logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Vechettin Tok [2.B.], B. No: 2015/17131, 20/9/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

VECHETTİN TOK BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2015/17131)

Karar Tarihi: 20/9/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Ali KOZAN

Başvurucu

:

Vechettin TOK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru5/11/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş bildirilmesine gerek görülmediğinibeyan etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, hükümlü olarak Ümraniye T TipiKapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

9. Başvurucu, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğine (Dernek) 1/9/2015 tarihinde bir mektup göndermek istemiştir.

10. On üç sayfadan oluşan mektubun ilgili kısımları şöyledir:

"...Zindanlara atılma tarih boyunca egemenlerin en temel cezalandırma ve iktidar araçlarından biri olmuştur...Uygarlık tarihi boyunca farklı versiyonlarla uygullanagelen bu sistem çağdan çağa...uygulamaların biçim ve yöntemi değişkenlik gösterse de tasfiye etme, topluma yabancılaştırma, pasif düşünce, belleksizliğe mahkum etme, vasıfsız bir durumda bırakma, söz ve eylem gücünden kopartılarak etkisizleştirme vb. gibi olgular hep politikaların özünü oluşturmuştur...Sosyal düzlemde bireyi toplumsal bağlarından koparan soyutlayıp yozlaştırmayı amaçlayan bu mekanlarda insanın kendisi ile olan yargısı ve kavgası nasıl yaşaması gerektiği noktasında, kendini arama ve anlama uğraşı içerisinde olmayı zorunlu kılar...bana nasıl ulaştığınızı bilmiyorum ancak, toplumun cezaevlerine duyarlı kılınması açısından...çalışmalarınaza ..yüksek değer biçtiğimi belirtmeliyim...Elimden geldiğince sorularınızı cevaplayacağım...Önce kendimi tanıtmakla başlayayım...iyi halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim...Örgüt elemanı olduğum gerekçesiyle o dönemin meşhur Gayrettepesinde tutuldum. Hayatımda ilk defa her türlü kötü mıuamele, baskı, işkenceye orada maruz kaldım, tanık oldum...Serbest kalınca sivil polislerin takibine maruz kaldım...sürgün hayatı yaşadım...adalet duygumu hiçbir zaman kaybetmedim...Geçmişte yaşadığım, tanık olduğum her türlü hukuksuzluk beni güçlendirdi, blinç seviyemi yükseltti...zamanı iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum...10.5 yıldır içerdeyim. Bu süre zarfında gerek kendim, gereksede arkadaşlarım sayısız hak ihlallerine maruz kaldık... özellikle F tiplerinde sistematik olarak haklarımız ihlal edildi...verilen disiplin cezalarına itirazlarımız bile toplu itiraz yapıldığı gerekçesiyle ekstradan disiplin cezaları verildi... Arkadaşlarımız hakaretvari davranışlarla zorla hücrelere konuldu... Kimi zaman arkadaşlarımıza işkence yaptıklarına da şahit olduk... toplatma kararı olmamasına rağmen sakıncalı bulunarak içeriye verilmeyen kitaplarımız oldu...Gelen mektuplar aynı uygulamaya tabi tutuldu... Revire çıktığımızda hepsi olmasa da kimi doktorların olumsuz yaklaşımlarına maruz kaldık. Örneğin çoğu zaman hiç muayene edilmeden bir şeyin yok tarzında söylemlerle azarlandık... Personel yetersizliği yer olmaması vb. Gerekçelerle sosyal faaliyetlere çıkma hakkımız engellendi... Yapılan tetkikler ve muayane sonuçları bildirilmiyor... Hastaların sevkten tutalım, teşhis, tetkik ve tanının daha erken konularak tedavilerine öncelik verilmesi yatırılan hastaların refakat bulundurulmasının kolaylaştırılması... hapsetmeye alternatif onarıcı ve sosyal entegrasyonun geliştirilmesi ve teşvik edilmesi. Tahliye sonrası maddi ve manevi desteğin sunularak ayakta kalmasının sağlanması... Eğitimsel açıdan imkanların arttırılarak kaynakların çeşitlendirilmesi... Herkes için eşit normların uygulandığı, ekolojik dengenin korunarak tüm canlıların yaşam bulduğu, bütün halkların kendi rengiyle barış içinde eşit ve özgürce yaşadığı güzel bir ülke olması dileğiyle..."

11. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 1/9/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun alıkonulmasına karar verilmiştir.Anılan kararda, mektubun içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve kuruluşlarını karalayan yalan ve yanlış ifadeler olduğu gerekçesine yer verilmiştir.

12. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı İstanbul Anadolu 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 21/9/2015 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, Disiplin kurulu kararının yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.

13. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 6/10/2015 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.

14. Nihai karar9/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 5/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu; mektubu sivil toplum örgütünün faaliyet alanı çerçevesinde kendisine gönderdiği mektuba cevaben yazdığını, kurum ve kuruluşları karalamak gibi bir amacının olmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, mektupta İnfaz Kurumunda kaldığı süre zarfında tanık olduğu veya bizzat yaşadığı hak ihlalleri ile sağlık sorunlarını belirttiğini ve ceza infaz kurumlarına dair sosyolojik açıdan değerlendirmeler yaparak ceza infaz kurumlarının iyileştirilmesi yönündeki görüş ve önerilerini yazdığını ifade etmiştir. Başvurucu, mektup içeriğinin sakıncalı olmadığını ve uygulamanın keyfî olduğunu, yapmış olduğu itirazların haksız olarak reddedildiğini belirterek ifade hürriyeti ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

21. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. ...

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."

22. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir. Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.

23. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.

24. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).

25. Somut olayda 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan, haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır. (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).

26. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi olarak mektubun içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve kuruluşlarını karalayan yalan ve yanlış ifadeler olması gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucuya gönderilen mektubun, Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, § 51).

27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.

28. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mâhkumlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).

29. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da mektubun içeriğindeki hangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.

30. Somut olaya konu mektubun, muhatabının ceza infaz sistemi alanında çalışmalar yapan, ilgili mevzuata uygun olarak kurulmuş birdernek olduğu veDerneğin faaliyetleri çerçevesinde başvurucuya gönderdiği mektuba cevaben yazıldığı anlaşılmaktadır.Başvurucunun mektupta, kendisini tanıttığı, Derneğin ceza infaz sisteminde yaşanan sorunlara dair sorduğu sorulara cevap verdiği, İnfaz Kurumunda bizzat yaşadığı veya tanık olduğunu iddia ettiği birtakım olayları ve sorunları ileri sürdüğü ve ceza infaz sisteminin yapısı ile bu sistemin iyileştirilmesine yönelik görüş ve önerilerini yazdığı görülmektedir (bkz. § 10).

31. Mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararında, başvuruya konu on üç sayfalık mektup içeriğinde yer alan hangi sözlerin muhatabına ulaştırılmasının ne suretle sakıncalı olduğu açıklanmadan, mektubun içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurum ve kuruluşlarını karalayan yalan ve yanlış ifadeler olduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği ise farklı veya ilave bir gerekçe sunmadan Disiplin Kurulu kararının yasaya uygun olduğunu vurgulamak ile yetinmiştir. Disiplin Kurulu ve derece mahkemeleri tarafından karar gerekçelerinde, mektubun alıkonulmasına dair mektupla ilişkili, somut bilgilere dayalı ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.

32. Ayrıca başvurucunun İnfaz Kurumunda yaşadığı veya tanık olduğunu iddia ettiği uygulamalar ile sorunları ceza infaz sistemi alanında çalışan ilgili mevzuata uygun kurulmuş Dernek aracılığı ile kamuoyunun bilgisine sunmak istediği gözönünde bulundurulmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, başvurucunun iddialarının gerçeğe uygun olmadığı değerlendirilse bile İnfaz Kurumu idaresinin bu iddiaların ceza infaz sistemi alanında faaliyet gösteren sivil organizasyonlara ve kamu makamlarına ulaştırılmasının engellemesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyamadığı da görülmüştür.

33. Öte yandan gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse derece mahkemelerinin kararlarında, anılan mektubun alıkonulmasını gerektirecek boyutta İnfaz Kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Bu kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik yapılan müdahalede, mektuba özgü,kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmış; başvurucuya gönderilen mektuba el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin amaçlanan hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

36. Başvurucu 5.000 TL manevi tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

37. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

38. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.

39. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 2.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

40. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Bolu İnfaz Hâkimliğine ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 2.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Vechettin Tok [2.B.], B. No: 2015/17131, 20/9/2018, § …)
   
Başvuru Adı VECHETTİN TOK
Başvuru No 2015/17131
Başvuru Tarihi 5/11/2015
Karar Tarihi 20/9/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-Sakıncalı mektup İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 68
121
5237 Türk Ceza Kanunu 298
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 91
122
123
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi