TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MAHMUT VAYIS BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/5449)
Karar Tarihi: 20/9/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Ali KOZAN
Başvurucu
Mahmut VAYIS
Vekili
Av. Mustafa BOZKURT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Uzman Erbaş sözleşmesinin yenilenmemesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) 9/8/1998 tarihinde göreve başlayan başvurucunun uzman erbaş sözleşmesi en son 11/5/2012 tarihinde uzatılmıştır. Başvurucu Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Kontrol Grup Komutanlığında görevli iken 6/5/2013 tarihinde, sözleşmenin bitim tarihinden sonra uzatılmamasına karar verilmiştir. Anılan karar gereği sözleşmesi yenilenmeyen başvurucunun 11/5/2013 tarihinde TSK ile ilişiği kesilmiştir.
9. Başvurucu 24/5/2013 tarihinde sözleşmenin yenilenmemesi işleminin iptali ve mahrum kalınan özlük haklarının yasal faiz ile ödenmesi talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava ve cevap dilekçelerinde özetle; hiçbir disiplin cezasının olmadığını, başarılı bir meslek hayatı olduğunu, sözleşmesinin neden feshedildiğine dair kendisine bilgi verilmediğini, eşiyle ilgili soyut iddialar nedeniyle sözleşmesinin feshedildiğini, eşinin gayriahlaki bir yaşantısı olmadığını ve idare tarafından takdir yetkisinin objektif kriterlere bağlı kalınarak kullanılmadığını ifade etmiştir.
10. AYİM Başsavcılığı; dava konusu işlemin iptali yönünde görüş sunmuştur. Başsavcılığın 11/11/2013 tarihli düşünce yazısında, başvurucunun eşinin iffetsiz bir hayat sürdüğüne dair iddiaların somut dayanağının bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca sözleşmenin feshi işleminin dayanağı olmaya elverişli olmayan soyut ve dayanaksız iddialara itibar edilmek suretiyle ve ikaz edilmeden sözleşmenin yenilenmemiş olmasının, sebep ve amaç unsurları bakımından hukuka aykırı olduğu vurgulanmıştır.
11. AYİM Birinci Dairesinin (Daire) 10/9/2014 tarihli kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, idari tahkikat sırasında dinlenilen bir astsubay ile esnafın ifadesi ve istihbarat raporlarına istinaden başvurucunun eşinin içinde bulunduğu durum nedeniyle kendisinden istifade edilemeyeceğinin anlaşıldığı vurgulanmıştır. Kararda, idarece takdir yetkisinin objektif kıstaslara bağlı kalınarak, kişi yararı ile kamu yararı arasında denge gözetilerek ve kamu yararı amacına uygun kullanıldığı belirtilmiştir.
12. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 11/2/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
13. Nihai karar 26/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 26/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle sözleşme yenilenmeyerek ayırma işlemi tesis edilmesine dayanak oluşturan mevzuata ve benzer durumlara ilişkin uluslararası hukuka yer vermiştir (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, §§ 21-36; E.G. [GK], B. No: 2014/12428, 13/10/2016, §§ 22-30; Emrah Karadaş, B. No: 2014/6043, 15/2/2017, §§ 17-22).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; eşiyle ilgili iddiaların somut bilgilere dayanmadığını ve gerçekleri yansıtmadığını, eşiyle ilgili dedikoduların ayırma işlemine kılıf uydurmak için idari işlemin dayanağı hâline getirildiğini, bu tür haksız uygulamaların TSK'da alışkanlık hâline getirilmeye başlandığını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca, ayırma işleminin savunma alınmadan ve gerekçe bildirilmeden yapıldığını, dilekçelerinde sunduğu savunma ve belgelerin de Mahkeme tarafından değerlendirilmediğini belirterek, adil yargılanma hakkı ile özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi ile yargılamanın yenilenmesine ve lehine tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu ek beyanında ise kendisi hakkında ve birçok personel hakkında düzenlenen ayırma kararlarında imzası bulunan TSK mensuplarının darbe soruşturmaları kapsamında yargılandıklarını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
18. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ...saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde; başvurucunun temel iddiasını, özel hayat kapsamında kalan somut dayanağı olmayan bir takım iddialar nedeniyle uzman erbaş sözleşmesi yenilenmeyerek TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurunun, özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Özel hayatına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek disiplinsizlik ve ahlaki durum sebebiyle başvurucu hakkında sözleşme yenilemem işlemi tesis edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır (Bülent Polat [GK], § 67; E.G. [GK], § 50).
22. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma,demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama ölçütlerine uygun olması gerekir.
23. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu, askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı anlaşılmaktadır (Bülent Polat [GK], §§ 73-103; E.G. [GK], §§ 55-60).
24. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir. Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 44, 45; İ.F.A., B. No: 2013/8564, 17/2/2016, § 62).
25. Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesi demokratik bir toplumda gerekli olabilir. Bu kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması doğaldır. Ancak özel hayatın gizliliği hakkının mahremiyet hakkı gibi en gizli yönleri söz konusu olduğunda kamu makamlarının takdir yetkisi daha dardır ve bu alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için kamu makamlarınca özellikle ciddi gerekçelerin gösterilmesi gerekir (Ata Türkeri,§ 47).
26. Ayrıca tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki değerlendirmelerin yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi, ayrıca tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, § 60).
27. Somut olayda başvurucu hakkında tesis edilen işleminin temelinde, başvurucunun eşinin ahlaki durumuna ilişkin iddiaların bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun eşinin ahlaki durumuna ve mahremiyetine ilişkin hususların istihbarat zaafiyetlerine yönelik bir idari tahkikat kapsamında tespit edildiği dikkate alındığında, idari işleme temel oluşturan iddiaların mesleki hayatın sınırlarını aşan bir tahkikatın sonucu olduğu görülmektedir.
28. Başvurucu; mutlu bir evliliği olduğunu, söz konusu iddiaların somut hiç bir dayanağının olmadığını, iftira mahiyetindeki iddiaların idari işleme esas alınamayacağını yargılama sürecinde sürekli olarak vurgulamıştır. AYİM tarafından yapılan yargılamada ise başvurucunun savunmalarına neden itibar edilmediği açıklanmadığı gibi başvurucunun iddialarına yönelik bir araştırma da yapılmadığı görülmektedir. Öte yandan AYİM kararının gerekçesinde, başvurucunun eşine isnat edilen ancak somut bilgi ve belgelerle desteklenmediği açık olan özel hayata ilişkin birtakım eylemlerin başvurucunun mesleki hayatı üzerindeki etkilerine ve TSK’nın işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği, tesis edilen işlemin başvurucunun sicili gözetilerek ölçülülük yönünden değerlendirilmediği vemesleki sicili olumlu olan başvurucuya yönelik söz konusu müdahalenin gerekçelerinin ortaya konulamadığı görülmektedir. Bu nedenlerle AYİM tarafından verilen kararın özel hayatın gizliliği hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği sonucuna ulaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
31. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine ve lehine 70.000 TL tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
32. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
33. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
34. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin E.2013/615, K.2014/820 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
D. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun TAZMİNAT TALEBİNİN REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.