TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ŞEHNAZ AYHAN BAŞVURUSU (3)
(Başvuru Numarası: 2015/16392)
Karar Tarihi: 26/12/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Fatih ALKAN
Başvurucu
Şehnaz AYHAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, psikolojik taciz nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 2001 yılında atandığı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Bitlis Sağlık Yüksekokulu sekreterliği görevini yürütmekte iken Bitlis Eren Üniversitesi (Üniversite) genel sekreteri olarak 14/6/2007 tarihinde tedviren görevlendirilmiş, 11/1/2008 tarihinde ise asaleten atanmıştır.
A. Atama İşlemleri
8.Başvurucu Üniversite Yönetim Kurulunun 19/7/2009 tarihli kararıyla Üniversite genel sekreterliği kadrosundan alınarak yüksekokul sekreterliği kadrosuna atanmıştır. Söz konusu atama işlemi, hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle Danıştay Sekizinci Dairesinin (Daire) 30/9/2011 tarihli kararıyla iptal edilmiş ve işlem nedeniyle başvurucunun parasal ve özlük haklarındaki kayıpların tazminine karar verilmiştir. Karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun (İDDK) 1/12/2016 tarihli karar düzeltme talebinin reddine dair kararıyla kesinleşmiştir.
9. Başvurucu, Üniversite Yönetim Kurulunun 6/8/2010 tarihli kararıyla şube müdürlüğü kadrosuna atanmıştır. Anılan işlem, Van 2. İdare Mahkemesinin 27/4/2011 tarihli kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş ve başvurucunun yoksun kaldığı parasal hakların ödenmesine hükmedilmiştir. Karar, Dairenin 26/9/2013 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
10. Başvurucu 3/1/2011 tarihli kararla tekrar şube müdürlüğü kadrosuna atanmıştır. Söz konusu işlem, Van 1. İdare Mahkemesinin 16/9/2011 tarihli kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Kararda, başvurucunun yoksun kaldığı özlük haklarının ödenmesine hükmedilmiştir. Karar, Dairenin 26/9/2013 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
11. Başvurucu, Üniversite Yönetim Kurulunun 16/12/2011 tarihli kararıyla yeniden şube müdürlüğü kadrosuna atanmıştır. Anılan işlem, Van 1. İdare Mahkemesinin 8/5/2013 tarihli kararıyla hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiş ve mahrum kalınan parasal hakların başvurucuya ödenmesine hükmedilmiştir. Karar, Dairenin 22/6/2015 tarihli karar düzeltme talebinin reddine dair kararıyla kesinleşmiştir.
12. Başvurucu 4/9/2013 tarihli kararla bir kez daha şube müdürlüğü kadrosuna atanmıştır. Anılan işlem, Van 2. İdare Mahkemesinin 2/7/2014 tarihli kararıyla şekil unsuru yönünden hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Karar, Dairenin 6/6/2016 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
13. Başvurucu hakkında şube müdürlüğü kadrosuna yeniden atama işlemi tesis edilmiş ise de bu işlem Van 3. İdare Mahkemesinin 5/6/2015 tarihli kararıyla iptal edilmiştir. Söz konusu dava derdesttir.
B. Disiplin İşlemleri
14. Başvurucu hakkında 2009-2014 yılları arasında evrakta tahrifat yapma, resmî mühür ve beratları teslim etmeme, kilitli odanın anahtarlarını zamanında teslim etmeme, mevzuata aykırı hareket etme, kurumun huzur ve sükûnunu bozma, özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelme, erken ayrılma, görev mahallini terk etme gibi iddialarla disiplin cezası işlemleri tesis edilmiştir.
15. Başvurucu hakkında verilen uyarma, kınama, kademe ilerlemesinin durdurulması, aylıktan kesme şeklindeki disiplin cezaları Van İdare Mahkemeleri tarafından iptal edilmiş ve iptal kararları Danıştay kararlarıyla kesinleşmiştir.
C. Tazminat Davaları
1. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/24 Esas Sayılı Dava Dosyası
16. Başvurucu, kendisine kişisel olarak husumet duyduğunu ve hakkında kasten hukuka aykırı işlemler tesis ettiğini ileri sürdüğü dönemin rektörü M.D. aleyhine 10.000 TL manevi tazminat istemiyle Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinde 2/8/2010 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; 2008 yılına kadar Üniversite genel sekreteri olarak başarılı şekilde çalıştığını, 2008 yılında rektör olarak atanan M.D.nin kendisini haksız ve keyfî şekilde daha alt kadrolara atadığını ve disiplin cezaları tesis ettiğini, hakkındaki tüm atama ve disiplin işlemleri yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen genel sekreterlik kadrosunda çalıştırılmadığını ileri sürmüştür. Yargı kararlarının uygulanmadığını belirten başvurucu, ruh sağlığının bozulduğunu ve çalışma şevkinin kırıldığını iddia etmiştir.
17. Mahkeme 3/7/2014 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulü ile 8.500 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, hukuka aykırı uygulamalar neticesinde başvurucunun çalışma şevkinin kırıldığı ve ruh sağlığının olumsuz etkilendiği belirtilmiştir.
18. Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11/11/2014 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
2.Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/129 Esas Sayılı Dava Dosyası
19. Başvurucu, bu kez Rektör M.D. ile rektör yardımcıları İ.H.Ç. ve A.M.P. aleyhine 7/2/2011 tarihinde Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; davalıların kendisine yönelik çağ dışı tutum sergilediklerini, hak arama hürriyetini kullanmasına karşı intikam alma duygusuyla hareket ettiklerini, gereksiz yere disiplin cezaları ile cezalandırıldığını, kin duygusuyla yıldırılmaya, yıpratılmaya ve Üniversiteden uzaklaştırmaya çalışıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu, yargı kararlarına rağmen masa başında göreve başlatılmış gibi gösterildiğini, iki yıla yakın bir süre içerisinde fiilî olarak tek bir gün dahi mesleğini yapamadığını belirtmiştir. Ruh sağlığının bozulduğunu ve manevi zarara uğradığını iddia eden başvurucu, zararlarının karşılığı olarak 20.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.
20. Mahkeme 3/7/2014 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulü ile 12.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek başvurucuya ödenmesinekarar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucu hakkında tesis edilen atama ve disiplin işlemleri sayılarak tümünün yargı kararlarıyla iptal edildiği vurgulanmış ve davalılar tarafından gerçekleştirilen hukuka uygun olmayan Üniversite Yönetim Kurulu kararları neticesinde başvurucunun çalışma şevkinin kırıldığı ve ruh sağlığının olumsuz şekilde etkilendiği ifade edilmiştir.
21. Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 9/4/2015 tarihli kararıyla manevi tazminat miktarının fazla olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
22. Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi, 5/11/2015 tarihli kararıyla önceki kararında direnmiş ve davanın kısmen kabulü ile 12.000 TL manevi tazminatın davalılardanmüştereken ve müteselsilen alınarak başvurucuya ödenmesinekarar vermiştir. Dava, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önünde derdesttir.
3. Van 1. İdare Mahkemesinin 2014/1212 Esas Sayılı Dava Dosyası
23. Başvurucu, şube müdürlüğü kadrosuna atanmasına yönelik işlemlerin yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen kararların gereğinin bilinçli şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle manevi zarara uğradığını ileri sürerek 19/9/2014 tarihinde 5.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmıştır.
24. Van 1. İdare Mahkemesinin 3/4/2015 tarihli kararıyla 2.500 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde, idarenin hukuka aykırı işlemlerinin psikolojik baskı aracı hâline geldiği durumlarda kamu hizmetinin yürütülmesi ve verimliliği ilkesi gereğince kişinin manevi dünyasının uğradığı zararın telafi edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kararda, davalı idarenin tesis ettiği işlemler nedeniyle başvurucuya psikolojik baskı uygulandığının anlaşıldığı belirtilmiştir.
25. Karar, Erzurum Bölge İdare Mahkemesinin 6/12/2016 tarihli karar düzeltme talebinin reddine dair kararıyla kesinleşmiştir.
4. Van 3. İdare Mahkemesinin 2012/80 Esas Sayılı Dava Dosyası
26. Başvurucu, hakkında tesis edilen keyfî atama işlemlerinin yargı kararlarıyla iptal edilmesine rağmen söz konusu kararların uygulanmadığını ve atamaların süreklilik gösterdiğini belirterek 7/2/2012 tarihinde 10.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmıştır.
27. Van 3. İdare Mahkemesinin 17/5/2013 tarihli kararıyla davanın reddine hükmedilmiştir. Kararda, Van 1. İdare Mahkemesinin 16/9/2011 tarihli kararıyla başvurucunun yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar verildiğinden maddi zararın karşılandığı ifade edilmiştir. Manevi tazminat talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise İdarenin ağır hizmet kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca kararda, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maddi tazminat talebi yönünden 1.200 TL, manevi tazminat yönünden 660 TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
28. Söz konusu karar Dairenin 18/6/2014 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme talebi de Dairenin 22/6/2015 tarihli sayılı kararıyla reddedilmiştir.
29. Nihai karar 17/9/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
30. 7/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Bayrakcı, B. No: 2014/8715, 5/4/2018, §§ 30-45; Ebru Bilgin [GK], B. No: 2014/7998, 19/7/2018, §§ 43-67.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu;
i. Bir çok kez keyfî atama işlemine tabi tutulduğunu, keyfîliğin mahkeme kararlarıyla tespit edildiğini, Üniversite yönetiminin usulsüz şekilde aldığı yeni atama kararlarıyla yargı kararlarının etkisizleştirilmeye çalışıldığını ileri sürmüştür.
ii. Hukuka aykırı şekilde tesis edilen disiplin işlemleri ve atama işlemleri ile kasıtlı şekilde yıldırılmaya ve sindirilmeye çalışıldığını belirterek kişilik haklarının zedelendiğini, kariyerinin olumsuz etkilendiğini ve tüm bu süreçte psikolojik tacize maruz kaldığını iddia etmiştir.
iii. Alt kadrolara atanması nedeniyle özlük ve parasal haklarının bir kısmından mahrum kaldığını, ayrıca psikolojik taciz niteliğindeki eylem ve işlemlerle manevi zarara uğradığını ileri sürmüştür.
iv. İdarenin etkili koruma mekanizmaları oluşturamadığını ve zararlarının giderilmesi talebiyle açtığı son tam yargı davasının hukuka aykırı şekilde reddedildiğini ifade ederek maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca, tam yargı davasını reddeden Van 3. İdare Mahkemesi tarafından aleyhine iki kez vekâlet ücretine hükmedildiğini belirterek hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
v. İhlallerin tespitini, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini ve lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
34. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 1879/2013, § 16). Başvurucu; her ne kadar aleyhine iki kez vekâlet ücretine hükmedildiğini ileri sürmüş ise de vekâlet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi dikkate alınarak maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı hesaplandığı, bu nedenle iki kez aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmediği açık olduğundan bu yöndeki iddianın temelsiz olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvuruya konu şikâyetlerin tümü -Anayasa Mahkemesinin önceki kararları da dikkate alınarak- Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir (Hüdayi Ercoşkun, B. No. 2013/6235, 10/3/2016, §§ 59-60; Sümeyye Örnek, B. No. 2014/11091, 7/6/2017, § 16; Mehmet Bayrakcı, § 50; Ebru Bilgin, § 70).
36. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme'nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
37. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının koruduğu temel haklara, bir eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerektiğine ve söz konusu ağırlık düzeyi belirlenirken gözönüne alınması gereken durumlara ilişkin olarak ilkeler tespit edilmiştir (Şehnaz Ayhan, B. No: 2013/6229, 15/4/2014, §§ 21-26; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, §§ 31-36; Emel Leloğlu, B. No: 2013/3512, 17/7/2014, §§ 26-31; Hüdayi Ercoşkun, §§ 84-88; Hacer Kahraman, B. No: 2013/7935, 20/4/2016, §§ 51-56). Belirtilen tespitler ışığında somut olaya konu olan muamelelerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği fiziksel ve ruhsal etkiler açısından başvurunun Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Genel İlkeler
38.Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; çalışan bireylerin maddi ve manevi varlıklarının korunması bağlamında devletin Anayasa'nın 17. maddesinin yanısıra 5., 12., 49. ve 56. maddeleri çerçevesinde üstlenmesi gereken negatif ve pozitif yükümlülüklerinin kapsamına, başta 3/5/1996 tarihli Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bünyesinde imzalanan sözleşmeler olmak üzere uluslararası sözleşmelere taraf olan devletlerin taahhütlerine ve bu doğrultuda hayata geçirilen düzenlemelere ilişkin açıklayıcı değerlendirmelere ve genel ilkelere yer verilmiştir (Mehmet Bayrakcı, §§ 61-72).
39. Söz konusu değerlendirmelerde Anayasa Mahkemesi, her somut olayın kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmesi koşuluyla bireylerin çalışma ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin psikolojik taciz derecesine ulaşması için birtakım unsurların aranması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, ILO ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan yayın ve raporlar da dikkate alındığında, muamelelerin psikolojik taciz olarak vasıflandırılabilmesi için;
i. İşyeri ile ilgili olarak işyerindeki yöneticiler ve/veya diğer çalışanlar tarafından gerçekleştirilmesi ya da bu tür müdahalelere göz yumulması,
ii. Süreklilik arz edecek şekilde tekrarlanması, keyfîlik içermesi, sistemli ve kasıtlı olması, yıldırma ve dışlama amacı taşıması,
iii. Mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında zarar ortaya çıkaran ya da ciddi bir zarar tehlikesi içeren nitelikte olması
gerekir (Mehmet Bayrakcı, § 69; Ebru Bilgin, § 80).
40. Muamelelerin neden olduğu sonuçların boyutu; mağdurun konumuna, muamelelerin süresine, sıklığına, kim ya da kimler tarafından gerçekleştirildiğine, mağdurun cinsiyetine, yaşına ve sağlık durumuna kadar birçok faktöre göre değişebilmektedir (Aynur Özdemir ve diğerleri, B. No: 2013/2453, 24/3/2016, § 79; Hacer Kahraman, § 69).
41. Yine bu değerlendirmelere göre çalışanların yaşamlarına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşarak onların manevi bütünlüklerini tehdit eden ve psikolojik taciz olarak nitelendirilen eylem, işlem ya da ihmaller konusunda Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülükler temel olarak şöyle sıralanabilir:
i. Çalışanlara yönelen psikolojik taciz mahiyetindeki davranışların oluşmaması için önlemler alınması,
ii. Şikâyetleri etkili şekilde inceleyecek denetim mekanizmalarının oluşturulması,
iii. Pozitif ayrıcalıklar tanınması gereken çalışanların önündeki güçlüklerin kaldırılması ve kolaylaştırıcı imkânlardan yararlandırılmasının sağlanması,
iv. Yıldırıcı ve kasıtlı tutumlara maruz kalanların uğradıkları maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ya da ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulması ve suç teşkil eden durumlarda sorumluların yasal çerçevede cezalandırılmalarının sağlanması,
v. Oluşan zararların tazmin edilmesi amacıyla açılan davalarda mağdurların haklarını adil şartlarda savunabileceği etkili usule ilişkin güvencelerden yararlandırılması ve yargılamalar sonucunda temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde mahkemelerce ulaşılan sonuçların ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması (Mehmet Bayrakcı, § 71; Ebru Bilgin, § 82).
42. Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmelerde, mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmenin öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk alanında olduğu da daha önceki kararlarda sıklıkla vurgulanmıştır. Sistemli ve kasıtlı olarak haksız şekilde gerçekleştirildiği iddia edilen eylem, işlem ve ihmallerin psikolojik taciz olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine yönelik olarak yapılacak incelemede, olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin rolü bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır (Aynur Özdemir ve diğerleri, § 81; Hacer Kahraman, § 70).
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Başvurucu, tüm bu süreçte psikolojik tacize maruz bırakılmasına rağmen açtığı son tam yargı davasının hukuka aykırı şekilde reddedildiğini ileri sürmektedir.
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
45. Yetkilendirilmiş kişiler ya da idari kurullar tarafından, durumun gerektirdiği koşullarda diğer çalışanlarda olduğu gibi başvurucunun da görev yerinin ve görev tanımının değiştirilmesi ve yaptırım gerektiren durumların ortaya çıkması durumunda idari soruşturmaların açılması olağandır. Bu doğrultuda tesis edilen idari işlemler de karine olarak kamu yararı amacı taşımaktadır. Ancak bu tür idari tasarruflarda tarafsızlık ilkesinden ödün verilmemesi ve keyfî tutumlardan kaçınılması gerekir. Aksi yönde kanaat oluşan durumlarda yetkilendirilmiş kişilerin ya da idari kurulların işlemlerinin hukuka uygunluğunu gözetmekle yükümlü makam ya da kişilerin tedbirler alarak ortaya çıkan veya çıkması muhtemel olumsuzlukları gidermesi beklenir (Ebru Bilgin, § 89).
46. Somut olayda başvurucu hakkında sık sık atama işlemleri gerçekleştirildiği, başvurucunun süreklilik oluşturacak disiplin cezalarına tabi tutulduğu ve tüm bu işlemlerin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle mahkemeler tarafından iptal edildiği dikkate alındığında tesis edilen işlemlerde keyfîliğe kaçan durumların olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönüyle süreklilik arz eden boyuta ulaştığı ve mesleki anlamda yıldırma amacı taşıdığı görülen söz konusu işlemlerin başvurucunun yaşamına etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaştığı söylenebilir. Dolayısıyla tüm bu süreçte başvurucunun psikolojik tacize maruz kaldığı kanaatine varılmıştır.
47. Bu tespitten sonra başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik olarak işyerinde maruz kaldığını ileri sürdüğü söz konusu ihlal iddialarının yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında ele alınması gerekir (bkz. § 41).
48. Somut başvuruda, hukuka aykırı olduğu ileri sürülen atama işlemleri ile disiplin cezası işlemlerine karşı iptal davaları açılmış ve neticede tüm bu işlemler idare mahkemeleri tarafından hukuka aykırılıkları saptanarak iptal edilmiştir. Ayrıca, başvurucunun mahrum kaldığını iddia ettiği parasal ve özlük haklarının da yine mahkeme kararlarıyla ödendiği görülmektedir.
49. Öte yandan başvurucu, manevi zararlarının tazmin edilmesi talebiyle gerekkendisine yönelik psikolojik taciz uyguladığını ileri sürdüğü yöneticilerin şahsi kusurlarına dayanarak adli yargıda gerekse idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasına dayanarak idari yargıda tazminat davaları açmıştır. Söz konusu davalar neticesinde de başvurucunun manevi zararlarının bulunduğu tespit edilerek lehine tazminatlara hükmedilmiştir (bkz. §§ 16-25). Her ne kadar Van 3. İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davası reddedilmiş ise de tüm sürece bir bütün olarak bakıldığında başvurucunun uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararlarının giderilmesine yönelik olarak diğer yargısal makamlar tarafından ilgili ve yeterli gerekçeler içerecek şekilde kararlar verildiği anlaşılmaktadır.
50. Bu bağlamda; başvurucunun şikâyetlerini etkili şekilde inceleyecek denetim mekanizmalarının oluşturulduğu, haklarını adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin etkili güvencelerden yararlandırıldığı, yargılamalar sonucunda temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak ve zararlarını giderecek şekilde mahkemelerce ulaşılan sonuçların ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklandığı dikkate alındığında kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı yönünden açık ve görünür bir ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
51. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.