TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜRKAN KARACAOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1699)
|
|
Karar Tarihi: 18/7/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Gürkan KARACAOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin PEHLİVAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aynı maddi olaya ilişkin açılan davaların ilgili ve
yeterli bir gerekçe gösterilmeden farklı şekilde sonuçlandırılması nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, THY DO&CO İkram Hizmetleri A.Ş.de (Şirket)
19/6/2002 tarihinden 31/10/2011 tarihinde kadar işçi statüsünde aşçı-pastacı
olarak çalışmakta iken iş akdi işveren tarafından 1/11/2011 tarihinde
feshedilmiştir. Fesih bildirim yazısında, işverenin iş ortağı ve ana müşterisi
Türk Hava Yolları tarafından Adana, Antalya, Bodrum, Dalaman, İzmir ve Trabzon
ünitelerinden hâlihazırda yapılan ikram yüklemelerinin kaldırılması ve bunun
yerine İstanbul ünitesinden gidiş dönüş yükleme yapılması talebinin ciddi
tasarruf tedbirleri alınması zorunluluğu doğurduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda
İzmir ünitesi için talep edilen ikram işlerinin önemli miktarda azalması
nedeniyle iş gücü fazlalığının ortaya çıktığı, başvurucunun çalıştığı pozisyona
ihtiyacın kalmadığı ve başvurucunun da İstanbul ünitesinde görev almak isteğine
ilişkin herhangi bir başvurusunun bulunmadığı gerekçesiyle kıdem ve ihbar
tazminatları ödenmek suretiyle iş sözleşmesinin feshedildiği bildirilmiştir.
8. Başvurucu, Şirket aleyhine İzmir 1. İş Mahkemesinde (Mahkeme)
açtığı davada feshin geçerli sebebe dayanmadığını ileri sürerek feshin
geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
9. Yargılama sürecinde tarafların tanıkları dinlenmiş ve
Mahkemenin 6/6/2012 tarihli kararı ile
"işletmesel karar ve buna bağlı olarak istihdamı
azaltma konusunda objektif ölçütlerle denetime elverişli bir karar alınıp,
keyfilikten uzak tutarlı biçimde uygulanmadığı gibi; işine son verilecek
çalışanların belirlenmesi konusunda da nesnel ve tutarlı ölçütler belirlenip
ortaya konulmaksızın fesih işlemi gerçekleştirilmiş olduğu..."
gerekçesiyle feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar
verilmiştir.
10. Davalının temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin
(Daire) 16/10/2012 tarihli kararıyla hükmün bozulmasına karar vermiştir. Karar
gerekçesinde, ilgili kurumlardan kayıtlar getirilip uzman bilirkişilerce
inceleme yaptırılarak fesih bildiriminde sözü edilen işverenin iş ortağı ve ana
müşterisi Türk Hava Yolları tarafından Adana, Antalya, Bodrum, Dalaman, İzmir
ve Trabzon üniteleri yerine İstanbul ünitesinden gidiş dönüş yükleme yapılması
talebinin gerçek olup olmadığı ve bu nedenle ortaya çıkan istihdam fazlalığı
sonucu başvurucunun çalıştığı bölümün lağvedilip edilmediği, işçinin kıdem ve
niteliklerine göre eşdeğer bir başka iş teklif edilerek değerlendirilme olanağı
bulunup bulunmadığı ayrıca fesihten sonra başvurucu ile aynı niteliği taşıyan
işçi alınıp alınmadığı tespit edilerek delillerin yeniden değerlendirmesi ve
sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
11. Mahkeme 23/1/2013 tarihli kararı ile bozma kararına
uymayarak ilk kararında direnmiştir. Direnme kararı gerekçesinde, taraf tanıklarının
beyanları değerlendirilerek başvurucu ile birlikte işten çıkarılan işçilerin
bir kısmının daha düşük ücretle işe alınması ve başvurucu dâhil bir kısım
işçilere daha düşük ücretle sezonluk çalışma önerilmesi karşısında, istihdamı
azaltma konusunda objektif ölçülerle denetime elverişli işletmesel
bir karar alınmadığı vurgulanmıştır. Diğer yandan feshin geçerli nedene
dayandığını kanıtlama yükümlülüğü altında olan işverenin delil bildirmediği bir
durumda irdelenecek davalı delili yokken davalı yönünden somut delil tartışması
yapmaya olanak da bulunmadığı belirtilerek işveren tarafından gerçekleştirilen
feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar verilmiştir.
12. Davalı işverenin temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun 12/2/2014 tarihli kararıyla Dairenin bozma kararının kesin olduğu ve
direnme yolunun kapalı bulunduğu gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına
karar verilmiştir.
13. Bozma kararı uyarınca yapılan yargılamada bilirkişiden rapor
alınmış ve Mahkeme 9/9/2014 tarihli kararı ile feshin geçersizliğine ve
başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Karar gerekçesinde, ilgili
kurumlardan alınan bilgiler ile davalı işverence sunulan kayıtlar da dikkate
alınarak düzenlenen 10/7/2014 tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre fesih
bildiriminde sözü edilen Adana, Antalya, Bodrum, Dalaman, İzmir ve Trabzon
ünitelerinde faaliyetin devam ettiği, büyük ölçüde fesihlerin gerçekleştiği
Ekim-Aralık döneminde anılan ünitelere (Antalya hariç) az sayıda da olsa yeni
işçiler alındığının tespit olunduğu belirtilmiştir. Diğer yandan davalı işveren
ile başvurucunun da üyesi olduğu sendika arasında imzalanan Toplu İş
Sözleşmesi'ne göre toplu işçi çıkarmak istenildiğinde bunun en az otuz gün
önceden bir yazı ile ilgili sendikaya bildirilmesi gerektiği hâlde davalı
işverence yapılmış toplu işçi çıkarma bildiriminin olmadığı vurgulanmıştır. Bilirkişi Heyeti raporunda belirtilen bu
tespitler, bozma kararı doğrultusunda yapılan araştırma sonucunda elde edilen
bilgi ve belgeler, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre söz konusu
ünitelerde işçilerin işe giriş ve işten çıkış durumları ile taraf tanıklarının
beyanları değerlendirilmiş ayrıca aynı konumdaki işçiler tarafından açılan
davalar nedeniyle verilen Yargıtay kararları da dikkate alınarak ilk karardaki
gerekçeler ışığında davanın kabulüne karar verildiği açıklanmıştır.
14. Davalı işverenin temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk
Dairesinin 25/11/2014 tarihli kararıyla hüküm bozularak ortadan kaldırılmış ve
davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, davalı
işverenin fesih bildiriminde belirttiği hususları 20/10/2011 tarihinde
işyerindeki tüm çalışanlarına bildirmesi üzerine bir kısım işçilerin İstanbul
ünitesinde çalışmayı kabul ederek yeni ünitelerinde işe başladıkları ancak
başvurucunun yapılan bu iş teklifine karşı başvuruda bulunmadığı
vurgulanmıştır. Bu kapsamda işverenin; işletmesel bir
karar aldığını, bu kararın istihdam fazlası meydana getirdiğini ve tutarlı
şekilde uyguladığını ve feshe son çare olarak başvurduğunu ispatladığından
feshin geçerli sebebe dayandığı ifade edilmiştir.
15. Nihai karar başvurucu vekiline 22/12/2014 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucu 20/1/2015 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Anayasa Mahkemesi başvuru konusu olaya benzer başvurulara
ilişkin kararlarında ilgili iş ve yargılama usulüne dayanak oluşturan mevzuata
yer vermiştir (Bayram Özkaptanoğlu
[GK], B. No: 2013/1015, 8/4/2015, §§ 16-24; İlknur
Yılmaz ve diğerleri, B. No: 2013/2651, 24/2/2016, §§ 14-22; Arzu Aydın Margi,
B. No: 2014/10007, 18/5/2016, §§ 16-24).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 18/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. İzmir'de çalıştığı sırada işverenin İstanbul'da çalışmaları
yönünde duyuru yaptığını, iş şartlarında esaslı değişiklik oluşturan bu durumun
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 22. maddesine göre yazılı olarak
bildirilmesi gerektiğini, bu emredici hükme aykırı olarak nereye ve kaç gün
süreyle asıldığı belli olmayan duyuru
nedeniyle yapılan feshin geçerli olmayacağını belirtmiştir. Ayrıca işyerine
aynı nitelikte işçi alındığını beyan eden tanık H.G.nin
beyanlarının değerlendirilmediğini, iş akdinin feshinden sonra aynı işyerinde
yeni işçilerin daha düşük ücretlerle işe başlatıldığını, davalı Şirketin işletmesel karar almasını gerektiren mali güçlüğünün de
bulunmadığını ve işyerinde aynı anda yaklaşık elli işçinin işine son verilerek
toplu şekilde işçi çıkarmanın 4857 sayılı Kanun’un 29. maddesine de aykırı
olduğunu açıklamıştır. Fesihlerin esas amacının ücretleri düşürmek olduğunu,
diğer yandan benzer davalarda Yargıtay 7. ve 9. Hukuk Daireleri tarafından ilk
derece mahkemelerince verilen işe iade davalarının kabulüne dair kararların
onanmasına rağmen kendi açtığı dava sonunda verilen kararın Yargıtay 22. Hukuk
Dairesince ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verildiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
20. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır."
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin; benzer davaların
Yargıtay daireleri tarafından farklı şekilde sonuçlandırılmasına rağmen iş
akdinin geçerli bir nedene dayanmaksızın feshedilmesi üzerine açtığı işe iade
davasının ilgili ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin haksız şekilde reddedilmiş
olduğu anlaşılmakla, başvurunun adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında
gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısımının kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi; aynı işverene karşı ve aynı maddi olaya
ilişkin olarak açılan davaların konusu olan benzer başvurularda verdiği Bayram Özkaptanoğlu (bkz.
§§ 63-70), İlknur Yılmaz ve diğerleri (bkz.
§§ 57-63) ve Arzu Aydın Margi
(bkz. §§ 58-64) kararlarında gerekçeli karar
hakkı kapsamındaki genel ilkeleri açıklamıştır.
24. Anayasa Mahkemesinin anılan Bayram
Özkaptanoğlu (bkz.§ 81), İlknur Yılmaz ve diğerleri (bkz. § 71) ve Arzu Aydın Margi
(bkz. § 72) ihlal kararlarında;
davalı işverenin temyizi üzerine Daire tarafından başka bir araştırma
yapılmadan ve dosyadaki aynı deliller değerlendirilmek suretiyle Mahkeme
kararının ortadan kaldırıldığı ve davaların reddedildiği vurgulanmıştır.
Başvurucuların yazılı bildirimin kanuna uygun yapılmadığına yönelik iddialarına
karşılık Dairece 4857 sayılı Kanun’un 22. maddesinin ilk cümlesindeki "İşveren....çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak
durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir..."
hükmünün yorumlanmadığı ve yazılı bildirimin şekli konusunda bir açıklama
yapılmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca davalı işverenin mali durumunu gösteren
bilirkişi raporlarının hangi gerekçeyle dikkate alınmadığı, başvurucunun iş
akdine son verilmesinden sonra işyerine yeni işçi alınıp alınmadığı konusunda
dosyaya sunulan bilirkişi raporundaki verilerin değerlendirilmediği ve aynı
konuda beyanda bulunan tanıkların ifadelerinin tartışılmadığı belirtilmiştir.
Diğer bir ifadeyle davanın sonucuna etkili olduğu kabul edilen hususlara yanıt
verilmeden ve başvurucuların iddiaları cevapsız bırakılarak verilen kararlarda
ilgili ve yeterli bir gerekçe bulunduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı
sonucuna varılmıştır.
25. Somut başvuruda da Bayram
Özkaptanoğlu, İlknur Yılmaz ve Diğerleri ve
Arzu Aydın Margi kararlarında
açıklanan, adil yargılanma kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonucunu doğuran tespitlerinden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı
anlaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
27. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğinden başvurucunun, Yargıtayın ilk derece
mahkemesinin yerine geçerek hüküm kurmasının kanuni hâkim güvencesine aykırı
olduğuna yönelik şikâyetleri ile haksız şekilde işine son verilmesi üzerine
açtığı davanın reddedilmesi suretiyle çalışma ve sosyal güvenlik hakları ve
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin diğer şikâyetleri hakkında kabul
edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
29. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
30. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespiti açısından öncelikle ihlalin
kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme
kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2)
numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
31. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
32. Başvurucu yoksun kaldığı aylık ücretleri ve yaptığı
yargılama giderlerine karşılık tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla
somut başvuruda ihlalin Daire kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
34. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda ihlale yol açan kararın ortadan
kaldırılması, sonrasında gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması ve sonucuna uygun yeni
bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden
yargılama yapılmak üzere Yargıtay 22. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere İzmir
1. İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
35. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının
yeterli giderim sağlayacağı sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine
karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Yargıtay 22. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere İzmir 1. İş Mahkemesine
(E.2014/176, K.2014/595) GÖNDERİLMESİNE,
D. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı
merciine gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun tazminat
talebinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
18/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.