logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Necati Özdemir ve Nihal Özdemir [2.B.], B. No: 2015/15994, 9/1/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NECATİ ÖZDEMİR VE NİHAL ÖZDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/15994)

 

Karar Tarihi: 9/1/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M.Emin KUZ

Raportör

:

Hüseyin KAYA

Başvurucular

:

1. Necati ÖZDEMİR

 

:

2. Nihal ÖZDEMİR

Vekilleri

:

Av. Özlem ERSAVAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kolluk görevlisinin darp ve hakaretine maruz kalınması, bundan dolayı yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/9/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular evli olup İstanbul'da ikamet etmektedir. Başvurucu Necati Özdemir, Cumhuriyet savcısıyken emekliye ayrılmıştır. Başvurucular 9/7/2012 tarihinde kendilerine ait araçla hastaneye giderken yoğun trafik nedeni ile emniyet şeridini kullanmalarından dolayı, emniyet şeridi ihlallerini önleyerek emniyet şeridini açık tutmaya çalışan trafik polisi Y.Y. ile aralarında emniyet şeridinin kullanımı konusunda birtakım olaylar yaşanmıştır.

9. Olayların meydana geliş şekliyle ilgili olarak her iki tarafın da farklı iddiaları bulunmaktadır:

i. Başvurucuların iddiasına göre Y.Y.nin içinde bulunduğu trafik polisi aracının emniyet şeridinde önlerinde durması nedeni ile başvurucu Nihal Özdemir Y.Y.ye hastaneye yetişmeye çalıştıklarını ifade ederek emniyet şeridini açmasını, Y.Y. de hastaları varsa ambulans çağırmaları ve emniyet şeridini boşaltmaları gerektiğini söylemiştir. Daha sonra başvurucu Nihal Özdemir aracına dönmüş ve bir müddet daha trafik polisi aracının arkasında ilerlemiş, ancak Y.Y.nin emniyet şeridini boşaltmaları konusunda araç içinden, kaba bir üslupla anons yapması üzerine bu defa başvurucu Necati Özdemir trafik polisi aracının yanına gitmiştir. Başvurucu Necati Özdemir Y.Y.ye emekli savcı olduğunu, hastaneye yetişmeye çalıştığını belirtmiştir. Y.Y.nin kendisine söverek hakarette bulunmasına dayanamayan başvurucu Necati Özdemir, Y.Y.nin yüzüne tokat atmıştır. Y.Y. de aracından çıkarak başvurucu Necati Özdemir'e ve olayı ayırmaya çalışan diğer başvurucu Nihal Özdemir'e ayağıyla vurmuştur. Olay yerinde bulunan insanların kavgayı ayırdığı esnada Y.Y. silahını çekmiş, sinkaflı sözlerle hakaret ederken başvurucuları ölümle tehdit etmiş, ancak olayı ayıran kişiler Y.Y.nin elinden silahı almış ve olay bu şekilde sona ermiştir.

ii. Y.Y.nin iddiasına göre 9/7/2012 tarihinde görevleri gereği yoğun trafikte emniyet şeridini boşaltmaya çalıştıkları esnada başvurucu Nihal Özdemir yanına gelerek eşinin hasta olduğunu, Kurtköy'e gitmeleri gerektiğini söylemiş; kendilerine eskortluk yapıp yapamayacağını sormuştur. Kendisi bu mevkinin uzak olduğunu ancak kendilerine ambulans çağırabileceğini belirtmiştir. Daha sonra başvurucu Necati Özdemir yanına gelmiş; Cumhuriyet savcısı olduğunu, eskortluk yapması gerektiğini, yanına eşini göndermesine rağmen eşine akıl verip onu geri gönderdiğini söylemiştir. Başvurucu Necati Özdemir'den kimlik ibraz etmesini istediğinde de başvurucu, sinkaflı sözlerle hakaret edip sonra da yüzüne yumruk atmış ve boğazına sarılmıştır. Ayrıca arabadan inmeye çalışırken başvurucu Necati Özdemir aracın kapısına engel olmuş ve dört parmağını kapıya sıkıştırarak yaralanmasına neden olmuştur. Araçtan indiğinde ise her iki başvurucu birden kendisine saldırmış, başvurucu Nihal Özdemir ayrıca gömleğini yırtmıştır. Başvurucuların saldırılarından korunmak için, aldığı eğitimde gösterildiği gibi silahını kılıfından çıkarmadan elini silahının bulunduğu beline koymuş, diğer eliyle de başvuruculara gelme işareti yapmıştır ve olay bu şekilde sonlanmıştır.

10. Tarafların birbirlerinden şikâyetçi olmaları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) olay tarihinde adli tahkikat başlatmıştır. Ayrıca başvurucular, Y.Y. hakkında görevi kötüye kullanma, silahlı tehdit, kasten yaralama ve hakaret suçlarını işlediği iddiasıyla 13/7/2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi vererek suç duyurusunda bulunmuşlardır.

11. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen talimat ile Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğünce başvurucuların şüpheli sıfatıyla üç müdafiinin hazır bulunmasıyla; Y.Y. ile polis aracında bulunan diğer polis memuru M.Y.M.nin ise müşteki sıfatı ile ifadeleri alınmıştır. Ayrıca olayı gördüğü değerlendirilen O.D. ve H.Ç.nin de bilgi veren sıfatıyla ifadeleri alınmıştır. Başvurucular ve Y.Y. yukarıda belirtilen iddialarını alınan ifadelerinde de tekrar etmişlerdir. M.Y.M. ise Y.Y. nin iddialarını tekrar eder biçimde bir ifade vermiştir.O.D. ifadesinde; başvurucu Necati Özdemir'in sürücüsü olduğu araçtan inerek trafik polisi Y.Y.nin yanına gittiğini, daha sonra Y.Y.ye yumruk attığını, trafik polislerinin araçtan indiğini ancak Necati Özdemir'e vurmadıklarını, çevredeki vatandaşların da yardımı ile olayın yatıştırıldığını gördüğünü belirtmiştir. H.Ç. ise ifadesinde; başvurucu Nihal Özdemir'in trafik aracının yanına giderek Y.Y. ile konuştuğunu, polis megafonu açık kaldığından konuşmayı duyduğunu, Y.Y.nin "Hanımefendi biz yolu açmaya çalışıyoruz" dediğini, daha sonra Necati Özdemir'in trafik polisi aracının yanına giderek araç içinde bulunan Y.Y.ye vurduğunu, çevredeki vatandaşlarla birlikte olayı ayırmak için uğraştıkları sırada Necati Özdemir'in "Ben savcıyım, sicilini ver, sürdüreceğim seni, o. çocuğu, ananı avradını sinkaf edeceğim" şeklinde tehdit ve hakarette bulunduğunu, başvurucuların her ikisinin de Y.Y.ye saldırıp gömleğini yırttığını, olayı zor ayırdıklarını, Necati Özdemir'in kendisine "Ben savcıyım lan, beni bırak" dediğini, kendisinin de "Her gelen ben savcıyım deyip polise iki tokat atsa polis nasıl görev yapacak" şeklinde karşılık verdiğini, olayın bu şekilde sonlandığını belirtmiştir.

12. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucular ve Y.Y. hakkında düzenlenen geçici adli raporlar olay tarihi itibarıyla temin edilmiştir. Y.Y. hakkında düzenlenen adli raporda Y.Y.nin gömleğinin yırtık olduğundan da bahsedilmiştir. 24/7/2012 tarihinde ise tarafların kati adli raporları, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından düzenlenmiştir. ATK'nın düzenlemiş olduğu kati adli raporlardaki tespitler şöyledir:

i. Y.Y. hakkında düzenlenen geçici adli raporda belirtilen göğüs ön duvarında eritemli alan (deri kızarıklığı), bilateral (dirsek iç ve dış yüzeyi) ön kol ve biseps (ön kol kası) iç yüzden koltuk altına varan eritem, burun üzerinde 1 cm'lik eritemli alan, sağ el 2., 3. ve 4. parmak DIP (parmakların tırnağa en yakın olan eklemi) eklem dış yüzde abrazyonlar (sıyrıklar) mevcut olduğu tespitleri doğrultusunda yumuşak doku lezyonlarına neden olan yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu anlaşılmıştır.

ii. Başvurucu Necati Özdemir hakkında düzenlenen geçici adli raporda belirtilen sağ ön kol iç yüzde 4 cm'lik çizik, sol kolda iki adet 1 cm ve 2 cm'lik çizikler, sternum (göğüs kemiği) üzeri palpasyonla (elle dokunularak yapılan muayene) hassasiyet, sağ ayak bileğinde yaygın ödem palpasyonla hassasiyet olduğu, röntgenlerde patoloji saptanmadığı tespitleri doğrultusunda yumuşak doku lezyonlarına neden olan yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu anlaşılmıştır.

iii. Başvurucu Nihal Özdemir'de herhangi bir haricî travmatik lezyon saptanmamıştır.

13. Olay yerini gören herhangi bir kamera kaydı olup olmadığı soruşturma makamınca araştırılmış, ancak elde edilen tek kamera kaydının olay yerini göstermediği tespit edilmiştir.

14. Cumhuriyet Başsavcılığınca 2/10/2012 tarihinde Y.Y. ve M.Y.M. hakkında görevi kötüye kullanma ve iftira suçlarından kamu davası açmak için yeterli delil elde edilemediği gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verilmiştir. Ayrıca aynı tarihte başvurucular ile Y.Y. hakkında, karşılıklı olarak tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından iddianame tanzim edilmiş ve İstanbul 52. Asliye Ceza Mahkemesince (Mahkeme) iddianamenin kabulü ile kamu davası açılmıştır.

15. Ek kovuşturmaya yer olmadığı kararına başvurucular itiraz etmiştir. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30/11/2012 tarihli kararıyla Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usule ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

16. Mahkemece yapılan yargılamada başvurucular ile Y.Y.nin savunması, M.Y.M., O.D. ve H.Ç.nin tanık sıfatıyla ifadeleri alınarak Y.Y. hakkında yapılan idari tahkikat evrakı dosya arasına alınmıştır. Tanıklar adli soruşturma kapsamında verdikleri ifadelerini kovuşturmada da tekrarlamışlardır. Ancak H.Ç. önceki ifadesine ek olarak tarafları ayırmalarının ardından başvurucuların olay yerinden ayrılmaya çalıştıkları esnada Y.Y.nin silahını çıkarmadan elini silahına attığını ve "Bir yere gidemezsiniz" dediğini duyduğunu belirtmiştir.

17. Yapılan yargılama sonucunda Mahkemece 14/4/2015 tarihinde başvurucu Nihal Özdemir hakkında üzerine atılı kasten yaralama suçundan, başvurucu Necati Özdemir ve Y.Y. hakkında ise üzerlerine atılı tehdit suçundan her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir. Mahkeme, Y.Y.ye hakaret suçundan sonuç olarak 580 TL, kasten yaralama suçundan 2.000 TL adli para cezası vermiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Başvurucu Necati Özdemir hakkında ise kasten yaralama suçundan 2.240 TL, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan 4.700 TL adli para cezasına hükmedilmiş, daha önce kasıtlı suçtan mahkûmiyetleri bulunduğu için HAGB kararı verilmemiştir.

18. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Disiplin soruşturma raporu ve eklerinde mevcut ifadeler ile tanıkların mahkeme huzurunda vermiş bulundukları ifadeler ile katılan sanıkların anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, tanıkların bazı anlatımlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, katılan sanık [Y.] gözetilmek suretiyle eklemeler yapıldığı kanaati hasıl olduğundan beyanlara kısmen itibar edilmek suretiyle...

...Güvenlik şeridinden çıkması için anons yapmasına sinirlenen katılan sanık Necati'nin aracından inerek ekip otosunun yanına gittiği ve katılan [Y.] ile ile tartıştığı, her iki sanığın da birbirlerine karşılıklı hakarette bulundukları, sanık Necati'nin [Başvurucu] diğer katılan sanık [Y.]'ye yumrukla vurduğu, araçtan inen sanık [Y.]'nin de katılan sanık Necati'ye tekme ile vurduğu, diğer katılan sanık Nihal [Başvurucu] ve tanıkların müdahale ederek tarafları ayırdığı, böylece katılan sanıklar Necati ve [Y.]'nin birbirlerine karşı karşılıklı darp ve karşılıklı hakaret suçlarını işledikleri anlaşılmış...

Katılan sanıklar ve tanıkların sair beyanlarına itibar edilmeyerek katılan sanık Nihal'in katılan sanık [Y.]'yi darp ettiği, katılan sanık [Y.] nin de katılan sanık Nihal'i darp ettiği hususu ile, yine katılan sanıklar [Y.] ve Necati'nin birbirlerini tehdit ettiklerine dair isnatlar yönünden, sanıkların cezalandırılmasına elverişli nitelikte her türlü şüpheden uzak kesin nitelikte bir delil elde edilememiş olması ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gözetilerek bu suçlardan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, katılan sanıklar Necati ve [Y.] için tesis edilen hakaret ve kasten yaralama suçları yönünden suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, suç konusunun önem ve değeri, fiilin özelliği, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, sanığın kastının yoğunluğu, tehlikenin ağırlığı nazara alınarak sanıkların eylemlerine uyan sevk maddeleri uyarınca alt sınırdan ayrılmayı gerektiren hususlar dosyada mevcut olmadığından sanıkların kişisel, sosyal ve ekonomik durumuna göre sanıkların takdiren ve tercihen alt sınırdan adli para cezası tercih edilerek tecziyeleri cihetine gidilmiş, yargılama sürecindeki davranışları gözetilerek lehlerine takdiri indirim yapılmış, sanık Necati'nin daha önce kasıtlı suçlardan mahkumiyeti bulunması nedeniyle tesis edilen cezai hükümler yönünden CMK'nun 231/5 maddesi uygulanmamış, diğer katılan sanık [Y.] yönünden ise daha önce sabıka kaydının bulunmaması nedeniyle hakkında CMK'nun 231/5 maddesi uygulanmak suretiyle..."

19. Y.Y. tarafından başvurucu Nihal Özdemir'e karşı kasten yaralama, başvurucu Necati Özdemir'e karşı ise tehdit suçlarını işlediği iddialarına ilişkin olarak verilen beraat kararları ile başvurucu Necati Özdemir hakkında verilen adli para cezaları başvurucular tarafından, başvurucular hakkında verilen beraat kararı ise Y.Y. tarafından temyiz edilmiştir. Başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz incelemeleri henüz sonuçlanmamıştır.

20. Öte yandan başvurucu Necati Özdemir tarafından Y.Y. hakkında verilen HAGB kararına karşı itirazda bulunulmuştur. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/7/2015 tarihli kararı ile söz konusu itiraz reddedilmiş ve bu karar başvurucuya 10/9/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucular 18/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

22. Ayrıca idare tarafından Y.Y. hakkında başvuruya konu eylemleri nedeni ile idari soruşturma açılmıştır. Söz konusu idari soruşturma kapsamında yukarıda (bkz. § 11) belirtilen tanıkların ifadeleri de alınmıştır. Tanıklar benzer mahiyette ifade vermişler, ancak M.Y.M. buradaki ifadesinde Y.Y.nin de başvurucu Necati Özdemir'e hakaret ettiğini ve kavganın sona ermesinden hemen sonra silahını kılıfından çıkardığını, silahı kendisinin elinden aldığını belirtmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 15/11/2012 tarihli disiplin soruşturma raporu ile "iş sahiplerini ya da herhangi bir nedenle emniyet binalarına gelen ya da getirilenleri dövme" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesi ile Y.Y.ye "12 ay uzun süreli durdurma" cezası verilmesi teklif edilmiş, ancak sonuç olarak İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulunun 2/4/2013 tarihli kararıyla görev sırasında veya dışında yasaklanan tutum ve davranışlarda bulunma suçundan uyarma cezası verilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

23. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

 (3) Kasten yaralama suçunun;

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

işlenmesi halinde şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."

24. 5237 sayılı Kanun'un "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

...

 (3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

...

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

 (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

..."

25. 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan 82. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Emniyet örgütü mensuplarına verilecek disiplin cezaları şunlardır:

A) Uyarma: Memura, görevinde daha dikkatli davranması gerektiğini yazıyla bildirmektir.

...

D) Uzun süreli durdurma: Memurun bulunduğu kademede ilerlemesinin 12, 16, 20 veya 24 ay durdurulmasıdır.

...

Disiplin cezası verilmesine neden olmuş eylem ya da durumun, cezaların özlük dosyasından silinmesine ilişkin süre içinde yinelenmesinde bir derece daha ağır ceza uygulanır. Aynı derece cezayı gerektiren, fakat ayrı fiil ve durumlar nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulanmasında bir derece ağır ceza verilir.

..."

26. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

 (6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

 (8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur…

Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

 (10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

 (11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar…

 (12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Uluslararası Mevzuat

27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz."

28. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutulamaz."

2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamıştır. Terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi Sözleşme'nin mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerden men ettiğini belirtmiştir. Kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediğini içtihatlarda hatırlatmıştır (bkz. Selmouni/Fransa [BD], B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119).

30. Bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söyleyebilmek için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gäfgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).

31. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini, ancak iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05, 45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve çabuklukla çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov (Jalaloglu)/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

32. AİHM Berliński/Polonya (B. No: 27715/95 ve 30209/96, 20/9/2002, §§ 62-65) kararında, kolluk görevlilerine karşı etkin bir fiziki direnme sergilenmesi ve şiddet eyleminde bulunulması sonrası kolluk görevlilerinin de orantılı bir güç kullanımına gitmesini Sözleşme'nin 3. maddesine aykırı bulmamıştır. Karara konu olayda, üyesi olmadıkları spor salonundan çıkmayan iki vücut geliştirme sporcusunun sayıca üstün altı kolluk görevlisinin yasal sözlü talimatına uymayarak spor salonundan çıkmayıp yakalama işlemine etkili şekilde direnmeleri ve iki kolluk görevlisine tekme atmaları durumu söz konusudur. Polis memurları bu durum sonrası cop ve biber gazı kullanmış, başvurucuları silahla tehdit ederek kontrol altına alabilmişlerdir. Olay nedeniyle başvurucular ağır şekilde yaralanmış ve başvuruculardan biri dört gün hastanede yatmak durumunda kalmıştır. AİHM kolluk görevlilerinin uyguladığı gücün orantılı olduğu sonucuna varırken polis memurlarının sayısal üstünlüğünü gözetmiş, ancak başvurucuların da vücut geliştirme sporcusu olmaları hasebiyle fiziki bir avantaj sahibi olduklarına vurgu yapmıştır. AİHM Rehbock/Slovenya (B. No: 29462/95, 28/11/2000, §§ 72, 78) kararında ise önceden planlandığı için risklerin minimize edilebileceği bir operasyon kapsamında sayıca üstünlüğü bulunan onüç polis memurunun silah taşımayan ve fiziki saldırıda da bulunmayan üç şüpheliye karşı güç kullanmasını orantılı bulmamış ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

33. AİHM Özen ve diğerleri/Türkiye (B. No: 29272/08, 23/2/2016, §§ ) kararında, bir adli vaka nedeniyle polis karakolunda bulunan yakınlarının yanına gelen ve toplam sayıları on kişiye ulaşan başvurucular ve arkadaşları ile polis memurları arasında yaşanan kavgada, polislere karşı fiziki şiddete başvuran ve en az bir tabanca taşıdıkları tespit edilen başvurucular ile arkadaşlarına karşı kolluk kuvvetince uygulanan gücün orantılı olduğu ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. AİHM bu kararda kolluk personelince uygulanan gücün orantılı olduğu sonucuna varırken polise karşı fiziki şiddete başvuran kişi sayısının fazlalığına, Rehbock/Slovenya kararına da atıf yaparak olayın kolluk tarafından önceden planlanan bir operasyon kapsamında olmayıp ani gelişmesine ve başvuruculardaki yaralanmalarının hafif nitelikte olmasına dikkat çekmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucu Nihal Özdemir Yönünden

1. Başvurucuya Karşı Gerçekleştirildiği İddia Olunan Eylem Yönünden

35. Başvurucu, trafik polisi olan Y.Y.nin kendisini darbettiğini iddia etmiş; bu konuda ceza yargılaması yapılmış ve Mahkeme tarafından her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesi ile Y.Y. hakkında beraat kararı verilmiştir. Başvurucu tarafından bu karar temyiz edilmiş, henüz temyiz incelemesi tamamlanmamıştır.

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

37. Somut olayda, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiası hususunda ceza yargılaması tamamlanmamıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle olağan kanun yolları tüketilmeksizin başvurucu Nihal Özdemir tarafından yapılan başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Başvurucunun Gözü Önünde Eşinin Darbedilmesi İddiası Yönünden

39. Başvurucu, gözü önünde eşinin polis memurunun Y.Y.nin darp ve hakaretine maruz kalması nedeniyle kendisi açısından Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

40. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır. Muamelenin gerginlik ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 83).

41. Somut olayda, başvurucunun eşi hakkında düzenlenen adli rapora (bkz. § 12) göre Necati Özdemir'in basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkında düzenlenen adli raporda ise herhangi bir psikolojik travmadan bahsedilmemiş, başvurucu bu durumun aksini ortaya koyan herhangi bir belgeyi de sunmamıştır. Ayrıca olayın ani olarak gelişmesi, dinlenen tanık ifadeleri, mahkeme kararında vurgu yapılan ve başvuru formunda da kabul edilen ilk şiddet eyleminin başvurucunun eşinden gelmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun eşinin gözü önünde polis memurunun darp ve hakaretine maruz kalması nedeniyle kötü muameleye uğradığı iddiası açısından yukarıda belirtilen asgari eşiğin aşılmadığı sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kötü muameleye uğradığı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucu Necati Özdemir Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

43. Başvurucu; olay tarihinde hastane randevusuna yetişebilmek için yoğun trafikte emniyet şeridini kullanması nedeni ile tartışma yaşadığı Trafik Polisi Y.Y.nin kendisini darbettiğini ve hakarette bulunduğunu iddia etmiştir. Başvurucu, iddiasıyla ilgili yargılama sonucunda Y.Y. hakkındaki ceza için HAGB kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, zira olay tarihinden önceki başka bir olay nedeniyle Y.Y. hakkında kasten yaralama suçundan HAGB kararı verildiğini belirtmiştir. Y.Y. hakkında verilen HAGB kararının kendisine karşı gerçekleşen haksız eylemi cezasız bıraktığını, Y.Y.nin kolluk görevlisi olması nedeniyle soruşturmanın etkin şekilde yürütülemediğini de belirterek Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı ile bu hakla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Uygulanabilirlik Yönünden

44. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasışöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kendisine karşı işlendiğini iddia ettiği tehdit suçuna ilişkin olarak temyiz incelemesi devam ettiğinden buna dair şikâyetler inceleme dışı tutulmuştur. Ayrıca başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlali iddiası soruşturmanın etkin şekilde yürütülmediği şikâyetine dayandığından bu hususta ayrıca inceleme yapılmayarak söz konusu şikâyet, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenmiştir.

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

46. Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması halinde, Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmi bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir (Tahir Canan 25).

47. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla toplanan delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kuralların yorumu ile bu doğrultuda ceza tayin etme takdiri kural olarak mahkemelere aittir. Ancak görülmekte olan bir davadaki delilleri değerlendirmek kural olarak derece mahkemelerin işi olduğundan Anayasa Mahkemesinin görevi, bu mahkemelerin maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96).

48. Bununla birlikte başvuru konusu eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında kalıp kalmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.

49. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup, her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır. Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir. Ayrıca kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği bağlamda meydana gelip gelmediğinin tespiti de dikkate alınması gereken diğer faktörlerdir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).

50. Somut olayda, başvurucu ile Y.Y. arasında cereyan eden hadisenin trafikte anlık gelişen bir olay olduğu, kamu otoritesince önceden planlanan bir idari ya da adli karardan kaynaklanmadığı, olay öncesinde tarafların birbirini tanımadığı anlaşılmaktadır. Ayrıcayargılama sürecinde hakaret eylemini ilk olarak hangi tarafın gerçekleştirdiği husunda kesin olarak bir tespit yapılamamış olsa da tüm yargılama safhalarındaki ifadelerden ve başvuru formundan da anlaşılacağı üzere kasten yaralama eyleminin ilk olarak başvurucu tarafından Y.Y.nin yüzüne yumruk atmak suretiyle gerçekleştirildiği hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Mahkemenin kabulüne göre de başvurucu ilk şiddet içerikli eylemi gerçekleştirmesinin hemen ardından araçtan inmeye çalışan Y.Y.nin elini araç kapısına sıkıştırmış ve şiddet eylemini ısrarla devam ettirmiştir. Adli rapor içerikleri de Mahkemenin kabulünü doğrular niteliktedir. Daha sonra başvurucu ile Trafik Polisi Y.Y. arasında karşılıklı olarak, hafif düzeyde yaralama eylemi meydana gelmiştir. Bu doğrultuda başvurucu hakkında düzenlenen adli raporda (bkz. § 12) başvurucunun ağır şekilde bir yaralanmasının olmadığı, kolları ve bacaklarında meydana gelen basit sıyrıklar nedeniyle hafif şekilde yaralandığı tespitleri bulunmaktadır. Öte yandan Y.Y. hakkında başvuruya konu olay nedeniyle idari soruşturma açılmış ve soruşturma sonucunda Y.Y.ye başvurucuya karşı gerçekleştirmiş olduğu eylemden ötürü uyarma cezası da verilmiştir.

51. Öte yandan yapılacak incelemede gözönünde bulundurulması gereken bir başka önemli husus başvurucunun yaşanan olay öncesinde ve olay esnasında emekli Cumhuriyet savcısı olduğunu söylemesidir. Yargılamada alınan ifadelerin bir kısmında başvurucunun "emekli" ifadesini de kullandığı belirtilirken diğer bir kısım ifadede emekli ibaresinden bahsedilmemektedir. Her iki durumda da başvurucunun kolluk görevlilerine Cumhuriyet savcısı olduğunu söyleyerek kamusal hiyerarşide bir üstünlük kurma çabası içinde olduğu söylenebilecektir. Kuşkusuz bu durum normal bir vatandaşın devletin üniformalı kolluk görevlisi karşısındaki durumuna göre farklılık yaratacaktır. Zira başvurucu mesleğine vurgu yaparak polis memurunun sahip olduğu kamusal gücün aynısı hatta daha fazlasıyla donanımlı olduğunu da belirtmiş olmaktadır.

52. Ayrıca yukarıda yer verilen AİHM kararlarında (bkz. §§ 32-33) da belirtildiği üzere, kolluk görevlisine karşı fiziki şiddet içeren eylemlere karşı kolluk görevlisinin de şiddetle orantılı sayılabilecek şekilde güç kullanımı ile karşılık vermesi durumunda kötü muamele yasağının ihlalinden bahsedilemeyecektir. Somut olayda, başvurucunun Y.Y.nin yüzüne yumruk atması ve devamında elini araç kapısına sıkıştırması karşısında polis memurunun da fiziki şiddetle mukabelede bulunması söz konusudur. Her iki tarafın da düzenlenen sağlık raporlarına göre basit şekilde yaralandıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca olay kolluk tarafından önceden planlanan bir operasyon kapsamında ya da kolluğun sayısal üstünlüğe sahip olduğu bir ortamda da cereyan etmemiştir. Tüm bu hususlar birlikte dikkate alındığında Y.Y.nin başvurucuya karşı orantısız bir şekilde kamusal güç kullandığı söylenemeyecektir.

53. Sonuç olarak başvurucu ile Y.Y. arasında meydana gelen olayın; sıkışık trafikte anlık ortaya çıkması, başvurucunun olaydan önce ve olay sırasında mesleğini öne çıkararak devlet görevlisi karşısındaki dezavantajlı durumunu tersine çevirmesi, fiziki temasla yaralama içeren ilk şiddet eyleminin başvurucudan gelmesi ve bu eylemin ısrarla devam ettirilmesi, başvurucu ve Y.Y.nin birbirlerine uyguladıkları fiziki gücün şiddeti, süresi ve kapsamı ile sonuç olarak ortaya çıkan yaralanmaların mahiyeti bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kötü muamele yasağı için aranan (bkz. § 49) asgari ağırlık eşiğinin olayda aşılmadığı değerlendirilmektedir.

54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Başvurucu Nihal Özdemir yönünden, kendisine karşı gerçekleştirildiği ileri sürülen eylem nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Başvurucu Nihal Özdemir yönünden, eşine karşı gerçekleştirilen eylem nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Başvurucu Necati Özdemir yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Necati Özdemir ve Nihal Özdemir [2.B.], B. No: 2015/15994, 9/1/2019, § …)
   
Başvuru Adı NECATİ ÖZDEMİR VE NİHAL ÖZDEMİR
Başvuru No 2015/15994
Başvuru Tarihi 18/9/2015
Karar Tarihi 9/1/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluk görevlisinin darp ve hakaretine maruz kalınması, bundan dolayı yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
125
3201 Emniyet Teşkilatı Kanunu 82
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 231
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi