TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NAİF BAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/17982)
Karar Tarihi: 20/9/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Ali KOZAN
Başvurucu
Naif BAL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya gönderilen mektuba ve başvurucunun iletmek istediği fakslara el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak ve hakaret suçlarından hükümlü olarak Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadırlar.
A. 3/6/2015 ve 3/7/2015 Tarihlerine Ait Fakslar Yönünden
9. Başvurucu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a farklı tarihlerde iki adet faks iletmek istemiştir.
10. Benzer içerikli 23/6/2015 ve 3/7/2015 tarihlerine ait faksların ilgili kısımları şöyledir:
"İşid çeteleri Suruçta...sivilleri katletmiştir...Şahsınızın Kürtleri hedefleştiren söylemi saldırılar için psikoljik zemin hazırlıyor...kişisel egolarla siyaseti domine etme tarzınız...saldırılardan şahsınızı sorumlu görüyoruz.bu tuum ve çizgiden vazgeçilmemesi halinde olacaklardan kaçınılmaz sorumluluk Cumhurbaşkanına ve AKP hükümetinin olacaktır...kadın ve çocuk bedenleri yerdeyken nefret söylemlerinden geri durmamanız...gizli zeminlerde DEAŞ ile ilişkiniz..katliamın sorumluluğu Kürt halkına böyle saldırılara zemin sunanlardadır...asla unutmayacağız..."
11. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 3/7/2015 ve 24/7/2015 tarihlerinde sakıncalı mektup değerlendirme kararlarıyla, başvurucunun iletmek istediği faksların alıkonulmasına karar verilmiştir. Gerekçeleri aynı olan kararlarda, mektupta kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış beyan ve hakaret içeren ifadeler kullanıldığı belirtilmiştir.
12. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararlarına karşı Bolu İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itirazlar 14/7/2015 ve 4/8/2015 tarihli kararlar ile reddedilmiştir. Gerekçeleri aynı olan kararlarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) haberleşme hürriyeti ile ilgili ikelerine atıf yapıldıktan sonra faksın amacı ve içeriği nazara alınarak 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilenşartların gerçekleştiği vurgulanmış ve ilgilikararın hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz Hâkimliği) kararına karşı Bolu Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itirazlar, 16/9/2015 ve 28/9/2015 tarihlerinde alınan kararlarla reddedilmiştir. Kararların gerekçelerinde, İnfaz Hâkimliği kararının usule ve kanuna uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
B. Mektup Yönünden
14. Başvurucuya, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (Dernek) tarafından 23/6/2015 tarihinde bir mektup gönderilmiştir. İki sayfalık mektup muhataba yöneltilen sorular ile Amaçları, İlkeleri ve Çalışma Metodları başlıkları altında Derneği tanıtan bir yazıdan oluşmaktadır.
15. Derneğin başvurucuya gönderdiği mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği(CİSST) cezaevlerinde yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan bağımsız bir dernektir..Hasta mapusların sorunlarını, doktorlarla,..cezaevi çalışanları ile..tartışarak daha iyi tedavi edilmelerini sağlayacak çözüm önerileri oluşturmaya çalışıyoruz..Hiçbir soruyu cevaplamak zorunda değilsiniz..cevapları kitap olarak,internette veya medyadan yayınlamak istiyoruz...bilgileri paylaşmamızda bir sakınca olup olmadığını ayrıca belirtirseniz..yayınlanmasını istemediğiniz takdirde bilgileriniz kimseyle paylaşılmayacaktır... Kendinizi tanıtır mısınız? (kendinizi istediğiniz gibi tanıtabilirsiniz...).. Ne zamandır Cezaevindesiniz?..Hastalığınız var mı?.. Cezaevinde revire çıkmakta, doktorla görüşmekte sıkıntınız oldu mu?..Cezaevinde olduğunuz için hastalığınızın teşhisi ve tedavisinde herhangi bir aksama oldu mu?..Sağlık çalışanlarından olumsuz bir tavırla karşılaştınız mı..Hasta haklarını biliyor musunuz?..."
"AMAÇLARI...Türkiye'de hapishanelerin şartlarını uluslararası standartlara ulaştırmak için sivil toplumun mobilize edilmesi. Hapishanelerin şeffaflaştırılması... Mapusların haklarının ve özgürlüklerinin korunması..Yazılı ve görsel medya ile sosyal medyanın ve internetin etkin kullanımı yoluyla hapishaneler konusunda farkındalık ve hassasiyet yaratılması... İLKELERİ... Sözel, fiziksel ve psikolojik her türlü şiddeti reddeder..Tarafsızdır.Çalışma alanı,risk altındaki grupların, ayrım yapmaksızın tüm tutuklu, hükümlü ve tahliye sonrası desteğe ihtiyacı olan eski hümlülerin, ceza infaz kurumunda çalışan personelin hak, sorun ve ihtiyacını kapsar... ÇALIŞMA METODLARI...Ceza İnfaz Sistemi iyileştirme çalışmalarına sivil toplum desteğini güçlendirmek...kurumlara arası koordinasyonu sağlamak...sivil toplum örgütleriiçin Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü ile diyaloga öncülük etmek...Ceza İnfaz Sistemi hakkında kamuoyunu bilgilendirmek ve biliçlendirmek.Kamuoyıuna bülten ve başka yayınlar ile ceza infaz reformu,insan hakları, uluslararası,ulıusal ve yerel kurum ve derneklerin aktiviteleri hakkında tarafsız, doğru ve net bilgi iletmek..."
16. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 23/6/2015 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla,mektubun alıkonulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, mektubun 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre sakıncalı olduğu belirtilmiştir.
17. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı İnfaz Hâkimliğine yapılan itiraz 10/7/2015 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, hükümlü ve tutukluların hak ihlalleri veya benzeri olumsuz bir durum ile karşılaştıkları takdirde şikâyet ve başvuru mercilerinin kanunda düzenlendiği belirtilmiş ve Derneğin hükümlülere ait kişiselbilgiler hakkında ve ceza infaz kurumunda hak ihlali olup olmadığı hususunda bilgi isteme ve almış oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin bulunmadığına vurgu yapılmıştır.
18. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Bolu Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz 16/9/2015 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
19. Nihai kararlar 6/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 26/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 20/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
23. Başvurucu uzun süredir hükümlü olması nedeniyle bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mektuba El Konulması Nedeniyle Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; Derneğin gönderdiği mektubun alıkonulmasına yönelik iddialarında, ceza infaz kurumlarında meydana gelen ihlallerin tespitine yönelik sorulardan ibaret mektubun sakıncalı bir içeriğe sahip olmadığını, uygulamanın keyfî olduğunu belirterek haberleşme özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık, Derneğin başvurucuya gönderdiği mektup ile ilgli görüşünde; İnfaz Hâkimliğinin kararına atıf yaparak mektupların alıkonulması için ilgili ve yeterli gerekçe sunulduğunu, el koyma kararının yasanın uygulaması niteliğinde olduğunu belirtilmiştir. Ayrıca uygulamanın Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı veya açık bir keyfilik içermediği, demokratik bir toplumda gerekli veorantılı olduğu değerlendirmesi yapılmıştır.
27. Başvurucu, uygulamanın hukuki dayanaklarının olmadığını vurgulayarak haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu iddiaların özü, başvurucuya gelen mektubun ve başvurucunun iletmek istediği faksların Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan, başvurucuya gönderilen mektuba el konulması suretiyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel ilkeler
30. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."
31. Haberleşme hürriyetine müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespitini yapmıştır. Öte yandan, haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
33. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında "Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların" hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Mektubun bu kapsamda Disiplin Kurulunca denetlenmesinin kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 51).
34. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
35. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
36. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da mektubun içeriğinde yer alanhangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
37. Disiplin Kurulu, mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Ancak bu müdahalenin yukarıda belirtilen ilkelere uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
38. Somut olayda mektubun Disiplin Kurulunca alıkonulma sebebi ve gerekçeleri (bkz. § 16) incelendiğinde, uygulamanın 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre yapıldığı görülmektedir. Açıklanan ilkeler çerçevesinde bakıldığında, başvurucunun haberleşme özgürlüğüne ilişkin sınırlamanın kanun tarafından öngörülme ve meşru amaç taşıma şartlarını karşıladığı anlaşılmaktadır (bkz. §§32, 33).
39. Bu durumda, başvurunun demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesi yönünden değerlendirilmesi gerekir (bkz. § 34).
40. Yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde somut olaya konu mektup yönünden değerlendirme yapıldığında; iki sayfalık mektubun bir sayfasının Derneğin amaçlarını, ilkelerini ve çalışma metodlarını açıklayan metinden, diğer sayfasının ise Derneğin kısa bir tanıtımı ile muhataba yöneltilen sorulardan ve bu sorulara ilişkin açıklamalardan oluştuğu görülmektedir. Cevaplandırılması zorunlu tutulmayan soruların bir kısmının mahpusun sağlık durumuna ilişkin kişisel bilgilere yönelik olduğu, bir kısmının ise ceza infaz kurumunda sağlık nedenine bağlı varsa yaşanılan sorunlar ve aksaklıklar ile hasta haklarına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Dernek, anket şeklindeki sorulara verilecek cevapların yayınlanması için muhatap mahpustan izin talep etmekte ve izin verilmemesi hâlinde kişisel bilgilerin paylaşılmayacağını da mektupta belirtmektedir (bkz. § 15).
41. Söz konusu mektupta Dernek, kendisini ceza infaz kurumlarında yaşanan her türlü sorunla ilgilenmeye çalışan tarafsız, bağımsız ve yasal bir kuruluş olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Derneğin hapishanelerin şeffaflaştırılması, şartlarının uluslararası standartlara ulaştırılması ve mahpusların haklarının korunması gibi amaçlar çerçevesinde, yazılı ve görsel medyayı da kullanarak ceza infaz sistemi ve burada yaşanan sorunlar hakkında kamuoyunun bilgilendirmesine ve ceza infaz sisteminin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulduğu belirtilmektedir (bkz. § 15).
42. Mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararında, başvuruya konu mektup içeriği hakkında herhangi bir somut değerlendirme yapılmamış sadece 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre sakıncalı olduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği ise Derneğin hükümlülere ait kişisel bilgiler hakkında ve İnfaz Kurumunda hak ihlali olup olmadığı hususunda bilgi isteme ve almış oldukları bilgileri yayınlama yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Disiplin Kurulu ve derece mahkemeleri mektup içeriğindeki hangi sözlerin muhatabına ulaştırılmasının ne suretle sakıncalı olduğunu belirtmedikleri gibi Derneğin mahpuslardan kişiselbilgileri ve ceza infaz kurumunun şartları hakkında bilgi isteme ve bu bilgileri yayınlama yetkisinin olmadığına dair gerekçenin yasal dayanaklarına ilişkin de bir açıklama yapmamışlardır. Ayrıca mahpusların kendilerine ya da ceza infaz kurumuna dair verdikleri bilgilerin yayımlanmasının mahpusun iznine bağlı olduğu, mektubun göndericisinin derneklerle ilgili mevzuata uygun olarak kurulmuş, ceza infaz sistemi alanında faaliyet gösteren bir dernek olduğu ve Derneğe cevap olarak gönderilecek mektupların ise ilgili mevzuat çerçevesinde denetlenebileceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, mektubun alıkonulmasına dair karar gerekçelerinde mektupla ilişkili, somut bilgilere dayalı ve yeterli bir gereklilik ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
43. Öte yandan gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse derece mahkemelerinin kararlarında, anılan mektubun alıkonulmasını gerektirecek boyutta İnfaz Kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan, kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgilerin aktarılmasını sağlayan koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye de yer verilmemiştir. Bu kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik yapılan müdahalede, mektuba özgükabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmış; başvuruculara gelen mektuba el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahaleninamaçlanan hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik toplum gereklerine uygun olmave ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmı yönünden başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Fakslara El Konulması Nedeniyle Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Başvurucu, iletilmesini istediği faksların barışçıl süreçte memleket meselelerine ilişkin beklentilerini ve eleştirilerini içerdiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, fakslar ile muhatabına sorumluluklarını hatırlatmak istediğini, kişileri paniğe sürükleyecek yalan ifadeler ya da hakaret içermediğini vurgulayarak yapılan uygulamanın keyfî olduğunu iddia etmiştir.
46. Bakanlık fakslar ile ilgili görüşünde; her iki faksta da Cumhurbaşkanı'nın Kürt karşıtlığıyla, nefret söyleminde bulunmakla Kürtlere düşmanca davranmakla itham edildiği, Suruç ve Kobani'de yaşanan olaylardan bu tutumdan vazgeçilmezse kaçınılmaz sorumluluğun Cumhurbaşkanı'na ve Hükûmete ait olduğu şeklinde gözdağı veren bir üslupla yazıldığı belirtilmiştir. Bakanlık söz konusu ifadelerin şiddete teşvik mahiyetinde nefret söylemi, kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek yalan yanlış beyan ve hakaret kapsamında olduğu değerlendirilmesinde bulunmuştur.
47. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında; yazdığı faksların eleştiri temelinde ele alınması gerektiğini, Cumhurbaşkanı'na olası olumsuz gelişmelere ilişkin sorumluluğunu hatırlattığını, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda kaldığını ve gözdağı vermek gibi bir amacının olmadığı gibi faksların kamuya açık olmadığının da dikkate alınmasını gerektiğini belirtmiştir.
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesi açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.
49. Disiplin Kurulunun başvurucuya gönderilen mektuba el konulması kararı vermesi sonucu haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Uygulamanın 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre yapıldığı kanun tarafından öngörülme ve meşru amaç taşıma şartlarını karşıladığı anlaşılmaktadır.
50. Yukarıda yapılan açıklamalar ve ilkeler kapsamında başvurunun bu kısmının da demokratik toplum gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkesi yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda benzer ifadelerden oluşan fakslarda kullanılan üslup, faksların toplu imzalanarak sık sık biz ifadesi kullanılması ve terörörgütünün kamuya yansıyan görüşlerine paralel ifadeler kullanılması birlikte gözetildiğinde, faksların yazılma amacının terör örgütüne destek sağlamak, örgütsel dayanışmayı ve örgütsel kimliği canlı tutmakolduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca fakslarda mektup muhatabının, bir terör örgütüne destek verdiği, Kürtleri hedef alan ve nefret içeren söylemleri nedeniyle örgütün şiddet eylemlerinden sorumluluğu olduğu yönündeki iddialar somut bilgilere dayandırılmadan vurgulanmaktadır. Faksları imzalayan kişilerin, silahlı terör örgütüne üye olduklarının yargı kararlarıyla tespit edildiği, örgüt ile dayanışma amaçlı hareket ettikleri ve mektubunmuhatabının konumu gözetildiğinde; fakslarda geçen "olacaklardan kaçınılmaz sorumluluk" şeklindeki ifadelerin sakıncalı mektup değerlendirme kararlarında kişileri hedef gösterme ve tehdit olarak kabul edilmesi makul görülebilir.
51. Buna göre silahlı terör örgütü ile dayanışma amacıyla yazıldığı ve kişileri paniğe düşürecek yalan bilgiler olanmektubun sakıncalı görülerek el konulması şeklindeki müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
53. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
54. Başvurucu 2.500 TL maddi ve manevi tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
55. Başvurucuya gönderilen mektubun alıkonulmasına karar verilerek Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
56. Başvuruya konu mektubun yazıldığı tarihten itibaren aradan uzunca bir süre geçtiği gözönüne alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
57. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım taleblerinin KABULÜNE,
B. 1. Faksların alıkonulması sonucu haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mektubun alıkonulması sonucu haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.