TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT DEMİROLUK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17203)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren
DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Murat
DEMİROLUK
|
Vekili
|
:
|
Av. Baba
Dursun ERMİŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlilerinin ihmali sonucu gerçekleştiği
ileri sürülen ölüm olayına ilişkin yürütülen ceza soruşturmasının etkili
olmadığı gerekçesiyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucunun annesi kamuya ait huzurevinde kalmakta iken
1/7/2015 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu Avustralya'da ikamet etmekte olup
annesinin cenaze işlemleri için 3/7/2015 tarihinde Türkiye'ye gelmiştir.
7. Başvurucu; annesinin ölümünde huzur evindeki görevlilerin
ihmali olduğunu düşündüğünü, zamanında doktora götürülmemiş ya da annesine
ilaçlarının zamanında verilmemiş olabileceğini belirterek kamu görevlileri
hakkında şikâyetçi olmuştur. Başvurucunun beyanları şöyledir:
"... 01/07/2015 tarihinde huzur evinde
kalan annem E. D.'nin vefat ettiğini Avustralya
ülkesindeyken duydum. Hacıbektaş İlçesine 03/07/2015 tarihinde geldim. Bu
zamana kadar annemin cenazesi hastane morgunda bekliyordu. Benim geldiğim gün
annemin cenazesini alarak Hacıbektaş İlçesine Çilehane Mezarlığında defnettik.
Ben annem defnedildikten sonra annemin neden öldüğünü huzur evi yetkililerinden
dilekçe ile sordum. Huzur evi yetkilileri bana yazılı olarak cevap verdiler.
Annem vefat etmeden önce annemde kalp ritim bozukluğu, sağ dizinde eklem
ağrıları ve kısıtlılığı yine bazı kronik hastalıkları vardı. Çeşitli ilaçlar
kullanıyordu. Annem yanlış hatırlamıyorsam bildiğim kadarıyla 1938 doğumluydu
yani 77 yaşlarında idi. Huzur evi görevlilerinin annemin ölümünde ihmali
olduğunu düşünüyorum. Zamanında doktora götürülmemiş olabilir. Şüphelendiğim
herhangi bir kimse yoktur. Zaten kimsenin kasıtla böyle bir şeyi yapacağını
tahmin etmiyorum. Annemin ölümünde ihmal olup olmadığını tam olarak bilmiyorum
ancak ihmal varsa araştırılıp sorumluların cezalandırılmasını istiyorum. Annem
son dönem rahatsızlığı sırasında yakınlarına haber verilmemiştir. Ayrıca annem
en son ölmeden önce Nevşehir Devlet Hastanesinden kayıtlara göre 05:07 saatinde
çıkış yaparak huzur evine gelmiş. Bir gün sonra gece saat 02:00 sıralarında
huzur evinde vefat etmiş. Ayrıca annemin kullandığı ilaçların zamanında verilip
verilmediğinin araştırılmasını istiyorum. Bu hususların araştırılmasını
istiyorum."
8. Hacıbektaş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan
soruşturma kapsamında ölenin vefat etmeden önce tedavi gördüğü Nevşehir ve
Hacıbektaş Devlet Hastanelerindeki tedavilerine ilişkin tedavi evrakları ve
ölüm belgesi, ilaç ve tedavi kayıt formları getirtilmiş; ölenin bakım ve
gözetiminden sorumlu personelin kimlikleri tespit edilerek şüpheli sıfatıyla
ifadeleri alınmış; huzurevi müdürünün tanık sıfatıyla ve başvurucunun annesi
ile aynı huzurevinde birlikte kalmakta olduğu başvurucunun babası, müteveffanın
eşi İ.D.nin müşteki sıfatıyla beyanları alınmıştır.
9. İ.D., vefat etmeden önce eşi ile huzurevinde birlikte
kaldıklarını, oğlunun evlerini satması nedeniyle evsiz kaldıkları için
huzurevine yerleşmek zorunda kaldıklarını, eşinin tansiyon ve kalp gibi
rahatsızlıkları olduğunu, bu nedenlerle ara sıra hastaneye götürüldüğünü,
eşinin ilaçlarının görevlilerce zamanında verildiğini, kendisine ve eşine bu
görevlilerin çok iyi davrandığını, eşinin ölümünde kimsenin bir ihmali
olmadığını, oğlunun kendisiyle arasının iyi olmadığını, kendilerini ziyarete
gelmediğini ve kendilerine nasıl bakıldığını da bilmediğini, tazminat alabilmek
için kötü niyetli olarak şikâyette bulunduğunu düşündüğünü belirtmiştir.
10. Hacıbektaş Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/8/2015 tarihinde,
ilaç ve tedavi kayıt formları incelendiğinde müteveffaya ilaçlarının zamanında
verildiğinin anlaşıldığı, ölüm belgesinde ölümün şeklinin doğal ölüm olduğunun
belirtildiği, müteveffanın ölmeden önce 84 yaşında olduğunun anlaşıldığı, ölüme
şüphelilerin ihmal sonucu neden olduklarına ilişkin herhangi bir şüphe
bulunmadığı, başvurucunun iddialarının soyut nitelikte olduğunun anlaşıldığı
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
11. Başvurucunun itirazı, Nevşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin
29/9/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Anılan karar başvurucuya 26/10/2015
tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 11/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu, annesinin kamu görevlilerinin ihmali sonucu
hayatını kaybetmiş olabileceği iddiasına ilişkin etkili soruşturma
yürütülmediğini belirterek yaşam hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
14. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
15. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...)
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının tamamı yaşam hakkı
kapsamında incelenmiştir.
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru
hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşama hakkının doğal niteliği
gereği, yaşamını kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak
yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişilerin mağdur olan yakınları tarafından
yapılabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri,
B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 65). Başvuru konusu olayda başvurucu müteveffanın
oğludur. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
18. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
19. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama
hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif
ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013,§
50).
20. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında
bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme
yükümlülüğünün yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında
bulunan tüm bireylerin yaşama hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer
bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere
karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
21. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
ayrıca usule ilişkin yönü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Yaşama hakkı kapsamındaki usule
ilişkin yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari
nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
22. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir.
Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik
gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın
etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma
işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No:
2013/4668, 16/9/2015, § 68).
23. Anayasa'nın 17. maddesi gereğince yürütülecek
soruşturmalarda soruşturma makamlarının, 17. madde kapsamında
değerlendirilebilecek bir muameleye maruz kaldığını ileri süren kişilerin
olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin ileri sürdükleri her
türlü iddialarını ve taleplerini karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır.
Soruşturma kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi yetkili
soruşturma makamlarıdır. Soruşturma makamları, her bir somut olayın koşullarını
ayrıca değerlendirerek makul olan bir yöntem belirleyecektir (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No:
2013/6574, 16/12/2015, § 62).
24. Yürütülecek ceza soruşturmalarının amacı kişinin
dokunulmazlığını, maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili
bir şekilde tatbiki ile sorumluların tespiti ve etkili müeyyidelerin
uygulanmasını sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların
kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan belirtilen yükümlülük, Anayasa’nın
17. maddesinin başvurucuya üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da
cezalandırılmalarını talep hakkı; kamusal makamlara ise tüm yargılamaları
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza hükmüyle sonuçlandırma ödevi yüklediği
şeklinde yorumlanamaz. Zira bireylerin cezai sorumluluğuna ilişkin hukuki
sorunların incelenmesi, cezai takibatın bir mahkûmiyet kararı ile sonuçlanması,
bu hâlde takdir edilecek cezanın miktar ve mahiyetinin belirlenmesi Anayasa
Mahkemesinin görev alanı içinde olmayıp bu husus esasen derece mahkemelerinin takdirindedir.
Bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede dikkate alınacak husus,
yukarıda belirtilen yükümlülükler kapsamında yeterli usul güvenceleri sunan
etkili bir cezai takibat yürütülüp yürütülmediği olup bu çerçevede yürütülecek
cezai soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız bir biçimde ve kamu denetimine
tabi olarak özenle ve süratle yürütülmesi ve etkili olması zaruridir (Süleyman Demirbaş, B. No: 2014/1549,
13/7/2016, §§ 34, 35).
25. Somut olayda başvurucu,
annesinin ölümünün kamu görevlilerinin ihmalinden kaynaklanıyor olabileceği
iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığına şikâyet dilekçesi vermiştir. Başvurucunun
şikâyeti üzerine ivedilikle soruşturma işlemlerine başlanarak soruşturmanın
makul sürede tamamlandığı, Hacıbektaş Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başlatılan soruşturma kapsamında, ölenin vefat etmeden önce tedavi gördüğü
Nevşehir ve Hacıbektaş Devlet Hastanelerindeki tedavilerine ilişkin tedavi
evrakları ve ölüm belgesi, ilaç ve tedavi kayıt formlarının dosya kapsamına
getirtildiği, ölenin bakım ve gözetiminden sorumlu personelin kimlikleri tespit
edilerek ifadelerinin alındığı, tanık ve müşteki beyanlarının alındığı
anlaşılmaktadır.
26. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesinden başvurucunun kamu
görevlilerinin ihmali davranışları olabileceği yönündeki iddialasının
soyut nitelikte olduğu, yürütülen ceza soruşturması kaspamında
incelenen hususlar dışında başkaca bir iddia ya da delil ileri sürülmediği
anlaşılmış olup başvurucunun soyut ve olasılıklara dayalı beyanları dışında
ölüme herhangi bir ihmalî davranışın sebep olduğuna
ilişkin bir bulguya da rastlanmamıştır.
27. Süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun
iddiasına konu olayın soruşturulmasının yaşam hakkı kapsamında devlete ait
etkili soruşturma yükümünün gerektirdiği şartların gerisinde kalmadığı tespit
edilmiş ve başvurucunun annesinin ölümünde kamu görevlilerinin ihmali
bulunduğuna yönelik bir bulguya rastlanmamıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence
altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.