TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NECATİ ÖZDEMİR VE NİHAL ÖZDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/15994)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Necati
ÖZDEMİR
|
|
:
|
2. Nihal
ÖZDEMİR
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Özlem
ERSAVAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kolluk görevlisinin darp ve hakaretine maruz
kalınması, bundan dolayı yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı verilmesi nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/9/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular evli olup İstanbul'da ikamet etmektedir.
Başvurucu Necati Özdemir, Cumhuriyet savcısıyken emekliye ayrılmıştır.
Başvurucular 9/7/2012 tarihinde kendilerine ait araçla hastaneye giderken yoğun
trafik nedeni ile emniyet şeridini kullanmalarından dolayı, emniyet şeridi
ihlallerini önleyerek emniyet şeridini açık tutmaya çalışan trafik polisi Y.Y.
ile aralarında emniyet şeridinin kullanımı konusunda birtakım olaylar
yaşanmıştır.
9. Olayların meydana geliş şekliyle ilgili olarak her iki tarafın
da farklı iddiaları bulunmaktadır:
i. Başvurucuların iddiasına göre Y.Y.nin
içinde bulunduğu trafik polisi aracının emniyet şeridinde önlerinde durması
nedeni ile başvurucu Nihal Özdemir Y.Y.ye hastaneye yetişmeye çalıştıklarını
ifade ederek emniyet şeridini açmasını, Y.Y. de hastaları varsa ambulans
çağırmaları ve emniyet şeridini boşaltmaları gerektiğini söylemiştir. Daha
sonra başvurucu Nihal Özdemir aracına dönmüş ve bir müddet daha trafik polisi
aracının arkasında ilerlemiş, ancak Y.Y.nin emniyet
şeridini boşaltmaları konusunda araç içinden, kaba bir üslupla anons yapması
üzerine bu defa başvurucu Necati Özdemir trafik polisi aracının yanına
gitmiştir. Başvurucu Necati Özdemir Y.Y.ye emekli savcı olduğunu, hastaneye
yetişmeye çalıştığını belirtmiştir. Y.Y.nin kendisine
söverek hakarette bulunmasına dayanamayan başvurucu Necati Özdemir, Y.Y.nin yüzüne tokat atmıştır. Y.Y. de aracından çıkarak
başvurucu Necati Özdemir'e ve olayı ayırmaya çalışan diğer başvurucu Nihal
Özdemir'e ayağıyla vurmuştur. Olay yerinde bulunan insanların kavgayı ayırdığı
esnada Y.Y. silahını çekmiş, sinkaflı sözlerle
hakaret ederken başvurucuları ölümle tehdit etmiş, ancak olayı ayıran kişiler Y.Y.nin elinden silahı almış ve olay bu şekilde sona
ermiştir.
ii. Y.Y.nin iddiasına göre 9/7/2012
tarihinde görevleri gereği yoğun trafikte emniyet şeridini boşaltmaya
çalıştıkları esnada başvurucu Nihal Özdemir yanına gelerek eşinin hasta
olduğunu, Kurtköy'e gitmeleri gerektiğini söylemiş; kendilerine eskortluk yapıp
yapamayacağını sormuştur. Kendisi bu mevkinin uzak
olduğunu ancak kendilerine ambulans çağırabileceğini belirtmiştir. Daha sonra
başvurucu Necati Özdemir yanına gelmiş; Cumhuriyet savcısı olduğunu, eskortluk
yapması gerektiğini, yanına eşini göndermesine rağmen eşine akıl verip onu geri
gönderdiğini söylemiştir. Başvurucu Necati Özdemir'den kimlik ibraz etmesini
istediğinde de başvurucu, sinkaflı sözlerle hakaret
edip sonra da yüzüne yumruk atmış ve boğazına sarılmıştır. Ayrıca arabadan
inmeye çalışırken başvurucu Necati Özdemir aracın kapısına engel olmuş ve dört
parmağını kapıya sıkıştırarak yaralanmasına neden olmuştur. Araçtan indiğinde
ise her iki başvurucu birden kendisine saldırmış, başvurucu Nihal Özdemir
ayrıca gömleğini yırtmıştır. Başvurucuların saldırılarından korunmak için,
aldığı eğitimde gösterildiği gibi silahını kılıfından çıkarmadan elini
silahının bulunduğu beline koymuş, diğer eliyle de başvuruculara gelme işareti
yapmıştır ve olay bu şekilde sonlanmıştır.
10. Tarafların birbirlerinden şikâyetçi olmaları üzerine
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) olay tarihinde adli
tahkikat başlatmıştır. Ayrıca başvurucular, Y.Y. hakkında görevi kötüye kullanma, silahlı tehdit, kasten yaralama ve hakaret
suçlarını işlediği iddiasıyla 13/7/2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına
şikâyet dilekçesi vererek suç duyurusunda bulunmuşlardır.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen talimat ile Şişli
İlçe Emniyet Müdürlüğünce başvurucuların şüpheli sıfatıyla üç müdafiinin hazır bulunmasıyla; Y.Y. ile polis aracında
bulunan diğer polis memuru M.Y.M.nin ise müşteki
sıfatı ile ifadeleri alınmıştır. Ayrıca olayı gördüğü değerlendirilen O.D. ve H.Ç.nin de bilgi veren sıfatıyla ifadeleri alınmıştır.
Başvurucular ve Y.Y. yukarıda belirtilen iddialarını alınan ifadelerinde de
tekrar etmişlerdir. M.Y.M. ise Y.Y. nin iddialarını
tekrar eder biçimde bir ifade vermiştir.O.D.
ifadesinde; başvurucu Necati Özdemir'in sürücüsü olduğu araçtan inerek trafik
polisi Y.Y.nin yanına gittiğini, daha sonra Y.Y.ye
yumruk attığını, trafik polislerinin araçtan indiğini ancak Necati Özdemir'e
vurmadıklarını, çevredeki vatandaşların da yardımı ile olayın yatıştırıldığını
gördüğünü belirtmiştir. H.Ç. ise ifadesinde; başvurucu Nihal Özdemir'in trafik
aracının yanına giderek Y.Y. ile konuştuğunu, polis megafonu açık kaldığından
konuşmayı duyduğunu, Y.Y.nin "Hanımefendi biz yolu açmaya çalışıyoruz"
dediğini, daha sonra Necati Özdemir'in trafik polisi aracının yanına giderek
araç içinde bulunan Y.Y.ye vurduğunu, çevredeki vatandaşlarla birlikte olayı
ayırmak için uğraştıkları sırada Necati Özdemir'in "Ben savcıyım, sicilini ver, sürdüreceğim seni, o.
çocuğu, ananı avradını sinkaf edeceğim" şeklinde tehdit ve
hakarette bulunduğunu, başvurucuların her ikisinin de Y.Y.ye saldırıp gömleğini
yırttığını, olayı zor ayırdıklarını, Necati Özdemir'in kendisine "Ben savcıyım lan, beni bırak"
dediğini, kendisinin de "Her gelen ben
savcıyım deyip polise iki tokat atsa polis nasıl görev yapacak"
şeklinde karşılık verdiğini, olayın bu şekilde sonlandığını belirtmiştir.
12. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucular ve Y.Y.
hakkında düzenlenen geçici adli raporlar olay tarihi itibarıyla temin
edilmiştir. Y.Y. hakkında düzenlenen adli raporda Y.Y.nin
gömleğinin yırtık olduğundan da bahsedilmiştir. 24/7/2012 tarihinde ise
tarafların kati adli raporları, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından
düzenlenmiştir. ATK'nın düzenlemiş olduğu kati adli
raporlardaki tespitler şöyledir:
i. Y.Y. hakkında düzenlenen geçici adli raporda belirtilen göğüs
ön duvarında eritemli alan (deri kızarıklığı), bilateral
(dirsek iç ve dış yüzeyi) ön kol ve biseps (ön kol kası) iç yüzden koltuk altına
varan eritem,
burun üzerinde 1 cm'lik eritemli alan, sağ el 2., 3. ve 4. parmak DIP (parmakların tırnağa
en yakın olan eklemi) eklem dış yüzde abrazyonlar (sıyrıklar) mevcut
olduğu tespitleri doğrultusunda yumuşak doku lezyonlarına neden olan
yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif
nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
ii. Başvurucu Necati Özdemir hakkında düzenlenen geçici adli
raporda belirtilen sağ ön kol iç yüzde 4 cm'lik
çizik, sol kolda iki adet 1 cm ve 2 cm'lik çizikler, sternum
(göğüs kemiği) üzeri palpasyonla
(elle dokunularak yapılan muayene) hassasiyet, sağ ayak bileğinde yaygın ödem palpasyonla
hassasiyet olduğu, röntgenlerde patoloji saptanmadığı tespitleri doğrultusunda
yumuşak doku lezyonlarına neden olan yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile
giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
iii. Başvurucu Nihal Özdemir'de herhangi bir haricî travmatik lezyon saptanmamıştır.
13. Olay yerini gören herhangi bir kamera kaydı olup olmadığı
soruşturma makamınca araştırılmış, ancak elde edilen tek kamera kaydının olay
yerini göstermediği tespit edilmiştir.
14. Cumhuriyet Başsavcılığınca 2/10/2012 tarihinde Y.Y. ve
M.Y.M. hakkında görevi kötüye kullanma ve iftira suçlarından kamu davası açmak
için yeterli delil elde edilemediği gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına
dair ek karar verilmiştir. Ayrıca aynı tarihte başvurucular ile Y.Y. hakkında,
karşılıklı olarak tehdit, hakaret ve kasten yaralama suçlarından iddianame
tanzim edilmiş ve İstanbul 52. Asliye Ceza Mahkemesince (Mahkeme) iddianamenin
kabulü ile kamu davası açılmıştır.
15. Ek kovuşturmaya yer olmadığı kararına başvurucular itiraz
etmiştir. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30/11/2012 tarihli kararıyla
Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usule
ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
16. Mahkemece yapılan yargılamada başvurucular ile Y.Y.nin savunması, M.Y.M., O.D. ve H.Ç.nin
tanık sıfatıyla ifadeleri alınarak Y.Y. hakkında yapılan idari tahkikat evrakı
dosya arasına alınmıştır. Tanıklar adli soruşturma kapsamında verdikleri
ifadelerini kovuşturmada da tekrarlamışlardır. Ancak H.Ç. önceki ifadesine ek
olarak tarafları ayırmalarının ardından başvurucuların olay yerinden ayrılmaya
çalıştıkları esnada Y.Y.nin silahını çıkarmadan elini
silahına attığını ve "Bir yere
gidemezsiniz" dediğini duyduğunu belirtmiştir.
17. Yapılan yargılama sonucunda Mahkemece 14/4/2015 tarihinde
başvurucu Nihal Özdemir hakkında üzerine atılı kasten yaralama suçundan,
başvurucu Necati Özdemir ve Y.Y. hakkında ise üzerlerine atılı tehdit suçundan
her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği
gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir. Mahkeme, Y.Y.ye hakaret suçundan sonuç olarak 580 TL, kasten
yaralama suçundan 2.000 TL adli para cezası vermiş ve hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Başvurucu Necati Özdemir hakkında
ise kasten yaralama suçundan 2.240 TL, kamu görevlisine görevinden dolayı
hakaret suçundan 4.700 TL adli
para cezasına hükmedilmiş, daha önce kasıtlı suçtan mahkûmiyetleri bulunduğu
için HAGB kararı verilmemiştir.
18. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Disiplin soruşturma raporu ve eklerinde mevcut
ifadeler ile tanıkların mahkeme huzurunda vermiş bulundukları ifadeler ile
katılan sanıkların anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, tanıkların bazı
anlatımlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, katılan sanık [Y.]
gözetilmek suretiyle eklemeler yapıldığı kanaati hasıl olduğundan beyanlara
kısmen itibar edilmek suretiyle...
...Güvenlik şeridinden çıkması için anons
yapmasına sinirlenen katılan sanık Necati'nin aracından inerek ekip otosunun
yanına gittiği ve katılan [Y.] ile ile tartıştığı,
her iki sanığın da birbirlerine karşılıklı hakarette bulundukları, sanık
Necati'nin [Başvurucu] diğer katılan sanık [Y.]'ye yumrukla vurduğu, araçtan inen sanık [Y.]'nin de katılan sanık Necati'ye tekme ile vurduğu, diğer
katılan sanık Nihal [Başvurucu] ve tanıkların müdahale
ederek tarafları ayırdığı, böylece katılan sanıklar Necati ve [Y.]'nin birbirlerine karşı karşılıklı darp ve karşılıklı
hakaret suçlarını işledikleri anlaşılmış...
Katılan sanıklar ve tanıkların sair
beyanlarına itibar edilmeyerek katılan sanık Nihal'in katılan sanık [Y.]'yi darp ettiği, katılan sanık [Y.] nin
de katılan sanık Nihal'i darp ettiği hususu ile, yine katılan sanıklar [Y.] ve
Necati'nin birbirlerini tehdit ettiklerine dair isnatlar yönünden, sanıkların
cezalandırılmasına elverişli nitelikte her türlü şüpheden uzak kesin nitelikte
bir delil elde edilememiş olması ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi
gözetilerek bu suçlardan ayrı ayrı beraatlerine karar
verilmiş, katılan sanıklar Necati ve [Y.] için tesis edilen hakaret ve kasten
yaralama suçları yönünden suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman,
suç konusunun önem ve değeri, fiilin özelliği, suçun işlenmesinde kullanılan
araçlar, sanığın kastının yoğunluğu, tehlikenin ağırlığı nazara alınarak
sanıkların eylemlerine uyan sevk maddeleri uyarınca alt sınırdan ayrılmayı
gerektiren hususlar dosyada mevcut olmadığından sanıkların kişisel, sosyal ve
ekonomik durumuna göre sanıkların takdiren ve
tercihen alt sınırdan adli para cezası tercih edilerek tecziyeleri cihetine
gidilmiş, yargılama sürecindeki davranışları gözetilerek lehlerine takdiri
indirim yapılmış, sanık Necati'nin daha önce kasıtlı suçlardan mahkumiyeti
bulunması nedeniyle tesis edilen cezai hükümler yönünden CMK'nun
231/5 maddesi uygulanmamış, diğer katılan sanık [Y.] yönünden ise daha önce
sabıka kaydının bulunmaması nedeniyle hakkında CMK'nun
231/5 maddesi uygulanmak suretiyle..."
19. Y.Y. tarafından başvurucu Nihal Özdemir'e karşı kasten
yaralama, başvurucu Necati Özdemir'e karşı ise tehdit suçlarını işlediği
iddialarına ilişkin olarak verilen beraat kararları ile başvurucu Necati
Özdemir hakkında verilen adli para cezaları başvurucular tarafından,
başvurucular hakkında verilen beraat kararı ise Y.Y. tarafından temyiz edilmiştir.
Başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz incelemeleri henüz
sonuçlanmamıştır.
20. Öte yandan başvurucu Necati Özdemir tarafından Y.Y. hakkında
verilen HAGB kararına karşı itirazda bulunulmuştur. İstanbul 20. Ağır Ceza
Mahkemesinin 7/7/2015 tarihli kararı ile söz konusu itiraz reddedilmiş ve bu
karar başvurucuya 10/9/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucular 18/9/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
22. Ayrıca idare tarafından Y.Y. hakkında başvuruya konu
eylemleri nedeni ile idari soruşturma açılmıştır. Söz konusu idari soruşturma
kapsamında yukarıda (bkz. § 11) belirtilen tanıkların ifadeleri de alınmıştır.
Tanıklar benzer mahiyette ifade vermişler, ancak M.Y.M. buradaki ifadesinde Y.Y.nin de başvurucu Necati Özdemir'e hakaret ettiğini ve
kavganın sona ermesinden hemen sonra silahını kılıfından çıkardığını, silahı
kendisinin elinden aldığını belirtmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu
Başkanlığının 15/11/2012 tarihli disiplin soruşturma raporu ile "iş sahiplerini ya da herhangi bir nedenle emniyet
binalarına gelen ya da getirilenleri dövme" eylemini
gerçekleştirdiği gerekçesi ile Y.Y.ye "12
ay uzun süreli durdurma" cezası verilmesi teklif edilmiş, ancak
sonuç olarak İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulunun 2/4/2013 tarihli
kararıyla görev sırasında veya dışında yasaklanan tutum ve davranışlarda
bulunma suçundan uyarma cezası verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Kasten yaralama" kenar başlıklı 86.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kasten başkasının
vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden
olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki
etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması
halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir
yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
(3)
Kasten yaralama suçunun;
…
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi
nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz
kötüye kullanılmak suretiyle,
…
işlenmesi halinde şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır."
24. 5237 sayılı Kanun'un "Hakaret"
kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bir kimseye onur,
şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu
isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına
saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile
cezalandırılır.
...
(3)
Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
...
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir
yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin
alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
..."
25. 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun
olay tarihi itibarıyla yürürlükte olan 82. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Emniyet örgütü
mensuplarına verilecek disiplin cezaları şunlardır:
A) Uyarma: Memura, görevinde daha dikkatli
davranması gerektiğini yazıyla bildirmektir.
...
D) Uzun süreli durdurma: Memurun bulunduğu
kademede ilerlemesinin 12, 16, 20 veya 24 ay durdurulmasıdır.
...
Disiplin cezası verilmesine neden olmuş eylem
ya da durumun, cezaların özlük dosyasından silinmesine ilişkin süre içinde
yinelenmesinde bir derece daha ağır ceza uygulanır. Aynı derece cezayı
gerektiren, fakat ayrı fiil ve durumlar nedeniyle verilen disiplin cezalarının
üçüncü uygulanmasında bir derece ağır ceza verilir.
..."
26. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
231. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(5) Sanığa yüklenen
suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az
süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç
doğurmamasını ifade eder.
(6)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm
olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile
duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç
işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun
uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle
tamamen giderilmesi,
gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmez.
(8)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş
yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur…
…
Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(10)
Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri
bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11)
Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik
tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü
açıklar…
(12)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı
3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz."
28. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren 16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Medeni
ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye ya
da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya
maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da
bilimsel deneylere tabi tutulamaz."
2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele
yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamıştır.
Terörle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi Sözleşme'nin
mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence, insanlık dışı ya da onur
kırıcı ceza veya işlemlerden men ettiğini belirtmiştir. Kötü muamele yasağının
Sözleşme'nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal
tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediğini içtihatlarda
hatırlatmıştır (bkz. Selmouni/Fransa [BD], B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119).
30. Bir muamele veya cezanın kötü muamele olduğunu söyleyebilmek
için eylemin minimum ağırlık eşiğini
aşması beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997,
§ 55; Erdoğan Yağız/Türkiye, B.
No: 27473/02, 6/3/2007, §§ 35-37; Gäfgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010,
§§ 88-90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık, B. No:
13134/87, 25/3/1993, § 30).
31. AİHM, insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialarda
soruşturma yükümlülüğünün mutlaka iddiayı kabul etme anlamına gelmediğini,
ancak iddiaların ciddiye alınması ve adil bir sonucu garanti eden bir usulle
soruşturulması gerektiğini birçok kararında dile getirmiştir (Saçılık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 43044/05,
45001/05, 5/7/2011, §§ 90, 91). AİHM’in içtihadında
tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız,
kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve çabuklukla
çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov (Jalaloglu)/Azerbaycan, B. No: 34445/04,
11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, §
55).
32. AİHM Berliński/Polonya (B. No: 27715/95 ve 30209/96,
20/9/2002, §§ 62-65) kararında, kolluk görevlilerine karşı etkin bir fiziki
direnme sergilenmesi ve şiddet eyleminde bulunulması sonrası kolluk
görevlilerinin de orantılı bir güç kullanımına gitmesini Sözleşme'nin 3.
maddesine aykırı bulmamıştır. Karara konu olayda, üyesi olmadıkları spor
salonundan çıkmayan iki vücut geliştirme sporcusunun sayıca üstün altı kolluk
görevlisinin yasal sözlü talimatına uymayarak spor salonundan çıkmayıp yakalama
işlemine etkili şekilde direnmeleri ve iki kolluk görevlisine tekme atmaları
durumu söz konusudur. Polis memurları bu durum sonrası cop ve biber gazı
kullanmış, başvurucuları silahla tehdit ederek kontrol altına alabilmişlerdir.
Olay nedeniyle başvurucular ağır şekilde yaralanmış ve başvuruculardan biri
dört gün hastanede yatmak durumunda kalmıştır. AİHM kolluk görevlilerinin uyguladığı
gücün orantılı olduğu sonucuna varırken polis memurlarının sayısal üstünlüğünü
gözetmiş, ancak başvurucuların da vücut geliştirme sporcusu olmaları hasebiyle
fiziki bir avantaj sahibi olduklarına vurgu yapmıştır. AİHM Rehbock/Slovenya (B. No: 29462/95, 28/11/2000, §§ 72, 78) kararında
ise önceden planlandığı için risklerin minimize edilebileceği bir operasyon
kapsamında sayıca üstünlüğü bulunan onüç polis
memurunun silah taşımayan ve fiziki saldırıda da bulunmayan üç şüpheliye karşı
güç kullanmasını orantılı bulmamış ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği
sonucuna varmıştır.
33. AİHM Özen ve
diğerleri/Türkiye (B. No: 29272/08, 23/2/2016, §§ ) kararında, bir
adli vaka nedeniyle polis karakolunda bulunan yakınlarının yanına gelen ve
toplam sayıları on kişiye ulaşan başvurucular ve arkadaşları ile polis
memurları arasında yaşanan kavgada, polislere karşı fiziki şiddete başvuran ve
en az bir tabanca taşıdıkları tespit edilen başvurucular ile arkadaşlarına
karşı kolluk kuvvetince uygulanan gücün orantılı olduğu ve kötü muamele
yasağının ihlal edilmediği sonucuna varmıştır. AİHM bu kararda kolluk
personelince uygulanan gücün orantılı olduğu sonucuna varırken polise karşı
fiziki şiddete başvuran kişi sayısının fazlalığına, Rehbock/Slovenya kararına da atıf yaparak olayın kolluk tarafından
önceden planlanan bir operasyon kapsamında olmayıp ani gelişmesine ve
başvuruculardaki yaralanmalarının hafif nitelikte olmasına dikkat çekmiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Nihal
Özdemir Yönünden
1. Başvurucuya Karşı
Gerçekleştirildiği İddia Olunan Eylem Yönünden
35. Başvurucu, trafik polisi olan Y.Y.nin
kendisini darbettiğini iddia etmiş; bu konuda ceza
yargılaması yapılmış ve Mahkeme tarafından her türlü şüpheden uzak, kesin ve
inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesi ile Y.Y. hakkında beraat kararı
verilmiştir. Başvurucu tarafından bu karar temyiz edilmiş, henüz temyiz
incelemesi tamamlanmamıştır.
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurulabilmesi için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
37. Somut olayda, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiası hususunda ceza
yargılaması tamamlanmamıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle olağan kanun yolları tüketilmeksizin
başvurucu Nihal Özdemir tarafından yapılan başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Başvurucunun Gözü
Önünde Eşinin Darbedilmesi İddiası Yönünden
39. Başvurucu, gözü önünde eşinin polis memurunun Y.Y.nin darp ve hakaretine maruz kalması nedeniyle kendisi
açısından Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan
kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması
gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate
alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve
ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır.
Muamelenin gerginlik ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip
gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293,
17/7/2014, § 83).
41. Somut olayda, başvurucunun eşi hakkında düzenlenen adli
rapora (bkz. § 12) göre Necati Özdemir'in basit bir tıbbi müdahale ile
giderilebilecek şekilde yaralandığı anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkında
düzenlenen adli raporda ise herhangi bir psikolojik travmadan bahsedilmemiş, başvurucu
bu durumun aksini ortaya koyan herhangi bir belgeyi de sunmamıştır. Ayrıca
olayın ani olarak gelişmesi, dinlenen tanık ifadeleri, mahkeme kararında vurgu
yapılan ve başvuru formunda da kabul edilen ilk şiddet eyleminin başvurucunun
eşinden gelmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun
eşinin gözü önünde polis memurunun darp ve hakaretine maruz kalması nedeniyle
kötü muameleye uğradığı iddiası açısından yukarıda belirtilen asgari eşiğin
aşılmadığı sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kötü muameleye uğradığı
yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Başvurucu Necati
Özdemir Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu; olay tarihinde hastane randevusuna yetişebilmek
için yoğun trafikte emniyet şeridini kullanması nedeni ile tartışma yaşadığı
Trafik Polisi Y.Y.nin kendisini darbettiğini
ve hakarette bulunduğunu iddia etmiştir. Başvurucu, iddiasıyla ilgili yargılama
sonucunda Y.Y. hakkındaki ceza için HAGB kararı verilmesinin hukuka aykırı
olduğunu, zira olay tarihinden önceki başka bir olay nedeniyle Y.Y. hakkında
kasten yaralama suçundan HAGB kararı verildiğini belirtmiştir. Y.Y. hakkında
verilen HAGB kararının kendisine karşı gerçekleşen haksız eylemi cezasız
bıraktığını, Y.Y.nin kolluk görevlisi olması
nedeniyle soruşturmanın etkin şekilde yürütülemediğini de belirterek
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele
yasağı ile bu hakla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına
alınan eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Uygulanabilirlik
Yönünden
44. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasışöyledir:
"Kimseye işkence ve
eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya
muameleye tabi tutulamaz."
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kendisine karşı işlendiğini
iddia ettiği tehdit suçuna ilişkin olarak temyiz incelemesi devam ettiğinden
buna dair şikâyetler inceleme dışı tutulmuştur. Ayrıca başvurucunun eşitlik
ilkesinin ihlali iddiası soruşturmanın etkin şekilde yürütülmediği şikâyetine
dayandığından bu hususta ayrıca inceleme yapılmayarak söz konusu şikâyet,
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele
yasağı çerçevesinde incelenmiştir.
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
46. Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı
olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi
tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması halinde, Anayasa’nın
17. maddesi, “Devletin temel amaç ve
görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte
yorumlandığında etkili resmi bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir (Tahir Canan,§ 25).
47. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla toplanan
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kuralların yorumu ile bu doğrultuda ceza
tayin etme takdiri kural olarak mahkemelere aittir. Ancak görülmekte olan bir
davadaki delilleri değerlendirmek kural olarak derece mahkemelerin işi
olduğundan Anayasa Mahkemesinin görevi, bu mahkemelerin maddi olaylara ilişkin
yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 96).
48. Bununla birlikte başvuru konusu eylemin Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı
kapsamında kalıp kalmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
49. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının
kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması
gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup, her olayda asgari eşiğin aşılıp
aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu
bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti,
yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır. Değerlendirmeye
alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de
eklenebilir. Ayrıca kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği
bağlamda meydana gelip gelmediğinin tespiti de dikkate alınması gereken diğer
faktörlerdir (Cezmi Demir ve diğerleri, §
83).
50. Somut olayda, başvurucu ile Y.Y. arasında cereyan eden
hadisenin trafikte anlık gelişen bir olay olduğu, kamu otoritesince önceden
planlanan bir idari ya da adli karardan kaynaklanmadığı, olay öncesinde
tarafların birbirini tanımadığı anlaşılmaktadır. Ayrıcayargılama
sürecinde hakaret eylemini ilk olarak hangi tarafın gerçekleştirdiği husunda kesin olarak bir tespit yapılamamış olsa da tüm
yargılama safhalarındaki ifadelerden ve başvuru formundan da anlaşılacağı üzere
kasten yaralama eyleminin ilk olarak başvurucu tarafından Y.Y.nin
yüzüne yumruk atmak suretiyle gerçekleştirildiği hususunda bir ihtilaf
bulunmamaktadır. Mahkemenin kabulüne göre de başvurucu ilk şiddet içerikli
eylemi gerçekleştirmesinin hemen ardından araçtan inmeye çalışan Y.Y.nin elini araç kapısına sıkıştırmış ve şiddet eylemini
ısrarla devam ettirmiştir. Adli rapor içerikleri de Mahkemenin kabulünü
doğrular niteliktedir. Daha sonra başvurucu ile Trafik Polisi Y.Y. arasında
karşılıklı olarak, hafif düzeyde yaralama eylemi meydana gelmiştir. Bu
doğrultuda başvurucu hakkında düzenlenen adli raporda (bkz. § 12) başvurucunun
ağır şekilde bir yaralanmasının olmadığı, kolları ve bacaklarında meydana gelen
basit sıyrıklar nedeniyle hafif şekilde yaralandığı tespitleri bulunmaktadır.
Öte yandan Y.Y. hakkında başvuruya konu olay nedeniyle idari soruşturma açılmış
ve soruşturma sonucunda Y.Y.ye başvurucuya karşı gerçekleştirmiş olduğu
eylemden ötürü uyarma cezası da verilmiştir.
51. Öte yandan yapılacak incelemede gözönünde
bulundurulması gereken bir başka önemli husus başvurucunun yaşanan olay öncesinde
ve olay esnasında emekli Cumhuriyet savcısı olduğunu söylemesidir. Yargılamada
alınan ifadelerin bir kısmında başvurucunun "emekli" ifadesini de kullandığı belirtilirken diğer bir
kısım ifadede emekli ibaresinden bahsedilmemektedir. Her iki durumda da
başvurucunun kolluk görevlilerine Cumhuriyet savcısı olduğunu söyleyerek
kamusal hiyerarşide bir üstünlük kurma çabası içinde olduğu söylenebilecektir.
Kuşkusuz bu durum normal bir vatandaşın devletin üniformalı kolluk görevlisi
karşısındaki durumuna göre farklılık yaratacaktır. Zira başvurucu mesleğine
vurgu yaparak polis memurunun sahip olduğu kamusal gücün aynısı hatta daha
fazlasıyla donanımlı olduğunu da belirtmiş olmaktadır.
52. Ayrıca yukarıda yer verilen AİHM kararlarında (bkz. §§
32-33) da belirtildiği üzere, kolluk görevlisine karşı fiziki şiddet içeren
eylemlere karşı kolluk görevlisinin de şiddetle orantılı sayılabilecek şekilde
güç kullanımı ile karşılık vermesi durumunda kötü muamele yasağının ihlalinden
bahsedilemeyecektir. Somut olayda, başvurucunun Y.Y.nin
yüzüne yumruk atması ve devamında elini araç kapısına sıkıştırması karşısında
polis memurunun da fiziki şiddetle mukabelede bulunması söz konusudur. Her iki
tarafın da düzenlenen sağlık raporlarına göre basit şekilde yaralandıkları
anlaşılmaktadır. Ayrıca olay kolluk tarafından önceden planlanan bir operasyon
kapsamında ya da kolluğun sayısal üstünlüğe sahip olduğu bir ortamda da cereyan
etmemiştir. Tüm bu hususlar birlikte dikkate alındığında Y.Y.nin
başvurucuya karşı orantısız bir şekilde kamusal güç kullandığı
söylenemeyecektir.
53. Sonuç olarak başvurucu ile Y.Y. arasında meydana gelen
olayın; sıkışık trafikte anlık ortaya çıkması, başvurucunun olaydan önce ve
olay sırasında mesleğini öne çıkararak devlet görevlisi karşısındaki
dezavantajlı durumunu tersine çevirmesi, fiziki temasla yaralama içeren ilk
şiddet eyleminin başvurucudan gelmesi ve bu eylemin ısrarla devam ettirilmesi,
başvurucu ve Y.Y.nin birbirlerine uyguladıkları
fiziki gücün şiddeti, süresi ve kapsamı ile sonuç olarak ortaya çıkan
yaralanmaların mahiyeti bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kötü muamele
yasağı için aranan (bkz. § 49) asgari ağırlık eşiğinin olayda aşılmadığı
değerlendirilmektedir.
54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Nihal Özdemir yönünden, kendisine karşı
gerçekleştirildiği ileri sürülen eylem nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Nihal Özdemir yönünden, eşine karşı
gerçekleştirilen eylem nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucu Necati Özdemir yönünden kötü muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.