|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
M. Ö. BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2015/16759)
|
Karar Tarihi: 23/3/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
M. Ö.
|
Vekili
|
:
|
Av. Şahin
POLAT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf subay
statüsünde görev yapmakta iken ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair
isimsiz bir e-posta gönderilmesi üzerine başvurucu hakkında idari tahkikat
başlatılmıştır.
9. İstihbarata karşı koyma faaliyeti çerçevesinde 10/12/2013
tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından
başvurucunun ifadesi alınmıştır. Söz konusu ifade metninde başvurucunun
ifadesine hangi kapsamda başvurulduğu hususu belirtilmemiştir. Anılan ifade
metnine göre başvurucuya nerelerde görev yaptığı, sanal ortamdaki herhangi bir
sosyal paylaşım sitesinde üyeliğinin olup olmadığı, İnternet üzerinden veya yüz
yüze tanışmak suretiyle birlikte olduğu kadınların kimler olduğu, gösterilen
bazı görüntülerin kendisine ait olup olmadığı sorulmuştur. Başvurucu, sorulan
soruları ayrıntılı olarak yanıtlamış ve ifade tutanağını imzalamıştır.
10. İdari tahkikat sonucunda TSK'nın itibarını sarsacak şekilde
ahlak dışı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle sıralı sicil üstleri tarafından
başvurucu hakkında "Türk Silahlı
Kuvvetlerinde kalması uygun değildir" ortak kanaatli ayırma
sicil belgesi düzenlenmiştir.
11. 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Subay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil Yönetmeliği) 91. maddesi
gereğince Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde oluşturulan Komisyonda
başvurucunun durumu değerlendirilmiştir. Komisyon 17/3/2014 tarihli kararı ile
başvurucu hakkında ayırma işlemi yapılmasına karar vermiştir. Anılan kararın
1/4/2014 tarihinde Millî Savunma Bakanı tarafından onaylanması ile ayırma
süreci tamamlanmıştır.
12. Başvurucu 30/5/2014 tarihinde ayırma işleminin iptali
talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
(AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; göreviyle ilgisi olmayan,
özel yaşantısına ilişkin soruların sorulduğu hukuka aykırı bir sorgu
neticesinde elde edilen beyanlarının delil olarak kullanılamayacağını,
takdirlerle dolu başarılı bir sicile sahip olmasına rağmen bu durumun dikkate
alınmadığını ileri sürmüştür.
13. AYİM Başsavcılığı, dava konusu işlemin iptali yönünde görüş
sunmuştur. Başsavcılığın 31/12/2014 tarihli düşünce yazısında, dava konusu
işleme dayanak gösterilen ilişkilerin özel hayat sınırları içinde kaldığı ve
mesleki yaşantıya yansımadığı, başvurucunun mesleki safahatının çok iyi
seviyede olduğu, buna rağmen ikaz dahi edilmeden tesis edilen ayırma işleminin
hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.
14. AYİM Birinci Dairesinin 28/4/2015 tarihli ve E.2014/757,
K.2015/419 sayılı kararıyla dava, oyçokluğuyla reddedilmiştir. Kararda,
10/12/2013 tarihinde ifadesi alınan başvurucunun yaşadığı cinsel
birliktelikleri ikrar ettiği, geçmiş sicil ve disiplin durumu itibarıyla
başarılı bir personel olmasına karşın başvurucunun iyi ahlak sahibi olmak
vasfını taşımadığı ve tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
şeklinde değerlendirmeler yer almıştır.
15. Karara katılmayan iki Daire üyesi tarafından kaleme alınan karşıoy yazılarında ise söz konusu eylemlerin mahremiyet
alanına ilişkin olduğu ve başvurucu tarafından iradi bir şekilde
alenileştirilmediği, olumlu olan geçmiş sicil durumunun dikkate alınmadığı,
ayrıca yasa dışı yöntemlerle elde edilen delillere dayanılarak işlem tesis
edildiği belirtilmiştir.
16. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 9/9/2015 tarihli ve
E.2014/655, K.2015/730 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
17.Nihai karar 1/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 28/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G.
[GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen,
B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 23/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; psikolojik baskı altında, hukuka aykırı şekilde
ve özel hayatın gizliliği ihlal edilerek istihbarat birimi tarafından
sorgulandığını, idarenin hukuk dışı yollarla ifadesini aldığını ve beyanlarını
çarpıtarak istihbarat raporu düzenlediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca
TSK'da görev yaptığı sürede çok sayıda takdirname ile ödüllendirildiğini,
sicillerinin çok iyi derecede olduğunu, özel hayatına ilişkin unsurların hiçbir
şekilde görevine yansımadığını, ayırma işleminin ölçüsüz olduğunu belirtmiştir.
Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş; yeniden yargılama yapılmasına
ve 50.000 TL manevi tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Başvurucu ayrıca kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
1. Gizlilik Talebi Yönünden
23. Somut olayın koşulları dikkate alındığında başvurucunun
şeref ve itibarının korunması bakımından haklı nedenler bulunduğu
anlaşıldığından kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin
kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
25. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale
oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri,
B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., §
43).
26. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma","demokratik toplum düzeninin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
27. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin
korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58) anlaşılmaktadır.
28. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ata Türkeri ve G.G. başvurularında, benzer idari süreçler izlenerek askerî
personelin cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle TSK'dan ayırma işlemlerini
incelemiş ve özel hayatın gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Mahkeme, G.G. kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"65. Somut olayda başvurucunun söz konusu
ifadesinin, belirli ve somut fiiller belirtilmeden ve hangi hukuki işleme esas
alınacağı konusunda bilgi verilmeden temin edilmiş olması anılan ifadeyi hukuki
yönden şüpheli duruma getirmektedir. Ayrıca ifadealma
işlemi esnasında sorulan sorular gözönüne alındığında
başvurucunun mesleki hayatını değil özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt
vermek zorunda bırakıldığı görülmektedir. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen
iddiaların görevinin ifasıyla değil daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen
özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihtilaf
konusu ayırma işleminin kapsamı mesleki hayatın sınırlarını aşmaktadır. ...
başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların
esasen mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam
eylemleri olduğu anlaşılmaktadır.
66. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla
da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi
tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma
işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar
temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de
önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle
geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir.
67. AYİM kararında da,
başvurucunun ifade alma işleminin usul ve içerik yönünden hukuka aykırı
unsurlar taşıdığı iddialarına rağmen anılan ifadenin alındığı koşulların
detaylı şekilde incelenmediği, başvurucunun özel hayatının en mahrem yönünü
oluşturan cinsel hayatını ... tüm detaylarıyla anlatmasının nasıl gerçekleştiği
hususunun ortaya konulmadığı görülmektedir. AYİM tarafından söz konusu soyut
nitelikteki ifadede belirtilen hususlar dayanak alınmak suretiyle TSK'dan
ilişiğin kesilmesi işlemine karşı açılan davanın reddedildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan Mahkeme kararında başvurucunun özel hayatına ilişkin tutum ve
eylemlerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici
gerekçeler ortaya konulmadığı gibi anılan eylemlerin TSK’nın işleyişi
üzerindeki etkisi ve risklerinin de detaylı şekilde açıklanmadığı, ayırma
işlemine dayanak olarak kabul edilen delillerin hukuka aykırı şekilde elde
edildiğine ilişkin ileri sürülen iddialar hakkında bir araştırma yapılmadığı
... görülmüştür.
68. Bu durumda muhakeme sırasında açık ve
somut bir biçimde öne sürülen ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte
olduğu anlaşılan başvurucunun söz konusu iddialarına Mahkemece makul bir
gerekçe ile yanıt verilmemesi, başvurucunun özel hayatına ilişkin hususların
mesleği üzerindeki etkisinin açıklanmaması ve özel hayatın gizliliği hakkına
gerekli saygının gösterilmesini adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin
etkili güvencelerden başvurucunun yararlandırılmaması nedenleriyle AYİM
kararının mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve
yeterli gerekçe içermediği kabul edilmelidir. Bunun yanında tesis edilen ayırma
işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak
ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel yarar
ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil bir
denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu
hususunda bir inceleme yapılmadığı ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna
ulaşılmıştır. "
29. Somut olayda, anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan
sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
32. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ve 50.000 TL manevi
tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
33. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
34. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere AYİM
Birinci Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu tazminat talep etmişse de yeniden yargılama
yapılmak üzere dosyanın AYİM Birinci Dairesine gönderilmesine karar
verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.026,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesine (Anılan Dairenin
28/4/2015 tarihli ve E.2014/757, K.2015/419 sayılı kararına ait dava dosyası
ile ilgilidir) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 226,90 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.026,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme
olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.