TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KEYFO BAŞAK VE ŞEYHMUS MUSA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17258)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Keyfo BAŞAK
|
|
|
2. Şeyhmus MUSA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucuya gönderilmek istenen mektuba el konulması nedeniyle haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.Başvuru 16/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucular tarafından yapılan 2015/17983 ve 2015/17258
numaralı başvurular, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunduğu
anlaşıldığından birleştirilmiş; incelemeye 2015/17258 numaralı bireysel başvuru
dosyası üzerinden devam edilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmiştir. Bakanlık görüşüne karşı
sadece başvurucu Şeyhmus Musa beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular, hükümlü olarak Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadırlar.
10. Başvuruculara Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği
(Dernek) tarafından 23/6/2015 tarihinde bir mektup gönderilmiştir. İki sayfalık
mektup muhataba yöneltilen sorular ile Amaçları,
İlkeleri ve Çalışma Metodları
başlıkları altında Derneği tanıtan bir yazıdan oluşmaktadır.
11. Mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum
Derneği(CİSST) cezaevlerinde yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan
bağımsız bir dernektir..Hasta mapusların
sorunlarını, doktorlarla,..cezaevi çalışanları ile..tartışarak daha iyi tedavi edilmelerini sağlayacak
çözüm önerileri oluşturmaya çalışıyoruz..Hiçbir
soruyu cevaplamak zorunda değilsiniz..cevapları kitap
olarak,internette veya medyadan yayınlamak istiyoruz...bilgileri
paylaşmamızda bir sakınca olup olmadığını ayrıca belirtirseniz..yayınlanmasını
istemediğiniz takdirde bilgileriniz kimseyle paylaşılmayacaktır... Kendinizi
tanıtır mısınız? (kendinizi istediğiniz gibi
tanıtabilirsiniz...).. Ne zamandır Cezaevindesiniz?..Hastalığınız
var mı?.. Cezaevinde revire çıkmakta, doktorla görüşmekte sıkıntınız oldu mu?..Cezaevinde olduğunuz için hastalığınızın teşhisi ve
tedavisinde herhangi bir aksama oldu mu?..Sağlık
çalışanlarından olumsuz bir tavırla karşılaştınız mı..Hasta haklarını biliyor musunuz?..."
"AMAÇLARI...Türkiye'de hapishanelerin
şartlarını uluslararası standartlara ulaştırmak için sivil toplumun mobilize
edilmesi. Hapishanelerin şeffaflaştırılması... Mapusların
haklarının ve özgürlüklerinin korunması..Yazılı ve
görsel medya ile sosyal medyanın ve internetin etkin kullanımı yoluyla
hapishaneler konusunda farkındalık ve hassasiyet yaratılması... İLKELERİ...
Sözel, fiziksel ve psikolojik her türlü şiddeti reddeder..Tarafsızdır.Çalışma
alanı,risk altındaki grupların, ayrım yapmaksızın tüm
tutuklu, hükümlü ve tahliye sonrası desteğe ihtiyacı olan eski hümlülerin, ceza infaz kurumunda çalışan personelin hak,
sorun ve ihtiyacını kapsar... ÇALIŞMA METODLARI...Ceza İnfaz Sistemi
iyileştirme çalışmalarına sivil toplum desteğini güçlendirmek...kurumlara arası
koordinasyonu sağlamak...sivil toplum örgütleriiçin
Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü ile diyaloga öncülük etmek...Ceza İnfaz
Sistemi hakkında kamuoyunu bilgilendirmek ve biliçlendirmek.Kamuoyıuna
bülten ve başka yayınlar ile ceza infaz reformu,insan
hakları, uluslararası, ulusal ve yerel kurum ve derneklerin aktiviteleri
hakkında tarafsız, doğru ve net bilgi iletmek..."
12. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
23/6/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla posta yoluyla
gönderilen mektubun alıkonulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde,
mektubun 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre sakıncalı
olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucular tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Bolu
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 10/7/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, hükümlü ve tutukluların hak ihlalleri
veya benzeri olumsuz bir durum ile karşılaştıkları takdirde şikâyet ve başvuru
mercilerinin kanunda düzenlendiği belirtilmiş ve Derneğin hükümlülere ait
kişisel bilgiler hakkında ve ceza infaz kurumunda hak ihlali olup olmadığı
hususunda bilgi isteme ve almış oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin
bulunmadığına vurgu yapılmıştır.
14. Başvurucular tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı
Bolu Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 16/9/2015 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya
uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
15. Nihai karar 6/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucular 16/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV.İLGİLİ HUKUK
17. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve
tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine
dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucular; mektubun göndericisinin yasalara uygun
örgütlenmiş bir kuruluş olduğunu, mektuptaki sorulara verecekleri muhtemel
cevaplara karşı önlem alınmaya çalışıldığını, mektup içeriğinin sakıncalı
olmadığını ve uygulamanın keyfî olduğunu belirterek haberleşme ve düşünceyi
açıklama hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.Ayrıca
başvurucu Keyfo Başak, barodan avukat atanmasını
Mahkemeden talep etmesine rağmen avukat görevlendirilmediğini belirterek,
savunma hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucular, uzun süredir
hükümlü olmaları nedeniyle başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirleri
olmadığını ifade ederek, adli yardım talebinde bulunmuşlardır.
20. Bakanlık görüşünde; İnfaz Hâkimliğinin kararına atıf yaparak
mektupların alıkonulması için ilgili ve yeterli gerekçe sunulduğunu, el koyma
kararının yasanın uygulaması niteliğinde olduğunu belirtilmiştir. Ayrıca
uygulamanın Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte
olmadığı veya açık bir keyfîlik içermediği,
demokratik bir toplumda gerekli veorantılı olduğu
değerlendirmesi yapılmıştır.
21. Başvurucu Şeyhmus Musa, Bakanlık
görüşünün İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarının tekrarı
niteliğinde olduğunu belirterek beyanda bulunmayacağını, önceki iddia ve
savunmalarını tekrarladığını vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu iddiaların özü, başvuruculara
gelen mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum
bulunmamaktadır.
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
23. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
25. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
26. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında
hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza
infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel
ilkeler belirtilmiştir.
27. Disiplin Kurulu, başvuruculara gönderilen mektupların
sakıncalı olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla
anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucuların haberleşme hürriyetine
bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
28. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın,
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz ( §§
37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68.
maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi
ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik
ölçütünü karşıladığı tespitini yapmıştır. Öte yandan haberleşme hürriyetinin
düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama
sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak
verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü
fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı
kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu
kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla
sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122,
K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın
22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu
kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
30. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak, 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mektup
içeriğinin sakıncalı olması gösterilmiştir. İlgili Kanun maddesinde “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren,
görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup,
faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda başvurucunun
mektubunun, Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine
yapılan müdahalenin, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile
ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı,
bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci
fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).
31. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum gereklerine uygun olma ve
ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik
toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile
sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla
ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin
kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
32. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli
araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim
sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği
sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No:
2013/2351, 16/9/2015, § 66).
33. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip
oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550,19/11/2014, § 35). Bu
kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan
ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az
birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da
yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da
mektubun içeriğinde yer alan hangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede
gösterilmek zorundadır.
34. Somut olaya konu iki sayfalık mektubun, bir sayfasının
Derneğin amaçlarını, ilkelerini ve çalışma metodlarını
açıklayan metinden, diğer sayfasının ise Derneğin kısa bir tanıtımı ile
muhataba yöneltilen sorulardan ve bu sorulara ilişkin açıklamalardan oluştuğu
görülmektedir. Cevaplandırılması zorunlu tutulmayan soruların bir kısmının
mahpusun sağlık durumuna ilişkin kişisel bilgilere yönelik olduğu, bir kısmının
ise ceza infaz kurumunda sağlık nedenine bağlı varsa yaşanılan sorunlar ve
aksaklıklar ile hasta haklarına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Dernek,
anket şeklindeki sorulara verilecek cevapların yayınlanması için muhatap
mahpustan izin talep etmekte ve izin verilmemesi hâlinde kişisel bilgilerin
paylaşılmayacağını da mektupta belirtmektedir (bkz. § 11).
35. Söz konusu mektupta Dernek, kendisini ceza infaz
kurumlarında yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan tarafsız, bağımsız
ve yasal bir kuruluş olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Derneğin hapishanelerin
şeffaflaştırılması, şartlarının uluslararası standartlara ulaştırılması ve
mahpus haklarının korunması gibi amaçlar çerçevesinde, yazılı ve görsel medyayı
da kullanarak, ceza infaz sistemi ve burada yaşanan sorunlar hakkında
kamuoyunun bilgilendirmesineve ceza infaz sisteminin
iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulduğu belirtilmektedir
(bkz. § 11).
36. Mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararında,
başvuruya konu mektup içeriği hakkında herhangi bir somut değerlendirme
yapılmamış, sadece 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına
göre sakıncalı olduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği ise Derneğin hükümlülere
ait kişisel bilgiler hakkında ve ceza infaz kurumunda hak ihlali olup olmadığı
hususunda bilgi isteme ve almış oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin
bulunmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Disiplin Kurulu ve derece mahkemeleri
mektup içeriğindeki hangi sözlerin muhatabına ulaştırılmasının ne suretle
sakıncalı olduğunu belirtmedikleri gibi Derneğin mahpuslardan kişiselbilgileri ve ceza infaz kurumunun şartları hakkında
bilgi isteme ve bu bilgileri yayınlama yetkisinin olmadığına dair gerekçenin
yasal dayanaklarına ilişkin de bir açıklama yapmamışlardır. Ayrıca mahpusların
kendilerine ya da ceza infaz kurumuna dair verdikleri bilgilerin
yayınlanmasının mahpusun iznine bağlı olduğu, mektubun göndericisinin
derneklerle ilgili mevzuata uygun olarak kurulmuş, ceza infaz sistemi alanında
faaliyet gösteren bir dernek olduğu ve cevaben Derneğe gönderilecek mektupların
ise ilgili mevzuat çerçevesinde denetlenebileceği hususları birlikte
değerlendirildiğinde, mektubun alıkonulmasına dair karar gerekçelerinde
mektupla ilişkili, somut bilgilere dayalı ve yeterli bir gereklilik ortaya
konulmadığı anlaşılmıştır.
37. Öte yandan gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse derece
mahkemelerinin kararlarında, anılan mektubun alıkonulmasını gerektirecek
boyutta ceza infaz kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan
koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Bu
kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik yapılan müdahalede, mektuba özgü kabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı
sonucuna varılmış; başvuruculara gelen mektuba el konulması suretiyle
haberleşme hürriyetine yapılan müdahaleninamaçlanan
hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda
demokratik toplum gereklerine uygun olmave ölçülülük
ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
38. Bu sebeplerle başvurucuların Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
39. Haberleşme hürriyeti yönünden ihlal kararı verildiğinden
adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer şikâyetlerin incelemesine gerek
görülmemiştir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
41. Başvurucular manevi tazminat verilmesine karar verilmesini
talep etmişlerdir.
42. Başvurucuların Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
43. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan
uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden
yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
44. Başvurucuların Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvuruculara ayrı ayrı takdiren net 2.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin, bilgi edinilmesi için Bolu İnfaz Hâkimliğine
ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların adli yardım taleblerinin
KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvuruculara ayrı ayrı net 2.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için
Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.