|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
VECHETTİN TOK BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2015/17131)
|
Karar Tarihi: 20/9/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Vechettin TOK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun
göndermek istediği mektuba el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru5/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş bildirilmesine
gerek görülmediğinibeyan etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, hükümlü olarak Ümraniye T TipiKapalı
Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
9. Başvurucu, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğine
(Dernek) 1/9/2015 tarihinde bir mektup göndermek istemiştir.
10. On üç sayfadan oluşan mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"...Zindanlara atılma tarih boyunca
egemenlerin en temel cezalandırma ve iktidar araçlarından biri
olmuştur...Uygarlık tarihi boyunca farklı versiyonlarla uygullanagelen
bu sistem çağdan çağa...uygulamaların biçim ve yöntemi değişkenlik gösterse de
tasfiye etme, topluma yabancılaştırma, pasif düşünce, belleksizliğe mahkum
etme, vasıfsız bir durumda bırakma, söz ve eylem gücünden kopartılarak
etkisizleştirme vb. gibi olgular hep politikaların özünü oluşturmuştur...Sosyal
düzlemde bireyi toplumsal bağlarından koparan soyutlayıp yozlaştırmayı
amaçlayan bu mekanlarda insanın kendisi ile olan yargısı ve kavgası nasıl
yaşaması gerektiği noktasında, kendini arama ve anlama uğraşı içerisinde olmayı
zorunlu kılar...bana nasıl ulaştığınızı bilmiyorum ancak, toplumun cezaevlerine
duyarlı kılınması açısından...çalışmalarınaza
..yüksek değer biçtiğimi belirtmeliyim...Elimden geldiğince sorularınızı
cevaplayacağım...Önce kendimi tanıtmakla başlayayım...iyi halli bir ailenin
çocuğu olarak dünyaya geldim...Örgüt elemanı olduğum gerekçesiyle o dönemin
meşhur Gayrettepesinde tutuldum. Hayatımda ilk defa
her türlü kötü mıuamele, baskı, işkenceye orada maruz
kaldım, tanık oldum...Serbest kalınca sivil polislerin takibine maruz
kaldım...sürgün hayatı yaşadım...adalet duygumu hiçbir zaman
kaybetmedim...Geçmişte yaşadığım, tanık olduğum her türlü hukuksuzluk beni
güçlendirdi, blinç seviyemi yükseltti...zamanı iyi
şekilde değerlendirmeye çalışıyorum...10.5 yıldır
içerdeyim. Bu süre zarfında gerek kendim, gereksede
arkadaşlarım sayısız hak ihlallerine maruz kaldık... özellikle F tiplerinde
sistematik olarak haklarımız ihlal edildi...verilen disiplin cezalarına
itirazlarımız bile toplu itiraz yapıldığı gerekçesiyle ekstradan disiplin
cezaları verildi... Arkadaşlarımız hakaretvari
davranışlarla zorla hücrelere konuldu... Kimi zaman arkadaşlarımıza işkence
yaptıklarına da şahit olduk... toplatma kararı olmamasına rağmen sakıncalı
bulunarak içeriye verilmeyen kitaplarımız oldu...Gelen mektuplar aynı
uygulamaya tabi tutuldu... Revire çıktığımızda hepsi olmasa da kimi doktorların
olumsuz yaklaşımlarına maruz kaldık. Örneğin çoğu zaman hiç muayene edilmeden
bir şeyin yok tarzında söylemlerle azarlandık... Personel yetersizliği yer
olmaması vb. Gerekçelerle sosyal faaliyetlere çıkma hakkımız engellendi...
Yapılan tetkikler ve muayane sonuçları
bildirilmiyor... Hastaların sevkten tutalım, teşhis, tetkik ve tanının daha
erken konularak tedavilerine öncelik verilmesi yatırılan hastaların refakat
bulundurulmasının kolaylaştırılması... hapsetmeye alternatif onarıcı ve sosyal
entegrasyonun geliştirilmesi ve teşvik edilmesi. Tahliye sonrası maddi ve
manevi desteğin sunularak ayakta kalmasının sağlanması... Eğitimsel açıdan
imkanların arttırılarak kaynakların çeşitlendirilmesi... Herkes için eşit
normların uygulandığı, ekolojik dengenin korunarak tüm canlıların yaşam
bulduğu, bütün halkların kendi rengiyle barış içinde eşit ve özgürce yaşadığı
güzel bir ülke olması dileğiyle..."
11. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
1/9/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun
alıkonulmasına karar verilmiştir.Anılan
kararda, mektubun içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve
kuruluşlarını karalayan yalan ve yanlış ifadeler olduğu gerekçesine yer
verilmiştir.
12. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı İstanbul
Anadolu 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 21/9/2015 tarihli
kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, Disiplin kurulu kararının yasaya
uygun olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı
İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 6/10/2015 tarihli
kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve
yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
14. Nihai karar9/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 5/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; mektubu sivil toplum örgütünün faaliyet alanı
çerçevesinde kendisine gönderdiği mektuba cevaben yazdığını, kurum ve
kuruluşları karalamak gibi bir amacının olmadığını belirtmiştir. Başvurucu
ayrıca, mektupta İnfaz Kurumunda kaldığı süre zarfında tanık olduğu veya bizzat
yaşadığı hak ihlalleri ile sağlık sorunlarını belirttiğini ve ceza infaz
kurumlarına dair sosyolojik açıdan değerlendirmeler yaparak ceza infaz
kurumlarının iyileştirilmesi yönündeki görüş ve önerilerini yazdığını ifade
etmiştir. Başvurucu, mektup içeriğinin sakıncalı olmadığını ve uygulamanın
keyfî olduğunu, yapmış olduğu itirazların haksız olarak reddedildiğini
belirterek ifade hürriyeti ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
22. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza
infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel
ilkeler belirtilmiştir. Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale
öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan
mevzuatın, ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
23. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun sakıncalı
olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan
işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir
müdahalede bulunulduğu açıktır.
24. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
25. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin
ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan,
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak
sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün
olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda
belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu
kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça
düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda
ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında
istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır. (Mehmet Koray Eryaşa, B. No:
2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
26. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak mektubun içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve
kuruluşlarını karalayan yalan ve yanlış ifadeler olması gösterilmiştir. Bu
kapsamda başvurucuya gönderilen mektubun, Disiplin Kurulunca denetlenmesi
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması,
suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin
sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine
ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna
varılmıştır (Ahmet Temiz, § 51).
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre
demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru
amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla
ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin
kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
28. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli
araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim
sürdürmelerinde mâhkumlara yardım etmeli ve bunun
için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa
Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
29. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu
kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan
ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini
içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli
düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da mektubun
içeriğindeki hangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek
zorundadır.
30. Somut olaya konu mektubun, muhatabının ceza infaz sistemi
alanında çalışmalar yapan, ilgili mevzuata uygun olarak kurulmuş birdernek olduğu veDerneğin
faaliyetleri çerçevesinde başvurucuya gönderdiği mektuba cevaben yazıldığı anlaşılmaktadır.Başvurucunun mektupta, kendisini tanıttığı,
Derneğin ceza infaz sisteminde yaşanan sorunlara dair sorduğu sorulara cevap
verdiği, İnfaz Kurumunda bizzat yaşadığı veya tanık olduğunu iddia ettiği
birtakım olayları ve sorunları ileri sürdüğü ve ceza infaz sisteminin yapısı
ile bu sistemin iyileştirilmesine yönelik görüş ve önerilerini yazdığı
görülmektedir (bkz. § 10).
31. Mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararında,
başvuruya konu on üç sayfalık mektup içeriğinde yer alan hangi sözlerin
muhatabına ulaştırılmasının ne suretle sakıncalı olduğu açıklanmadan, mektubun
içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve kuruluşlarını karalayan
yalan ve yanlış ifadeler olduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği ise farklı veya
ilave bir gerekçe sunmadan Disiplin Kurulu kararının yasaya uygun olduğunu
vurgulamak ile yetinmiştir. Disiplin Kurulu ve derece mahkemeleri tarafından
karar gerekçelerinde, mektubun alıkonulmasına dair mektupla ilişkili, somut
bilgilere dayalı ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
32. Ayrıca başvurucunun İnfaz Kurumunda yaşadığı veya tanık
olduğunu iddia ettiği uygulamalar ile sorunları ceza infaz sistemi alanında
çalışan ilgili mevzuata uygun kurulmuş Dernek aracılığı ile kamuoyunun
bilgisine sunmak istediği gözönünde bulundurulmalıdır.
Bu açıdan bakıldığında, başvurucunun iddialarının gerçeğe uygun olmadığı
değerlendirilse bile İnfaz Kurumu idaresinin bu iddiaların ceza infaz sistemi
alanında faaliyet gösteren sivil organizasyonlara ve kamu makamlarına
ulaştırılmasının engellemesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
ve ölçülü olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyamadığı da görülmüştür.
33. Öte yandan gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse derece
mahkemelerinin kararlarında, anılan mektubun alıkonulmasını gerektirecek
boyutta İnfaz Kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan
koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Bu
kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik yapılan müdahalede, mektuba özgü,kabul edilebilir makul
gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna
varılmış; başvurucuya gönderilen mektuba el konulması suretiyle haberleşme
hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler açısından aşırı, dolayısıyla
orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
olma ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
36. Başvurucu 5.000 TL manevi tazminat verilmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
37. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
38. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan
uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden
yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
39. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya takdiren net 2.500 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
40. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Bolu İnfaz Hâkimliğine
ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 2.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine
GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için
Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.