TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN ŞEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/17800)
|
|
Karar Tarihi: 10/10/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin ŞEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Atıf ŞENEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gece vakti alkollü içki satıldığı fiilinden dolayı
idari para cezası verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; ayrıca idari
para cezasına karşı itiraz sürecinde iki dereceli yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu İstanbul'un Arnavutköy ilçesine bağlı Tayakadın köyü Devlet Caddesi üzerinde bir büfe
işletmektedir. Başvurucuya ilk olarak 21/11/2013 tarihi saat 22:25 civarı
alkollü içki sattığı gerekçesiyle Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu
(Kurul) tarafından 29.303 TL idari para cezası verilmiştir. Başvuru formunda bu
idari para cezasına itiraz süreci ile ilgili bilgilere yer verilmediği, formda
yer alan bilgilerin ise sonraki idari para cezası süreci hakkında olduğu
görülmektedir.
10. Aynı işyerine yönelik olarak bu defa 23/11/2013 tarihi saat
22.45'te İlçe Jandarma Komutanlığı görevlilerince düzenlenen tutanakta, Ü.E. ve
Y.D.nin yanlarında siyah bir poşetle bu işyerinden
çıktıkları ve bu kişilere sorulduğunda poşetlerde alkollü içki bulunduğunun
öğrenildiği belirtilmiştir. Tutanağa göre kolluk görevlileri başvurucuya
alkollü içki satışının yasak olduğunu bilip bilmediğini sormuşlar, başvurucu
ise borçlarının çok olması nedeniyle alkollü içki satışı yaptığını beyan
etmiştir. Tutanak başvurucu dışındaki kişilerce imzalanmıştır.
11. Söz konusu tutanak, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumuna (TAPDK) gönderilmiştir. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu
(Kurul) bu tutanağı esas alarak 7/1/2015 tarihinde başvurucunun gece vakti
alkollü içki satmak kabahatinden ötürü 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün,
Tütün Mamülleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine
Dair Kanun'un 8. maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendi uyarınca 60.000 TL
idari para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararda, başvurucuya
daha önce aynı fiilden ötürü ceza verilmiş olduğundan dolayı idari para
cezasının bu şekilde belirlendiği ifade edilmiştir.
12. Başvurucu 2/2/2015 tarihinde Gaziosmanpaşa Sulh Ceza
Hâkimliği nezdinde karara itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde, saat 22.00'den
sonra alkollü satış yapılmadığı ve ortada kolluk görevlilerince düzenlenen
tutanak dışında başkaca bir delilin de bulunmadığı belirtilmiştir.
13. Sulh Ceza Hâkimliği, tutanağı düzenleyen kolluk görevlileri
ile alkollü içki satın aldığı belirtilen Ü.E.yi olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin tespiti
amacıyla tanık olarak dinlemiştir. Tanık Ü.E.; işyerine saat 21.45 civarında
girdiklerini ve saat 22.00 olmadan bira aldıklarını, bir süre sohbet ettikten
sonra 22.15 civarında işyerinden ayrıldığını beyan
etmiştir. Tutanak düzenleyicisi tanıklar ise saat 22.00'den sonra tutanakta
adları yazılı kişilerin başvurucunun işlettiği büfeye giriş yaptıklarını ve
yine bu saatten sonra aynı kişilerin ellerinde alkollü içki bulunan poşetlerle
dışarı çıktıklarını beyan etmişlerdir.
14. Sulh Ceza Hâkimliği 9/7/2015 tarihinde itirazın kabulü ile
itiraza konu idari yaptırım kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde,
tanıklar Y.D. ve Ü.E.nin saat 21.45 civarında alkollü
içki satın aldıkları ancak kolluk görevlilerinin saat 22.00'den sonra
kendilerini durdurdukları yönündeki beyanlarına vurgu yapılmıştır. Kararda, bu
sebeple saat 22.00'den sonra alkollü içki satıldığının şüpheli olduğu
gerekçesiyle idari yaptırım uygulanamayacağı belirtilmiştir.
15. TAPDK tarafından yapılan itirazı kabul eden İstanbul 3. Sulh
Ceza Hâkimliği 11/9/2015 tarihinde itiraza konu kararın kaldırılmasına karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde; tanıkların aynı işyerinden alkollü içkiyi
satın alan kişiler olduğundan dolayı tarafsız olamayacakları, kamu görevlisi
sıfatı bulunan ve üç kişi olan kolluk görevlilerinin düzenledikleri tutanağa
itibar edilmesi gerektiği açıklanmıştır.
16. Nihai karar, başvurucu vekiline 7/10/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 6/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler
İnhisarı Kanunu’nun 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile
yeniden düzenlenen 6. maddesinin beşinci fıkrasının üçüncü cümlesi şöyledir:
“Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri
arasında perakende olarak satılamaz.”
19. 4250 sayılı Kanun’un 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı
Kanun'un 3. maddesi ile yeniden düzenlenen 7. maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendi şöyledir:
“Bu
Kanunun 6 ncı maddesinin;
...
e) Beşinci fıkrasındaki yasaklara aykırı
hareket edenlere, 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası
Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin
beşinci fıkrasının (k) bendinde öngörülen,
idari para cezası verilir.”
20. 4733 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“...
Tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler piyasasında Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığından gerekli izinleri
alarak veya almadan mal veya hizmet üreten, işleyen, ihraç veya ithal eden,
pazarlayan, alan veya satan gerçek ve tüzel kişilere aşağıda yazılı idarî
yaptırımlar uygulanır:
...
k) Tütün mamulleri veya alkollü içkilerin
tüketicilere satışını; internet, televizyon, faks ve telefon gibi elektronik
ticaret araçları ya da posta ile sipariş yöntemi kullanarak yapmak üzere satış
sistemi kuran veya faaliyette bulunanlara yirmibin
Yeni Türk Lirasından yüzbin Yeni Türk Lirasına kadar
idarî para cezası verilir. (Ek ikinci cümle: 13/2/2011-6111/175 md.) Satışın internet ortamında yapılması halinde, 4/5/2007
tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu
Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda öngörülen
usullere göre erişimin engellenmesine karar verilir ve bu karar hakkında da
anılan Kanun hükümleri uygulanır. "
21. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 15.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Aynı kabahatin birden fazla işlenmesi
halinde her bir kabahatle ilgili olarak ayrı ayrı idarî para cezası
verilir."
22. 5326 sayılı Kanun'un 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İdarî para cezası, maktu veya nispi
olabilir.
(2)
İdarî para cezası, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de
belirlenebilir. Bu durumda, idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen
kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz
önünde bulundurulur.
...
(7)
İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için
4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi
hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak
uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru
dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları
açısından uygulanmaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İki Dereceli
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu bunun yanında eşit düzeydeki bir mahkemenin
verdiği kararın yine eşit düzeydeki bir mahkeme tarafından kaldırılmasının
adalete aykırı olduğunu belirterek iki dereceli yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
26. Başvurucu, itirazının aynı derecedeki mahkeme tarafından incelendiğinden
bahisle iki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmakla birlikte
belirtilen şikâyetler benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi
tarafından müteaddit defa incelenmiştir. Buna göre Sözleşme’ye
ek 7 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma
hakkı tanınmış ise de başvuruya konu ihlal iddiası tarihi itibarıyla anılan
Protokol yürürlüğe girmemiştir. Dolayısıyla ceza mahkemesi nezdinde iki
dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası, o tarih itibarıyla
Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi
birinin kapsamına girmemektedir (Benzer yöndeki karar için bkz. Mahir Akarsu, B. No: 2012/1096, 20/2/2014,
§§ 42-45).
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu ilk olarak alkol satışına getirilen sınırlamaların
kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca
verilen idari para cezasının miktarının orantısız olduğunu, hâlbuki cezaların
orantılı olması gerektiğini, bunun adaletsiz ve sosyal devlet ilkesine aykırı
bir duruma yol açtığını vurgulamıştır. Başvurucu son olarak kolluğun belirli
ölçütlere bağlı olmayan tutanağının esas alınarak sonuca varılmasının adil yargılanma
hakkının güvencelerine aykırı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, bu
gerekçelerle eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde, para cezalarının uygulanmasının
mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolü çerçevesinde mülkiyet hakkına
müdahale teşkil ettiği belirtilmiştir. Bakanlık bununla birlikte, müdahalenin
kanuni dayanağının olduğu, kamu yararına dayalı meşru bir amacının da bulunduğu
ve ölçülü olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
30. Başvurucu cevap dilekçesinde önceki beyanlarını tekrar
etmiş, verilen cezanın orantısız olduğunu, Bakanlığın görüşünün aksine mülkiyet
hakkının özünün adil olmayan bir yargılama sonucu zedelendiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda eşitlik ilkesinin ihlal
edildiği ileri sürülmekte ise de söz konusu ihlal iddiasının hangi temel hak ve
özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştiği belirtilmemiştir. Bu sebeple
başvurucunun yukarıda değinilen şikâyetleri yalnızca adil yargılanma hakkının
ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir. Diğer taraftan başvurucu başvuru formu
ve eklerinde, iki ayrı idari para cezası verildiğinden söz etmiş ise de
yalnızca 60.000 TL tutarındaki idari para cezası sürecine ilişkin bilgilere yer
vermiş, bu para cezası yönünden başvuru yollarının tüketildiğini belirtmiştir
(bkz. § 9). Dolayısıyla başvuru formundaki şikâyet konusu yargılama ile sınırlı
olarak değerlendirme yapılacaktır.
33. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
34.Uyuşmazlıkta, alkollü içkinin yasağın başladığı saatten önce
veya sonra mı satın alındığı tartışma konusudur. Somut olayda başvurucu bu
bağlamda yalnızca kolluk tutanaklarının esas alınarak idari para cezası
işleminin hukuka uygun bulunmasından yakınmıştır. Gerçekten de şikâyet edilen
idari para cezasının kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa dayalı olarak
verildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte somut olayda itirazı inceleyen
Gaziosmanpaşa Sulh Ceza Hâkimliğince söz konusu tutanağın denetimi için
tutanağı düzenleyen görevliler ile başvurucunun işlettiği büfeden alkollü içki
satın alan kişilerden biri duruşma sırasında tanık olarak dinlenmiştir. Her ne
kadar Sulh Ceza Hâkimliği itirazı kabul etmiş ise de bu karara yapılan itiraz
üzerine İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğince bu kişi ile kolluk görevlilerinin
beyanları karşılaştırılarak itiraza konu karar kaldırılmıştır. Bu sonuca
varılırken tanıkların beyanları arasındaki çelişkiye özellikle dikkat
çekilmiştir. Buna göre kolluk görevlileri, söz konusu kişinin beyanının aksine
saat 22:00'den sonra dükkâna girildiğini ifade etmişlerdir.
35. Bu aşamada belirtmek gerekir ki delillerin değerlendirilmesi
kapsamında tanık beyanlarının değerlendirilmesi ve karşılaştırılması ile hangi
tanık beyanlarına üstünlük tanınacağı hususları -kural olarak- derece
mahkemelerinin takdirindedir. Ancak bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp derece
mahkemelerinin kararlarının açıkça keyfî olmaması veya bariz bir takdir hatası
içermemesi gerekir. Somut olay bakımından ise tanıkların beyanları arasındaki
çelişkilerin giderilmesine ilişkin İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararının
-kolluk görevlileri dışındaki tanığın yasağın başladığı saatten sonra dükkândan
çıkıldığı yönündeki beyanı gözetildiğinde- açıkça keyfî olduğu veya bariz bir
takdir hatası içerdiği söylenemez.
36. Diğer taraftan şikâyet edilen fiilin ve idari para cezasının
4250 sayılı Kanun'un 6. ve 7. maddeleri ile 4733 sayılı Kanun'un 8. maddesi
hükümlerinde düzenlendiği, buna göre belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir
nitelikteki söz konusu hukuk kurallarının somut olayda kamu makamlarınca
uygulandığı dikkate alınmalıdır. Cezaların orantılılığına yönelik olarak ise
adil yargılanma hakkı kapsamında bir değerlendirme yapılabilmesi mümkün
bulunmamaktadır.
37. Sonuç olarak hukuk kurallarının yorumlanması ve delillerin
değerlendirilmesine ilişkin olan başvurunun bu kısmı, yukarıda belirtilen
içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.