TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HALİL HULKİ ÖZEL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/17180)
Karar Tarihi: 9/1/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Recep KAPLAN
Başvurucu
Halil Hulki ÖZEL
Vekili
Av. Kaya YELEK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılandığı ceza davasında uyuşmazlığın esası incelenmeden kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi nedeniyle başvurucunun karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1955 doğumlu olup olay tarihinde Mersin Barosu Başkanlığı görevini yürütmektedir.
7. Balıkesir Adliyesinde görevli Hâkim M.Y., 14/10/2011 tarihinde, görev yaptığı Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen bir davada duruşma esnasında davanın taraflarından birinin vekilliğini yapan Avukat M.Z.'yi darp etmiştir.
8. Konu ulusal basında geniş yer bulmuş ve avukatlar bu olaya karşı çeşitli protestolarda bulunmuşlardır.
9. 12/11/2011-13/11/2011 tarihlerinde Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen baro başkanları toplantısında da aynı konu gündeme gelmiş ve adı geçen hâkime yönelik eleştiriler dile getirilmiştir.
10. Başvurucu da anılan toplantıda yaptığı konuşmada Hâkim M.Y.ye eleştiriler yöneltmiştir. Eleştirilerini dile getirirken "bu eylemin faili zuhulen yanlışlıkla hakimlik mesleğine intisap etmiş, psikiyatrik patolojisi bulunan, eski tabirle yine meczup bir adam... Bu meczup bizim mesleğimize saldıramaz..." şeklinde sözler kullanmıştır.
11. Hâkim M.Y.nin şikâyeti üzerine gerekli prosedürler tamamlandıktan sonra başvurucu hakkında hakaret suçundan kovuşturma yapılmaya başlanmıştır.
12. Yargılamayı yapan Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi 2/7/2015 tarihli kararıyla 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'ungeçici 1. maddesindeki düzenlemeye dayanarakkovuşturmanın ertelenmesine karar vermiştir.
13. Başvurucunun anılan karara itirazı, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesince 1/10/2015 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya 12/10/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 10/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 6352 sayılı Kanun'ungeçici 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
...
b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
karar verilir.
(2) Hakkında ... kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, ... düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen ... kovuşturmaya devam olunur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; hakkında verilen kovuşturmanın ertelenmesi kararı nedeniylemaddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının engellendiğini, kendini aklama imkânının elinden alındığını, kullandığı sözler Yargıtay içtihatları çerçevesinde eleştiri sınırları içinde kalmasına rağmen ilk derece mahkemesinin bu içtihatları tartışmadan hüküm kurduğunu ve beraat etme hakkını elinden aldığını belirtmiş ve bu nedenlerle adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, bu iddialardan ayrı olarak başvuru formunun sonuç talepleri kısmında herhangi bir gerekçe belirtmeksizin, soyut olarak Anayasa'nın 2., 5., 10., ve 26. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin ihlal edildiğine de karar verilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru konusu olayın bir kişinin kullanmış olduğu bazı sözler nedeniyle kovuşturmanın ertelenmesi kararına muhatap olmuş olması nedeniyle ifade özgürlüğü ile bir ilişkisi varsa da başvurucu, iddialarını ifade özgürlüğü temelinde ileri sürmemiştir. Başvurucunun iddialarının özü, ilk derece mahkemesince davanın esası incelenerek bir karar verilmesi yerine kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesiyle ilgilidir. Bu itibarla belirtilen ihlal iddiaları mahiyeti itibarıyla karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
19. Anayasa'nın 36. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, ...yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisiiçindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
21. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 28).
22. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Bununla birlikte karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (Filiz Fırat, § 29).
b.İlkelerin Olaya Uygulanması
23. 6352 sayılı Kanun, adından da anlaşılacağı üzere yargı hizmetlerinin etkinleştirilmesi amacıyla mevzuatın birçok alanında değişiklik yapmıştır. Bu kapsamda geçici 1. maddeyle 31/12/2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükümlerinin infazının ertelenmesi imkânı getirilmiştir. Böylece bulundukları safhaya bağlı olarak soruşturma, kovuşturma ve infaz makamları önünde hâlen işlem görmekte olan çok sayıda dosyanın belli bir süre işlemden kaldırılarak ağır iş yükü altındaki yargının kısmen rahatlatılması hedeflenmiştir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 43).
24. Eldeki başvuruda değerlendirilmesi gereken mesele 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince davanın esası incelenmeksizin kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesinin başvurucunun karar hakkını ihlal edip etmediğidir.
25. Somut olayda ilk derece mahkemesinin kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermesinin nedeni 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesidir. Anılan Kanun'un yürürlüğe girmesi sonucunda başvurucu hakkındaki davada kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesine bağlı olarak başvurucunun karar hakkı bakımından bazı sonuçlar doğmuştur (Ali Atlı, § 61).
26. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesinin kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermesi sonucunda 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucu üç yıl süresince denetim altına alınmıştır. Adı geçen kurala göre başvurucunun üç yıllık süre zarfında 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında sayılan suçları işlememesi hâlinde düşme kararı verilecek, ancak bu süre içinde anılan fıkra kapsamında yeni bir suç işlemesi ve bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olması hâlinde ertelenen kovuşturmaya devam edilecektir.
27. Öte yandan başvuru ekindeki belgelerin incelenmesinden anlaşıldığı kadarıyla kovuşturmanın ertelenmesi kararında mahkemece, yalnızca mesele konusu iddianamede yer alan bir şüphe durumu anlatılmakta ve hiçbir suçluluk tespiti belirtilmemektedir. Bir başka ifadeyle başvurucu hakkında verilen karar, herhangi bir suçlayıcı veya cezai ifade barındırmamaktadır. Kararın keyfîliğinden de bahsedilemez.
28. Eldeki başvurunun Anayasa Mahkemesinin kovuşturmanın ertelenmesi kararı nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaştığı Ali Atlı başvurusundan farklı olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Anılan başvuruya konu olayda ilk derece mahkemesince başvurucu hakkında verilen beraat kararı yalnızca başvurucunun müdafii tarafından ve vekâlet ücreti yönünden temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesinin sonucuna göre Yargıtay, beraat kararını onayarak ilk derece mahkemesince eksik hükmedilen vekâlet ücretine hükmedebileceği gibi derece mahkemesinin kararını hatalı bulduğu takdirde ilgili mevzuat uyarınca başvurucu aleyhine temyiz bulunmadığından yalnızca hatayı belirtmekle yetinecektir. Başka bir deyişle ilk derece mahkemesinin kararı yalnızca başvurucu tarafından temyiz edildiğinden temyiz incelemesi sonucunda beraat kararı kesinleşecektir. Ancak anılan olayda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dosyayı iadesi ve ilk derece mahkemesinin başvurucu hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermesi sonucunda başvurucu,üç yıl süresince denetim altına alınmıştır (Ali Atlı, § 59). Anayasa Mahkemesine göre başvurucunun temyiz talebine rağmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının dosyayı ilk derece mahkemesine iade etmesi ve ilk derece mahkemesinin kovuşturmanın ertelenmesi kararı vermesi nedeniyle temyiz talebi Yargıtayca incelenememiş ve böylece beraat ettiği bir davada kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilerek başvurucunun etkili karar hakkına saygı gösterilmemiştir.
29. Buna karşılık somut başvuruda başvurucu hakkındaki davanın esası hakkında ilk derece mahkemesince hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. Dava henüz ilk derece mahkemesinde inceleme aşamasındayken 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca davanın esası incelenmeksizin kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmiştir.
30. Bu kapsamda başvurucu üç yıl süresince ceza davasının sonucunu bekleyecek olmakla birlikte denetim süresinde 6352 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamına giren bir suç işlemesi ve bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olması hâlinde kovuşturma kaldığı yerden devam edeceği gibi bu süre suç işlenmeden geçirildiği taktirde ceza davası düşme ile sonuçlandırılacaktır.
31. Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde kovuşturma aşamasında işlem görmekte olan çok sayıda dosyanın belli bir süre işlemden kaldırılarak ağır iş yükü altındaki yargının kısmen rahatlatılmasını hedefleyen ve başvurucuyu üç yıl süreyle denetim altında tutmaya yönelik kovuşturmanın ertelenmesi kararının başvurucunun karar hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu kapsamda başvurucunun karar hakkına yönelik olarak bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan karar hakkının ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Karar hakkının ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.