal edilmiştir. İptal kararından sonra 8/10/2013 tarihli ve
6498 sayılı Kanun kabul edilmiş ve 11/10/2013 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
9. Başvurucu bu değişiklik doğrultusunda Datça Asliye Ceza
Mahkemesinden uyarlama talebinde bulunmuştur. Datça Asliye Ceza Mahkemesi
20/10/2014 tarihli ek kararıyla başvurucunun talebini başvurucunun
mahkûmiyetine karar verilen suçun alt ve üst sınırında 6498 sayılı Kanun’un bir
değişiklik yapmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
10. Bu karara yapılan itiraz Muğla Ağır Ceza Mahkemesinin
14/11/2014 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu anılan karardan
17/12/2014 tarihinde haberdar olmuştur.
11. Başvurucu 14/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Zaman bakımından uygulama"
kenar başlıklı 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin
lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."
13. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 98. maddesinin (1) numaralı fıkraları
şöyledir:
“Mahkûmiyet
hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa,
cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya
da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın
giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren
mahkemeden karar istenir.”
14. 2863 sayılı Kanun'un 65. maddesinin Anayasa Mahkemesince
iptal edilen (b) bendi şöyledir:
“Sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları
ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca
belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki
yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî
para cezasıyla cezalandırılır.”
15. Aynı Kanun’un 6498 sayılı Kanun ile değişik 65. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Tescil
edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları
ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen
yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa
olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından
izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar
veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli
para cezasıyla cezalandırılır.
…"
Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim
büroları kurulan idarelerden 57 nci
maddenin yedinci fıkrası uyarınca izin almaksızın veya izne aykırı olarak
tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve
fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar altı aydan üç yıla kadar hapis veya
adli para cezası ile cezalandırılırlar.”
16. Anayasa Mahkemesinin 11/4/2012 tarihli ve E.2011/18,
K.2012/53 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
“…İtiraz
konusu Kanun'un 65. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde korunması gerekli
taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarına zarar verenler ile sit alanlarında geçiş
dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve
koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara
aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya
yaptıranların cezalandırılması öngörülmektedir.
Kanun'un tespit ve tescil başlıklı 7.
maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal
sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde
yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği
öngörülmüştür. Ancak bu tespit ve tescilin maliklere tebliği öngörülmemiştir.
Maddenin ilk halinde maliklere tebliğ de öngörülmüşken 17.6.1987 tarih ve 3386
sayılı Kanunla yapılan değişiklikle tebliğ zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır.
…
Hem tescil kararının tebliğ edilmemesi hem de
koruma bölge kurulu kararlarının ilgililere duyurulmasını güvence altına alacak
bir yasal hükmün bulunmaması karşısında itiraz konusu kurallarda belirtilen
cezai yaptırımların bireyler açısından öngörülebilir olmadığı ve suçların
kanuniliği ilkesine uymadığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve
38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir…”
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
17. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından,
... görülmesini isteme hakkına sahiptir."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
18. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Nurmagomedov/Rusya (B. No: 30138/02, 7/6/2007, § 50)
başvurusunda, 6. maddenin (1) numaralı fıkrasının lehte olan yeni ceza kanunu
hükümlerinin uygulanması için açılan uyarlama davalarında uygulanmayacağını, bu
tip yargılamaların mahkûmiyet kararının haksızlığıyla ilgilenmediğini ve suç isnadı kavramı kapsamında
değerlendirilemeyeceğini ifade etmiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; doğal sit alanı içinde kalan taşınmaz üzerinde
izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunduğu
gerekçesiyle cezalandırıldığını ancak 6498 sayılı Kanun ile getirilen tebliğ veya ilan şartınınlehine
sonuç doğuran bir koşul olduğunu, söz konusu yerin sit alanı olduğuna dairherhangi bir tebliğin yapılmadığını, ilk derece
mahkemesince bu hususun nazara alınmadan uyarlama talebinin reddedildiğini,
böylece adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde değişiklik (uyarlama)
yargılaması, asıl ceza yargılamasının bütünüyle sonuçlanıp hükmün
kesinleşmesinden sonra ancak infazın tamamlanmasından önce yürürlüğe giren bir
ceza yasasının kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne, dolayısıyla infaza etkisi
bulunup bulunmadığının saptanmasına ilişkin ve esas itibariyle infazı
ilgilendiren ve etkileyen bir yargılama faaliyetidir. Temel özelliği, tali
yargılama olmasıdır. Bu tali yargılamada, asli ceza yargılaması sürecinde
kesinleşmiş bulunan önceki kararın dışına çıkılamayacak; oradaki suça konu
sabit eyleme uygulanması olanağı bulunan yeni yasadaki hükümler bütünüyle
tatbik olunduktan sonra yeni yasanın lehe sonuç doğurduğunun saptanması hâlinde
hükümlünün bu sonuçtan faydalanması için infaza konu olabilecek nitelikte bir
hüküm kurulmasıyla yetinilecektir. Ayrıca esas itibarıyla yargılamanın
yenilenmesine konu olabilecek biçimde yeni kanıt ileriye sürülmesi ve
toplanması da mümkün olmadığından olay yargılamasının zorunlu olduğu durumlar
dışında sübut sorunu da çözümlenemeyecek, sadece hukuki değerlendirme
yapılabilecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2013/8-604, K.2015/204,
9/6/2015).
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından
ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının
yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye
ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel
başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
23. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve
ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç
isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek
hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller
dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular,
Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz
(Onurhan Solmaz, § 23).
24. Söz konusu yargılamanın yeni delil ileri sürülmesini ve
toplanmasını mümkün kılacak ve sübut sorununu çözümleyecek şekilde
yürütülmediği açıktır. Diğer bir ifadeyle yargılama, önceki hüküm iptal
edilerek suç isnadının esasının incelenmesi şeklinde yapılmamıştır. Suç
isnadının esasının incelendiği bu tür yargılamaların Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsamına girdiğinde şüphe
bulunmamaktadır.
25. Somut olayda başvurucu, suç isnadının esasının çözümlendiği
bir aşamada (hükmün kesinleşmesinden sonra) ve kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne
konu kurallarda değişiklik yapılması üzerine gerçekleştirilen uyarlama
yargılamasıyla ilgili olarak şikâyetlerini dile getirmektedir. Diğer bir
ifadeyle şikâyetin mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra gerçekleştirilen
uyarlama yargılamasına ilişkin olduğu, ihlal iddiasının başvurucunun suç isnadı altında olduğu bir aşamaya
ilişkin olmadığı, dolayısıyla başvurunun bu kısmının adil yargılanma hakkı
kapsamına girmediği anlaşılmaktadır (Benzer yöndeki karar için bkz. İnan Çoban, B. No: 2014/15208, 19/12/2017,
§§ 32, 33).
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
27. Başvurucu, ayrıca suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin de
ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Yukarıda yapılan incelemede, söz konusu
iddiaların başvurucunun suç isnadı altında
olduğu bir aşamaya ilişkin olmadığı belirlendiğinden bu ilke yönünden ayrıca
bir değerlendirme yapılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.