TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYHAN KARAGEDİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1704)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ayhan KARAGEDİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Nihal ABİTAĞAOĞLU KULDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk
Silahlı Kuvvetleri sosyal tesislerine girişin yasaklanması işlemi tesis
edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 28/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Hava Kuvvetleri Komutanlığı
emrinde muvazzaf subay statüsünde görev yapan başvurucu hakkında 28/10/2012
tarihinde gönderilen ihbar mahiyetindeki e-postada ses, görüntü ve yazışmalara
ilişkin kayıtlar bulunması üzerine idari tahkikat başlatılmıştır. Tahkikat
kapsamında 10/12/2012 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmış ve söz konusu
kayıtlar kapsamında başvurucuya cinsel yaşamına ilişkin sorular sorulmuştur.
9. Başvurucu 24/4/2013 tarihinde albay rütbesinden
emekliye ayrılmıştır.
10. Tahkikat neticesinde Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde
oluşturulan Kurul tarafından 2/5/2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere
başvurucunun TSK'nın sosyal tesislerine girişinin süresiz yasaklanmasına karar
verilmiştir. Söz konusu kararın gerekçesinde, başvurucunun cinsel hayatına
ilişkin eylemleri ahlaki açıdan düşüklük olarak kabul edilmiş ve askerlik
haysiyet ve şerefine dokunan fiiller olarak nitelendirilmiştir.
11. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) 2/10/2013 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde
başvurucu; hakkındaki iddiaların doğruluğu araştırılmadan ve kayıtlar üzerinde
manipülasyon (yönlendirme) yapıldığı hususu gözetilmeden soyut ve dayanaksız
gerekçelerle sosyal tesislere girmesinin süresiz şekilde yasaklandığını
belirtmiştir. Başvurucu, hukuka aykırı kayıtlar üzerinden kendisine isnat
edilen eylemlerin gerçek dışı olduğunu ve anılan kayıtlar nedeniyle baskı
görmesi üzerine öncelikle emekliye ayrılmak durumunda kaldığını ifade etmiştir.
Başarılı bir mesleki geçmişinin bulunduğunu dile getiren başvurucu, hakkında
herhangi bir mahkûmiyet kararı bulunmaksızın tesis edilen işlemin haksız
olduğunu ileri sürmüştür.
12. AYİM Başsavcılığının işlemin iptaline karar verilmesi
gerektiği yönünde hazırladığı 13/3/2014 tarihli düşünce yazısında, başvurucu
hakkında isnat eylemler hakkında söz konusu işlemin gerçekleştirilebilmesi için
askerlik haysiyet ve şerefine dokunan fiillerin bizatihi sosyal tesislerde
işlenmesinin mevzuat gereğince zorunluluk olduğu vurgulanmıştır. Görüşte,
başvurucunun meslek hayatı boyunca değişik tarihlerde gerçekleştirdiği iddia
edilen eylemlerinin emekliye ayrılmadan önceki döneme ait olduğu ve sosyal
tesislere giriş yasağı uygulanmasının ölçülü bir işlem olmadığı ifade
edilmiştir. Ayrıca, başvurucu hakkında elde edilen kişisel verilerin hukuka
aykırı yöntemlerle ele geçirildiği ve ifade alma usulünün hukuka uygunluğunun
şüpheli olduğu belirtilmiştir.
13. AYİM Üçüncü Dairesinin 8/5/2014 tarihli kararıyla
davanın reddine hükmedilmiştir. Kararda, başvurucunun askerlik haysiyet ve
şerefine dokunan fiillerinin somut bulgularla sübuta erdiği ve tedbir
mahiyetinde tesis edilen işlemin ölçülü olduğu şeklinde değerlendirmelere yer
verilmiştir.
14. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 11/12/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar 30/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 28/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Bireysel başvurunun incelenme sürecinde 21/1/2017
tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun ile Anayasa'ya eklenen geçici 21. maddenin birinci fıkrasının (E)
bendiyle AYİM kaldırılmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da
görev yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle disiplin işlemleri tesis
edilmesine dayanak oluşturan mevzuata ve benzer durumlara ilişkin uluslararası
hukuka yer vermiştir (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§
23-30; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 23-39; Yaşar
Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 20-33; Mehmet Çakır, B. No:
2014/5121, 16/2/2017, §§ 19-27).
19. 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 98. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Türk Silahlı Kuvvetleri
personelinin sosyal ve moral ihtiyaçlarını karşılamak, dayanışmayı artırmak,
mesleki, sosyal gelişmelerini mümkün kılacak imkânları hazırlamak maksadıyla ve
Genelkurmay Başkanlığının izni ile;
a) Orduevi ve bağlısı şubeler,
b) Askerî gazinolar, kışla gazinoları ve
vardiya yatakhaneleri, kurulabilir. ..."
20. 211 sayılı Kanun'un 99. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Belirli zamanlarda özel askerî
eğitimlerin yapılması, personelin moral ve motivasyonuna katkı sağlanması
maksadıyla Genelkurmay Başkanlığının izni ile özel, yerel veya kış eğitim
merkezleri kurulabilir ..."
21. 211 sayılı Kanun'un 100. maddesi şöyledir:
"Ordu evleri, askeri gazinoları ve
kışla gazinoları askeri bina olup askeri mahal vasıf ve mahiyetini
haizdir."
22. 6/9/1961 tarihli ve 10899 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği'nin "2- Ordu
evleri ve askeri gazinolar:" kenar başlıklı 664. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"Bunlar askerî binalar olup askerî
mahal vasıf ve mahiyetini haizdir.
...
4 - Subaylar, askeri memurlar ve
astsubaylar ile bunların emeklileri orduevlerinin ve askeri gazinoların tabii üyeleridirler.
Tabii üyeler ile orduevleri, askeri
gazino ve öteki askeri sosyal tesislerden yararlanma hakkına sahip diğer
kişilerin (…);
b) Söz atma, sarkıntılık, ırz ve iffete
tecavüz, askerlik haysiyet ve şerefine dokunan fiilleri işlemeleri veya orduevleri,
askerî gazino ve öteki askerî sosyal tesislerde uyulması öngörülen kurallara
uymamakta ısrar etmeleri halinde bunlar hakkında gerektiğinde yasal işlem
yaptırılmakla birlikte bu tesislere girişleri Genelkurmay Başkanlığınca
yasaklanabilir. Yapılan yasal işlem sonucunda bu fiilleri işlemedikleri
anlaşılanlar hakkında, daha önce alınmış olan yasaklama kararı Genelkurmay
Başkanlığınca kaldırılır. ..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu; hakkında hukuka aykırı şekilde elde edilen
gerçek dışı kayıtların kaynağı ve doğruluğu araştırılmadan sosyal tesislere
girişinin yasaklandığını, süreklilik oluşturacak şekilde tesis edilen işlemin
ölçülü olmadığını ve manevi olarak büyük zararlar gördüğünü belirtmiştir.
Onurunun kırıldığını ve psikolojisinin bozulduğunu ifade eden başvurucu,
ifadesinin hukuka aykırı usullerle alındığını ve başarılı mesleki geçmişinin
göz ardı edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu nedenlerle özel hayatın
gizliliği hakkının, haberleşme hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
25. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak
Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun temel
iddiasının dayanağını, özel hayat alanına ilişkin olan ve hukuka aykırı
yöntemler kullanılarak elde edilen birtakım bilgilere dayanılarak TSK sosyal
tesislerine girişinin yasaklanması işlemi oluşturmaktadır. Bu nedenle
başvurunun özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
28. Özel hayata ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
askerlik haysiyet ve şerefine dokunan fiiller sebebiyle başvurucunun TSK sosyal
tesislerine girişinin yasaklanması işlemi tesis edilmesinin özel hayatının
gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri, B. No:
2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., § 43).
29. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için
Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar
tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama ölçütlerine uygun olması gerekir.
30. Başvuruya konu işleme dayanak teşkil eden mevzuat
hükümleri dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme
ölçütüne uygun olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi
yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde
meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır.
31. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin
hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel
hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki
etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi
üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki
değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca
tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları
dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).
32. Somut olayda tesis edilen başvurucunun TSK sosyal
tesislerine süresiz şekilde girişinin yasaklanması işleminin gerekçesinin
temelinde internet üzerinden gönderilen ancak nasıl ve kimler tarafından elde
edildiği belirsiz olan ve özel hayata ilişkin detayların yer aldığı birtakım
kayıtlar bulunmaktadır. Kişilerin her türlü teknik araçlarla gözetlenmesi,
izlenmesi, ses ve görüntülerinin kayıt altına alınması özel hayatın gizliliğine
yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu'nun 133. ve 134. maddeleri uyarınca kişiler arasındaki aleni
olmayan konuşmaların taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle
dinlenmesi ve/veya kaydedilmesi suç olarak düzenlenmiştir (O.G., B. No:
2015/3236, 20/9/2017, § 32).
33. Başvurucu, söz konusu kayıtların hukuka aykırı
şekilde elde edildiğini ve hakkındaki idari işleme esas alınamayacağını
yargılama sürecinde sürekli olarak vurgulamıştır. AYİM kararlarına göre de
başvurucunun mahremiyetine ilişkin hususlar anılan kayıtların ihbar
niteliğindeki isimsiz e-postayla TSK'ya gönderilmesi suretiyle öğrenilmiştir.
34. Söz konusu ihbarda belirtilen özel hayata ilişkin
eylem ve davranışların idari veya yargısal süreçlerle ispatlanmadığı
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla gerçekliği şüpheli olan ve özel hayat alanı
kapsamında kaldığı anlaşılan birtakım isnatlara dayanılarak başvurucunun sosyal
tesislere girişinin yasaklanmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun olmadığı değerlendirilmektedir. Öte yandan söz konusu isnatlar dışında
sicili olumlu olan başvurucu hakkında tesis edilen süresiz olarak sosyal
tesislere girişin yasaklanması şeklindeki işlemin ölçülü olmadığı ve anılan
idari yaptırımın gerekçelerinin idari ve yargısal makamlar tarafından ilgili ve
yeterli şekilde açıklanmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden
yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan [GK] (B. No:
2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
38. Mehmet Doğan kararında özetle; uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi
gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı
durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine
hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
39. Mehmet Doğan kararında Anayasa Mahkemesi,
yeniden yargılama yapmakla görevli derece mahkemelerinin yükümlülüklerine ve
ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece mahkemelerince yapılması
gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna göre; Anayasa Mahkemesinin
tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği
hâllerde, ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi
kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü
ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın
yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil
ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece
mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin
sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
40. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması
gereken şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar
tarafından bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir eksiklikten kaynaklanıyorsa söz
konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha önce
hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir. Buna karşılık ihlalin,
idari işlem veya eylemin kendisinden ya da (derece mahkemesince yapılan veya
yapılmayan usul işlemlerinden değil de) derece mahkemesi kararının sonucundan
kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği hâllerde derece
mahkemesinin, usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan mümkün olduğunca
dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek ihlalin sonuçlarını
ortadan kaldırması gerekir (Mehmet Doğan, § 60).
41. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesini, yargılamanın
yenilenmesine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
42. Somut başvuruda ulaşılan ihlal sonucunun AYİM
tarafından verilen ret kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda başvurucunun özel hayatının gizliliği
hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden
yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece
mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar
verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama
yapılmak üzere ilgili yargı mercine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
44. Öte yandan başvurucu tarafından tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla birlikte, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve
1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ
İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
Üçüncü Dairesinin E.2013/1300, K.2014/688 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.