TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BERİVAN TEDİK YEŞİLTEPE VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17206)
|
|
Karar Tarihi: 31/10/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 7/12/2018-30618
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Berivan
TEDİK YEŞİLTEPE
|
|
|
2. Edge TEDİK EJDEROĞLU
|
|
|
3. Erdoğan
TEDİK
|
|
|
4. İbrahim
AKGÜN
|
|
|
5. Zöhre TEDİK
|
Vekili
|
:
|
Av. İlke
IŞIK
|
|
|
6. Uğur
GÜMÜŞKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Doğukan
Tonguç CANKURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; pek çok kişinin ölümüne ve birçok kişinin de
yaralanmasına neden olan bombalı saldırı olayı hakkında yürütülen ceza
soruşturmasında, soruşturma evrakını inceleme ve söz konusu evraktan örnek alma
yetkisinin hâkimlik kararıyla kısıtlanması ve bu karara yapılan itirazın
reddedilmesi sebebiyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurucu Uğur Gümüşkaya 2015/17206 sayılı başvuruyu
10/11/2015 tarihinde, diğer başvurucular 2015/18390 sayılı başvuruyu ise
2/12/2015 tarihinde yapmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyonlara sunulmuştur.
4. Konu yönünden irtibatları nedeniyle başvuruların
birleştirilmesine ve incelemenin 2015/17206 numaralı bireysel başvuru dosyası
üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuşlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Bazı sivil toplum kuruluşlarınca gerekli yasal izinler
alınarak 10/10/2015 Cumartesi günü 12.00-16.00 saatleri
arasında Ankara'da barış, emek ve demokrasi
konulu bir toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Buna
göre Ankara Tren Garı'nda toplanılacak ve Talatpaşa
Bulvarı, Opera Meydanı ile Atatürk Bulvarı'nı takiben Sıhhıye
Meydanı'na yürünecektir.
11. Toplantının ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı Ankara Tren
Garı önünde 10/10/2015 tarihinde toplanan kalabalığın hazırlıkları sürerken
saat 10.04 sıralarında peş peşe iki patlama meydana gelmiş ve yaşanan bu elim
olay nedeniyle başvurucular Erdoğan Tedik ve Zöhre Tedik'in oğlu, diğer
başvurucular Edge Tedik Ejderoğlu ve Berivan Tedik
Yeşiltepe'nin kardeşi K.T.nin de aralarında bulunduğu
pek çok kişi ölmüş; başvurucular İbrahim Akgün ile Uğur Gümüşkaya'nın da
bulunduğu birçok kişi ise yaralanmıştır.
12. Bahse konu olay hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
(Cumhuriyet Başsavcılığı) kendiliğinden ve derhâl soruşturma başlatmıştır.
13. Cumhuriyet Başsavcılığının 11/10/2015 tarihli talebi üzerine
Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürme
olasılığı bulunduğu gerekçesiyle -şüphelilerin ifadelerini içeren tutanaklar
ile bilirkişi raporları ve adı geçen kişilerin hazır bulunmaya yetkili
oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hariç olmak üzere- şüphelilerin
müdafilerinin dosya içeriğini inceleme ve soruşturma belgelerinden örnek alma
yetkilerinin kısıtlanmasına karar vermiştir.
14. Bu karara;
-Uğur Gümüşkaya dışındaki başvurucuların vekilince yapılan
itiraz Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/10/2015 tarihli kararıyla,
-Başvurucu Uğur Gümüşkaya vekilince yapılan itiraz ise Ankara 4.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/10/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar, başvurucu Uğur Gümüşkaya vekilince 19/10/2015
tarihinde, diğer başvurucular vekilince ise 2/11/2015 tarihinde öğrenilmiştir.
16. Bireysel başvuru, başvurucu Uğur Gümüşkaya yönünden
10/11/2015 tarihinde, diğer başvurucular yönünden 2/12/2015 tarihinde
yapılmıştır.
17. Başvurucu Uğur Gümüşkaya vekilinin kısıtlama kararı
kapsamında olmayan belgelerin kendilerine verilmesine ilişkin 9/11/2015 tarihli
talebi Cumhuriyet savcısınca reddedilmiştir.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı yürüttüğü soruşturma kapsamında;
i. Şüpheliler Y.D.,H.İ.D., Y.E.A. ve
açık kimlik bilgileri tespit edilmeyen bir Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşının
öldüğü, şüpheliler M.Ş.Y., A.H., M.T., O.K. ve M.C.D. hakkında başka Cumhuriyet
başsavcılıklarınca başka kamu davaları açıldığı ve O.S., K.U., E.Ö., M.S.P.,
İ.H.H.,İ.H.K., M.B. ile İ.Y. hakkında ise kamu davası açmak için yeter derecede
şüphe oluşturacak delil elde edilemediği gerekçesiyle söz konusu kişiler
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.
ii. Meydana gelen olayda kamu görevlilerinin ihmali olduğu
iddialarıyla ilgili soruşturmayı mevcut soruşturmadan ayırmıştır.
iii. 27/6/2016 tarihli iddianameyle ise otuz altı şüpheli
hakkında Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) nezdinde kamu davası
açmıştır.
19. Olay sırasında 100 kişinin öldüğü 391 kişinin ise
yaralandığının belirtildiği iddianamede; 14 şüphelinin meydana gelen ölüm ve
yaralanmalar nedeniyle anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek,
kasten öldürme (nitelikli hâl) ve teşebbüs aşamasında kalmış kasten
öldürme(nitelikli hâl) suçlarından cezalandırılması istenmiş; bu 14 dört
kişinin içinde yer aldığı bazı şüpheliler ile diğer 22 şüphelinin ise resmî
belgede sahtecilik, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak, 10/7/1953
tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanun'a muhalefet ve silahlı terör örgütüne üye olmak suçlarından biri veya
birkaçı ile cezalandırılması talep edilmiştir. Bahse konu iddianamenin ilgili
kısmı şöyledir:
"...[Ş]üpheli[İ.B.]nin DEAŞ Silahlı Terör Örgütünün yöneticisi ve Türkiye
sorumlusu olduğu, faaliyetlerine Suriye ülkesinde devam ettiği, şüpheli D.B.nin DEAŞ Silahlı Terör Örgütünün yöneticisi olduğu,
Türkiye-Suriye sınırı sorumlusu, ayrıca [İ.B.]nin
yardımcısı olduğu, şüpheli [E.T.]nin
DEAŞ Silahlı Terör Örgütünün yöneticisi olduğu, yakalanacağını anlayınca
Gaziantep ilinde kendisini öldüren [Y.D.] ile birlikte DEAŞ silahlı terör örgütünün Gaziantep yapılanmasını
kurdukları, örgüt adına Türkiye'de eylem yapacak 150 kişi eğittikleri,
soruşturmaya konu eylemi ve diğer eylemleri organize ettikleri,[Y.D.] ve [E.T.]nindijital belgelerden de anlaşılacağı gibi yaklaşık 150
kişilik bir grubu eğittikleri ve Türkiye'de yapacakları eylemleri
planladıkları, şüpheli [E.T.]nin
de Ankara Tren Garı önünde gerçekleşen eylemin planlanıp organize edilmesinde
görev aldığı, [Y.D.] Ve [E.T.]nin DEAŞ silahlı terör örgütünün Türkiye'de eylem
yapabilmesi için alt yapı çalışmalarını hazırlayıp tamamladıkları, şüpheliler [Y.Ş.],
[H.Ş.], [İ.H.A.], [R.D.], [H.A.D.], [M.A.], [A.D.], [T.G.], [M.K.C.], [H.T.]ve [S.Y.]
ile yakalanacağını anlayınca Gaziantep ilinde kendisini öldüren
[H.İ.D.], soruşturmaya konu eylemi
gerçekleştiren ve olay yerinde ölen [Y.E.A.] ve kimliği tespit edilmeyen Suriye uyruklu canlı
bomba eylemcisinin DEAŞ silahlı terör örgütüne üye oldukları ve örgüt
yöneticilerinin emrinde çalıştıkları, yukarıda isimleri belirtilen DEAŞ silahlı
terör örgütü yönetici ve üyelerinin 10/10/2015 tarihinde Ankara Tren Gar'ı
önünde meydana gelen terör saldırısı eylemini aralarında görev dağılımı yaparak
birlikte gerçekleştirdikleridijital belgelerden,
kamera görüntülerinden ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır..."
20. İddianamenin kabulü üzerine yürüttüğü açık yargılama sonunda
Ceza Mahkemesi 3/8/2018 tarihinde, yakalanmayan sanıklar yönünden ayırma, ölen
bir sanık yönünden ise düşme kararı vermiştir. Ceza Mahkemesi ayrıca diğer
suçlarla ilgili kurduğu hükümler dışında dokuz sanığın ölen kişiler yönünden
100 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla, olay esnasında yaralananlar
yönünden ise 391 kez 27 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmiştir.Taraflarca istinaf
talebinde bulunulduğundan Ceza Mahkemesinin 3/8/2018 tarihli kararı henüz
kesinleşmemiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
"Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi" kenar başlıklı 153. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“(1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya
içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak
alabilir.
(2) Müdafiin dosya
içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim
kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda sayılan suçlara ilişkin
yürütülen soruşturmalarda verilebilir:
a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83)
...
7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),
...
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin
ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır
bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında,
ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından
kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış
delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak
alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan
zarar görenin vekili de yararlanır.”
22. 5271 sayılı Kanun'un "Soruşturmanın
gizliliği" kenar
başlıklı 157. maddesi şöyledir:
"(1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller
saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma
evresindeki usul işlemleri gizlidir."
23. 5271 sayılı Kanun'un "Mağdur
ile şikâyetçinin hakları" kenar başlıklı 234. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Madde 234 – (1) Mağdur ile şikâyetçinin
hakları şunlardır:
a) Soruşturma evresinde;
1. Delillerin toplanmasını isteme,
2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak
koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme,
3. (Değişik: 24/7/2008-5793/40 md.) Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile
alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından
kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
4. 153 üncü maddeye
uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme..."
B. Uluslararası Hukuk
24. Yaşam hakkının usul boyutuyla ilgili uluslararası hukuk,
Anayasa Mahkemesinin İrfan Durmuş ve
diğerleri (B. No: 2014/4153, 11/5/2017, §§ 49-54) başvurusu hakkında
verdiği kararda yer almaktadır. Bununla birlikte konuyla ilgisi olmadığı için
söz konusu kararda yer almayan bazı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarına burada yer verilmesi gerekmektedir.
25. AİHM'e göre gerçekleşen bir ölüm
olayı hakkındaki soruşturmanın etkili sayılabilmesi için yerine getirilmesi
gerekli ilkelerden birisi de yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının yeterince
kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini
korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanmasıdır (Giuliani ve Gaggio/İtalya [BD],
B. No: 23458/02, 24/3/2011, § 303; Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001, § 109; Mustafa Tunç ve Fecire
Tunç/Türkiye [BD], B. No: 24014/05, 14/4/2015, § 179).
26. Bununla birlikte üçüncü kişilere ya da başka soruşturmalara
zarar verebilecek hassas bilgiler içerdiği durumlarda soruşturma belgelerinin
açıklanması veya yayımlanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)
2. maddesi kapsamında mutlak bir gereklilik olarak değerlendirilemez.
Dolayısıyla soruşturmanın kamuya veya mağdurun yakınlarına açıklığı şartı,
soruşturmanın diğer aşamalarında da sağlanabilir (McKerr/Birleşik Krallık, B. No: 28883/95, 4/5/2001, § 129; Giuliani ve Gaggio/İtalya,
§ 304). Dahası Sözleşme’nin 2. maddesi soruşturma mercilerine, ölenin bir
yakınının belirli bir soruşturma tedbirinin alınması için yaptığı her talebi
karşılamaları şeklinde bir yükümlülük yüklemez (Ramsahai ve diğerleri/Hollanda [BD], B. No: 52391/99, 15/5/2007, §
348; Velcea ve Mazăre/Romanya,
B. No: 64301/01, 1/12/2009, §113).
27. Diğer taraftan AİHM, adil yargılanma gerekliliklerinin
Sözleşme’nin 2. veya 3. maddeleri gibi başka hükümleri açısından
değerlendirilen usule ilişkin konuların incelenmesini sağlayabileceğini kabul
etmekle birlikte bu güvencelerin aynı şekilde (Sözleşme'nin 6. maddesindeki
gibi) değerlendirilemeyeceğini vurgulamaktadır (Mustafa Tunç ve Fecire Tunç/Türkiye,
§§ 218, 220).
28. AİHM Önkol/Türkiye (B.
No: 24359/10, 17/1/2017) başvurusunda, yaşadığı köye yakın bir alanda bir
mühimmatın patlaması sonucu hayatını kaybeden bir kişinin yakınlarının yaşam
hakkının maddi boyutu yanında usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddialarını da incelemiştir. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilip
getirilmediği yönünden inceleme yaparken başvurucuların gizlilik kararı
(soruşturma evrakını inceleme ve söz konusu evraktan örnek alma imkânının
kısıtlanması) nedeniyle soruşturmaya etkili katılamadıklarına dair iddialarını
da inceleyen AİHM, gizlilik kararının daha sonra kalkması nedeniyle sonradan
soruşturma evrakına erişebilen başvurucuların haklarını etkin şekilde kullanma
imkânlarının bulunmadığının değerlendirilemeyeceği sonucuna varmıştır (bkz.
anılan karar, § 96) .
29. AİHM, Cangöz ve
diğerleri/Türkiye (B. No: 7469/06, 26/4/2016) başvurusunda gizlilik
kararı (soruşturma evrakını inceleme ve söz konusu evraktan örnek alma
imkânının kısıtlanması) nedeniyle birkaç belge hariç soruşturma evrakına
erişemeyen başvurucuların soruşturmaya etkili biçimde katılamadıkları kanaatine
varmıştır. Anılan olayda başvurucular soruşturma dosyasında bulunan diğer
belgelere ancak bu belgelerin Bakanlık tarafından AİHM’e
gönderilmesi ve akabinde AİHM’in bunları
başvuruculara iletmesi üzerine vâkıf olabilmişlerdir (bkz. anılan karar, §
145).
30. Yetkili makamların toplantı ve gösteri hakkını kullanan
kişilere yönelik müdahalesine, yakınlarının yaşam hakkının ihlal edildiğine ve
yakınlarının ölümüyle ilgili soruşturmanın etkisizliğine ilişkin olarak
başvurucuların şikâyetlerinin incelendiği Sayfı Sarısülük ve Cen Sarısülük/Türkiye ((k.k.), B. No: 64126/13, 25/3/2014) başvurusunda AİHM; olayın meydana geldiği
tarihten itibaren geçen süreyi ve yürütülen soruşturmanın baştan beri hiçbir
şekilde durdurulmadığını dikkate alarak hem yargılamanın gidişatının hem de
geçen zamanın soruşturmanın erken etkisizlik belirtileri gösterdiği sonucuna
varmaya imkân vermediğini belirtip başvuruyu iç hukuk yolları tüketilmeden
yapılan erken bir başvuru olarak kabul etmiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 31/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu Uğur Gümüştekin -yaşam hakkının etkili soruşturma
yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu ile etkili başvuru hakkına ilişkin birkaç
AİHM kararına atıfta bulunarak- yürütülen soruşturmadaki eksikliklerin daha
sonra bireysel başvuruya konu edileceğini, kısıtlama kararının dayanağını
oluşturan normun kenar başlığı ile lafzı nazara alındığında kısıtlama kararının
müşteki vekilleri yönünden geçerli olmayıp sadece şüpheli müdafileri yönünden
cari olduğunu, kısıtlama kararı kapsamında olmayan belgelere dahi
erişemediklerini, kısıtlama kararıyla sadece soruşturmanın genişletilmesinin
engellenmediğini, aynı zamanda dosya içeriğinin de kamuoyundan gizlendiğini, bu
nedenle soruşturmaya etkili katılamadıklarını, kısıtlama kararının gerekçesiz
olduğunu ve olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlileri hakkına soruşturma
yürütüldüğüne dair herhangi bir açıklama yapılmadığını belirtip Anayasa'nın
17., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan yaşam, adil yargılanma ve
etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Başvurucu Uğur Gümüştekin ile aynı iddialarda bulunan diğer
başvurular ek olarak kamu görevlilerince olay yerinde herhangi bir güvenlik
tedbiri alınmadığını, olay yerine gelen bazı polislerin sağlık görevlilerinin
yaralılara müdahalede bulunmasını engellediğini, soruşturmanın genişletilmesine
ilişkin talepleri hakkında işlem yapılmadığını, soruşturmanın patlamayı
önlemekle görevli güvenlik ve istihbarat görevlilerince yürütülmesi nedeniyle
soruşturmanın bağımsızlığı ve etkinliğinden zaten şüphe duymaktayken bir de
soruşturmanın kendilerinden gizlendiğini, olayla ilgili bir kişinin uzun bir süre
yakalanamayıp bir operasyon sırasında ölmüş olmasının soruşturmanın etkili
yürütülmediğini gösteren bir husus olduğunu, etkili soruşturma yürütüldüğü
taktirde devletin yaşam hakkının negatif ve pozitif yükümlülüklerini ihlal
ederek meydana gelen olaydan sorumlu olduğunun ortaya çıkarılabileceğini,
soruşturmanın başvurunun yapıldığı tarihteki aşaması ve başvurunun konusu
dikkate alındığında gizlilik kararının etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal
ettiğini ve kısıtlama kararına yapılan itirazın aynı yargı çevresindeki bir
başka sulh ceza hâkimliğince incelenmesinin doğal hâkim ve tarafsızlık
ilkelerine aykırı olduğunu iddia etmişlerdir.
34. Bakanlık görüşünde, başvuruya konu olay hakkında yürütülen
soruşturmada yapılan işlemlerden söz edilmiş; başvurucuların kısıtlama kararı
nedeniyle hangi haklarının etkilendiğine dair somut bilgi ve belge
sunmadıkları, olayın üzerinden geçen kısa bir süre sonra bireysel başvuruda
bulunulduğu, başvuruya kadar geçen süre ve yargılamanın seyri dikkate
alındığında soruşturmanın etkisiz kabul edilmesine neden olacak belirtilerin
bulunmadığı ve bu nedenle başvuru yollarının tüketilmemiş olduğu
değerlendirmesinde bulunulmuştur.
35. Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta başvurucular
kısıtlama kararının ölçülü ve soruşturmanın amaçlarıyla uyumlu olmayıp failleri
ve kamu görevlilerinin sorumluluğunu kamuoyundan gizlemeyi amaçladığını,
kısıtlama kararının devam ettiğini ve failler hakkında henüz kamu davası
açılmadığını belirterek başvurunun erken bir başvuru olmadığını öne
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Başvurucunun
İddialarının Hukuki Vasıflandırılması Yönünden
36.Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
37. Anayasa'nın “Devletin
temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
39. Başvurucu Uğur Gümüştekin soruşturmadaki ihmallerin daha
sonra bireysel başvuruya konu edileceğini ifade ederken diğer başvurucuların
soruşturmanın başvurunun yapıldığı tarihteki aşaması ve başvurunun konusuna
dikkat çekerek kısıtlama kararının etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal
ettiğini ileri sürmeleri, şikâyetlerin dile getirilme biçimi ve başvurunun soruşturma evrakını inceleme ve söz konusu evraktan
örnek alma imkânının kısıtlanması kararına yapılan itirazın
reddedilmesi üzerine yapıldığı dikkate alındığında başvurucuların tüm
şikâyetlerinin özünün pek çok kişinin ölümü ile birçok kişinin yaralanmasına
neden olan olay ile ilgili ceza soruşturması kapsamında kısıtlama kararı
verilmesi ve bu karara yapılan itirazların reddedilmesi nedeniyle olayda ölen
kişilerin yakınlarının ve/veya olayda yaralanan şahısların soruşturmaya etkili
şekilde katılamamalarına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurunun
olay esnasında hayatını kaybeden K.T.nin yakınları
Erdoğan Tedik, Zöhre Tedik, Edge Tedik
Ejderoğlu ve Berivan Tedik
Yeşiltepe yönünden Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında
incelenmesi gerektir.
40. Diğer taraftan ölümle sonuçlanmayan bir olaya ilişkin
başvuru da mağdura karşı gerçekleştirilen eylemin niteliği ve failin amacı gibi
somut olayın koşulları dikkate alınarak yaşam hakkı kapsamında incelenebilir.
Bu değerlendirme yapılırken eylemin potansiyel olarak öldürücü niteliğe sahip
olup olmadığı ile maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki
sonuçları önem taşımaktadır (Mustafa Çelik
ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227,
12/1/2007, § 69; Yasin Ağca, B.
No: 2014/13163, 11/5/2017,§§ 109, 110).
41. Somut olayın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak için
toplanan kalabalığın bulunduğu bir yerde üzerindeki patlayıcı maddeleri
patlatan iki kişinin saldırısı sonucu gerçekleştiği ve yaşanan bu üzüntü verici
olay nedeniyle pek çok kişinin öldüğü, birçok kişinin de yaralandığı gözönünde bulundurulduğunda öldürücü niteliğe sahip
olduğunda tereddüt bulunmayan olayda yaralanan başvurucular İbrahim Akgün ile
Uğur Gümüşkaya yönünden de başvurunun yaşam hakkının etkili soruşturma
yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Mağdur Sıfatı ve Bu
Bağlamda Kişi Bakımından Yetkiye İlişkin Kabul Edilebilirlik Kriteri Yönünden
42. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41).
43. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken ancak ölümle
sonuçlanmayan bir olaya ilişkin başvuru ise olaydan doğrudan etkilenen kişiler
tarafından yapılabilir.
44. Başvuru konusu olayda ölen K.T. ;
başvurucular Erdoğan Tedik ile Zöhre
Tedik'in oğlu, başvurucular Edge
Tedik Ejderoğlu ve Berivan Tedik Yeşiltepe'nin ise kardeşidir. Ayrıca başvurucular
İbrahim Akgün ile Uğur Gümüşkaya, meydana gelen olayda yaralanmıştır. Bu
nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
b. Başvuru Süresine ve
Başvuru Yollarının Tüketilmesine İlişkin Kabul Edilebilirlik Kriterleri
Yönünden
45. Yaşam hakkı ile ilgili bir soruşturmanın etkili olup
olmadığı yönünden inceleme yapabilmek için -mutlak surette gerekli olmasa da-
yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu
makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile
getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
46. Öte yandan başvurucuların yetkili makamlara müracaat
etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa,
başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl
almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira
soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde
anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir
(Yasin Ağca, § 121). Böyle bir
durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları
veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda
bulunmalıdır (Adle Azizoğlu ve Sadat
Azizoğlu, B. No: 2014/15732,
24/1/2018, § 87; Sultani Acar, B.
No: 2014/16344, 22/3/2018, § 84).
47. Başvurucular, soruşturma evrakını inceleme ve söz konusu
evraktan örnek alma yetkisinin Hâkimlik kararıyla kısıtlandığını ve bu karar
nedeniyle soruşturmaya etkili biçimde katılamadıklarını öne sürüp söz konusu
kararın kendilerine göre muhtemel sonuçlarına dikkat çekmişlerdir. Başvuru
tarihi itibarıyla kısıtlama kararı da mevcudiyetini devam ettirmektedir. Bu
nedenlerle Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru yapmaktaki amaçlarını da dikkate
alarak başvurucuların başvuru yollarını tüketmek için kendilerinden makul
olarak beklenebilecek her şeyi yaptıkları ve başvurunun süresinde olduğu
sonucuna ulaşmıştır.
c. Açıkça Dayanaktan Yoksun
Olmamaya İlişkin Kabul Edilebilirlik Kriteri Yönünden
48. Yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde
uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamak amacıyla
devletin doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmesi
gerektiğini kabul eden Anayasa Mahkemesi, etkili soruşturma yükümlülüğünün
yerine getirilip getirilmediğini incelerken bazı kriterler kullanmaktadır. Bu
kriterler şöyledir:
- Yetkili makamların resen ve derhâl harekete geçerek ölüm
olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün
delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, § 57)
- Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümler
yönünden soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız
olması (Cemil Danışman, B. No:
2013/6319, 16/7/2014, § 96)
- Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ölen
kişinin yakınlarının soruşturmaya gerekli ölçüde etkili katılımlarının
sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 58)
- Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013,
§ 30)
49. Somut başvurunun soruşturma evrakını inceleme ve söz konusu
evraktan örnek alma yetkisinin Hâkimlik kararıyla kısıtlanması ve söz konusu
karara yapılan itirazın reddi üzerine yapıldığı, Cumhuriyet Başsavcılığının
olayda sorumluluğu bulunan bazı failleri tespit edip bu kişiler hakkında kamu
davası açtığı gözönünde bulundurulduğunda etkili
soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin incelenmesinde
kullanılan tüm kriterlerin somut başvuruya uygulanmasının bireysel başvurunun
ikincil niteliğine uygun düştüğü söylenemez. Bu sebeple somut başvuruda
yalnızca soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının soruşturmaya gerekli olduğu
ölçüde etkili katılımlarının sağlanması kriteri yönünden inceleme yapılacaktır.
50. İnceleme konusu kriter uyarınca pratikte de hesap
verilebilirliği sağlamak için soruşturma kamu denetimine açık olmalıdır. Ayrıca
soruşturma, meşru menfaatlerini korumaları amacıyla gerekli olduğu ölçüde
ölenin yakınları için erişilebilir olmalıdır.
51. Diğer taraftan soruşturmaya katılımın etkililiğinin
seviyesi, soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişebilir. Ancak her
hâlükârda meşru menfaatlerini korumak için sanığın savunmasının alındığı, görgü
tanıklarının dinlendiği, bilirkişi raporlarının tartışıldığı, olaya ilişkin
şikâyetlerinin dile getirildiği ve diğer delillerin ileri sürülerek
tartışmasının yapıldığı duruşmalara katılmak isteyen mağdurlara bu imkân
tanınmalıdır. Aksinin kabulü, katılımın sadece teorik olarak kabul edilmesi,
pratikte sağlanmaması ve hakkın özünün zedelenmesi anlamına gelebilecektir (Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No:
2014/1982, 9/11/2017, § 187).
52. Buna karşın bahsedilen hususlardan soruşturmanın başından
sonuna kadar mutlaka kamuya açık bir şekilde yürütülmesi gerektiği ve
soruşturma makamlarının ölenin yakınlarınca talep edilen her soruşturma
tedbirini mutlaka almak zorunda olduğu gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Zira
üçüncü şahısların temel haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek veya adli
makamların soruşturma yaparken başvurdukları yöntemleri güvence altına almak
gibi amaçlarla soruşturma aşamasında bazı delillere erişim yönünden kısıtlama
getirilmesi gerekebilir (AYM, E.2014/195, K.2015/116, 23/12/2015, § 107).
53. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında kısıtlama kararının
kaldırılması veya olayda sorumluluğu tespit edilen kişiler hakkında düzenlenen
iddianamenin mahkemece kabul edilmesi nedeniyle soruşturma evrakına erişim
imkânının doğması hâlinde kısıtlama kararı, ölenin yakınlarının soruşturmaya
etkili katılımı yönünden herhangi bir sorun teşkil etmeyebilir. Ancak soruşturmanın
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanmasına veya iddianamenin
mahkemece kabul edilmesine rağmen kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek
soruşturma evrakının ölenin yakınlarının erişimine kapatılması etkin soruşturma
yükümlülüğünün ihlaline neden olabilir.
54. Somut başvuruda, şüphelilerin ifadelerini içeren tutanaklar
ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları
diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hariç olmak üzere dosya içeriğini
inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verilmiş
ise de olayda sorumluluğu bulunan bazı failler hakkında Cumhuriyet
Başsavcılığınca düzenlenen iddianame Ceza Mahkemesince kabul edilmiş olup
yargılama Ceza Mahkemesince açık olarak yürütülmektedir. Başvurucular, Ceza
Mahkemesince yürütülen yargılamaya rağmen kısıtlama kararı gerekçe gösterilerek
hâlen soruşturma evrakına erişemedikleri yönünde Anayasa Mahkemesine herhangi
bir bilgi de vermemişlerdir. Bu sebeple şüpheliler hakkında düzenlenen
iddianamelerin kabul edilmesiyle birlikte soruşturma evrakına erişme olanağı
bulan başvurucuların verilen kısıtlama kararı nedeniyle meşru menfaatlerini
korumak amacıyla soruşturma sürecine etkin katılım imkânı bulamadıklarına
ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
31/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.