TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAKAN GENÇOSMANOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/6351)
Karar Tarihi: 17/7/2018
Başkan
:
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Tuğçe TAKCI
Başvurucu
Hakan GENÇOSMANOĞLU
Vekili
Av. Ahmet KARADAĞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, salt karinelerden yararlanılmak suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin; kesin nitelikte adli para cezası verilmesi nedeniyle iki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Eczacı olan başvurucunun sahibi olduğu web sitesinde iki üye tarafından yapılan hakaret içerikli yorumlar nedeniyle müştekiler şikâyetçi olmuşlardır.
7. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 10/7/2013 tarihli iddianamesiyle 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasında öngörülen içerik sağlayıcının sorumlu olduğuna dair düzenleme gereğince başvurucu hakkında ileti yoluyla hakaret suçuna iştirak ettiği isnadıyla kamu davası açılmıştır.
8. Başvurucu; Mahkeme önündeki savunmasında web sitesinin sahibi olduğunu, yazının sitenin okurlarından birisi tarafından yazıldığını ve kendisi tarafından uygun görülmediği için yayından kaldırıldığını, suçlamayı kabul etmediğini belirtmiştir.
9. Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 10/3/2015 tarihli kararıyla başvurucu hakkında 1.740 TL adli para cezasına kesin olarak hükmetmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... İddia, katılanların beyanı, sanıkların savunmaları ile tüm dosya kapsamına göre; "E-Gazete Eczacının Sesi" isimli sitenin forum bölümünde 02/01/2013 tarihinde SGK sisteminin çalışmamasından bahsedilerek çeşitli yorumlar yapıldığı, [H.M.K.nin] "[E.Ç.] VE [H.] A.A.S. OHHH RAHATLADIM" şeklinde yazarak yorumda bulunduğu, [S.Ç.nin] ise "[M.] BEY BİRAZ ÇABUK OLURSANIZ DAHA SIRADA EN AZ 20 BİN ECZ VE 40 BİN ECZ TEK.BEKLİYOR:))))))))))" şeklinde yorum yaptığı, yapılan yayınların gazete ve internet sitesi ile gerçekleştirilmesinde aleniyet unsurunun gerçekleştiği, yorum içeriklerinde sanıklar [S.Ç.] ve [H.M.K.] tarafından kullanılan cümleler ve yorumlarda, belli olaylar yükleme niteliği getirilerek, eleştiri ve tenkit sınırlarının aşılmak suretiyle kişilik haklarına tecavüz edildiği, yazıların hukuka aykırı tanımlamalarla düşünsel bağın bozulması suretiyle düşünce açıklama özgürlüğünün dışına çıkılarak haksız isnat ve iddiası imkansız yargılarla hareket edildiği, sanık Hakan Gençosmanoğlu'nun [başvurucu] eyleminin ise 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlene Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 4/1 maddesinde belirlenen "İçerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur" hükmü açısından değerlendirmekle hakaret içerikli yayınları derhal kaldırmamak suretiyle suça iştirak ettiği, böylecesanıkların atılı hakaret suçunu işle[diği sonucuna varılmıştır.]"
10. Başvurucu vekili 10/3/2015 tarihinde kararı tefhim etmiştir.
11. Başvurucu 9/4/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 5651 sayılı Kanun'un "Tanımlar" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İçerik sağlayıcı: İnternet ortamı üzerinden kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişileri"
13. 5651 sayılı Kanun'un "İçerik sağlayıcının sorumluluğu" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"1) İçerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur.
2) İçerik sağlayıcı, bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu değildir. Ancak, sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumludur."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), suçluluk karinelerine ve ispat yüküne ilişkin olarak ilkeler belirlemiştir. AİHM'e göre Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında korunan masumiyet karinesi (a) mahkemelerin kişinin suç işlediği varsayımından başlamamalarını, (b) ispat yükünün iddia makamına ait olmasını ve (c) her türlü şüpheden sanığın yararlandırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda ispat yükümlülüğünün iddia makamından savunmaya devredilmesi kural olarak masumiyet karinesi ihlal edecektir (Telfner/Avusturya, B. No: 33501/96, 20/3/2001, § 15).
16. AİHM; Salabiaku/Fransa (B. No: 10519/83, 7/10/1988) kararında fiilî veya hukuki karinelerin her hukuk sisteminde bulunabileceğini, Sözleşme'nin kural olarak bu karineleri yasaklamadığını ifade etmiştir. Ancak AİHM, taraf devletlerin ceza kanunlarıyla ilgili olarak bu meselede belli sınırlar içinde kalması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM'e göre 6. maddenin (2) numaralı fıkrası, sadece mahkemeler tarafından usul kurallarının uygulanması sırasında saygı göstermekten ibaret bir güvence içermemektedir. Dahası 6. maddenin (2) numaralı fıkrasında geçen "hukuka uygun olarak" ibaresi iç hukuka referansla yorumlanamaz. Bu şekildeki bir yorum, yasama organının mahkemelerin doğal değerlendirme yetkisini kaldırma ve masumiyet karinesini özünden yoksun bırakma hususunda serbest olması sonucunu doğuracaktır. Böylesi bir durumun adil yargılanma hakkını ve özellikle masum sayılma hakkını koruma altına almak suretiyle hukuk devletinin temel bir ilkesini güvenceye bağlayan 6. maddenin amaç ve hedefleriyle uzlaştırılması mümkün değildir. Bu nedenle 6. maddenin (2) numaralı fıkrası, ceza kanunlarında düzenlenen hukuki ve fiilî karinelere de kayıtsız değildir. Söz konusu fıkra, devletlerin bu karineleri ihtilaf konusu meselenin önemini dikkate alan ve savunma tarafının haklarını gözeten makul çerçevelerle sınırlamasını gerektirir (Salabiaku/Fransa, §28).
17. AİHM, Sözleşmeci devletlerin ceza kanunlarına karine dercederken davanın konusunun önemi ile savunma tarafının hakları arasında adil bir denge kurma yükümlülüğü altında bulunduklarını ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle AİHM'e göre başvurulan araç ile ulaşılmak istenen meşru amaç arasında makul bir orantının var olması gerekir (Janosevic/İsveç, B. No: 34619/97, 23/7/2002, § 101).
18. AİHM, Pham Hoang/Fransa (B. No: 13191/87, 25/9/1992) başvurusunda varsayıma dayalı olarak mahkûmiyet kararı verilmesinin masumiyet karinesini ihlal ettiğine ilişkin şikâyeti değerlendirmiştir. Olayda yasa dışı yollardan uyuşturucu madde ithal etme ve gümrük kaçakçılığı yapma suçlarından verilen mahkûmiyet kararının ilgili gümrük mevzuatında öngörülen kaçak malları mülkiyetinde bulunduran kişinin gümrük kaçakçılığı suçundan sorumlu tutulacağı yönündeki karineye dayandırıldığı ileri sürülerek masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddia edilmiştir. AİHM yaptığı değerlendirmede, başvurucunun savunma araçlarından tamamıyla mahrum bırakılmadığının ve aleyhine yüklenen karinenin aksi ispat edilemez türden olmadığının altını çizmiştir (Pham Hoang/Fransa, § 34). AİHM; Fransız derece mahkemelerinin karar verirken maddi olayı dikkatli bir şekilde değerlendirdiklerini, dava dosyasında bulunan delilleri temel alarak mahkûmiyet kararı verdiklerini, ilgili mevzuatta yer alan karinelere otomatik bir şekilde dayanmaktan kaçındıklarını belirtmiş ve bu nedenle şikâyet konusu olayda masumiyet karinesinin ihlal edilmediği sonucuna ulaşmıştır (Pham Hoang/Fransa, § 36).
19. AİHM Radio France ve diğerleri/Fransa (B. No: 53984/00, 30/3/2004) başvurusunda, yapılan bir radyo yayını nedeniyle yayın müdürünün yapılan yayını kontrol etme görevi nedeniyle asli sorumlu tutularak mahkûm edilmesini masumiyet karinesine aykırı bulmamıştır. AİHM'e göre yargılamayı yapan mahkeme tarafından titizce inceleme yapılması ve sanığa savunma imkânı tanınması hâlinde yayın müdürünün sorumluluğuna dair karine makul sınırlar içinde kalmaktadır (Radio France ve diğerleri/Fransa, § 24) .
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, sahibi olduğu internet sitesinin forum sayfasında iki üye tarafından yapılan hakaret içerikli yorumları fark ettiği anda silmesine rağmen derhâl kaldırmayarak hakaret fiiline iştirak ettiği gerekçesiyle haksız olarak mahkûmiyet kararı verildiğini ve mahkemece cezai sorumsuzluk hâlini düzenleyen ilgili kanun maddesinin gözetilmediğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının masumiyet karinesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan maddeye adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Adem Hüseyinoğlu,B. No: 2014/3954, 15/2/2017, § 33).
24. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
25. Sanık masumiyet karinesi gereği suçsuz sayıldığı için yargılama yapılmakta ve maddi gerçeğe ulaşılmaya çalışılmaktadır. Maddi gerçeğe ulaşmak için suç isnadı altında olan kişiden masum olduğunu ispat etmesi istenemez. Çünkü suç isnadı altında da olsa kişi, hükmen sabit oluncaya kadar suçsuz kabul edilmektedir (Adem Hüseyinoğlu, § 35).
26. Masumiyet karinesi kapsamında yer alan ve iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı, Anayasa’nın 38. maddesinin gerekçesinde de açıkça ifade edilmiştir. Bununla birlikte genel anlamda suçun kanıtlanması yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece savunmasını oluşturmak için ispat yükünü sanığa devreden kurallar ile hukuki veya fiilî varsayımların olduğu durumlarda ispat yükünün yer değiştirmesi masumiyet karinesine aykırılık taşımaz (AYM, E.2013/38, K.2014/58, 27/3/2014). Ancak suç isnadını içeren karinenin aksinin başvurucu tarafından yargılama sırasında ispat edilebilmesinin mümkün olması, hâkimin de bu yönde ileri sürülen iddiaları inceleyip kararını buna göre verebilmesi, bir başka ifadeyle karinelerin kişiyi otomatik olarak suçlu hâline getirmemesi gerekir. Karineler, masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaşmamalı ve suç isnadı altındaki kişi savunma imkânlarından yararlandırılmalıdır (Adem Hüseyinoğlu, § 36).
27. Anayasa Mahkemesi, bir uyuşmazlık hakkında derece mahkemelerince verilen kararları maddi vakıa ve hukuki yönden incelemekle görevli değildir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, yargılamanın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir(Adem Hüseyinoğlu, § 37).
28. Somut olayda Mahkemece başvurucunun mahkûmiyetine karar verilirken karinelere dayanılmamış, başvurucunun hakaret içerikli paylaşımı derhâl fark edip web sitesinden kaldırmamasından başvurucunun hakaret suçuna iştirak ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Mahkeme, başvurucuyu site sahibi olmasından ötürü değil içerikleri kaldırmamaktan ötürü suçlu bulmuştur. Diğer yandan başvurucu, ilk derece mahkemesi önünde savunma imkânından yararlandırılmıştır (bkz. § 8). Sonuç olarak yargılamaya ve gerekçeye bir bütün olarak bakıldığında masumiyet karinesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İki Dereceli Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu, adli para cezasını içerir kesin nitelikli karara karşı herhangi bir itiraz veya temyiz yolunun bulunmaması nedeniyle iki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme veya Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
32. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış ise de başvuruya konu ihlal iddiası tarihi itibarıyla anılan Protokol yürürlüğe girmemiştir. Dolayısıyla ceza mahkemesi nezdinde iki dereceli yargılanma hakkı ihlal iddiası tarihi itibarıyla Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına girmemektedir (Benzer yöndeki karar için bkz. Mahir Akarsu (Araslı), B. No: 2012/1096, 20/2/2014, §§ 42-45).
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.