TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MİTHAT YILDIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/18790)
|
|
Karar Tarihi: 22/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Mithat
YILDIZ
|
Vekili
|
:
|
Av.
Abdulhalim EKE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, trafik kazasında yaralanma üzerine açılan manevi
tazminat davasında yeterli giderim sağlanmaması nedeniyle kişinin maddi ve
manevi varlığını koruma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu 8/1/2001 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu
yaralanmıştır. Kaza tarihinde başvurucu özel bir dershanede (Şirket) öğretmen
olarak çalışmaktadır ve olay günü çevre ilçelerdeki okulları gezip öğrenci
kaydı yapmak üzere Şirket yetkilisi A.Ç.nin sevk ve
idaresindeki araç ile yola çıkmışlardır. Başvurucunun içinde bulunduğu araç
yüksek hızla mıcırlı yola girmesi sonucu takla atmış, sürücü ve başvurucu
yaralanmıştır. Başvurucunun bel ve kaburga kemiklerinde kırılma, akciğerinde
yırtılma meydana gelmiştir. SSK (Sosyal Sigortalar Kurumu) Başkanlığı Sigorta
Teftiş Kurulu Başkanlığına bağlı sigorta müfettişi tarafından hazırlanan
3/3/2004 tarihli raporda maluliyet oranının%37 olduğu, kazanın iş kazası
niteliğinde olduğu bildirilmiştir.
8. Başvurucu 1/1/2006 tarihinde araç sürücüsü, araç sahibi ve
Şirkete karşı Şereflikoçhisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) manevi
tazminat davası açmıştır.
9. Mahkeme makine mühendisi ve iş güvenliği uzmanlarından oluşan
üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor almıştır. 14/6/2007 tarihli raporda araç
sürücüsünün%75 oranında kusurlu olduğu, başvurucunun ön koltukta oturmasına
rağmen emniyet kemeri takmamış olması nedeniyle %25 kusurlu olduğu, araç sahibinin
kaza ile doğrudan bir ilintisi bulunmamakla birlikte 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu hükümleri uyarınca sürücünün kusurundan
müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu
belirtilmiştir.
10. Söz konusu rapora tarafların itirazı üzerine Mahkeme
İstanbul Teknik Üniversitesinde görevli iki öğretim üyesi ve bir iş güvenliği
uzmanından oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor almıştır. 14/2/2011
tarihli raporda olayda araç sürücüsünün %60 oranında kusurlu olduğu, araç
sahibinin bu kusurdan müteselsilen sorumlu bulunduğu,
aracın ön koltuğunda oturan başvurucunun emniyet kemeri takılı olmadığı için
%20 oranında kusurlu olduğu, yol şartlarının kazaya etkisinin ise%20 olduğu
bildirilmiştir.
11. Mahkeme 25/12/2012 tarihli kararla araç sahibi ve Şirket
yönünden davanın kısmen kabulü ile başvurucuya 16.000 TL manevi tazminat
ödenmesine, davanın sürücü aleyhine açılan kısmının reddine hükmetmiştir. Karar
Yargıtay 21. Hukuk Dairesince 30/4/2013 tarihinde bozulmuştur. Yargıtay karar
gerekçesinde kazada kusuru bulunan araç sürücüsünün de tazminattan sorumlu
tutulması gerektiği ve ayrıca belirlenen tazminat miktarının yetersiz olduğu
ifade edilmiştir.
12. Mahkeme tarafından bozmaya uyulmuş 10/10/2013 tarihli
kararla davanın kısmen kabulü ile 40.000 TL manevi tazminatın davalılardan
alınarak başvurucuya ödenmesine hükmedilmiştir. Bu karar Yargıtay 21. Hukuk
Dairesince 30/4/2013 tarihinde tazminat miktarının yüksek olduğu gerekçesiyle
bozulmuştur.
13. Mahkeme bozmaya uymuş, 15/10/2014 tarihinde davanın kısmen
kabulüne ve 20.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.
Karar Yargıtay21. Hukuk Dairesince 12/10/2015 tarihinde onanmıştır. Bu karar
başvurucu vekiline 10/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 9/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. Olay tarihinde yürürlükte olan 22/4/1926 tarihli ve 818
sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp
yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden
şahıs, o zararın tazminine mecburdur."
B. Uluslararası Hukuk
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre kişinin
yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelen ancak ihmal suretiyle meydana gelen
olaylara ilişkin etkili bir yargısal sistem
kurma yönündeki pozitif yükümlülük mutlaka ceza davası açılmasını
gerektirmez. Mağdurlara tek başına ya da bir ceza soruşturmasıyla birlikte
hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli
olabilir (Vo/Fransa [BD], B. No: 53924/00, 8/7/2004, §
90; Mastromatteo/İtalya [BD], B. No: 37703/97, 24/10/2002, §§ 90, 94, 95; Calvelli ve Ciglio/İtalya [BD], B. No:
32967/96, 17/1/2002, § 51; Anna Todorova/Bulgaristan,
B. No: 23302/03, 24/5/2011, § 73; Ercan
Bozkurt/Türkiye, B. No: 20620/10, 23/6/2015, § 59; Cavit Tınarlıoğlu/Türkiye,
B. No: 3648/04, 2/2/2016, § 114; Fatih Çakır
ve Merve Nisa Çakır/Türkiye, B. No: 54558/11, 5/6/2018, § 42).
18. AİHM, Sözleşme'nin 2. maddesi kapsamındaki pozitif
yükümlülüklere ilişkin ilkelerin, Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamına giren
fiziksel bütünlüğün korunması hakkına yönelik ciddi müdahaleler bakımından da
aynı düzeyde uygulanabilir olduğuna işaret etmektedir (Trocellier/Fransa (k.k.),
B. No: 75725/01, 5/10/2006; Codarcea/Romanya, B. No: 31675/04, 2/6/2009, §
103; S.B./Romanya, B. No:
24453/04, 23/9/2014, § 70).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 22/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişinin Maddi ve
Manevi Varlığını Koruma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; kaza nedeniyle %37 oranında malul duruma
geldiğini, 20.000 TL manevi tazminat miktarının yeterli bir giderim sağlamadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
22. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, maddi ve manevi varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahiptir."
23. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde
özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel
bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir.
24. Başvurucunun şikâyetlerinin kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci
fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
25. Somut olayda derece mahkemesi tarafından 20.000 TL manevi
tazminatın başvurucunun yaralanmasında kusuru bulunan davalılardan alınarak
başvurucuya verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvuru konusu
olayda, derece mahkemeleri tarafından kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
yükümlülüğüne ilişkin şikâyetler açısından ihlalin tespit edildiği açıktır.
26. Ayrıca belirlenen tazminat miktarı ile davanın koşulları ve
başvurucunun uğradığı zararlar arasında açık bir orantısızlık bulunmadığı
görülmektedir. Sonuç olarak derece mahkemelerinin kararlarında bariz bir takdir
hatası veya keyfîlik tespit edilmediğinden Anayasa
Mahkemesinin manevi tazminat miktarının belirlenmesi konusunda anılan mahkemelerin
takdir yetkisine müdahalesi söz konusu olamaz (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 45; Sadık Koçak ve
diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 87).
27. Bu durumda somut başvuruya konu davada hükmedilen tazminatın,
müdahalenin sonuçlarının giderilmesi bakımından yetersiz olmadığı kanaatine
varıldığından kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkına yönelik açık
bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Cavide Sevinç ve diğerleri, B. No: 2014/10703,
5/10/2017, § 41; Özlem Korkut ve diğerleri,
B. No: 2014/14571, 4/4/2018, § 43).
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, yargılamanın yaklaşık on yıl sürdüğünü belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
30. 1/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013
tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde
eklenmiştir.
31. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel
başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
32. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında;
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya
eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden
önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna
başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı
sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden
inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
33. Ferat Yüksel kararında özetle; anılan başvuru yolunun
kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
34. Mevcut başvurunun bu kısmı yönünden söz konusu karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
22/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.