TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İ.D. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15955)
|
|
Karar Tarihi: 31/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Recep KAPLAN
|
Başvurucu
|
:
|
İ.D.
|
Vekili
|
:
|
Av. Tuğhan ÇİFTÇİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, şeref ve itibara yönelik sözlere karşı açılan
tazminat davasının reddi nedeniyle maddi ve manevi varlığını koruma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. 1965 doğumlu olup avukatlık mesleğini icra eden başvurucu,
mesleki faaliyetleri sırasında gelişen bazı olaylar nedeniyle resmî belgede
sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının da aralarında bulunduğu pek çok suçtan
yargılanmıştır. Anılan yargılama süreçleri esnasında başvurucu 11/6/2012
tarihinde yakalanmış ve gözaltına alınmış, 14/6/2012 tarihinde ise
tutuklanmıştır.
7. Başvurucu hakkındaki gözaltı ve tutuklama tedbirlerine
ilişkin bu gelişmeler ve başvurucuya isnat edilen suçlar haber ajansları
tarafından haberleştirilmiş ve yerel basında pek çok habere konu olmuştur.
8. Genel olarak Antalya'da gelişmelere ilişkin haberler yapan antalyaburada.com isimli internet sitesinde
de anılan olaya ilişkin olarak 15/6/2012 tarihinde bir haber yapılmıştır. İlk
derece mahkemesinin kararındaki tespitlere göre haberde kullanılan bir fotoğraf
başvurucuya ait değildir. Haberde ayrıca başvurucunun adı kısaltılmıştır.
Haberin ilgili kısmı şöyledir:
"Antalya'da müvekkilini dolandıran avukat
tutuklandı
Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık yaparak müvekkillerini kendisine
borçlandırdığı iddiasıyla gözaltına alınan avukat, çıkarıldığı mahkemece tutklanarak cezaevine konuldu.
Antalya Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve
Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Suçlar Büro Amirliği ekipleri,
Antalya Cumhuriyet Savcılığı'na çok sayıda şikayet
gelmesi üzerine aldığı talimat doğrultusunda Antalya Barosu’na kayıtlı
avukatlar İ.D. ile A.Ş. ve H.Ö. isimli iki kadın çalışanı gözaltına alınmıştı.
Soruşturma sonucunda zanlılar, emniyetteki
sorguları sonrası ''Resmi belgede sahtecilik ve
nitelikli dolandırıcılık'' suçlamalarıyla Antalya Adliyesi’ne sevk edildi.
Savcılık tarafından iki kadın çalışan serbest bırakılırken, avukat İ.D.,
nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkeme sonucunda ise İ.D., belgede sahtecilik
ve nitelikli dolandırıcılık' suçlamalarıyla tutuklanarak cezaevine
gönderildi."
9. Başvurucu; bu haberle kişilik haklarına, mesleki kariyer ve
şöhretine saldırıda bulunulduğu iddiasıyla anılan internet sitesinin
sahiplerine (davalılar) karşımanevi tazminat davası
açmıştır.
10.Yargılamayı yapan Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi aşağıdaki
gerekçelerle davayı reddetmiştir:
"Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesine ait ...
sayılı dava dosyasının sureti celp edilerek dosyamız arasına alınmış,
incelenmesinde ; davacı hakkında özel belgede sahtecilik, resmi belgede
sahtecilik, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, kişinin içinde bulunduğu
tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmaksuretiyle
dolandırıcılık, silahla yağma, kamu kurum kuruluşlar vb
tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, beden
bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı yağma, serbest
meslek sahibi kişilerin dolandırıcılığı suçlarından kamu davası açıldığı ve
yargılamasının devam ettiği anlaşılmıştır.
....
Somut olayımızda da yayınlarda yer alan dava
konusu haber adli bir olaya ilişkin görünürdeki gerçekliğe uygun bir haberdir.
Yayının içerisinde iddia boyutunda olduğu belirtilerek haberyapılmıştır.
Ayrıca haberin içeriğinde davacının ismi ve resmi kullanılmamıştır. Bu nedenle
yayına konu haber Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesine ait dava dosyasındaki
soruşturma hakkında yapılan bir haberdir. Bu nedenle gazeteci maddi gerçeği
bulmak zorunda değildir. Görünürdeki gerçeğe uygun haber vermek gerçek haber
sayılacağı için gazeteci maddi gerçeği araştırmak ve ortaya çıkarmakla yükümlü
değildir. Bu nedenle tamamen basın özgürlüğü sınırları içinde yapılmış olan
dava konusu yayın yüzünden davalılar sorumlu tutulamaz. Bu nedenle soruşturma
konusu olan adli olay hakkında yapılan haber ,yayınlandığı
tarih itibariyle gerçek ve güncel olup, aynı zamanda bir adli vakaya ilişkin
olması sebebiyle topluma duyurulmasında kamu yararı bulunduğundan; manevi
tazminat şartlarının oluşmaması sebebiyle davanın reddine karar veril[miştir]"
11. Başvurucunun anılan kararı temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtayca 4/6/2015 tarihinde onanmıştır. Onama kararı
başvurucuya 4/8/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 31/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "İlke" kenar başlıklı 24.
maddesi şöyledir:
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan
kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha
üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin
kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına
yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
14. 4721 sayılı Kanun’un
"Davalar" kenar başlıklı 25. maddesinin üçüncü fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının, maddî ve manevî
tazminat...istemde bulunma hakkı saklıdır."
B. Uluslararası Hukuk
15. İfade özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi ile ifade ve
basın özgürlükleri ve itibarın korunmasını isteme hakkı arasındaki ilişkiyle
ilgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu verildiği bir karar için Haci Boğatekin (B.
No: 2014/18101, 26/10/2017, §§ 16-20) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; iddialarını genel olarak hakkında bir mahkûmiyet
kararı olmamasına rağmen şeref ve itibarına zarar verici nitelikte bir haber
yapıldığı, ilk derece mahkemesi kararının Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğu
ve hatalı değerlendirmeler içerdiği, ilk derece mahkemesinin basın kartı
olmayan davalıların eylemlerini hatalı olarak basın özgürlüğü kapsamında
değerlendirdiği, zaten hakkındaki davanın da kumpas olduğu yönündeki gerekçeler
üzerine temellendirmiştir. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme), kanunların ve başka uluslararası hukuk
metinlerinin pek çok hükmüne atıf yapmak suretiyle adil yargılanma hakkı ile
maddi ve manevi varlığını koruma hakkının da aralarında bulunduğu birçok temel
hakkın ve ilkenin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Başvurucu 24/2/2017 tarihli dilekçesiyle kendisine yönelik
yargılama sürecinde görev alan bazı hâkimlerin Fetullahçı
Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması soruşturmaları kapsamında görevlerine
son verildiğinibelirtmiş ve başvurusunun
değerlendirilmesinde bu hususun da dikkate alınmasını istemiştir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 17.
maddesi bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
20. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
21. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme'nin 8. maddesinde düzenlenen
özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel
bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187,
19/12/2013, § 30).
1. Genel İlkeler
a. Bireyin Şeref ve
İtibarının Korunmasında Devletin Pozitif Yükümlülüğü
22. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde
yer alan manevi varlık kapsamında
yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel
şeref ve itibara üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif
yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3),
B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibara yönelik olarak basın ve
yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617,
8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner
(2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
b. Demokratik Toplum
Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlüğü
23. Anayasa Mahkemesi daha önce Anayasa'nın 26. maddesinde yer
alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve
Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun
zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi
için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36).Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın
özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir
(Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın
özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara
ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır
(İlhan Cihaner (2),
§ 63).
c. İnternet Haberciliği
ve Basın Özgürlüğü
24. İnternet haberciliğinin de basının temel işlevini yerine
getirdiği sürece basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği
konusunda tereddüt yoktur (Medya Gündem
Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015,
§§ 36-42).
d. Basının Ödev ve
Sorumlulukları
25. Ancak Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri sınırsız bir ifade
özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine
ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder."
biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri
kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin
ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün
kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev
ve sorumluluklar getirmektedir (Basının görev ve sorumluluklarına
ilişkin bkz. Orhan Pala, B. No:
2014/2983, 15/2/2017, § 46; Erdem Gül ve Can
Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 22/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015,
§ 35; Fatih Taş [GK], B. No:
2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı,
B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 43).
26. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının
şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle
adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz
eder (Orhan Pala, § 47). Basın
özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir
bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu
kılmaktadır. Kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir
eleştiri sınırlarını aşabilir. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak
ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken
sınırlar içermektedir (Orhan Pala,
§ 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık
Ticaret A.Ş., §§ 42, 43; Kadir
Sağdıç, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61).
e. Çatışan Haklar
Arasında Dengeleme
27. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda,
başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan
kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu haberi yapan
kişilerin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve
bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına
alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini
değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, §§ 27,
41, 52; Ergün Poyraz (2)[GK], B.
No: 2013/8503, 27/10/2015, § 49; İlhan Cihaner (2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No:
2014/1577, 25/10/2017, §§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir.
28. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için mevcut
olaya uygulanabilecek olan kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
i. Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı ve yayının genel
yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı
ii. Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
iii. Haber veya makalenin yayımlanma şartları
iv. Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin
türü, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
v. Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
vi. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ve önceki
davranışları
vii. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığı
29. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları
yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün
Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç,
§§ 58-66; İlhan Cihaner
(2), §§ 66-73). Bunun için başvurucuya yönelik haberlerin
-yayımlandığı bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde
değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder
Balıkçı, § 45). Başvurucunun kişisel itibarın korunmasını isteme
hakkının gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile korunmaması Anayasa'nın 17. maddesini ihlal
edecektir.
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
30. Bir avukat olan başvurucu, mesleki faaliyetleriyle ilgili
olaylar kapsamında resmî belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının da
aralarında bulunduğu pek çok suçtan tutuklu olarak yargılanmıştır. Başvurucu
hakkındaki bu gelişmeler haber ajansları tarafından haberleştirilmiş ve yerel
basında pek çok habere konu olmuştur. Davalıların sahibi olduğu internet
sitesinde de bu gelişmeler herhangi bir yorum ve değerlendirmeye yer
verilmeksizin haberleştirilmiş ancak haber başlığında "Antalya'da Müvekkilini Dolandıran Avukat
Tutuklandı" ifadesi kullanılmıştır.
31. Başvurucunun haber içeriğiyle ve kendisi hakkındaki adli
sürecin haberleştirilmesiyle ilgili olarak bir itirazı bulunmamaktadır.
Başvurucu, şikâyetlerini "Antalya'da
Müvekkilini Dolandıran Avukat Tutuklandı" şeklindeki haber
başlığına karşı ileri sürmekte ve bu başlıkla kendisi hakkında kesinleşmiş bir
mahkeme kararı varmış gibi haber yapıldığından şikâyet etmektedir.
32. Yerel haberler yapan bir internet sitesinin sahibi olan
davacıların bir avukatın mesleğiyle ilgili meseleler dolayısıyla maruz kaldığı
adli süreçleri haberleştirmeleri tabiidir. Bir avukatın mesleğiyle ilgili
konular hakkında yürütülen adli süreçlerle ilgili kamunun bilgi edinme hakkı da
vardır.
33. Öte yandan başvuru konusu haber, başvurucu hakkındaki adli
gelişmelerle ilgili yerel basında pek çok haberin yer aldığı ve adli
gelişmelerin güncelliğini koruduğu bir dönemde yapılmıştır.
34. Haber yapılırken başvurucunun fotoğrafının verilmemiş olması
ve isminin açıkça yazılmamış olması da basın özgürlüğü lehine yapılacak
değerlendirmelerde dikkate alınması gereken hususlardır.
35. Basın özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta
kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği hatırlanmalıdır (Ali Kıdık, B.
No: 2014/5552, 26/10/2017, § 77). Davalılar, başvurucu hakkındaki adli süreci
çarpıcı bir biçimde aktarmak için habere "Antalya'da
Müvekkilini Dolandıran Avukat Tutuklandı" şeklinde bir başlık atmışlardır. Haberin
içeriğiyle birlikte değerlendirildiğinde okuyucuların bu başlığın başvurucu hakkındaki
adli süreci yansıtmak amacıyla kullanıldığını kavrayabilecekleri kabul
edilmelidir. Başvurucu hakkındaki haberin tamamı dikkate alındığında
davalıların ifade özgürlüğünü kullanırken kendileri için de geçerli olan görev
ve sorumluluklara uygun davranmadıkları sonucuna ulaşılmamıştır.
36. Somut olayda ilk derece mahkemesi,ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve
itibar hakkının korunması hakları arasında bir dengeleme yapmaya yapmıştır. İlk
derece mahkemesi, değerlendirmelerinde başvurucu hakkında haberleştirilen adli
sürecin gerçeği yansıttığını tespit ettikten sonra haber içeriğinin objektif
bir aktarımdan ibaret olduğuna ve haberde başvurucunun isminin ve resminin yer
almadığına dikkat çekmiştir. Mahkeme, haberde güncellik unsurunun da gerçekleştiğine
ve haberin yapılmasında kamu yararı bulunduğuna işaret ederek başvurucunun
manevi tazminat davasını reddetmiştir.
37. İlk derece mahkemesi kararında Anayasa Mahkemesi
içtihatlarında ortaya konulan kriterler önemli ölçüde karşılanmıştır. Kararla
Anayasa Mahkemesinin vardığı sonuçlar birlikte değerlendirildiğinde
başvurucunun davasının reddini haklı göstermek için Mahkemenin sunduğu
gerekçeler ilgili ve yeterli kabul edilmiştir.
38. Bu şartlarda yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı
mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da
dikkate alındığında Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
pozitif yükümlülüklere uyulduğu, tarafların haklarının derece mahkemelerince
değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı ve bu kapsamda bir
ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Hasan Tahsin GÖKCAN bu sonuca; başvuru konusunun Anayasa'nın
özel hayatın korunmasına ilişkin 20. maddesi kapsamında değerlendirilmesi
gerektiğine yönelik farklı gerekçeyle katılmaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
31/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.