TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VELİ DİKME BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2015/15884)
|
|
Karar Tarihi: 4/7/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
YusufŞevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Veli DİKME
|
Vekili
|
:
|
Av. Engin
GÖKOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektubun sakıncalı bulunarak
muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin geçici olarak
kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Ankara 1 Nolu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunan
başvurucu, D.Ö. isimli kişiye otuz dört sayfadan oluşan bir mektup göndermek
istemiştir.
8. Başvuruya konu mektubun, emniyet güçlerinin terörlemücadele kapsamında yaptığı operasyon sırasında ölen
G.Ö. isimli kişinin ailesine hitaben,başvurucu
dâhil on altı mahpus tarafından yazılan mektuplardan oluştuğu görülmüştür.
9. Bir bütün hâlinde değerlendirilen söz konusu mektupta yer
alan ifadelerin ilgili kısımları şöyledir:
"Değerli, sevgili ailemiz,değerli
M.anamız, D.babamız...
Halkın en dürüst evlatlarını katlediyorlar...G..hayalleri
ile bizlerle olmaya devam edecek..Katiller cezasız
kalmayacak...Emperyalizmin en aşağılık katilleri...Katledenler bir k. gibi ölecekler..güçlü ailesiniz,devrimciler
yetiştirdiniz.G.yoldaşımızın anısıyla mücadelemizi
canlı tutmak boynumun borcu...Kanımız yerde kalmayacak..Onları
dökülen kanda boğacağız...Başınızı dik tutun ailemiz..Bilin
ki tek değilsiniz..devrimciler yanınızda...öfkelendik.,kinlendik...hesap defterine bunu da
yazdık...Biz varoldukça rahat uyuyamayacaklar..boynunuzu
bükmeyin...diz çökmeyeceğiz..bu acıyı yaşatanlar bu
öfkeden kurtulamayacaklar...Düşman canımızdan bir parça kopardı...Bu dava ve
kanımızın hesabı mahşere kalmaz..."
10.İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
30/7/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun gönderilmemesine
karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, mektubun ilgili sayfaları belirtilerek
mektubun tamamında, şiddete, silahlı mücadeleye ve direnişe teşvik edici,
silahlı mücadeleyi ve suç oluşturulan fiilleri öven, tehdit içeren ifadelerile kurum ve kuruluşları paniğe yöneltecek yanlış
bilgiler içerdiğine vurgu yapılmıştır.
11. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Ankara
Batı İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 4/8/2015 tarihli
kararla reddedilmiştir. Kararda, Disiplin Kurulunun kararındaki gerekçeler ve
ilgili mevzuat tekrarlanarak, mektubun genel olarak şiddete çağrı niteliğinde
olduğu belirtilmiştir.
12. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşıAnkara Batı2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz
13/8/2015 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği
kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer
verilmiştir.
13.Nihai karar 19/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14.Başvurucu 17/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 4/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; söz konusu mektubun polis tarafından öldürülen
bir kişinin ailesine yazılan taziye mektubu niteliğinde olduğunu, cenaze
evlerine taziyede bulunmanın inancının ve geleneklerin gereği olduğunu ifade
etmiştir. Ayrıca başvurucu, soyut gerekçelerle haksız olarak mektuba el
konulduğunu, uygulamanın kanuni dayanaktan yoksun olduğunu veölçülü
olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, keyfî bir müdahale teşkil eden söz
konusu işleme karşı yaptığı itirazların hukuka aykırı şekilde reddedildiğini
iddia etmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle haberleşme hürriyetinin ve düşünceyi açıklama
özgürlüğünün ve özel hayata saygı hakkının, din ve vicdan özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
19. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesi şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetinesahiptir.
Haberleşmeningizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
21. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne
yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır.
22. Disiplin Kurulu, başvurucu tarafından gönderilmek istenen
mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek alıkonulmasına karar vermiştir.
Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
23. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
24.Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan,
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
25. Mektubun sakıncalı bulunarak alıkonulma sebebi olarak
mektubun tamamında şiddete, silahlı mücadeleye ve direnişe teşvik edici,
silahlı mücadeleyi ve suç oluşturulan fiilleri öven, tehdit içeren ifadelerile kurum ve kuruluşları paniğe yöneltecek yanlış
bilgiler bulunması gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun mektubunun,
Disiplin Kurulu Başkanlığınca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine
yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile
ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı,
bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci
fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, § 51).
26.Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B.
No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).
27. Somut olaya konu mektubun silahlı terör örgütü olduğu yargı
kararlarıyla hüküm altına alınan ve başvurucunun üyesi olduğu bir örgütün
mensupları tarafından toplu olarak kaleme alındığı, muhatabın ise emniyet
güçlerinin terörle mücadele kapsamında yaptığı operasyon sırasında ölen örgüt
üyesinin ailesi olduğu içerikten anlaşılmaktadır. Gönderilmek istenen mektubu
kaleme alan mahpusların bir örgüt kimliği altında toplu olarak mektup yazdıkları,
sıksık biz,
kanımız, mücadelemiz, davamız ve ailemiz
vurgusu yaparak terör örgütüne mensubiyete ve örgütsel dayanışmaya atıfta
bulundukları görülmektedir.
28. Ayrıca söz konusu mektubun ilk sayfasına emniyet güçlerinin
operasyonunda ölen kişinin resmi çizilerek altına "Hesabını
soracağız." yazıldığı, mektubun tamamında "Kanımız yerde
kalmayacak.", "Kanımızla boğacağız." gibi şiddet ve tehdit
içeren ifadeler kullanıldığı ve devletin düşman olarak tanımlandığı
görülmüştür. Mektupta kullanılan üslup gözönüne
alındığında, örgüt içi ilişkilerin, dayanışmanın ve terör örgütüne bağlılığın
canlı tutulmaya çalışıldığı ve şiddeti meşru gösteren, şiddete teşvik edici bir
şekilde kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Buna göre terör örgütünün silahlı
eylemlerini meşrulaştıran ve şiddet içeriği tartışmasız olan mektubun sakıncalı
görülerek el konulması şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında
kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin
ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz
Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir.
Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir
ihlal bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine
neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama
giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 4/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.